SAHİFE 9 " «1İl1- — Bu kızların (Bua) tarafından|fasını koparıp size getirdik? kandırılmış ve para ile axtın ıhnmı;l olmaları muhtemel değil mi? kerek kesik başı gözden geçirdi: — Bizim kabilemizden — hiç bir| — Ta kendisi.. Bua'nın başı. fert kendini para ile satmaz, Mellâ! Büleyman bedevi kızlarının cesa- Biz para ve mücevher düşkünü insan-|ret ve fedakârlığına hayran olmuştu.. lar değiliz. Biz ekmek yediğimiz kapı-|İkisinin de alnından öptü: ya canlu buşla sudukat yösteririz. «— İşte bu bir mucizedir. (Rab) Süleyman Sahradan o kadar emin-İın kolu Siyon dağına uzandı.. Ve ba-| di ki., na isyan eden Bua'nin başını kopar- Bu sözleri dinleyince collâtlara: dir — Haydi, siz gidiniz! Dedi.. Bütün saray erkânını ve Demekten kendini alamamıştı. maiyyet zabitlerini yamna çağırdı..| Cellâtlar palalarını yere indirip|Onlara Bua'nın başını gösterdi: uzaklaştılar. — Âsiler artık başsız kaldılur.. Hükümdar başını sallıyarak Sah-| Yarın Yahudi mahallelerinde müna- raya döndü: diler ilân etsinler: Üç gün içinde dağ. — Behden ne istiyorlar, Sahra? |dan şehire inip evlerine gelmezlerse, Bön, bana uzanan her eli iyilikle kar.Jevlerini ve mallarını başkalarına ve. şilar ve muztarip sese cevap veririm.|receğim. Hazinemin onda birini her yıl fukara- Dedi. Bua'nın yerde duran başını lara dağıtırım.. ihtiyaçlarına koşarım.|herkes hayret ve korku içinde seyre- Adaletimden emin olmıyan ve ada-|diyordu. letime sığınmıyan insanlar benden za-| Süleyman o gece bedevi kız kür- ten uzak kaçan bedbahtlardır. Eğer|deşlere şu emri verdi: bu kızlar beni öldürmek için buraya — Hizmetinizi takdir ettim. Bun- gelmişlerse, benim yemeğimi yedik-|dan sonra kabilenize şehirde bir yer| 'ten ve benim hiç bir ferde fenalık yâp-| vereceğim.. Şehire inip yerleşsinler. madığımı gördükten sonra, umarım| Ve siz iki kardeş de sarayımda kâla- ki fikir — ve kararlarını değiştirmiş-|caksınız? lerdir. Aşo ve Kaşo kardeşler hükümdarı Gece yarısı olmuştu. selâmlayıp çekildiler. Süleyman çök kederliydi. * Sahra, hükümdarın — karşısında Ertesi gün Kudüste dilden dile r ve Süleymen, müganniye-| dolaşan bir haber bütün şehire yayıl- Amon şarkılarını — dinliyerek| mıştı: neşelenmiye çalışıyordu. e— Bua'nın başı kesilmiş!» O gün Amondan yeni bir haber gel-.| — Bu habere hiç kimse İmanmıyor: w mişti. — Süleyman halkı aldatıyar.. Kumandan Şaon ordusiyle bera- Diyorlurdı. ber Amon topraklarına girmiş — ve iki ÜÖyle ya. Bn, kolayea k kasabayı İşgal etmişti. bir haber değildi. von için söylenen za- Bua'nın başını kim ve nasıl kopa- ürkülerini dinlerken Amon pren-| rabilirdi? j sesi Nâyayı hatırladı. Süleyman, Bua'nın başını sarayın — Prenses Nâya noden bu harbin|dış kapısındak! mermer sütunun kgi- önüne geçmedi? Neden kocasını bizm-| desinde teşhir ettirmişti. la dnıt ııgınmı“ ve vvı'i.lıılııl Vak-i Hâülk-sarayın kapısı önündek! mey-| " Nüya|dana toplanmıştı. Yerliler: — Süleyman, Bua'dun daha kuv- vetli imiş, biz'ondan ayrılmayız.. Diyordu. Bu hâdise, dağa çıkmıya ve âsi- lere iltihak etmiye hazırlanan Yahu. diler üzerinde bile tesir yapmıştı: Yahudi kadınları: Imamılacak Hükümdar