18 Haziran 1932 Cumhurtyet SON TELGRAFLAP İLMÎ MUSAHABE KÜÇÜK KÖŞE: Lozan'da kurulan hululü muslihane plânı!.. Ingiltere ve Fransa hazırladıkları esası kabul ettirmeğe çalışıyorlar Lozan 17 (A.A.) Tamirat konferansının bugünkü içtimaında M. Herriot mevcut mukavelelera rîayet gösterilmesi hususunda M. Makdonald tarafından yapılan beyanatı memnuniyetle kaydetmiş, bunun bev nelmilel ahlâk esaslarını kurabi'e cek yegâne prensip olduğunu beyan etmiştir. Bale komitesinin raporunu esas v kanun olarak kabul eden M. Herriot bugünkü iktisadî buhramn vüs'at ve şiimul itibarile Young plânmda derpiş edilen nisbeten kı»a inhitatı tecavüz ettiğini ve Almanya'nın maruz kaldığı malî mUşkülâtın bütün dünyada hüküm süren ve gitiikçe artan kredi ataletine vâsi mikyasta bir sebep teşkil edeceğini ve bu müşkülâtın hükumetler arasında müzakere edilerek tesbit olunacak müşterek bir harekete lüzum göıterdiğini kaydetni'stir. M. Herriot Avrupa'ya ait vaziyetin düzeltilmesinin ancak umumî bir teıviye tureti kadrosu dahilinde tahakkuk edebileeeğinin Lozan konferansınca esas olarak ilân edildiğini görmekten memnun kaldığını bevan etmis ve demiştir ki: Bale korn'.te sinin raporunda Almanya'nın büyük randıtnanlı bir iktisadi techizat ve tertibat vücude getirdiği ve gü/ıün birinde eski muvazenetini muhakkak surette elde edeceği kaydedilrnistir. Hem hali düşünmek hem de istikbali hazırlamak icap eder. M. Herriot Alman demiryolları idaresine tamirat tediyatı hesabına tahnrtil edilen mükellefiyetin yani 660 milyon markın müfrit added'lemi • yeceğini tamirat borçları tediyatınm ileride muvakkaten tatilinin bu mükellefiyetleri Franta hesabına 10 ve Ingiltere hesabına 100 milyar franga indirildiğini söylemiştir. mutabık kalmışlardır. Müstcek Lir metiıt tanzim edilmiştir. Bu metnin diğer devletler tarafından kabul edilmesi çareleri dogrudan doğruya mükâlemeler tarikile taharri edile cektir. Beyanname, «konferans muvirehesinde mevzuu bahsolan mes'elelerin alemşümul bir çerçeve dahilirde Avrupa vaziyetinin salâh bulabilmesi maksadile kat'î ve seri bir surette halledilmelerinin zarurî olduğu:» ka naatini serdeyliyecektir. Birinci ve en âcil mes'ele moıatoryomun nihayet bulmasile vadeleri huliil eden tediyat mes'elesidir. Konferansın mutlak surette lü zumlu clan bir sureti hal bulmasına müsait olabılmek için Fransız ve İngiliz murahhasları, bu tediyatın tatbik mevkiine konmalarının umumî bir nizamnamenin kabulüne <adar tehir edilmesi lüzumunu tasdikte ittifak etmişlerdir. Her iki heyeti murahhasa diğer devletlerin de bu şekli halli kabul etmelerini temin için gayret sarfetmektedirler. M. Makdonald daha şimdiden bu baptski teşebbüslerine başlamıştır. Konya sergisine Gideceklere tenzilât Konya'da açılan milli sanayi sergisine iştirak edecek olan san'at sahiplerile sergiyi ziyaret edeceklere demiryolları idarsi hususî bir tarife tertip etmistir. Bu tarifeye göe sergi yolculara biletlerden yüzde kırk nisbetind'e tenzilât icra edilecektir. Sergiye iştirak edecek firmaların beş yüz kiloya kadar olan eşyası da tenzilâta tâbi tutulacaktır. Sergiye gidecek yolcular istasyon gişelerine fotoğraflı