12 Mayıı 1932 5ÖN TELGRAFLAR Ankara Sergisinde "Cumhurfyet SAN'AT VE EDEBİYÂT t Dil bahsinde biraz daha vüzuh Türkçenin iptidaî, ham ve islen • memiş bir ifade vasıtası olduğunu söyliyenlere karşı dilimizin müda faasını üstüme almıştım. Türkçenin başka dillerde bulunmıyan de ğerli vasıflarmı bu sütunlarda yaz dım ve profesör Sadri Maksudi Beyin «Türk Dili için» atlı kitabından da pek çok deliller aldım. Bazı karile rimden sonra, kendisini bir çok vesilelerle muarızım görmeğe alıştı ğım bir dost ta, gene karşı cephede göründü: Nurullah Ata Beyin de itirazlarına uğradım. İyi, konuşahm. Nurullah Ata Bey yazıyor ki: Peyami Safa Bey türkçenin Avrupa dillerinde olmtyan zenginliklerini »ayarken hangi hususlarda fakir kal dığını söylemiyor. Meselâ bizde sigalartn onlardakinden fazla olduğunu kaydediyor; fakat (öbiir dilleri bilmiyorum), fransızcada zamanların bizdekinden fazla olduğunu töylemi • yor. Halbuki biz zamanlar araıın dahi enuance* lara kadar lâkayıt kalmtsız ki, «.conditionnel passe) nin iki şekli araaındaki farklar föyle dursun, andicatif» in «Paste defini^ si, *pas»e indefiniı si ve zpasse anteriea™ ü arasındakileri sezemiyo • ruz.» Suretinde çevrilebilir. Fakat Nurullah Ata Bey, fransızca: NALINA İ MIHINA f Çiftçi Reisicumhur! Yeni Fransız Reisicumhurunun kar deşi köyünde el'an rençperlik ediyor Tardieu kabinesi istifa etti Paris 11 (A A ) Dün öğleden sonra reylerin tasnifi esnasında Wersailles'da bir kabine ictimaı nktedilmiştir. Hükumet erkânı. Rei»icumhuv, âyan meclisine muvasalat ettiği zaman M. Tardieu tarafmdan müşarüni • leyhe verilmiş olan aşağıdaki istifanamey! imzalamışlardır: f «Hükumetin istifanamesîni akdim ederken, riyaseticumhurda vukua gelen her tebeddülde kabine tara fından verilen istifanameyi, kabine erkânını memuriyet ve vazifel«»rine yeniden nasıp ve tayin eden karar namelerin takip etmesi suretindeki an'aneye riayet buyurmanızı rica ile kesbi şeref eylerim. Intihabatın netayicinden anlaşıldığma göre ekseriyette vukua gelen tebeddül, kabinenin hali hazırdaki ağır mes'uliyetlere karşı koyabil mesi için lâzım olan serbestîi ha reketten bizi mahrum etmektedir.> ten hiç bir zaman fariğ olmamıştır. Hem tarla iflerini görürken haylazlık ta etmez. Bizler ameleyiz. Karılarımiz da bizim gibi ameledir.» SAFA Vaktim olsyadı size yazacaktım. Müzakere devam ediyor! Dünkü akşam gazetelerinde haberi okudum: su Hanımlar arasında alâka uyandıran bir müsabaka Ankara 9 (Hususî) Ankara üçüncü millî sanayi sergisi muvaf f a kiyetle devam ediyor. Sergi bu sene diğer senelerden daha fazla muvaffakiyet kazanmış addolunabilir. Bu nun bir çok sebepleri vardır. Sergiye ilk defa istirak eden «tpekiş» in açtığı cazip bir müsabaka da bu meyanda sayılabilir. Bu müsabakaya simdiye kadar 3000 kişi istirak etmistir. Bu miktarın veri • Ien mühlet bitinciye kadar 5000 kişiye baliğ olacağı tahmin edilmekte • dir. Müsabakanın esası şudur: Müsabakaya giren hanımlar mü essesentn sergide teshir edilen ku • maşlarından 3 tanesini seçecekler, bunlar en fazla rey alan kumaslar olursa müsabakada kazanacaklardır. Kazananlara muhtelif hediyeler