*"*" Cumhariyet SEYAHAT NOTLARI: Ispanyol Cumhuriyeti Halkın sıhhat ve hayatile oynanır mı? Çemberlitaş'ta, havagazi borusunun kaçırdığı gazlerin lâğımlara girdiğini, oradan da bir ev ile bir mahallebici dükkânınm içine dolarak yedi ki ' şinin zehirlenmesine sebebi ' yet verdiğini dünkü gazeteler Tutankamon hanımlar! Mısır'daki Türk'lerin miktan 3 5 4 0 bin kadar tahmin edilmektedir f \>"4\\ " v» s « « . • • » NALINA' S MIHINA Fazla bilgiçlik! Biz, gazeteciler biraz f&zlaea bilgiçlik eden insanlanz. Her kese akıl öğretir, her işi bildiğimizi farzeder, kendimizt, daima elâlemden daha malumatiı sa nırız, hele ihtİ6as sahibi olmadlğımız hiç bir mes'ele tasavy«r edilemez. Bana, kendi kendimiz aley • hinde bu sözleri yazdıran, bir kaç gün evvel gazetelerin birinde okuduğum bir fıkradır ki bunun envaına kariler, her gün bütün matbuatımızda tesadüf • derler. Okuduğum fıkrada, Yunanîttan'a koyun ihraç etmemtzin memnun olacak bir iş olmadıfı iddia ediliyordu. Çünkü Yu • nanh'lar bizim koyun ve kuzu larımızı, öyle zannedildiği gibi, etlerini yemek icin değil; yün lerile halı yaptnak için alıyor larmış ve bir müddet sonra Yunan halıcıhğı Türk halıcıhğım inkıraza uğratacakmış! Bu fıkra şu cümle ile bitiyor: «Et satıyoruz diye Türkiye'nin yapağı işini de elden kaçıran ların iktisatçılığına, alâkadar dairelerin bu hâdise karşısında ki sükutuna siz de faşın biz de şaşalım!» Halbuki saşılacak şey, hiç te bunlar değildir. Asıl saşılacak şey. bu fıkrayı yazan arkadaşın bir noktayı düşünememesidir: Türkiye'den yapağı ihracı serbesttir ve her ecnebi memle ket, bizden istediği kadar yapağı satın alabiiir. Bu meyanda, Yunanistanın daTürkiye'den yapağı almasına hiç bir mâni yoktur. O halde, eğer Yunan'hlann koyun ve kuzu larımızı almak tan maksadı et değil, sadece yapağı almak olsaydı, istedikleri kadar yapağı ahrlardı. Şu halde koyun ve kuzu ihracatının memlekete hiç bir zararı yoktur, bilâkis memlekete hariçten para getir diği için gayet muvafıktır. Koyun ve kuzuları canlı ola rak ihraç edenler, elbette onların derilerinin ve yapağılarmın değerini de hesaD ederek sat tıklarına göre, nihayeî Yuna nistan'a bir miktar canlı hayvan ihraç etmemizin Türk yapağıcılığını da mutazarrır edeceği iddia olunamaz. Hele, refikiraizin asıl iddia ettiği gibi canlı koyun ve kuzu ihracının Türk halıcıhğım batıracağı akla bile getiri • lemez. Keşke bütün dünyaya ihraç edecek kedar bol koyun ve ku zumuz c'saydı... Nasıl, biz, gazetecilerin, fazîa büçiclik etmek derdine müntelâ olduğumuz, doğru deiil m ; ? Katalonya müstakil bir cumhuriyet oluyor Ispanya hükumet reisi Barselon'u ziyaretinde bunu teyit ettî Barselon 26 (A.A.) M. Zamora saat 10,20 de Barselon'a gelmiş, istasyon civannda toplanmıç olan yüz bin Barselon'lunun yaşa nidalan arasmda M. Macia üe kucaMa^mıs tır. îkî reif, otomobille «Ceneraüte» sarayına gitmişlerdir. Bütün sokeklar kala^a'ıktan geçilmez bir hale gelmiş, Cumhuîvet ve Katalonya bayrakları ile donatılmı*tır. Barselon 26 (A.A.) Cenera'lik dairsrintn balkonundan halka hitap eden M. Macia, »u sÖzleri söylemiştir: «Katalonya'nm serbestisi arefesindeyiz.. tspanya ile güzel müna sebat idftme etmekte olduğumu söylemekle babtiyanm.