SAHİFE 5 Çıldıran Dünya Yazan: ANTONİ E. ZİSKA Çeviren: ASIM KÜLTÜR Şankayda yarış sahasına i En nihayet cehennemden kurtulmuştuk. Askert bir kamyon bizi şehre götür- dü. Evvelce şarkın en lüks bir oteli olan Aston Hause oteline yerleşti gün dünyanın en büyük barına malik olmakla iftihar eden Tiffindeki Avru- pa serkiline gittim. Birkaç saat önce bulunduğum şehir- de ölüler pencerelere takılmışlar rü: gârla sallanıyorlardı. Şimdi, çok giyinmiş rağayölerin İngiliz buhranına #it münakaşaları dinliyordum. Bun. lar aralarında japonyanın Harbin Tsien « Tsini işgal edeceğe üsir bah- se girişiyorlardı. Bir Ilokantaya girdik. Dostlarım burada ne yinirse ve ne kadar ir- S0 yinsin daima ayni paranın tediye- Binin adet olduğunu söylediler. Lo - kantanın açılan geniş kapısından nehri görmek mümkündü. Hankov . dan ölüleri taşıyan bu nehirdi. Bu - gün üzerinde mavi - sarı - kırmızı Çin cumhuriyeti bayrağını taşıyan (l rengine bo) romüarkörler dolaşıyor. dü. Şankaya sağ ve salim gelmek bizim için ne büyük bir talih eseri idi. Bu - rada emrimizde s: ve her türlü konforu havi odalar vardı. Ya daha dün şahit olduğumuz kor. Burada, şehrin büyük caddelerinde, yanın bütün büyük — şehirlerinde olduğu gibi büyük bankalar, güzel ve büyük mağazalar görünüyordu. U- zuktan işlerine ahenk vermek için a- la-oe-la-ce dedikleri işitili - yordu. Zarif otomobiller arasında mahira- ne geçen ağır yüklü koliler görünüyor- dü. Karşıda, nehir üzerinde büyük yel. ken kayıkları yavaşça geçiyor ve u- zaktan büyük haçlara benziyorlardı. Yünden pantalon ınlar, raktan çocukların arkalarında Bvyıyuata Çin cehenneminden bin kilometre uzakta bulunan Şankayda büsbütün başka bir hayat vardır. Fakat yemek- ten, herşeye rağmten, zevk almıyor dum. Bana verilen hiçbir şeyi istemiyorum, bu hal İse Şankaydı şlarımı — hayrette — birakiyor. ur bana Avrupa harflerinin Çi- ithal edildiğini ve bu yüzden hükümetinin okuma yazma bilmiyen. lerinin sayısını azaltacağını söylüyor- v. Çünkü şimdiye kadar Çinde oku- ma yazma bilenlerin sayısı yüzde iki- dir. Bundan.başka Çin hükümetinin, halkın kuş kafeslerile sokaklarda do- laşmasın! menettiğini de anlatıyorlar. taşı) Çinliler ötedenberi daima sevdikleri kuşlarla birlikte sokağa çıkmak ade.- tindedirler. Çay ziyafetlerine kafes. lerile birlikte gider ve sokaklarda ka- fes içinde kuşlarile dolaşmakla kı; metli kuşlarını gelen geçeni ne arzederlermiş. Buadet ise bu asıra) uygun gelmiyor; onun için menedil . miştir. unu da öğrendim ki rupalılarla ticari münasebata giri - yor ve doğrudan doğruy Amerikadan makineler &. larmış. Bundan ötürü yüzde kırk, hattâ altmış kârla iş 3upul ko- nisyoncular birer birer ortadan kalk- maktadırlar, Bunlar da aon zamanlar- da, bunun neticesi olarak, — fiatleri indirmeğe başlıyorlar. Çin hükümeti, halkın doğrudan doğruya alışyerişinden memleket eko- nomisinin müteessir olmu vıJır Ö, halkı veti arttık. endüstiri mqıw jnin mümkün olacağına kani bulunuyor. Almanya