7 Ağustos 1931 CumKuriyeİ ARA SlRAt SON TELGR AFL A Alman nazırian Roma'ya hareket ettiler îngiltere Başvekili ve Amerika Hariciye Nazîrı da hususî müzakerelerde bulunuyorlar Berlin 5 (A.A.) M. Brüning ile M. Curtiüs refakatlerinde sefaret müsteşarlarından M. Thomson ve devlet Şurası azasından M. Plauk bulunduğu halde saat 22,02 de Roma'y» müteveccihen Berlin'den hareket etmişlerdir. Nazırlar, istas yonda M. Treviranus, bir çok ze • vat, ttalya sefareti müsteşarı ve Papa'nın vekili tarafından teşyi edil mişlerdir. Nazırlar, yarm saat 14 te ttalyan hududuna varacaklar ve oradan Italyan demiryolları idaresine ait bir salonlu vagona bineceklerdir. M. Brüning ile M Curtiüs, Grand Hotele inecekler ve orada İtalya hükumetinin misafiri olacaklardır. ttalya hükumetinin hazırlamıs ol duğu resmî program haricinde Al man nazırları Papa'yı d« ziyaret edeceklerdir. Resmî müzakereler haricinde Alman nazırlarının fırsattan bilistifade İtalyan arkadaşları ile muallâk mes'elelerle iki memleketi alâkadar eden bütün mes'eîeler hakkında hususî mükâîemeler de icra edecekleri söylenmektedir. Roma S (A.A.) Gazeteler M. Brüning ile M. Curtiüs'ün cuma sa bahı Roma'ya vâsıl olacaklarını yazmaktadırlar. Ayni günün sabahı, Venedik sarayında Duçe tarafından kabul edileceklerdir. Müteakıben Duçe ile M. Grandı, Alman nazırlarını ziyaret edecek • lerdir. Cuma günü, öğle vakti, M. Grandi, M. Brüning ve M. Curtiüs şerefine bir ziyafet çekecektir. Akşamı M. Musolini bir ziyafet çekecek ve bu ziyafet esnasında Duçe ile M. Brüning teatii akdah edeceklerdir. Cumartesi günü, Almanya sefa retinde bir ziyafet verilecektir. Akşamı, Alman nazırları Berlin'e müteveccihen Roma'dan ayrılacaklardır. Tembel! Tembel!.. Işte iki heceli bir kelime ki koca bir cilt dolduracak kadar geniş manası vardır. Orta kud • rette bir muharrir, şu basit kelime den dilerse bir kaç roman çıkarır. lyi bir ressam, gene bu cılız kelimeden mebzul ilhamlar alarak renk renk tablolar vücude getirebilir. Çünkü tembel; sade uyuşuk bir et yığını, mütemadi ve manasız bir esneyiş, ölü bir bakıs, nihayetsiz bir uyku değildir. Tembel; eriyen bir ruhun naşıdır, mefluç bir idrakin kadav rasıdır, kasvet içinde kararan bir yüreğin gölgesidir. Tembel; işten nefret ettiği için menfurdur, yarını düşünmekten ihtiraz ettiği için muzırdır. Tembel; içtimaî bünyede mes'um bir gediktir, genç ve dinç ruhlar için fena bir örnektir. Eski ahlâkçılar, beserin iyi ve temiz yaşamakla melek mertebesine yükseleceğini, kevnü fesat uçuru mundan kurtulup baka ve devam âlemine geçeceğini söylerlerdi. Bu günün terbiyecileri ve ruhiyatçıları, ahlâkın ferdî telâkküer halinden çıkıp maşerî kanaatler halini alması lâzım geldiğini, beşeriyetin baska türlü sürekli bir inşiraha eremiye ceğini söylüyorlar. Her iki fikrin istinat ettiği esas, harekettir. Halbuki tembel; muzlim bir sükundur, ma razî bir hareketsizliktir! Din, insanlık için ilk şart olarak çahşmağı ileri sürüyor. Bugün; cennetler cazibelerini, cehennemler heybetlerini kaybetmekle beraber in sanlık, hakikî insanlık gene o şarta bağhdır. Bu itibar ile tembel, dinin de hudut haricinde bıraktığı bir serseridir. Bizim diyarımız, bilhassa ve bil hassa (tembel) le mücadele mecburiyetindedir. Analar, babalar ve hocalar bu mecburiyetin istilzam ettiği irşat vazifesini evvelbevvel yüklenecek unsurlardır. Şu iki heceli keli • menin medlulsüz kaldığı gün, yurdumuzun manzarası başkalaşacak • tır. Bu; kahve ticaretinin, vc tömbeki sarfiyatının zararına olsa da çok feyyaz bir tahavvül olur! Merhumun cenazesi dün H F M IM1H1NA ihtifalâtla defnediidi Ya buna ne NAJLİNA Amerika'h tayyareci Mr. Boardman ve Polando da bir çelenk gönderdiler (Birinci sahifeden mabait) Buyuruîur mösyöler? Fincancıîar'da vukua gelen yan gında terkos musluklarında su ol madığı yazılmış. Terkos Şirketi, upuzun bir tekzipname yazarak bunun aksini iddia ediyor. Terkos Şirketi, musluklarda su vardır, dedi mi, kat'iyyen inanmamak en büyük prensibimdir. Hatta musIuklardan şarıl sarıl su aksa bile gene inanmanV çünkü terkos muslu ğunun su vermek için değil para çekmek icin yapılmış bir marifet olduğuna iman etmişimdir. Sirketin bu tekzibi, tam gününde gelmiştir. Beşiktaş'ta yüze yakın evin henüz dumanı tüterken yazılan bu tekzibe karşı kumpanyaya o zavallı Türk yurtlarının küllerini göstererek diyorum ki: Ya, buna ne buyurulur mösyöler! **# Terkos Strkettnin, matbuat kanununa rstmaden gonderdıği uzun tekzipnameyi dercetmıyoruz Çunku, bizım gazetemtzde, Fıncancılar yangınında da terkos musluklarında su olmadıqı, maalesef, yazu mamıştır Bınaenaleyh vrfcetın tekztpname&ını dercetmeğe kanunen mecbur de ğilız. * * * • StimsonMac Donald mülâkatr parktan kaldırılmıştır. Cenazede Tayyare makinist mektebinden bir bölük, Tayyare Cemiyeti reisi Hasan Fehmi, makinist mektebi müdürü yüzbaşı Avni, Cidna tayyare şirketi müdürü M. Pontier ve şirket erkânı, Ihya Beyin akraba ve dostlarından bir çok tayyareciler hazır bulun muşlardır. Evvelâ tayyare makinist mektebi müdürü Avni B. bir nutuk irat ede rek şehit thya Beyin istiklâl harbinde ve Şeyh Sait isyanında, orduda fedakârane hizmet ettiğini izah et tikten sonra Türk tayyare zabitle rinin bütün Türk tayyarecilerinin kendisini ebediyen unutmıyacakla rını söylemiştir. Bu sırada merhumun babası ta butun üzerine atılarak: « Ihya, Ihya ben seni kara topraklara nasıl emanet edebilirim, gel koynumda yat!» Diye tabutu ku caklamak istemiş, zavallı baba güçlükle teskin edilebilmiştir. Saat üç buçukta tabut Fatih ca miine götürülerek cenaze namazı kıhndıktan sonra Edirnekapı şüheda mezarlığına defnedilmiştir. Merhumun mezarına Tayyare Cemiyeti, Cidna şirketi ve şirket, pilotları, tayyare makinist mektebi talebesi, eski silâh arkadasları ve şeh rimizde bulunan Amerika tayyare • cileri tarafından birer çelenk ko nulmuştur. Londra 5 (A.A.) M. Makdo nald, Rogart'ta M. Stimson'a mülâki olacaktır. Amerikan nazırı orada bir köşk kiralamıştır. Başvekil, perşembe günü kızı ile birlikte oraya gidecek ve iki gün M. Stimson'un misafiri olacaktır. M. Makdonald, bu ziyaret hak • kında beyanatta bulunmaktan im tina etmistir, maamafih hali hazır daki vaziyete ve bilhassa Alman bankalarının vaziyetine dair uzun müzakerelerde bulunacağı tahmin edilmektedir, zira, Başvekil müte • madiyen Londra ile temas halinde bulunmakta ve bugün Alman ban kalarının açılmasının ne gibi bir