20 Birincikânun 1938 SALI (ANADOLU) Uyku ve ölüm! Âyân meclisinde Ahretten gelen ses! Hakikati görüş Çeviren: Muzaffer Acar |Hasta rahip, doktorların ölüm hükmü- BSahife: 6 KORKUNÇ HÂDİSE Fransa'da heyecanla karşılandı Ahlâk düşkünü bir pa- pas öldürüldü Annesi öldüğü zaman Marthe he-|yamıyor, yoruluyordu. Yalmız göz-| e. A nüz yirmi yaşına gelmemişti. İktiyar lüklerini doktora ve beni tekxinü duydu, ahret yolculuğuna hazırlandı- babası birkaç zaman sonra yatağa|için kullamıyordu. “ k ld Kd . . düştü. Babasmi da kaybedince Ge-| Ben de günün birinde belki hissli. gını, efene sarıldığını hıssettı rad ile evlenmişti. Şimdi 15 senelik |yatıma hâkim olamaz ve bütün T Z, KA T -. a. y evliydiler. retlerime rağmen, günden güne yak- Akşamın alaca karanlığı — içinde |laşan feci akıbeti babamın anlama- pencere önünde, gözlüğünü düzelte-İsına sebep olurum — diye çıldırıyor- rek, önütdeki kumaşın üzerine biraz |dum. dahâ eğilerek dikiş dikiyordu. Nihayet aklıma fevkalâde bir fi- Gözleri miyoptu. Bü babasından |kir geld!.. Bir gün babam üyuürken ona yegâne mirastı. yavaşça — gözlüklerini — değiştirdim. Kocası eve geldi. Gece yemeğe ge-|Onun numaralı gözlükleri yerine, ev- lemiyeceğini anlatmak ve karısımı|velce tedarik ettiğim âdi gözlükleri şüphelendirmemek isliyor: koydum. Böylelikle babam beni ge- — Biliyor musun Marthe, çok mü-İne görüyordu, fakat bu bulanık gö- hir bir iş mevzuubahis.. Eğer Chris- İrüşle yüzümdeki acı manayı anlaya- Hlusen çalglı bir yerde yemek yeme-|mazdı. ğe karar vermemiş ise imkânı yok,| Babam gözlükleri ilk kullanışın- ben onu götürmem. Ne yapalım, bulda: «Bunlar bulanık gösteriyor» di- işi beraber başarmamız lâzım.. Tabii|ye şikâyet etmiş, bense bu kadar bunu takdir edersin... ilâcin gözleri sulandıracağına ve gö- Diye karısmı iknaa çalışıyordu. |rüşü bozacağına onu ikna etmiştim.. — Evet, anlıyorum, mademki 14-/Böylelikle babamın yüzünden birşey zım, mesele yok.. okumasına imkân kalmamıştı; ben Diye karısı mukabele etti. de onu istediğim gibi idare edebili- Marthe kocasından şüphe ediyor- İyordum. du. Birkaç zamandır. erkenden çı-| Böylelikle günler geçti.. kıyor, geceleri geç vakit evine dönü-| Ölümünden bir gece evvel ona ge- yordu. Fakaf Marthe bunu akraba-İlecek sene yapacağımız uzun seya- larından birinin hastalığına hamlet-|hatten tatlı tatlı bahsediyordum. Ba. mek istiyor. Bir türlü fena ihtimalle-|bamın feri sönmeğe yakın gözlerinde ri kabul etmiyordu. bir ümit ateşi parlıyor: «Demek ümit Gerad karısından çok memnundu, |ediyorsun öyle mi?» diyordu. müuhetlif vesilelerle karısı ona hâyâ-| Ve büylece öleceğini anlamadan.. tının tekmil hususiyetlerini, en ince- |Oldu... hislerine kadar her şeyini anlatmış-| Marthe bu gözlükleri hâlâ bir ca. . mekân içerisinde saklıyordu. Ş FUÇER | Bu uzun hikâye bir an içinde Ce- — Babam yatağa düştüğü saman ıi AA A açak ati- yirmi yaşımı henüz bitrmiştim.. Ba- ratiyle geçti. Karısmın gözlerine batı çok cesurdu. Fakat yavaş yavaş |. kyar baktı.. Bu gözlükler karısina eriyordu. Aklım