ve Fena zaman, fena işler. Harthehina » törile yaptığım bir konuşma esnasın- da, Şankayda elli, Pekinde altmış ga-|) zetenin çıkmakta olduğunu öğrendim. Fakat Şankayda çıkan bütün yevmi gasetelerin traj yekünü altmış geçmektedir. Her valinin gazeteler ü. zerinde şiddetli bir sangörü vardır. Ekseriya da öna Cellad dâ yardım e- der. Hoşa gitmiyen bir neşriyat kar- şısında gazeteye o kadar şiddetli bir ceza verir ki bunun karşısında mu - harririn ve neye ait olursa olaun şah- si kanaati izhar etmesine imkân yok. tur. Bu süretle istenilmiyen hava veya huber dalgalarının gazetede yer tutmasıma fırsat verilmiyor. Bi rayı bir at| vvs gazetesi direk-|y bini | dinledim. Türk kadını Ehedi Atanın sevindirebilir? Büyük — Kurtarıcısını kaybeden Türk milleti, için için, dinmeyen bir rapla, kimsesizlerin yüreğine sinen darla ağladı, inledi, Yüksek eserlerini ve varlığını bin- ı lerce ağız ve kalem söy tarca külek dinledi. Fukat hepsi de Onun yaratıcı kuv-|* vetini tam manasile ifade edemedi. Aczinden coştu, bağırdı tekrar tek. Dünya dünya rar söyledi, ağladı. olalı böyle acı matem görmedi. Teki mutludur ki, insan fevkine çıkan Ulu Atanın — inkılâbi her gün, daha kavvetli olarak parlı- yacaktı cak, bülbüller ötecek, güller aça- caktır. Türk milletinin daima ileriye bakan asil çehresinde daima gökyü zünün akal bulunacak istikbalin ye güne politikası olarak — kaldırdığı Onun yolunu daima aydın- latacaktır. | İnsanlığını, varlığını, şerefini, hak- -| kımı tanıttığı, Türk kadınının | daima Ona doğru dönecek, )_unıı Onun nuru ile dolu, ayacak ve' Onun bahşettiği nimatleri muhafaza için doğuracak evlâdlarmı — irfan ocaklarına ve hayata verirken, dai- ma Onu hatırlıyacaktı. Nakleden: H l rs | IVâlâ - Nurettin LA Eski nazırlardan merhum Bahri paşanın zevcesi Bedia hanım efen- di ile Naciye hanım, Başbaşa yemek yiyorlardı. Gayet temiz giyinmiş, terbiyeli bir uşak, gümüş ve billür taktmlariyle dolu olan büfenin önün de divan duruyordu. İki kadın nadiren konuşuyorlardı. Redia hanım efendi arada sırada bir söz söylüyor, Naciye ise, ancak nezaketinin icap ettirdiği kısa cümlelerle cevap veriyordu. Yemek sonuna vardığı sırada, Na: e, uşağa seslendi: — EBtem, hanım efendinin ilâcı küçük salonda kaldı. Oradan alıp 1h- lamuru ile boraber getir. ı — Başüstüne efendim. V Bedia hanım efendi, kendisine böyle itina edildiğinden dolayı mem- nun, tebessüm etti. Ve gene sükün ortalığı kapladı. Fakat bu sossizlik, teeasür alâmeti değildi. Denebilir j kadın, önlerinde yapılan manzaranın güzelliğini fazla sözlerle ihlâl etmemek ere susuyorlardı. Sofradan kalkınca, bi Yorulmak bilmiyen bir ihtimamla, Naciye uzun, hasır k balkona çıktılar. işkemlenin üstündeki yastıkları düzeltti. Bedia hanım efendinin ayaklarına sır- malı bir örtü örttü. Uşağın Hindi Çinf tepsisi içinde getirdiği ihlamur fincanına iki şeker attı. Birkaç katre ilâç damlattı. İhtiyar kadının ba- şı altındaki yastıkları tekrar düzeltti ve yavaş