Amonlulardan bahse- deıkuı sarayın iç avlusunda bir çığ- optu. Sahra gözlerini açarak bağırdı: — Aşo ile Kaşonun sı Fokat kız kardeşler birdenb're da- yak yiyormuş gibi yüksek aeale bağır- nuya başlamışlardı. Süleymanın sadık rekkasesi yanıl. mamıştı.. Aşo ile Kaşoyu muhafızlar kırbüç: la döğüyorlardı. İ Muhafızlar hükümdardan emri tatbik ediyorlardı. Halbuki Süleyman, Sahranın ver. diği izahat ve teminat üzerine bu iki kız hakkındaki kanaatini değiştirmiş. ti. Ayağa kalktı.. Pencereden baktı. birer at üstünde dış bahçe-! de durüyorlar ve muhafızlardan da-| yak yiyorlardı. Süleyman eliyle işaret ederek: — Bırakınız onları.. Buraya gel-| aldığı Milletlerin — siyusi tari büyük adamlar kaydetmiştir. Hiçbir Binli z bağırdı. Kız kardeşler: | — Bizi hükümdarın yanıma götürü- nüz.. Kendisine, en çok çekindiği bir)| adamın başını getirdik. Diyorlardı. Bu söz bütün saray halkiyle bera- ber Süleymanı da hayrete düşürdü. Bedevi kız kardeşler kimin başını koparıp getirmişlerdi? Aşo ve Kaşo kardeşleri Süleyma-| nın oturduğu salona getirdiler. Sahra arkadaşlarının yanına s0- kuldu: — Nereden göeliyorsunuz? Kızlar hükümdarin — önünde eğil manı, Garibaldi, Mussolinisi... Monroe Vilson ve Ruzvelti gibi.. lün Avrupa haritasında yaptığı deği- Şklikler yüzünden milletler — tarihine nasıl mal olacağını kaydederken, hü- diselerin tesadüllere tâbi olabilece - J ğini de tebarüz ettirmeğe çalışaca - ğız. Hitlerin yazdığı, diler. «Mücadelem> — Siyon dağından geliyoruz, de-|adlı kitabı Avrupa semasında deği . diler. şiklikler yaptı. Avuaturya — ortadan Ve ellerinde tuttukları bir sepet! hükümdara yzattılar: — Size Siyondan bir hediye getir.| dik, Mellâ! Sanırız ki, hoşunuza gide- cektir, bu hediye..! Harem ağı t00 İ Ve korkarak geri çekildi. kalktı, Çekoslovakya taksim edildi. Fukat, Hitlerin Almanyadan kovdu- ğu meşhur âlim Aynştayn, kitabında yazdığı gibi eşayet 1928 senesi teşri- nisani ayında Hitleristlerin Münhende giriştikleri İayan hareketi muvaffak larından biri sepeti aç- İsever demokrasi İle İdare olunur, bir Peygamber Süleymanın Sarayında KUDÜS KIZLARI <*> Yzana: İskender FahrettinSertelli — Biz Süleymanın bu işi asker -|för, otomobili saatte 60 kilometre- Süleyman hayretle Ududağını bü- siz becerebileceğini ummuyorduk. Si-|den fazla süralle sürmeye yon dağına kaçan erkeklerimize haber gönderelim.. Şehire dönsünler.. Yuva- larına gelsinler. Diyerek evlerine mışlardı. «İlkbahar bayramı> bitmekle be- raber, sokaklarda dolaşan bazı mas- kara kılıklı adamlar da yavaş yavaş meydandaki kalabalığa sokularak Bua. min başını yakmdan görmiye çalışı- yorlardı. Yahüdilerden bazı kimseler: — Bu baş, Bua'ya - bengiyen bir| bâşka adamın başıdır. Diyerek, halk arazında fesat çıkar-| mıiya yeltenmişlerse de, Bua'yı yakın- dan tanıyanlar: — Biz gözlerimize — inanıyoruz. Bua'nın başı budur. Süleyman bir mu- cize daha gösterdi.. Onun başını iki kadıne koparttı. Haydi, gidelim, Sü- leymanın huzurunda eğilelim. Diyerek dış kapıdan içeriye gir-) mek istiyorlardı. Süleyman, Yahudilerin boyun eğ- diklerini görüyordu. Münadiler sokak sokak dolaşarak| balka kırk sekiz saat mühlet verdiğini lân ediyorlardı. koşmıya bşala-| Şehirde kalan Yahudi kadınları,|ve sürati azaltıyor. kocalarını ve oğullarını çağırmak üze- re küme küme Siyon dağına gitmeğelzin deposu çıkarmış ve kendisinden başladılar. * Bu hâdise — Sahranın saraydaki mevkiini sağlamlaştırmıştı. Söleymanın gözdesi Silâ hiddetin-|den o kadar memnun olmuşlardır ki, iyor, fakat Sahraya bir.