YAZAN: Jorj Dühamel İntiyatlı bir hükümet, bu suretle te. baasını korur. — Sâzminil bir beyanat, tabil bir lâ. İuratuvar fişi yerine geçemez. Ben m ki, biraz sonra, sizin| iz, her seyyahtan kanı- lün firengi bakımından tamamen te- Miz olduğuna dalr rapor istiyecektir. P. P. Pitkin — Ah, dedi, işte güzel bir fikir. iz, bu raporlar, yolcula- memleket doktorları ta- Hafından verilmiyecektir, onlar belki *yun yaparlar. Fakat bunlar, Ameri- yalnız Amerikan ülimlerinin ça- bilecekleri Timanlarda verilecektir. |& P.P. Pitkin biraz kızardı: —Bu bir vakadır. Alimlerimizin mü kemmel olduğu doğrudur. |. — Ben bundan şüphe etmiyorum. | Fakat heyhat; mevzuubahsolar — yal hiz firengi değildir. Yolcudan, bun - fan başka göksünün bir radiografis: İle verem olmadığına dalr dâha bir. $ok raporlar istenecektir. P.P. itkin biraz düşünceli olarak — Şüphestz, dedi. Bunlar — elemli taruretlerdir. İşin neticesinde bundan İstifadesi olacağı için, ferli bundan do. İavı giklyet etmiyecektir. Çiçeğe karğı yşılanmış değil misiniz? — Korkmayınız , aşılıyım. — Bu tedbiri lizumsuz sayıyör - Musunuz? — Hayır. aziz Pitkin İşte beni şa- Yırtan da budur. Çiçek, aşı sayesinde hemen hemen, dünya yüzünden kalk- Miştir. Buna şüphamı yok. Belki yüze Yakın sari hastalıklar var. Bu felâ - ketlerin her birine karşı bir aşıya ve bunu cebrf sürette tatbike sahip oldu- Kurmuz gün, o vakit hastalıklâardan Geğil, sihhattan ve kanunların tazyi- den Tstirap çekeceğiz. P,P. Pitkin alnımı buruşturdu ve: — Düşüncenizi doğrü bulmıyorum, Üedi. | — Hayir, ben düşünmüyorum, şi- Kâyet ediyorum. Runların ikisi ayni By değildir. Bi gündenberi, aklhın | tehresinin benim için menfar birşey Olduğunu anlıyorum. Bu elemli bir ma- teradır. Ve zihnimde gatip bir tesiz. bırakmıştır. Fakat — münakaşamıza Yönelim : Beynelmilel hayatın, bu günden İti- baren yeni bir barbarlığın ortaya kon- TMasile daha çok karışmmş olduğu göz- den kaçmıyor, her tarafta, namüslu #damları tazyik eden , fakt hırsızların #eçmesine mâüni olmıyan — mânlaların Yarlığını İnkâr ve aksini iddia ede - Mezsiniz. Seyyahlara, İlmin bahşetti. Ül fevkalâde kolaylıkların, ayni İlim Damına söz söyliyen diktatörler tara- fından berbad edildiğinden şüphe ede- Mezsiniz. Bugün milli hayı ; Ve zevkteh uzaklır. Kâ: Ve izaç edici itidalsizli Miştir. İşte bütün dünyayı tehdid e- den budür. İşte dünyanın en hür ve Müstakli toprağı sayılan Amerikkde Yolcuyu hayret içinde bırakan da bu- dür. İçki memuniyeti kanunu... Pitkin yerinden — kımıldanaraktan — Ah, dedi, demek sirce de öyle. SBüzünüze bakılacak olursa, bu kanui diğer Fransızlar için de, Amerika ru- POLİS ROMANI: -« 4 “ hünü ifade ediyor. — Aziz dostum, korkuyorum. Bu kâ: kbel dünyanın da ruhunu ifade etme miş olsun. Ben aizi iyi bir vatandaş tarıyorum. Pitkin hararetle bağırdı: — Evet, dedi, lıu kanun bazen beni de sikiyor, bü kâr edemem. Fa - kat, ihtiyaç halinde buna rüğmen de olsa, benimi korunmama ait tedb rıe— rin alınmasından dolayı hükümete nettarım. asaletli izler taşı-! Siz ka Ümetin, isiniz, onu