Binaenaleyh Bulgaristan bu meselede bir sebebdir. Bu ihtiyacı Avrupa'ya te'min ettirmege müekkildir. Bu vazife-i siyasi uğrunda, yarın Bulgaristan'a karşı Romanya'nın dahi, müdafa'aa-yı hukuka kıyamı tabi'idir. Böyle bir dakika-i müdhişede Bulgaristan kadın gibi silahsız mı duracak. Hayır! Ordusuz, askersiz bir hükumete hükumet degil, hükumet gölgesi demek daha doğrudur.] * * * Bundan sonra Maliye Nazırı Gospodin Papakof söze başladı. Gospodin Papakof Bulgaristan'ın iktisaden terakki ve tevsi' üzere bulunduğunu isbata cehd etti. Papakof, muhalifinin Bulgaristan terakkiyat-ı iktisadiyesi hakkındaki iki nokta-i nazarına ta'riz ve müdafa'a etti. Bunlardan birincisi muhaliflerin, Bulgaristan'ın hal-i hazırdaki terakkiyat-ı iktisadiyesi, hükumet-i hazıranın semere-i mesa'isi olmadığı iddi'ası, ikincisi hükumet-i hazıranın icraat-ı nabecasıyla ve ısrafat-ı mütevaliyesiyle bu terakkiyat bilakis men' olduğu iddi'ası idi. Gospodin Papakof bu iki iddi'ayı cerh ve ibdale kıyam etti ve didi ki: "Hükumetin müzaheret ve teşebbüsatı olmasa zira'at ve san'atın terakkisi mümkün olamazdı. Memleketimizi buhran-ı iktisadeden vikaye ve sıyanete çalışmak ise vazifemizdi. Muarızlarımız fazla fazla inşaata mübaşeretimizi su-i tefsir ile itham idiyorlar. Bunun içün de diyorum ki, şimdiye kadar inşa ve ikmaline çalışılan ve daha da inşaları muktezi görünen birçok mesaiyi bile Bulgaristan içün gayr-ı kafi ad iderim. Miri vergüsünü çoğaltmak politikamızı, refah-ı ictima'iye mugayir görenlere ise dirim ki, mevcudiyetleri Bulgaristan'a şeref veren hastahaneler, mektebler vesaire gibi sa'adet-i ictima'iyeyi te'mine esas olan mü'essesat-ı aliye, bu politikamız sayesinde husule gelmiştir.] ----- ⫷O⫸ ----- MUZAFFEREDDİN ŞAH "İrşad" refikimizde görüldü: "Biz yirmi yedi yıl bundan akdem Fransa Kralı bedbaht biçare On Altıncı Lui (XVI. Louis) Fransız milletinin hürriyet, adalet ve müsavat taleblerine meyil gösterüb encama getürdügü esnada, devr-i vahşiyesinde kral sarayına mensub Graf Darto Aler(?), Kral'ı bu hal-i felaket-i encamdan men' edip, bu bedbahtı milletin aksine iğva ettirmiş idi. Millet de öz meşru' ve ma'kul taleblerinde ısrar edip ve buğz ve adavet o dereceye vardı ki, Kral'ı oğlu ve familyası ile birlikde katl edip kendini ve saltanatını mahv ettiler. Kral, öz ailesiyle beraber yer ile yeksan olub, kan çalesinin arasında el ayak vurdukda, Graf Darto Aler harice hicret edip, kral sarayına ve hazineye müte'allik akçeleri ısraf etmekle zevk u safa ve ayş-u işretde bulunuyordu. Halbuki deryanın öbür kenarında İngiliz kralları öz milletlerinin meyl ve isteklerine kulak verüb, gün günden hem özlerinin ve hem satvetleri, ihtiram ve haysiyetleri artub, kral sarayı milletin hakiki yaşçısı(?) ve yol göstericisi, hakiki kalbi olmuş idi. Yaşasun Muzaffereddin Şah ki, tamam öz vaktinde bu takaza-yı tarihi, bu kanun-u terakkiyi düşünüb özünü ve hem öz saltanatını, millet hem vatanını sahil-i selamete çıkarub, dünyalar durdukca unutulmaz, tükenmez, bir eyi ad ve şan kazandı. Daha doğrusu Muzaffereddin Şah hazretleri Al-Kaçar'ın cümle günahlarını ve cümle taksirlerini öz hamiyet-mendane hareketi ile yuyub safa çıkardı, hiç kimse özünü aldatmasun: İraninler Al Kaçar'dan na-ümit me'yus olmuştular ve kalblerinde ıslah-ı saltanatın fikri yok idi ve hatta o dereceye gelmişler ki, haricilerin tasallutuna bile razı idiler. Lakin Muzaffereddin Şah hazretleri kuru unvan ile