tesir hasıl edeceğini dikkatle takip etmektedir. Esasen mumaileyh, vazi yetin heyeti umumiyesi hakkında bir rapor alacağını tahmin etmektedir. M. Makdonald nikbindir. Dünya buhranı [Başmakaleden mabait] ve issizlik Yeni bir zeplin 228 metre tulünde bir balon yapılıyor Friedrichshafen 5 (A.A.) Rus mütehassısları ahiren Friedrichshafen tezgâhları müdiriyeti ile bir takım mükâîemeler de bulunmuşlardır, fakat henüz Zeppelin siparişi ya pılmamıştır. Diğer bir takım devletler, ezcümle Japonya ile Felemenk te Zeppelin mubayaası için müza kerelere girişmişlerse de neticesiz kalmıştır. Tezgâhlar, hali hazırda Almanya ile Amerika arasında yolcu nakline tahsis edilecek olan LZ129 Zep • pelininin inşası ile meşgul bulunmaktadır. Bu zeppelinin uzunluğu 228 metre, en geniş mahallin de kutru 41,20 metre olacak ve 200,000 metrt mıkâbı gaz alacaktır. Madenî ak samı aleminyomdan yapılacaktır. Amerika bahriyesi Bir milyar dolarlık bir Ziya Gevher Beyle ailesi program düşünülüyor nin hastahğı anlaşıldı Vaşington 5 (A,A.) Bahriye Nezareti neşretmiş olduğu yeni btr siyasî beyannamede, Amerikan bahriye kuvvetlerinin harp vukuunda sür'atle tezyit edilebilmesine müsaade bahşolacak bir vaziyette bulundurulması lüzumunu ehemmiyetle kaydetmektedir. Tebliğ, diğer bahrî kuvvetlerin hiç bir surette altında kalmıyacak kuvvetli bir donanma ihdas ve muhafaza etmek plânının Londra muahedenamesi ile Vaşington mukavelenamesi ahkâmına ta mamile riayet edilmiş olmak kay • gusile tadiline mecburiyet hasıl ol • muş olduğunu beyan etmektedir. îşte bu suretle, bundan iki sene evvel, yeni küçük kruvazörler inşası ta savvuru sureti kat'iyede terkedilmiş gibi idi. Yeni beyanname sadece muahedelerin tecviz etmekte olduğu seviyedeki kruvazörlerin hacmini muhafaza etmek hususunun muta savver olduğunu bildirmektedir. Muahedeler, yedi posluk sekiz topla mücehhez 18 kruvazörle, altı posluk toplarla mücehhez ve hacımlarınm mecmuu 143,500 tona baliğ harp gemilerinin inşasına müsamaha etmektedir. Yeni beyanname, harp esna smda, smaî j^eferberliği de derpiş eylemektedir. Vaşington 5 (A.A.) Bahriye M. T. Ankara 6 (Telefonla) Ziya Gevher Beyin ve çocuklannm sıhhi vaziyeti hali tevakkuftadır. Hararetleri henüz düşmemiştir. Yapılan talillerin verdiği netice" ye göre hastalığın Paratifo olduğu anlaşıhnıştır. Şimdiye kadar söylenen tesemmüm varit değildir. Hükumetlerin, maliyecilerin ve sanayi erbabının fevkalâde müşevveş ve müşkül mes'eleleri hal ve fasletmek mecburiyetinde kaldıkları bu sıkıntılı devrede kat'î bir surette ve âcilen karar ittihaz edebilmek me ziyeti hele sadece akli selim en müstesna kıymetlerden madut idi. Her tarafta, ve ayni zamanda bu gibi kıymetlerin bulunamamış olması kat'iyyen hayrete şayan bir iş değildir. Esasen, devlet, karışık çarklı ağır bir makineye benzer. Eski â • detlere hürmet ve riayet meyilleri ruhlarda az çok kökleşmiştir. An'anelere fartı hürmet bazı memleketler ve bilhassa İngiltere için mazarratı mucip olmuştur. Harp esnasında ve harbi takip e den ilk senelerde gayritabiî olarak yükselmiş ücretlere alışmış olan İngiltere, vaziyetini aynile muhafaza edebileceğini zannetmiş ve bunu şiddetle arzu eylemiştir. tngiltere