> Bunun üzerîne, Zamora ş8yl<» de • miştir: «En büyük «evkim siz Katalonya'Iılara size ait olan şeyleri iade etmektir.» Bu «özler halk arasında büyük bir şevk ve heyecan tevlit etmiştir. Barselon 27 (A.A.) Buradaki askerî kıtaatın cümlesi huzurunda bir nutuk söyliyen M. Zamora, as kerleri hâkimiyetini münhasıran millettfn a'makta olan yeni hük^mete sadık olmağa davet etmiştir. Bütün zabitler geçit resmi yapmışlar ve M. Zamora'yi alkışlamıslardır. M. Za • mora, saat 21,20 de Madrit'e müteveccihen hareket etmiştir. Barselon'da tahaf bir hâdiseler Barselon 27 (A.A.) Dün M. Zamora'nın valilik dairesine muvasalâtı esnasında pantalonun arka cebinde bulunan para çantasını çalarlar korkusu il<* elini bu cebtne uö türmüs olan bir Alman'ı, ahali sille tokat İle yere sermiştir. Ahali mu • mailevhi bir sui kastte bulunmak istiyen bir anarşist zannetmişlerdîr. Polisin tahkikatına nazaran mumaileyhin Ozerinde hiç bir silâh bulunmıyordu. yazdı. j İstanbul Havagazi kumpan ( yası, evvelki gün, bu hâdisenin ( olduğu sokaktaki eski ve ha i rap borulan şöyle bir mua ^ yene ve yalandan tamir ederek \ olduğu gibi bıraktı. f Şimdi o sokaktan geçenler, ^ havagazi kokusu duyuyorlar. Demek ki kırk yıllık borular, j gene gaz kaçırıvor. Haber al « dığımıza göre, Belediye mü ^ hendisi de bu eski boruların | gene gaz kaçıracağını söyle • f : mişse de kumpanya fazla mas * raf etmemek için borularını f değiştirmemiş, sadece tamir f Ie iktifa etmiştir. ] ÜMNMt Mısır kadınlartndan ve kadın kıyafetlerinden üç numune Bur'ulu Mıstr Yüzu açık fellâh yani koylü Yaşmaklt ve başortulü ve kadını . kadını kadın kara gözlere öyle yaraşıyor ki... Fakat bu gözlerin yüzde doksan do • kuzunun içinde, kor gibi yanan bir ateş var ki siyah çarsaf, •iyah peçe, siyah saç, siyah sürme ve siyah gözlerin karanlıklarına can veriyor. Hanımlarm bazıları beyaz bur'u koyuyorlarsa da bu, ancak yaşlı kadınlarda görülen eski bir moda imiş. Sonra baflarını, Istanbul'un orta halli hanımları gibi saranlar da hayli bir yekun tutuyor, bunlar, daha ziyade ırkan Türk olup henüz şapka giy mek cesaretini gösteremiyenlerdir. Fakat Mısırın münevver müslüman kızları ve kadınları arasında şapka giyenler de pek çoktur, garip de ğil mi kadınlar şapka giydikleri halde Mısır haricinde her zaman sapkalı gezen Mısır erkekleri memleketlerinde henüz şapka giyemi yorlar. Mısır kadınları içinde Mısır veya ecnebi mekteplerinde okumak fransızca ve ingilizce bilen münevver hanımlar pek çoktur. * ** Mademki okuyup yazmaktan bahsediyorum. Mısır maarifi hakkında kısaca izahat vereyim. Mısır'da, bir medenî memleketin muhtaç olduğu ilk, orta, yüksek mekteplerin, muh telif san'at ve meslek mekteplerinin hepsi mevcuttur. Mısır Darülfünunu hukuk, edebiyat, fen, tıp şubelerin den mürekkep olup 192728 senesi istatistiklerine nazaran, 2543 tale besinden 85 i kızdır. Tıp fakülte sinde altı kız talebe vardır. Mısır'da muhtelif 8,203 mektep vardır. Bunların 3,265 i yalnız er kek, 362 si yalnız kız, 4476 sı muhtelittir. Ayrıca 128 i erkek, 81 i kız ve 138 i muhtelit olmak üzere 327 ecnebi mektep vardır. Bütün mek teplerin mevcudu 8,530 dur. Bütün Mısır mekteplerinde 192728 ğsalnamesine göre, 654,000 i erkek, 186,000 