BAHİFE $ - .Za İsrajl hükümdarı (Bua'nın isyanı) işini n düşünmek üzere ha- Tem dairesine geçmiştir. Hükümdar yorgundu. Neş'esizdi. Dinlenmiye ihtiyacı vardı, Peygamber Süleymanin Sarayında KUDÜS KIZLARI Yzana: İskender FahrettinSertelli Diye haykırdı. Süleymanın da babası Davut gibi gür sesi vardı. Yahudiler hep bir ağızdan cevap) verdiler: — Tamara'yı biz saklamadık, Mel- Ön yıldanberi sarayında ne ka-|lâ! Onu dağa kaçırdılar, dar ruhat, ve kadar üzüntüsüz yaşı- yordu. Babst Davut öldükten, Süleyman, bugüukü kadar sıkılmamış, bugünkü kadar müşkül vaziyete düşmemişti. Süleymanın zevcesini ölümle tehdid eden kimdir? Süleyman tekrar yüksek sesle vor- düz — Kim kaçırdı? — İhtiyar Bua kaçırdı, — Mellâ! Halbuki Hamo — kabilesi bizi sıkıştı. Tıyor. Evlerimiz, su mahzenlerimiz meydanda.. Muhafızlarınız araştırsın- lar. Eğer Tamara'yı bizim mahalle- Süleyman harem dairesine geçer| mizde bulurlarsa, en ağır cezaya razı- geçmez, yeni bir hâdise ile karşılaştı.| yız! Süleymanın saymız zevcelerinden | — Süleyman saray muhafızlarına emri biri olan Asür prenseslerinden Sama, | verdi : Taaçhul bir el tarafından tehdid edili-. yordu, — Yahudileri dağıtınız!- Dedikle- ri gibi evlerini ve mâhzenlerini arağ- Süleyman o gece Sama'nın odasına | tırınız.. Tamara'yı onların mahalle- gitmişli, sinde bulamazsınız, Buanın kaçırdı- Sama yatağının — kenarında ağlı.|na o zaman inanacağım. Silleyman. Süleyman bundan sonra Yahudi- lere Hams'nun nerede olduğunu sor. — Ben de mi muztaripain? Sen de| du. mi ağlıyorsun! Diyerek birdenbire geri dönmek ve geceyi neş'eli zevcelerindan birinin odasında geçirmek istedi, Sama yerlere kapandı: — Nereye gidiyorsunuz, — Mellâ! Size diyeceklerim var. Bugün yatağı- min kenarına kara saplı bir hançer bırakmışlar. Beni ölümle tehdid edi. yorlar. Dedi. Süleyman bu sözleri işitince oda kapısını kapadı.. Samia'nın yanına sokuldu.. Saçlarından okşamıya baş- ladı: — BSeni kim tehdid edebilir, Sa- ma? Sen meleklerden daha saf ve gü- nahsız bir kadınsın ! Sama Süleymanın dizlerini öpe- vek yalvarmağa başladı: — Beni öldüreceklermiş, — Mellâ! Beni bu ölüm tehlikesinden kurtarı- mız! aşamak. istiyorum.. s:!:“'î!mı. yatağa bırakılan ka- Ta saplı hançeri “eline alarak bağırdı: — Yahudiler bırakmışlar — bunu.. Sama hayretle hükümdarın züne baktı: — Nereden anladınız, Mellâ! # — Bu hançeri Yahudi — asılzade- leri kullanırlar. Hükümdar Talüt'un oğlunu da böyle bir hançerle üldür. müşlerdi. Süleymanın uykusu kaçmıştı. Sama'nın yatağına uzandı: — Bana bir şarap ver, Sama! yü| Gözlerimin içi de kalbimin içi gibi ya- miyor. Sama şarap kadehini doldurdu: — Bunu içince büsbütün ateşle- necek ve asabileşeceksiniz, Mellâ! Süleyman, karısının sunduğu şa- rabi bir yudumda içti: — Şarabı halkeden — mabud, ona mücizelerden daha kuvvetli bir hassa vermiş, Sama! Onu iİçmeden uyuya- mam. Bana dünyanın en heyecanlı, eti meraklı, yahat en tatlı hikâyelerni an- lataan, gene gözlerime uyku girmez. Fakat, şarap böyle mi ya! Onu üst üs- te içince gözlerim kapanır ve tatlı bir uykuya dalarim. Sama hâlâ ağlıyordu: — Beni kurtaracaksınız.. Bu han çeri bırakan gizli eli bulduracaksınız değil mi? Süleyman gözlerini kapadı: — Merak etme, Sama! Fenalık