yavaş, altın bir kaşıkla karıştırdıktan sonra fincanı — Teşekkür ederim, N ile, Bedia hanıma uzattı. siyeciğim ! Şimdiye kadar sensiz nasıl yaşı |bası İsmet nönünün ayni yolda vere- ARRYA n|teği hak ve saadetlere emin olarak Güneş doğacak, bahar ola- ':' 1,Rizeli Mehmet oğlu Ali zorla kaçır. (ANADOLU) Kimse tugyanın kurbanı olan yüz milyon Çinliden bahsetmiyor, iki yüz şeizin adı samı bile bir defa n, anılmıyor. Şankaydan geçerek Tien den maruf bir tüccar bana: — O, hastalıkla dolu n gittiniz? Farzedelim caktır. yâ seninle e çürte, elini, uhite neden zacağınız ma. akat on — şişi bahsı girelim & söylediğiniz bu facia'ardan ötürü ne kimseden bir sempss/mektubu cak ve ne de bu bedbahtlara yardım edilecektir. içinde Pariste maruf baylar Manneranın "Jon beş senedenberi hayvanat üzi deki tetkiklerinde en yakın arkadaşı olarak kullandığı Fatus lerde olan ala maddi Avrupa Ş ndaki boğulmuştur. 'am nam maymun keçe ölmüştür. - |terbiye görmü bu hayvanın *|İgaybubeti fen âleminde büyük - bir zıya olarak telâkki edilmiştir. Çünkü doktor Mannera bu maymun üzerin- de yürüttüğü mütalealarla hayvanat ilmi âleminde mühim neticeler al- mıştir, Bir fen adamının Amerikanın en korkunç ormanlarına kadar sokulup böyle bir hayvan yakalaması ve onu hiç usanmadan on beş sene gibi u - zun bir müddet evinde tutması ve o- bir arkadaş seviyesine çıkacak kadar terbiye etmesi ender tesadüf r hâdiselerdendir. profesörü Kelerin «Terbi in zekâsı nami al- ği bir eserde, doktor Manneranın mütâlealarını esax ola- rak ele aldığı gihi mavmun Fatusün zekâsından sitavisle bahsetmektedir. fanana nek vakın ölan maymanların ekâaı hakikaten sayanı hayrettir. Nitekim maymunlar. İpodromlar- da ve Muzikhollerde şayamı takdir bir sabır ve tahammülle ve çok teh- n her hangi bir yerinde iki İnsanın ölümü ona vız Bu tüccardan sonra karşılaştığım birçok münevverler bana ayni — şeyi lediler. Şüphesiz, Çinde ikamet eden Çin- liler ellerinden geleni yapmışlar, ura. arında iane toplamışlar, açlara yar- dim kamisyonu kurmuşlardır. Fakat bütün bunları bir gizli maksatla yap- mışlardır. Bunda asla Çinlileri kurtar gaye edinmemişlerdir. Bindiğimiz ta; nu di. Fakat ilâ k oray götürmel koşmak için değil, Pekine gitme —Arkası var— için, ruhunu nasıl durmaktadırlar. Maymun, on bir on iki yaşlarında bir çocuk boyunda, ve elinde baston Cevriye !. Uyum Atamızın, Türk kadınına — tüken- itimadı, SAYgRılmaz sevgisi var- dı. Bu imanladır ki, T! anasını var etti. Türk anaları da Ata'nın yüksek yık şerefli evlâdlarile, her rdiği haklara lâyık oldukla- Tn göstererek şükran ve nimet borç- larını ödiyeceklerdir. Türk milletinin ikinci kudret S sırtında frak olarak ilk defa sahneye ürk milletinin | yuy, zaman herkes hayret içinde kalmıştır. Halbuki biraz sonra; ay- ni hayvan, kıyafet d yüksek b fendi gibi seyircileri se- lâmlamış, elindeki bastonu da büyük bir zekâ ile kullanmıştır. Maymun daha uzun zaman fen adamlarınıl;, harekete getirmi iştirmeden