bir hüviyet varakası ve receklerdir. Bu varakanm altına ve üstüne istasyonlar biletlerin numa ralarını koyacaklardır. Prof. Malş'ın raDoru ve eski bir münakaşa Pr. ün Darülfünuna koyduğu teşhis 'rofesör nihayet raporunu verdi, vazifesini hakkile ifa edenlere has bir neş'e içinde memleketine dondü. Bu doğru görüşlü zattan da, memleketimize gelmesine sebep olanlardan da Allah razı olsun. Vicdanı temiz, öz ve nezih, işi güneş gibi açık olan bu ilim adamı hakikaten çok çalıştı, mes'elenin iç ve dış yüzünü tetkik etti. Hatta teşkilâtçılıktaki vukufuna itimadı bulundugu bazı ecnebilerin bile fikirlerini istifsar eylediğini gizlemedi. Gazete muhabirlerile icra ettiği mülikatlarda bu temiz hareketini alnı kadar açık ve samimî bir ifade ile söyledi. Bu asil ruhlu insanın yaptığı gibi işe hulus ile sarılanlar, menfaat hislerinden uzak olarak çalışanlar el bette muvaffak olurlar. Türk'lerin kalbinde sevimli inti balar bırakarak bizden ayrılmağa muvaffak olan ecnebilerden biri de Profesör Malş'tır. Bu zatın hiç tanımadığı, dilini bilmediği bir yerde tetkikler yapmanın müşkülâtından yılmaması, doğru bir (metot) takibile yapılan işlerin mutIaka müsbet neticeler vereceğine emin olmasından ileri geliyordu. Muhterem müderris Darülfünunu ve müştemilâtını adamakıllı gezdi, müderrislerle uzun uzadıya temas etti, talebe ile haftalarca meşgul oldu. Nihayet aylarca süren tetkiklerinin fikrinde bıraktığı intibaların sağlam delâletile çok isabetli teşhisini koydu. Muhterem karilerim, müsaade ederseniz bu güzide mütehassısın son günlerde Maarif Vekâletine yüz sahifelik bir raporla bildirdiği çok isabetli görüşlerinin esaslı noktalarını dikkatle gözden geçirelim. Malş bir kere Darülfünunumuzu zan ve tevehhüra edilen derecede aşağı bulmuyor. Emsaline nisbetle ikmale muhtaç olduğunu riyasız bir ifade ile söylerken, kıdeminin azlı ğına nazaran mazur görüleceğini de ilâve etmeği unutmuyor. Hele müderrislerimizin bir çoğundan hürmetkâr bir lisanla bahsederken, bu yiiksek matumatlı zatlafin ' ellerine, teşkilâtları tam, tedrisatları mükemmel liselerde yetiştirilmiş talebe teslim edildiği takdirde, müessesenin derhal hakikî mefhumu ile bir Darülfünun mahiyetini alacağını söylemesi, ıslahata nereden başlamak Iâzım geleceğini pek vazih bir su • rette ortaya koyuyor. Profesör, zekâ ve fıtrî kabiliyet Ierini beğendiği Türk talebesinde biri kütüphaneleri zengin ve ilmî neşri yatı mebzul garp lisanlarına vâkıf olanların çok seyrek olması, diğeri de tâli tedrisat mekteplerinde öğrenilmesi icap eden (klâsik) malumatın zâfı gibi iki mühim noksan buluyor. Darülfünunumuzun inkişaf ve terakkisine mâni olan bu esaslı noksanların izalesi için de liselerimizin adamakıllı ıslahını ve garp asarı me yanındaki ilmî ve fennî muhalledatın alelâcele dilimize nakil ve tercüme olunmasını tavsiye ediyor. Islahatın bu ana hatlarından sonra. tetebbüü teshil edecek tatbiki tarzın tevsi ve ikmalini de ihtar etmeği unutmuyor. Mütehassısın Darülfünunumuzun seviyesini yükseltmek için ileri sürdüğü en bariz noktaların hemen bu zikrettiğim şeylerden ibaret oldu ğunu anlıyan karilerim, aziz ve fadıl dostum Kâzım