"i'Umhariyet ^ Japon'ların beş şartı! SON TEL©RAFI.AD Musahipzade Celâl Bey İHEM • ı TIYATROı NALİNA MIHIIMA İsmet Pş. Rusya'ya Mançuri nasıl tahliye edilebilir? Davet ediliyor Bu ziyaretin ilkbaharda yapılması muhtemeldir Ankara 19 Gelecek hafta Ankara'ya gelecek olan Rus Hariciye Komiseri M. Litvinof Başvekilimizi Rusya'yı ziyarete davet edecektir. İsmet Paşa Hz. nin ilkbaharda Tev • f ik Rüştü Beyle birlikte Moskova'ya gitmesi muhtemeldir. Diğer taraftan İtalya Başveküi M. Musolini de tsmet Paşa Hz. ni Ro • ma'yı ziyarete davet etmistir. Bu davet kabul olunmuştur. Maahaza seyahat zamanı henüz muayyen değildir. «Mum söndü» vesilesile.. Geçen akşam Darülbedayi'de Mum söndii piyesini gördüm. Evvelce bir gazetede bu piyes hakkında bir tenkit okumuştum. Münakkit bu eseri müstehcen bulduğunu yazıyordu. Ben bu tesir altında piyesi bütün dik katimle takip ettim. Şükranla kay • dederim ki «Mum söndü>nün müstehcen olan hiç bir taraf ını göremedim, Mum söndü âyini işittiğimiz gibi ise esasen çok müstehcen bir şeydir. Onun sahne üzerinde temsili de bun dan daha nezih olamazdı. Zaten piyesin muharriri Musahipzade Celâl Beyin muhterem şahsiyetini yakmdan tanıyanlarca hiç şüphe edilemez ve beklenilemezdi ki yaradılı • şmda çok nezih ve kibar olan zat kalemini yanlış yollara saptırsın! Hayatını yirmi senedenberi tiyatro eseri yazmağa vakfeden Celâl Bey millî sahnemizde taklidi mümkün olmıyan bir temsil tarzı yaratmıştır. Musahipzade bıkmıyan, usanmıyan bir aşk ve heyecanla çahşır; köhne tarihin kirli, paslı derinlik lerinden bize orijinal ve etnoğrafik mevzular bulur, çıkarır. Muhtelif tabakalara mensup unutulmuş tipleri tekrar yaşatır, onları realist bir fırça ile kompoze ederek konuşan, gülen ve güldüren nefis bir tablo vücude getirir. Musahipzade'nin eserine bir tiyatro poyesi denildiği kadar; ta rihten bir sahife demek te caizdir. Çünkü o, mevzular ını daima uzak ve yakın maziden alır. Siz onun piyesinde Avcı Sultan Mehmed'e ait bir sahne seyrederken gözünüzün önünde ben on sene evvel ine kadar şahidi olduğumuz ibret levhalarını canlandırırsınız. tşte Musahipzade'nin dBrt senedenberi Darüibedayi repretuvanna temin ettiği, Fermanlı Deli Hazretleri, Aynaroz Kadısı, Kafes arkasmda, Bir Kavuk devrildi ve bu son mahsulü olan Mum söndü isimli eseri ayni tarzın başka başka işlenmiş şahe • serleridir. Musahipzade bir komedi muharriridir. Fakat onun gayesi sade seyircilerini güldürmek değil, onlara bir ibret dersi vermektir. Fakat onu size açıkça söyliyemez, siz bulur çıkanrsımz. Celâl Bey Vu încelikle telkincilîğin en nafiz usulünü pek iyi bildi • ğini de göstermektedir. Musahipzade'nin realist kalemi icabında fanteziye de kaçar, haki katleri alaylı ve eğlenceli tarzda söylemeği tercih eder. Bazan çok ağdalı ve mustalah sözler de kollanır, fakat onları öyle yerlere sıkıştırır ve öyle münasip dakikalarda bir ahenk ve eda ile kullanır ki siz de bütün seyircilerle beraber kendinizi neş'e ve alkış tufanı içinde bulursunuz. lşte Celâl Bey şöhrelini bu mezî yetlerle