' İVRAMAZ ' 4 |:nKRALARı Macar hikâyesi İki artist JSozef Bükeffi Çeviren: F. Zahir Törümküney yirmi dört yaşında idi. Taşra| —Bu resmi, büyük yıldıza eski tiyatrolarında küçük roller yapan He-İgünlerin tatlı hatıralarını canlandır. len İse yirmisinde ancak vardı. He-İmak için takdim ettiğimi söylemeni- len'in bütün arzusu büyük ve meşhur|zi rica ederim, dedi. bir tüyatro yıldızı olmaktı. Rejö, ya-| Hizmetçi kız, bir iki dakika aanra vaş, yavaş muhitinde tanınmağa baş-|elinde resimle geri döndü. Çerçeveyi Tamış bir ressamdı. Bilhassi portrele-Juzatarak soğuk bir sesle söyledi: vi çok beğeniliyordu. Şehrin, aşağı| —Büyük yıldız, teşekkür ediyor-i yukarı bütün ileri gelenlerinin por-İlar. Evde vesmi asacak yer bulunma- trelerini yapmıştı. Herkes — Rejö'nün|dığından lude ediyorlar. fatidatlı bir genç olduğundan mütte-| — Rejö, ummadığı bu hakaret karşı. fikti. sında beyninden vurulmuşa — döndü. Helen, henüz tiyatro hayatında bir| Sendeliyerek evi terketti. muvaffakiyet gösterememişti. Fakat , fevkalâde güzel olduğunu bildiği için| — Resaam cenubi Amerikaya — gitti. parlak bir istikbale kavuşacağı günün| Helen, Budapeşte'deki hayatına pek yakın olduğuna inanıyordu. Re.|vam ediyordu. Artık biribirlerini dü- jö, genç kızın bir pörtresini yaptı. Be-|şünmüyorlardı. İkisi de geçmiş gün- lediye salonlarında açılan resim ser-|leri unutmuşlardı. gisinde teşhir edilen bu portre, He-, len'in güzelliği hakkında etrafa bir fi.Jçinde büyük bir şöhret yaptı. Yüzler- kir verdi. Kızın, güzel olduğunu bü-jJce genç ve güzel kadın ona resimle- tün şehir biliyordu. Ancak bu derece,|rini ısmarladılar. Dehşetli para ka. ince ve cazibeli bir güzelliğe sahip bu-|Jzend. Bunu rağmen hesubını bilerek londuğunu şimdiye kadar kimse anlı-|yaşadı. Kırk yuşına geldiği vakit, ha-| yamamıştı. Bu portre Helen için ümit|ürı aayılır zengin adamlar arasına kn-; edilmedik bir reklâm oldu. Çalıştığı,rıştı. Fakat, cenubi Amerikadan ça- tiyatronun rejisörü bile bayretler i-|buk usandı. Momleket hasretiyle yu. çinde kaldı. Bir akşam kulüpte tiyat-İnip tutuşuyordu. To müdüriyle konuşurlarken rejisör: —Helen'in, bu kadar güzel bir kız| — Güzel bir ilkbahar günü, şık ve ol olduğunu iki senedir anlıyamamıştım. gün bir adam ak, cebinde bir kaç Ressamın yüksek sanatı, bizim göre- Yüz bin dolarla Budapeste'ye döndü. mediğimiz bir çok mühim noktaları Şehrin en kibar muhitinde büyük bir bulup çıkarmış. Ne olurdu, bu kızin Villa satın aldı. Gayet güzel — döşedi. güzelliği kadar tiyatro sanatına da is. Villanın geniş salonlaından birini a. tidadı olsaydı. O, zaman Macar tiyat- telye haline koydu. Rudapeşte'de pa- ro âleminin iftihar edeceği yıldızlar Fâ kazanmak için çalışmıyacaktı. İh- garecesine yükselirdi. itiyacı yoktu. Zevki ve sanatı uğruna, Tiyatro müdürü gözlüğünü düzelt - Arzu ettiği kimselerin resimlerini ya- ti. Rejiaörün. yüzüne dikkatle baktı. Pâcaktı. Fakat, bu düşüncesi iflâs et. j Ciddat bir favırla fikrini söy! ti. OGazetecilerin- elinden ynkıımı, — —Bence bu kızın tiyatro tına Kurtaraı bi AÂmerika'da bü. karşı kabiliyeti vardiır. Kendisine bi- Yük muvaffakiyetler eldü