Nami ile aramızda uzun müddet devam eden münaka şaları da tahaK'iîr buyururlarsa, li • selerimizin ıslahile işe başlamak lü • zumu üzerindeki ısrarlarımda ne kadar haklı bulunduğumu teslim bu yururlar. Millî kütüphanemizin zenginleş tirilmesi mes'elesine gelince: Mülga telif ve tercüme encümeninde garp muhalledatını dilimize naklettirmek için yaptığımız teşebbüsler, erbabına tevzi ve irsal ettiğimiz cetvellerle ve bir de ilmî kudretlerile maruf zatlara tercüme ettirerek kısmen neşrine muvaffak olduğumuz eserlerle müeyyettir. Profesör Malş. Darülfünunumuz . daki seviye düşüklüğünün en başlı sebebini liselerimizin noksanmda görmekle beraber kendisine teklif edilen vazife ve bahusus salâh'yet haricinde kaldığından tâli müf «seselerimizde tatbik mevkiine konması Iâzım gelen ıslahattan bittabi bahsetmemiştir. Zaten bu da ayrı bir iştir. Bütün dünyada tatbik edilen rhstemleri bilmeden ve bahusus memleketimizin ruH ve^vaziyetî Içtîmaîyesme haltkile vukuf peyda etmeden serdedilecek teklif!erden büyük bir fayda beklenemez. ABDÜLFEYYAZ TEVFİK İki ilân On dokuzuncu asırla yirmincinm birleştiği senelerde in*anlarl& alay *• etmek istiyen bir adam bu alayı nasıl edeceğini düşündü. Mevsün, ba« har; ay, mayıs. Hava, püfürpüfür. Fulya, gül, menekşe, sünbül, dolu... Hanımelleri, yaseminler, salkımlar, sepetler almıyor. Daha ne bileyim, baharın ne kadar güzelliği, şirinliği varsa hepsi tastamam. İşte böyle bir günün sabahında e adam bu ilânı gazetelere verdî: (Edip ve şair Ahmet oğlu Mehmet Men» dı, dun gece açlıktan sizlere ömiir vefat etti. Cenazesi bugün saat on birde Köprübaşırun altından kaldırılarak Tepebaaı'nın ortasma gömülecektir. Badehu Oardenbar'da hususi oğle yemegl yenildikten sonra herkes dagılacaktır. Tramvaylar, taksıhr, Boğaz, HaydarpsLşa, Ada ve Halıç vapurlan bedavadır.) Ulan, dersiniz şimdi, nakil vası» tası bedava. öğle yemeği bedava. Hava güzel. Her taraf çiçek çimen. Şu ed'ip ve şair Ahmet oğlu Meh med'i sağlığında tanımadtm atna bari ölüsü kandillinin cenazesine olsun gideyim. Ama bunu siz dersinîz. Çünkü in« saniyetlisiniz. Halbuki Ahmet oğlu Mehmet Ef. nin, dirisi gibi ölüsüne de kimsecikler metelik vermedi. İki iskatçı bile gelmedi. Hoş, böyle bîrisi ölmemişti ya. Sahiden olsaydı gene gelmiye . ceklerdi. Ahmet Oğlu Mehmet kimin nesine? Edip Hniş. Kime ne? . Deve sürüsü kadar edip var. Şair • miş. Kime ne? Denizde kum orta • lıkta şair. İnsanlarla alay etmek istiyen adam muradına nail olamadı. Fakat meyus olmadı, sabreden derviş mu* radına ermiş. Kânunusaninin orta sını bekledi. Bir kânunusaninin ortası ki... deme gitsin. Kar, tipi, fırtma. lo • dos, poyraz, ayaz, yağmur, dolu... Daha ne bileyim ben, karakışın en sunturlusu neyse hepsi tamam. Böyle bir kânumısani sabahı şöyle bir ilân verdi gazetelere: fDangalak paşa ahfadından. Hımbıl zade nesMnden. sadnazamm sol kolu. Seraskerin sağ bacağı. Evkaf Nazırının ebeslnln örekesmin damadı. Zaptiye Nazırının komşusunun dayısının süt nineslnin dış. kapısınm mandalı Divanı hümayun mütehayyizan hulefasından bilinmez zade Entipüften Beyefcndi hazretleri dün gece kıymalı borekle şam fıstıilı baklava