kazanmıstır. Ve bundan dolayıdır ki Celâl Beyin ismini ilânda goren seyircileri f evç f evç tiyatro nun yolunu tutmaktan kendilerini alamazlar. Celâl Beyin muvaffakiyet sırla rından biri de eserlerini Darülbe dayi'in mevcut kadrosunu ve artistlerimizih hususî kabiliyetlerini dik kat gözüne alarak yazmasıdır. Ona muvaffakiyetlerini yarı yarıya ka zandıran bu inceliğidir. Artistlerimiz Mum söndü'yü her türlü takdiratm fevkinde temsil ettiler. Görülüyordu ki onlar bütün samimiyetlerile piyesin içine girmişlerdi. Hem eğleniyorlar, hem de eğlendiriyorlardı. Vasfi Rıza aptal bir çocuk olan Müştak rolünü yaparken bütün zevkile oynıyordu; onun diz çökerek sevimli sesile kızılbaş ne • feslerinden birini okuması, değil görüldüğü zaman, günlerce, aylarca sonra bile gözünün önüne geldikçe insanı takdirlerle güldürecek enfes bir sahne idi. Vasfi Bey başından sonuna kadar eserin en canlı tiplerindan artık sabrım tükendi: Lilâ, dedim... Şayet bu adamı tanımıyorsan bu kadar ısrarla bakmasana... Sözümü kesti; sanki söylediklerimin hiç birini işitmemişti ve: Filip, dedi... Bu adamı sen de beyeniyor musun? Hayret içinde kaldım!.. Beynimi altüst eden bu küstahça sözleri Lilâ'dan ilk defa işitiyordum... Bu sözler, onun her vakitki ihtiyatlı ve munis ifadelerile ne kadar tezat teşkil ediyordu. Alçan sesle cevap verdim: Alelâde bir adam... Neresini beğendin, şaşıyorum?.. öküz boynu gibi bir ense... Kaba bir surat... O!.. Hiç te öyle değil... Bazularının kuvvetine bak... Demir gibi adam... Ne mükemmel erkek!.. Kadınları çılgın bir zevkle sevebilecek, onları mes'ut ettirebilecek ka • biliyette bir adam... Hayretten donakaldım. Dikkatle Biz Yansen'i de okuturuz! Dünkü «Yeni Gün» de bir belediyecimizin meşhur mimar M. Yansen hakkında şu garip sözlerini okuduk: reketlere nihayet verilecektir. Tokîo 20 (A.A.) Japonyâ'nın Mançuri'deki askerini geri çekmeden 3 Japon'ların mal ve canınm evvel Çin hiikumeti tarafından esas emniyet ve selâmeti hakkında temiitibarile tantnmasmı istediği başlıca nat verilecektir. 5 maddeyi M. Briand'a, M. Simson'a 4 Japon parasîle yapılmış olan ve Sör Eric Drummond'a mahrem bir demîryollar içîn Çin hiikumeti tayin surette bildirdiği haber ahnmıştır. edilecek miktarda tediyatta bulu • Salâhiyettar mehafilde beyan enacaktır. dildiğine göre bu beş madde şunlarMançurHde demiryolları tnşası dan ibarettir: hakkında elyevm mevcut bulunan i1 Japonya ve Çin tnülkî tematilâflar Çin hiikumeti tarafından tamîyetlerî hakkında teminat almak nınacaktır. üzere biribirine taarruz ve tecavüz5 Mançuri'de Japon tebaasına de bulunmamağı karşılıklı surette taahhüt edeceklerdir. ait arazinin icar mukaveleleri mes'elesi de dahil olduğu halde mevcut 2 Boykotaj tedbiri de dahil olmuahedelerden doğan haklar Çin duğu halde Japonya ve Japon'lar aleyhindeki her türlü düşmanca ha • hiikumeti tarafından tanmacaktır. ımıııiTiımnill!!lll[|!l!ll!IIIIIIIIIİIUIIIJIIHII»imiimımm.ın1.