eden Macar raz ehemmiyetli roller vererek yetişti. Fessamı hakkında her gün sütun, dı. Cen (ANADOLU) Z Hocanın evi Nasraddın Hoca merhumun otur- duğu ev gayet-harap bir' halde imiş. Hocanım dostları, — Canım hocs - demişler - şu-evi- ni biraz tamir ettirsene!. Bu gidiş- le bir gün başına yıkılacak! Hoca gülmüş: — Daha iyi ya - damiş -ev yıkılır- sa ben de kurtulurum. ögezermr ” e 9 İknciteşrin ÇARŞAMBA 1938 Ren -Tuna kanalı Almanyanın Balkanlar ve Orta Avrupa faaliyeti Bulgaristana yapılan iktısadi teklif! Sofya hükümeti, Alman tekliflerini derhal kabul etmek Diğer dost ilâve etmiş: — Be hocam bu kışın yağmurları istemiyor ve bazı mahzurlar «Timesden:» üzerinde düşünüyor e. |e kızmış: Rejö, Amerika'da kısa bir zaman (- |NiZ- sizi çok rahatsız edecek islanacaksı-| — Alman İktısad nazırı Dr. Funk nız. Hoca buna da şü cevabi vermiş. Sofyaya yaptığı son ziyarette Bul- — Yağmurun hiç ehemmiyeti yok.'gar, hükümetine, iki memleketin Ben yağmurlu havayı çok severim.'arasındaki siyasi ve iktısadi müna- Şemsiyeyi açtın mi ne yağmur olur, şebat bakımından çok mühim görü- 'ne birşey; gel keyfim gel! nen bazı tekliflerde bulundu. Bu tek- Diğer bir dosta: | lifler, ayni zamanda yeni Almanya- — Hocam - demiş - bugün senin| pın Tuna ve Balkan devletlerine kar- ev bir tarafa meyletmiş. Bu kiş mut- İN TEğe Ca ev bir tarafa meletmiş. Bu kış mut- L;:ş:;:, m';?u:&yrış laka yıkılır. Hoca bu defa fena hal-İFunk bu teklifler üzerinde kendisi — Be müslüman - deniş - herkes işememiş ve bunları mütekasinlara senin söylediğini söyler. Fakat hiçbiri harakmıştır. niz, «hocam paran var mış demezsi.| — Almanyanın teklifine göre Bul- Bu yiran ev ne iletamir olur? ' » çistan 12 sene müddetle, tütün. Hiç olmazan on lira lâzımdır. Ben de kububat, üzüm ve diğer _,',,y"h,' ise on para yok. Bu kadar üç beş ku- J.muz vesaire gibi mallarının bütün ruşum varsa da önümüzde Ramazan | rice sevkettiği miktarmı Alman- ayı geliyor. Mübarek ay masratlı v ee LA A 12 B aydır. Lâfla olmaz, para İster. böellk 'dere bekftnda. siütinkür kal Camimi hocam : sen merak etme, , L üzere maktu - bir fiyat tesbit| Almanyanın Bulgaristana, aldık- evlenenle ev yaptırana yardım eden | edilecektir. larına mukabil verdiği bu mallarla çok olürmüş. Diğer taraftan Almanya aldığı bu| göndereceği fen adamlarının ücret- isinin — tecrübesini bun- zirai malların bedelini gerek her cins|leri de on iki senelik müddet için dan otuz sene evvel yapmıştım. Bir harp malzemesi, makine ve diğer bir|evvelden tesbit olunacaktır. taraftan birşey görmedim. Nihayet çok sınat mamulâtla, gerek Bulga- PÇ* büyük bir plân edeği satip namusumla isin içinden ristanın nafla ve ziraat işlerini iler-| — Flânm bu kadar geniş olması Bul: ş di jgar hükümet adamlarında ve bu iş- çıktım. Şimdiye kadar ev yaptırma- letmek, araziyi sulamak ve pamuk j ). tuğrnalin' Silektidek Hükâ'Tle be: #ğım için bunun teerübesini yapma- zeriyatını inkişaf ettirmek için ihti-İyaber endişe de uyandırmıştır. dim. Yardım eden olur mu, olmaz yacı olan mütehassıs, mühendis ve| — Avusturyanın ve Südet arazisi- mi, pek iyi bilmiyorum. nin ilhakından beri Almanya