13 Temmuz T931 Millet meclisinde matbuat münakasası dururken buna şu veya bu şaibe, lerze, endişe arız olmasın diye te halük gösteriyorsak bundan tabiî, bundan kutsî bir kıskançlık olabilir mi? O halde bütün heyecanımız, tabiî daima ileri gitmek için kurdu ğumuz bu abideyi her hangi bir lekeden masun bulundurmak noktasındaki samimiyetten ibarettir. Bi naenaleyh bu arkadaşlarla, muhalefet eden arkadaşlarla, bu noktada anlaşamıyorsak bu onların iz'ansızIıklarındadır, kabahat bizde değildir. Fakat biz samimiyetimizde ve serbestimizde hiç bir fedakârlık etmemek vazifesi ile vazifedarız. Buna el dokundurmamak için de her vesileden istifade ederiz. O halde orta yerde kıskandığımız bir mevcudiyet vardır. Bu mevcudiyeti de yaşatan anasır vardır. tşte biz bu mevcu • diyet ve anasırı hukuku âmme düsturlarile, inkılâpçılık düsturlarile yürütmek vazifesini ifa ederken buna engel olanlara karşı her halde çok sert hareket etmekliğimiz, in safsızca, şiddetle hareket etmekliğimiz Iâzımdır. Onun içindir ki, bugünkü müzakerede bilhassa ah lâkî kısmı Ahmet thsan Bey üsta dımız, matbuat kısmı da Yunus Nadi Bey gibi salâhiyettar bir zat tarafından çerçevelenen kıymetli düstur ların etrafına ilâve edecek ne bir çerçeve, ne de bir tezhip kalma mıştır. Bütün hututu esasiyesini kabul ettiğimiz düsturlarla tayin edilmiş olan hürriyetin ihlâline karşı inkı lâpçı bir vatandaş sıfatile müsaade ve ihmal, programımızda yoktur. (Bravo sesleri). Fakat bunu anî heyecanlanmızın verdiği kararlarla değil, ebedî olmak üzere vazettiği miz düsturlarm muhtevası ile tat bik etmek tarikini tutacağız, onun içindir ki yapılacak işlerimiz evvelâ ferdidir, saniyen içtimaidir, salisen kazaidir. Ferdin hakkını aramak vazifesini her vatandaş öğrenmelidir, ve öğretmelidir. Siyaseten ve içtimaen vazifemizi meb'us sıfatile, hükumet sıfatile, memur sıfatile ifa etmekten istinkâf etmemeliyiz. Binaenaleyh her hususta milletin, şah sın hayat, namus ve haysiyetine taalluk eden mes'elelerde ferdin haysiyet ve hürriyetine sahip olnaasını temin ve telkin etmek progra mımızın da icabıdır. Bu hassasiyeti muhafaza ettikçe elbette içimizden gelen ve bizim yaşıyan kazaî kuvvetlerimiz faaliyete gelecek ve ancak o düsturlarladır ki hürriyeti matbuattan doğan şu veya bu engellerin önüne geçmiş olaca • ğız. Zaten zannederim heyeti umumiyenin aziz kanaatleri de şimdiye kadar devam eden müzakerat ta bu şekilde tecelli etmiştir. Hükumetin takip ettiği hattı hareketten doğan maksat itimat veya ademi itimat • tan ziyade bu zaten bizce mün celi bir haldedir içinde bulunduğu idarenin bizim noktai nazarımızdan takip edeceği matbuat hakkı davasını ne suretle takip edeceğini tayin eden bir gayeye varmasıdır ki, zannederim, bu suretle millî faidelerden birini de biz temin etmiş oluruz. lerin bugünkü para ile yaptığı ihracat 153 milyon, ithalât ta 207 milyon lira idi. Görülüyor ki bugün bile Türkiye Cumhuriyetinin yaptığı ihracat