verilecektir. «tpekîş» bu sene sergide raamu lâti en fazla beğenilen müessesc olmuştur. Bu müessesenin kumaşlan kumaşçılığımızda yeni bir merhaleye varıldığını gösterecek kadar ne fistir, dense hata edilmez. Iktisat Vekili Mustafa Şeref Bey ve Vekâlet Müstesarı sergivi gezerken bilhassa tpekis kısmında tevakkuf etmişler, «İpekiss in bir çok senelere mütevakkıf bir tekâmü! derecesini pek az zamanda elde etmek suretile memleket iktisadiyatına yaptığı büyük hizmetten cok memnun olduklarını söylemislerdir. îktisat Vekili Mustafa Şeref Bey: « Gerek kumaşların evsafı, gerekse te*hir tam Avrupakârüo de miştir. M. Doumer'in cenaze merasimi Londra 11 (A.A.) Prens de Galles, M. Doumer'in cenaze alayında İngiltere Kralını temsil için Pa ris'e gitmek üzere bugiin öğleden sonra saat 14 te Londra'dan hareket etmiştir. İtalya M. Doumer'in cenaze merasimine Dük d'Agoste'un idaresi altmda bir heyeti murahhasa göndere cektir. M. Zaleski Lehistan hükumetini ve M. Politis te Yurtanistan hüku • metini temsil edeceklerdir. Isveç erkânı harbiyesi umumi reisi, Isveç Kralını temsil eyliyecektir. Yeni Reisicumhurun beyanaiı Yeni Reisicumhur Paris'te Paris 11 (A.A.) Dün Wersai!les ile Elysee arasmda yeni reisicumhurun gececeği yollara kesif bir halk tabakası birikmişti. Etoil meydanı ve ChampsElysee'de iğne atılsa yere düsmiyeeek kadar kalabahk vardı. Saat 18,20 de riyaset alayı Elysee sarayı önüne muvasalat etti. Cumhuriyet muhafız alayı kılıçlarını çekerek yeni reisi selâmlar ken borular çalıyor ve uzaktan ıje Ien top sesleri işitiliyordu. Reisicumhurun binmiş olduğu arabanın etrafmda bayraklarmı da hâmil olan bir zırhlı siivari bölüğü gidiyordu. Reis, halkın selâmına mukabele ediyor ve alay yavas yavaş Elysee »arayının avlusuna giriyordu. Refakatinde M. Tardieu bulunan M. Lebrun, arabadan indi. Kendisini hemen müteveffa M. Doumer'in naaşımn bulurunakta olduğu »alona götürdüler. Derin bir teessür içinde bulunan Reisicumhur, selefinin naşı önünde iğildi. Mme. Doumer'e taziyetlerini arzetti. Nihayet Reisicumhur, âyan reisi sıfatüe Luksemburg sarayında ika • raet etmekte olduğu apartımanına çekildi. Reisicumhurun mazisi Paris 11 (A.A.) Yeni Fransız Reisicumhuru M. Albert Lebrun blr çiftçi ailesinin evlâdıdır. Politeknik mektebinden birincilikle çıkmıs ve maden mühendisi olmuştur. İlk defa olarak 1900 senesinde meb'us întihap edilmiş ve meclisin bir çok encümenlerinde çalışmıstır. M. Albert Lebrun'un doeduğu kasaba olan Loren'de kâin MercyIeHaut, sekenesi 337 kişiden ibaret ve 360 metre irtifâda bulunan bir kasabadır. İşte Intransiçeant gazetesinin bir muhabiri, yeni Reisicumhurun biraderi Gabriel Lebrun'a orada inek sürülerini suya götürmekte iken mülâki olarak kendisile görüsmüştür. M. Gabriel Lebrun, sürüsünü ahıra kapattıktan sonra köyün ufak bir sahasmda Reisicumhurun evinin kâin bulunduğu meydana gelmiştir. M. Albert Lebrun ile ailesi, her mevsimde buraya gelmeği ihmal etmezler. Şimdiki halde ev, sahiolerinin vüruduna intizaren kanalıdır. Evin önüne gelen M. Albert Lebrun'iin biraderi, şu beyanatta bu lunmustur: « Reisicumhur da benim ?ibi sapan kullanır. Hatta geçen yazda bize epey muaveneti dokundu. ıslerimizi gördü. Çünkü tarla islerini sevmek Paris 11 (A.A.) Havas Ajansı bildiriyor: M. Tardieu Âyan ReUi M. Lebrun'un Reisicumhur intihabatını müteakıp müşariinileyhe Reisicumhurluk vazifesini tevdi ederek demiştir ki : « Matem içinde bulunan Fransa, menfur bir cinayetin münhal bıraktıgı tehlikeli mevkii işgal et menizi tam bir itimatla karşılamaktadır. Parlâk hayatı siyasiyeniz esnasında memlekete ifa ettiğiniz yüksek hizmetler, namuskârlığraız, muhakemeniz, bilgmiz ve sizi fırkalar arasında hakem olmağa ve Cumhuriyetin menfaati namına fırka mücadelelerini tadil etmeğe 'âyik kılmıştır. Esasen millî meclisin şah sınıza karşı gösterdiği müstesna tazim hissi bunun en büyük delili dir.» M. Lebrun, M. Tardieu'ya cevabında demiştir ki: c Millî meclisin hakkımda gösterdiği tevecciihe karşı derin blr surette mütehassisim. Memleketin bana tevdi ettiği vazifeyi cesaret ve âzimle derpiş ediyor ve onu tereddütsür ve endişesiz deruhde eyliyorum. Esasen Doumer'in hayatı ve ölümü mükemmel bir ders teşkil etmez mi? Bu büyük Fransız'ın uğradığı ölümün bugün fevkalâde elzem olan kalpler birliğini temin etmesini temenni eylerim. Doumer'in son nefeste düsündüğü mes'eleyi elime alacağım ve bana bı • raktığı an'anaya sadakatle devam edeceğim. Teskflâti esasiye kanununa ri ayet ederek hariçte sulh sahasında ve dahilde nizam mesai sahalannda ihya ve tarakki eserini hütnü suretle tedvine sarfı mesai eyliyeceğim.» Reisicumhur M. Lebrun dün aksam Versailles saraymdan Paris'e dönmüstür. «İpekiş» müdürünün izahatı Ankara sergisindeki <Ipekiş> kısmı için Ankara'ya giden müessese umumî müdürü Reşat Bey «İpekis» in 21 mayısta îstanbul'da açılacak rauvakkat satıs mağazasımn hazırlıklarına nezaret etmek üzere sehrhmz^ gelmiştir. Reşat Bey kendisi ile görüşcn gazetecilere demiftir ki: * Yerli ve ecnebi bütün halk «Ipekiş» mamulâtını hayret ve takdirle karşılamıştır. Ankara sosyetesine mensup hanımefendiler ilk iki günde kumaşlarımızi almak için adeta nöbet beklediler. Serviste sür'ati temin edebilmek için sergideki me. murlarımızın adedini 2 misline çı • karmak sayesinde taleplere mukabele edebildik. Bu vaziyet bize serginin bu sene kazandığı muvaffakiyette «İpekiş» in de büyük bir hisseni bulunduğunu anlath.» Reichstag'da Gürültüler Hitlerci meb'uslar hâdise Muhafaza işlerinde yeni çıkardılar salâhiyetler veriliyor Berlin 11 (A.A.) Müfrit millıyetperver meb'uslardan M. Goering, kürsüye çıkarak birdenbire hüku mete siddetle hücum etmistir. Mu maileyh, sol cenaha dönerek su beyanatta. bulunmuştur: «: Hiyaneti vataniye bahsinde sizden talimat istiyebiliriz. Çünkü siz bu bahiste salâhiyet sahibisiniz.» Şimdiye kadar işitilmemis büyük bir gürültü içinde M. Goering. hü cumlarına devam ^etmlş ve M. Brü ning'i müfrit milliyetperverler kıtaatını feshetmek suretile ecnebi tazyikına boyun iğmis olmakia itham eylemiştir. Gürültü son derece şiddetlenmis ve dövüsme tehlikesi baş gostermiştir. Dahiliye ve Harbiye Nazın M. Groner, gayet şiddetli tabirler kul • lanmak suretile mukabelede bulunmuştur. Nazır, bedenî kabiliyetlerine