11 Temmuı 1930 SOKI TELGRAFLAR Eşkiyanın imhası bitiyor İHükumet Osmanlı borçları hamillerine cevap verdi Lisanımızda kaide ve IHEM NALINA MIHINAİ Sürüsüne bereket! şive hatalarına dair [BapndkaUden mdbait] Sözüne ne buyurursunuz? Bunu Türkçeye tercüme edersek «Vapurların yürümesi idaresi» olur. Topu bir büyücek vapur idaremiz var, onun da adı işte böyle garip ve acip olmaktan bile aşağı: Manasız! «Türk Vapur İdaresi», «Millî Vapur İdaresi» gibi bir çok isimler buluvermek mümkün iken şu Seyrisef ain'de ısrar olunması o kadar fena bir şey ki bana bir an evvel nihayet verilmesi için lisan Encümenin de değil, doğrudan doğruya Başvekil İsmet Pş. Hz. nin nazarı dikkatlerini celbederim. Edatlı, edatsız izafetlerden marife ve nekre manalar anlaşıldığı malumdur. Bir takım yeni yazılarda bu fark gözetilmiyor. Misallerini nerede ararsanız bulabilirsiniz. Lisanımızın pek zengin kaideleri arasında «ince, güzel» vasfına lâyık olanlar da vardır. Bunlardan biri, belki birincisi failleri cemi yazmakta zahir olur: Demek stiyoruz ki fiiller cemi olsa dahi ekser müfret kalan faillerin cemi getirilmesi sebepsiz' değildir. İşte meselâ «Çocuklar oynuyor» denilince çocuklann heyeti mecmuası anlaşılır, «Oynuyorlar» denildiği zaman da her çocuğun oynadığına ehemmiyet verilmiş olur. Bu fark gözetilmediğinden maada ekser aksi bile iltizam olunuyor. Ehemmiyetli addettiğim için gösterdiğim şu iki, üç hatadan maada yeni yazıların bazılarında daha bir hayli yanlışlar vardır ki burada tadat etmiyeceğim ve fikrimce fevkalâde mühim olan şive mes'elesine geçeceğim: Ah Türkçemizin, o güzel, o sevimli şivesi berbat oldu, gitti. Evvelce söylediğimiz gibi Şinasi mektebi edebi Fransız"cadan üstadane istiane ederdi, Servetifünun mektebi pek çok fena tercümeler yapmakla beraber iyi tercümeler de yapıyordu; şimdi ise lüzumlu, lüzumsuz, uluorta Fransıca'ya daldık. Hem bunu yapanlar gariptir ki Arap harsından, Acem terkibinden kurtulmak lüzumuna kail olanlar arasında görülüyor. Pek mahdut olsa bile Rum, Ermeni, Yahudi şivelerinden de lisanımıza musallat olan şeyler var. Bunların misallerini yazılarımızda pek az gösterebiliriz, lâkin hepsi bir takım züppelerin tekellüm lisan larında doludur: Kalabalık yerlerde Türk olduklarını pekâlâ anladığınız bazı insanların sözlerine dikkat ediniz, bizi derhal tasdik edersiniz. Böyle şeyleri bırakalım da Fransızcadan Lugatin tercümesi yanında Yereder ehlidilin canında Beytile tavsif edebileceğimiz bazı iktibasları gösterelim, karşılarına da bunların hâlis Türkçe'lerini yazalım: M. İranın Yusuf Aptala na irakiRisFin raporundan sonvaziyete kadar statokoyu muhafaza etmek sılyardımettiğianlaşıldı zaruridir Bir de Hanlık tevcih eylemiş?! Acemlerin Çağnşan, Mehmedî aşiretleri hudut koylerimizi tecavüze başladılar Van 9 (A.A.) Zeylan deresine tıkılan şakilerin taranarak ten killeri ameliyesinin bitmek üzere olduğu ve şakilerin şerrinden dağ lara sığınan köylülerin yurtlarına avdet etmekte bulundukları Ercişten bildiriliyor. Van 8 (A.A.) Hasan Hanm haziramn 10 unda Tebrizden Kaleviye gelerek Yusuf Aptal ve Hüseyin oğlu Boho ile görüştükten sonra evvelce teşkil edilmiş olan çeteleri faaliyete geçirdikleri ve Hasan Hanın bu tertipten sonra Huy