onun ölümünü bir t aldığı kahve rengi çerçeveli gözlük- türlü kabul edemiyordu. İnsanlarin| | , GdkTilü. Oamehlmn Hükla, Marik en samlimi hissiyatlarında bile men- henin babasına kullandırdığı gözlük- faat hisst vardır. Öyle Zannediyo- ? ler orada yoktu.. Hakikati derhal an- rum ki babamın benim hayatırmı tan-İ y 4, Küçük bir feryadı zaptedeme- zim etmeden ölmesine müteessir olu- | g; yordum. Fakat, ne yazık ki onun G0| — Oh Marthe.. Bili; yaşı bir gün gelip söneceğini bütütm | G ristisu ile yemeğe çıkmıyacağın isyanlarımıza rağmen — bize ka-| g. , enim hoşuma gitmiyor.. bul ettiriyordu. O döktora ümitli| Ve şonra karısma sokularak, bir fi- güzlerile ene zaman ayağa kalkaca. | sıltı halinde: Kum, biliyor musun böyle yatmak be-| — Marthe biliyor musün seni ne ni sikayor..» Diye şikâyet ediyordu.. Doktor «luşaallah yakında» derken bir gün gözlerinde bu yalanın oku- nacağından ve babamın da bunu his- sedeceğinden korkuyordum. — Kaç defa doktorla yalnız kalınca: «Ha- kikataen ağır mı doktor» diye sorma- üa niyetlendim, fakat hakikati öğ- renmek korkusuyla titredim.. Çünkü babam yavaş yavaş eriyor ve ben bu- nu kabul eedemiyordum. Babam da benim gibi hakikati kü- bul edemiyor, ölümü kendine kondu- ramıyordu. Fakat acı hakikat her gün biraz daha yaklaşıyordu. Bir a- ra babamda da şüphe başladı.. Dok-| tora bin türlü sualler soruyor, yüzü- müzden bir şeyler anlamağa çalışı- yordu, Doktoru geçirdikten sonra odaya döndüğünden zaman babam yüzüme dikkatle bakıyor. - her ne kadar ka- tt tehlikeyi henüz aklından geçirmi- yorsa da . muhtemel endişeli - bir hali yüzünden anlamak için çırpı- yor musun, kadar daha çok seviyorum, dedi.. «Karısı kocasının ihtimallerini, ya lancı mazeretlerini yüzünden oku- mamak için evvelce babasına aldığı sarı kenarlı gözlükleri takmışlı.» meraklı ve heyecanlı deve güreşi 1/Kânunusani /939 Pazar gü- ü Adagide nahiyesinin Tayyare İmeydanında muazzam — bir deve güreşi yapılacaktır. Bu güreşe iş- tirak edecek deve sahiplerinin Adagide Belediye dairesinde mü- teşekkil komisyon — mahsusuna müracaat ederek develerini kay- dettirmeleri lâzımdır. | — Kazanacak develere ve- rilecek ikramiye. mıyordu. Şüphesiz, «Marthe'nin ha- Başa: 50 lira li banâ her şeyi öğretebilir> diye dü- Başaltı: 30 lira şünüyordu.. Ben de malesef artık Ortaya: 20 lira tehlikeyi tamamen hissediyor ve ba- Ayağa: 10 liradır. bamın bunu gözlerimden okumasın- dan çekiniyordum. Yalnız kaldığımız vakit, doktora hakikati sormağa niyet ediyor, fakat her defasında da feci cevabı işitmiş gibi, dudaklarım titriyor, yaşlar göz- lerime kadar çıkıyor, bir türlü suali soramıyordum. Babam da dışarıda biraz geç kalsam derhal şüpheleni- yöor. «Nerdesin> diye soruyor Ve yüş. h gözlerimi yıkadığımı zannederek dikkatle tetkik ediyordu.. Bazan da hiçbir sual sormadan ellerimi tutu. Arslanından ayrıldı «Çekoslaovakyanın en güzel kızı» diye tanmmış olan Mila Renmonava bir müddet kalmak üzere Londraya gelmiştir. Orada bir iki temsil ver- mek ihtimali de vardı. Fakat, Prag- da daimâ beraber temsiller verdiği aslanını yânında getirmediği için mü- teessirdir. Diyor ki: — Maalesef aslanımdan ayrı düş- İtüm. Çünkü İngiltereye getirip gö- türmek hayli müşkül ve masraflı ola. caktı. Esasen Pragda bile bir müddet sonra sahneye çıkaramıyacağımdan korkuyorum. Çünkü artık büyüdü, neredeyse bir yaşına basacak. Ben onu meme yavrusuyken aldım ve süt e yor, onların titrek halinden mana çı- karmağa çalışıyor, bazan da uzan- muş kollarından, boynu bükük ha- limden birşeyler öğrenmek istiyor- dü.. Ödemiş—-—l dagide nahiyesinde E 6 sene uyuduktan sonra ölen Şikago resinde Ameri Geçenlerde Pariste bir kadınım trer de uyur bulenduğumu yazmıştık. Uy- İçır hastalığına müptelâ olan bu zavallı, sekiz gün devamlı bir şekilde uyuduk. tanede öülmüştür. Fennin bütün feapları yapıldığı hal- de , uyku hastalığına tatulan zavallı- lar ekseriya ölümün umarsız pençe - sinden kurtulamazlar, Birçok kurbanlar veren bu menhus hastalık bazan da canlı mahlükları me zara sokmaktadır. Size bu yazıda roman kahr: rından bahsedecek değiliz. M te'â zavallı dalma dir diri gö: Hehlikesine maruzdarlar. Daha geçen asırda bile bu feci hâ. diselerin önüne geçel Ter aratımış hattâ Frans Nsinde bu hususta uzun münakaşı blmuştur. Bu münasebetle müdafaa etmek için kürsüye çıkan kur İdinat Donne şu vakayı anlatmıştı: «— Bir rah mutat dini merasimi yaparken birden- bire bütün vücudu gevşemişti. Derhal çağrılan döktörlar hastayı inceden in- ceye muayene etmişler, göz kapukla - rını çevirmiş'er, nihayı diye ka. rar vermişlerdi.. Fakat genç rahip ölmemişiti; yaşı- vordu.. Haft döktorların varmış ol- dukları feci kanaati de duyuyor ve fup ahret yolculuğü i- gin Teabeden hazırlıkların yapıldığını 'hı';uıd tordu. Tabutun hazı kefenine sarıldı: nihi (rabasına bindirildiğini, hattâ tabutun givilenmesi'nden çıkan gürültüyü duy- vin mütees isede yapılan merasimi, okunan duâ- arı, etrafa yi günlük — kokusu, sonra kiliseden nasıl çıktıklarını, ce- naze taşıyanların ağır ağır yürüyüş - lerini, merasimin biütün safhalarını, hepsini tamamen işitti ve yaşadı... Ve bu ahret yolculuğunun feci sonunu, 12- lak kara toprakları, dar mezarı görür yını, ki- Donne susmuştu.Herkes bü yük bir heyecanla şakanın sonunu bek llyar, meraktan hatibe doğru uza yordu.Kardinal Donne, derin bir nefex aldıktan gonra gözüne devam etmi « — İşte efendiler, o genç rahip bu- gün karşımıdadır. O gün gömtülmek üzere omuzlarda mezara taşınan tabu- tun içinde ben vardım.Kendimde tabu tun tahtalarını yumruklıyacak, beni ebedi yatağıma kadar götürmek neza. |nlyı ketinde bulunan insanlara sesimi du- yuracak kuvveti kendimde bulabildi. igim zaman, tabutum omuzlardan kay- dı, yere düştüm.. Beni istirahatgfihirms kadar teşyi eden dostlarım ortadan si- inmişti. İşte bu şekilde dünyaya yeni. den geldim..» Aşk için öleni, aşk yeniden dünyaya getirir. Kardinal Dopnenin — macerasından Çok evvel, bir kadın da deba feci şer: it dahilinde ayni şekilde Sbür düny Kitmiş ve yeniden huyuta kuvuşmuştu. tan sonra todavi edilmekte olduğu