yapmak istiyenler, kazdıkları kuyu. ya düşmekte gecikmezler. Süleyman ertesi sabah gözlerini açtığı zaman, sarayın dış kapısında bir kslabalık gördü.. — İmdad.. İmdad.. Sesleri yükseliyordu. Süleymanın — muhafızları — atları- na binerek, kargılarla halkı dağıtrm- ya çalışıyorlurdı. Süleyman gözlerini saray muhafızıma sordu: — Nedir bu gürültüler? — Sahranın kabilesi şehre gire- rak (şark kapısı) ndaki Yahudi evle- rine hücum etmişler. Oralardaki halk korkudan saray önüne koşmuşlar.. Süleyman, Hamo'nun kendi kâbi: lesini ayaklandırdığını bilmiyordu. İsrail hükümdarı sarayın dış sur- Tarı üzerindeki taraçaya çıktı.. — Tamara'yı nereye sakladınız? uğuşturarak Yahudiler: — Buanın peşinden (Siyon) dağına gitti. Önu bir kaç atlı ile birlikte Si- yon yamaçlarına tırmanırken — gör: dük. Dediler. Süleyman, dını ve Harrume edilmediğini unla- yınca sevinmişti. Saray muhafızları halkı dağitti- lar.. Bir kizamı saray bahçekinde kal- dı, bir kısmı atlarını sürerek, Kudüs'. ün (şark kapısı) na doğru koştular. Süleyman, sarayındaki — hayvanat bahçesinde en çok sevdiği papağanla. riyle konuşuüyordu. Bunlardan biriaj kırmızı gagalı've çok konuşan sevimli bir kuştu. Süleyman bu kuşa âardu;. — Tamara yaşıyor mu acaba? — Ysüer; (i TALESI — Şehirde mi, dağfda mi yaşıyor? — Şehirde yaşıyor, Mellâ! Onun |kokusunu duyuyorum.. Süleyman birdenbire hiddetlendi: — Demek ki saray kapısında top- lanan Yahudiler beni aldattılar! — Ne dediler size? — Bua-onu dağa kaldırdı ler, — Yalan söylemişler, Mellâ! Ben Tamâra'nın sesini de duyuyorum. Süleyman — düşünmiya- başlamış dedi- tı. onuşan papağan kanadlarını bi- ribirine vurarak çırpındı: — Onun Resi yer altından — geli- (yor kulağıma.. Tamara çok muztarip olsa gerek, Süleyman bahçeden ayrıldı.. Odasına döndü. Şehrin her - tarafında Hamo ile Tamara'yı aramaktan usanan — mu- hafızlar bu sefer de elli boş dönmüş- lerdi. Yahudi mahallesinde Tamara'nın izini bulamamışlardı. Süleyman : — Yahudiler beni aldatıyorlar.. Diye bağırdı. Kırmızı gagalı papağa. nim bana şimdiye kadar - hiç. yalan söylemedi. Ve onların kulakları in- san kulaklarından” daha — hassastır. O, Tamaranın mustarip sesini duyu- yormuş. Onu arayıp bulacaksınız! «Tamara'nın ölümü, hepimizin ölümü demektir!» Ertesi gün Süleymanılı gözdele- rinden Silâ, kırmızı gağalı papağanla konuşüyordu: — Dediğimi yaptın.: Bak, sana ne güzel yiyecekler getirdim. Süleyman seni setiyor amma, sana bu kadar gü- zel yemler vermiyor. t Papağan kanadlarımı çırparak yem- leri yemeğe başladı. Silâ sözüne devam etti: — Süleymanı dün aldattın.. Çok Mmemnun oldum. Eğer hükümdar bir daha yanına — gelip de Tamara'yı so. racak olursa, onü xene aldatacak - sın! Ona: <Tamara'ya kavuşmiyacak. sin!> diyeceksin.. Emi? Papağan yemleri yerken: — Peki.. peki.. Diye bağırdı. Silâ papağamı tam manasiyle el- de etmişti. Bu garip küş tıpkı bir in- san gihi konşuyor ve her duyduğu ke- lmeyl tekrarlamakta — gülçlük çekmi- (ANADOLU) ğ 'yordu. Süleymanın papağanları çok sev- diğini bilen Silâ, kırmızı gagalı papa- ikanı elde edince Yahudilere şöyle bir haber gönderdi: «Buaya haber gönderin. — Süley- mam bir kuşla aldatmıya muvaffak oldum. Tamara'yı şark - kapısındaki evlerde ve mükzenlerde