tarikile Tebriz'e döndüğü ve Yusuf Aptal'a erzak, para ve Yekmaldeki Kazakların silâhlannı verdiği ve kendisine Hanlık tevdi edilmiş olduğu haber alınmıştır. Van 8 (A.A.) îran'ın Çagrı şan aşiretinden altmış kişinin Ça şık, Ciran ve İranganiç köylerine tecavüz ettikleri ve gördükleri mukabele üzerine burada muvaf f ak olamaymca Hoşabın Kanisipi köyü ne tecavüz ve hayvanlannı gasbe • derek Iran'a savuştukları ve İran'ın Mehmet aşiretinin Saray mıntaka sındaki hudut köylerini taciz et mekte olduklan Saray'dan bildirilmektedir. |IİHHItl1Mlııı«iMnt.« Paris 9 (A.A.) Osmanlı borçlarıi hâmiller meclisi Türk hükumetininj 22 haziran 1930 tarihli cevabını almişj tır. Hazineye teshilât gösterilmesiniî Rist raporunun tevdi tarihine kadarı kabul eden hâmiller meclisinin şeraiJ tinl Türk hükumetinin muvafakat ett memesi dolayısile meclis bir kül teşkili eden mezkur şeraitin temamen kabuı ,1ü hususunda ısrar eylemiş, aksi takj dirde munhasıran 13 haziran 1930 taJ rihli mukavelename ahkâmının mer'i] kalacağını bildirmiştir. Ankara 10 (A.A.) Osmanlı borç J larıhâmilleri meclisine hükumetimizj tarafından atideki cevap verilmiştir:| «Şimdiki vaziyet şudur: Tediyel |müşkülâtının tarafeyn temasları vel ıbizim tetkiklerimizle sabit olması üzeJ trine haziran 930 da başlıyacak tedi] ™yenin sülüs sülüsan suretile bir anlaşmaya raptı ve vaziyetin M. Rist'e tet1 kik ettirilerek onun vereceği rapordan sonra tekrar temasa gelerekı müzakereye devam edilmesi takarrür^ etti. Alıkonulan sülüsanın hükumetçe istimal edileceği sarahaten hâmil ler meclisi vekillerinin malumatı ve .muvafakati dahilindedir ve binaenalleyh istimal edilmektedir. Elyevm deŞvam eden istatoko budur. Diğer ta Ijraftan M. Rist raporunu henüz hazırâlamaktadır. Bu rapordan sonra der,hal hâmillerle müzakere için temasa gelmek mukarrer olduğu malumu nuzdur. Eğer yeni bir araşma üzerinde mutabakat hasıl olursa mes'ele kalmamış olacak, eğer M. Rist'in raporu üzerinde tarafeyn arasında muŞtabakat hasıl olmazsa birlikte yeni İbir çare aramak zaruridir. Kat'î a ıranşmana kadar istatokoyu tebdile imkân bırakmıyan avamil malumu Jnuz olduğu veçhile tarafeyni bir su 1 Şreti hal taharrisine sevketmiş olanf fahvaldir.» M. Mihalakopolosun çok dostane beyanatı Atina 10 (Hususî) Avrupa'dan avdet eden Hariciye Nazırı M. Mihalâkopulos matbuata uzun beyanatta bulunarak Tiirk Yunan itilâfının aktinden dolayı M. Venizelot'la aralarında ihtilâf çıktığı haberlerini sureti kat'iyede ret ve tekzip etmiştir. M. Mihalâkopulos teşrinievvele kadar Türkiye ile bütün muahedatın imzalanacağmı temin ederek mezkur muahedat hakkındaki Yunan noktai nazarını Ankara'ya dirdiğini de ilâve etmiştir. Esasen Avrupa'ya giderken dostluk ve ticaret muahedelerinin projelerini Ankara'ya gönderdiğini ve Türkiye'nin işbu muahedatta Yunanis tan için en müsait devlet hakkın daki ahkâmı tatbika amade alduğunu bildirdiğini sövliyerek Pa ris'te buluadugu sırada Tevf ik Rüştü B. tarafından vaki olan Anka ra'ya daveti memnuniyetle telâkki ettiğini ve davete icabet edeceğini beyanatına ilâve etmiştir. IIIIHHHHIHHU»». H Emanetin tetkikatına nazaran t«Lanbul'da 10,000 dilenci varmış. Mezkur teşebüs muzır telâkki olunu Daha fazla olduğunu iddia etsek yor. kimse