ein # : olatmıştım «ki, muvazenemi Bi 1 IR Arnavutluk, oldukça eski, istiklâl as güden bir yerdi. Arnavutların aydm Türklerle işbirliği etmekten uzaktılar, 2 Manastır Askeri idadisinde talebe iken (1890-1893) bir Elbesanlı Kasım adımda bir sınıf arkadaşım vardı, Türk ordusunda kalan bu arkadaş, dahâ küçük yaştayken Arnavutluğu istiklâlli görmeyi isteyenler. dendi. O askeri idadisinde okurken yine Manastırın mülki idadişinde okuyan o Fi- raşirli Mithat vardı ki, Kasım milli feyzini iması için otuz altı harfli bir Arnavut alfabesi (yapmışlardı. Bu alfabe çoğu Lâtin, bir kısmı da Yunan harflerinden almmıştı. Ben; Arnavutlukta bulunduğum beş bu kadar yıl içinde Arna. vutçayı açık açık konuşmeyı, bu harflerle yazıp okumayı da öğrenmi Arnavütluk, İşkombi nehrile şimal, ce. «Gwmüp Aryayutluğa ayrılır; şimal Arnavut. İuğa Gegalık, cehup Arnâvutluğa Toska- Irk derler, * Konuştukları dil birdir; lehçe Eski Kosva sara yetimizin Piri ştine, Pirizren, İpek sai ları. Bu iki Gegalık birbirlerinden ilmik dağlarla ayrı'dığı için. halkın karakteri ara- özellikler gösterirler, İş. raç, Akçahisar, kaza- ları) halkı simalli ırktaş'arından çok cenup devirleri is bir tarihe gemi olamaz. NN * R abm söyle bir sözü var: mim âyâti.rabbaniye -- Hürriyet, Tânrmın âyetlerinden biridir.» (Tiran) da, Topnan soyundan: başka Mısırlı : Mazhar Bey adında hiri vardı, Marhar Bsv'n babası, belki de büyük babası Mısıra gidin verles- miş, Mazhar Beyin de çocukluğu, gençliğinin bir kısmı orada « işti, Onunla da dost “olmuştuk, Hem, (Tiran) da az çok okur ya- ar. âvdım şavılan kimseler de bizimle hep ilgilenmişler, bize sevgi göstermişlerdi. .eBediyete kadar yaşamıyacağım düşüncesi e zihnimden dört nalla geçti) la kurtulmam, kaç "adinda, kendisine doğru geldiği- nlığını belli hn önüne varmıştım. Güzel gözlerime bir bocalamadan sonra sağ ogi hızla geriye fırlattım; fakat... , “Ne oldu? Nasıl “oldu? Galiba şiddetli bir, dalgaydı; kolumu o kadar hızla geriye fır. kaybettim. Ve «EVhurriye, LAR Kâzım Nami DURU Mazhar Bey bize şöyle bir olay anlatmış. tı: Çocukluğunda Mısırda iken fellâhları, yani Mısırın yerli hallkmı “istedikleri gibi ezer, döverlermiş. Gençliğinde, (Tiran) a gelip de yine Mısıra dönünce, bir eşeğe bi- nerek (Ezher) camiini ziyarete gitmiş. E- şeği istediği gibi koşturmağa başlamış; bir de arkasına bakmış ki eşekçi fellâh 'koş- muyor, e ağır yürüyor, Camiin önüne gelince Mazhar Bey kızmış, ağzma ne gel. dise orya söylemiş, eşekten inince de öf- «esinden adamcağıza bir tokat Vurmuş. Fellâh ona: «Artık hürriyet Ni gık, zaptiye kapısında görüşürüz» Maz har camiin bir kapısından girip öteki kapısından nasıl kaçtığını, izini kaybetmek için bir çok dolambaçlı yollardan nasıl koş- tuğunu anlata anlata bitiremezdi. (Tiran). da saraya hafiyelik eden tek bir kişi ;yoktu, Bizim birinci obölüğün evvel , 1— een Memduh 2 — Mehmet Ali La. 