arıyorlar, Bu larada Tamara'yı ütediğiniz yere ka. çırab lürsünüz!» Silâ, Süleymanın tahtını devirmek için el altımdan çalışan Yahudilerin hafiyesi idi. Silâ unası, babası ölmüş bir Siyon kızı idi.. Efrayim onu çok- tan elde etmiş ve Silâ'dan çok yardım görmüştü. — Arkası var — Fransa İktisaden bir tec- rübe devresi #tide geçiriyor İngilizce Sphere mecmuasından: Bugün Fransa hükümetile amele Arasında halli pek müşkül görünen iktısadi bir mesele başgöstermiş bu- lunuyor. Hükümet ameleyi saatleri haricinde çalıştırmağı zaru- ti buluyor, âmele liderleri ise buna bir türlü-razı olmuyorlar. Hükümet «amele faxla messiyi kabul etmezse biz silâhlanmağa ve ekonomik kal- kınma - proramlarımızı lâyıkile tat- bik edebiliriz?» Diyor, amele grup- ları da «Blum hükümetinden - bu ka- dar güçlükle kopartlığımız İmtiyaz- ları nasıl feda edebiliriz?» Diye so- Tüyorlar. Son ünlerde Fransada başgösteren #mele grevlerinin sebebi - doğrudan doğraya Finâns vekili Reynanin 18 2 ci teşrindeneşrettiği bir kararname ye atfedilebili. Kararnameye göre 40 saatlik hafta tadil edilecek, bü- tün ücret ve aylıklardan — munzam yüzde Iki vergi tarhedilecek, bilvas- ta alınan vergiler tezyid - edilecek, rasyonalist bir programa — ittibaen 40000 demiryolu işçisi açığa çıkarıla- cak, bütün nâfıa işleri yarıda bira- messgi kılacak, otobüs ve metre ücretleri ar-| tırılacaktır. Böyle bir kararnamenin efkârı u- mumiyede bir aksülümel yaratacağı tabil telâkki ediliyordu. Lükin Dala- diye ve Reyna öyle düşünüyorlardı ki her gün artan harp tehlikesini göz önünde bulunduracak olan halk hü- kümetin bu gibi zecri tedbirlere baş yurmasını muhik bulacaklardı. Hü- kümetin mali vaziyeti dar bir çıkma- za girmişti. Yapılacak bundan başka çare yoktu. Kararnamenin neşrinden — sonra Fransız maliye nazırı radyoda Fran- 'sa halkına hitap etmiş ve ezcümle: «Biz körler gibi bir uçuruma doğ- Dünyanın en genç Hariciye Nazırı Ciyano Kimdir, hayatı ve hususiyetleri nelerdir? Dünyanın en genç hariciye nazırı, Avrupa siyasetinin en ileri bir şahsi- yeti, Alman - İtalyan aunlaşmasının kahramanı ve İtalyan siyah gömlek. Hler teşkilâtının reisi, Başvekil Mus- solininin damadı İtalya hariciye na- zırı Kont Cianonun siyasi ve husust hayatı oldukça dikkate çekicidir. Kont Ciano, 25 nisan 1980 — tari. büyük bir merasimle İtalyan siyah gömlekliler teşkilâtı reisi Mussolini- nin kızı Edda.ile evlenmişti. Bu tarih izenç diplomatın hayatında mühim bir dönüm — noktasıdır. Bu tarihte lininin kızı Edda, muhakkak ki bu eeki gezeteci ve genç diplomatla, Küzel gözlerinin, tatlı sesinin cazibe- sine kapılarak evlenmişti. Gerçi Glaeazzo Ciano, amiral Cia- 'nonun oğluydu, fakat onlara bu asa-| let payesi yeni vetilmişti ve Kont! Cianonun tamah edilecek bir asaleti yoktu. Zengin de değildi. Binaen- aleyh, Edda sadece genç diplomatın güzelliğine hayrandı. Mussolininin kızı Edda güzel de- gildir. Bilâkis ona çirkin bile dene- bilir. Ancak, çok manalı ve zeki bir yüze maliktir. Cenup ikliminin ate- şile, Slav memleketlerinin hayal do- lu tabiatlerini nefsinde toplamış bir kadındır. Onun bu hayalperest şah- slyetinin, meşhur bir Rus sosyalisti ve Musaolininin en yakın dostu olan Anjelik Balabanovanın tesiri