aksini isbat edemez. amma, Türkçe maşallah, bu kadarı da kâfi ve vaİş bu cihetten tetkik olununca mes'ele fi! iyi bir yola girdi. Bu dilencilerin günde 10 lira kaAnkara'ya giden Şehremini Dahiliye Vekili ile görüşecektir. zananları varmış ve yakalananlar Hükumetçe ehemmiyetle iştigal olu arasında bitli hırkalannın veya nacak bir is... kirli çıkınlarının içinde 500 hatta Amerika'da halin vahameti meydana 1500 lirası çıkanlar oluyormuş. çıktıkça malî tetbirler ittihaz olunmak Tevekkeli caddelerde diîenciden tadır. geçilmiyor. Meğer dilencilik, pek Bu iş pek ziyade mektum tutulmaktakârh san'at imiş te haberimiz yok! dır. Gerçi dilencilik için pek zahmetYeni bir şekil almış olan müzakerat. Mes'eleye dair tahkikat icra ettik. siz bir san'at dilenmezse de kârının Bu işe dair dedikodular. zahmetinden pek fazla olduğu Mezkur teşebbüs muzır addediliyor. muhakkatır. Bu kesat zamanlarda İşte size bir cetvel ki sahifelerce günde 10 lira kazandıran meslek uzatılması da mümkündür. Bunda parmakla sayılacak kadar azdır. görülen Fransızca Türkçelerle mukaEmanet, bu malumatı neşretmekbillerine yazdığımız doğru, temiz şiveli Türkçelerin biri, ikisi arasında mana iti Ie hem iyi, hem fena etti.lyi etti: barile belki ehemmiyetsiz farklar var Çünkü her gün önünden geçerken dır; fakat bütün Fransız şiveli Türkçele kuruşu verdiğimiz bir fakirin bizrin lüzuma müstenit olarak kabul edil den zengin olduğunu öğrendik. Femiş oduğunu ve bunların ifade ettikleri na etti: Çünkü dilenciliğin bu kamanaları asıl Türkçe sözlerle ifade etmek mümkün oamıyacağını bana icfcat dar kârh bir iş olduğunu gören bir edenin tam bir halk tabirile alnını ka sürü ipsiz sapsız ve işsiz güçsüzler rışlarım! Şu halde hani bizim Türklüğü hep dilenciliğe heves edecekler, bu müz? Hani bizim millî lisanı yazmak san'atin salikleri artacak. Filha • gayğımız? Bunca büyük üdebamızın kika sabahtan akşama kadar kazyazdığı o mükemmel, o harikulâde lisanı ma kürek saü'.yan bir amele bir tek bozarak, tamamen yıkarak böyle Fransızca kırıntısı bir Türkçe yazmak için mi liracık ka=anır!ıen bir duvarın diyeni tabir ile! harekete geliyoruz? Doğ binde sadece boynunu büküp du • rusu ya böyle bir «Faaliyete geçeli!» li ran bir dilencinin on lira kazandısanımızı büyük bir medeniyet lisanı de ğını görürse elbette kazmayı kü • recesine de ilâ ettik! reği bırakıp avcunu açmağı ter Vakıa şu berbat şivesizlikler en ziyade cih eder. umumî tahrir lisanunızda görülüyor. YeDüşünün bir kere: Günde on lira ni ediplerimiz ve muharrir'.erirniz ara kazanç... Vergisi, belediye resmi, sında natnları ma'urn ve pek muhterem bazı zevatın en yeni lisan ile gayet gü tezkere harcı filânı da yok... Cepzel yazılmış bir tak:m eserleri bulundu tede 1500 lira... Yevmiyesi bir liğunu inkâr edenıiyiz. Fakat evvelâ bun ra olan ameleye kadar inmeğe halar nadirdir. Saniyen böyle edebî eserler cet yok; hep dilenci olacağımız bile az çok şivesizlik hatta, ender de ol geliyor. sa, kaidesizlik şaibelerinden kurtulamıyorlar. Şive bahsinde daha pek çok söyliyeceklerim var, lâkin bu o kadar mühim, öyle tafsile şayan bir mes'eledir ki bir yevmi gazetenin sütunlarına sığmaz, kenarlarından taşar. Her halde şurası mnhakkaktır: Ben ve benimle