ımn.. « Bir, Yansen'dir gidiyor. M. Yansen Ankara'yı imar etti. Onun işini gördük. îstanbul'u da bir başka mütehassıs mösyö imar etsin. Bütün şehirlerimizi ona yaptıracak değiliz ya!...» Maalesef, ismi gazeteye yazılmamış olan bu muhterem belediyecinin yukanki sözlerinden Yansen'i, hatta Avrupa'nın bütün mütehassıs şehir mimarlarını istihfaf ettiği anlaşıhyor. Filhakika, bizim belediyecimiz, işleri o kadar ehlidirler ki, onlara Yansen Mansen vız gelir. Bir tanesi Ankara'yı imar ediyorum diye berbat etti. Plânsız, susuz, alayhca şehir yapmağa kalkıştı, bir tanesi Istanbul'un su gibi en mühim ihti yacını temin etmekle meşgul bile olmıyarak kanalizasyon ve Kadıköy kumluğunda hâl yaptırmak gibi hare hayallere kapıldı. Ankara'da hesapsız kitapsız ya pılan evleri, binaları yıkmak lâzım geldi. tstanbul'da, dünyanın bu en güzel şehrinde ise, belediyecilik ve şehircilik namına iş!enen cinayetler sayılmakla bitmez. Boğaz'ın en ?üzel bir parçası kömür deposu oldu. O tarafın halkı kömür tozu yutmaktan kurtulmak için selâmeti baska semtlere hicrette buldular. tstanbul'da yapılan yeni binalar, en iptidaî belediyecilik kaidelerine bile ukgun değildir. Yedi katlı muhteşem bir apartımanın yamnda iki katlı bir evciğiz yapmakta herkes serbesttir. Şehrin senelere taksim edilmiş bir imar plânı olmadığı gibi muhtelif cadde ve sokaklarda yapılacak evlerin yükseklikleri ve şekilleri hakkında da tatbik edilen bir karar yoktur. tnşaat tam bir anarşi içinde devam eflip gidiyor. tstanbul tarafmda, dünya kadar para sarfedilip açılan yeni geniş caddelerin iki tarafı kulübelerle süsleniyor. Bazılan bir Avrupa şehrini, yalnız sinemada görmüş olan belediyecilerimiz, sonra da Yansen'i beğenmiyorlar, mütehassıs şehir mimarlan hakkında istihfafkâr bir lisan kullanıyorlar. Bir teneke mahallesinin bile plâmnı çizmemiş adamlann, mamureler yaratmış mimarlan beğenmemeleri çok tuhaftır. Bizde, bu «Yansen'i de okuturuz» zihniyeti varken tstanbul, tabiî manzarasının ve coğrafî mevkiinin harikulâde güzelliğine rağmen, ebediyen, bir şehir karikatürü olmağa mahkumdur. Sultanahmet'Ie Ayasofya camileri arasındaki o tarihî sahayı beş on liralık çim dikip te ucuzca yeşil, te miz ve güzel bir meydan haline koymak lüzumunu hissetmiyen, bu suretle, tstanbul'un ecnebi uçrağı en güzel yerini, bugünkü sefil halinde bırakmaktan bediî zevkleri hiç bir azap ve ıztırap duymıyanlarm eline düşen bir sehirle o şehrin ahalUî matem tutmahdır. M. Litvinof İtalycfya da gidecek 75 bin müfrit Almanya'da kanlı bir nümayiş yaptılar Berlîn 19 (A.A.) Hitler müfrit milliyetçilerden yetmiş beş bin kişiye Brunsvck'te bir geçit resmi yaptır mıstır. Bu geçit resmi bittikten sonra sosyalist milliyetçilerle işçiler arasında vuku bulan çarpışmalar neticesinde ,160 kişi yaralanmıştır. Brunsvihk 19 (A.A.) Hitler taraftarlarının nümayişleri vahim karısıkhklar çıkmasını mucip olmuştur. Weltmontug gazetesinin yazdığma göre içlerinden 61 kişisi hastaneye yatırılmış olmak üzere 160 yaralı sayıldığı söyleniyor. Bu gazete Hitlerci çetelerin amele mahallelerinde mukabeleibflmisfller ve akınlar tertip ederek bütün so kakları çevirmek, camları