Lakin İran'ın tarihine aşina olanlara ve İranlılar pek hāriku'l-'āde musta'idd. Kabil, mütefe'al olduğunu bilenlere malumdur ki üç bin yıllık tarihinde defa'atiyle esna-i mahv ve nabudluğunda birden bire, guya bir kuvve-i semaviyenin bereketiyle ihya-i hayat edip veran-ı vatan, har ve perişan millet def'aten abad ve 'aziz olmuştur. İskender-i zü'l-Karneyn'in istilasından sonra müluk-i tavaif ve silyokiyet (?) dinlerinin asrında İran'ın haleti bugünki haletinden daha artık perişan ve veran idi. Lakin birden bire Gave-i ahengerlerin ereşir(?) babaganların vasıtasıyla millet bir hareket-i kahramanane edip Sasaniyan dinilen asr-ı izzet ve şevketi bina etti. İstila-yı Arab'dan sonra İran dubare veran olub bir halete gelür ki güya daha kat'i ahiridir. Lakin onda da biraz geçdikden sonra Bermekilerin ve Horasanilerin pi-rolinleri ile İran'da tecdid-i hayat edip beni Abbasi silsilesini taht-ı hilafete çıkartdı. Beni Abbasiye ise adları ile arab olub vaki'de İrani ahlak ve Irani süluk idiler. Vakı'a beni Abbasiye zamanı cümle hilafet ve hükumet-i İslamiye İranlılardan ibaret idi. İran'ın tefevvukı o kadar idi ki resmi mu'amelelere irsal-i mersuller mektubat cümlesi Farisi dilinde icra olunuyordı. Halifelerin 'umde vezirleri 'umde maslahatgüzarları İranlılar idi. Cümle edebiyat, ulum, fünun, sanayi' ve ticaret İranlıların ellerinde idi. İstila-i etrak başlandıkda yani Abbasiye inkiraza yüz tutdı. İran gene veran oldu. Bin bin parçalara bölündi. Lakin gene biraz geçmedi ki İranlılar öz fatihlerini mağlub edip aga oldular. Hülagü'nün vaktinde ve ondan sonra yani Çengizlerin zamanında cümle hakimler, vezir vüzeralar devletin ve milletin 'umde işleri İranlıların eline geçdi. Ahir-ül emr Safeviye vakti İran bilmürre(?) istiklaliyet hasıl edip gene kadim ki şevket ve azameti yaptı. Safevilerden sonra Nadir'in ve ondan sonra Alkaçar'ın zuhurı gene İran'ın defa'atiyle harabelikten abadlıka zelillikden azizlige yüz döndürmesini isbat ediyor. Hulasa İran tarihi hayalde derya yüzünde bir sefine gibi nazara gelüb, dünya gettikçe sefine hadisat ve güzar-şat dalgaları arasında gahi münhedim olub, gark olub asla eseri kalmıyor. Gahi garibe bir azamet ve şevket ile felahat kenarına yüz döndürür. Sefineden eser kalmayub ümit kesildigi zaman birden bire garibe kuvvetin zorı ile sefine dalgaları yarub yüze çıkıyor. Bu garibe kuvvet-i milletin 'ibret ve hamiyetidir ve bu gayret ve hamiyet bu vatanperestlik ve vatan yolunda can feda etmeklik hiçbir anda ve hiçbir halde İran'ın en zelil ve har zamanlarında İranlılardan mefkud olmıyor idi. Ve heman bu sıfatın sayesinde İran bu kadar müddet hayat ve zist(?) idiyor. Lakin bu sıfatı da İranlılarda baki kaldıran İranlıların gayri milletler ile ale'd-devam ihtilat edip, karışub kanını tazelendürmesi oldu. Asıl Fars kanı, ale'd-devam gayri taze ve ter-ü ta'ifelerin kanları ile mahlut olub inhidam ve izmihlal zamanı millete taze bir kuvvet taze bir ruh verir idi. el-an İranlılarn kanı en 'umde iki asırdan ibarettir. Birisi Türk kanı, birisi de Fars kanı, bu iki millet biri birine ahlaken, dinen, lisanen öyle karışub öyle mahlut olmuş ki onları ayırmak, onları tefavüt koymak şimdi mümkün degil. Mesela saltanat silsilesi Alkaçar, aslen Türk oldukları halde öyle Farisleşmişlerdir ki asıl Farsdan daha artık Farisdirler. Odur ki İranlılar egerçi aslen muhtelif ta'ifeden ibarettir, lakin vaki'de dünyada en nadir olan bir millet, [-sayfa bitti-]