ina ile si- "i felâketten kurtarmağa ait tedbirler ©" almasını da samimi bir surette kabul ediyorsunuz. izin hükümetin, afyon, morfin, kokain işinin tanzimini Üzerine alma- sını kabul etmentz gibi, yukarıdaki | vazifenin de hükümet tarafından de rühte edilmesini ben kabul ediyorum. Alkol bunlardan dahâ at vahim bir. şey değildir. — Kabul!. Eğer ben alkolü kendi- me ve benden sonra gelecek olanlara zarar verecek bir şekilde alıyorsam, | hükümetin bunu menetmesini kabul de bunu kabülünüzden do-| leyi bahtiyarım. — Fakat benim kabulüm, sizin zaz- ınızdan daha leri gidiyor. Hükümet behi içmekten —menediyör değil mi? Hiçbirşey bunun kadar doğru ve akı lâne olamaz. Fakat hükümet yalmız bu güzel yolda dürmamalıdır. Meselâ | size itiraf edeyim ki, ben itidâl tanı- mıyacak derecede Kadınlarla da müna- I Çeviren: Amerika ruhu ile birlikte, müs- j || ÇİMDİKLER | LA Asım Kültür sebetteyim? P. P. Pitkin bu defa, da- ha şiddetle , daha çok kızardı. Biraz aşını çevirdi: — Evet, hayatınızın bu kismı hü- kümetin kontrolünden kaçar, yahut hükümet kontrolü dışındadır. — Hükümetin kontrolü haricinde kalır; diyorsunuz? Ben de bunun hü- kümetin kontrolü haricinde kalmasıni çok isterim. Fakat ben, bazı sulisti.| mallerie bütün vatanıma karşı het bını vermeğe, yahut ta muhafaza et - meğe mecbur olduğum yalnız vücudu- mu değii, benden sonta benim küşa » gımdan, gelecek olanların da smıhhat- isud ediyorum. Ben iyi bir va- tandaşım. Hükümetin bana karşı bes himaye etmesini ve beni içkiden me-. nettikten sonra, adaletsiz bir surette, aşk yapmaklığıma da mâni olmasını istiyor Bunun üzerine Pitkin: — Siz alay için söylüyorsunuz. -de- di. fakat sözleriniz arasında bazı tiok- talar var ki.. — BSöylediklerim gayri mümkün şeyler değildir. Hiçbirşey gayri müm- |kün sayılamaz. Aile meselesi de bir hal çaresi bekliyor. Aziz Pitkin şunu da kaydediniz ki , bizim hemcinslerin zin büyük bir kısmı mâkul ve al'rık[l bir çocuk yaratma şartına malik de- İkildir. Bunlar bazı fiziki ve ahlâki le- ke ile malüldür. Bu kısımlar için bu: nu meydana koymak zamanı gelmiş- tir. Amerikada bazı hükümetlerde idelilerin, canilerin çocuk yapmama « ları için buhlara akamet ameliyesi ya- pılmiyor mu? (Arkası var) Ingiltere Donanmasım yüzde 2 — Baştatafı $ aci Sahifede — bütün silâhlanmaları — aşan bu son yıların silkhlanma vaziyeti de bun- lan İleri gemiştir. Britanya deniz bakanlığı, mali me- seleden maada, önümüzmdeki gün- lerde ayrıca İki davayı haletmek zo- rundadır: Bunlardan biri, donanma- yı son sistem teknik vasıtalarla teç- hiz etmek diğeri de, bu yeni donan. manın kadrosunu tamamlamaktır. Silâhlanma hareketinin daha baş- langıtı olmasına rağmen, donanmanın bu- günkü kadresü, yukarıda kaydı ge- çen yeni donanma vaziyetine yetmi- | vecektir. Bundan dolayı, kadroya daha 6.000 kişi ilâve edilerek, yıl Sonunda do- nanma mensuplarını 128.000 kişiye kartmak düşünülmektedir. Manma- fih, bu rakam da tasavvur halinde Esrarengiz konak Sanki kapı açılmış gibi hafif bir tirilti ile beraber gelen