rakamı Osmanlı İmparator luğu zamanında bu yerlerden yapılan vasatî ihracat rakamile beraber litmektedir. Vakıa ithalât dahi ayni suretle Heraber gitmekte ise de bilhassa naari itibara alınması lâzım gelen bir lokta vardır. Arkadaşlar, Osmanlı mparatorluğu zamanında memle tete yapılan ithalât yüzde 99 nis ^etinde, derecesinde derhal konso~ne edilen, istihlâk edilen yiyecek, çecek, giyecek gibi ithalât madde leri idi. Türkiye Cumhuriyetinin teessüsünden sonra ve bu 6 sene zarfında bizim yaptığımız ithalât 290 Eskişehır meb'usu Emin Bey milyon liradır. Bu ithalât fabrika • idare edenler enerjisini, kuvvetini, lar tesis etmek, şimendiferler yap imanını Gazi'nin rnembaından al mak, baştanbaşa harap olan mem • mış ve muvaffakiyetini öyle temin leketi imar etmek, ziraati inkişaf etetmiştir. Şu halde bütün muvaffa tirmek için makineler almak, tabakıyatı heyeti umumiyemizden fazla betimizi, maarifimizi daha kâmil, olan bir Gazi'ye yaptığı işin ehemmidaha medenî bir şekilde yürütebil yeti yoktur demek memleketin hal mek için ona lâzım olan vesaiti te ve istikbali için tehlikelidir. darik etmek için sarfedilmiştir. Bir Eski muhalif bir arkadaşla bir milletin ithalât ve ihracatı tetkik egün vapurda gidiyorduk. Şöyle yapdilirken bilhassa bu nokta çok mü tınız, böyle yaptınız dedi. Ben adeta himdir. Çünkü meselâ 1929 sene utandım. Acaba biz Ferit Pş. kadar, sinde 225 milyon lirahk ithalât yapVahdettin kadar bu memlekete zamış isek bunun 25 milyon lirasını hiç rar mi yapmışız diye düşündüm. O bir vakit o sene sarfına istihlâk e arkadaşa dedim ki iyilik ve fenalı • dilmiyecek bir rakam değildir. Belki ğın ekseriyetini ne taraf teşkil e hiç olmazsa yirmi sene kadar bu derse bunu tasdik edeceksin ve ni memlekete servet tevlit edebilecek hayet kendisine dedim ki hükumet demirbaş eşya yani müvellit servet şimendifer yaptı, şunu yaptı, bunu olmak üzere yapılmış bir ithalâttır. yaptı, hatası nerede? Bu arkadaş, Binaenaleyh 6 seneye 290 milyon libütün bunlan kabul etmek ıztıra rayı taksim ettiğimiz vakitte ithalârında kaldı, ve ilâve ettim ki, Türk tımızın vasatisi 207 milyon göste tarihinde böyle 24 saatin 16 saatini rilmiş iken bunun hiç olmazsa 160 çahşmakla geçiren ve bir çiftçi kamilyona indirmek icap eder ve bu dar bulutu takip eden, bir tüccar ka suretle bir çok yerli ve yabancı yadar borsayı takip eden bir Başvekil bancıları pek kolay kabul etmiye • gelmiş midir? Nihayet hepsini ka • ceğim. Çünkü yabancılar süpjektif bul etti. ve her halde bir maksada binaen biBendenîzin asıl arzetmek istedizim iktisadiyatımızı tetkik etmiş kimğim şudur: Bu vaziyeti tehlikeli gör selerdir, aldanarak söylememişler düm. Memlekette iktısadî iş tutmak dir. Kimselerin ithalâtla ihracatı noktasından bu yazıların bir çok miz arasında buldukları büyük fark arkadaşlarda endişe bıraktığını gör hiç bir vakit üzerinde cumhuriyeti düm ve bendenizde buna kâni ol tesU ettiğimiz gaf il Osmanlı tmpa