kırmak, meskenler üzerine ateş etmek ve kaldırımları sökmek suretile bütün Brunsvick şebrini dehşete ilka ey lemiş olduklarmı yazmaktadır. Brunsvick sosyalist şubesi şefi M. Groener'i vuku bulmakta olan bu fcSdiselerden teİfrafla haberdar et mrustîr. M. Musolini M. Brüning tarafından Berlin'e davet edildi Berlin 19 (A.A.) M. Brüning, bugün Almanya'nın Roma sefiri vasıtasile M. Musolini'yi Berlin'e davet etmiştir. ltalyan hükumeti reisi, M. Brüning'e teşekkür etmiş ve kendisinin seyahati tarihini bilâhare tesbit etmek hakkmı muhafaza eylediğini ve yakında tera edeceğî seyahate kendisîni terasile Hariciye Nazırmı memur ettiğini beyan etmistir. M. Grandi'nin seyahati tarihî 25 ve 26 tesrinievvel olarak tesbit edilmiştir. Nazıra refikası ve Hariciye erkânmdan bir çok zevat refakat edecektîr. Atina 20 (Hususî) Etnos gazetesi ekalliyetlere dair (Cumhuri yet) in neşrettiği makale hakkında beyani mütalea ettikten sonra Garbî Trakya Türk'lerinin de Yunan'hların haiz oldukları hukuktan kâmilen müstefit olduklarmı beyan etmistir. Ege vapurunun Rus Hariciye Komiserini getirmek üzere 22 teşrini evvel perşembe günü Odesa'ya hareket edeceği yazılmıştı. Bizim aldığımız malumata gore Ege Odesa'ya değil Tiryeste'ye gidecektir. 26 teşrinievvelde şehrimize gelecek olan Rus Hariciye Komiseri M. Litvinof Ankara'dan avdetinde 1talya'ya hareket edecektir. Gemi M. Litvinof'u Tiryeste'ye götürecek, Komiser ttalyan ricali ile görüştükten sonra Tiryeste'de gene Ege'ye râkip olarak limanımıza gelecektir. Ticaret odaları kongresi Ankara 20 (Telefonla) Ticaret Odaları kongresi ayın 26 smda eski Türk ocaklan binasında toplanacak tır. Kongreyi bugünlerde şehrimize gelmesi beklenen tktisat Vekili Mustafa Şeref Bey açacaktır. Uzak vilâyetlerde bulunan kon • gre murahhasları Ankara'ya g«I " meğe başladılar. Törk ve Rum akalliyetler Mersin tüccarı vagonsuziuktan müşteki Mersin 20 (Hu. Mu.) Devlet Demiryolları idaresi on günden beri Anadolu'dan Mersin'e gönde rilecek mallar için vagon verme mektedir. Mersin ihracat tüccarı harice karşı taahhütlerini ifa ede miyecek vaziyete düşmüşlerdir. SterIinin sukutundan dolayı bu da zararı mucip olmaktadır. Hububat ihracatı mahsüs bir tenezzül gösteriyor. CemtAettin • B. Meclisinde • Küşat hazırlığı Ankara 20 (Telefonla) Dairei Intihabiyelerinde tetkikat yapan meb'uslardan bir kısmı Ankara'ya avdet etmeğe başlamışlardır. Bunlardan bir çoğu ev taharrisi ile meşguldür. Millet Meclisi Fırka grupu 31 teşrinievvel günü bir içtima aktedecek, divani riyaset ve encümenler intihabatı mes'elesi görüşülecektir. Divani riyaset ve encümenler intihabatmm aerbest bırakılacağı, maahaza bir tebeddül vuku bulmıya cağı anlaşılıyor. 