i kız olmak üzere 841,000 talebe vardı. Gene ayni senenin istatistiklerine nazaran, 7,058,000 erkek, 7,119,000 kadın olan nüfusun okuyup yazma bilenleri 1,670,000 dir. Bunun da 1,386,000 i erkek, 284 000 i kadm dir. Halkın yüzde 12 si okuyup yazma biliyor. Erkeklerde bu nisbet yüzde 20, kadmHda yüzde 4 tür. • ** Irkan Türk olan ailelerde de erkeklerden ziyade kadınlar arasında Türkçe biîen daha çoktur. Krallık hanedanının Prens ve Prensesîerin kendi aralarında konuştukları lisan türkçedir. Mısırın Yürk hanımları güzel türkçeyi İstanbul hanımlarından ayrı bir işve ile konuşuyorlar.Bu, Türk, Çerkes ve Arap şivelerinin birbirine karışmasmdan mütevelüt garip, fa kat kulağı incitmiyen munis ve sıcak bir sived'r. M»sır Türkiye'nin îdaresinde iken orada memurluk, zabitlik ve ku • mandan'ık eden Türk'ler, Çerkes'ler, Arnavut'lar, Kürt'ler, hatta Arap'lar, kendi aralarında ve bazen de yerlilerle evîenerek bir halita vü cude getirmisler, bunlardan bilhassa Türklerle, Çerkesler ve Arnavutlar türkçe konuşan ve Türk har sını benimsiyen bir camia teşkil etmişlerdîr. Mısır'daki Türkîerin miktarı 3540 bin tahrrrn edilmek tedir. Bufünkü Mısır Krall«k haned?»n'nin banisi o'an büviik M">hTnet Ali de Kavala'lıdır ve bir iddiaya göre Arnavut'tur; faka* her halde türkleşmiş bir Arnavut.. Mısırın bugünkü matbuat mü dürü lsmail Şirin Bey de MTSITII Türk'lerdendir. Dairesine gittiğim zaman kendimi Türkiye matbuat müdiriyelînde zannettim. Jsmail Sirin Bey türkçe konusuyor, maivyetindeki memurîar türkçe konusuyor, ziyaretine gelen misafirler türkçe konusuyor, hatta hademeler türkçe konuşuvordu. Memurîar arasmda eski bir Galatasaray'lı bile vardı.Vatanımızın bir parçası gibi herkesin güzel türkçe konustuğu ba dairedeki ıımmuumillllllllltlllllinUlHIIWIIIİtffllW'«l Haricî borçlar Saraçoğlu Şükrü Bey müzakereye memur edildi Ankara 27 Düyunu umumiye murahhaslarınm müzakere için ne vakit Ankara'ya gelecekleri belli değildir. Müzakeratın Ankara'da cereyanı temin edilmiftir. Anlasıl • d'ğına göre Düyunu umumiye mü • messilleri hükumetin yeni Meclisı karşısmdaki vvaziyeti sarahat kesbettikten ve Medisten itimat reyi aldıktan sonra hareket hakkındaki kararlarını vereceklerdir. Müzakerata hükumetimiz tarafından Sa racoğlu Sükrü Bey memur edilmiştir. Şükrü Bey borçlar mes'elesinin tarihini ve bütün safahatını en iyi bilen bir devlet adamı olmak iti • barile bu intihapta isabet görül • mektedir. Yarın davası Mahkeme suçluların celbîne karar verdi Izmit 27 (Hu. Mu.) Asliye ceza mahkemesi Yarın davasının rü • yeti için müddeiumumî muavini Baha Beyin huzurile bugün saat ott dörtte akteylediği celsede, davacı Vali Esref Beyin vekillerinden avu kat AIi Sedat Beyle polis memur lanndan İlyas Ef. hazır bulundular. Diğer bir mahkumiyetini KocaefS hapisanesinde doldurmakta o!an suçlulardan Muhtar Mahir Ef. jandarma muhafazasında getirildî. Cazeteciler vekilî Ethem Ruhî B. muhakemenin bugüne bırakılmosım bizzat gönderdiği istidada istediği halde gelmemis ve mazereti olduğunu da bildirmemiş olduğu an • laşıldığından suçluların bizzat celpIeri için muhakeme 6 mayı» çar şamba günü saat on dörde bırakıldı. Recep B. geliyor Ankara 27 (Telefonla) Bu akşamki ekspresle