ratorluğunun bir harabe, mahuf ve dum. Kanunları memleketin refah korkunç bir harabe halinde bulu ve saadeti için daima değiştirmek nan ithalât ve ihracatile asla mu • mecburiyetindeyiz ve değiştirirken artık matbuat kanununu da bu mem kayese edilebilecek bir vaziyette değildir. leketin icabına göre değiştirmek gayet zaruridir. Bendenizin maru • Fakat arkadaşlar, bu mukayese zatım bu kadardır. dahi Türkiye Cumhuriyetinin iktisadî kudret ve revişini ifade etmek için Turgut B. (Manisa) Muhte • asla kâfi değildir. Ve bu mukayese rem arkadaşlar; bilhassa son zaman hiç bir vakit gene bizim için doğru olamaz. Çünkü pekâlâ bilirsiniz ki larda Türk Cumhuriyetinin dahilî arkadaşlar; Osmanlı İmparatorlu siyaseti, fırka mücadelelerinde ce ğunda 50 milyon, 100 milyon, 500 reyan eden hâdiselerin en kuvvetli milyon sarı lira ihracat yapılıyor ve en kudretlisi olmak üzere göste idise bu servetin bir memlekette darilmesi lâzım gelen hiç şüphe yok hilinde vatandaşlara inkisamı ve vatur ki matbuat ve matbuat hürriyetandaşların bu servetten istifadesi tidir. noktaî nazarıdan o zamanki Türk Benden evvel söz alan arkadaşmilletinin nasibi ya bir sapanla deşlarım, matbuatın siyasî, ahlâkî ve buna mümasil sözlerde ne şekilde ve tiği bir yerden yahut hiç olmazsa bir lokma ekmeğini temin etmek ine vaziyette olduğunu güzel ve beçin bir ecnebi bankasında yaptığı liğ misallerle izah etmişlerdir. tabasbustan aldığı beş on kuruş, yaBendeniz Türkiye Cumhuriyetinhut bir tapu, bir nüfus memuru sıfade bilhassa bir iki sene evvel ikti sadî hayatımızda bu matbuatla vâki tile aldığı 120 kuruşluk bir maaştan ibaretti. Yapılan bütün bu ihracatın olan temaslarımdan ve iktisadiyatıen kuvvetli ve en canlı kısmı bu mız hakkında yaptıkları tenkitler memlekette yaşıyan ve bugün ara den bir nebze bahsetmek isterim. mızda bulunmıyan parazitlerin, tuArkadaşlar; Osmanlı İmparator Iuğunun 1908 den 1913 senesine ka feylilerin yani gayri Türk unsurla nn ve ecnebilerin zevk ve safasına, dar beş senelik ihracatı 125 milyon refah ve saadetine ait olan bir ihrasarı liradır. Osmanlı împaratorluğu, cat parası idi. yani Balkan harbinden ve umumî Türk'ün nasibi yetiştirdiği çocuk ların hepsini Yemen çöllerinde, Arnavutluk'ta ve yahut Makedonya mezbahalarında kurban vermek, şehit vermekti. Bu memlekette dolaştığımız zamanlarda ya beli bükül müş, ak sakallı ah ve enin içinde vaktini geçiren yahut nafakasını tam alamamış sıska ve zayıf bir Türk çocuğuna tesadüf ederdiniz. Genç ve dinç çehre ile biraz kan taşıyan bir Türk'e tesadüf etmenin imkânı varmı idi? Arkadaşlar; muhalif matbuatın arasıra bahsettiği bir işsizlik mes'elesi vardır ve arasıra muhakeme kabiliyetini kendisinde tam bulun durmıyan, bu gibi mes'eleleri tetkik ve tefahhus ve muhakeme etmek ve ondan sonra karar vermek kabiliyetinde bulunmıyan her hangi bir vatandaşı nihayetsiz tasibata sevkedebilecek bir Iisanla yazılan intihar hâdiselerinin işsizlikten