beraber doğru. şiveli, güzel Türkçeyi seven zevat yeni yazılarm bir çoğunu beğenemiyoruz, okuyamıyoruz. Müfrit bir yenilik taraftarları bizleri elbette kendi lisanımıza husumetle itham edemezler. Olsa olsa bir takım düsturlara boğulmuş, Arabiye ve Farisiye perestiş etmeğe alışmış eski kafalı insanlar olduğumuzu söylerler. Bereket versin ki ekseriyet ifratperver değildir ve eski kafalıların da doğru sözler söyliyebileceklerini takdir ederler. İşte Nadi Beyefendi, sizin lisan bahsinde bendenize hitap etmeniz bunun en büvük delilidir. Görüyorsunuz ki ben de doğru zannettiğim şeyleri apacık söylüyorum. Lisana ait diğer pek mühim bahîsleri de böylece arıedeceğim. Samimî ihtiramatı uhııvvetkâranemi teyit eylerim beyim efendim. Namık Kemal zade Hint işleri Nazırının beyanatı Meğer silâhsız mücadele meşrutiyete münafi imiş! Londra 9 (A.A.) Hint İşleri Naıın M. Wedgwood Benn, Hint işlerile iştigal edecek olan yuvarlak masa konferansı hakkında hükumetten istizahta bulun mağı arzu eden bütün Avam Kamarası azasına hükumeti Kraliye namına bu sabah Simla'da Hint valii umumisi Lort İrwin tarafından yapılan beyanatın bir kopyasını tevdi etmiştir. Bu mühim vesikada Hint valii umumisi son 3 ay zarfmda silâhsız itaatsizlik hareketinin tarakkiyatından uzun uzadıya behsetmektedir. Mumaileyh, mevcut nüfuz ve hâkimiyeti devirmek maksadile yapılan bu mücadelenin meşrutiyete münafi telâkki edilmesi lâzım geldiğini söylemekte ve vergileri vermekten ve kanunlara itaat etmekten istinkâf eylemelerinin vatanperverane bir va zife olduğunu Hint vatandaşlanna telkin etmekten ibaret olan tehlikeli bir akide olmadığını ilâve eylemektedir. Mısır'da iş büyüdii Nümayiş ler devam ediyor. 15 İngiliz polisi yaralandı, 70 kişi tevkif edildi Khire 9 (A.A.) Tanta'da dün akşam 15 polisin yaralanmış ve kıyam erbabmdan 70 kişinin tevkif edilmiş olduğu bildirilmektedir. Tanta'da Mansura memurlan tarafından, orada askerle Nahas Paşa taraf tarları arasında vukua ge len müsademeler dolayısile ittihaz edilmiş olan tedbirlere karşı protesto makamında olmak üzere büyük bir nümayiş tertip edilmiştir. mmıımuı Fransızca tş bu cepheden tetkik olununca mes'ele iyi bir cereyan aldı Ankara'ya giden Şehremini Dahiliye Vekili ile temasta bulunacaktır. Hükumeti çok yakından alâkadar edecek bir iş Amerika'da vaziyetin vahameti inkişaf ettikçe malî tedbirler ittihaz olunmaktadır. Bu iş hakkında sıkı bir ketumiyet muhafaza olunmaktadır. Yeni bir safhaya girmiş olan müzakerat. Mes'ele etrafmda tahkikat icra ettik. Bu iş etrafındaki dedikodular. Damansur'da da bir nümayiş yapıl dığı bildirilmektedir. Fakat burada hiç bir hâdise olmamıştır. Genç bir Ingiliz ktzı öldürüldü Londra 9 (Hususî) Mısır'da heyecan ve vak'alar devam ediyor. Genç bir tngiliz polisinin nişanlısı olan bir tngiliz kızı öldürülmüştür. Kahire'de 7 bedevi tevkif edilmiştir. ııılllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllinniunıınnı Sıcaktan ö!üm Şikago 10 (A. A.) Son iki gün zarŞg fında hüküm süren şiddetli sıcaklık yüzünden 12 kişi ölmüştiir. 