932 bütçesi 20 tnilyon eksik olacak Ankara 20 932 varidat bütçesinin 931 senesine nazaran 20 milyon eksik olacağı tahmin edilmektedir. Bittabi masraf bütçesinde de bu nisbette bir eksikük olacaktır. Bu tasarruf ehemmiyeti ikinci derecede gorülen teşküâtm ilgası ve diğer bazı tedbirlerle yapılacaktır. Erkânı hükumetin, bu meyanda vekillerin maaşlanndan yüzde yirmi tenkihat icrasını istiyecekleri soylenilmektedir. Memur maaşlannda derecelere göre bazı tenkihat yapılması da mutasavverdir. Mütekait, eytam ve era • mil maaşlarına dokunulmıyacaktır. Edison'un tabutu öniinde West Orange 20 (A.A.) Edison'un açık bir tabut içinde teşhir edilmekte olan cesedinin bulunduğu lâburatuvar ile kütüphanenin önünden şimdiye kadar on bin kişi gelip geçmiştir. Nevyork Belediye reisi M. Walker cenaze alayımn yapılacağı yarmki gün saat 19 da her tarafta bir dakika müddetle ışıklarm söndürüle ceğini beyan etmistir. Meşhur bir sinema artisti nişanlandı Los Angele* 20 (A.A.) Smema meraklılarından bir çocuğun tapmmak derecesinde sevdiği artist Richard Roma'lılardaki vak'a kahramanlarıa yakışır şerait dahilinde nişanlanmıştır. Richard iş âleminden çekilmiş, büyük bir tüccarın ikinci kızı olan ve bugün kendisinin nişanlısı bulunan Mis Winifred ile tanışah tam beş sene olmuştur. Tesadüf Richard ile nişanlısını son günlerde karşı karşıya getirmiş ve bu karşılaşma neticesi olarak nişan merasimi yapılmıştır. [Cumhuriyet Amerika'da küçük ismi Richard olan meşhur tam üç arstist vardır. Richard Diks, Richard Barthelmes, Richard Arlens. Telgraf bunlardan hangisi olduğunu tasrih etmiyor. Maamafih her hangisi ise kutlu olsun!] rüzgârı vapurun çelik telsiz telgraf tellerini inletiyordu. Yolculardan bazıları can sıkmtılarım defetmek îçin güvertede bir aşağı bir yukarı dolaşıyorlardı. Bidayette bu dola şan adamlardan hiç birine ehemmiyet vermiyordum. Fakat bilâhare, Lilâ'nın hal ve vaziyeti bunlara dikkat etmeğe beni mecbur etti. Aşağı yukarı dolaşan bu yolcu Iardan birisini Lilâ alâka ile takip ediyor ve gözlerini geniş omuzlu, kalın enseli bir adaradan ayırmıyordu. Bu adamın arkasmda geniş bir bej pardesü, başında da kahve renkli fötr şapka vardı. Lilâ bu adama o kadar ısrarla bakıyordu ki... Hareketini çok gayritabiî bulduğum için sordum: Tanıyor musun bu adamı? Başile menfi cevap verdi. Israr etmedim. Adam biraz ilerimize oturdu. Esasen bize ehemmiyet ver miyor görünüyordu. Lilâ hâlâ bu yabancıdan gözlerini ayırmadığın Ankara'da yıkılân ev Ankara 20 Evvelki gece sabaha karşı Hacımusa mahallesinde Fatma Hanım isminde bir kadına ait olan harap ev birdenbire yıkılmıştır. İnhidam neticesinde evin üst katmda oturan Hariciye Vekâleti Başkâtiplerinden Osman Refet Bey, refikası ve çocukları ankaz altında kalmışlar, iki saat taharriden sonra yaralı olarak çıkarılmışlardır. Müddeiumumilik bir kaç gündür bu binayı tamir ile meşgul olan Mustafa ve Nazif ustaları tevkif ettirmiştir. Batçenin tetkiki başlıyor Ankara 20 (Telefonla) Heyeti Vekilenin perşembe günü BaşvekH tsmet Paşa Hx. nin riyasetleri al tında toplanarak 932 bütçesini müzakereye başhyacağı tahmin olun • maktadır. 