li ba- gözlerimizi yakan acı gö kurutalım. Cen daha faydalı istikbal için iy yet için daha şerefli, ahım. Türk kızlarına sağl, bütün kıymet hazinelerin çıktır. Türk kadını çalışarak, faziletkâr olarak, evlâd yetiştirerek Yüce Atâ- mün ruhunü şadetmelidir. Kız kaçırma Urla k ahilinde Derehamit çiftliğinde Kara- acak İbrahim kızı 16 yaşında A; sının Kızılbahçe nahiyesi Hasta maymuna tedavi tatbik miğ ve zabitaca yakalanmıştır. ediliyor yabildim diye şaşıyorum. Ah, ne demeğe sana bu kadar geç rastla - dim t 1... Gençtiniz, sıhhattaydını — Daha evvel bana i e ki gibi yalnız da değildi- Merhüum zevciniz hayatta olduğu niz.. — Hakkını nasıl ödiyeceğimi bilmem. Sayende rahat ediyorum, Be- nim gibi bir kadına en büyük nimet senin nevinden bir arkadaş bul- maktır. Konuşmak istemedğim zaman halimden anlıyorsun, susuyor- sun; neşeli olursam, derhal neşemi artıracak sözler söylüyorsun. Bil- mem ki âcaba mekteplerde sana diplomatlık mı öğrettiler. — Hanım efendiciğim! Affedersiniz amma, yamılıyorsunuz. Bu su- retle hareketim diplomatlık değil, size karşı olan hürmet ve muhab- betimden ılen geliy — Naci, z kerre dedim ki, benimle bu kadar teklifli ko- nuşma.. Biraz daha samimi ol... İki senedenberi geceli gündüzlü be- raberiz.. «anne> mübahi Eğer hissime uyan size çoktan demekliğim lâzımgelir. Fakat hakikatte dostluk şerefinizle bir cariyenizden başka bir şoy değilim. Düşününüz ki, çocukken al- dığım terbiye neticesi mevki içtimat farkını daima gözetmek mecbu- riyetindeyim. — Fark dediğin nedir?.. Ben zenginsem, sen de muhaceret dolayı- siyle parasız kalmış, fakat hakikatte çok asil bir ailenin kızısın. Genç kadın, bu sözlere cevap vermedi. Lâfı değiştirip: — Biraz -dâha ıhlamur ister misiniz? Diye sordu. — KHayır; teşekkür ederim.. Bu akşam erken yatacağım. . Aldığım iyi haber âd nirlerimi gevşetti, N: Kuzüm şu el çantamı verir misin?.. Oğlum Adnandan gelen telgrafı bir daha akuyayım, likeli numaralarla halkı eğlendirip|, , Küçük bir tebessümle bu derunt 1 Birincikânun PERŞEMBE 1938 Maymunun zekâsı Çok kibar ve nazik olan zavallı güzel Fatu öldü O, çatalla yemek yir, sigara içe.r, ağzını yıkardı.. Maymunlarınzeîı,hm;r yüksektir Biçare Fatu onların en güzidelerindendi May munlar bütün şeraitine riayet etmek şartiyle ordu. Medeni bir insan gibi çiyordu. Musikiyi şevkle din- Bu zeki hayvan bununla da kal mamıştır. Az zaman en büyük şöhreti kaztı küminin Yohono namındaki bir maymun, herkesin alâkasını Kal etmiştir. Onün için yapılan yük afişlerde m. bir ki ne içinde gösteriliyordu. )» kütüphanede mevcud kitapların ba- zılarında Bihner ve Dorvin'in Hegel isimleri büyük harflerle yazılı idi. Maymun Yohona âlim bir insan gi-|yini bi kitabını açıyor, tam bir ciddiyetle mütalea eder gibi gurunu_vnr.iıı Maymun Yı sonra - Pariste ış alan Bar- diğer iş - sir hareketi talebesinin kola; inı veya ikinci bir de termek külfetine düşmediğini yretle görüyordu. Nit beş yaşına girdiği zaman ellerini