SEKiZiNCi SENE No. 2566 f B o ^ m «J r» o r ı l r t YUNUS NADİ İDAREHANEShl } kaniMuda tiaıreı mabsasa : jf»Telgraf: fstanbul Cumhurivetî*; [1 Posta kutusu: N° 246 f 22386 * Başmuharvir 23236 Tahrlrl lJrtU . T h 80472 lâaremutfuru 22365. Matbaa Cumhuri Haricî ticaretimizin bir muvaffakiyeti daha! Muhtelit Encümen Muamele vergisini müzakereye başhyor PAZARTESİ 29 HAZîRAN 1931 ABO1ME Ş E R A t T İ : MOOOET: TORKİYEİÇİN HA8İÇ IÇtN 1 Seneliği 1 4 0 0 KrJ* 2700 Kr.f 6 Ayltgı '75O Xr.* Cİ45O Kr.? S Aylıgı 400 Kr/* fiSOOKr.t ^5 Nflshanı L K t a ^ her'yerdo Vatan Hainlerine Söz Hürriyeti Verilemezl Memleketin mukaddesatına dil uzatmağa kadar ileri giden alçaklara hatlerini büdîreceğîz. Bu, bugün için ve her zaman vatanî ve millî vazifelerin en başuıda bulunan bir vecibedir Bazı dostlarıma Ve bilhassa muhterem Efkâri umumiyeye Memlekette guya muhaiefet ya • pıyorlarmış diye muhteris ve alcak her türlü edepsizliği caiz gören bazı sokak süprüntüsü mahlukata karşı açtığım mücadelenin davet ettiği söğüntülere bakan bazı dostlanmın tnuhtelif kelime ve ifadelerle tek rar ettikleri bir noktai nazar var kî şudur: Canım efendim, mahiyetleri zaten malum olan bu kabil eshasa bu kadar ehemmiyet vermiş olma nız doğrusu fazla. Hem çiıkefe taş atmak, bem de herkesin bildiği bir vaziyette kendilerine cidden fazla ehemmiyet verrniş olmak demek.. Değer miydi, ve hâlâ değer mi? Yüz< Ierine tükürdükçe elhamdüliliâh rahmet yağıyor diyen bu mahluk ları halk zaten bilip takdir etmez mi? Bilâkis böyle hergeleler fazla münakaşayi ekmeklerine yağ süren bir nimet sayarlar. İşte nitekim de görüldü. Zaten ne yapabilirlerdi ve ne yapabilirler ki onlara bu kadar paye vermeğe mahal olsun?... Bir kısım dostlanmın sözlerini yukarıki cümlelerde sadakatle hulâsa etmis olduğumu zannediyorum. Kendilerine verdiğim cevaplan dahi burada alenen hulâsa edersem muhterem efkâri umutniyeyi de tenvir etmis olacağım kanaatinde bulunu yorum: , Evvelâ guya muhalefet yapıyor Iarmi8 perdesi altında fınldak çe • virmeğe çalışan bu mahlukatı her • kesin pek iyi bildiği hakkmdaki id« dia tamamen hakikate mutabık değildir. Bunlar filhakika derme çatma ve ciğerieri bes para etmez mah luklardan ibaretse de, herkese gore, fıtratça ve ahlâkça alçaklığın bu deracesini hatta tasavvura dahi imkân olmadiğı cihetle bunlan her kesin bütün »efaletlerile tamamen bilmekte olduğunu kabul etmek doğru değildir. Hem gazete denilen varakanm şeklinde aidatıcı bir mahiyet vardır. Herkesin, mürekkeple yazı şeklinde kâğıda naksolunmus sözlerde guya şöyle böyle bir hakikat varmış tevehhümüne düşmesi daha tabiidir. Halk çok kere çocuk saffetine maliktir. Halkın bu saf fetindeki temizlik ne kadar yüksekse onu aidatmak yolile istismar etmeğe kalkışmak ta o yüksekliğin makus nisbeti ile hakikaten fena halde kızilacak bir alçaklıktır. Nerede görülürse bu türlü alçaklara hücum ederek onları yerin dibme batırmak, haysiyetini bîlen her ferdin ve her cemiyetin en yüksek medenî insanlık vazifesi sayılmalı ve ohnalıdır. Bir tepelersin, iki tepelersm, nihayet cetniyet içinde mevcut edepsizlerîn çanlarına ot tıkanır, ve binnetice fena maksatlarla dolap çevinnek cür'eti de kırıhr. Medenî sahada yükselen bir cemiyetin siarı bu ol duğu gibi o sahada yükselebilmenîn müessir çare ve delîllerinden biri de budur. Cemiyette kendi içinde çı kabilecek fenalıklara karşı aksülâmel kabiliyeti tekâmül etmelidir. Yukarıki izahata nazaran bazı dostlarm benira