tamamen sahip olmadığı intibaını veriyordu. Müfrit milliyetperverlerden Strasser, «milletin boyle bir adamın Al man ordusunun başında kalabilip kalamıyacağı ve intizamı temin ede «Tokyo'dan gelen bir telgraf haberine göre 100 Japon bombardıman tayyaresi yeni Mançuri aleyhine kıyam etmiş olan Çin'li jeneral Mî'nın ordusu üzerinde uçmuş ve üç buçuk saat mütemadiyen bomba atmıştır. Bir çok telef ve yaralı vardır.» Tabiî, ölenler ve yaralılar ara sında bir çok gayrimuharip ihtiyar, çocuk ve kadın da vardır. Ne ehem¥ * x miyeti var? Tahdidi teslihat konferansı mü Nurullah Ata Bey yazıyor ki: «.Sb'z köklerinin de%işmeme*i, kı zakeratına devam ediyor. yasilik, olsa olsa bir kolaylıh temin * ** eder. Zaten türkçede, yani bugiin Peyami Safa Beyin ve benim kullandtğtmız dilde, söz küklerinin değişDenizlerin dibi, muhtelif teressümediğini söylemek kolay değildir; bat ve terakümat yüzünden 30 seneKanaat, kani, ikna... Bunları arapde bir milimetre yükseliyormus. 7 çadır diye atıyor mıytz? Bunlarda mllyon sene geçtikten sonra, raeşhur söz kökii ne hale gelmis?» Himalaya dağlarının en yüksek tıokBen Türk dilinden (bünye olarak) tası olan Everst tepesi (8800 metre) bahsediyorum; yani türkçenin kaibile su altında kalacakmış deleri üzerinde konusuyorum. Ge Denizlerin dibinin 30 senede bir çen yazımda dedim ki türkçe ilhakî milimetre yükseldiği hakkındaki he(agglutinative) bir dildir, söz kök sap, tabiî, bizim Haliç hakkında valeri değişmez. Biz arapçanın keli rit değildir. Haliç sularının yangın melerini alıyoruz, kaidelerini bıra kulesinin tepesine kadar çıkması için kıyoruz, Arap dili kaide olarak km7 milyon seneye hacet yok, bu gi Evvelâ, esasa ait bazı noktalarda Ian, bükülen, yani ilmî tasnifini hadişle her halde 30 sene sonra, Haliç aramıza girecek mevhum tahta per j tırlatmak için tekıar edeyim. a vapurlarının Eyüp iskelesi yerine deleri yıkalım: Ben türkçenin bünye flexion» bir lisandır. Binaenaleyh, ka Beyazıt kulesinin tepesine yanaştıknaat veya ikna kelimelerini kullari' olarak bir çok hususlarda Avrupa larını göreceğimiz dillerinden üstün olduğunu iddia et mamız, Türk dili kaidelerinin T«Ü tim; bu. Avrupa dilerinîn de bir çok kemmeliyetinden bambaşka, ayrı bir hususlarda türkçeden üstün olma mes'ele olur. * ** sına tnâni değildir. Yalnız bu mezi yetler, Nurullah Beyin zannettiği gibi Buraya kadar muarızımı benden Avrupa dilerinde bîzimkini kat kat ayıran noktaları işaret ettim. Şimdi aşacak bir dereceye çıkmamıştır; de ikimizi daha esaslı bir noktada bilâkis, türkçeye has bir takım vâ bağlıyan fiky» «^elmek istiyorum. Gesıflar vardır ki Avrupa lisaniyatçıları ne kendisi, ?T^kalesinin sonlarına nın gıptasını uyandırmakta her dil doğru diyor ki: den üstün gelirler. Evet, bizde «Passe ^Türkçenin bir çok incelikleri budefini* ve «indefini' farkı yoktur;; lunduğunu inkâr etmiyoruz.» fakat onlarda • Fransız'Iarda da Tamam. Benim bütün cehdim. busuhudî ve naklî mazi farklarını bul j nu inkâr eden Tanzimat yadigârlarını makta güçlük çekersiniz. Bizde belki kendilerine getirmek içindi. Bir çok Izmir 11 (Hu. Mu.) Mubayaa «le conditionnel» m tam