bu vaziyeti ipka edecek imkânların tahakkukunu, iman ile fakat neticesiz olarak bekledi. Bu intizar müddetinin uzunluğu nisbetinde yeni vaziyete tetabuk mecburiyeti de müşkülât kesbediyordu. Halen İngiltere'de hüküm süren işsizliğin aleddevam mevcudiyeti, bu gibi işlerde tereddüt ve sürünceme usulünün ne kadar zararlı olduğunu bihakkin gösteriyor. Geçiken mutabakat: memnun etmek ve ayni zamanda münasip kazançlar elde eylemek için lâzım gelen tesisatı vücude getir • meğe kalkıştılar. Bu yüzden iktisadî cereyanlarda bir tahavvül hasıl oldu. Japonya, Hindistan ve bugün de Rusya gibi amele ücretleri ucuz olan memle ketlerde muvaffakiyet ihtimalleri belirdi. Arayi umumiyeye müsteniden ik tidar mevkiine gelen bugünkü siyasî adamlar, müntehiplerine karşı tıpkı, çocuklarının bütün şimarıklıklarını tatmin eden fazla şefkatli bir anne gibi hareket ederler. Bu fazla şefkatle onlara yaptığı fenalığın derecesini hesap edemezler. tleride İngiltere, lâzım gelen fe dakârhkları yapmağa karar vere cek olursa dünya pazarında onun yerini almıs olanlarla karşıkarsıya gelecektir. Bu mücadelede kim galebe çalacaktır? Bunu simdiden bilemi yiz, söyliyemiyiz. Fakat muhakkak olan cihet, bu iktisadî müsaraanın • ü yeni harabeler, yeni yeni işsiz•likler doğuracağıdır. GEORGES MASCART Makalenm ikinci kısmını yarınki niishamızda nesredeceğiz. Istakozları imzalıymız! Bir iki gün evvel, üç arkadaş Arnavutköy'ünde, Akıntıburnu'ndaki lokantalardan birine balık yemeğe gittik. Lokantacı dolabmdan bize çilek renginde ve bir karış boyunda iri barbunyalar, nar çiçeği gibi al al olmuş istakozlar gösterdi. Tabiî en güzellerini seçtik ve oturup ağzımız sulana sulana bekledik.Barbunyalarla ıstakoz geldi ama biraz dikkat edince anladık ki pisirilip önümüze getirilenler, bize gösterilenler de ğildir. Meğer, önce gördüklerimiz mostralık imiş! Paris'te bazı mağazaların camekânlarında böyle mostralık eşya vardır. Onları beğenir, içeri girersiniz, fakat gösterilen eşya arasında kat'iyyen tıpkısını buIamazsınız.Dükkâncılar, içeridekilerle mostradakiIerin ayni olduğunu musırrane iddia ederler. Onların bu ağız kalabalığına inanmaz da mostradakini isterseniz bin bahane bulur, onu satmazlar. Bunu, bilhassa Paris kunduracıları yapar. İşte bizim Akıntıburnu lokantacısı da bazı Fransız mağazalarının bu hilesini tatbik etmişti. Şayet, bir daha o lokantada istakoz yersem, burnunun üstüne bir imza atacağım. Muhterem kariler, hatırınızda ol sun da siz de istakozları imzalıyınız. Fakat bahklara ne yapmalı bilmem, onların da kulağına bir mavi boncuk mu takmalı ? Boncuğu değiştirmek te secilen baiığı değiştirmek kadar kolaydır. Onun için mutlaka beğendiğiniz balığı yemek isterseniz, balıkla beraber mutfağa kadar gitmekten başka çare göremiyorum. Yeni telgraf hatları Ankara 5 Posta ve Telgraf idaresi Mardin • Zonguldak arasın da yeni bir telgraf hattı yapmaktadır. Diğer bir hatla tstanbul Anka ra tzmir Bursa arasında doğru iltisak temin edilecek, Bandırma Gönen hattmın güzergâhı değişti rilecektir. Mersin, Adana telefon larının kuvveti ziyadeleştirilecek, Istanbul'da yangın tehlikesi olan yerlerde telgraf hatları toprak altına alınacaktır. Suçlular kimlerdir?: Suçîuları aramak işi ile tetkik ve tetebbü olunan mevzu arasında bir münasebet olmadığı zannolunabilir. Bu suale verilecek cevap, bize, işsizliğin başlıca sebeplerinden birini göstereceği mütaleasındayız. Buna Ingiltere'yi misal olarak göstermekliğim, isbatı müddeada daha ziyade sarahat olmasına çalışmak ve ya kından tetkik edilen bir hâdiseye istinat edebilmek içindir. Suçîuları, söylediğim zaman hay ret edeceksiniz. Evet bu buhranın müsebbipleri, kendilerini amele sı • nıfının en sadik ve iyi dostları ola rak gösteren ve bunu samimiyetle yapan <?Trades Union»; yani amele partisidir. Çünkü, ameleyi herçi badabat yüksek ücretleri muhafazaya teşvik eden amele partisidir. A • mele partisi bunu yapmakla kendisinin hikmeti vücudünü müdafaa ve kasalarına girecek parayı temin etmiştir. Bunun neticesi ne olmuştur? Yavaş yavaş müşteriler, başka pa zarlarda daha elverışli ve ucuz mal aramağa başladılar. Tabiî diğer memleketler bu yeni müşterileri Yeni matbuat kanunu Ankara 6 (Telefonla) Yeni matbuat kanunu cumartesi günü resmî gazetelerde intişar ede cektir. Rüşvet alan iskân memuru Aydın 6 (Hu. Mu.) îskân memurlarından Ihsan İlhami Ef. bir mübadilden rüşvet alırken polis tarafından cürmü meşhut halinde yakalanmış ve adliyeye teslim olun mustur. Asaf Nezareti deniz siyasetine dair bu lunan ve âli şura tarafından tasvip edilmiş olan izahnameyi neşretmiştir. Bu vesikada Amerikan donanmasının Ingiliz donanmasına kuvvetçe muadil bir hale getirilmesi için bir milyar dolarlık bir program yapıl ması derpiş edilmiştir. Seyyar muallim kadrosu yapılıyor Ankara 6 Maarif Vekâleti mektep olmıyan köylerde köy ço cuklarının okutulması için geniş bir seyyar muallim kadrosu vücude getirecektir. Bu muallimler köylerde muayyen müddetle ders okutacakiardır. Ayrıca Adana'da bir seyyar muallim mektebi açılması da düşünülüyor. 6azetelerin tetkiki îzmir 5 Matbuatı tetkik için müddeiumumî muavini Cevdet, Ziya ve aza mülâzimi Zübeyit Beylerden mürekkep bir heyet teşkil edildi. ispanya'da grevler Algerias 6 (A.A.) Burada umumî grev ilân edilmiştir. Her ta rafta amele işlerini bırakmıştır. Hiç bir hâdise olmamıştır. Cadix 6 (A.A.) Heyecan ve galeyan devam etmektedir. Fırınlarda çalışan işçilerin çoğu grev yapmışlardır. izmir Borsa hey'eti lzmir 5 Yeni Borsa heyetine cevahirci Şükrü, Filibe'li Rahmi, Alaybey'li Halim Mazhar, Nurullah Hocazade Ahmet, Selâmizade tzzet, Çömezzade Mustafa Beyler seçildi. Ankara'da ana mektebi Ankara 6 Maarif Cemiyetinin Yenişehir'de tesis ettiği ana mek tebinin resmi küşadı yapıldı, bir çok zevat hazır bulundu. EDEBÎ TEFRJKA : 46 KOKAiN Yazan: AKA Affedersiniz beyefendi, çok rahatsızım, odama çekileceğim. Ah, ben bu fırsatı gözetliyordum. Dikkat edin sizin evinizdeki fırsatları da gözetliyenler vardır. Azıcık koku ver! Bir rakı içsene! Sana utla bir noktürn çalayım mı? Bak ne karikatür şey olur. öteki şişeyi de aç! Sen bu gece çok iyisin, şensin fdil. Elbette. Çünkü yanîmda gene sen varsın. Tabiî. Teyzen olsaydı böyle olmazdın. Bilâkis olurdum. Biraz da Âlâ. Merşjl Şen Maro matya şarkısım da bilmezsin. Madlön'ü hiç bilmezsin. Ses çı karmadım. Ertesi gün teyzemle konuştum. Beni bir defa öpsene. Senin