a Herek reise gelen mektupta kendisine yapılmak istenilen baskın haber verılıyordu li Ertesi gün de heyecanlı iül, w»ıış e ua Akşama doğru denizden top sesleri du, Bir” Türk gemisi Venedik ağını taşıyan bir Brigantine ye - aralarında hurp buşlamıştı. Ve gemisi hiç olmuzsa içindekile- rin 1 kurtarmak için kondi karaya, hnbımn biraz ileristi Endek. kumsala atıyordu. Fakat bunu yapamadı. Grandi direğinin dibine yidifi iki gülle ile güvertesi karışlı. ÂAyni za - manda da yan yattı. — Herek Reis... Bu Herek Reistir. — Yaşasın!.. Gene yakaladı. Damdan dama, pencereden penee- reye sesleniyorlar, böyle söylüyorlar- d Herek Reis rampa etti. Türk leventleri şimdi Venedik şö- valye ve askerlerinin üstüne birer ka-|da kürek çekmesini biliyordu. Gürül- ya parçası gibi çullanıyorlar, her pala| ü çıkarmadan ilerledi. Artık - çekiç salayışta birer ikişer kişiyi yere seri-| şürültülerinin: yorlar, yahut denize yuvarlıyorlardı. — Hisan!. Hlsssat... Çok geçmeden Herek Reis düşmanı | Kumandalarının ardı kesilmişti. haklamış , hattâ yedeğine alarak şeh-| — Türk gemisi, asir aldığı Brigantini rin önünde ve yelken üstünde durmuş-|ardına takarak yola çıkmak üzere idi. &n Halki onun bordasına yaklaştı. Kiç kasaranın dihine doğru kaydı. Yuka. rıdan Herek Reisin son kumandaları luyuluyordu. Elindeki taşı obun bu - nduğu yere doğru fırlattı ve — bir kaç san malar geliyardu. Fakat ne olduğunu atılamıyordu. imdi bir çalışma başlamıştı. Türk- yakaladıkları geminin direklerini dümenini ve diğer kırılan yerlerini çarçabuk yapmağa uğraşıyorlardı. B n için kasabadan iki direk te almiş- lardı, Lâkin geç olduğu için bu İş ça. buk bitmemiş, gece de meşalelerin işık ları altında çalışmalarına devam et-| Kasaranın kenarlarından başlar u- mişlerdi. zandı. Halki heyecanda idi. Bir meşaleyi havaya kaldırarak san. « Hrisanti bu srfor, ile birlikte gelmiş, Andros ile gene konuşmuşl. gh. İkisi de yola çıkacak şekilde gi dala-doğrü tuttuları. â Genç kız, görünmemek ve ele geçme- nek İçin bötün kuvvetini harcıyor ve mişiredi. hızla uzaklaşıyordu. Genç kız şimdi daha çok merak edi-) Onu görememişlerdi. yordu. Şimdi Herek Reis bir meşalenin i- Karanlıkta hep bunun önüne geçme- nin çaresini düşündü. Sonunda en doğ- ru hareketin, Herek Relise haber ver. mek olduğuna karar verdi. Bir kâğıt aldı. Ona çabucak birşeyler yazdı. Vakit gece yarısına yaklaştığı hal- de İlmandaki çalışma devam ediyordu. Herkes uyumuştu. Genç kız yanına bir bıçak aldı. Ka- Ta bir örtüye büründü. Pencereyi aça- Tak bahçeye indi. Arka kapıdan dışarı- ya çıktı. Issız ve karanlık Raklardan, ayaklarının ucuna bazarak hizlı hiz. h yürüdü. Giderken bu korkulu işi na.