C. H. Fırkası kâ tibi umumisi Recep, Tekirdağ meb'usu Cemil, Muğla meb'usu Yunus Nadi Beyler İstanbul'a hareket et • miflerdir. İriişa mes'elesi tahkikatı Ankara 27 Barut înhisanndaki irtîşa mes'elesine ait tahkikat ev rakı Ankara müstantikliğînde tah • kik edilmektedir. Istinabe suretile istenen ifadeler gelmiştir. Tevfik Efendi namına defterde mukayyet bir hesabın sahîbi aranmaktadır. Henüz bu isim hakkmda maiumat elde edilememiştir. Alâkadarlar da bu hususta ademi malumat beyan ettnektedir. Bülçede lasarruf Aikara 26 Yeni bütçede ta • sarrufun 4550 milvon lirayı bula caŞı mıhalkak gibidir. Bunun 20 müvonu zümrük varîdatındaki noksandan, d'Şer k»smt da versilerdeki tadilâttan ileri gelmektedîr. Ankara elektrigri Ankara 27 (Telefonla) A n kara'da elektrik kilovatı 28,5 kuruş olarak tesbit edilmiştir. Kocaeli Defterdarlığı Izro't 27 (Hu. Mu.) Defterdar Sabri B. arzusuna binaen tekaüt e• dilmiş ve yerine tayin olunan Kor.ya defterdarı Nafiz B. vazifeye başlamıştır. Cumhuriyet'in tefrikası: 49 Devlet BanVası açılıyor Ankara 26 Devlet Bankası tesis heyeti 2 mayısta toDİarıarak teşkilât hazırlığmı ikmal edecektir. Bankanın haziran iptidasında açı Iacath ve Saraçoğlu Şükrü Beyin umuıaî müdür olacağı söylenmekte dir. Mısır'da en ziyade nazari dikkati celbeden şeylerden biri de kadınların kıyafetindeki tenevvüdür. Gerçi bizde de, hâlâ çarşaf Iı, başörtülü ve şapkalı olmak üzere, üç çeşit kadın kıyafeti olduğunu unutmamak lâ > zımsa da Kahire'de çarşaflılar ek • Yedi kişinin zehirlenmesini t serlyeti te7kil eder. mucip olan ve Allah acıdığı | Evvelâ, Krallık hanedanına men • sup olan hanımlarm resmî kıyafeti, için büyük bir yangına sebe $ bizim eski ferace ve yaşmaktır. Bir biyet vermiyen hâdiseden do \ ! gün Nil'in üzerindeki köprülerin bilayı Gaz kumpanyas'na kimse * rinden geçerken bir telâş oldu. Mohesap sormıyacak mı? f tösıkletli polisler, otomobilleri sa • Gaz kaçıran eski ve harap ı ğa sola çevirdiler. Kral ve Kraliçe borulan yenilerile değistir • « geçerken caddelerde böyle vesaiti nakliyeyi uzaklaştırıyor, yolu açımesi için kumpanya nezdinde L yorlar. Ben pek nazik ve güzide bir alâkadarlar tarafından hiç bir | gerç olan kançilâr Ahmet Beyin, teşebbüs ve tazyikte bulunul $ üzüerinde minimini bir Türk bay • mıyacak mı? rağı mevcelenen otomobilinde idim. Bütün nakliye vasıtalannı bir tarafa çekilmeğe icbar eden polislere pek aldırmıyarak köprünün orta • sında durduk. Etrafını bir çok moKaraya oturan bir vapur tosikletli polislerin ihata ettiği bir Seoul 27 (A.A.) Chamulpo'dan otomobil göründü. Ağır ağır yürü • Fusan'a giderken karaya oturmuş yen bu otomobilde, tenezzühe çık olan Teman • Maru namındaki va mış olan Mısır Kraliçesi Nazlı Hz. purun 50 kişiye baliğ olan yolcu ve vardı. Abdülhamit devrinin sultan tayfası hakkmda çok endişe edil • ları gibi ferace ve yaşmak giymişti. mektedir. Geminin batmak üzere olPek güzel bir kadın olan Kraliçe duğu söylenyior. Bir çok gemiler kendisini alkıslıyanlara elile temensür'atle imdadına ko?maktadır. na ederek mütebessim geçti gitti. Hanedana mensup diğer prensesFransa'da reisicumhur ler arasında, bizim şapka giymiyen intihabatı hanımlarımız gibi başlarmı saran