mütevellit, milletimizin maruz kaldığı vaziyetin izah ve tefsirini o yazılarda oku mak, her halde arzettiğim gibi düşünebilmek kabiliyetinden mahrum olanlar için çok feci ve çok elim bir vaziyet gösterir. Arkadaşlar; bittabi memlekette bugün işsizlik vardır, memlekette bugün iş bulamıyan vatandaşlar vardır ve bütün dünyada da vardır. Fakat bütün dünyadaki issizlikle bizim işsizliğimiz arasındaki ana hattı, ana sebebi, kuvvetli sebebi her halde bulmak, ayni zamanda millete göstermek Iâzımdır. Arkadaşlar, eğer Türkiye Cumhuriyeti askerliği bir buçuk seneye indirmiş ise ve e ğer Türk gençleri askerliği bir düğün yapar gibi yaparak kaş ile göz arası yuvasına dönüyorsa Türkiye Cumhuriyeti milletin yetiştirdiği gençleri manasız ve bisut seferlerde, harplerde şehit etmiyor, harcamıyorsa, onları sağ ve salim memlekete teslim ediyor ve bırakmıyorsa bu bir cürüm müdür? (Asla asla sesleri). Fakat arkadaşlar Avrupa'da hü küm süren işsizlik böyle değildir. Bir dakika sonra cihan buhranına temas ettiğim vakitte göreceksiniz ki orada işsizlik marazidir, tehlikeli dir, Avrupa'yı felâkete götüren bir işsizliktir. Bizim memleketin işsiz liği yani cumhuriyetin Türk genç liğine Avrupa kumusyonculuğu, ticaret, san'at, şimendifer leri bütün sahilleri eksplovata etmek, vesaiti nakliyenin kâffesini kendi ellerin de kendi zekâları ve kendi mamu • lâtlarile idare etmek imkânını vermek ve nihayetsiz mesai sahaları hazırlamak olduğu için milletin veludiyetinin itlâf, ve israf edilmemesi yüzünden nüfusun artması bizim için korku verecek bir işsizlik değildir. Bilâkis bizim göğsümüzü ka bartan, bize ati için daha sağlam ümit verebilecek bir vaziyettir. Bu hakikat böyle iken hiç bir vakitte hiç bir gazetede, hiç bir yerde buna dair bir noktaya tesadüf edememek, bi zim için dünyanın ve hatta bütün miMetlerin tarihî hayatlarında ebedî ve ezelî müstesna bir mevki işgal edecek olan Türkiye Cumhuriyetini ve onun banisi olan büyük dâhinin ve fırkasının bugünkü vaziyeti için ne elim bir hakikattir. Muhterem arkadaşlar, memleketimizin iktisadî vaziyeti, bilhassa bir senedenberi bütün cihanda hüküm sürmeğe başlıyan buhrandan sonra başlar ve her hangi bir matbuat veya her hangi bir gazetede buna dair bir malumat ve fikir edinmek arzusunu göstermiş isem, onlara uymak icap etseydi, büyük bir dalâlete sapmaktan başka bir neticeye varmak benim için kabil olamazdı. Arkadaşlar; son bir asır zarfında beşeriyetin yasadığı en mühim ve en bariz sekiz kadar buhran vardır. İki senedenberi başlıyan, ne vakit ve nerede biteceği hiç bir iktisatçı tarafından söylenilemiyen bugünkü buhranın esasları orijinleri sebepleri bu sekiz buhranın her hangî birinin sebebile orijini ile alâkadar değildir. Başlıyan bu inkılâbın izahı icin, tavzihi için, tetkiki icin bir çok iktisat âlimleri meşgul olmustur. Semavî nazariyeler, istihlâk nazariyeleri, tahtelistihlâk nazariveleri. oara nazarayisei, fazla istihsal nazariyesi ve