hareketimi çirkefe taş atmak kabilinden saymaları ve değersiz mahluklara cidden lüzu mundan fazla ehemmiyet veriyo • rnm gibi telâkki etmeleri asla doğru değildir. Hatta vaziyeti böyle görüş ve böyle alışta fahiş bir hata var dır. Bir fenalığı bertaraf etmeğe kalkıştığımızda az çok zahmet çekmekliğimiz tabü görülür. Az çok zahmet ve mihnetî olacak diye fe • nalığa ve fenalara karşı sükut ihtiyar etmek sadece meskenet teşkil eder. Dostlarımı miiteessir eden cihet bilhassa neydiği beiirsiz bir takım mahlukların gazete denilen mües • seseyi ellerîne alarak dün bu memleketin çok yüksek müdür ve hâ • Muhalefet; namusa söğmek demek değildir! Hiç bir memlekette, bizdekinden le mi yapılacak? Muhalefet bu mudur? Artık bunu okuyucularm selim muhakemesine bnakıyorum. Asıl mes'elenin tuhaf noktası şvrasıdır: Bu kadar serbest yükselen naralardan sonra hâlâ bu memlekette matbuat hürriyeti yokmuş, gazeteler susturuluyormuş, tenkit yokmnşt hükumef tenkide tahammül edeari > yormuş! Boyuna hapis, boyuna tev> kif, boyuna ihafe, boyuna eebru şiddet devam ediyormuş! Bilmiyorum, bugün bizdeki kalem, meram, ve kelâm hürriyeti hangi memleketten daha aşağıdır? Bflnriyorum hangi memleket matbuatında bizdekinden fazla httrriyet var? Eğer varsa muhakkak orada hükutnet makinesi felce uğramış, anarfî başlamıştır. Muhakkak orada devlet (Mabadi 4 üncü sahifed») Breslâv Sergisinde Türk paviyonu ve millî mahsulât cok takdir kazandı fazla kelâm hürriyeti verilmemiştir Ankara 28 (Telefonla) Yoz gat meb'usu Cevdet Bey «Muhale • fet bu mu?» serlevhasile Hâkimiyeti Müiiye'de yazdığı bir makalede muhalefetin ne tarzda idarei kelâm ettiğini hulâsa ederek diyor ki: «O kasideden işte bir îki cihnle ahyorum» ve bunlardan dalayı ka rilerin affını rica ediyorum: «... Habis adam, dün gene ulumalarına devam edip duruyordu. İş kembesmden başka bir şey diişiin rmyen bu adamın lâğam mecrala • rtna dalıp çıkmış kalemine ve el • Ierine ...Menfur adamın yüzüne ker taat tükürülmiif olsa ellermi se • maya kaldırarak...» Bu cümleler şüphesiz küfür edebiyatının en kuvvetli ve belâğatlı birer nümunesidir. Fakat muhalefet bizde küfürle, hezeyanla, sövmek Muhteltt Bncume^e seçüenlerden Rahmi B. itzmir), Seffk B. iKonya) Ankara 28 (Telefonla) Ya rm Mecliste müsakkafat vergisi, •e Maarif Eminliklerinin lâğvı lâyihası ile veraset ve initkal vergi»inin ikinci müzakeresi yapıla • cakıtr. Muamele vergisini müza • kere edecek muhtelit encümen iBreslâv sergisinde Ttırk pamyonvmda Berlın Büyuk Elçimız Kemdlettın Saml Pş. üe çin Maliye ve tktisat Encümenleri Almanytfda Turk Ticaret Odast erkâm bir arada Rahmi (tzmh*), Sadettin (tzmir), Zeit am Montag» gazetesinde Türk Budapeşte beynemilel sergismi ltmail (Karahisar Şarkî), Tahsin müteakip Türkiye Breslâv'da 30 ma paviyonu hakkında aynen şu cüm(Kastamonu), Ali Rıza (Mardin), leler okunmaktadır: yısta küşat edilip 7 haziran 1931 taRefik (Konya), Emin (Içil), Ke«Türkiye'nin Rekofa'daki ımıaz rihine kadar deavm etmis olan «Remal (tsparta), Enver (Bahkesir), zam (imposant) paviyanu haklı bir kofa» ismindeki «Reichsausstellung Adnan (Aydm) Beyleri intihap surette hususî bir alâka uyandır • für Kolonialvraren und Feinkost etmiştir. Bütçe Encümeni de bu (Almanya müstemlekât erzakı ve De maktadır. Reisicıunhur Gazi Mll* • gün 5 aza seçecektir. Muhtelit Entafa Kemal'in rehberliği altmda işilikates sergisi)» ne de iştirak etroişcümen vergi projesinin müzaketilmemiş bir terakkiye mazhar olan tir. Sergide hükumetimiz, merkezi resine başlıyarak sür'atle ikmal Türkiye Cumhuriyetmin ticaret saBerlin'de bulunan Almanya'da Türk edecektir. hasındaki faaliyetinin parlak bir Ticaret Odası tarafından temsil etimsalidir.