|da bir yazı vardı: sıl yapabildiğine kendisi de şaşıyor-| — Bu nedir ya? dü. — Bir insamın adı değil ki.. Fakat başka çaro yoktu. lar güzeli» diyor... Kıyıya indiği zaman yerden bir tas| — Adalar güzeli mi? aldı. Hazırladığı kâğıdı örtüsünün ke-| — Evet. narından kopardığı bir parça ile taşa imse bu iki kelimcden birşey an- bağladı. Sonra oradaki sandallardan|lamamıştı. Herek Relsin bu adı ilk en küçüğünün ipini bıçağile kesti ve| defa Halkiye verdiği sırada yanındı içine atladı. Bütün ada kızları gibi o| bulunanlar bile unutmuştular. şığında Halkinin yazdığı kâğıdı buş- ka birisine okutturuyordu Genç kız büyük bir sevinç içindi Herek Reise gelen mektupta kon vine yapılmak istenilen baskı iyor, barındığı yerin — öğrenildiğini, ki casusun bir kayıkla onun İzinde didecekleri, Venedik donanmasının zeklediği yer bildiriliyordu. Mektup biltiği zaman Onu okuyan Rum Jevendine sordu: n yazıyor bunu? Herek Rels İmza yerine baktı. Ora- «Ada. Hü Nakleden: Vâlâ- Nurettin .4 Baliçıvan Başı siğarasını yaktu: — Hakkınız var çocuklar, Bildiğin gibi işle Lüti di! — Ne demezsin. Elbette yavrum, Siz ki daha eskisiniz; hanım efen- dinin serveti ne kadardır; biliyorsunuz değil mi? Aşağı yukarı ayda beş, altı bin lira geliri var derler... Tırtıklamalı... — Haydi be sen de... Beş, altı bin lira lâf mı? Daha fazla... Öylesi- ni tırtıklamak helâldır. Etem, elindeki kadehi muşambalı masanın üstüne koydu. — Ben size bir şey söyliyeyim mi, çocuklar? İnsan bu kadar zengin olunca adamlarmnı böyle sıkmamalı. Onu madan, kıyısından, köşe- sinden az buçuk istifade etsek fena mı? İki lira sızdırmışsın. Duymaz bile.. Muhacir karısı, hanım efendime hoş görünmek için başımıza po. Ha kesildi. Bir teftiş, bir toftiş... İçki şiğelerini bile kalemle işaretliyor.. Rezalet. — Doğru,doğru. — Peki, bu vazife için hanım efendi o karıya ayda keç para veriyor * acabaT... — Bilmem amma, bir gün mıuıındqonun namına bir çek çördürü. İlu yüz lira yazıyordu. Te ef çi YAZAN: Kadircan Kaflı Genç kız sevinç içinde idi i. |halkın önünde gemisinin . İgibi «damları barındırdığı için çar: —ANADoLU) Piyango müdü- rüne bir teklif Garip! Teklife hacet yok muş, büyük ikrami- yeyi o kazanmış! Fransada Rene Pernu isminde bi- risi hükümet tarafından tertip olu- nan piyangoya aid bir bilet satın lalmış ve i ğ yelerin bir tesadüf eseri tertip eden tarafından ister damlara tevzi olunduğuna — kanaat !) getirdiği için piyango üzerinde bir rolü bulunduğunu tahmin ği emlâk bankası müdürüne şu 'ıuıkıulıu yollamıştır. «Bay direktör Ben, piyangoda büyük ikramiye kazananların tesadüfen talili insan- lar olduğuna inanacak kadar safdil değilim. Bu gibi işlerde beni atlata- mazsınız. Resmi memurların yap - tıkları anlaşmalar neticesinde büyük ikramiyeyi istediğiniz kimseye çı - karmakta olduğunu biliyorum. Bu malâmatıma güvenerek işte ben de size şu teklifi yapıyorum: Gelecek keşidede en büyük ikramiyeyi bana kazandırınız. | Doğru bir adam olduğumu ispat İetmek için bu lütüfkârlığınıza karşı- lık