buna mümasil bütün nazariyeler bugün hüküm süren buhranın izahı ve tavzihi için hiç bir vakit kâfi gelmemUtir ve esasen Er«»l'»tn**» <"ünkü bu buhranın esasını her halde çok baska verde ve T>k baska sebeplerde aramak Iâzımdır. Arkadaşlar; bu buhrana anlasılan fabrikası olması münasebetile bu nunla fazla mesgul olmak zamanını bulamıyan veya istemiyen Belçika'lı (Hayilman) isminde bir sanayicî tarafından ancak temas edilebilmiştir. Mumaileyh Avnma buhranı için en e«aslı seb**n <> * "«*•<» şu fikrî •! • ,»vJni«,;tı;w. »T.^ u^.^f^f! evvel Cumhuriyeİ* (Birînei sahifeden mabait) miz mevzu, milletçe her terakki hamlesinde uğraştığımız mevzu lardan bir tanesidir, ve bilhassa içinde bulunduğumuz yeni devrede Millet Meclisinde rejime karşı vuku bulan hareketlerin bizim vicdanla nmız üzerindeki in'ikâsatı nasıl olduğuna ve olacağına dair güzel bir müzakere kapısı açmak itibarile ehemmiyetten de hali değildir. Matbuat hürriyeti, tapındığımız ve uğrunda mücadele ettiğimiz di ğer hürriyetlerle beraber ayni safta sayılmıştır. Ancak, bu hürriyet herkesin vicdaniyatı üzerinde müsbet veya menf i tesirler yapmak ve bu tesirat dolayısile maddiyat ve mane • viyatı miiteessir etmek noktasındandır ki, ayrıca tetkike yalnız bizde değil, bütün cihanda daima değmiş ve bundan sonra da değmeğe liya • kat göstermiştir. Onun içindir ki matbuat hürriyeti mevzuu bahsolurken onu ihya ederek, onu müfit kılarak mümkün olduğu kadar ma zarratından çekinmek programımı zın muktezasıdır. Bu şekilde hare ket etmezaek ne inkılâp dediğimiz ve her geçen giinü yeni bir hatvei te rakkiyi ifade eden güzel mefhu mun, ne de hukuku âmme diye takdis ettiğimiz ve idamesine çalıştı ğımız mefhumun manası kalmaz. Şu takdirde bizim, çok nazik ve çok güzel işletmiye müsait bir esası çok ince bir teraziye koymayı hatırlamakhğimız Iâzımdır. Ne kuvvetli tesanüde taraftarlık ne de kuvvetli bir tesahübe taraftarlık mücerret davaraızın hallinde saik değildir. Mantık ve adaleti, ilân edip tatbikmı deruhde ettiğimiz programla telif ettirdiğimiz gündür ki davayi esasmdan halletmiş oluruz. Hepimiz yaşımızın icabı, bir kaç devrin adamlarıyız, arkadaşlar 1«tanbul'da müstemirren devam eden idarei örfiyenin yegâne saiki mat buatın sui istimalinin önüne geç mekten ibaret idi. On, on iki sene bu idarei örf iye devam etmiştir. Bunun yegâne »aiki matbuatın böyle aşırı hareketlerinin önüne geçmek içindir. Sonrari gene fevkalâde ah valde ohnak üzere çıkan takriri «üJcun kanunu gene matbuatın yap mış olâufğunlıarekâtın önüne geçil mek için bir mânia idi. Fakat biz yüksek ifadelerle normal devirler içinde bulunduğumuzu, normal devrin normal kanunlarla idare oluna cağını ve binaenaleyh fevkalâde tedbirlere hacet olmadığını dün, bugün hatta bugünden evvelki büyük içtimalarımızda ifade ettik. Şimdi bu ifadelerimizin arkasından muhalif matbuatın in'ikâsatı başlıyınca kalplerimizde çok merbut olduğu muz imanların sarsılması tehlikesi karşısında esaslı heyecanı, samimî duyguyu elbette duyduk. Duyunca kat'î bir vazif e karsısında bulundu ğumuzu da gördük ve bu müzake reler gördüğümüz bu vazifenin tedbirini almağa matuftur. 