Paris 26 (A.A.) Sah günü topIar var.Halka gelince, ekseriyet çarIanacak olan nazırlar meclisindc saf giyer ve yüzîerini Bur'u denilen peçe ile örterler. Bu peçelerin burBaşvekil M. Laval'in reisicumhur nun ü^tüne gelen kısmmda pirinç, intihabatının 13 mayısta yapılmavnı altın, hatta pırlantalı olmak üzere teklif edeceği zannolunmaktadır. asaba tesmiye ediien madenî bir süs Meclis, tekrar içtimaa başlamadan vardır. evvel M. Laval, La Courneuve'de miıBu kıyafette giyinenler fakir ve hîm bir nutuk söyliyecektir. orta sınıf halkın ekseriyetidir. Bur'unun arasında, bol sürmeli, çekik gözBulgaristan'da hükumet buhranı ler çörünür. Bu siyah gözlerin içinSofya 26 (A.A.) M. Tzankoff de Mısır'ın güneşi gibi kızgın ve yakabineyi teşkile memur edilmiştir. kıcı bir alev parlar. Bugünkü Yu Antalya'lı maznunlar nanistan'da, eski ilâhelerden Afrodit'e benziyen kadın parmakla gösDenizli 25 (A.A.) Antalya beterilecek kadar azdır. Fakat Mı • lediye hâdisesi maznunlarmın mu • sır'da, caddelerde, mağazalarda hakemesine bugün de devam edildi. gördüğünüz bur'ulu kadınların ço Maznunların vekillsri müdafaalarığu harikulâde bir müşabehet ile nı yaptılar, karar verümek üzere müzedeki Tutan Kamon'un ve zevmuhakeme yarma bırakıldı. cesinin resimlerine ve Kraliçe Nofrit'în heykellerine benzîyorlar. Bu Versay sokaklarından birinde kadınların o eski Fıravunların nes • bir bomba atıldı l<nden olduklarına, zerre kadar, Versay 26 (A.A.) Geceyarısı şüphe edsmezsiniz. Ayni elmacık anarşist olduğu zannedilen hliviyeti kemiklsri, çıkık yanaklar, uçları meçhul bir şahıs Shaville sokağın yukarıya doğru çekik ayni badem daki otellerden birine bir bomba gözîer. atmıştır. Hasarat çok büyük ve e Bsnim Tutan Kamon hanımlar ishemmiyetlidir. Bu esnada hiç kimse mini verdiğim Mısır kadınlarımn yaralanmamıştır. yüzde doksan dokuzu kara gözlü Versay 26 (A.A.) Chaville sodür ve hepsinin gözleri de, Tutan kağındaki otele bomba atan şahsın Kamon'un ve karısının gözleri gibi otel sahibinden intikam almak fikbirer parmak sürmeli. Bu simsiyah rini jrüden eski kiracı'ar Jai biri olsürma cercevesi o kömür gibi kap Soruyoruz! f HIZ ANKARA İLİMVE SAN'AT G:ZETES| ÂSARI NEFISE MERAKLILARINA Hanımınızı.onumüzdeki cuma günü Ayaspaşa'da Salıh Bey hanında 6 numaradaki saüşına goturmeniz sizi haraa edebilif. lerin hepsi Mısırh Türklerdi. Bu Mısırh Türkler ki aşağı yukarı İstanbul halkının büyük bir kısmı gibi, Türk babadan, Çerkes anadan, yahut Çerkes babadan Türk anadan dünyaya gelmişler, bugünkü vatanları Mısır kadar, Türkiye'ye merbutturlar. Yüreklerindeki Türklük a«kını her fırsatta izhar ederler. Meselâ lsmail Şirin Bey, sırf, Türk sigarası olduğu için bizim inhisar idaresinin sigaralarını içmekte, hero de fena olduklarından şikâyet «de ede içmektedir. Mısır Türkleri başka bir muhitte yaçamakta olmalarına rağmen, Türkiye'ye karşı büyük ve şiddetli bir alâka gösteriyor ve Türkiye ile if tihar edivorlar. Mısır Türk'lerinin Türkive ile rabıtasını takviyeye çalısrrak lâzımd'r. Bu husuta en kuv • vetli vasıta lisan olduğuna göre, en evvel, tskenderiye ve Kahi re'de Türk mütalea salonları açmak, bütün Türk gazete ve kitaplarını buralara göndermek pek faydalı olur, kanaatindeyim. AB1DÎN