-|hepsi o müesseseden benzin almağa den kendini şey söyleyemiyordu. Süleyman hâlâ Tamara'yı bekli. yordu. Aşo ve Kaşo kırdqln. Tamara- nin Siyon dağında olmadığını, eğer, bulsalardı onu da ahıp geleceklerini söylemişlerdi. Yahudiler Tamarayı nereye alıp, türmüşlerdi? Acaba Söleymanmım gözdesi” haki. kâten Siyon dağına kaçırılmış muydı? Yoksa Tamarayı Kudüste mi sak- lamışlardı?... Bunlara hiç kimse cevap vermi- yordu. — Devam edecek — Hitlerin kitabı ve hâdiseler Dört yüz günlük hapishane hayatı- nın ilham ettiği fikirler Ayniştaynin sözleri - Mücadelem nası! yazılmıştı - hâ- diseler ve kitapta ileri sürülen fikirler. birçok söylemişti: «Evet, Münhende yapılan Hitler is- devlet yoktur ki, milli birer servet o-|yanı muvaffak olsaydı, bunun iki ne- lan kendi büyüklerile övünmemiş ol -|ticesi olacaktı: 1923 senesinde kurula- cak bir Hitler cumhuriyeti müsellâh Meselâ Fransanın Napolyonu, Val-İbir Avrupa artasında muvaffak olma. dek Rusosu, Gamberi, jan jöresi. Al.|dan bir kaç ay içinde yıkılıp gidecek manyanın Vilhelm 1. Bismark, Strez-|ve bu sistem, bu rejim bir daha av - 'e Hitleri. İngilterenin Kromvel, | det etmemek üzere ortadan kalkacaktı. Kraliçe Viktorya ve Dizraeli Rusya -| Nasyonal Sosyalizmi bugün yaşatan nın büyük Petro, imparatoriçe büyük| Münhendeki muvaffakiyetsizliklerdir. Katerina, Lenin ve Stalini. İtalyanın :| Çünkü Hitler tevkif edilmeğecek, ha-, Amerikanın |piste geçirdiği aylar zarfında da «Mü jeadelem> kitabını yazmıyacaktı. Fa- Biz burada Hitlerin Almanlık ta-| kat hâdiseler o şekilde cereyan etti ki, rihinde oynumakta olduğu siyasi ro-| <YMücadelem» kitabı bütün Tisanlara tercüme edildi ve Hitler bu kitap ha- sılâtından dünyanın en zengin adam- Jarı arasına karıştı. Avusturalyanın Sidney şehrinin bir mektep duvarla- rına bugün şu ilân yapıştırılmış: (« Mücadelem kitabenın aslımı oku- yabilmeniz için Almanca öğreniniz.) Birkaç ay evvel vuku bulan bu hâ- dise yerli ve demokrat gazeteleri hayli #inirlendirmişti, Geçen sene Avusturya — başvekili Şuşrig bir seyahatinde Oratz havalisin de köylülere bir nutuk söylerken atış- lusun zararlarından ve Avusturya dev olsaydı, bugünkü Almanya, sakin aülh|letinin müstakilen idamei hayat ede- bileceğinden bahsetmiş, 0 esnadaı Ih - Aşo, ıa Iırmdan lulmiu bir ke-| tıımhuriytt olup n]ıcı)m » Aynıiı- tiyar hlr köylü ayağa kalkmış ve Şuş- ,|altın yapraklar üzerine tabettirerek — eT — O FO — SN et ç Şoförlerin veya kendi otomibille- rini kullanan kimselerin — ihtiyataız. lıklarını göz önünde — bulunduran Amerikalılar, onları yola getirmek için güzel bir çare icad etmişler. «Konuşan taksimetre> ismi verilen bu makine şoförün kulağı dibinde daimi bir öğüt verici halindedir. Şo- başladı