karşılığı incelikleri olan dil, ham ve iptidaî ettiği tütünlerden fazla iskarta çı • bir zaman ve siga bulunmaz, fakat sayılamaz. Bu incelikler, kendini an kardığından müteessiren Geri tütün o siga ile yazılmış bir cümleyi türkçe latmak için asırlarca en küçük ifade kumpanyası mubayaa memuru Hüsaye çevirmekten asla âciz kalmayız. farklarını arıyan, dikkatli ve titiz bir mettin Beyi öldüren ve Hüsamettin Meselâ, doğrudan doğruya Acade milletin zekâsmdan gliyor, Beni buBevin şoförü Fahri Efendiyi kur mie Fransaise* gramerinden aldığım nunla iftihar etmek zevkinden mahşunla yaralıyan Seferihisar'm Camlı su cürale: rum bırakmağa çahşanlar arafinda köyünden Kara Mahmt A s » n ı n »uNurullah Ata Beyi de görmek iste Je vous ecrirais si j'en avais le hakemesine bugün Ağırceza mah • mem. temps kemesinde başlandı. Şoför Fahri E Türkçeye: fendi de, maznun Mehmet Ağaya taPEYAMI SAFA banca ile ateş ettiğinden maznun bulunuyordu. Mahkeme salonu, tütün kumpanyaları müdürleri, memurları ve tütüncülrile lebalep dolmustu. Maznun Mehmet Ağa, makamı riyase tin sualerine şu ifadeyi verdi: Diyebilmek için epeyce terliyecek tir. Türkçeden fransızcaya tercüme edilmesi adeta imkânsız pek çok sigalarımız vardır. Meslektaşımı fazla yormamak için misailerimi en aza indiriyorum. Buna mukabil fransızcadan türkçeye çevrilmesi mümkün olmıyan zamanlar hiç yok değilse de pek azdır. Gitti de gelrıeyiverdi! Haliç'in dolması •3 lutun yüzünden ^ıkan cinayet Izmir'de şayani dikkat bir davaya başlandı Gumrukler ıçm Yeni bir lâyiha Evkaf bütçesi Ankara 11 (Telefonla) Medis yarın toplanacaktır. Ruznamede Urfa meb'usluğuna intihap edilen Mehmet Emin beyin intihap mazbatası, Evkafın 932 bütçesi, askerî mülkî tekaüt kanununa bir fıkra ilâvesi lâyihası, Estern telgraf kumpanyası ile olan mukavelenin feshi lâyihası, takas komisyonu lâyihası, askerlik mükellefiyeti kanununun bedeli naktiye dair olan ahkâmımn tadili lâyihası vardır. Ankara 11 (Telefonla) Meclise gümrük muhafaza ve mıntaka me murları hakkında yeni bir lâyiha gelmiştir. Bu lâyihaya göre muhafaza ve mıntaka memurlarının icabında rızalarına bakılmaksızın tahvilleri, lüzumu takdirinde inzibat komis yonuna tevdi olunmadan ihraçtan başka cezalarla tecziyeleri için gümrük muhafaza umum kumandanlı • ğına salâhiyet verilmektedir. Kumandanlıkta erkâmharp reisi nin riyaseti aiunda adlî hâkimden ve zat işleri müdüründen mürekkep bir inzibat komisyonu bulunacaktır. Taşradan muhafaza müdü~lüğü bulunmıyan yerlerde gümrük basmüdüi veya müdürünün ve muhafaza müdürlüklerinde başkâtibin riyasetinde 3 kisilik birer inzibat komisyonu teşkil edi lecektir. Bu komisyonlarm kararları kat'î olacaktır. bilip edemiyeceği hususunda bir hüküm verebilmesi icin^ M. Groner'in nutkunun piâklara alınmasını ve radyo ile nesredilmesini talep «*tmistir. resi böyle olmuş oîmalı idi... Ayni zamanda Litvinof >e rine, odasına girmişti. Bir masanın önünde, bir sandalyaya oturmuş, başını iki eline almış, uzun bir zaman kımıldamamıştı. Nihayet kalktı, gidip bir bavul açtı, orada bir cüzdandan Tatyana'nın fotoğrafını çıkardı. Böyle sandık sepette duran