eseri olduğu ileri sürülmektedir. EKdda uzun müddet bu kadından terbiye görmüş olmakla Slav ihtiras- larını da kapmıştır. Kont Ciano, Mus, Bolininin damadı olduktun sonra dr-. trk SiyAsİ hayatın İnşafı mevzuubaha olabilirdi. Kont Ciano evvelâ İtalyan konsülü olarak Şanghaya gitti. Burada vazi- İfe gödüğü sıralarda bir oğlu dünya- ya geldi. Birkae zaman sonra ilk de. fa olarak siyasi ehemmiyeti haiz bir vazife aldı. 1933 senesinde Çin hü- kümeti nezdinde büyük elçi olarak vaziyeti sağlamlaştırdı. Sonra, ayni sene içinde karıslle birlikte Romaya döndü, Edda babasile beraber olunca kocasının istikbalini temin için lâ zım olan tesiri yapmakta gecikmedi. Bu sayede Kont Cianonun siyasi mevkii günden güne inkişaf etmeğe başladı. Evvelâ —matbuat şefi oldu. Bir müddet bu vazifede kaldı. On- /dan sonra İtalyan propaganda nazır- lığına getirildi. 1986 senesinde de İtalya hariciye nazırlığına tayin olun du. Kısa bir zamanda çok büyük va- zifeler gören Kont Ciano bütün dün- yanın en genç hariciye nazırıdır, Hariciye nazırı olduktan — sonra Kont Ciano merkezi Avrupa siyaseti üzerinde rol oynamağa başladı. Ev- velâ -Avusturyayı ziyaret etti, sonra Almanyaya geçti.. O tarihlerde Av- rupada kuvvetli bir müttefik arayan ru iniyorduk. Eğer bu tedbirleri al- masaydık. Frank müdhiş bir sukuta uğrıyacaktı. Öyle ki kısa bir zaman- da bir İngiliz lirasını ancak 500 fran- ga almak kabil olacaktı. Bu da hü- kümetten alacağı olanların ferdlerin maholmasını, amelenin, memür sını- nan, ve-nafıa işlerinde çalışanların dehşetli bir sefalete düşmesini intaç edecekti. — Bütün bu vatandaşların iştira kabiliyetleri günden güne aza- lacak memleket iktsaden ölecekti.» Diyerek Alman markının sukutunu dinleyicilerine hatırlatmış ve sözüne «İşte cumhuriyetimizi de böyle bir âkıbet tehdid etmekteydi.» Demiştir. Fansanın ittihaz ettiği yeni karar: lar şöyle tahlil edilebilir: Yeni ka- nun çalışma saatlerini artırmak su- Tetile istihsali artıracak, sınaf teşeh- büslere sermaye döktürecek, şahsi teşebbüsü teşvik edecek, büdcenin tevzini için hükümet — masraflarını kısmış olacaktır, Bu meyanda gelecek senenin nafla işlerinde üç milyar kadar tasarruf gdilecektir. Fransada yapılan teçrü- beler göstermiştir ki issizlere iş varat Almanya ile İtalyanın — anlaşması müşkül olmadı. Bilhassa gene karısı Eddanın bu anlaşmayı hazırlamak mak için yaptırılan nafıs işleri mat- lüp neticeyi verememekte, devlet ha. zinesine tahammülünün fevkinde bir yük tahmil etmektedir. Binıınıleyhı fç senelik nafıa programma ittibaen başlanmış olan yapılara gayet yavaş devam edilecek, ilerde yapılacak in- şattan ise büsbütün sarfınazar edile- cektir. Bugünkü vaziyetin bir misali ola- rak Parisin garbında inşa edilmekte olan otomobil yolu ele ahnabilir. Se- nenin başında bu yolda tamam 1800 kişi çalışırken bugün çalışanların |e adedi yirmi dörde indirilmiş bulun- maktadır. Hükümetin yaptığı diğer| bir tasarrufta ticareli bahriye filo- nun islahi programının tehiridir. Mil-| 1i şimendifer şirketinin altı milyar, franklık açığı başka — tasarruflar, yapılmak süretiyle kapatılabilecek- tir. Bu cümleden olarak, 40 sastlik haftanın tatbiki sırasında baş göste- ren amole fıkdanı yüzünden Gemir- ll