bir hava ce- teyanı salonun sükütünü ihlâl etti. — Teodorl. Bir ince se#t külağına çarptı. Elizabet zayıf omuzlarına düşen Nasıl geldiğini söylemek - kudretin de değilim... Fakat herhalde birşey- ler var. Teodor; inanılmıyacak - derece- de acayip bir şeyler, — Birşeylerdir, diye başladın ve da 30.000 kişi ilâve edilmiz .. İtüyor bulunan projeye göre âzdir. Çünkü, İngiliz kaynaklarından verilen ma- lümüta göre tvzist şu suetle yapıla- caktır. Dritmotlarda 1300, tayyare aha gemilerinde 1000, kravazörlerde 700 tayfa bulunacaktır. Bu dava ile alâkadar olmak üzere 28 Eylül 1988 deki seferberlik ted- birleri dikkate şayandır. O gün, kral seferberlik emrini öğleden evvel im- zaladığı halde, akşamleyin 4.000 ih- tiyat toplantı mahallerine milracant etmiş ve üç gün için, 29.000 ihti le, yedek donanmanın birçok gemi- leri harekete müheyya bir vaziyete geçmiştir. Buhran, şayed dah& ziya- de büyümüş olsaydı ayrıca — 58.000 ihtiyat daha silâh altına — alınarak gemilere tevzi edilecekti ki, bu ha- reket 1914 denberi ilk defa olarak | almması düşünülen tedbirlerden biri olacaktı, Dünkü hâdiseyi yor. — Fakat dün yağmur yağmıyar- lu... Şimdi ben kendimi de iyi bul- mıyorum. Müdhiş bir facia ile karşı: laşacağımızı Zannediyorum. — Budalalık.. Sinir ve keyfsiz- dan ileri geliyor. ordu; fakât bu te- bugüne kafıştırı- — Siz galiba, Groundu her ak- sam olduğu gibi bu akşam da evin kapılarını pencerelerini kontrol eder- kır saçlariyle ve geceliğiyle kapının | öyle bitirdin. Şu halde inanılacak |ken onun ayak seslerini işittiniz ve önünde oturmuş, Zaman zaman al- tin yüzüklerle tezyin edilen parmak- hiç bir şey yök demek. Ben öyle zannediyorum ki evharna kapıldınız. Elizabet bir sandalyenin üzerine larımı sinirli sinirli oynatarak onalsimdi bu evin içinde yabancı bir ga-|oturdu. Müdhiş bir heyecan, zihni- seslenmişti. — Ne var?.. — Fena halde üsabım bozuk, Gözüme uyku girmiyor. Zelzele olu- Sttt gibi, kulağıtan çök acalğ Saler geldiğirii zannediyorum. —İçtiğin çayın yapraklarının tesi- ridir. Gece de çok rüzgârlı ve ya; Mmürlh.. Bu hal gayet tabif bir sürü Bürültüler tevlid ediyor. e Rapr'sebeb onlar değil, beti- hıs vardır. —— Cene ayni nakarat.. levimize kim girebilir?. Elizabet biraz düşündü. — Groundi yemek esnasında ga- rip birşey söyler — Ne söyler Bizim — Yağmur yııuken sizin ev- den çıktığınızı ve anahtarınızı unüt-|silkâttan sonra Teodor omuzlarını|hiç bir alâkası yoktur... tuğunuzu!.. — Groundu kuvvei hafızasını ni altüst ediyordu. — Ayın kaçı bugün biliyor tpu-| sun? — Evet, teşrinievvel yedi. — Yani Arikus ölümünün se- nei devriyesi. Biribitine lıılılılır Bir lâhzalık sİkti. — Bugün Amikıııuıı yüzüncü Gazetelerin serlev" haları arasında 'Tan — Eden harbiyeye giriyor.. — İşler de yoluna giriyor, demek- tir. Mussolininin kulakları çınlasın. Çünkü pek ahpaptır, Edene bayı- he (1) Tan (felek yazıyor) mizaç tashih- leri.. — Olmaz azizim, olmaz. Can çık- Mayınca hüy çıkma — 1938 Alman mamulâtı bir mo- dadır ki, evvelâ İtalyaya sirayet et- miştir, sonra