6enç kıza taarruz edenler tevkif edildi S. Şiikrö B. Amerika'ya hareketetti Paris 19 Saraçoğlu Şükrü Bey iiün Bremen vapurile Nevyork'a hareket etnıiştir. Bursa 20 (Hu. Mu.) Çekirge'de nişanlısile gezen bir genç kıza ta arruz eden Ibrahîm Şakir, Hasan ve Celil ismindeki eşhas müddeiumumilikçe tevkif edilmişlerdir. Lise talebesinden 18 yasında Et • hem Efendi de dün bir genç kıza taarruz ettiğinden, adabı umumiyeye muhalif görülen bu cürmünden dolayı tevkif edilmiştir. Musa bulde... Hani şu senin de iştirak ettiğin resmi kabulde... Ha, hatırladm değil mi?.. Rozariyo otelde odama geldi ve sıkılmamaklığım için yanımdan ayrıhnadı. Hatta sen geç kaldığm îçin gece koyun koyuna bile yattık.. Mumsönda piyesinin muharriri Musahipzade Celâl Bey [Bu mükemmel portre Musahipzade, bir piyesinin mevzuunu anlatırken, kendi haberi oîmadan ressam üstat All Sami Bey tarafından yapılmıştır.] den birini kusursuz bir muvaffaki • yetle temsil etti. M. Kemal ilk perdede hasta olan Gani Ağa rolünü o kadar hakikî yapıyordu ki adeta insan Kemal'in şahsma tahmil edilen bu ağır yükten dolayı ona acıyor, sonra ikinci perdede Gani Ağanın iyi olduğunu zıpzıp sıçradığını gördüğü zaman inşirah hissedivordu. Kemal Bey kolayIıkla muhtelif şahsiyetlere temes sül eden muktedir bir san'atkâr • dır. O, san'atm «duyan duyurur» kaidesini pek iyi biliyor, istidat ve muvaffakiyetle tatbik ediyor. Behzat Bey Şataret Bacı rolünü almıştır. Hayır, o rolü almış değil, Şataret Becıyı Yenibehçe'den kal • dırmış, Darülbedayi sahnesine ge tirmiştir. Şataret Bacı, piyesin şataretini ikmal ediyordu. Hazim Derviş Nihani rolünü kendine has olan bir muvaffakiyetle yaptı, hele kulis arasmdan söylediği kervan şarkısı bir şaheserdir. Attar Numan Efendi piyesin en vakur bir şahsiyetini temsil ediyor. Piyeste dervişliğin budalahklarını, şeyhliğin denaetlerini onun ağzından işitiyorsunuz. Emin Beliğ bu vazifeyi bütün belâğatile yaptı. Hele kuklacı çingeneyi benimle beraber csan'atkârın affma mağruren söylüyorum> herkes hakikî çingene zannetti, onun Sait Bey olduğunu sonradan öğrendim. Halkı aldatacak kadar iktidar göstermesi her halde artistin lehine bir hatadır zannederim. Pembe Hanım rolünde Halide, Lebiye rolünde Şaziye Hanımların muvaffak olup olmadıklarını sor mağa ve söylemeğe hacet yoktur. Halktan aldıkları namütenahi alkışlar muvaffakiyetlerinin en değerli şahididir. Tiyatrodan ayrılıp evime gelirken şöyle düşünüyordum: Var olsun memleketin şu mühün vazifesini deruhde eden idealist gençler, bir zamanlar bizde tiyatro ve tiyatroculuk ne idi, şimdi ne oldu; bu iş ne para ile, ne de pulla, ancak sönmez bir san'at aşkile yapıhr, hepimiz biliriz ki bir kaç saat içinde önümüzde temsil edilen bir eser günlerce, aylarca kan ter içinde kalmak pahasına bir çok yorgunluk larla vücude geliyor. Kendim de âciz bir san'atkâr olduğum için san'atın ve san'atkârm ne ile vücude geldiğini yıllanmış tecrübelerle bilirim. Ye rinde sarfedilen bir takdir san'atkâra mil y onlar dan daha kıymettardır. San'atkâr onunla yaşar, onunla yükselir. Lüzumsuz ve düşüncesiz bir tenkit te onu değil san'atından, hatta hayatmdan bile soğutur. Bilgisiz tenkitlerle san'at haya tımızı zehirlemiyelim. ALt SAMİ Lilâ'nın yüzüne baktım ve birden bire bir kahkaha sahverdim. Anla dım. Beni kızdırmak istiyordu. İyi