fotoğraflarda çok kere olduğu veçhile kızın çeh/esi çirkin | leşmiş, feri gitmiş, ihtiyar bir hal I almıs, şimdi mahzun mahzun bakıyordu... Litvinof'un nişanlısı halis Rus ırkından genç bir kızdı. Sarışın, belki biraz fazla yağlı, hatları belki biraz sakil idi; fakat açık kestane renkli gözlerinden iyilik ve saffet hisleri taşıyordu; beyaz, tatlı alnının üzerinde daima günesin bir şuaı mün'akis imis gibi bir renk vardı. Gözlerî resme merkuz olarak, uzun uzun baktı; fakat gene bıraktı ve gene başını ellerinin arasına aldı. Tahdidi teslihat Suya düşüyor Cenevre 11 (A.A.) Tahdidi teslihat konferansının berrî komisvonu bu sabah yaptığı içtimada kendisine sorulan mes'eleler hakkında 25 hatibin «özlerîni dinledikten sonra bir itilâf elde etmeğe imkân bulama mıştır. Bu sabahki müzakere komisyonu azasınm 3 kısma ayrıldığını göster • miştir. Birinci kısım top hususunda 100, îkinci kısım 150 ve ücüncii kısım 200 den fazla milimetre çap nisbe > tile iktifa edilmesini istemektedir. Murahhas heyetlerden bir çoğu M. Doumer'in cenaze alayında harır bu lunmak üzere Paris'e gitmek arzu sunda olduğundan komisyon ge Iecek içtimaını 17 mayısta saat 16 da aktedecektir. rette kalktı; iri gözleri parladı; dudakları hafif bir takallüsle kilitlendi. Neden böyle söylüyorsunuz? Bu sopa çalmak kabilinden bir e • mek. Rusya'da değiliz ve sizi bir duyan da yok. Ceneral nagehan, içi tamtakır boşalan bir sesle: Bu yainız benim fikrim değil. Bu efendide bir Karbonaro hali olduğunu başkaları da söylüyor... Acaba bu başkaları kimlerdir? Meselâ Boris! Nasıl, nasıl! O da rey beyan etmek payesine ermiş mi! Kadın üşüyormuş gibi bir hal gösterdi, ve omuz başım kaşıdı. Ceneral: Evet, o da. Hanım! Darıhyor sunuz. Asıl darılması lâzım gelen kimdir biliyor mısınız? Ben mi? Neden darılacak mışım? Bilir miyim? Belki onun hakkında yaptığım mülâhaza üzerinizde hoş bir tesir bırakmamıştır. Hüsamettin Bey satın almış ol duğu tütünlerin parasını vermek için gelmişti. Köy kahvesinde para tevzi diyordu. Ben de 70 kuruştan sattı ğım tütünlerin parasını tahsil et • mek için kendisini kahvede gördüm. Para veriniz dedim. O, ağzını bozdu. küfür etti, ağzını bozma, dedim. U • zerime atıldı, yakamdan tuttu ve şoförü Fahri'ye hitaben «çek vur! * dedi. Fahri. tabancasını çekti, göğ • süme davadı, tetiği çekti; fakat ateş almadı. Ben tabancamı çektim, ateşledim. Mehmet Ağadan sonra şöfor Fahri Efendi, istiçvabında şunları söy ledi: « Mehmet Ağa ile Hüsamettin B. arasında münakaşa geçmedi, alacağı olan 250 lira kendisine verildi. Fakat biraz ilerledikten sonra tabancasını çekerek dört el ateş etti. Bundan sonra şahit olarak on iki tane köylü dinlenmiştir. Bu şahit • ler, şöför Fahri'nin, maznun Meh met Ağaya tabanca ile ateş etti ğini gördüklerini, silâh seslerini i şittiklerini, fakat Hüsamettin Beyi kimin vurduğunu görmediklerini söylediler. Muhakeme haziranın birine ta !ik edildi. Her şey bitti' Ah İren! Îren! dedi. Kurtulmak kabil olmıyacak surette yeniden onun eline düştüğünü bütün mevcudiyetiyle, delicesine ona mal olduğunu anladı. Viyö Şato tesadüfündenberi bunun böyle olduğunu düşündü, buldu. Bunu, kendisine ondan bir kaç saat evvel söyleselerdi, kim bilir, ne kadar şaşar, ve güler, eğlenirdi. Şimdi evca ve ıztırap içinde: Fakat Tatyana! Tatyana! Aman yarabbi! Bu ne olacak? . Deyip yanıyordu. İren'in hayali gözlerinin önünde siyah, matem libası ve ona munzam olarak mermer gibi beyaz yüzünün üstünde zaferin saşaadar sükunu ile yükseliyordu. 