190 kişi öldü Yeni Maarif Müdürleri Ankara 10 (Telefonla) İsparta Maarif müdürlüğüne Aydın ilk tedrisat müfettişlerinden İsmail Şevki, Niğde Maarif Müdürlüğüne İzmir müfettişlerinden tbrahim Ethem ve Maraş Maarif M. lüğüne de Tosya müfettişlerinden Zeki B. ler tayin edildiler. Almanya'da feci bir maden kazası Berlin 10 (A.A.) Breslaıı civarında bir madende grizu iştiali neticesi olarak 190 işçi toprak altında' kalmışlardır. Şimdiye kadar 95 ceset çıkarılmıştır. Ankara 10 (Telefonla) Niğde dahiAnkara 10 (Telefonla) Adliye Ve linde Çiftlik kariyesinde ayni namla bir kâleti evrak müdürlüğüne mümeyyiz Zi nahiye teşkil edildi. ya B. tayin edildi. Ankara'nın Keskin kazasının Yahşihan nahiyesi merkezi de Kırıkkale'ye nakleTEŞEKKÜR dilmiştir. Adliye evrak Müdürlüğü Yeni nahiye merkezleri Hariciye Vekilini ziyaret Ankara 10 (Telefonla) Mısır Maslahatçüzarı Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Beyi ziyaret etti. Muazzez refikam ve sevgili va lidemizin irtihali suretile düçar olduğumuz felâket esnasında bizzat veya tahriren tesellimize şitap eden zevatı kirama ayrı ayrı arzı şükran imkânını bulamadığımız dan bu bapta tavassutunuzu rica ederiz efendim. Unvan Mübarek Fuat Samsun hattında bir çöküntü Samsun 10 (Hu. Mu.) Y eni inşa edilmekte olan Samsun Sivas hattının Samsun'dan itibaren 70 inci kilometresinde, Kavak ve Sadık istasyonlan arasındaki 200 mühendisliğine metrelik kısmı birdenbire çökmüştür. Tren disi Hasan, Karaman ler aktarma suretile işlemekte ve bir heye Konya mühendisi Sabri B. ler tayin edilmislerdir. lândan bahsedilmektedir. Fikrimce tstanbul'daki 10,000 dilencinin en azılı, en edepsiz ve en müz'iç olanlan, bilhassa ecne bilere musallat olan Beyoğlu'ndaki kara çarşaflı Çingene kanları • dır. Bunlar eski tabirle fıkarayı sabirinden değil; adeta yolkesen birer hayduttur. Bu arsız, yılışık ve yapışkan mahlukların seyyahlara, ecnebilere saldırdıklarını gördük çe daima büyük bir mahçubiyet ve hiddet duyarım. Türk'lüğü küçük düşürdükleri için bunlara karşı büyük bir kin ve garezim vardır. Fatih camiinin avlusunda bir köşeye çömelmiş sessiz sedasız dilenen bir fakir kadın, bu yarasa gibi yapışkan karıların yanında zemzemle yıkanmıştır. Dün sabah bu arsız ve yılışık karılardan biri kucağında bir ço cuk Beyoğlu'nda peşime takıldı. Yayık yayık: Maksuma acı da, yüz para ver! Ali Ekrem Diye haraç alır gibi miktarını da Konsolosluk vazif esi görecek kendi tayin ederek para istiyordu. sef aret kâtipleri Boş bvlundum: Ankara 10 (Telefonla) Viyana sefareti Gazete yazıyor, günde on lî2 inci kâtibi Vahit, Belşrat sefareti kâtibi ra kazanıyormuşsun. Sen benden Şevki, Kahire sefareti kâtibi Ekrem, Sofya sefareti kâtibi Fikret Şefik ve Bükreş se paralısın, dedim. Kıskanma, sen de dilen! fareti kâtibi Saffet Kudret Beyler bulundukları mahallerde konsolosluk umurunu Cevabını aldım. Bu söz boşbo « da tedvire memur edilmişlerdir. ğazlığımın cezası idi. Sustum. ^ Orman mühendisleri Ben dilenmiyorum. Fakat dîarasında liyorum, ki Emanet hepsinden evAnkara 10 (Telefonla) Konya or vel Bevoplu'ndaki bu haşaratl or * man mühendisliğine Gümüşane mühen tadan kaldırsm! Tayyare piyangosu bugün Darülfünım konferans salonunda çekiliyor Yazan: MAHMUT YESARÎ Benim bir marifetim daha var, vermek istiyorsun? Yüzüğü verdiğimi Zahit E Fahir! Necil Sabit, boynunu bükmüş fendinin yanında söyliyemedim, utandım. Polin'e de tenbih