yıye, viye patlayıp irtihal etmiştlı\JlHıt«rek cena zesi Rnmelikavağı'ndan kaldırılıp yaya.. olarak ve eller üzerinde Eyüpsultan'ın ö« tesmdeki Raml koyünün mezarhğına gömtilecektlr Cenabı vaclbülvücut hazret leri baki kalanlara sabn cemil ve ecri cezil ihsan eyllye.) Cenazenin tabutu Rami mezarlığına vardığı vakit cenaze alayına gelenlerin ortası henüz Rumelikavağı'ndan hareket etmemişti. Ve insanlarla alay etmek istiyen adam Beyazıt Kulesinin tepesinden manzarayı seyrediyordu. AKA GÜNDÜZ izmir manifaturacıları tstanbul tacirlerinin İzmir kontenjanından mal almaları, İzmir lirr.Enına ve.'i'sn malları azahhğın • dan İzmir'deki manifatura tacir • leri şikâyet etmişler ve bu mes'eleleri halletmek üzere Ankara'ya bir he • yet göndermişlerdir. Cam fiatları artıyor Belediyenin yaptığı tetkikata göre son günlerde cam fiatları yüzde otuz artmıştır. Cam tacirleri san dıkların gümrükte muayenesi esnasında fazla masraf olduğunu iddia ve on sandıkta birinin kâfi addedilmesini talep etmişlerdir. Ticaret Odası bunu haklı bulmuştur. 4 Muafiyet müddeti uzatıldı Gümrük müdiriyetine yeni gelen bir emre göre teşviki sanayi kanu nunun haziranda biten muafiyetler kısmınm müddeti temmuza kadar temdit edilmiştir. Buna göre haziran nihayetine kadar hariçten getirile • cek iptidaî maddeler eskisi gibi gümrük resminden muaf tutulacaklardır. M. Herriot'nun faaliyetlerî Lozan 17 (A.A.) M. Herriol dün öğleden sonra M. Fon Papen'in ziyaretini iade etmiştir. Her iki Başvekil, bu münasebetle bugünkü hususî celsede tamirat ve iktisadî buhran hakkında hükumetlerinin noktai nazarlarını ne gibi eşkâl altında izah edeceklerini görüşmüşlerdir. M. Fon Papen'in umumî münakasat sırasmda müteaddit müdahale • lerde bulunacağı malumdur. M. Herrîot, bunlara cevap verecek ve bunu müteakıp M. Grandi ile M. Renkin beyanatta bulunacaklardir. Konya'da zahire fıatı Konya'da buğday f iatı birdenbire yükselerek sekiz buçuk kuruşa çıkmiş iken son yağmurlar üzerine yedi kuruş dokuz santime düşmüştür. Navlunları arttıran vapur Haricî ticaret of isi bazı ecnebi vapur kumpanyalarının kendi aralarında anlaşarak ihracat mallarımızın navlunlarını artırdıkları etrafında çıkan mes'eleler üzerinde tahkikata başlamıştır. Muvafık bir netice almamadığı takdirde anlaşmaya dahil kumpan • yalar hakkında bazı kararlar veri • lecektir. Lozan 17 (A.A.) Frann ve Ingiliz heyeti murahhasaları konferanıın meıai hudut ve şartlarını tesbit eden iptidaî beyanname üzerinde Lozan'da Fransız ve tngiliz heyeti murahhasalart aratında M Venizelos'un hareketi gecikti Atina 17 (A.A.) Fifüsten muztarip olan Madam VenizeloVun aJUvali sıhhiyesi henüz salâh kesbetmemiş olduğundan M. Venizelos'un >Lozan'a azimeti günü gayrimuayyen bir larihe talik edilmiştir. Balık istiyorlar Bazı Venedik'li tacirler haricî ticaret ofisine fazla miktarda Tom balığı almak istediklerini bildirmişlerdir. Haricî ticaret ofisi, balık tacirlerine malumat vermiştir. Ankara'da ((Gazi» kosusu İlkbahar yarışlarınm sonuncusu dün yapıldı İrlanda mes'elesi Hat bir safhada! M. de Valera kendi he sabına hareket etmiş? Beyaz peynir yükseliyor Evvelki gün İstanbul'a 2077 