300 milyon müterakki Avrupa halkı fennin terakkisi ile ellerine geçirdikleri endösteriyel bir idare ve inkı lâplar orada çok daha evvel başlamak münasebetile bir asır bu kadar zamandanberi tekâsüf ettirdikleri kuvvetli sermaye ve sanayi ve kül • türleri sayesinde bir milyar beş yüz bin milyonluk halkın mutasarrıfı ve doğrudan doğruya bu halkı istismar eden iktisadî bir şebeke idi ve bu nun esası, müstemleke devrinden başlar. Avrupa, Asya'yı, Afrika'yı, Ok yanosya'yı hatta kısmen Amerika'yı umumî harpten evvel sanayi ile, parası ile istismar eden ve o suretle cihan iktisadiyatındaki manzume • sinin revişini, ahengini tanzîm eden bir mahiyette idi. Umumî harpten sonra bugün Avrupa değil, Asya'yı, Afrika'yı, Okyanosya'yı hatta biz • zat kendi Avrupa'sını bile parası ile, sanayii ile idare edemiyecek bir vaziyete düsürmüştür. Bugün Avru pa'nın yegâne efendisi ve yegâne müşterisi Amerika'dır. Amerika Avrupa harbine girmek için çok güzel tetkikler yapmış, vaziyeti çok iyi anlamış ve nihayet harbin hangi şe • kilde ve ne suretle kazanılacağını tetkik ettikten sonra harbe girmîş • tir ve bu suretle Avrupa'nın bütün iktisat membalarını, çalışma tarzlarını tamamile kendisine mal etmiş tir. Bir Avrupa filezofu son neşrettiği bir makalede bundan bahsederken, (Biz Amerika'yı kendi hayatî düsturlarımızla beşeriyet serbestisi, beşeriyet hürriyeti için bizim yani mızda taraf almış zannediyorduk, ne kadar aldanmışız.) Diyor. Arkadaşlar; umumî harpten ev vel bu kadar kuvvetli bir vaziyete istinat ve cihan iktisadivatını tedvir eden Avrupa iktisadiyatı umumî harpten sonra milletlerin intibah tarihi esaslı ve velveledar bir tarzda başladıktan sonra en zayıf ve hafif milletler bile iktisadî istiklâllerini temin etmek için uğraşırken, tam ve kâmil millî bir iktisat sistemi takip olunurken hiç şüphe yoktur ki Av rupa sanayii dünden daha fazla bugün, bugünden daha fazla yann çok müthiş tehlikeler geçirecektir. Arkadaşlar; 1919 danberi, Av rupa matbuatını takip edenler bi • lirler, (reglaman dolape) sulhun tanzim ve tesisinden bahsolunur. Bugün 1931 deyiz, hâlâ gazetelerde bunun tafsilâtı... Sulh hâlâ tanzim edilememiştir ve edilemez de. Avrupa devletleri bir çok Asya ve Afrika milletlerini seferber ederek hürriyet istiyoruz, milletlerin hürriyetini a • rıyoruz diye imparatorlukları yıkmışlardır. Zannediyorlar mı ki, bu inhidamdan sonra inkişaf eden beşerin dımağı onların imparatorluklardan daha berbat, daha muciz olan müstemleke hayatını yaşatıp devam ettirecektir? Asla! Ve bundan dolayıdır ki 1919 uzaklaştıkça sulh bir hayal oluyor, sulha varabilmek imkânsız kalıyor. Arkadaşlar; cihan iktisadî va ziyetinin şu şeklile bilhassa Avru pa'nın omuzlarına yüklenen bu elim ve müthiş vaziyeti tasavvur