olarak kazandıracağınız paranın yüzde otuzunu size vereceğim. ÂAn- laştık değil mi? Tamam.. Teklifimi kabul ederseniz beni listenin başına koyun. İşte numarayı — veriyorum. adalar |Aldatılacağınızı zannetmeyin.. Rene Pernu» Emlâk bankası müdürü mektubu okuduktan sonra (garip muhaberat, ve tekzip edilmesi lâzım gelen husu- at dosyasına) koymuş ve çok geç- meden unutmuştur. Ancak, geçenlerde ayni adam bankaya müracaat etmiş ve kartını gönderek müdür ile görüşmek iste- gini dildirmiştir. Müdür bu zatın kim olduğunu merak ederek yanına| blinmasını emrini verm;ştir. Müdürün kâtibesi, müdüriyet o- dasının yanındaki kabul salonunda gayet centilmen ve temiz giyinmiş| bir zatla karşılasmıştır. Bu zat elin-i de tutuğu zarfı kâtibe uzatarak şöy- le demişti Lütefen müdürlüğe söyl. Beni unutmadıkları için kendisine çok çok teşekkür ederim. Anlaşma- mış çok iyi nelice verdi. Tam bir milyon frank kazandım. Müdürünüz!| çok dürüst adam.. Fakat şunu bi ki ben de dürüstüm.. İşte en güzel bir misal... Buyurun bu — 300,000/ frankı.. Eğer gelecek defa beş mil- yonluk ikramiyeye gene beni ko - Yarsa, ayni şekilde muamele yapma- öt kabul ediyorum..» Ve kâtibin elini şidetle sıktıktan sonra ayrılırken, kadıncağızın aklı başına gelm (Devamı var) #— Fakat buna imkân yok.. Her Kadın kavgası halde yamlıyorsunuz. Eğer kazan- Alsancakta Bölbü! sokağında Besim|mış iseniz bu sizin şansınızdır. Bi - Fakat Herek Reiı beyen hatırlaı ünde güzel bir gülüş göründü. Kâğıdı aldı ve koynuna koydu: — Haydi, yola gidelim, Bu mektup- tan kimseye söx açılmıyacak. Yalmız buradakller bilecekler, Türk gemisi uuldınrken güzeli onu karanlıkta son defa güre- bilmek için bakıyordu. Androsun bir aralık odasında yü - rödüğünü duydu. Demek ki o da uyanıktı. Şafak ağarırken Hrisanti ile arku- daşının yölkenlisi limandan — çıkmış, denize açılmıştı. Genç kizin kalbi. şimd! rahattı. Çünkü Herek Rels tuzağa düşmiye - cekti. CÜZAMLILAR ADASI?, Herek Reisin yerinde başka birisi olsaydı 6 yece Tinosdan ayrılmaz ve kemen kasabaya çıkarak Halkiyi sor. guya çekerd Sönra casuslarin hepsini de bütün direklerine asar, Koralise gelince kasabada — bu nın ortasında güzel bir sopa çekerdi. Herek te bunları düşünmedi değil. Fakat bu bir fırsattı. Venediklilerin kafsların bir yumruk daha atmal bir fırsattı. Kafasında, yapmak istediklerini bir kaç dakika içinde hemen tasarlamıştı Bunun yola çıkmıştı Küçük ve büyük Dekanza adaları, geniş bir boğazla birbirinden ayrılı. yorlardı. k yaman arasında kavga çıkmış, biribirlerini|yun paralarınızı!.» dövmüşlerdir. Diyerek 300 bin frankı iade et - DoT ST — Acaba bu parayı her ay mı alıyor. Hem evde oturüyor, hem ye- mek yiyor; hanım efendinin yepyeni elbiselerine konuyor. — Kimbilir?. Şoför yerinden fırladı. — Vay kaltak vay. Ayda iki yüz lira alsın da, üstelik benim ben- zinimle uğraşsın