te • neke beyaz peynir gelmiştir. Bazı tacirler 575 kuruş olan peynirlerin' tenekesini 600 kuruşa çıkarmışlardır. Borsa bunun sebeplerini tetkik et • mektedir. kında umumî bir surette görüşmeğe dair hiç bir teklif karşısında bulun« madım. Çünkü M. d"e Valera bu mes'elenin kendisine ait olduğunu ve hiç bir taraf la görüşüp tanışmaksızın hareket niyetinde bulunduğunu söyledi. M. Thomas, böyle bir vaziyetin ve hareket tarzının bu zamanda kabulüne imkân olmadığını söylemiş ve beyanatına şu suretle devam etmistir: «Dublin'e vardığımız vakit M. de Valera en son gayesinin serbest İrlanda ile Ulster hükumetlerinin ittihadı ve bundan sonra İrlanda'mn bir Cumhuriyet olarak tanınması olduğunu bize söylemistir. M. Thomas, serbest İrlanda hü kumetinin bu vaziyeti devam ettiği müddetçe İngiltere hükumerinin serbest İrlanda'ya hiç bir yeni irilif yapamıyacağma işaret etmistir.» baktı, kollarını açarak yanına koş tu. Arabaya yaklaşınca kapısına dayandı, ve gözlerinden yaşlar boşandı. Litvinof yaklaşarak ve omuzundan okşıyarak yetişir, yetişir! Dedi. o dünyada mahrum kal • dığı munis teselliyet sesine kavuş • manın verdiği ıztırapla hınçkır mıya başladı. İşte diyordu, halim beni nere lere... İçeriden bu sefer: Bambaef Naresi yükseldi. Bonjur, dostum, bonjur. Duyuyorsun ya beni çağırıyorlar... Canım burada ne arıyorsun? Bu ne hal, demin bir Fransız'ı çagı* rıyorlar zannetmiştim. Ben onların arazî kâhyasıyım. Bu otellerine de ben bakarım. Bana lâtife olarak bir Fransız ismi taktılar.. Kardeş ne yaparsm? Beş paratn Bazı vilayetlerin ilga edileceği doğru değil Ankara 16 (A.A.) Bazı gazeteler Dahiliye Vekâleti tarafından tanzim ve Büyük Millet Meclisine arzedilmiş olan vilâyet teşkilâtı hakkındaki kanun lâyihası münasebe til«; bazı vilayetlerin ilga ed'ilece ğini yazmışlardı. Bu neşriyat doğru değildir. Zira, bahsi geçen kanun lâyihası yeni teşkilât yapmağı veya mevcut vilâyet teşkilâtmın tadil ve ilgasını istihdaf etmemekte, münhasıran vilâyetlerdeki dahiliyeye ait bürolarda me > mur kadrolarını vilayetlerin vüs'at ve ehemmiyetine göre tayin ve tesbit eylemektir. Huver reisicumhurluğa Tekrar namzet gösterildi Şikago 17 (A.A.) Cumhuriyetçiler konvansiyonu Cemahiri Müttehide Reisicumhur namzetliğine tekrar M. Hoover'i intihap eyle miştir. Şikago 17 (A.A.)Cumhuriyetçiler konvansiyonu M. Curtisu'i Cemahiri Müttehide Reisicumhur muavinliği namzetliğine intihap ettikten sonra mesaisine nihayet ver miştir. Dublin 17 (A.A.) M. de ValeAnkara 17 (Telefonla) îlkbara'nın M. Thomas'a hitaben yazmış har at yarışlarının sonuncusu bugün olduğu ve dün akşam Londra'ya gönyapıldı. Yarış yeri çok kalabahktı. derilen notada muhtar irlanda devBilhassa bugün «Gazi kosusu? nun letinin Büyük Britanya'ya vereceği da olması yarışlara bir hususiyet ve senelik arazi taksitlerini ned'en tefevkaladelik vermişti. diye etmediğinin esbabını zikreyleBaşvekil îsmet, Meclis Reisi Kâmiş bulunduğu zannedilmektedir. ıım Paşalarla, vekiller, meb'uslar, Nazırın izahatı bir çok zevat koşuları takip ettiler. Londra 17 (A.A.) Avam ka • Birinci yarışta Rıdvan Beyin marasında cuma günlerinin mutat •sMes'ud» u