Avusturya ve Macarla. tana, daha “sanra Romanyaya, Çe- koslovakya ve Lehistana. Cumhuriyet — (Peyami Safa) E- debiyatta dostluk ve düşmanlık. — Birincisine eyvallah, ikincisinin köküne kibrit suyu.. Bizde dostlük kısmı yoktür, fakat düşmanlık gır- lat., Ulus — (Nasuhi Baydar) 41 geliyor. — Onu zenginler düşünsün. Fa- kirlere göre, kış geliyor dostum, Yılba- dan bahsetmek gerek.. Ayda kırk li- ra verince, evin rahatı, sıhhiliği ka- lır mi bilmem.. Son Posta — (Ercümend Ekrem) Ah ne baygın bakışın - vi beyaz şemsiyeli.. — Palüze tenli, gümüş ayine ger- denli, fettan gamzeli, gönce dilhen- li, ruhsarı al, busesi bal, kendisi ince bir dal, alt tarafı kurd masalı!.. Ka din değil mi bul. Yeni Sabah — Vali dün şehrin su işleri ile meşgul oldu. — Dostum Lütfi Kırdara acıyo- rum, Allah dilinize, elinize — düşür. mesin.. Yeni Sabah — Genç kız kalbi!. — Ben vaktiyle bu kalbi apartma- na benzetmiştim de bana bir hayli kızmışlardı. Eski fikrimde İsrar edi- yorurmm: Asansörle inilip çıkılan bir apart- mandır vesselâm.. Kurun (Hâkkı Süha Gezgin) — Sevinç, savinç içinde! — Aman birader, nerede tesadüf ettin onlara? Kurun — Acı bir ölüm. — Allah rahmet eylesin. Fakat insafla söyliyeyim, «tatlı bir ölüm» .ı.,. bir şey var mi ki, bazılarını «»Acıs diye tefrik ediyoruz? ÇİMDİK dahiliye mütehassısı Dr. Celâl Yarkın Muayenehas: - İkinci Beyler sokak No. 25. Telefonn:3956 Evi: Göztepe No.1013 W Telefon: 7545 ne kadar hiç birşey olmadı da bu ak- şam mı olacak? — Fakat avdet edeceğini ve to- pal şeytan operasını tekrar çalmak suretiyle kendisini — tanıttıracağını söylememiş mi? Ahmaklar için inanılabilecek bir- şey.. Ölüler dirilmez! — Her zaman öyle değil! Geride kalanlar onların arzularını ifa etmez- lerse tekrar döner gelirler. Kadının sesi keskinleşmişti. — Şu büstün içinde birşeyler mevcud olduğunu biliyorum. Onla- ra siz de dokunamıyorsunuz, gözle- rimle gördüm. — Deamek ki beni tarassud edi- yordunuz. — Etsem ne çikar!... Senin yap- tığın ondan bin kere daha fenadır. Kendini muhafaza et dostum. Çünkü bir ölünün arzularına karşı gelmek tehlikelidir. — Siz tam bir ahmaksınız. Ka- fanızı işgal eden şeyle piyanonun Söyle büka- lım ben neler yapıyordum ? — Yapmağı asıl düşündüğün ha- başka birşeydir. Nerden geldiğini... kaybetmeğe — başlamış olua gerek.'senei devriyesidir. O ıu*a bugü-|reket bende dehşet uyandırdı. RPA KRA TF NYASI Burada yaşıyanlar kimlerdir, bura- lara nasıl yerleştirilmişlerdir? NOYE ZÜRHER Avrepa gazetelerinde bugünlerde Karpat Ukranyasına dair bir çok yı zılar çıktmaktadır; fakat, bu küçük memleketin niçin bu adı tapıdığı, nü- fusu ne kadar olduğu, politik ve kül- tür bakımından hangi devletlere mü. temayil veya hangi devletin nüfuz ve tesirine tâbi tutulmakta olduğu hakkında hemen hemen hiç bir ka- yıd yoktur, Esası itibariyle Karpat Rusyası adım taşıyan bu memlekete, bügünlerde Almanlar yeniden Kar- pat Ukranyası demektedirler. An- cak, bu ad değiştirmenin Alman hi- mayesi altında büyük bir Ukranyâ devleti yaratmayı istihdaf eden po- litik bir