5 •i 'A Bulgar misafiler Edirne'de Edirne 10 Bulgar muallim ve profesörleri Istanbul'dan buraya geldiler. Misafirlere İstanbul Maarif erkânından bazı zevat ta refakat etmektedir. Bulgar muallimleri mektepleri, Edirne'deki abideleri gezdiler. Şereflerine bir ziyafet ve bir balo verilecek, muallimler yann Bulgaristan'a hareket edeceklerdir. Ankara 11 (Telefonlar) Hazi neden taksitle raal almış olanların taksit bedellerinin tecili hakkmdak kanuna mnzeyyel kanun lâyihası hüku metçe Meclisten geri istenmiştir. I 6eri istenen bir lâyiha CUMHURİYET'in DUMAN Muharrırı 7. Turgeniyef 42 Mutercımı Haydar Rifat Daimî sükuti duruyor. Acaba bir pot kırmaktan, bir iş karıştır • maktan mı çekiniyor? Bu sefer kadın gülümsedi, fakat bu bambaşka bir mahiyette idi: Bazıları gibi söylemektense susmak daha makbul olacağını bildiğinden olacak! Lâtife bertaraf Alâka uyandırır bir çehresi var. Mütekâsif bir ifade ile dolu bir çehre Umumî olarak bir hali var ki... Kra • vatının boğum noktasını düzelterek evet, zannederim, kendisi cumhuri yet taraftarıdır. Su öbür dostunuz Potugin fasilesinden O da böyle ebkem bir dehadır... Kadının kirpikleri yavaş bir su madığını yeniden anlamıştı. Koyu Durdu, kadın mütehakkimane sorbronz şamdanı tutan, mevzun par du: maklarının gülgun tırnaklarına ka Kimin hakkında? Rica ede rim, uzatmadan.. eğlenmeden çabuk.. dar her uzvu bir hayat hükmünde idi. Fakat hakaretin ıztirabı o pembe yoruldum, uyumalıyım'rengin in'ikâsının te'sirinden daha Masanın üzerinde bir şamdan yaderinlere gitmişti. karak: îren gülmekte devam ed'iyor: Evet, kimin hakkında? Nasıl, diyordu, kıskandımz ha? J Hep M. Litvinof hakkında! sizi Siz, siz kıskandımz ha, acaba? dişimdi en çok onun işgal ettiğine şüpyordu. Odasmın kapısı kapandıktan he yok. sonra da duyuldu: Iren mumu tutan elini kaldırdı; Paşam kıskanmış!... kocasınra yüzüne, gözüne kaldırdı, Ratmirof gamlı bir hal ile karıtuttu. Gözlerinin akına kadar dikkat sının gidişine baktı. Bu anda onun halü ve tecessüsle baktıktan sonra bir tavrında, yürüyüşünde mevcut nakahkaha kopardı. mütenahi cazibenin yeniden hay ranı kaldı. Cigarasını sömi Ratmirof kaşlarını çatarak: nenin mermeri üzerinde sbn Ne oluyor? dürerek fırlattı. Yanakları sa Dedi. Tahkir olunduğunu, küçük rardı, çenesinden bir titreme geçti. düştüğünü hissediyordu. Gözleri şaşkın ve yabani bir tarzda Ayni zamanda önünde o derece yere bakıyor, bir şey arıyor gibiydi. cür'etkâr ve müsterih duran şu kadının aşırı güzelliği gözlerini kamaş Yüzünde hiç bir zarafet izi dahi kaltırıyor, dilhun ediyordu. Şu dakikada, mamıştı. Beyaz Rusya köylülerini dayaktan öldürttüğü zaman da çehortalığı saran güzelliğine hudut ol 15Litvinof bütün gece gözlerini yum madı ve hiç soyunmadı; boğuluyordu. . Mabadi var