birinci gelerek 225 lira olan kalabahğından çok fazla bir mükâfat aldı. samiin kütlesi müvacehesinde ve İkinciyi Ahmet ve Fikret B*ylerin İrlanda • Ingiltere muahedesinin Yıidırım'ı kazandı, mük&fatı 750 mümzileri olan M. Lloyd George, idi. Auaten Chamberlain, Churchille'i Ücüncü yarış «Gazi kosusu» idî ve huzurüe Ingiltere . İrlanda müza • 4400 lira mükâfatı vardı. Bu varışı keratına ait münakaşayı açan doAdil Beyin Lâle'si kazandı ve netice minyonlar nazırı M. Thomas şunları çok alkışlandı. söylemiştir: Dördüncü de Prens Halim Bey:n «Muahedeler ve itilâflar yalnız bir Rüchan'ı, beşincide Ahmet vt Fikret tarafın arzusile yırtılamaz. Bu iti Beylerin Briç'i birinci geldiler ve barla vaziyeti trlanda milletinin »amimî arzusuna merbut olan hü İlki 750, ikincisi 525 lira aldılar. kumet M. de Valera'nın vaziyetin • At yarışlarından sonra muhafız alavı süvari bölüğü tarafından mânia den pek fazla mütehayyir kalmıştır. Bu müzakerelerde vaziyet hak atlamaları yapıldı. İki suikastçi Roma'da kurşuna dizildi Roma 17 (A.A.) Hususî mah • keme tarafından ölüm cezasma mah. kum edilen tethişçilerden Bovone ile Sbardelloto, bu sabah şafak vakti arkalarindan kurşuna dizilmişierdir. Bir haber Nevyork 17 (A.A.) Nevyork Times gazetesi, Cumhuriyetçiler konvansiyonunun proğramında harp borçları mes'elesinin meskut geçil mesinin ihtiva ettiği manaya siyasî mehafilde büyük bir ehemmiyet atfedildiğini ve bu sükutun vaziyet icabınca ifa edememek zaruretinde kalacağı taahhüdatı deruhde etmek istemiyen hükumetin nüfuzundan ile ri gelmiş olmasının muhtemel bu • lunduğunu yazıyor. Mezkur gazete, M. Mac DonalöT tarafından serdedilen cesurane tekliflerin Cemahiri Müttehide'den harp borçlarmm tekrar tetkik edilmesini talep etmekle nihayet bulacağını tahmin ediyor. deşinin yanında yaşıyor. Onu şimdi bir dinleseydin... İçeriden bir nara: Bambaef!.. Geliyorum, efendhn, geliyo • rum. Hiç bir cevap aramadan maka ra gibi birbiri arkasından: Ya sen güzelim çiçekler gibi açmışsın. İyisin Allaha hamdolsun... Böyle ne taraf a? Ah akhmdan silinmişti, Baden'î hatırlıyor musun? Hayat işte orada geçirdiğimiz günlere denir. Bındasof'u unutmamışsındır. Hiç aklına gelir miydi. Zavallı adam öldü, gitti, ispirto inhisarından bir memuriyet almıştı. Bir meyha * necile kavgaya tutuştu ve başina yediği bir bilârdo değneğile öbür dünyayı boyladı. Oh zamanlar çok fena oldu, fakat gene yaşasın Rusya, varsa da Rusya, yoksa da Rusya! Şu bir cift kaza bakınız! Bunlarm bir misli bütün Av> rupa'da bulunmaz... Cevdet Kerim Bey Manisa 16 Dört gündür b'urada buîur.an H. Fırkası İstanbul Heyeti Reisi Cevdet Kerim Bey İzmir tarikile istanbul'a hareket etti. Ankara'da yajjmur Ankara 17 (Telefonla) Ankara'da bugün öğleden sonra yağmur başladı ve bir müddet devam etti. Mechul ceset Denizli halkevi Denİzli 17 (A.A.) H»lkevi binatı münakasaya konulmuştur. Denizli piyatası Adana 16 Misis köprüsü altında boğulmuş bir ceset bulunmuş, naaş kokup parçalandığmdaa teşhis edilememiştir. Tahkikat yapılıyor. Denizli 17 (A.A.) Şehrimizdc zahire pîyasası berveçhi atidir: Mısır beş buçuk, arpa dört buçuk, buğday yedi buçuk, saman on