SIHHİ BAHtSLER: PARİS MEKTUPLARl : Verem mücadelesi Önümüzdeki haftanın filimleri Sinemacılar tahdidat yüzünden müşkülatâ uğramakla beraber bu haftalık programlarını da temin edebildiler milletlerin sinemacılarının iştirakile bir stüdyo vücude getirilemez mi? Evvelâ kısmen Avrupa teknisiyenlerinden istifade edilerek üç dört sene içinde her milletten muhtelif teknisiyenler yetiştirilemez mi? 0 zaman yapılacak filimler ikiye ayrılır: 1 Bu altı memlekette geçen ve altı milletin lisanında konuşan filimler. 2 Senaryoları, dekorları, rejisörleri, teknisiyenleri müşterek yalnız artistleri ayn altı lisanda ko nusan filimler, yani muhtelif ver sionlar. Tasavvur edin bir kere masraf ne kadar azalır? Terakki ve tekâmül ne derecede artar. Daha iki ay evvel siyasi ve iktisadî mesailde müttehit bir cephe almak ihtiyacını duydukları için ts tanbul'da murahhasları başbasa verip konusan Baikan milletleri böyle hem maddî, hem de san'at nokta sından faydaları aşikâr olan bir mes'elede niçin birleşemesinler? Hatta bu teşebbüse stüdyonun tesisini bile beklemeden girisilebilir. Meselâ muharrirenin milliyeti değistirilmek ve vak'a o lisanın konuşulduğu memlekette geçmek şar • dört bes cVersion» üzerine yapılabilir ve masraf o suretle taksim e • dildiği gibi varidat ta fazlalaşırdı. Bu müttehit stüdyoda gerek ayn ayrı Versionlarda, gerekse bes altı lisan karışık olarak yapılacak filimlerde bir nokta daha nazari dik • kate ahnmak icap etmektedir. O da sözlü kısımların sade filim üzerinde mukayyet değil, aynca plftklı ola • rak vücude getirilmesi! Çünkü ge rek Anadolu'da gerekse Baikan milletlerinin bir çok sinemalarında he nüz filim üzerinde mukayyet mükâlemelerî aksettirecek tertibat mevcut değildir. tşte Türk sinemacıhğını Baikan ve Şark milletleri sinemacıhğile birlikte inkisaf ettirmek için ilk atılacak müsterek adım budur. Fakat müş • terek adım olduğuna göre bu hamIede bizim san'at unsurlanmızın, artistlerimizin de diğer Baikan artistlerile boy ölçüesecek bir mertebede olmaları icap eder. Halbuki Basmuharrimîzin «Istanbul sokaklarında..> filmi için yazdığt başmakalesinde pek güzel izah ettiği veçhiie temasa san'atmda he • nüz pek gerideyiz. Bu gerilikten nasıl kurtulabiliriz. Onu da bir diğer makalemizde izah edeceğiz. AHMET HlDAYET ttttanbul $okaklarında..* filmine dair çarfamba günü intişar eden mütalealartm bu filmin yaptlntannda istihdâm edilen birUinin hoçuna gitmediği için bana kendi ticillini aaytp doken bir mektup gondermif. Anltyorum ki şimdiye kadar onun hüvi' yeti hakktndahi malumattm pek naktsmış. Çünkü bu mektupla yeni yeni bir çok nfatlartnt oğrendim. Sevi • yesine; yapttklan kadar, yazdıklart da büyük bir delildir. Bofuna yo • rulmasın, kendUine hitap etmekte Madletne Renari M Mene Lefebvre «Atttn Kalp> U Caıum Paris! Altın kalp Blorya'da Dfin akşamdan itfl>aren Glorya sinemasmda gösterilmeğe başianan <Camm ParU!» filmi senaryosu Fransız fidebasradan Francis Carco tarafından tertip edilmiş bir faciadır. Fakat hayati bakikiyeden alınmıs bir facîa.. Jane Diamand güzel, zengin •• muvaffakiyet kazanmış bir dansözdür. Bir akşam evine sarbof ve neş'eli bir halde döndüğü zaman evinde bir hırsızla karşılaşıyor. Bob ev sahibesinin elmaslannı, müzeyyenatını toplayıp kaçmak ü«ere iken kendisini görünce ibtiyan elden