ha.. Bahçıvan karisı, Ethem airaya sordu: — Sen burada hepimizin eskisinin. Şu karının nereden geldiğini bil- miyor musun?. İki senedenberi hanım efendinin peşinden ayrılmıyor. Kibirlilik tasladığı için, tabii bizlerle konuşmuyor.. Neyin nesi?, arfıntı karı, benim de merakımı uyandırdı. Hanım efendinin yanınma gelmezden evvel ne yaptığını bilmiyorum. Odasında her şeyi kilitli. Kimae ile konuşmaz ki, kulak misafiri olayım. Anlamanın imkâ. nı yok... karıyı boğmuzsam öfkemi alamam. in bu kadar kızıyorsun kuzüm.. 4 Etem yavaş sesle: — Bizim arkadaş şoför efendi, biraz mercimeği fırına vermek iste- Miş. Karı onu öyle bir terslemiş, öyle bir aersemlemiş ki «kovdurma- dığıma şükret!.» Demiş.. Hatta galiba bir tokat bile yerleştirmiş, Bahçıvan kahkahayı atlı: — Eğer tersliyeceğine odasının anahtarlarını verseydi, bizim Lüt efendi, şimdi bize tepeden bakardı. «Muhacir karısı» filân diye çekiş- tirmezdi. k Uşak ilâve elti: Vi — Eh.. Hanımlarla iş pişirmek kolay değil.. Aşçı Mehmed ajğta, dedi ki: Benim nasihatım ölsun. Eğer burada rahat rahat oturmak isti- pde cir karısının yüzüne gülün! O. P a kızı Fahriye ve Ahmed kızı Fatma|zim hiç bir rolümüz yoktur. Buyu- 4 w 4 Birincikânun PAZAR 1938 ANKETİMİZ KADINLAR ve ERKEKLER Aman tasrih edeyim, mühimdir ha! Yani, erkek, manen güzel kadınlar- dan daha ziyade hoşlanır! İnsan evlenirken değil, evlendikten sonra biribirini anlarlar HAL. eli Odamn biraz daha dumanlanmış| hayası, camların rengini de bulandı- rıyor, düşünüyorum ! Daha doğrusu düşünmek rum; Avrupada vaziyet.. Nafile!. Korsika ve İtalya.. Oda gürültü! Çin.... Şü mahud masal! Karısını öldüren adam.. Bir zavallı deli!.. Ve, hiçbir mevzu üzerinde dura- miyorum, kafam çok dağınık, çok karışık... Asım İsmet Kültür içeriye girdi, selâm verdi. Her zamanki gibi neş'i Koltuğunun altında kitap- lar var. Bulmuştum: — Tam zamanında geldin, dedim, şöyle oturmaz misin? — Kahve mi, çay mı, ne istemsin?, Kitapları koltuğunun alunda, el leri pardesüsünün — cebinde olduğu halde oturdu. — Haşrola - dedi - birşey mi var? — Evet, dedim, anket.. Baksana yerimden kımıldıyacak vaziyette de- izilim, Ağır bir meskenet manto gibi sırtıma düştü ve anlaşılmaz bir kafa donukluğu içindeyim, Hazır ayağı- ma gelmişken... Hemen gülerek ayağa istedi: — Yok, yok.. üç aene evvel bana yaptığınız oyunu bilirsiniz. Ayol, ev- de gırtlak gırtlağa geldik.. Güya ko- nuşuyorduk. Halbuki urkadaşlar an- ket yapıyorlarmış.. — Canım, dedim, bu defa — böyle olmiyacak. iyle rahat olur.. Al, suallere bal Verdiğim sual listesine bakınca; istiyo- B. Asım Kültür — Sakın - dedi - sakin!.. Bunlar hep tehlikeli #ualler. Evdekilere bir türlü, eşe dosta başka - türlü, üzun uzun derd anlak., Asım Kültür, israrıma dayanama- 'dı. Ben soruyordum, o cevap veriyor- du. Fakat ikide bir, bemen kalemi kapıyor; — Aman - diyordu. - Sil gu cüm. leyi.. Sil, çünkü, muhacirin başına iş çıkarırsın... Asım, kendisinden bahsederken.. «Muhacir» diye könuşur.. — » Arada bir de; — Yahu - diye ilâve ediyordu - bu mevza iki cepheli — yakalanabilir.. Fakat nemc lâzım, Maamafih, sana şunu söyliyeyim: Bülün verilecek cevaplarda yalan bulunacak. Hepsi elestiki, basma ka- hp olacak.. Çünkü, <Mamur olamı hanede evlâdüayal vars.. İşte konuşmalarımız: — Kadını düşüren haller nelerdir?. — Her ferd, kadın olsun erkek ol- un bulunduğu sosyal durümün icap ve kaidelerine uymak zorluğunda. dır. Yani ferdin bir sosyal valörü var- dır. Bu valörü mul (detçe akranı arasında saygıya lâyık- tar. Bu valörleri muhafaza için gere- ken bareketlerde bulunmadığı veya se de para zorla kendisine iade edil-Jaksi harekette bulunduğu zaman ait miştir. Memurlar, bankadan çıkar -|dereceye düşer, Düşüren şeyleri de ken adamcağızın şöyle söylediğini |herkes bilir.. Malüm şeylerdir, ma- duymuşlardır: lüm!, «— Bu işi ben anlıyamadım.. Fa-| —— Erkeği sinirlendiren nasıl bir kat her halde bu müdür dürüst bir|kadındır? Erkekler nasıl bir kadın. adam değil!» — Devamı 9 ncu ahifede — kalkmak etmek istemiştir. Ziyaretçi hiç aldırmadan, göz kırp- mış ve : — Haydi canım -demiştir- siz be- ni ne zannediyorsunuz? Ben bu ka- dar toy değilim... Müdürünüze mı vafık bir teklif yaptım.. Kabul e Simdi vaadimi yerine getiriyorum. Ben dürüst bir adamım. Anlaşıldı mı) Talili adam, piyangodan tesadi fen kazandığı paranın 300 bin fra: kını, müdüre vermekte ısrar etm ve küçülten bütün işleri züne kapılmış, bütün istediklerini yapıyor. Etem başını salladı: — Doğru, doğru... Görseniz kaltağın dalkavukluklarını.. <Aman haz nım efendi rahatsiz olacak! Aman bir yastık koyalım! Aman dizinin örtüsü! Aman ıhlamur! Aman illei!» Sahte! Vallahi sahte! Ben böy. le kadınlardan korkarım. Bu kadar fazla çırpınmanın sonu hayırlı de- ine aldı. Bir dediği iki olmuyor. Hanım efendi, onun sö- iildir. Bahçıvan sordu: — Niçin âaz para m alıyor? Elbette çırpmacak! Eleğii se yeridir. Hepsi gülmeğe başladılar: Etem devam etti; $ — Ne dediğimi anlamıyorsunuz? Ya bu kadın hakikaten görmüş, geçirmiş bir kadındır; bir maksadla bunları yapıyor, Yahud da Alluh bilir süprüntünün biridir; bir meymenetsizliktir işliyecek.. Bahçıvan karısı tevekkülle: — Allahüğlem! Dedi. — Haydi çocuklar artık yatalım... Yarın hanım çok erken — kalka. cak.. — Doğru, gene karının icadı. Küçük bey geliyor diye yirmi tane mavi ortanca saksısı almamı tenbih etti. Adnan beyin pencerelerinin altına konacakmış. Uşaklar, birer birer çıktılar. Bahçeden geçerken, Naciyenin odasine da Jâmba yandığını gördüler. Etem, şoförün kolunu dürttü: — Şat, bak!.. Aydınlık var... Galiba seni bekliyor. — Ne alay edip duruyorsun?.. Yüz verirse sen de can atarsin... Uşak, alayla: * « — Devam edecek —. 6 , ayağını üp-