mı, makineden bir ses duyuluyor: — Dikkat et! Aşırı gidiyorsun! Fakat, şoför buna aldırış etmez de sürati daha fazla arttırır ve 71 kilo- metreye çıkarsa makine: — Şehir içinde bu süratle - gidil- mez! Burası dağ başı değil gibi daha şiddetli bir ihtarda bulunuyor. Otomobilin sürati gene yükselmek-| te devam ediyorsa «konuşan taksi- metre> artık kendinden wünah git- tiğine kanidir. Fakat bir kere daha ihtar etmeyi bir vazife biliyor: — Başina gelecek Kkazadan sen mes'ulsün! Şoför, 100 kilometreden - daha, fazla süratle gitmekte gene devam edebilir. Sürat 120 kilometreye yak- laştığı zaman taksimetre artık ölüm tehlikesinin yaklaştığını hisasediyor ve: — Allahtan ruhuna mağfiret di- lerim, diyor.. Bu, gşoför için son bir ihtardır, ve bunun mâkine sesini mümkün oldu- ğu kadar hızlaştırarak — söylemiştir. İŞoförün nihayet akh başına geliyor! Gece, çok güzeldi. Mevsim arlık son bahara yaklaşıyordu. Fakat Ada- lar denizinde esen sıcak bir rüzgârla, Atina, halâ yaz günlerine mahsus bir hararet içinde idi. Herkes, sokaklara — dökülmüştü. Büyük bir kalahalık, geniş caddelerde, bir uğultu dalgası gibi akıp gidiyordu. İki genç kız, bir açık gazinoys git- tiler.. Eleni bahçeye baktı: — İşte bak, şu köşeye oturalım. Hem muziğe yakın, hem de ayak üs- tü değil.. Genç kız bir nevi sevinçle ellerini oğuşturdu. İştihahı iştihalı nefes aldı: — Haydi, çabuk... Etraftan bize bakıyorlar. Oturdular... Bahçe, yeni sulanmıştı. ıslak bir serinlik rüzgarın sıcaklığını alıyor ve yaprakları oynatıyordu. Eleni; Bu akşam çok neşeliyim Pari -dedi- senden rica ediyorum, bana uy.. Bu akşam, iki genç ve serazad erkek Zibi içelim, eğlenelim.. Pari de, neşeli olduğunu hissediyor- du. — Ne içeceğiz Eleni? — Ne mi içeceğiz, rakı, rakı.. Biz, İzmirliyiz, rakıyı her içkiye tercih ede- riz. — Evet, rakı içelim.. Muzik başlamıştı. Masalar, birer birer doluyordu. Bazı müşteriler dik- katle onlara bakıyorlardı. Her ikisi de, nazarı dikkati celbedecek kadar za- rif ve caziptiler, Biraz ileride dört ki- şilik genç bir grup teşekkül et.mlqliv Hepsi de sık sık başlarını çevirip on- ları süzüyorlardı. Eleni, burnunun u- eundan güldü: — Yaramaz budalalar -dedi- boşuna Bu yeni icad âleti ortaya bir ben- benzin alan otomobillere bunu beda- va olarak vermiştir. Şoförler ve oto- mobil sabahları konuşan taksimetre- başlıyorlar, Piyasada ayrıca «konuşan taksi- metre» lerin satılığa çıkarılacağı söy- leniyor. Fakat penzin deposu bunları müşterilerine parasız olarak dağıt-|göz yoruyorlar. makta devam etmektedir. Bu takdire| — Alkol tesirini göstermeğe başla -. 'de Amerikada bütün otomobillerin| Tüdtı. Gençlerden BİrTE o Şirketten benzin alacakları tabir-|yanlarına geldi.. Eleni, çenesini iki dir. Yalmız, diğer benzin şirketleri de | 4Yuclarının içine dayıyarak ona bak- müşterilerine. ayni şekilde hediye|'- Fakat bu bakışlarda harukulüde vermeğe hazırlanıyorlar. bir istihza pârlıyordu. Diğer taraftan bildirildiğine göre,| — Matmazel Ele: konuşan teksimetreli — otomobillerin| — — Biryey mi istiyorsunuz? daha az kaza yaptıkları görülmüşe| — :“"[”':"'mdl"“ ım? — Hay U — Canim, dün