1 İkinet T Âskerlik: rin SALI 1985 TAYYARE HARBİ OLACAKTIR Tayyarenin yeni harplerde —mü- him bir silâh olüp olamıyacağı uzun münakaşalara mevzu tedir. Umumi kanaat rak tayyarenin mühim bir ha hi olmadığını iddia edenler arası meşhur İngiliz siyasisi V çilin bir yazısını İspa arelerin mühim r- ü Bugün, meşhur Fransız lerinden A, T" ç dan dönüşünde yazdığı bir de bunun aksini iddia edi. stever n alı Bazı kimselerde teki rolünden mübalâ, ay 'oru harp e fazla & varılıyor,, Gi u. nu söyliyenler, arazi fethedem yorlar, (Araziyi fethetmiyor amma, tahrip ediyor, sili or!) Tay yareyi yeni harp silâhları arasında üçüncü, hatta dördüncü dereceye diriyorlar. Bu iddiada bulunanlar bazı siy st kifiselerdir ve bunu bir parti mak- sadı ile yapmaktadırlar. Bu sözlere inanan tayyare işçileri de bu kadar az faydı olan bir silâh İmalinde kırk gsaatten fazla çalışmağa itiraz ediyorlar. İnsan rüya görüyorum geliyor! Bu kimseleri nasıl inand malı ki, eylül sonunda harp pat mıiş olsaydı şehirlerimiz, fabrikaları- mız, yollarımız yeni ordumuzun şesi tamamiyle Alman tay nin eline düşece oMUZ, eski tayyaroleriyle, daha İlk muha- meselâ yeceğini ü- diy © rebelerde mahvolucaklardı. Onun için, yeni tayyarecilik ve harpteki üstün rolü hakkında gözle- rimizi kapayıp kulaklarımızı - tıka- mamız doğrü değildir. Ben bir asker değilim - hiç ol sa şimdiki halde değilim - fakat İs- panyadan geliyorum. Orada iki cepheden cepheye dolaştım. Kastol- lonun cenubuundaki Nulesden, Mot- üm şu ki, tayyarenin bombardımanla: gözlerin harpteki rolünü, nm'tahrip edici tesirini gördü! ni öğreni Bugün, bazı aakeri kimselerin ve gözleri bağlı siyasilerin şimdiden tahmin ettiğim itirazlarına rağmen şunu söylemekte hiç tereddüd et- mem ki, tayyare bugün ilk plânda gelen harp silâhıdır. Bütün diğer si- lâhlardan daha müesssir ve daha korkunçtur. Zira, kendi ateş sahası- nı istediği kadar uzağa götürebilme- sinden başka, diğer silâhlara da göz ve anten hizmetini görür. le Bu silâh ta, en mükemmel hava müdafan teşkilâtı bulunmasına rağ- men, ancak gene kendi cinsinden si-! I&hlarla mağlüp edilebilir. Yani, harp eden bir memleketin, hiç ol- müazsa düşmanınkine müsavi bir ha- va küvveti bulunması lâzımdır. Fransa bu vaziyette mi? Hayır. Hem o kadar geri bir vaziyettedir ki, fabrikalarımızın 45 — saat değil, 90 saat çalışması icap eder. Sekiz bin nüfuslu bir şehrin kırk tayyare tarafından iki dakika zarfın da tamamile tahrip edildiğini, on beş bin nüfuslu diğer bir şehrin elli bom bardıman tayyaresi tarafından ya -| rım saatta ortadan silindiğini gör- memiş; esirlerin maneviyatı bozul- müuş İotuları datoandani. raltrsiyüne “|ki. iki aydanberi devam etmekte o- “şeklide nihayet bulacaktır. ; baren müstakar bir hal alan bir cep- esirlerle görüştüm, sırları-| İtutan «şakuli tekerlek> den ne deh- şet içinde bahsettiklerini işitmemiş olanlar, Barselonanın, Valânsiyanın yeni ve son derece bir hava müda- |faaa teşkilâtları bulunmasına rağ - ekseriya gündüz, hemen he- men her yirmi dört saatta bir nasıl men, | |bombardıman edildiğinden haber -|© |dar olmıyanlar, bir tayyare torpili İnin on deniz torpilinden fazla tah - İribat yaptığını bilmiyenler tayyare- nin 1918 de ne ise hâlâ o old yani yardımcı br keşif kuvveti ola rak kalacağını zannediyorlar Fakat onlara şunu haber verelim F rin piyade kuvvetlerini ancak: pek İnadir meşgul etmektedir. O.da düş- jmanın hemen hemen — tamamiyle terk etmiş olduğu 'yerleri işgal için. Frankonun takip ettiği şekil şu: Düşman mevzilerini günde bir kere topla ve bilhassa tayyare ile tarı - yor. Onun — tayy kuvvetleri de