gidiyor. Sanhp kadını öpüyor •e o geeaprada kalıyor. Ertesi gim Bob'u bir katil mes'elesinden dolayı yakalıyorlar. Mahkemede geceyi nerede geçirdiğini söylerse kurtulacak. Fakat bu lâkırdıya kim tnanacak.. Hem sonra bu kibar kadının haysiyeti, serefi yok mu? Binaenaleyh o noktayı meskut geçiyor. Mabkum olacağı sırada Jane bunu haber ahyor. Hizmetçisini gönderip hakikati meydana çıkarıyor. Heybat, Bob mahkumiyetten kurtuluyor ama ölümden yakayi sıyira • mıyor. Cinayeti yapan Bob'un mensup olduğu çetenin reisi Dede'dir. Gencin kurtulmasım kendisini ele vermesine hamlederek onu öldürüyor. Bas rolleri derubde eden Jane Marnac, Jean Gabin ve Jean Maks oynuyorlar. Artistik'te Perşembe gününden itibaren Ar tistik sinemasında gösterilmeğe başIanacak olan «Altın Kalp> fransızca sözlü bir komedidir. Baş rolleri Komedi Fransez artistlerînden Made leine Renaud, Michel Simon, Cons • tant Remy ve Rene Lefebvre oynuyorlar. Mevzuu şu şekildedir: Jean »af ve temiz yürekii olduğu için ona «Altın Kalp» ismini takmışlar. Ar • kadaşı Rişar'ın metresi Marsölin'e âşık oluyor. Halbuki Marsölin çok boppa ve oynak bir kadındır. Kurnazca olan Rişar'ın bîle onunla başı belâdadır. üzerine binbir hıyanet etmiştir. Onu nikâhla alan Jean nasıl başa çıkacak? Tabiî Rişar'ın akibetine uğruyor. Haftada bir âşık de ğiştiren Marsölîn son sevgilisi Aleksandr ile kaçarken birden ruhunda şimdiye kadar duymadığı bir hassasiyet, kalbinde farkına varmadığı bir şefkat uyanıyor. Kocasına dö • nüyor. Opera, Melek, Elhamra Opera sinemasında bu hafta filim buhranı dolayısile yeni bir kordelâ gösterilemiyecektir. Artistik'teki <Dul nişanlı> filmi oraya naklolu • nacaktır. Melek ve Elhamra sinemaları da «tstanbul sokaklarında» yı göstermekte devam edeceklerdir. Türk sinemacılığı Nasıl inkisaf edebilir? Daba bir ay evvel hemen herkes •inema salonlanmn fazlahğından, gelen filimleri görmeğe yetişemediğinden bahsederken gümrük tahdidab mes'elesi meydana çıkınca: Eyvah, demek artık her hafta dört beş yeni filim seyredemiyecegiz? Diye teessüre kapıldılar. Bu vaziyet sinemanın hayatımızda ne mübrem bir ihtiyaç olduğunu isbat etti. Diğer taraftan «tstanbul sokaklarmda..» filminin • çarşamba giinkii yasımızda bahsettiğimiz zayıf taraf • Ian istisna edilecek olursa fotoğ raf ve teknik noktasından muvaffak oluşu Türk sinemacılığınm atisi hakkında hepimize ihnit verdi. Binaenaleyh bu işle uğrasan ve alâkadar olanlann Türk sinemacıtığınra inkişafını temin edecek se • bepleri ve çareleri aramalan bir vazife balini aldı. Biz de bu yolda atılacak adımları kolaylaştırmak ümidile düşündüklerimizi yazmağı bir vecibe addediyoruz. ctstanbul sokaklannda..> filminin masraf blânçosu bize kordelâya sarfedilen paranın yansmdan fazlası aın stüdyoya verildiğini gösteriyor. Hakikatte de sesli ve sözlü filim demek stüdyo demektir. O halde her feyden evvel bir stüdyoya ihtiyacımız •ar. lyi ama, onu tesis etmek için îcap eden sermaye ile birlikte mütehassıslan nereden tedarik edeceğiz? Baikan ve sark milletleri, aramızda. Sade filim işfle uğraşanlar değil, hatta seyircilerden meraklı olanlar bile sesli filmin Avrupa'da, Amerika'da, o kıt'aların muhtelif millet • leri arasmdaki tesanüt sayesinde terakki ve tekâmül ettiğini pek iyi biHrler. Amerika'da da, Avrupa'da da tek lisan üzerine yapılan bir