öpüşün o kadar sıcak ki.. Eski orospuluğumu bile unuttu ruyor. Teyzemle kararlaştırdık. O Feriköy caddesinde, ben Os manbey'de oturacağız.. Ona ge len kibar müsteri (kah kah kah!) olursa bana haber gönderecek, ben teyzemde iken bize gelen olursa hizmetçi haber verecek. Apartıman tutuldu. Fakat ben göç edemedim. Çünkü bir malul binbaşı beni sevmişti. Sen şimdi aklın sıra dersin ki: Böyle genç bir kadın, bir harp malulü binbaşıya nasıl o lur da ehemmiye verir. Ve şu geçer aklından: İdil bir levantenden daha hissiz, bir kozmopolitten daha berbattır. Hayır! Böyle değil midir?j Bir rakı ver bana. öyleyse ra kıyı bırak ta bir sigara ver. Bo ğazım yanıyor, koku ver koku! Çanakkale'de sakat kalan binbaşıya söz verdim: Seninle evlenirim. Fakat binbaşı bir daha görün medi. Beni o kadar çok seviyor du ki.. Görünmiyişinin sebebini öğrendim. Benden değil, teyzemden kaçmış. Ben alcsilikte devam ettikçe teyzem çaresini bulamadı. Ara mızda bir mücadele formülü vardı. Ben ona olacaksam açık na mussuz olayım diyordum, o b a na: Hayır! Diyordu. Hem kibar, hem sosyeteden, hem de oruspu.. Benim bütün bunları birden idare edecek kudretim yoktu. Sen Anri Briştayen'in (Apre muva) piyesini seyrettin mi? İ talyan primma donnalarından Finci Magrini'nin sesini nota fev kinde ses diyorlar. Ama ben tey Tunus'a gider gitmez benden evzemle iyiden iyiye kirişi kopar velki hanımlarınızla karşılaşır mıştım. Kaçtım Hilâliahmere sam fena olur. Bunun için size yazıldım. Neye yarar ki bir ay müsbet bir cevap veremiyeceğim. geçmeden mütareke oldu. Müta Asla! Dedi. Pasaportuma reke şartları çok feci idi. Teyzem bakınız eğer «bekâr» yazmıyor derhal bana tekrar hâkim olmuş sa reddediniz. tu. Ya evlendikten sonra. Telgrafın telleri, Asaletim namına söz veririm Pamuk gibi elleri! ki... Borum kırıldı, sert kâğıttan Bir şartla: Tunus'a gitmiyebana bir boru yap ta daha iyi çe ceğiz. Ya burada, ya Fransa'da keyim. Fakat teyzemin tahakkü oturacağız. mü yarıda kaldı. Esmer, uzun Kabul etti. Hemen nikâhlan boylu, göbekli ve parmakları el mağı teklif etti. Hemen reddet mas yüzüklerle dolu bir beyle ta tim: nıştım. Gayet kibar davranıyor O tarzda nikâhın ne demek du. Aslı Tunus'Iu imiş, çok sene olduğunu öğrendim. lerdenberi îstanbul'da oturuyor Ya ne yapalım? muş. Asılzade imiş. Zenginmiş... Paris'e gider gitmez mede nice evleniriz. Bütün bu tafsilâttan sonra bana O zaman mı Yunanistan'a izdaivç teklif etti. Hemen şu ce uğradınız? vabı verdim: Birdenbire dik dik yüzüme Ne de olsa baharatla büyübaktı. Kokain şişesini elinden atdünüz, beni kâfi görmezsiniz. tı: Beni istintak mı ediyorsun? Ne münasebet? Yorgunum. Kemiklerim ağrıyor. Beynim bomboş. Uşüyo rum. Ört beni. tyi ört. Paltonu da ört. Başını da sıkı sıkı örttü. Anlaşılmaz bir şeyler söylüyor, mırıldanıyordu. Hiç ses çıkarmadım. İnsan sesine benzemiyen inceli kalınlı seslerle sayıklıya sayıklıya sustu. Uyuyor mu, bayğın mı? Bel li değildi. Sindire sindire söyletiyordum. Bu fasılah sahnelerden hiç bir şey sezmiyordu. Bazı birdenbire şüpheleniyor, sert sert bakıyordu. Ben hemen lâfı değiştirerek ba şının bulanıklığmdan istifade ediyordum. Hep aykırı sozlerle mevzua getiriyordum. Mabadi var ***