akşam sizin bara gelmiştim. Onlar konuşurken, diker üç genç te alâks ile, biraz da mânalı gülümseme- lerle onlara bakıyorlardı. Her halde, dördü arasında bir konuşma geçmiş ve bu genç, ondan sonra ayağa kal- kıp Eleni ve Parinin mazasına yak -| laşmış olacaktı. Eleni, başını İk! ta- rafa salladı: deniyet izlerini kaybetmemeleri için tedbirler alınıyor. NASYONAL SOSYALİZMİN MU- KADDES KİTABI NASIL YAZILDI Münhen İhtilâli akamete uğrayınca Hitler ve arkadaşları 1923 senesi on- bir teşrinisanisinde hapsedildiler. 1924 senesinde mart ayı zarfında bir ay si ren bir mukaddemeden sonra Hitler beş seneye mahküm edilerek Lands- ber kalesine sürüldü. Ayni sene içinde cezasının bir kısmı affedilerek 400 güne indirilen Hitler bu kadar müddet hapiste kaldıktan sonra xheıt bira- kıldı. Landsberg kalesinde sakin ve hattâ müsterih bir hayat geçiren Hitlerin bulunduğu oda (höcre) bugün bir zi- yaretgüh ve hattâ bir müze haline ko- nulmuştar. Temiz ve aydınlık olan 0- dada Hitler güzel yemekler yemiş ve hiç bir tahkire uğramamıştır. İstedi- ği kadar ziyaretçi kabul edebilmiş va görüşmüştür. İşte bu günlerde Hitle- rin aklınu «Mücadelem> kitabını yaz-) ir. Eğer Hitler dışarıda! kalsaydı parti mücadelesi ve birçok hâdiselerin mümaneatı yüzünden bu kitabı belki yazamıyacaktı. Landiberg hapishanesinde o zaman delem> kitabt varken buna imkân yok- tur. Hitler istemese bile anşlus ola - caktır. Çünkü «Mücadelem> kitabı bu idenli aşılamıştır. » diyerek orada bu- lunan köylülerin fikirlerini çelmeğe muvaffak olmuştu. Cenubi Afrikadaki Kapta — Alman kolonisi «Mücadelem» kitabıma kap- larını altın yaldızla yaldızlıyarak pa- rasız dağıtmaktadır. Cenubi — Afrika, çok zemyin altın madenlerine sahip o- lan bir yerdir. Burada yaşıyan zengin Almanlar, Hitlerin altınci yıl müna- sebetiyle «Mücadelem> kitabını ince hediye etmeğe karar vermiş ve hazır- Dğa geçmişlerdir. Alman — soyundan bir profesör, Sanfransiskoda yaşadığı halde «Mücadelem» kitabının muha . fazu edilebilmesi için hususi bir şişe imalini düşünmüştür. — «Mücadelem> kitabı ile Hitlerin resmi bu şişenin içine yerleştirdikten sonra, bomba, ze- hirli gaz, sel, ve her türlü tecavüzler- den kitahı korumak mümkün olabile- caktir. Şayet bir umumi harp çıkıp la dünya medeniyotini ortadan kaldıra- cak bile olsa bu şişe içindeki Hitlerin kitabı gene mahfuz kalacaktır. Son zamanlarda Amerikada bu türlü dü- şüncelerle dünya battıktan sonra mu- hafaza edilmesi istenen eserlere ko - rınmı çüareleri artıyor. Bu — süretle| AĞ çC CD K ASA Z Y FÖRLN YA Saküğielr min doğuşunda en büyük ümillenden birisi olmus ve < Mücadalam -» hit gi bir yerde onunla dost İ? - — Hayır, tanımıyorum sizi deli- kanlı! — Nasıl olur, daha dün akşam be« raber şampanya içtik... — Olabilir? Fakat orası, bir bar« dır, Siz eğlenmeğe gelmişsiniz, ben de vazifemi yaptım.. Fakat barın ka- pısından çıktıktan sonra da — ilelebet tanışacağımızı ve dostluğumu size ve- rebileceğimi nereden tahmin ediyor - sunuz? Genç şaşırdı. Yüzüne bir tokat a. mi$ kıpkırmızı kealldi. — Çok ağır konuşuyorsunuz! — Hayşır, bilâkis, doğru söylüyo - rum., Sizin