ettim. melul melul bakıyordu: Geçenlerde, kelepir bulmuş, Zahit Efendi, farketmez mi? bir zümrüt yüzük almıştım. Ze • Necil Sabit, Fahir Bülend'in kolunu, kıracak kadar sıktı: rin'e verecektim! Ah, Fahir! Bu belâya, sebep Fahir Bülent, korkmuş gibi geri sensin ya? çekildi: Gözlerimin içine bak Necil... Yoksa korktuğum gibi mi, olömründe, acıyacağın, boş, mana du? Bu gece, Polin, kendisi için sız bir gece mi geçirdin? benim pijamalarımdan birini ah • Hayır... yordu. Çekmeleri karıştmrken yü Yukarı çıkalım... Polin'le Tizüğü gördü. Pek beğendi, parrna yano'y» birer randevu veririz. Biz ğına geçirdi. Ben de, çıkar, diye gelinciye kadar da Zahit Efendi, medim! onları alır götürür. tlerisi için Allah Fahir Bülent, sinirli bir kahka kerim!.. ha attı: Fahir Bülent^ uzun uzun, tatlı Benim ince saat zinciri de siz tath esnedi, gerindi: lere ömür... Kolye oldu. Görürsün, Necil; biz bu kafa Ne yapaîım, bununîa sakîî ile bugün, kızları kendimize gül olsun... düreceğiz. Kırmadığımız pot kal Peki, ne diye, üste fcediye mıyacak. Necil Sabit, parmaklarile şakaklarını uğuşturuyordu: Kendimizi salıverirsek elbette... Demin, o bir kadeh rakıyı içecek ne vardı sanki... Mugalâta yapma... Biz, geceden kalmayız, evlâdım. Yirmi dört saat geçmeden kafamız yerine gelmez. Fahir Bülent, odasına girdiği zaman Tiyano, şezlonga uzanmış sigara içiyordu. Elile Fahir Bülend'i yanına çağırdı: Ne varmış Fahir? Fahir Bülent, Tiyano'ya baktı. Genç kadın, çok iştiha averdi. Pijamasını iliklememiş, nefis bir dekolte göz kamaştırıyordu. Teklif sizliğinde öyle cana işliyen bir ılıklık vardı ki Fahir Büient, içini çekti, miknatıslanmış gibi Tiyano'nun yanına gitti. Tiyano, kolunu Fahir Bülend'in boynuna doladı, bir fondan verir Edebi roman tefrikamtz: 83 KALBİMİN SUÇU Bunlar, fentlenmiş orospo a zaman geçer, unutulur... ğızlarıdır, aldırma... Sarhoşlukla verdiğin sözün bir ehemmiyeti yoktur. Bunu biliyorum ama, hoşu ma gidiyor. Karı dinler mi ya? Fahir Bülent, durdu, yutkundu, Senin Beyoğlu'nda apartımayumruğunu salladı: nın olduğunu biliyor mu? Seni uyandırmamın sebebi, Ah, senin bu gevşemelerin!.. Dur efendim... Gece, sarhoş o ya... Boş bulunup ağzından ka lukla vadettim, ağzımdan kaçır çırma... Yandığımız gündür. Fahir Bülent, ensesini kaşıyor dım. Nişanhm var, burada olmaz. Ben, sana Beyoğlu'nda apartıman du: tutarım, dedim. Yalnız bunu kim Ben, Tiyano'ya apartımanı seye söyleme, Zahit Efendi de bil soyledim. mesin, dedim. Sabah olunca, Po İyi haltettin! lin, asıldı. Bir kere buredan atîat Ama, senin gibi; gel, temeîli, sam, oîesi hoîay... Apartıman, bu deracdim. Arasıra uğrarsın, de lundu, bulunacak, diye avuiurum, dim. gibi dudaklarını uzattı. Fahir Bülent, bir anda, her şeyi unutuvermişti. En küçük, en zayıf bir mukavemete bile lüzum görmiyordu. Tiyano'nun gıcıklıyıcı, ba yıltıcı kadın kokusu, Fahir Bü lend'i bir ateş gibi sarmıştı. Tiyano, Fahir Bülend'in saatine baktı: Oooh... Dört buçuk olmuş... Fahir Bülent, korkarak sıçradı: Yalan vallahi!.. Niye bu kadar telâş ettin? Necil'le bir yere söz vermîştik. Tiyano, kaşlarımn arası bunışarak dik dik baktı: Bir kadına mı? Fahir Bülent, kendi de farkında olmıyarak çekine çekine inkâr etti: Yok... Bir arkadaşa... Mabadi var