has |h e|kabul etmemesini, güzeli ile uyku hastalığının son dev kalı iki hasta Fransanm cenubunda, küçük bir ka- sab&da genç, fakir bir delikanh ile, ki- bar bir aileye mensıp güzel bir kız se- ydiler. Bazan kasabanın ten- uluşurlardı. O zamman vişme — Güzel sevgilim olatakan? Diye inlerdi. Genç kız, sev- diği erkeğe teeasürle cevap verdi: — BSevgilim, yazık ki bu mümkün olamıyacak, sen fakirsin, ailem beni dengin bir banker ile evlendirmek is- tiyor ... Ümitsiz âşık ailesinin bu teklifini bânkerle evlenme - kendisinin olmasını çok istediği halde , sevgilisi kısa bir Zzaman #onra zengin bankerin kollarına verildi. Düğün günü genç kız sapsarı bir yüzle tebrikleri kabul etti ve evlendik. lerinin hemen haftasında da yatağa düştü. Evvelâ kasabanın, sonra şeh- rin, nihayet bülün Fransanın doktor- ları hastayı muayene ettiler. Fakat bir türlü kat'i bir teşhis koyarak te - davi imkânını bulamadılar. Genç kız günden güne eriyordu. ,Bir ara gözlerini açti ve başucunda ümitsiz bekliyen kocasile şöyle konuş- tu: — Daha uzun zaman yaşamıyaca - gım biliyorum. Senden bir ricam var. öldüğüm zaman beni kâsahanım meza- rına gömdürt... — Görürsün bir aya kadar birşey- ciğin kalmiyacak ! — Üyle de olsa bana vaadet... — Peki söz veriyorum.. Genç kadın arzusuna kavuşmustü Bir ay sonra zengin ihtiyar, yaşlı göz- lerile karısının tabutunu takip ediyor. dü. Bu ölüm fakir sevgiliyi de çok mü tecasir etmiş delilere dündürmüştü. Cr sedin toprağa girdiği gece, v da me zarın divarından atlamış ve sevgilisi nin mezarı Üzerine geldiği zaman, ölür yiden bu mahluktan bir hatıra kopar- mak, alnının üzerine düşen kumral saç Tarından bir bukle kesmek arzusile i: yanmıştı. Bunun üzerine elleriyle, tır- naklarile toprağı kazmağa başladı; ö- lüyü çıkarmağa teşebbüs etti. Fakat toprakları atıp cesaedin üze- rindeki taşı da kaldırınca büyük bir muclze ile karşılaştı. Gicenin mavi şıkları arasında, sevgili ölünün kir. piklerinin oynadığını, gözlerinin açıl- diğinı gördü, karşılaşan bakışların - da eskl gevginin ateşini okudu.. Elle- rini, dadaklarım, mukaddes ölüye u- kırıklar boğazında düğümle- Tereddüde mahal yoktu. Sevy gilisi konuşuyordu; yaşıyordu... Sonra ölü, beyaz kefeni içinde muh- teşem bir heybetle ayağa kalktı. Sev. gilisinin koluna dayamdı vücutlarının sıcak teması birbirine karıştı. Sarıldılar ve hayatın somnuna, dün- yanın öhür ucuna kadar böylece git. meğe , önlerinde açılan yeni ufukta saadeti arnmağa azmettiler.. Amerika- ya kadar gidip servet ve saadete ku - vuştular, fakat v&tan aşkila döne do- Yaşa yene eakl kasabalarına geldiler. zengin banker gene oradaydı. Karısı-| y SEdİNİ , ne zaman benim |a Fransaniın — Ni yirmi yaşlarında yakışıklı bir genç, eski bir rahip olan hocasın öldürmüştür. Cinayete sebep olarak, ahlâken düş- kün olan maktul hoca Jgi Dürenun parasına tamaen öldürülmüş bulum- düğü ileri sürülmektedir. Maktul Jül Düro, yüksek bir aile- tin çocuğudur. Daha çok genç ya: ta iken dine karşı büyük bir meyil göstermiş ve papaz mektebine gir- müşti. Çok