de bu gibi şeylere dikkat etmekliğiniz lâzımdır sanırım. Bir ma- azaya girer, genç bir kudan alış ve- riş ederseniz, sokukta veya her han- kalmağa hakkımız var midir? Genç sendeledi. Eleni, gülümsed! Maamafik, sizi arkadaşlarınızm is. tihzasından da kurtarmak sterim. Eli- mi dostça uzatayım da fena vaziyete düşmeyiniz! Eleni elini uzattı, genç, halâ ser. semliğini muhafaza eden bir tavırla bu eli sıktı ve gitti.. Eteri; Oh -dedi- böylesine, böyle ü zımdır. Haydi, içelim! Keyfimizi bu. nunla bozamayız, Gece yarısına doğru, biraz da ye- mek yediler ve kol kola, biraz bulanık gözlerle, fakat mütebessim ve neşeli sokağa çıktılar. — Biraz y yürüyelim Pari, on- ra taksiye bineriz. Büyük bir gazinonun önünden ge- çiyorlardı. İçeriden mandolin, kitara sesleri geliyor ve bir genç, ıııınnl edi. yordu. Bir İspahyol trupu! Eleni, fikrini almağa bile lüzum görmeden, Pariyi kolundan tuttu ve içeriye daldı: Gazinoda pek az insan vardı. Otur- dular. Teganni eden, bizzat kitara ça- lan gençti. İki gişe şarap getirttiler, içmeğe başladılar.. Biraz sonra, kitara.çalan genç, onların yanına geldi. Teganni et- tiği parça çok güzeldi. Bu bir İspanyol serenadı idi. Eleni, karak ; — Bazen .dedi- insan güfteyi anla- mas « bile muzik ve teganni içinde kendini kaybediyor. (Devam edecek) sigarasının dumanlarına ba- ahi kalabilecek olanlarım bugünkü me-İtir. Bu münevver zat Rudolf Hea'tir. Münbhen üniversitesi meşhur aske- Ti coğrafya mütehassısı Kar Hansho- ferin talebe ve asistanı olan Rudolf Hes, Hitlerle arkadaşlığını ilerletmiş, düşünce ve ideallerini Hitlere nakle aşlamıştır. Alman profesörü büyük ir Alman dünya imparatorluk proje. zerinde kafa yormuş ve bu proje- sini bütün talebelerine kabul ettirmiş- tir ki, «Drang Nah Ostens diye söy- lenen bu muazzam projeye göre Al - manlığı kurtaracak olan politika Şang hay ve Vilâdivostoka kadar olan yer- leri Alman hâkimiyeti altına alabil . mektir. Bir gün bu profesör Hes'i gör- mek maksadile hapishaneye gelmiş, Hitler, Hes ve profesör Hanshofer bir odada üç dört saat müzakaşa et - mişler ve Hitler bu görüşmeden sonra prufesöre büyük bir bağlılıkla bağ - lanmıştır. Profesör gittikten — sonra yazmağa başladığı «Mücadelem» ki- tabının birçok yerlerini Hitler tadil ederek yeniden kaleme almıştır. Me - selâ»profesör İngiltere ile dostlaşmayı tavsiye etmiş ve Hitler bunu kabul et- miştir. Binaenaleyh, hapishanenin bir odasımn üç kişi arasında ypılan bir görüşme Hitlerin önünde yeni ufuk- lâr açmış ve yakın arkadaşı Emil Mü- kırka .yakın siyasi mücrim bulunu -|rise bu ufuklardan aldığı ilhamları İyordu. Bunlar arasında 1936 senesinde vızı makinesile yazdırdıktan idam edilen Haynes ile Krebel, dok -|kitabına ili tor Veber vardı. Bilhassa çok münev-|bın henüz birinei kısmi ikmal edilme- 'ver ve Hitlerin tanıştığı andan itiba-|den Hitler serbest bırakılarak Berli. ren çok hoşuna giden genç bir adam 'ne dönmüştür. 1925 senesinde naayo- vardı ki, bu adam nasyonal sosyallz- nal sosyali sonra e etmiştir. Pakat kita- in (Fölkişer Beobahter) gazetesi günlük olmuştur. — Hitlerin ykadasları kitabın İkmall iecin ricne