> Bütçe Encümeni hariciye büt dilmiş ev Türkiye namma tesis oluSergmin bazı noktalannı tenkit çesini bugün Hariciye Vekilinin Gümrükler idaresinin îstanbul nan paviyonda üzüm, incir, kaysı, eden gazeteler bile Türk paviyonuhuzurile müzakere ve intaç etmiç mahkemelerindeki davalarını takip fındık, fıstık, zeytinyağı, tütün, ranun mükemmeliyetini tasdikte mütetmek için dört tane avukatı vardır tir. ki, şarap ve likör gibi mahsulâhmız » . Rüsumatın adlî takibat cephesi niçin sakat? ıı.*<^»4#««* • Müfettişlerin yaptığı tahkikat evrakî davaları sürüncemede bırakıyor teşhir edilmiştir. Türk paviyonu Breslâv sergisin de pek büyük bir muvaffakiyet kazanmıştır. Breslâv'da münteşir «Die tefiktirler. Sergide mahsulâtımız hakkında, sureti mahsusada tertip edilen bin (Mdbadi 4 üncü taMfede) Balkan ittihadı M. Venizelos «Bu fikri takdir ederim» diyor «Deba» gazetesinin Atina muhabiri M. Er pen, Başvekil M. Venizelos ile yaptığı bir mülâkatta Yunan Başvekilinin be yanatmı nak lederken mu maileyhin Anadolu hezimeti ve Yunanis • tan'a yerleşen Rum muhacirM. Venizelos lerinin iskânı güçlükleri altın dan büyük fedakârlıklaria kalkan Yunanistan'ın bugün Yakın Şarkta sulhün bir âmili olmak arzusunu beslediğini söylediğini beyan ettikten sonra Balkan ittihadı mes'elesi hakkında M. Venizelos'un atideki beyanatta bulunduğunu da ilâve etmektedir: < Sulhü ve Balkan'ların refa • hını arzu edenler bu husustaki hareket ve faaliyetleri kuvvetli bir teveccüh ile takip ediyorlar. Ben bunun hemen tahakkuk edecek bir fikh* olmadığını bilmekle beraber, bu mesaiyi bilâtereddüt takdir ve takvtye ederim. Uzun mesai, uzun e • mekler l&zımdır ki mazinin yekdiğerîne karşı düşman bulundurdugu bu Balkan milletleri arasında sıkı bir mukarenet husule gelebilsin.» M. Venizelos beyneimilel vazi yetten de bahsetmiş, vaziyetteki ciddiyeti ve Avrupa afakını gölgelendiren bir çok bulutlann mevcudiyeti tehlikelirini inkâr etmemek le beraber milletlerin, bugün bütün dünyayı kamçıhyan buhrandan sabır ve çalışmakla çıkabilecekleri ümidmi izhar etmiştir. ıııııııııııııiMiMiııııınıııınııiMiıııııııınııtııııııııiMiııııınııııiHiııiHHiımıiHiıiıııııııııiHiııııutınııııııiMiııımnıtıııııııı«ıııiMnı«MiiHi»ıı»«nm« etmiş oidukları gibi bugün de bana bir çok şeni isnat ve iftiralara kal • kısmıs olmaları ve bunlan basılı kâğıtlarla memleketin dört köşesme yaymalarıdır. Bu hâdiseden, benim, dostlanm kadar, hatta hiç müteessir bulunmadığımı açık söylemeliyim. Çankii ben, karşımdaki fenalığın derekesini ölçmiiş ve onu behemehal ortadan haldırmağa karar vermifimdir. Sonuna kadar takip edeceğim kutsî bir davanın ilk safhalarında bu türlü senaatler de görülebflecek, fakat cidal ısrar ile ileri götürüldüğü zaman hakikatler herkesin hayret ve ibret gözlerinde tecelli ede rek yalancınm mumunun yatsıya kadar bile yanmadıgı bir daha tahakkuk edecektir. Hem ne garîp, bir iki baldırı çıplak Türk cemiyetinin içinde bin yalan ve dolanla sahte bir hava yaratmağa çahsacaklar da onlara karsı hepimiz aman çirkefe taş atmıya lım diye sakit ve lâkayt mı kalıp gideceğiz? Hususile bana göre bu nasıl mümkün olur, ben ki otuz bu kadar senelik siyasî bh* hayatla hâlâ bu memlekette efkâri umumiye mümessilliği