gaye ile alâkalı olduğu hük- mü verilen başka memleketler de, (Rütenler)' in Ukranyalıların — kö- künden bir parça olduklarına dalir Şüphe edilmemektedir. Karpat Rusyası, Viyanada hakem- lerin verdikleri hükümden evvel Çe- koslovakya Cumhuriyetine bağlı bu- luunduğu zaman, partilerin politik entrika ve oyunlarına bir âlet olma' tan başka bir iş gördüğü yoktur; fa- kat, bu arada cereyan eden etnolojik mücadelenin hiç kimse farkına var- madı. Maamafih, yalnız politik ve askeri sebeplerle değil, bu memleket teki Rus karekterini müdafan maksa- diyle bu kavgaya katılacak bir Ruz- ya bulunsa idi, Karpat Rusyası me- selesi bambaşka bir manzara ârze. derdi. Bu memleketin, «Podkarpate- kaya Russiy» yani (Karpat eteklerin- deki Rusya) diye anılması veya anıl- mış olması, keyfi bir şey telâkki edil. memeliydi. Rus kültürüne karşı içten hlasetti. &i bağlıhk yanında, Ukraynalılg ştır- manın, sün'i bir hareket olduğu 4; hal sezilmekte olan Karpat Rçpçtya- sında Rusluğu müdafaa etmek âavı- sı bütün hareketlerin ilk plânında bulunmaktadır. Diğer taraftan, bugünkü irfk na- zariye ve mefhümiye davanm halle- dilmesime girişilmiş olsa, Rüten mil- letini doğrudan doğruya Ukranyalı- lardan saymak muvafık değildir. Hakikaten, muhtelif kök ve lehçe- yi temsil eden Rütenlerin içinde, 1rk bakımından Ukraynalı oldukları mu: hâakkak olan Hüzuller vardır. Bun- lar, «üçüncü dalga» diye ifade edi. len memleket değiştirme hareketiy- le Karpatlara gelen va cetleri, vadi ve dağ eteklerinin münbit kızımları. na önceden yerleşmiş oldukları için, ormanlarda odun keşmekle iktifa eden şark Slavlarına mensupturlar. Fakat, gerek «birinci> ve & ikinci dalga, «Rus milleti diye tarihe geçmiş olan e«Kiyefs şeh- ri, hükümet merkezi olan Ruaya dev- letinin çehresinde Ukraynaya ait he- nüz bariz hatlar bulunmadığı, bü - yük ve küçük Rüsya arasında bir k SAYTUNG'TAN —— fark görmediği günlerde vukua gel- miştir; Karpat Ruzyasında, sonra- dan ayni süretle şimal ve cenup Rus- yasına dağılmış olan eski bir Slav milletinin buralarda yaşamış oldu. Ku ihtimali de çok kuvvetlidir. 1988 de bu hususta kendisinden izahlarda bulunmasını istediğimiz Uzhorod belediye reisi, bize Ukrayı nalı olduğunu söylemişti. Ancak, hâakikatte büyük Huslara ve ne de Ukraynalılara mensup olduğunu, a& lmin Moravya dilini andıran ayrı ayıı bir dili olan «Küçük Ruslar» bir millet olduğunü ilâve etmişti. Bu vaziyet karşısında, Rütenlerin veya Rütenlerden bir kısminin Uk- raynalılarla alâkaları olup olmadığı münazalı bir mesele olarak kalmak- tadır. Ancak, bu memleketin kültür bünyesi telkik edilince, Rus karak. teri derhal kendini göstermektedir. Zaten «Podkarpatskaya Rusiy'in» tarihine sadece bir göz atmak bu memleketin Ukray karşı hiçbir 2aman sempati beslememiş ve daima bir Rus bütünlüğü mefküresi mücadele etmiş olduğunu öğrenmek için kâfidir. 