DAV1 Y 'an: Andre Morttva Tercem'i eden: Havdar Rifai Kahramanımda böyle endi seler kesfetmek beni saşırttı. Ben • den farklı olmasını anlardım, fakat bu kadar küçük şeyler! uzun zaman aklmda tutmas>nı kendisine Iâyık görmiyordum. Bununla beraber o, bu idi ve ben de ona hos görünmek istiyordum. Şu halde beni nasıl arza ediyor görünüyorsa öyle olmağa büyük bir cehdettim. Buna tamamen muvaffak olamadım ve asıl endise veren noktada neler istediŞini vazih olarak görmemekliğîmdir: Para bahsinde fazla idareciliğim? Deü liklerim olmaması. Evet, bunlar doğru. Pek hesabî oldugumu, 8nü mü ardımı düşündüğümü biliyorum. kendi kendime: «Ne tuhaf!» Diyordum. Bütün eocukluğumda siir ve hayal arkasm da gezer bir kızdım, ömrüm haşin ve maku! bir hâkime karşı isyan halinde idi; şimdi o bana dışarıdan bakıp bende münezzeh bulunduğumu zannettiğim irsî hatları kesfeder gibidir.» Okuyor, tekrar okuyor ve istemediğim halde müdafaaya geçi yordrm: «Bir kabahat yaparken yaka'snmış bir küçük kız haliniz» fakat canım Filip, bu azar yemiş çocuk halini üzerimden btisbütün nasıl atabilirim? Pek güçlükle dahi tahay yül edemîyeceŞîniz bir sîddet içinde büyüdüm. Yanımda mürebbiyam veya annem olmadan bir yere ve bir yerde bir an bırakılmış değil'm. Sizin Odil'iniz çocukluğunu lâkayt ana baba elinde tamamen serazat geçirmistir. Onun netic«si olaraktır ki o kadar çektiniz, inlediniz. ; fsN «Fazla b r ^ > *I" , fcu ço!ı tz* 'A bir aksülâmeldir, hassasiyetten uzak o kadar bir halde büyütüldüm ki... Ben aşktan beni ailemin meh cur büyüttüğü ılık, nüvazişkâr bir iklim istiyorum. «Mahviyetim», «grurum olmaması».. Ben kendimde nasıl olur da kemal tasavvur edebilir ve o tavrı takınabilirim, her9rün, her an benim kafama kusurlu olduğum vurulmustur..] Dönüp geldiği zaman bu müda faaları, ateşli bir halde yaptım. O gülümsedi ve o derece rikkat ve mülâyemet gösterdi ki mektubunu çabucak unuttum Evleneceğimiz tarih tayin edildi. Büyük bir bahtiyarlık duydum. Annem babam merasim için geldiler. Filip'i sevimsiz bu'madıîar. Ona gelince, o babamın alttan alta is> tihzakârhğmı da, annemin her halinden akan sertüğini de hoş bu!du. Annemin tam Marsenatlardan bir şem'a, bir şiir in'ikâsı olduğunu söyledi. Ailem bizim balayı seyahatine çıkmayışımıza hayret etti; bunu ben istedim. Onunla ttalya'yı veya Yuna nistan'ı görmek bana bir zevk olurdu; fakat onun istemeaığini an!a • dım, ısrar etmedim. Onun ne duy duğunu, neden bu seyahate çıkmadığımızı ben kolayhkla anladım. Fakat annem babam merasim adamları idi. Onlarca «saadet protokoluna» harfiyen riayet iltizam olunması tabiî idi. Nitekim annemin bu meyanda evlendiğimiz gün verdiği tehlikeli bir nasihat ta bu kabiîdsndir: «Zinhar kocana onu fazla sevdiğin hissini verme, yoksa mahyoîduğun g'ündür.» Bu istikbalim için fena bir işaretti. VI Mü^terek hayatımızın ilk üç ayı benim i"in hatıratımın en ahsnkta1ı olarak kalacaktır. Onunla beraber yaşamak tam bir sefa idi. Askın hergün rengin yeni bir sabifesini okuyordum. Vücutlerde de tam bir tenasüp ve ahenk vardı. Onun lutuf ve iht'mam'arındaki nezakete hu dut yoktu. Füip, seninle bana her şey cazip ve kolay geliyordu. Se nin hafızandan malihulyavî bütün Mabadi var