iyi bir tahsil yaptıktan sonra Jül Düro rahip olarak mekte- vi terketmişti. Fakat bu tarihteü son- "a genç rahibin ahlâkında büyük bir değişiklik görülmüş ve kilisede ke- pazelikler biribirini takip — etmiştir. Nemen herkes tarafından — duyulan bu rezaletler hoş karşılanmamış ve Tül Düro nihayet rahiplikten » dilmiştir. Eski rahip bu sefer de hocalık et. meğe başlamıştır. Çok kötü bir ahlâ- ka sahip olan Jül Düronun açtığı hu- süsi dershaneye, birçok genç yazıl ü arada Rene Ferumn Fovens ismindeki bir genç de bir müddet dersleri takip etmiştir. £ Bü genç buğün 20 yaşında bir de- Hikanlıdır. Görünüşte — U&başının ve şek nt başka bir erkekle beraber görünce tanıdı, Hattâ mahkemeye — müracaat aderek karısının kendirine dönmesini istedi. Fakat resmi Layıtlar sayesin. de il veili ayeılma hlar. Bankerin karın artık ölmüştü Ve böylece sevgis nin amansız te- dlirile ahirete giden wadın, gene aşkın sesine cevap vermiş, dünyaya yeniden loğmuştu. Önyedi sene uyuyan kadın Ne Kardinal Donnenin macerası, ne de aşkın sesine cevap veren genç ka- dın, doktorların nazarı dikkatini cel- yetmemişti. Fakat doöktor Forez önyedi sene u- yuduktan sonra 16 teşrinisani 1902 senesinde birdenbire uyanan Cesin la- mindeki kızm macerasımı bizdat ya - kından takip edebilmiştir. Doktor bu vakâyı şöyle anlatmaktadır: «— O gece hastanın bulunduğu eve z0k yakın bir yerde yangın çıkmıştı. Herkes yangın var diye feryat ediyor. 'tfaiyenin çan sesleri duyuluyordu. Bo nrada hasta birdenbire uyandı. ken- lisine geldi... Sanki yeni uykudan uya- nyormuş gibi hiçbir. gayri tabillik töstermedi.» Doktor hastalığın başlangıcını da myle izah etmektedir: e— Cesin, 1860 senesinde doğmuş- U... Gerek kendisi, gerekse anmesi we yabası gayet sıhhatli idiler, 1877 sene- dnde Cesin arabadan inerken düşmüş- N Bu kaza neticesinde başında bir yara açılmış ve sonraları bir çok defe bu acı tesirile kendisini keybetmişti. Hattâ bir defasında da üç ay süren u- zun bir uykuya dalmıştı. Bu şekilde yen uykular arasında se- Nihayet 22 - teşrinisani 1886 senesinde dört gün kadar uyanık kaldıktan sonra, Gesin, önyedi sene| uyanmamak üzere büyük uykusuna yattı. Ve ancak demin bahsettiğimiz| yangın hâdisesi gecesi birdenbire uyan dı.» Doöktor Farez hastalığının — seyrini) şu şekilde tasvir etmektedir: — Gesin yatakta her zaman hare-| ketsiz değildi. Bazan vücudunu oyna- tır, hattâ acıktığını ve susadığım gös- teren hareketler yapıyordu. Yemek ve içmek verildiği zaman insiyaki bir şe- kilde ağrını açıp lokmaları yutabili - yordu.. Yalmız mâyi olarak verilenle ti değit, küçük küçük doğranmış et parçalarını bile mükemmelen yiyebi- liyorda, Hassalarının bazılarını kaybetmiş, bazılatı da züyıflamıştı. Hiçbir koka almıyordu... Gözleri tamamen kapa « — Devamı 7 nei SatıF A Türlü rezaletlerinden dolayı kilise- den kovulan papası, kendi talebesinden biri vurdu fbüyük anesinin yanında muntazam bir hayat sürmektedir. Halbuki ha. kikatte isze Rene Feruam yoldan çık Maş bir zavallıdır. Birkaç sene evvel annesinden külliyetli bir miras yo« miş ve kendine aid olan bir evi de ipotek ettirdikten sonra kafadarla: İrite birlikte sefihane bir hayat yaşa- mağa başlamıştır. Günün birinde pa- ra sonuna erince bu defa da sık sık s#ki hocası rahip Jül Düroyu ziyaret ederek gündeliğini çıkarmağza baş. iamıştır. Fakat geçen ayım sonuuda Ferüz- an birdenbire gayet şık gezmeğe, seki arkdaşlarile gazinoda buluşma.