ediniz. Bir dakika evvel bizim memleketin iktisadî vaziyetini söylemiştim. Harabezar haline gelen bir imparatorluğun inhidamından sonra Dumlupınar'da, İnönü'nde 9 eylulde ve Lozan'da kudretli ve bütün hayatî varlıklarına sahip bir Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur ve bu Türkiye Cumhuriyetinin iktisadî sahası da teessüs ettiği dakikada en zengin, en müreffeh ve en iyi şehirlerin, baştanbaşa yanmış bir halde olmasına rağmen bugün o şehirlerin tamamile yapıldığını, şehirlerde çalışan hal kın 1923 senesine nazaran bugünkü siasının iki defa, üç defa nisbetinde tezayüt ettiğini görüyoruz. Arzet mek istiyorum ki umumî harbin infilâkinde Avrupa'nın nazarmda homme malade vaziyetinde kalan Osmanlı İmparatorluğunun hasta adam bildiğimiz Osmanlı İmparatorluğunun yerinde bugün gürbüz, dinç sportmen bir Türkiye Cumhuriyeti yasamaktadır. İktisadî, içtimaî ve fikrî elemanları terakkiye, inkişafa ve yüksel meğe doğru kuvvetli adımlarile yürüyen bir varlıktır (Alkışlar). Buna mukabil arkadaşlar, Osmanlı tmparatorluğuna bu ismi veren Avrupa Lutfen Sayfeyi çeviriniz Turgut Beyin nutku Arkadaşlar; muhtelif şekilde beyanatta bulunanlara bakacak olur sanız bunların sıfatı barîzeleri millî mücadeleye iştirak etmemiş olmakla taayyün eder. Millî mücadelenin samimî heye Emin B. (Eskişehir) Efendi • canını duymuş, içinde bulunduğu ler; bendeniz gayet kısa söyliyecemuz devri yaşatmak için milletin ne ğim. Vaziyeti umumiyenin ahvali ikkadar fedakârlık ettiğini görcnüş, tisadiye üzerindeki tesirini arzedekendi kudretince bu fedakârlığına ceğim. Malumu âlileridir ki bütün iştirak ettniş arkadaşlardan, vatan dünya buhranından Türkiye'de hisdaşlardan henüz daha bu şekilde sesini almıştır, insanlar böyle sıkınmuhalefet eden ve muhalefete ya tılı zamanlarda ıztraplarının men kın söz söyliyen birisine rast gelmeşeini ararlar ve alelekser haklı hakdim (Çok doğru sesleri). Binaena sız ıztıraplarının müvellidi hükumetleyh, dikkat ettiniz, şurada veya tir zannederler, böyle bir zamanda burada hükumete doğrudan doğrumatbuatın her şeyi hak ve hakikati ya değilse de, hükumetin takip et inkâr ederek daima böyle fırkanın tiği siyasete taarruz edenler, yani hükumetin hatta Gazi'nin velhasıl arkadan çevirme hareketi yapanlar, bütün bu varlığı tutan şahsiyetlerin kendilerînde kabadayılık seciyesi, hepsinin aleyhinde olunca zaten millî heyecana iştirak etmek fazibuhrandan sinirli olan insanlar bittaleti soksan olan adamlardır (bravo bi daha çok müteessir olurlar. Bensesleri, alkışlar). deniz bir şeyden endişe ediyorum, Bîz bu davada nîçin bu kadar egeçenlerde tstanbul'da idim, bir gasaslı heyecan gösteriyoruz ? zete okudum, gazetede bir gün evArkadaşlar; bir insan sevdiği evvel Halk Fırkasına ve hükumete hülâdının hayatı mevzuu bahsolduğu cum edilmişti, o gün de artık Gazi de zaman bu hayatı korumak için te istirahate çekilmelidir diyordu ve o halük gösterirse bundan tabiî bir