'ga (ressam) 3 mi (ressam) ve Kâzım Nami. e ir ortalarında Harp Okulunda ç lebe ik ( mülâzimi Ali Ağa bile, saray tüfekçiliğin- den buraya gelmiş Di halde hafiyelik etmeği aklından. geçirmemişti. Biz, beyler içinde Toptanlardan, şu “Karaköy köprülü üzerinde vurulan Gani Beyin kardeşi Yan- ya Jandarma kumandanı Esat Paşanın en yakınlarından olan Mehmet Paşadan biraz nirdik, Kaymakam, Makedonyada Bul. kof bir yö dört köşe masaya gar: parak yere, güzel genç kadının ayakları di bine yuvarlandım, O hafif bir çığlıkla ye- rinde doğruldu. Uzak Meryem ana kr lıklı genç kızın hayretten irileşmiş gözleri- i bana koşarcasına yaklaşır gibi gördüm. Boncuk boncuk ter döküyordum. Bir türlü kalkamadığımı gören doktor yarbay açık- tan açığa a vr yardıma geldi. Re- zalet,- iskan aşını: hiç sormayın. Çünkü ne syldiğimi Me ne de ne yaptığımı!. i E Zahir GÜVEMLİ gar çetelerile çarpışmış bir gençti. Hâkim, cenup Arnavutluğun Libhova , “kasabasm- dan, 'kırmızı sakallı genç bir Arhayuttu. Bunlar da bizim ne yaptığımızı, ne işledi. gimizi araştırmazlardı. e Tahrirat memuru (Tiran) lı Recep, iyi, temiz bir adamdı. Bü. tün bunlar bize. işlenecek bir çevre gibi .geldi. İşkodra mektupçusu Giritli İsamil İsmet beni de İttihat ve Terakki cemiyetine al- dıktan sonra, (Tiran) da bu cemiyetin do. kuzuncu şubesini açmak işten bile olmamış- ti. Görüyorsunuz, tâlih beni nasıl bir çevreye atmıştı. Oysa ki ben, İstanbuldan ayrılır. ken, kapkaranlık bir ülkeye gidiyorurü di. ye hayıflanmıştım. Burada Türk, Arnavut bütün arkadaşlar birbirimizle pek iyi an. laşmıştık. Hemen bir yerde eğlen- tiye çağırılıyor, ağam kafalar da biraz tüt. sülendikten sonra, sanki dünyanın en hür bir yerinde EM iii gibi Namık Kemalden, Zi iya Paşadan şiirler (okuyor, söy'levler yapıyorduk. Waktile harp oku- lundan, vanlı olduğu halde bizim bu hür çe giremiyordu; çok beyler, halktan iin evlerine çağırmazlar, onlarla birleşemezler. di; amma biz, beylerden başka kasabanm he- men bütün halkıle az çok içli dışlı yaşıya- biliyorduk. Beyler, bizim bu girginliğimiz. “ den gocunmuyorlardı, Gençliğimin burada geçirdiğim üç yılı, ömrümün en bahtlı zaman'arından sayılır. Bu deketlerden ben, bir şey kazandım: Ar. ki bir de nefer taymı .alan çoluk hibi bir sani mülâzim (teğmen) iz bu ye lirdi:? irgin, becerikli gören taburum, ha. , e kalan bir çok paralarımı kurtarmak için, m a göhdermeği düşündü. Ta. “bufumun madş: havalesi Berat sancağı mu- haseberiliğine verilmişti. ş " (Tiran) dan, cenubundaki (Berat) a, se- merli. atiarla iki buçuk ü ç günde gidilirdi. çayı üzerinde eski bir köprü vardı, “ (Berat) (Tiran) dan büyüktür. (Viri- yon): oğulları, büyük çiftlik sahibiydiler. dilmek lâzımdı. Bütün ileri gelenler, ken- dilerinden büyükleri ziyaret ettikten sonra, kendi konaklarında ziyaret kabul 'ederler- di, Sancağın mutasârrıfı da, beyler gibi, her cuma, Maps a zivaretçi beklerdi. (Berat) doğusundaki (Tomor) dağından gelen yeni şehri ikiye böler, batı ş'male yö- nelir. Bir köprü ile karşı tepenin: eteğine varılır, Burada 4 hıristiyanlar otu. (Devam edecek) di a0 i v EM ği v AN mü