li — Peki, söylerim.. Hi değil, onu ikna etmek İâzım. ni de yapmağa çalşırım. hepsini de uyutmadı.. Pari; tık, beni de pişman ettin.. — Tabit ya, tabil yı val yok, ne yapayım! kıştı bilsen.. Böyle diye diye gülüşüyorlardı. Ertesi sabah, Eleni, tam bir cid- diyetle; — Ona söyle -dedi- kendisine a- cıyorum. Ayni zamanda hürmet edi- yorum. Maamafih bir tavsiyede bu- lunmak isterim: Alacağı kız, mutlaka yirmi bes, hatta otuz yaşını geçmiş olmalıdır. Aksi takdirde, hayatına fırtınalar ka- rışır! Sonra bana gelince Pari, seni çok zur görmüyorum: Yakında Atinadaki barlardan bi- rinde çalışmağa başlıyacağım. Ev - velâ servis, büfe kısmında, sonra da, firsat bulur ve muvaffak olursam artistler arasında, Pari, ona hayretle bakıyordu: — Sahi mi söylüyorsun Fleni? — Ona ne şüphe Yavrum. Be - 'nim gayet açık konuşan, düşüncele- rini serbestçe söyliyen bir kız oldu- ğumu bili: Kendimi iyi idare ettikten ve o işi de bu iş gibi telâkki eyledikten sonra, ne zararı var? — Fakat o işin sonu? — Çocuk olma Pari, budala ol- ma!., Yarın bu yolda da ayni âkıbe- 'e gideceğiz. Biz kimiz, kimsesiz, se- fil, biçare sokak ve iş kızları.. Ney- se, sonra konuşacağız. Aradan bir hafta geçmişti ki, Ele- ni, bir cumartesi günü akşamı onun- la vedalaştı. Eleni ile çok sevişmiş, çok anlaşmışlardı. Nitekim, ayrılış- ları da o nisbette kuvvetli ve tesirli oldu. — Sana, iyi bir hayat, iyi bir yol temenhi ederim Eleni! — Ben de sana Pari!.. Vaziyeti- mi sana, ya bizzat gelerek, yahud da mektup yazarak mutlaka anlata- cağım. hususunda kocası üzerinde çok mü- him rol oynadığı görülür. İtalyan - Alman anlaşmazı Ciano alesinin şahsi gayretlerinin neticesi- dir. Edda uzun müddet kocası ile babası arasında bir hattı vasıl vazife- sini görmüş ve Duçenin de Alman anlaşmasının hazırlanması işinde ko- yolu “idaresinde istihdam — edilen 1000.000 amele işten çıkarılacaktır. Yüz bin amelenin ne olacağı da mühim bir mesele teşkil etmektedir. , yalnız söylemek kâfi Hay söylemez olaydı!. Hiç ona böyle bir teklif yapılır mıydı? İzmir- şı, gece yarısından sonraya, kadar, ustabaşı ile evlendiği takdir- ide nasıl bir kadın olacağını, onunla, hinde Sen Pier dö Rom kilisesinde|nasıl aşk yapacağını anlata anlata — Sus Eleni -diyoı_du- yeter ar- » Sen red- Kont Galeazzo Ciano di Kastelazzeledersin, sonra bu yağlı, bu nefis ve henüz yirmi yedi yaşındaydı. Moaso-|emsalsiz kelepir malı bana teklif e- dersin.. — Vallahi Eleniciğim, elçiye ze- — Şu elçilik sana ne kadar da ya- sevdiğim için artık söylemekte mah- 21 Birincikânun 1938 Çarşamba General Şan-Kay-Şek'in sevgilisi ğğ — Olur, bekliyeceğim. Eleni, hakikaten de vefalı çıktı. Bu zahiren serbest, belki de başka- — Peki söylerim ve elimden gele-|larının gözünde hafif meşrep, yarı ahlâksız ve haşari görünen kızda, kendine mahsus iyilikler, cazibe ve incelikler vardı. Onun fabrikadan ayrıldığının dör İdüncü günü, Pari, kendisinden ilk mektubu aldı. Bunda, kafeşantan hayatının iç- yüzü, çukurları anlatılıyordu. Elen: — Fakat -diyordu- zeki ve seyyal bir kız, muvazenesini bozmadan bir müddet yürüyebilir. Ben de buna çalışacağım ve muvaffak olacağım- dan eminim. Gene eminim ki, sen benim yerimde olsan, muvaffakıye- tin daha kat'i bir