Bul- — Sen müsterih ol, hocam, hiç sı- garistanın ihracat maddelerinin yüz- kılma. Hele bir tamire başla! Göre- de ellisini almaktadır. Bundan bas- ceksin ki yardım için birçokları mü- ka, Almanya Bulgaristana onun is- racaat edecektir. tediği sürat ve miktarda malzeme Nihayet hoca, ertesi gün bir usta iverebilecek tek sınai devlettir. Çün- getirir. Tamirin keşfin! yaptırır | ğ , kü Çekoslovak silâh sanayiinin istik- 'Tam dökuz yüz elli kuruş. — Ne glufsa ölsün-onu-da:ben mi K ise henüz belli değildir. İtalya- makinist göndererek ödiyecektir. KŞÜ ü ö bi n lll le mehtap olürsü zevke doyum ol mıyor. Böyle olduğunu bileydim ön- ceden evin Üstünü açtırırdım. Karısı cevap verir: — Aman hocam bu yazın kışı da Kiş gelince Kalimiz nice olur? Sofyadan bir manzara Olur ki, on iki senelik- müddet |bittikten sonra Almanya bu muka« veleyi yenilemek için Bulgaristanın daha az lehinde olan şeraiti ileri sü- rer. O zaman Bulgar müstahsilleri ve ihracatçıları bugün kendilerina açık olan pazarları da kaybedebilir. ler. Çünkü bugün açık olan pazarlar © zaman başkaları ile mukavele im- zalamış bulunacaklardır. Bilhassa bu yaz vukua gelen bir hâdise Bulgar — iktısatçılarım ciddt |bir düşünceye sevketmiştir. Bundan bir kaç ay evvel Bulgar meyvecileri İngiltereden, çok kârlı bir fiyatla çix lek siparişi almaya müvaffak olmuş« lardı. Fakat bu muvaffakıyetleri çok vzun sürmedi. Çünkü; — Almanlar biraz sonra Londra piyasasına külli. Zavallı hocanın elinde ge dört yüz rilmelidir. tun yazılar çıkıyordu. - Budapeştenin kuruşu varmış.. Geriye kalan beş düşüneceğim. İnın bu anda başkasına satabileceği ha Xi tli miktarda çilek döktül — Ya kim düşünecek kocaciğim. fazla eilâh imalâti yoktur. İngiltere| (ç'm ı tarda çilek döktüler, hem Helen, bugünden sonra kendisine Monden tabakasına mensup kadınlar yüz elli kuruşu nerede bulsun? Dü- verilmeğe başlanan değerli rollerde âkin halinde Rejö'nün atelyesine ko- şünür, taşınır, hatırına hiç y gel- — Evi tamir et, yardım eden çok olur, diyenler düşünsün. hiç beklenmedik bir tarzda muvaffak $üyorlardı.. Meşhur reasanı Rejö'ye mez, Yalnız aziz doatlarının bir tav-| — Hocam bâyle şey mi olur?. Hiç oluyordu. Artık küçük şehrin, biricik Portre yaptırmak salgın bir moda ha-İsiyesi gelir: ,İnBan gşunun bunun sözü ile hareket tiyatrosunda baş rolleri oynamağa İNi almıştı. Ev yaptırana — yardım eden çok;eder mi, senin aklın yak mu? başlamıştı. Kız, bütün bu — muvaffakiyetlerini Rojö'ye borçlu olduğunu — biliyordu. Aralarında derin ve samimi bir aşk doğdu. Helenin portresi vessamın atelye - sinin duvarında asılı duruyordu. Rejö bü reszmi satmaâmağa karar vermişti. Kız, kendi portresini kendi odasının duavinda görmek istediğini — söyliye- rek resmi vermesini ressamdan birçok defxlar yalvardı. Rejö, buna şiddetle itiraz etti: —İmkânı yok sevgilim, dedi. Res- mi sanâ veremem. Çünkü; bu resim senin olmakla beraber behim yarattı- gım bir eserdir. Bundan ayrılamam. Kız, kendisine ait olan bu resmi ressamın elinden — kurtaramıyacağını klı kesti. Bu sevdadan vaz geçti. Helen, Budapeşte'nin büyük tiyat- rolarından biri tarafından angaje &- sdildi. Budapeşte halkının çılgınca al. kışları arasında oyunlarına devam &- diyordu. Hayattaki en büyük arzusu omuştu. Şimdi, Budapeşte'nin büyük ve tanınmış bir tiyatro yıldızıydı. Aradan seneler geçti. Rejâ de Ru- dapeşte'ye yerleşti. Her yerde, kızın is- Mi etrafında yapılan reklamlarla kar. gılaşıyordu. Bir çok oyunlarımı seyretti. Kızın, müthiş inkişafını gözleriyle gördü. Hayran kaldı. Biraz da gürür duyi yordu. Öyle ya, Helen'in bugünki mevkie yükaelmesinde kondisinin de mühim bir hissesi vardı. Helen, belki de onu unutmuştu artık. Bunu düşü- nünce kalbine ince bir sızı saplandı. ğını hiaae! Atelyesindeki portre ha- tırına geldi. Onu kıza hediye etmeğe karar yerdi. Ziyaret etmek üzere tiyatroya git- ti. Kabul olunmadı. Evine iki defa den rica etti. Henüz kat! şeklini alma-|dan, boyaları kazımağa mahsus sivri büş vurdu. Birinci defasında büyük yıldızın banyoda olduğunu söylediler; İkinci defasında da, başı çok ağrıdı- dandan yatakta olduğunu bildirdiler. Üçüneü gidişinde portreyi de beraber Rötürdü. Kapıyı açan hizmetel kıza: resmin! bir defacık olsun göremedi. ——Ş_ımdiyı kadar yaptığım portre. müştü. 1 Rejö'nün avdetini Helen-de duydu. İsmi etrafında yapılan dedi koduları alâkayla dinledi. Merak etti. Ressamı görmek için atelyesine gitti. | Ressam, Budapeşte — tiyatrolarının tanınmış yıldızını soğuk bir nezaket. le kurşıladı. Helen bü kabül - tarzına hayret etti. O, bu buluşmayı büsbütün başka türlü tahayyül etmişti. Rejö, kibar ve alâkasız bir tavırla ski sevgilisini selâmladı : —Beni aramak lütfunda - buundu- ğunuza çok minnettarım. , Emirlerini- zi sorabilir miyim? Helen, şaşırdı. O, karşısında siyah saçlı, derin bakışlı eski çılgın aşıkını bulacağını sanmıştı. Yi sene evvel olduğu gibi, gene bu erkeğin dizlerine kapanarak göz yaşları arasında elle- rini öpeceğini ve kulaklarına bitmez, tükenmez aşk nameleri — fısıldıyaca -| n ummuştu. Halbuki; bu adam şim- di ona karşı tamamiyle bir yabancı tavrı takımıyordu. Kadınlık gürürünü kurtarmak için ziyaretinin hakiki se- bebini gizledi: —Sizden bir portremi ricaya geldim, dedi, Rejö, tek gözlüğünü düzeltti. Sa -| in ve tabil bir sesle cavap verdi: —Hay, hay. Yalnız, istiyeceğim c ret biraz fazla gelmezse? Yıldız kaşlarını çattı: —Paranın ehemmiyeti yok. Bunun izerinde konuşmağa değmez. Elverir ki; resim istediğim gibi olsun. Ressam, tasavyur edilemiyecek ka- dar yüksek bir para söyledi. — Yıldız. hayretinden dodu - kaldı. Fakat, belli etmedi. yapmanızı Portreye başlandı. Resmin yapıkdı- ih müddet zarfında mazlden hiç bah. setmediler. Rejö, portre tamamlanın- caya kadar hiç bakmâmasını Helen'- mış hatlar üzerinde yapıjacak het hangi bir tenkidin kendisini şaşırta- bileceğini söyledi. Helen, atelyeye tam dört hafta de- vam etti. Bu zaman içindö, — Yapmlan — Vaktile seni alırken de şunu, bunu dinlemiştim ve herkes, böyle demişti: Evlenen kimseye — yardım eden çok olür. — E, evlenirken bir taraftan yal dim görmedin mi?.. Mutlaka — gür- müşsündür. — Evet mübarek eşeği sattıktan sonra yardımı gördüm. — Bu sefer ne yanacaksın? — Alan ölursa karıcığım bu sefer seni satacağını, olurmuş. — Birinciyi tecrübe — yapmıştık. Ne olursa olsun ikinciyi de bir tec- rübe edelim. Der ve işe başlar. Elinde mevcud olan dört yüz kuruşu — sarfettikten sonra on parası kalmayınca sirt üstü yatar. Fihakika evin mülüm bir kıs- mı tamir edilir amma üstü açık ka- hır. Hoca yatağa girdiği zaman yıl- dızları sayarak ve karısına: " — Karıcığım - der - açık havada tmak ne kadar iyi birşey imiş.. He- n ELMELERA i vzie l dakelelke Ressam, işi biter bitmez sehpam Ü- zerini kalın bir örtü İle kapatıyordu. Büyük yıldız, yapılan resminin fev- kalâde bir şey olacağtını biliyorda. Bu itibarla bir an evvel bitmesini sahır- sızlıkla bekliyordu. O zaman belki; ba- rışacaklardı. Rejö, gene senelerle evvel olduğu gi- bi dizlerine kapanacak, öna nihayet.| siz aşkından tatlı sesiyle uzun, uzun bahsedecekti. Ressam, büyük bir güyretle çalışı. yordu. Hayatmda şimdire kadar hi bir işe bu kadar kendini vermemişti. En büyük esrini meydana zetirmek üzere olduğunu hissediyorda. — Beşinci haftanın aonunda resim ti. Rejö, elindeki fırçayı fırlattı. Yıl. dıza döndü: N3 —Tamam, dedi. Arfık görebilirsi. niz. Helen, heyecanla yerinden fırladı. Koştu. Portrenin karşısına geçti. Bir Tanda hiddetten kıp kırmızı kesilili. Boğuk bir sesle haykırdı: t —Bu en büyük alçaklıktır! En çir- kin yalancılıktır! Ben bu kadar yaş- h değilim!.. Ba resimde Kadın cazi.| Nasıl oldu da şimdi besinden eşer yok!. Tarlihe tekkklük? Sohpanm yanındaki küçük —masa- Bir küç gün sonra, sahneye her çı. s.G. lerin hiç birinde, modele bu kadar ga-, en samimi bir eseridir. Büyük yıldız asabi buhranlar geçi- riyordu. Öfkeyle, selâm bile verme- den atelyeyi terketti. ve gitemli bir mektubun sonunda por- treyi almıyacağını ve beş para tedi etmiyeceğini bildiriyordu. Budapeşte'de açılan, son bahar ve- Re- mrsergisinin birin mükâfatını i8 kazandı. «Büyük yıldız » isimli portresi, mü. tehassıslar tarafından derin bir hay- ret ve takdirle karşılandı. jüri heyeli #enelerdenberi açılan resim sergileri- nin hiç birinde bu kaday sanatkârane yapılmış bir — tablo görmediklerini Müttefikan beyan ettiler. Budapeste'nin mühtelif sınıflarına mensaup halk kütleleri portredeki ka- dim Lanıdılar, Her kes biribirine soruyordu : kadar biçağı kavradı. Kolünü kaldırdı. Res. mi parçalıyacaktı. " Ressam, çevik bir hareketla kadı. yan -bileğini yakaladı, Elinden bıçağı def oldu. — ltı. Sakin bir sesle söyledi: | — Büyük yıldı alışmış olan Helen, seyircilerin alay. M arık yıldızı sön- kışında çılgın alkışlarla karşılanmağa ' b bağırışmalarına ve ıslıklarına he | ile Fransa ise kendi silâhlarımı ço- galtmakla meşgüldürler. Bu şerait dahilinde Bulgar hükü- (et adamlarının, memleketlerinde yetişen zirat mahsulâta mukabil Al- manyanın onlara silâh ve harp mal- zemesi vermek teklifini memnuni- yetle kabul etmeleri pek tabiidir. Fakat teklifler umumi olarak gözden geçirildiği zaman Bulgaris- tan ihtiyatlı hareket etmek lüzumu- nu hissediyor. Meselâ, Bulgaristanın iktısadi işlerde salâhiyetli kimseleri | «Klering memleketleri» denilen yer- lere yaptıkları -ihracattan İbuğdayı istisna etmişlerdir. | Bu isim verilen memleketlere Al mu ve |tkları ticaret ve takas işlerini tam bir kontrol altında bulkunduran mem leketlerdir. Bunların siyaseti köylü |bir milletten buğday almak ve bunu tır. Meselâ Bulgaristan Almanyaya 1937 de 20 bin ton buğday satmış- bır, fakat bu, tekrar edilecek bir alış veriş değildir. Bugün Bulgar b için de bir serbest döviz malıdır. Hal- büki, Almanyanın teklif ettiği son laşma kabul edilirse Bulgaristan n fazla buğdayını ayni muka- vele esasları dahilinde oraya satma- mecbur olacaktır. Büyük tehlikeler var Diğer taraftan Bulgarlar Alman teklifini hiç bir ihtiyat kaydına lü- jZum görmeden kabul etmenin çok büyük tehlikeleri olduğunu da düşü- nüyorlar, Bulgaristan - totaliter idareli bir —Yahu, ne kadar da yaşlanmış? | memleket değildir. Bunun için, ik- bunu tısad erkânı, bu; lavdan baska di; ihracat maddeleri için bile on iki se nelik bir maktu fiyat tesbiti şimdi den kabil olur mu - ve kabil olursaa doğru mudür, değil midir, diye dü #ünüyorlar. Bundan başka, ihracat maddele .İrinin bugün için hakimiyetini başka | erler çıkmıştı sının eline vermenin doğru olmya İçağını gözden uzak tutmuyorlar. B GİĞKL ü sDul a ğdayı Almanya|miyle kabul edecektir. de Bulgarların rekabet edemiyeceği kadar ucuz bir fiyatla. Ren - Tuna kanalı Diğer taraftan Almanyanın Tu- naya doğru iniş hedefi ile giriştikleri iktisadi siyaset hazırlıkları devam bediyor. Dr. Şahtın çizdiği dört sene- |lik program takip olunmaktadır. |Son olarak bitirilen orta kanalla ta- mamlanacak büyük bir kanal siste- mmi ile Ren, mayn ve Tunayı biribi- rine bağlama faaliyeti ilerliyor. Bu plânın Tuna ve Balkan mem- leketlerinden gelecek. ithalât malla- Ti için büyük bir merkez haline ge- tirilmesi ile alâkası vardir ve bu mer- kez ihtimal ki Viyanada kurulacak. tır. dik kalmadım. Bu resim, hayatımın| manya gibi, başka milletlerle yap- , Alman plâmna göre, Balkan ve |Tuna memleketlerinden ithal edilen İmallar bu merkezde ikiye ayrilacak ve bunların biri Almanyanın dahili istihlâkine sarfedilecek, diğeri ise Lehistana ve Baltık memleketlerine Ertesi günü ressama yazdığı üzün serbest dövizli memleketlere satmak-'tekrar ihraç edilecektir. Bu' plânların vüsati - Bulgarista- nn ve diğer — Balkan devletlerinin alâkasını celbetmeden kalamaz. Fa- kat, bu demek değildir ki Köseiva- nof hükümeti Funk plânını tama- kis, gö- rtünüyor ki, Bulgarlar silâh mukabi- HEnde ham madde vermeyi kabul et- mekle beraber, memleketlerinin Al- manyanın iktisadi, hattâ siyasi bir vassah haline gelmiyeceğine emin olmadıkça daha ileri gitmiyecekler- |dir. Bunun için, Almanya ile büyük |Britanya arasındaki münasebatın da ne şekil alacağını bekliyorlar. İngiliz hükümetinin Bulgarista- na 9 milyon isterlinlik bir istikraz vermek üzere müzakerelere girişti- ine dair Londrada çıkan haberlerin doğru olmadığı anlaşılmıştır. Geçen sün Bulgar mebusan meclisi Fran- w, Almar « ve Lehistana silâh şi- >ariş edildiğine dair olan takrirleri süzakerk etmistir. Bondan evvel de bu gibi müzakerelerden sonra "ransa veya İngilterenin Bulgaris ana istikraz vereceklerine dair ha- Bunların yenbamdan çıktığı Alman zannedilmekte- MKi A < a