filim hemen yok denecek derecede nadirdir. tki <Version> dan tutunuzda on «Ver • sion» a kadar filim yapılmaktadır. Birbirinin asrî rakibi Fransız ve Alman milletleri bugün sinema işinde elele vermiş calışıyorlar. Stüdyo, dekor, vaz'ı sahne ve rejisörlük cihetlerinde hâkim olan Alman'ların hazırladığı filimlere Fransız'lar ha zırca konuveriyorlar. Bütün o un • surlardan istifade ederek bu çerçeve dahîlinde Fransız artistlerini oynatıvermek başhbaşına Fransız kordelâsı unvanını alan filimler vücude getirmî? sayılmağa kâfi geliyor. Bu sene çok beğendiğiniz «Daktilo» nun Balo» nun rejisörü Alman'dır. Dekorları Alman işidir. Teknisiyenleri Alman'dır. Zevkle seyrettiğiniz «Aşk Hazretleri!» ne sarfedüen o emek yalnız almanca Version için midir? Hayır.. Ayni unsurlardan Kate Von Nagy ile Franz Lederer ne derece istifade ettise kendilerinden sonra yerlerini isgal eden Annabella ve Roger Treville de o derece müstefit olmuşlardır. Bu vaziyet niçin Baikan ve Şark milletleri arasında kabili tatbik olmasın? Acaba Yugoslâvya, Romanya, Yunanistan, Bulgaristan, Mısır sesli filim yapmağa bizim kadar muhtaç değil midirler? Bu teşebbüse memnuniyetle iştirak etmezler mi? Bizimle beraber altıya baliğ olan A.H. Bugünkü Yeni Gün'de Bir çıban: Pandufleees! Şaziye Berin Mağlubiyete doğru! Abidin Daver Evvelzaman: Canımı mı nlacaksm be! Ahmet Rasim Seyru*efer kurtlan Krvucım Küçük hikâye: Kocasınra sesi! Sadri Ethem Türkiye Musevilerin tnabududur Algazi Efendi Memleketimizi biran evvel sanayilestirmeliyiz AIi Süreyya Tulumbacılarm piri Gerçek Davut! Hâkim Ziya Her şeyin fevkinde annem var! * Istanbul'a can vermek için neler yapmahdır? Haftanın filimleri, Gençlik. Hanımabla. [Parîtfte mityonlar $arfile vucude getirilen Beynelmilel Mü*temlekât Sergisi hakkında orada Her hükumet ve her sehir bu mü • balunan bir arkadaşımtzm yaz cadeleyi kendi vesaitine göre tanzim dtğt iki mektubu evvelee nesretetmiştir Şehirler arasında en ziyade miftik. Bugün koyduğumuz ü • muntazam bir verem mücadelesi tatçüncü ve ton mektup uergide tnbik eden iki belde vardır. Bunlardan giltere, İtalya, Belçika ve Ho biri Oslo ve diğeri de Stettin'dir. lânda devletleri tarafından te si* edilen paviyonlart anla • Stettin şehrinde verem mücadelettyor."} sini tetkik ettim. Bu sebepten bu sehirde tatbik edilen mücadele hakkraParis, teşrinisani (Hususî) Anda mücmeien bir kaç söz söyliyece for mabedini arkada bıraktıktan sonğim. ra bir müddet yüksek ağaçlann altında yürüyerek kendimizi bir zenci Evelâ bir verem dispanseri, daha köyünde buluyoruz. Çamurdan kaidoğrusu bir muayene merkezi tesisile desi üzerine şapka gibi oturtulmuş, ise baslanmıstır. Bu dispansere kenüzeri otlarla örtülü birer küçük çatı disinden verem süphe eden herkes taşıyan köstebek yuvası gibi bir sürü müracaat edebilir. Ve yahut ta ha kulübe ve bunlarm önünde serilmiş riçten bir tabip kat'î bir teşhise vâyatan ihtiyar, genç, tabak dudakh, sıl olmak için hastasını bu müesse • burunlan küpeli zenci karıları... seye gönderir. Müessese iki kısma ayBu manzara insana adeta tam Se rılmıstır. Bir kısmı verem süphesi onegal'in ortasında bulunduğu hissini lanlara aittir. Bunlar veremliler ile veriyor. Biraz daha ileride Merkezî karıstırılmaz. Diğer bir kısmı da a • ve Garbî Afrika paviyonlan ve bunrada sırada