- Ka, tayyarecilik dersi almağa başla- bğı görülmüştür. Bu sıralarda, bir gün, eski rahip Jül Düronnn talebes leri her zamanki gibi ders gürmeğe geldikleri zaman rakibin evinin kt- ki «bugün derş yök» levbasile karşılaşmışlar, ertesi günü aymi şe. külde bir talebe: «Dersler ancak bir kaç gün sonra başlıyacaktır» ibares ini okumuşlardır. Talebeler hocalarının gayet zen- yin olduğunu bi leri için, bazı iş- erini tanzim etmek üzere Llonâ git- miş olmasına ihtimal vermişlerdir.. Birkaç gün sonra ev sahibine Lion- dan gelen mektupta rahip, gaybube- inin daha birkaç ay süreceğini, bu Zâman zarfında gelecek olan mek- uplarının Liona postrestan — olarak sollanmasınt rica etmekteydi. Ne bu mektupta ki yazı, ne de kapıdaki levhalar rahibin yazısına benzemediğinden polisin de şüphesi artınış ve a Rene Fe raanın sürmekte oldüğu — müreffeh auyal nazar dikkati celbetmiştir. Bu- nun Üzerine polis, rahibin gaybube- tile eski talebesinin bu vaziyeti ara- siında bir münasebet aramış — ve yü- Dilan tahkikat netleesinde Feruanın çok büyük masraflar yaptığı ayni Za- manda birçok tüccarlara da 20 bin ak kadar borçlu olduğu meydana çıkmıştır. Bünuün üzerine genç talebe yaka. Tanmış sorguya çekilmiştir. Feruan, bu purayı kendisini seven bir kontea- ten temin ettiğini, ancak #dresini ve- remiyeceğini bildirmiş, rahip ile mü: nasebetleri hakkındaki susle de: «— Çok iyi dostumdur. Gaybubeti hakkında herkesten fazla bir malü- mata sahip değilim. Sön defa ziyares tine gittiğimde bir kadınla — birikte sokağa çıkmış olduğunu — söylemiş- 'erdi. Bir daha kendisini göreme- lim.> Demişti: Bundan sonra Fevanım evinde po- sçe araştırma yapılmış ve rahip ta- fından genç talebesine yazılmış birçok mektuplar elde edilerek mü- nasebetlerinin şekli tesbit olunmuş- tur. Bahçede araştırmalara devam adilirken bir mahzen polisin nazarı dikkatine çarpmış fakat bu sıradk Feruanın babası: — Örasımı açmayın, lâğım çükure dur, diye mani olmak istemişse de polisler kapağı kaldırmışlar ve aşa- inda rahibin çıplak ve parçalanmış vücudunun yatmakta olduğunu gör- müşlerdir. Katil Fertan artık suçunu inkâr gareleri kalmayınca her şeyi itiraf letmiş ve şunları anlatmıştır: «— Rahip Jül Düro cinayet gecesi bize gelerek benden alacâjı olan 200 frang istemiştir.. Sonra üzerime asak dırmağa teşebbüs etti. Ben de ittim, yere düştü. Kalktığı zaman yeniden üzerime atılmak istedi, tabancami şektim vurdum ve sürükliyerek bah- yeye çıkardım.. Fakat hâlâ inliyordu. Derhal göğsüne iki el daha sıkarak sSidürdüm.. Sonra çırçıplak soyarak elbiselerini yaktım. Vücudunu da hulduğunuz lâğım gukurüna attım. Ceketinin — cehin savrda sırala: