veTveyAaN T SAHİFE 7 e , n _—d.. T gRananla Atatürkün dünya- ANE e . B ya verdiği misal YAZAN: Muhittin Birgen Hitler Almanyasının en salâhiyet- tar sahifesi olan Völkacher Beo - bachter (Fölkişer Beobahter) gaze- tesi Atatürkün ölümü münasebetile| 'Türk milletine Almanyanın taziye-| —| n lerini beyan cedereken şu - satırları| Karaca Haşan — Aspaza ile geçen yazıyor: aşk saatlerinden başka — o gece olup &.. Gazi, 918 de mağlüp edilmiş|bitenleri hiç heyecan göstermeden an- milletler arasında, azimle herşeyin|'âtıyor, İnce Ali ise onu büyük bir iktiham edileceğini gösteren ilk dev-|Merak ve imrenişle dinliyordu. let reisi olmuştu.> Karacanin — ötedenberi gördükleri <1933 senesinde Hitler, Türkiye|”e duyduklari kurnazlıklarına bir ta- Büyük Millet Meclisi haticiye encü-|ne-daha ilâve edilmişti. İnce Ali bun- meninin reisi ile konuştuğu sıralar-|ları levent arkadaşlarına herkesten da, Atatürkün elde ettiği zaferin|Önce anlatacağı için ayrı bir sevinç vaktile nasyonal izmin mu <| Ve gurur düyuyordu. $ zaffer olacağı hakkındaki kendi i-| Sabah olduğu zaman artık Midilli manına kuvvet vermiş ve Türkiye-|kıyılarını uzakta bırakmışlardı. Dağ- nirt, hürriyet mücadelesinin onunllar, boz renkte ve ince bir sis içinde gözlerinde parlak bir örnek teşkil et-|belli belirsiz görünüyordu. miş ölduğunu sö; pti Doğudu ise Anadolu ıyıları, güne- Gerek kü ve teşkilât bakımın-|şin altın sarısı ışıkları altında yemye- dan, gerek disiplin ve millet kuvve-İşil ve tertemiz onlara gülümseyor gi ti itibarile, dünyanın en büyük bir|biydi. milletinin Führeri Atatürke - karşı| Aspazya bütün gece uyumamıştı. beslediği hayranlığı, — hakikaten|Gözlerini yumuyor, Karaca Hasanın 1933 te yukandaki şekilde açıkça| güzel, dinç ve yiğit varlığını kendi ha- ve samimiyetle ifade etmişti. Al -|yalinde kat kat büyütüyor, büyük bir man gazetesinin bu hâdiseyi bugün|sandetle gülümsüyor, ellerini göksü - bize hatırlatması bizim için çık kıy-İnün üstünde kenetliyerek — kendisin! metli bir hatırlama oldu. Yorulmak delikanlının kolları arasına bıraktığı BTETSERTİBETT bilmiyen bir gayret ve tükenmek bilmiyen bir azimle Alman milletini uyandırmiş, ayaklandırmış ve siya- set sahasında muzafferiyetten mu- zafferiyete sevk etmiş olan Führer «Ben Atatürkün verdiği misali| kendime örnek ittihaz ettim.> der- #e'biz bunu Atatürkün ne çapta bir millet adamı oduğunu gösteren en| yüksek bir şehadet sözü olarak te - lâkki etmekte elbette haklı oluruz. Takriben bir asırdanberi bu memle- ket, biz Türkler, Avrupanın Almı ya gibi yükselmiş memleketlerini kendimizi de öylece yükseltmek için örnek ittihaz etmiş bulunuyoruz. Buna mükabil, hiç bir. zaman bir Avrupalı çıkıp ta eBen Türkiyeyi kendime örnek ittihaz ettim.» de ' /memiş ve maalesef, biz garp millet-! lerince yirminçi asır hayatı h—kımm-ı dan örnek - olabilecek hiç bi r sey *wermiş veye göslermiş değiklik. Bü- yük Alman inkılâpçısının vaktile |kabildir. Silâksız Türk milletini; müu| söyemiş olduğu sözleri ilk defa gör- dük ki Almanyanın büyük hareketi-, ni yapan insan da Atatürkün hare- kelinden ilham almış ve onda ken- in imtiseal ecilecek bir misal! görmüştür. İşte, Atatürk böyle bir insandı! Hitlere, mücadelesinde kuvvet ve- ren neydi Bu suale en iyi cevabı ancak Füh- Ter verebilir. Fakat, biz de tahmin suüretile şunları anlıyabiliriz: Atatürk en fena zamanda hare- kete geçti. Bu, öyle kimsede ümid bırakmıyan bir zamandı ki en cesur, zamanların tadını arıyordu. Güneş doğduktan sonra her günkü glerine başlıymcaktı. Su almak için bahçeye kulübenin ba. şına gitti. Oraya bakınca gözleri me- rakla açıldı. Kuyunun kapağını gece kendi eliy. le kapamıştı. İp onun içine sarkıltılmıştı. Halbu- ki şimdi kenarda idi ve ucunda kova yoktu. — Kovayı çalmışlar!.. Dedi. Lâkin kenarda bir bıçak gürdü. Onu eline aldı. Sapına yakından olduğu için, ayni zamanda hemen harekete geçti. - Kısa bir mücadele devrinden son y ra Atatürk ispat etti ki, bir milletin kalbindeki esrarlı duygular harekete getirildiği zaman, en ümidsiz bir de- de, en delice hedeflere varmak, zaffer bir dünya karşısında silâhlan- darıp mücadeleye sevk etmek, Yok jolmuş bir orduyu yeniden meydane getirip muharebe kazanmak belki, tabii hakle bir muhaldi. Fakat, Ata- türk, millet içine daldı, ona hararet! ve heyecan verdi ve yalnız bu hara- ret ve heyecanla, muhalin mümkün olduğunu ispat etti. Atatürkün yaptığı şeye bir isim vermeği düşünmiyelim. Yalmz - şu- pu tesbit edelim ki, herkesin delice hareket diye tavsif ettiği hareketile en akıllı bir millet ve halk adamı ol- duğunu göstermiştir. Uzun zaman Hitlere de ayni şeyi bakar bakmaz tahıdı: — Ahı. Karaca Hasanın biçafı, ki- Kuyunun içine doğru iyilerek bak. tı. Kova orada idi ve suy | — Yoksa kuyuya gizlenmek İken ip koptu da içine di dürmu? . * « Bü düşüncesini çabuk savdı | —— Bu olamaz. O zaman kuyunun kapağını kaptlı bulurdum. Onun açık bulunması çıkıp gittiğini anlatıyor. Bıçağı koynuna koy Şimdi onu Karaca Hasandan kopan bir parça gil ve sevimli bulu - »yordu. Kaç defa ondan bir 'temeyi düşünmüştü de bir türlü cesu- ret edememişti. İşte Allah onun gön. lüne göre iş rıyordu. Karaca Ha- san bunun gibi bıçakların pek çoğunu ibulabilirdi. Halbuki Karaca Hasan bu — biçağı 4 is-| onun ümduğundan daha çok seviyor. | *ra bir aralık kürekleri bırakmışlırdı. Güzel bir rüzgârla yelkeni şişird'kleri gisin rahat rahat gidiyorlardı. Etleri boş kaldığı samanlarda Adet olduğu gibi elini beline attı, Bıçağının sapını aradı. Fakat bulamadı. Yamına, ku- n içine, onun saklanması kal her yerine aat yoktu. Neden sonra kuşağını saracağı « ayunun yanına biraktığını — Acıdım.. Ya kaşbolursal.ı Dedi. Sonra kendisini avuttu. — Nedeh kaybolsun? Has#pa önu'bu lur ve saklar. Sefer dönüşü uğradığım İzaman ikisini birden atırım. Bakalım reise bu işi nesıl açabileceğim ve o ne cevap verecek? Burasımı merak ediyordu. | Atmaca Kanos adasınım cenup bur. nunu döndüğü zaman oldukça — sert bir lados vardı. Güneş gökyüzünün te- (Posine gelmek üzereydi. ir mil kadar önde giden küçük ka- yık birdenbire yelkeni mayna ederek dümen suyuna döndü. Sonrâ yelkeni €n cür'tkâr insanlar bile o karanlık| söylediler.- Fransa -politikasının İs-| 4 Onu, yedi yıl önce ilk levent ya - bir çekişte hisa etti ve provasını (At günlerden sonra bol güneşli bir ba- har gelebileceğini ümid edemiyorlar- dı. Fakat, Atatürk ümid etti; sade ümidle kalmadı: Neticeye inandı vejalelade bir deli telâkki etmişlerdi.|cu il: etrafında herkese ümid verdi, inan- ma kuvveti verdi. O, biliyordu ki,|ratları'da ayni fikir beslediler. Fakat,|yen bir herşeyi yapacak olan millettir. Mil-|Hitler neticede muzaffer oldu ve is-|'uyor letin işi anlaması, kalbini kuvvetlen- dirip ileri atılması lâzımdı. Bunun için işe evvelâ milleti uyandırmakla| başladı ve o zamanlar vakit çok dari panyadaki bütün şatolarını yıkmak üzere mücadeleye girişmiş olan Füh- reri Fransız matbuatı, uzun zaman, zildiği zamön Kaya Rela vermişti. Çok güzel bir çeliktendi. Kıyırınca u- pi bir araya geleb Nitekim, Almanyanın sosyal demok-|Kıldığı zaman ise yı tediklerini tekmil yaptı. İşte Atatürkün dünyaya verdi; misal bu idi. «Son Postadan» ” Umumt harpte Amerika entelicens servisi: 2 1 * 3 . — Anlamıyorum. -dedi- ifadenizi acalp gibi görüyorum. Madâm ki is- tiyorsun, git, fakat dikkatli ol. Çün- kü yalnız kendi hayatınla değli, be- nim hayatım ve aşkımla da - oynıya- gaksın.. İ Piyetro sevgilisini teskin maksa. diyle: — Hiç bir tehlike —mevcut - değil -dedi- bilhasaa şimdi şüpheyi davet edecek ve tehlike doğürabilecek hiç bir hâdise mevcut değildir, binaena- yh merak etme. Biraz sonra Emilya sevgilisini öp- tü ve ayrıldı. Piyetronun otelde beklediğiği Dr. Klausa söylemek içap ediyordu. E- . gelağğinet n era B O D —) İROMANIİ ık, kan ve de — Yazan: (Tomas Conson) — Amerika entelicens servis kumandanı 23 - & çıkararak gene dümdüz o- araca Hasan onun kaybolmaması için çeliğin sapa yakın olan yerine ken di adımı yazdırımı Gece olup bitenleri anlattıktan son- Fakat odasının kapısını açar aç- maz beklemediği bir manzara ile karşılaştı. Bütün çekmeceler, valizle ri açılmış, elbiseleri darmadağın ol- müş, yatağının altı Üstüne gelmişti. — Acaba ne oldu? Diye düşündü. Taharriyatı kim yaptı? Emilya bir koltuğa karinakarışık olmuş oturdu. — ve olan — esyasım yerlerine yerleştirmeğe basladı. — Acaba kim?., Diye düşünmeğe milya doktora gitti. Fakat acaip bir başladı. vaziyetle karşılaştı. Doktor genç ka- dını 2 saatten fazla salonda beklet- tirdi ve sonra, o satte kendisini ka- bul etmiyeceğini, ertesi gün saat 10 da bekliyeceği haberini yolladı. Emilya. müteeasir olarak ayrıldı, doğruca otele gitti ve derhal Piyetro- nun odasına çıktı. Piyetroyu orada bulacağını zanne diyordu. Bulamayınca telâşa düştü. Garsonlardan sordu ve Piyetronun | Acaba Alman casus teşkilütma İmensup arkadaşları ondandan mı ler ve bu işi yapmışlar- . Odasında tahârriyat iyaptırılacak kadar süpheyi davet e- den. sebenler ne İdi he Yöokaa.. Doktor Klaus taharriyata imkân vermek icin mi onu muavene- hanede bu kadar bekletmisti? Vey İhud diğer düşman teşkilâtina men sap casuslar mı bunu vapmışlardı bundan bir saat evvel çıktığı haberi-|Fakat on ni aldı. Bu , hâdise — Emilyada bir hayret uyandırdı. Odasına çekil- di ve Piyetroyu ne kadar geç gelirse gelsin, beklemeğe karar verdi. — bu nazikâne ziyareti dehşetli | Her Ikisi de muhtemeld |Emilvanın şünheyi d gak h bir geyi yoktu onun için de tahar- riyat kendisini korkutmamıştı. #ekietekdiei . Si !rr.ucn)':a çevirerek bütün hzyle gel |reke başladı. Ayni zamanda İnce Ali — Düşman va; Demek istediği ani nkü eşer düşman onun Üstüne gel memiş olsaydı yerinde duracak, sade- ce mendilini sallamakla kalacaktı. — Reis, işaret veriyorlar.. Kaya reis canlı bir kaya gibi doğ - ruldu: — Ey... Dilerim ki şu (Katalan) de nilen heriflerdir. Elbet onları hakla- rız. Herkes yetine.. Haydi!... Türk gemisi hızını azalttı. Çünkü herşeyden önce kayıktakileri almak,; kayığı yedeğe bağlamak, düşmanı da iyice görmek ve kuvvetini anlamak ge. rekti. İnde Ali 'ile arkadaşı güverteye çık- tılar. İnce Ali haber veriyordu: — Kocaman bir gemi.. Bizden üç. dört misli büyük.. Dosdoğru buraya| geliyor. — Bizi gördü mü? — Görse bile balıkçı sanmıştır. Çünkü hızım artırmadı. — Peki.. Haydi yerinize.. İkisi de geminin provasına doğru uzaklaştılar. Toplar doldurulmuştu. Yalnız fitüleri ateşlemek kalmıştı. Bütün leventler yahn kılıç idiler. Hat- tâ bir kısımının ellerinde oklar, cirit- ler, balta ve topuzlar görülüyordu. Henüz kayığı yedeğe almışlardı ki düşman gemisi meydana çıktı. Bu, sahiden, karaya yakın koyu renkte, yüksek bordalh, bol yelkenli kocaman bir İspanyol (gali) si idi. (Korşir) denilen güvertesi - yarı çıplak ve yabın kılınç savaşçılarla sı- kı sıkıya dolu idi. Provaya doğru her iki farafta yapılmış olan ve birer harp kulesini &ndıran (Rambâta) larda en a2 otuz kişi vardı. Halbuki buraları ancak ön ayak uzunluğunda ve dört ayak genişliğindeydi Bunların önün- de ve altında prova toplarının kor - 'kunç namluları birer ejderha gözü gi- Provanın ucu ise sip - şekllde- uzanıyordu. Orada İdemirden ve sivri bir mahmaüz vardı ki 1 (Atmdeca) gibi küçük gemilerin bor- dolarına şöyle hızhea dayanırsa deler ve parçalardı. Hepsin'n “üstünde ve dahu göride geminin yüksek kıç kasarası görünü- yordu. Orada daha düzgün kılıklı ve bir kısmı zırhlı korsanlar bulunuyor- du, (Korsir)in altından ve iki tarafın. dan otuz altışar çift kürek çıkıyor ve topaçları aşağı alındığı 'İçin palaları havaya 'kalkımş bir halde duruyordu. Çünkü rüzgür güzeldi. Acele işleri de olmadığı anı rdu. Korsan ge grandi direğin- deki bayrağı herkesten önce Karaca Hasan gördü ve reise dönerek seslen- di: — Onlar.. Katalan korsanla: Bayrak sahiden kırmızıydı ve onun üstünde kara renkte kafası ile onun altında çapraz -olarak kol kemikleri- nin resmi bulunuyordu. Kaya Rel — Gözümüzü açmak gerek... Pek zorlu gemileri var.. Allah vere de baş. | vi ka bir eşi de olmasa.. Dedi.. Ayni zamanda dümende du- ran Ka Musaya dönerek emir ver. di: — Dümen suyuna dönülecek. Dikkat.. | Kasaranın güverte tarafındaki kori ) İkincileşrin PAZAR Kurtarıcıya en büyük bir şü ran delili Esere devam etmektir Le journal'de Saint - Brice yazıyor: «Bir milletin kurtarıcısına verebile- tir. Bunun için de istihlâf Baft şartlar içinde vuku bulması lâ- zımdır. Ananelerden istifade etmiyen dik- tatörlükler için bu mazik bir iştir; Ve Şefin etrafında yetişmiş ekipin ni ile bu müşkül ortadan kalka- bilir. Pilsudaki'nin ölümünden Bonra Polonyada vaki olan buydu; General İsmet İnönünün şahsında Kemal Ata- türkün halefini ittifakla selümlamış olan Büyük Millet Meclisinin tarihi karariyle ayni şey tekrarlanmıştır. Facisnın heyecanı içinde vukua ge- len nizam toplanması rekabet ve tef. rika namına kalmış olabilen ve varsa hepaine sükütu empoze etmiştir. Can- landırıcının. vermiş olduğu impulslon kuvveti onun yerine en liyaketli varı. datı getirmekle hatırasına JIk hizmet te bulunmuştur. (OMuharrir, İsmet İnönünün tercü. meihali hakkında mâlümet verdikten sonra devam ediyor:) Harp meydanında galip geldikten sonra , B. Loyid Corcun diplomatik sahada istikameti almasına mâni ol- mak Jâzımdı. Ba Lozari konferansıdir. Bu konferane iki devrede sekiz uy de- vam etimiştir. İsmet İngilizleri Türk rösansını kabule mecbur etti. Başvekillik Gazi- nin iş ortağı olmıya Lozanın galibin- den daha lâyik kim vardı? 1928 ten 1987 ye kadar, İsmet İnönü, bu vazi- feyi hemen fasılasız ştir. Bu demektir ki Kemalin tazarladığı bü- tün büyük reformlar yorulmak bil . İmez ekipin Şefi tarafından tahakkuk ettirilmiştir; bunca cefa çektikten sonra bu şeref onun hakkıdır. Yüratıcı haşmadan sonra İstik - rar işini yapmak n gelmemiş midir? Ve bu misyon için ondan daha liyakatli hiç kimse yoktur.> ——— kuluğuna dayanarak bağırdı: — İbrahiml, — Buyur Reix.. — Dümen suyuna dönüyoruz. Mayna yelken .... Dikkat!.. Leventlerden yeni yazılmış olanlar arkadaşlarına sordular: — Kaçıyor muyuz? Eskilerden biri yüksek sesle azar. ladı: -- Konuşmak yok Rels yapacağını bil Korsan gemisinin güvertesinde se- li bir kaynaşma oldu. İşaretler yı pildi ve bağırmalar duyuldü. Ayni za- manda küreklerin havaya kalkmış o. an palaları birbirinin ardından deni- te daldı. Düzenli bir şekilde, bir ak- babanın kocaman kenatları gibi girip şıkmağa başladı. — Devam edecek — vazifesinde ifa € Siz karışmayın. Emilya karıştırılmış olan odasının/ &ında bulunduğu sırada doktordan du ve ona içiriyordu. Maksadı Piyet- içinde saatlerce kaldı ve oturmuş ol- bir telefon almış ve derhal giyinerekroyu sarhoş etmekti. duğu koltukta düşüne düşüne bekle- di. Odayı o vaziyette Piyetroya gös- termek istiyordu. Fakat Piyetro görünmüyordu. E- milya üç sapt bekledi. Bundan son- ra dohşeti bir telâş içinde kıvranma- ğ:l başladı. Piyetro ne omuştu? Rei- sin yanma gidince acaba onu yak Tamışlar mı j etelden çıkmış, ilk tesadüf ettiği tak- siye binerek doktor Klausun evine gitmişti. Bu iş o kadar hesaplı ol muştu ki Emilya ancak Piyetro dok- ftorun evine vardıktan sonra muaye- nehaneden salıverilmişti. /"Doktor, Piyetroyu her zamanki gibi büyük bir nezaketle karşıadı. Piyetro da güyet tabil çok İiçti. Fakat muayyen hadde vardığı zaman durdu. Çünkü biraz daha deyamı takdirinde sarhoş olacağı muhakkak- tı. Halbuki o, sarhoşluktan kaçıyor du. Doktor ise ısrar ediyordu. Netice- ? Yoksa büsbütün mü|Ve yazmakta olduğu bir mektubu|de Piyetroyu sarhoş edeyim derken Öh!llrmuşlerdı? Heyecanından bo - |bitirinceye kadar beklemesini rica | kendisinde sarhoşluk asarı görünme- Bulmak üzere idi. Odası dar gelmeğeletti. Mektuptan sonra derhal hınıhî'iı başladı. başlamıştı.. Kalkıp otelin salonuna Kitmeğe mecbur kaldı deye nazır kapuya kadar gidip ba- kıyordu. Sinir, telâş ve heycan ka- Mişti.. — Allahım -diyordu- ya başına bir felâket gelmiş ise... Ya öldürül. Müş ise... Bu düşünce aklına geldikçe kafa- anın içi dehşetli surette sarsılıyor- dü.. t | Hakikaten bü arada Piyetro'ne ol müustu? Hâdisatın cereyanından anlaşıldı.. ğına göre Piyetro, Emilyanın oda- edecek ve relsin yanına beraber gi- Bir çeyrek saat sonra doktor Klaus ve Piyetro bir taksiye binmiş Madri. yapmıstı? fasını, ruh? haletini karmakarışık et-|din merkez- yollarını 'boylamışlardı.” Kilç Valansiyaya — vardıkları- za- man doktor Klaus saatine baktı ve: — Randevü mahalline gitmeden evvel gu birahaneye oturalım ve bir kaç tane atalım. Dedi. Piyetroyu caddenin köşesinde du- ran bir birahaneye soktu. “Fakat yemeğe başladıkları zaman | Piyetro doktorun maksadını derhıli aalmiyü, Dahtar acele sorle içiyor. Bu seter Piyetro fırsattan İstifa. Arasıra cad-|deceklerdi. Nitekim de böyle oldu.|de etti ve doktorun ağrından istedik. lerini kapabilmek başladı. Piyetro bu işi becermek için fazla zorluk çekmedi. Çünkü tam keyfe gelmiş olan doktor, mütemadiyen içiyordu ve Piyetronun içip içmedi- iğini kontrol bile etmiyordu. Nihayet doktor yalnız içmeğe başlad Bu arada konuşmaları da gittikçe daba alâkalı bir şekil almıştı. Dok- tor, içkinin verdiği neşe İle durma- dun, teşvik görmeden mütemadiyen ağzı çeşme gibi akıyordu K — Devam edesek-. için — çalışmağa