sekiz kuruştur. İpek kozası 4060 kuruşa kadardır. yok, açlıktan ölecektim, artık tulü emel yok... O döneli çok oldu mu? Müritlerinden nasıl oldu da ayrıldı... Onlar bir riiya imiş, gördü, uyandı. Madam Suhançikof'u da kovdu. O da kederinden soluğu ta Por * tekiz'de aldı. Nasıl? Madam Portekize mi gitti? Evet kardeş, iki matreniyen ile beraber. Kimlerle? İki matrenien ile, onun fırka • sının mensuplarına bu isim verilmiştir... Ay madamın bir de fırkası mı var? Mühim bir fırka mı? Fırkası işte o ikî kişiden mü • rekkeptir. Beriki altı aydır burada, diğer arkadaşlar hep nezaret altın dadır. Bundan bir şey çtkmıyacağı için bunu serbest bıraktılar. Ben de galiba nazari dikkati celbetme » miş olacağım. Burada büyük kar • Barsa'da tayyare balosu Bursa 17 (Hu. Mu.) Tayyare Cemiyeti tarafı^» an dün gece verilen balo güzel ve eğlenceli oldu. Piyan* goda kazananlara «İpekiş» in sartf kumaşlarından hediyeler verildi. Son cümlesine kökünden sö • külmek imkân ve ihtimali ol • mıyan heyecan thtiyacını da tat • min ederek kendisini artık ktifür T« tel'in ile çağırmakta olan seslere mtiteveccihen menzilhaneye koftu... O günün akşamı Tatyana'nm olduğu araziye yaklaşiyordu. Sabık nişanlınm yuvası, bir ırmağa nazır tepecik üstünde, yeni ihya edilmiş bir bahçe ortasında idi. Ev yeni yapılmış, tertemiz bir feydi. Uzaktan ırmağa ve tarlalara hftkkn olarak göze çarpıyordu. Litvinof ta uzaklardan burayı keşfetti. Son ntoladan sonra içi altüst olmuş Te bu heyecan mütemadiyen artmtştı. Yan* larına nasıl çıkacağım. Acaba nasıl kabul olunacağım, diyordu. Vakit f e» çirmek için yaşlıca bir adam olan arabacı ile konusmaya başlodı. O günün akşamı Litvinof, Rataa* Şestof arazisinin sahiplerini tanıyıp tanımadığını sordu: (Mabadi Var) CUMHVRlYET'in teh*"*" DUMAN Muharrlri Mütercimi 71 kör bir itaatin gölgeleri teressüm ediyor ve etli dudaklarında hep o boyalı bıyıklar aynen duruyordu... Gubaref biraderler adamcağızı merdivenin yukarısından en büyük bir ağız birliğile hemen yıkadılar... O çamurlar içinde mıhlanmış kal mıştı. Ezilerek büzülerek zelil bir tebessümle onları teskine çalışıyor, bir taraftan da kıpkırmızı ellerile şapkaıını mıncıklıyor ve atların hazır bulunacağını temin ediyordu. Guba ref'ler ancak Litvinof'u görünce sustular; küçüğü Litvinof'u tanımış mı idî, yoksa bir yabancı simadan mı sıkılmışlardı, mechul kaldı. Sustular, ve tam bir ayı vaziyetinde dönUp içeri girdiler. Görülüyordu ki Gubaref Cenap ları memleketinde nüfuzunu kaybetmemişti. Bambaef onların yanına sekirtmek Uzere iken, Litvinof kendisini ismile çağırdı. Arkasma döndü, dikkatle /. Turgeniyef Haydar Rifat Kardeşim, ben bu herifin bir işe yaramıyacağını söylemedim mi? Kim bilir hangi cehennemdedir! Roston, Roston! Benim bağırmaktan boğazım yırtıldı, daha kuvvetle: Roston... Soluğu kesilmiş bir ses cevap veriyordu: Buradayım, geliyorum... Koşeden bu sesi vererek, Bam • baef'in çıktığı görüldü. Litvinof hayretinden bir çığlık çıkardı. Bedbaht ateşli adam kolları lime lime biçimsiz bir esvap giy miş, simasının hatları değişmiş de • ği] bozulmuştu. Perişan gözlerinde esiran* bir korkunun, açlığa müsttnit