muayene olmak üzere lann etrafını çeviren yüksek kırmızı müracaat eden veremli hastalara duvarlar çok cazip bir manzara teşmahsustur. Şunu da ilâve etmek iktikil ediyor. On bes metre yüksekli • za eder ki bu müessese ancak fakir ğinde, bes metre genisliğinde her taoldukları resmen teeyyüt eden has rafı iflenmis muazzam bir kapıdan talan tedavi eder. Diğerlerinin tedahurma ağaçlan ve palmiyelerle süsvisi doğrudan doğruya hariçte ic lenmis büyük bir bahçeye giriliyor. rayi san'at eden etibbaya aittir. Mü Burada be» milyon kilometre mu • essesenm vazifesi bir delâletten ibarabbaı iratidadında ve on üç buçuk ret kalır. milyon halkı ihtiva eden Senegal, Fakat yalnız muayene ile iktifa o ! Kıe, Sudan, yüksek Volka, MoriIunmaz. Ziyaretçi hemsireler vası» j tan'i eyaletlerinden mürekkep Garbî tasile bunlarm bulundukları mahal • ' Afrika'yı bir arada görüyoruz. ler ve haneler teftiş olunur. Şehir yej Altın, gümüş mücevherat isliyen, di mıntakaya taksim olunmuştur. Ve! çok kıymetli yün halıiar dokuyan her birinin ayn ayn ziyaretçi hemşil mavi, beyaz, siyah burnuslu yerli işreleri vardır. Bir apartımanda ve * çileri atelyelerinde seyrediyoruz. remli bir hasta görüldüğü takdirde j Gabon, vasatî Kongo, Şari, Çat orada bulunanlann müesseseye müeyaletlerini ihtiva eden merkezî Afracaat ederek kendilerinî muayene rika paviyonunda Kongo'yu Bahriettirmeleri tavsiye olunur. Ve o hamuhiti Kebir'e bağhyan muazzam nede ve civarlarında sakin kırk, elli demiryolunu, vâsi ormanlannı, tahta, kisi ciddî bir muayeneden geçer. Emaroken, sedef, fildişi ialerini zevkle ğer hasta bir isçi veya bir amele ise temasa ediyoruz. çalıştığı fabrikanm bütün amelesi Artık simdi Afrika'nm simalin • muayene olunur Bu sayede yeni zudeyiz. tşte Fas paviyonu: Gözümüze hur etmekte bulunan verem meydana hiç te yabancı gelmiyen bir türbeye çıkanlır. Son zamanlarda kütübü benziyor. Paviyonun etrafında butıbbiyede Tahti terkova verem hti • lunan oldukça büyük bir kapalı çarşı fahatı bu suretle meydana çıkarıl • bütün Fas'tn, Cezayir'in Tunus'un mıstır. emtiasına açılmış; büyük püsküllü küçücük kırmızı fesli, entarili, çakBu muayene yalnız hastayı dinleşırlı Arap'Iar bilezik, gerdanhk, lomekten ibaret değildir. Ayni zamankum, nane şekerleri, hacı yağlan da süpheli eşhasın filimleri çıkan • satmakla mesgul. Büyük bir rağbet Iır ve balgamları muayene edilir ve her şahsın ayrıca birer dosyası, sıhhat gören bu çarşmın faaliyeti yanında fişi mevcuttur. Meydana çıkarılan ve tstanbul'un kapalı çarsıst hiç kalır. Cezayir paviyonunun Arap tarzı remlilerin bir kısmı şehirden takri • mimarisinin zarafetini görüyoruz. ben yirmi kilometre kadar uzakta Minaresi, kubbesi ve narin bulunan (280) yatakh bir sana sütunlarile tam bir cami şeklini artoryoma sevkedilir. tki yüz yirmi bîn zeden bu binadan toprağın insan nüfusu olan Stettin şehrî için bu mikkudretine nasıl ram olduğunu anlıtar az görülmektedir. yoruz. Yüz sene evvel bizim elimizFakat bütün veremlileri sanator • den aldıklan bu memleketi Fran yoma sevketmek gayrikabil oldu • sız'lar cennete çevirmişler. Elli seğundan bunlara aileleri arasında da nelik darülfünunu, çok modern şehi yardım edilir. Stettin sehri veremhirleri, çöllere kadar inen asf alt yollileri tecrit etmek ve bu biçarelere ları, beton köprüleri, büyük liman • sıhhî evler temin etmek için bazı te larile tanmmıyacak bir hale gelen dabir ittihaz etmiştir ki cidden şa bu eski Osmanlı diyannı geçen sene yani dikkattir. Hasta bulunan aile • ziyaret ettiğhn zaman hayretlere lere yeni yapılan sıhhî apartımanlar düşmüştüm. tavsiye olunur. Ve belediye bu aparBu paviyona muttasıl açık bir satımanlarm bir kısım kirasmı vermeği hada peykeleri.toprak fincanlan.peştaahhüt eder. Bu suretle hastalar için bu meskenler ucuz gelir. Ayni za temallı satıcılarile bir kahvehane var. Ut, keman, zurna ve tef den ibamanda belediye böyle bir hastayı ret bir orkestra durmadan çalıyor ve sanatoryomda tedavi etmek gibi bir onun karsısında koyu sürmeli ve bikülfetten kurtulur; veremli hasta raz da fazla şişman Arap dîlberleri Ian tedricen şehrin yalnız bir ma mütemadiyen göbek atıyorlar. Doğ • hallesine toplamak kabil olur. Bu rusu insan burada söyle halis bir tedbir sıhhat noktai nazarından cidTürk kahvesile bir nefis nargile çekden şayani »etkik ve tavsiye bir haldir. I mekten kendini alamıyor. Tunus paviyonu dört köşe biçimi, Bundan başka böyle bir merkezi, beyaz mermer merdivenleri, tara röntkeni, lâboratuvan, ziyaretçi hem sası, su fıskiyeleri göze yakın ve şireleri bulunan bu mücadele teşkigüzel geliyor. Iâtı vasıtasile yeni doğan çocuklan tşte nihayet on iki senelik kısa kontrol etmek, bunlara zamanında fakat kanlı bir mazinin elimizden aşı tatbik eylemek dahi kabil olmak çekip aldığı Suriye ve Lübnan'ın patadır. Tabiî bu nevi mücadelelere vereme karşı sigorta gibi bazı teşeb • yet ufaktan başlamıştır. Ve tedricen büsat dahi ilâve olunduğu takdirde inkisaf etmek suretile takriben yirhali hazırda elimizde bulunan vesait mi sene zarfmda bu neticeye vâsıl olile muntazam ve müsmir bir verem muştur. Ve bütün bütçesi de sana • mücadelesi tatbik eylemek mümkün toryom hariç olmak üzere seksen bin dür. mark kırk bin liradır. Dr. OSMAN ŞERAFETTİN Stettin verem mücadelesi ise ga Verem mücadelesi dahi sari hastaIıklar mücadelesinde tatbik olunan usullere tevfikan icra edilmelidir. Hakikî ve tam fennî bir mücadele yapmak nazari dikkate alınırsa veba ve kolera gibi hastalıklarda kullandığımız vesaite müracaat eylemek iktiza eder. Fakat bunun imkân ve ihtimali yoktur. Zira verem gayet münteşir bir hastalıktır, bazen pek uzun sürer ve bütün veremlilerin tecrit ve tefriki dahi gayrikabildir. Bu sebepten ve rem mücadelesinde daha baska yol • lar takibine ve elimizden gelenle iktifaya mecburuz. Umumiyet itibarile bu mücadelede gaye veremlileri mümkün olduğu kadar erken bulup meydana çıkar • mak, hastaların selim bir seyir gösteren ve tedavileri kabil olanlarını tedavi ederek kurtarmak, basil çıkaranların etrafa verem mikrobu saçmalanna mâni olmak, bunlarm bir kısmını sanatoryomlara ve diğer bir kısmını da hastanelere sevkederek tedavilerini temin eylemektir. Tabiî veremin sirayetinde mühim bir rol ifa eden süt ile de kemali ehemmi • yetle uğraşılacak ve halka mikrop • tan azade bir süt temini de ayrıca nazari dikkate alınacaktır. Miistemlekât sergisi İngiltere, İtalya, Belçika ve Hollanda'nın paviyonlarında neler var? viyonları. Bura • Ian dolaşırken insan ın yüreğinîn sızlamaması mümkün olmuyorFransız müstemlekelerinin bittiği yerde deniz ötesi kuvvetlerinin daha açık tâbirile müstemlekeler muha • faza