1849 da, Macar İsyânitı bastirmiş olan Rüx generali Paakiya- Karpat Rusları tarafından ne büyük br heyecanla nlkışlanmış ol. duğunu hatırlamak, bu bakımdan çok enteresandır. Viyanadaki imparatorluk — hükü. meti, dahâ o tarihte halkın yayet a- çık olan bu hislerini gözönünde tut- muş ve Macar devletine bâğlı kaldı- Ki asırlar içinde Rusluğunu Muhafa- za etmiş olan bu memlekete muhta- riyet vermişti. Avusturya ile Mach- ristan 1867 de barıştıktan sonra, bu memleket yeniden Macaristanın hü- kümdarlığı altına sokulmuştur. Ma- mafih, bu arada Rüten milleti içinde de büyük Rusya edebiyatı ile beslen- miş ve 19 uncu asrın cemiyet telâk- kilerinden ilhamını almış olan bir Mmünevver zümresi meydana çıkmış, çarlık andarmasının takibine rağ- men annesi Slavyaya kavuşmak için uğraşmıştır. 20 inci asrın ilk yullarına «Ukraynalıları diye bir hismevzuu — olmiyordu;. — Avusta! galiçyasından gelmiş olan Ukrayr h muhacirlerin tahrikleri hiç bir âk bulamıyordu; yalmnız cihen harbında propaganda makinesi, Karpat Ru. andaki Rus duygusiyle geniş ölçüde mücadeleya girişmişti; fakat hiç bir muvaffakı- yet temin edememişti. Orta Avrupa devletleri inhizama uğradıktan sonra, Karpat Rusyası- nın mukadderatini tayin etmek Üze, re olan üç Rus <Rada> sından biri o- lan Hust, büyük Ukraynaya iltihakı ileri sürmüştü ; fakat o günlerde Uk- — Devami 8 nci Sahifede — kadar a Kadının bu sözüyle Teodar ür- kerek piyano üzerindeki heykele bir göz gezdirdi. Teodor kendini topla- mak için oldukça müşkülât çekti. Elizabet uykusuzluktan lı.ıphnmzı olan gözleri hevkelden kocasına gi- dip geliyordu. Kuvvetli esen rüzgâ- rın şiddeti devam ediyordu. Ağacın kuru bir dalı pencereye vurup duru- yordu, Masa üzerinde duran çoban kızırım elindeki mumun alevi titre- di. Oda içindeki hava elektrikle dol- dü. — Geçen gece Topal şeytan ope- retinin son nağmelerinin bir kaç de- fa tekerrür edildiğini işittim. Hetn de nağmeler buradan - çıkıyordu. Amıkusun avdet ettiği tesiri al- tında kaldım ve dehşetli surette kork tum. — Acayip. Ben de ayni musikiyi ttim gibi.. Tabit bunlar vahmedir. Çünkü bu konağın rutubetli havası- ni senelerdenberi yutuyoruz. Amı- kusun delirdiğini de unutmıyalım. Hılkaten mütereddid ve garipti. Bil- hâssa şüphe uyandıran damatları çok kuvvetli idi. Bu garip haleti u- hiye şimdi bize de ir#l-s! »—7 bidir. Fakat biz bununla mücadele etmeliyiz. Göreceksin ki, onları hüs kümsüz bırakacağız. — Gördün mü dostum; sen de © meçhul kuvvete inanıyorsun de- mek! — Hayır. Sadece bu konağın te- siri altında kaldım. Öyle bir tesir ki ondan uzaklaşmak imkânı yoktur. — Öyle anlıyorum ki bu beddua- h ev hayatmızı zehirliyor. Bazan de- li edecek kadar müdhiş bir buhran kafamı eziyor. O saatte dışarı çık- mazsam, muhakkak bağırmağa baş- hyacağım. Gete uykudan — uyandı- ğım zamanlarda yabancı sesler düy- duğumu ve korkunç hayaletler gör- düğümü zannediyorum. — Hayaletler, ve sesler!,. Teodar bu kelimeleri bir kaç de- Ffa tekrar etti. — Evet hayaletler.... Sesler, — Parmağı ile heykeli göstere- rek hep ondan, hep oradan geliyor- lar. Adeta her gece görüyorum. Gözlerimle, korkunç gözlerinin ka- ranlıkta parladıklarını farkeder gi - biyim.. Sesler... Hafif bir tarzda ge-