ların inihabkerdesi olan yeni müftü Şükrü Osmanof'un iki dinli tarafdarları Şükrü Efendi içün menşure irsalini müstedi' makam-ı meşihata bir mazbata gönderirler. Makam-ı meşihat ise bu zatın mazbatasını red ve iade ider. Biz bu haberi bir gazeteci gibi gazetemize yazmış olduğumuz ve bu adamlara iki dinli dediğimiz içün bazıları hiddet ider, bizim bulunmadığımız yerlerde, gıyabımızda, aleyhimizde küfür iderler. Hatta Filibe'nin kadim ve kafa geçinicilerinden sirke lakabını taşır azimli saadetlu amelemanda bir alçak hisar ılıcalarında, bizden altı saat uzak bir mevkide, hakkımızda ğaliz ğaliz küfür idermiş. Biz, eser-i acz ve denaetden başka bir şey olmayan bu gibi bayağılıklara pek ehemmiyet verenlerden değilsek de bu adamların sebeb-i gazabı olan iki dinli ta'birinin ne dereceye kadar muhik bir iddi'a olduğunu, daha açığı şu meselede Şükrü Osmanof tarafdarlarının muamelat ve harekat-ı vakı'ası iki dinlilik olduğunu isbat edeceğiz. İsbat edelim ki: Bir cinayet kalmasın alemde Allahım nihan. * * * Vaktiyle müftü intihabında vukuatı karielerimizin hatır-ı nişanıdır. O müftü intihabındaki Şükrü Efendi hesabına din kardeşlerinin kafalarını kırdırmak içün ikişer üçer franga sopacı toplamış olanlar, bundan maada makam-ı meşihatın menşurini haiz bir müftü-i islamın aleyhinde bir takım Bulgar partizanlarına "Efendim bu müftü Türk konsolosunun hafiyesidir" "Türk konsolosu [..] yapıyor, falan falan kimseler Türk konsolosuna gidiyor" diye casusluk edenler bu suretle bir takım Bulgar partizanlarının dahi müftü intihabına müdahalesini celb edenler bu alçaklar değil miydi? Müfti intihabı günü kitabethane kapusunda kitabethaneye giren bazı safdil ahaliyi jandarlara, peristaflara haber vermek içün uyuz kelb gibi dolaşan, o sirke suratlı herifi meb'us çıkaran, gözlerinin ikisi birden kör olası alçak değil miydi? Uzağa gitmeğe ne hacet! Bu rezaletlerin hin-i cereyanında, bir yandan bu denaetleri iritikab iderken diğer yandan komiser paşaya gizli gizli ma'ruzatta bulunan, hulus çakan ne peygamber kisveli partizanlar, ne beyler, ne efendiler görmekdik ki? Bu adamlar ki mukaddesat-ı diniyeyi kendi menfa'atleri hatırı içün dinimizden hariç bir takım kimselere çiğnettiler, şimdi yine aynı adamların o partizan kardaşlarından gizli makam-ı meşihata mazbata göndermeleri; Kur'anın, imanın, vicdanın müsaade edeceği alçaklık, denaet midir? Buna iki dinlilik değil de ne denir, sen söyle ey sirke suratlı mürai herif?! MEKTUBLAR Dobriçe'den: "Rumeli" İdaresine (54) numaralı Şarkda (Varna) mektubunu okumuştuk. Sahib-i imza ile müahaze edilmek istenilen efendi tarafımızda tecessüm edilerek bir mukayese ettik. Hakikati içün cevab da verdik. (Şark)ın mukaddemki nüshasında derc olunması müahharan da tatiliyle celb oğlunu her mektubunda zikr itmeden geçmeyen (Tuna) idaresine gönderilse de yine sükutla geciştirildiğinden "Rumeli" idaresine göndermeğe mecbur olduk. Bu efendilerin her ikisini de şahsen tanıyoruz. M.Kemal Bey tahsil-i İptidaiyesini (Varna)da ikmal ettikden sonra Mekteb-i Sultani'ye dahil olur. Müddet-i tahsiliyesi olan altı seneyi ba'del-ikmal diploma ahzına kesb-i liyakat iderek maskat-ı re's olan (Varna)ya tekrar gelir. Şu bir kaç seneye gelince orada imrar-ı hayatdan