ordusunun paviyonu, 82 mstre yüksekliğindeki muazzam bronz kulesile ayaklanmış Fransız tahakküm ve gururunun etrafına heybetler *»• çan bir abidesidir. Onlarca «itisafi değil necatı; temsil eden bu abide insana kuvvetin her zaman hak ol duğunu anlatan en canh bir de lildir. Kulenin kaidesine açıian büyük bir demir kapıdan girilen genis bîr salonda iki asırdanberi âciz miiletlere karşı kazanılan büyük fütuhat zaferlerinin vekayiini canlandiran tablolar, kumandanlann resimleri, harbe iştirak eden kıt'alann bayrakları, nihayet hazırol vaziyetinde duran, başkalarının nam ve menfaatlerine kendi öz hürriyetlerinin bekçiliğini yapan Senegal, Kongo, Sudan, Fas, Cezayir, Tunus askerleri insanlıkla adeta aiay ediyorlar. Belçika paviyona Bundan sonra yolumuzun üstUnde diğer ecnebi devletlerin müstemle • kelerine rastlarız. Geçen sene istiklâlinin yüzüncu senei devriyesi münasebetile Liyej ve Anvers şehirlerinde muazzam sergiler kuran Belçika hükumeti bu rada küçük bir paviyon içinde Kongo Belj'in hudutsuz zenginliğinî teşkil eden fil dişlerini, kıymetli taşlan, altın, elmas ve bilhassa radyom madenlerinin işlenmtş ve ham madde lerini teşhir ediyor. italya paviyonu ttalya küçük ve büyük müteaddit paviyonlar içinde bilhassa Trablus • garb'ın ve Rados adasının paviyon • Ian mahallî san'atın iptidailiği île yüksek ttalyan mimarisinin incelik lerini kucaklıyor. ttalya nüfusuna ve bugünkü mevküne rağmen müstemlekesi en az olan bir memlekettir. Holanda paviyonu Holânda Hintneerlândez ve Cava paviyonlan, en zarif ve en beğenilen paviyonlardır. Yüz Cava'lı artistin oyun verdiği tiyatrosu, Buda'nın en orijinal ve eski heykelleri, Bali mabedi insanı zevkle işgal ediyor. Bu paviyonlann etrafından sıralanan Holânda gazîno ve Iokantaları da çok rağbet görmektedir. Müstemlekeciliği tam manasile yaşatan bugünkü Amerika'nın yalnız bir tek paviyonu vardır. Bu da Jorj Vaşington'un babası tarafından 1743 de yapılan iki katlı bir evi gösterir. Bu binada müstemlekelikten kurtulan Amerika'nın Samoa, Filipîn, Havafi, Pasifik, PortoRiyo adalan gibi müstemlekeleri hakkında her nevi malumat mevcuttur. tngiltere paviyonu tngiltere sergiye Hindistan, Filistin paviyonlarile iştirak etmiştir. Hindistan paviyonu Kraliçe Nuricihan tarafından babası Sultan Giyasettm namma yapılan (Ağra) mabedini temsil eder. Burada göze çarpan şey Hindistan mihracelerinin muhteşem mücevherleridir. Bu paviyonun bitişiğinde fakirlerin ve yılan oynatıcilarının meharetlerine sahne olan bir de tiyatro vardır. Danimarka ve Portekiz paviyonlan müstemleke paviyonlarının sonuncusunu teşkil eder. Sergide bir de hayvanat bahçesî vardır. Büyük mağaralar içinde serbestçe dolaşan gögremiş arslanlar, kaplanlar, sırtlanlar; sürmeli zürafalar, filler ve her cinsten yüzlerce maymun, yılan, kuş, gazelier însan gözüne korkunc, gülünç ve zevkli manzaralar arzeder. Merasun kapısmın sol tarafında daimî kalacağı için beyaz mermerden yapılmış bir müstemlekeler müzesi vardır. Otuz iki sütunu, büyük ehramı ile kuvvet, zarafet ve ince liği birleştiren cidden çok kıymetli bir san'at eseridir. Duvarlarındaki tezyinat göz kamastıracak kadar caziptir. Burada Ehli saliplerden başlıyarak bugüne kadar gelmiş bütün müstemleke faaliyetinin vesikalari, eserleri teşhir edilmiştir. ILÜtfen sahtfeyi çevtrina*