şekil alır. Kazancı- ma gelince, çok iyi kazanıyorum. Karnım tok. Hem de iyi yemeklerle ve bol içki ile.. Çantamda param var, Kendime bir rop yaptım, bir valiz, bir kaç kat iç çamaşırı, bir kaç çift çorap alabil- dim.. Anlıyorsun ya, fabrikada dört senede yapamıyacağım, temin ede- miyeceğim şeyler.. Senin için de bir vaziyet düşünü- yorum. Neyse, pazar günü beni bek- le.. Gelip seni alacağım.. * Pari, hayret içinde bu mektubu o- kudu ve bir garip his veya tesirin, kendisini sarstğını hissetti. Pazar sabahı, Eleni, bir taksi oto- mobili ile geldi. Çehresinde mükem- mel bir makiyaj vardı. Pari, bir nevi tereddüdle ona doğru sokulurken, Eleni, eski fabrika arkadaşının kafa- sında uçuşan fikirleri anladı ve ku- lağına iğildi: — Korkma Pari, Eleni, gene bil- diğin Elenidir! Haydi, beraberce çı- kacağız ve bu günü beraberce geçi- rece; Ustabaşı da onu görünce, göz- lerini açtı: — Oooo -dedi- bizim Eleni ev - enmiş galiba!.. Eleni bir kahkaha attı: — Hayır, evlenmedim.. Evlensey dim, seninle evlenirdim. Senden iyi- sini mi bulacaktım ki!.. Ustabaşı, bu şakada, bir istihza sezer gibi oldu. Sırtını çevirdi ve sert adımlarla uzaklaşıp gitti. — Haydi Pari, haydi yavrum, bugün masraf benden.. Paran oldu- gu zaman, sen de mukabele edersin. Biraz sonra ikisi de taksi otomo- biline biniyorlar ve Pari kendi ken- dine; — — Öyle zannediyorum ki, ben de bu cazibenin tesirine kapılmak üzereyim, Diye düşünüyordu. — Devam edecek — easile birlikte hareket etmesini te- min etmiştir. Damad olmak şerefile kısa bir za- manda terakki etmiş ve çok verimli bir çalışma eserini ortaya koymuş jolan Kont Ciano ve ailesinin şimdi de -Macaristan siyasetile yakından alü- kadar oldukları söylenmektedir. B. Hitler için bir ne- hir yatı yapılıyor Almanya'nın Kiel şehri tezgâh- Fransanın yeni iktısadi pogramının |larında bugün Hitler için bir nehir tatbiki dolayısile şüphesiz ki işsizlik bilmecburiye biraz daha artmış ola- caktır. Lâkin yeni programın tatbi- kinden doğacak faydaların bütün bu mülâhazaları örtecek kadar büyük olacağı tahmin edilmektedir. Tahminlere göre alman tedbirlerle memleket birdenbire iktısaden ferah hıyacak, halkın iştira kabiliyeti arta- ktır. Binaenaleyh hem silâhlanma işini tacil, hem de memleket piyası. larını halkın ihtiyaçlarını karşılı; cak nisbette dolu: bulundurmak için 18 veya 45 saatlik haftanin 40 saat- lik hafta yerine kaim olması zarureti vardır. Şimdilik yeni kararlara en fazla muarız olan sosyallatlerdir. Maamafih efkârı umumiyenin ekse- “iyeti başka çıkar yol görememekte- dirler yatı yapılmaktadır. Bu yat 300 ton Kıktur. Uzunluğu 35 metredir. Da- ha uzun yapılmamasının sebebi, tın Alman nehirlerinde ve barajla- rında serbestçe dolaşabilmesini te- min etmektir. Yatın teknesi ve gü- verteleri zırhlı, direkleri teleskopla mücehhezdir. Yatın iazmi henüz kon- mamıştır. Yat, ayni zamanda bir batarya topla da teçhiz edilmistir. Bu topla- rın selâm resimlerini ifa için kondu- ğu söylenmekte Söylendiğine nazaran Hitler bu yatla önümüzdeki sene uzun bir se- yahate çıkacaktır. Hitler'in seyabati- ne Tuna üzerinde devam edeceği ve Amiral Horti'nin ziyaretini iade ede ceği ve Bükres'e kadar uzanacağı ihtimal ddılllııd:_ görülmektedir.