yapan biriyim. Ben susacağım, sen susacaksın da ortalığa baldırı çıplaklar mı hâkim olacaklar? Dostlanmın izhar ettikleri yanlıs zihniyet ellerme kalem kâğıt alarak ortaya çıkan serserilerm yegâne istinat ettikleri bir ser manivelâsıdır. Onlara dokundunuz mu, namus ve hayadan bittabi ve bilkülliye mücerret külhanbeyler gibi üzerinîze saldıracaklardır. Onlar, namuslu a damlar bu yolda kendilerine kolayca pabuç bırakıp kaçarlar diye düsünürler. Hakikaten de aman çir • kefe taş atmıyayım dediniz mi sîz davayı kaybetmişsinizdh ve onlar 'kazanmıslardır. Bu tasavvur ve ka bul olunabilir bir hal midir? Karşımızdakilerin her guna hakikî meziyetten mahrum alçaklar olduğunu bilip dururken neden kor kahm? tsnat, Iftira, küfür.. Bunlar namuslu msanları korkutabilecek silâhlar değildir. Namuslu adamın gözünde öyle bir peklik vardır ki o hiddet edip karşı koymağa kalktığı zaman k^rşısında ayaklan korkudan zangır zangır titremiyecek külhanbeyi olmaz. tsnat, iftira, küfür.. Fakat niha yet bu namuslu Türk memleketinde ve bu büyük Türk milletinde öyle alçakça hücumların mahiyetini an lamakta gecikmiyecek yfiksek cevherler doludur. Pek bir gözle düs manlannızm üzerine saldırmakta devam ettiğiniz zaman kadını ve erkeği ile, genci ve ihtiyan ile hakikat âşıkı bütün bir halk kütlesinln doğru yolu görmekte gecikmediği görülür. Bilhassa memleketin istikbal ü midi olan gençliğe miskin misaller veremeyiz. Çirkefe taş atmak ne kelime? Onu nerede görürsek bilâkis ellerimizde kürek, gidip köktinden sökeceğiz ve ortadan kaldıra * rak cemiyeti ve kendunizi onun fena taaffünlerinden kurtaracağız. ve her avukat günde yh*mi davaya bakmaktadır. Hukuk müşavirliğinin bfrikmiş yüzlerce dava dosyaları dört avukat tarafından takip edil mektedir. Rüsumat müfettîşleri tarafından tanzim edilen tahkikat evrakî mü şavirlikçe tetkik ve tekemmül etti • rilmeden doğruca adliyeye tevdi edilmekte olduğundan evrakî tahkikiyeierde maznun olarak göste'ilen sermemurlardan çoğunun men'i muhakeme karan aldığı yapılan tet • kikattan anlaşılmaktadır. Mahkemelere intikal eden da valarda da gümrük memurlan he men kâmilen beraet etmekte ve müfettişler tarafından aylarca yapılan tahkikatlar hiç bir netice verme mektedir. Bu sebeple ıdliye mcha Istanbul Gumrukieri Başmüdürü Seıfı B. filinde gümrükten gelen evraks taKLutfen Sayfeyi çevirtniz Vecihi Beyin Ankara'daki uçuşları Memleketin mukaddesattna dil uzatmağa kadar ileri giden alçaklara hatlerini bildireeeğiz. Bu bugün için ve her zaman vatani ve millî vazifelerin en baştnda bulunan bir vecibedir. YUNUS NADİ Hamiş Müseccel vatan haini dün dahi şahsî isnat ve iftiralannda devam ediyor. Bu hesaplann ken disile mutantan bir surette görüleceği zaman uzakta değildir. Otuz bu kadar senelîk temiz siyasî bir hayata çirkef atmağa çalışmanın ne demek olduğunu bütün dünya ile beraber kendisi de görecektir. Seryaver Rüsuhi B. Vecihi Beyin tayyaresile bir cevelân yaptüctan sonra dimlerme tariz ve taarruzlara eüVe* Y.N. Tayyareci Vecihi B. kendi eîile yaptığı tayyaresi ile geçen gün Ankara üzerinde tekrar uçmuştur Tayyarenin uçacağmı haber alanTOraklılar meydanda hazn bulunmuşlardır. Vecihi B. o gün seyircilerden octnak Utiyen yırmi kişiyi nöbet ile tayyaresme alarak uçurmuştur. Uçanlar arasında Riyasericumhur seryaveri Rüsumi B. bu k»«a hava le nezzühünden çok mennun kaldığtnı söylemiştir. Uçanlardan çoğuna hanımlar teşkil etmiştir. Bu hanıırlardan ikisi de köylüdür.