kir. letmemek için çatalsız vemek - bile yordu hetten korkuyordu: Acaba, Fatu öbür vahşi ; larda müşahede edildiği gibi şına girdiği zaman vahşileş ıl ? Yalnız Memer bir — ti« hayvan- kat Fatu on iki yaş amumi yaziyotinde şüphe ü- en ufak bir hareket gö- diği gibi kavrayış kabiliyeti bir derece daha yükseldi. Ni- im daha düşünceli hareket edi « ordu. Ciddiyetini daha iyi muhafa- ha muvaffak Konsulun mar mırı)nrdn ılu Fakat maymun prens Şarl nan rekoru namiyle bile dı, Prens süratle nun sahneye çıkmasiyle kı Şarl bisiklete binmek koşmaktan başka yerde koşarak arka ve bırakılan | bir kadeh şampanyay e& alâka- dar olatı cambazların mütefennin adamların, maymun hakkında yürüt stifade ahlâk ve terbiyo tel- affak olmuşlar, at bu hususta fen adamları ara en büyük mu kıiyeti dok- Memera göstermiştir. Çünkü onİğ gından Ummurmt neşriyat ve'yası işleri müdürü HAMDİ NÜSHET lardan ede- ÇANÇAR İDAREHANESİ İz ikinci Beyler - sokak C. Halk Partisi binası içinde Telgraf: İzmir — ANADOLU EFON Posta kutücan :406| beş senedenberi genç ) başladığı Fa öyle ir ki bugünkü gaybu- bütün ye etmeğe ısu, terbiyo heti yalnız Memerayı fen âlemini teessür içinde tır. Fatu senelerdenberi hiç farkı olmuıyan hareketlerin mali meharetle Yyapıyordu. Ki kendine giyinip soyunuyordu mek masasına ev halkı İle bera aturuvordu ve bir aalon a: ği 1500, Altı aylığı 800 Kuruştur. ancı memleketler İçin senelik abone.ücreti 27 liradır, ünü geçmiş nüshalar 25 kuruştur.| ANADOLÜ MATBAASINDA BASILMIŞTIR Bedia hanım efendi, altın göz! şu satırları yüksek esesle okumağa başladı: «Bu yaz sanatoryumu terketlmeme doktor-müsaade etti. Çarşamba- ya geliyorum, Muhabbetler.» Adnan Neşeyle gözleri pırıldıyor, nikbinliği son haddini buluyordu.. nelik sevincini arkadaşma tekrar izah etmek İstedi hlıyamazsın; çünkü anne değilsin, yavracuğum. Adnae Şip geri döneceğini katiyen ummazdım. Bu menhus hasta. lığı üstünden büsbütün atması bile yüzde doksan iyileşmiş olacak ki, doktorlar buralara kadar gelmesine müsaade ediyorlar. Tasavvur edemezsin, bu bir anne için ne büyük saadettir! Bilhassa benim gibi, tek oğlundan başka kimsesi olmıyan için. Adnanı tektar görmek, yavruma kavuşmak. Onu yanımda mütemadiyen bulundur. mak, ne bahtiyarlıktır! Çocuğum benim için yegâne gayedir. — Anlıyorum, anlıyorum, hanım efendi. — Düşün ana ayol!. yaşında, genç, Annesi ol- duüğüm için bunları &ö; rüm Zannetemi ikat vallahi... Hem zengin, Yalnız babasından beş yüz bin lira miras yidi. Allah ona me- sud olması için her şeyi ihsan etmiş, böyle bir delikanlının genç yaşın. da ölmesi feci değil midir? Eğer Adnan iyileşmeseydi, adaleti mutla- kadan şüphe edilirdi Genç kadın, hi mutlaka» terkibini işii bakışında bir husumet görüldü. Fal An. ini belli etmeden bu sözleri dinliyordu. <Adaleti ği anda, gayri ihtiyari irkildi, kaşları çatıldı, , bu hal, br saniye bile sürmedi. 'anını yendi 'Tebossümü biraz lükaydane, biraz da mocburi nezaket icabı İdi. — Devam edecek —