öğrenmişti beni, aşkını nasıl büyük bir hırsla kıskandığımı biliyordu. Gece bu vakte kadar sevişmeden oturmamı cezalandırmak için bana böyle bir oyun oynuyordu. Halbuki ben, bir kaç saniye için sözlerini ciddiye almıştım. Ah! Âşıklann birdenbire feveran edip saadetlerini tehdit ediverecek zannettikleri gölğelere hatta gölğenin gölğesine hücuma kalkışmaları yok mu?.. tnsan sonra ne gülünç bir mevkie dü şüyor! Alay tarzında cevap verdim: Elbette Lilâ, hakkm var... Bu adam muhakkak bir aşk kralıdır! Lilâ'nın gözlerindeki bakış bir denbire değişli: Sen de benim gibi düşünüyorsun değil mi?.. Böyle bir adamla kısa bir sergüzeşt... Her halde çok zevkli bir şey olacağa benzer!.. Tabiî değil mi? Niçin erkek i İ Rece p Bey » *»»m • Fırka Umumî Kâtibi dün Izmir'e gitti H. F. Kâtibi Umumisi Recep B. dün îzmir'e gihniştir. Fırka kâtibi umumilik bürosu sefi Ziya Bey de Recey Beye refakat et mektedir. Recep B., İzmir ve havalisindeki tetkikatını bitirdik ten sonra dairei intihabivesi olan Kütahya'ya geçecek ve bir kaç gün de orada kaldıktan sonra Ankara'ya dönecektir. lerin övündükleri ve kadınlara tefevvuklarını temin eden çesni msrakı kadmlarda da olmasın?.. Hayat güzeldir!.. Vücudün kalple alâkası olmıyan arzuları var! Canım Lilâ!.. Eğlendiriyorsun beni bu akşam... Lâkin benim neş'em, mütemadiyen o meçhul adamı gözlerile takip eden Lilâ'nın üzerinde hiç bir tesir yapmıyordu. Usulca elini tuttum ve: Bu kadar lâtife yeter değil ml yavrum, dedim... Koket rolünü de oynamasını bildiğini gösterdin ve oynadığm oyuna az kalsın kapılı yordum. Haydi kamaramıza girelim artık... Lilâ sözlerime aldırış etmiyor gi biydi. Elini okşarken bana bakmı yordu. Dudaklarımdaki tebessüm zail olmağa başhyordu. Sahîden alaymı ediyor, yoksa anlaşılmaz bir kanaatle, dediğîni cidden düşünüyor mu diye üzülüyordum. Maiadi var EDEBt TEFRtKA: 61 Kadife alev MAURICE DEKOBRA'dan Haksızsm Filip... Sizinkilerden daha hassas ol&n asabımız bize anten vazifesini görttrler... Mektepte iken tarihi tabiide okumuştum. Ya • rasalar geceleri etrafı görmeden uçarlarmış, fakat kanatlarmdaki hemen hemen gözle görülemiyecek kadar haf if ve buna mukabil azamî derecede hassas olan sinirlerile hiç bir tarafa çarpmadan mükemmelen hareket edebilirlermiş. Şu halde, küçük yarasa... Ne demek istiyorsun? Rozariyo'nun şahımda bir hemşire ruhu mu sezdin? Gülme Filip. Bu kadın benim düşmanım değildir ve hiç bir zaman olamaz. Eminim. Cezayir'de hükumet konağındaki can sıkıcı resmi ka • öhhö! Niçin alay ediyorsun sevgilim?.. Kıskandın mı yoksa? Ben'i teselli etti. Bir abla şefkatile beni bağrına bastı. Kollarının arasında sevdi, okşadı. Hatta avdetini biraz daha geciktirseydin kucağında uyuyakala • caktım. Deminden, havsalamm kabul edemiyeceği kadar fevkalâde bir vak'a oldu. Kan başıma sıçramadan şu bir kaç satırı yazabilmek için a^ zamî metanet göstermeliyim. Vapurun aigara salonunda Lilâ ile birlikte kahve içiyordum. Tepe • leri hafif beyaz köpüklü dalgaları siyah bordasile yaran Dükdomal tam yolla yürüyordu. Gecenin serin