meyanda yeni bir fırka da çıkarıyor hak var mıdır? idi. Guya mücadelei milliye kendi Arkadaşlar; bir insan kendisîne kendine hasıl olmuş, bunda ne Gakutsî mevhibe olarak bahşedilen zi'nin ne de kimsenin tesiri yokmuş. sevdiği her hangi manevî, maddî ve Hepimizin mesnedimiz olan en hasulvî bir abideye karşı kıskançlık sas nokta buradadır. Biz sıkıştığı gösterirse bu kıskançlık kadar kutmiz zaman bir Gazi'miz var deriz. sî. üâhî bir sevgi var mıdır? Bu kuvveti her hangi bir vesile ile tşte ! iz de maziyi atıp, yerine güefkârı umumiyede zâfa düşürmek zel, ideal ve bütün müstakbeli ihya memeleket için tehlikeli olduğuna ve idaır.e edecek bir rejim koyduk. kani oldum. Bu rejimin etrafında tavaf ediyo ruz. Hayatımızi rejimin hayatı için Mücadele senelerinde hepimizin vakfediyoruz. Bunun için çalışıp az çok enerjimiz vardı. Mücadeleyi Emin Beyin nutku harpten sonra elimizden çıkan Rumeli, Arabistan ve diğer yerlerde dahil olduğu halde 5 senelik ihracatı 125 milyon sarı liradır. Bunun senelik vasatisi 25 milyon denebilir. Gene ayni imparatorlu ğun bu beş sene zarfında yaptığı ithalât yekunu 195 milyon sarı lira dir. Vasatî rakam 39 milyon lira eder. Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine kalan ve bu gün Türkiye Cumhuriyeti iktisadî faaliyetinin cereyan ettiği sahalar bu seneler zarfında 82 milyon lira ihracat yapmıştı. Vasatî rakam 17 milyon lira eder. fthalâtı ise 117 milyon lira idi. Vasatî rakam 23 milyon sarı lira olarak gösterilebi lir. Arkadaşlar; Türkiye Cumhuriyeti teessüs ettikten sonra 1923 senesinden 1929 senesine kadar 6 sene zarfında Türkiye Cumhuriyetinin yaptığı ithalât 1 mil^ar 249 milyon kâğıt paradır. Bunun vasatî rakamı 257 milyon lira eder. Bu 6 senede yapılan ihracat 955 milyon liradır. Vasataî rakam 1 9 milyon lira eder. Yani Osmanlı împaratorluğu zamanında halen elimizde bulunan yer Halbuki Türkiye Cumhuriyetinde yapılan ihracatın her santimi bile sırf Türk milletinin kendi varlığına ve saadetine taalluk eden bir paradır. Cumhuriyetin teessüsünden evvel memleketimizde deniz ve kara nakliye vasıtaları kâmilen ecnebi eller ve ecnebi kafalar tarafından idare edilir, hatta en ufak amelesi bile gayri Türk unsurlardan bulunurdu. Cumhuriyetin teessüsünden evvel memleketimizde ne kadar f aal kredi müessesesi varsa, bankalar varsa hepsi gayri Türk'tü. San'at ve tica ret kâmilen gayri Türk unsurlar e • Iinde idi. Hulâsa iktisadî hayatın memleket dahilinde ve icap ettirdiği bütün mesai sahaları, nafi ve müsmir vasıtaları Türk olmıyan unsurlar elinde idi. Hepimiz bu memle kette hiç olmazsa rubu asır kadar yaşamış ve tzmir, tstanbul, Bursa gibi ve buna mümasil bir çok memleketlerimizi tetkik gözile olmasa bile tecessüs gözile görmüş vatan daşlarız. Hepinize sorarım, o za manlarda bu memleketlere ve bu diyarlara gittiğiniz vakit orada terennüm eden, neş'e süren refah ve saadet içinde yaşıyan Türk'lerin kaçına tesadüf ederdiniz? O zaman