düşmanınkinden tamamile üstün - idür. Maksadı, düşmanı fazla zayıat verdirerek yıpratmak ve kendi asker ancak — iyi bir netice alınacak m ilerini işlerde öne sürmek, | Yıpratma — Tayyare vasıtası ile yıprat — muharebesinin esası 'bü - dur. İspanya hatbi de ihtimal Ki bu| Tam bir muharebe - sayıla ci arpte, pek nadiren elli tay- ç 1 fazla olarak harekete g 1 hava filolarının yaptıkları karşı- sında, müdhiş bir harpte bin tayya relik filoların neler alayca düşünebiliriz. yapabileceğini | Ispanyada şahid olduğum . hâdi- selerden sonra, böyle bir harpte şe-| hirlerimizin, fabrikalarımızın, ordu-| |larımızın ne vaziyete gireceğini gözü mün önüne getirebiliyorum. Harbin daha ilk günlerinden iti- enin ötesinde, hangi tarafın tayya- yesi kuvvetli ise o taraf düşman 'memleketini hâkimiyeti altına ala- caktır. Yarınki kunç bir si ret olacaktır. tün harp, bu gün kor- âh olan tayyareden- iba- Jurnal'den Mektep kitapları | İlk, orta v2 lise kita, ları en iyi şartlar ile Yavuz kitaphane- sinde - satılmak- tadır Öperatör Cemil Oral Memleket hastanesi eski operatörü İzmire avdet etmiş olup her gün| öğleye kadar Gündoğdu Fransız| hastahanesinde öğleden sonra Bi-|| rinci Beylersokağında No. 42 del/ hastalarını kabul eder. Telefon: 2282 — Hastahane Telefon: 2310 — Klinik Telefon: 3350 — Ev. '|raktan b rebesi nasyonalistle-| r Prdir: |dan değişik karakter —) güler. Sert tabini (ANADOLU) Iktisad Üzümcülüğümüz 1929 sene: ağmur felâkelinin bi- ze-bir şey öğretmediğini bu kere daha anladık. ket aayılamıyacak bi n üçle birini ıslattı ve üzümleri- in yüksek evsafımı bozarak, kıy- Mmetten düşmesine sebep oldu. Bir çok müstahsilin bu yıl bu yü zarar gördü; müessif bir vakın halinde karşımızda; İzmir İ sene n cat kontrölürlüğünün, ev- ettiği standart tipi, yeni bir tip yapmak m velce tesbi tirmek v riyetinde kaldığını öğre kü, bunda: a gele serisi islanmış ve rengi üzüml,: bü- Çün- mlerin ek- koyulaşmış iştir. ki, matuf olan bu hareket ğfdan, toprakta Bağdan gelişi güzel ke kül toprağına seril safını düş ih ik aramak ve standardın gü ayuyar mu? ekonomik i- evvelâ ve ıdır. p tevek- eren üzümün ev- anında, şart- zel mak Jina bilmey Standart faaliyeti lardan doöğdnf netii vermekte bulunduğı lüzum görmiyoruz. miz gibi, standart top- şlandı, lüzim geldiğine göre, daha önce lâtımızı a İkti. onunla müvazi yürüyec arak kabul edi, Nasil gülersiniz Gülüş ve karekter Avrupada son zama: rda bazı Ti- ziyonömistler türel lar, öyle zannedildiği gibi insanın vüzüne bakaraktan değil, gülüşünü | dinliyerek ne tabiatta olduğunu söy- demektedirler. - Şimdiye kadar Yu mütühassıslar, sayısız nsan üzerinde tecrüb& yap- mışlar ve nihayet şu neticeye varm: Hah! Hah! diye kalpli ve di ve hareke sam se zan bunlar - olanlar da çı- kar. He! He! diye gülenler lenfavi ve melânkoliktir. Hi! Hi diye gülenler, zayif, ür- kek, çekingen ve kararsız insanlar- dır. Bonlar şurada kullanılmağa, şuna buna hizmet etmeğe çok müstalttir. Çocuklarda böyle güler. Ho Ho diye gülenler ise, cömert, alicenap olar. Hü! Hü! diye gülenlere gelince, buflar insancıldır. İnsanlardan nef- ret edenler, cemiyetten kaçmak ar- zusu gösterenler hep böle güler. Bir de 1662 ge inde Damesen - örelim olanlar Hi! Hi! diyo anlar He! He! diye güler. Lenfaviler Ha! Ha! diye, kanlı canlı olanlar Hot Ho! diye gü- ler. Yukarıda satırları okuyanlar bir kerre gülerek kendisinin ne tabiatte olduğunu anlıyabilirler, Melankolik Kadına hakaret etmiş Karşıyakada Şehid Muhlis soka- kinda Süleyman oğlu Nuri Karataş, iki yıldanberi ikte yaşadığı 40 yaşlarında Na ye hakarel elmiş- ü |dan neşi arşıyaka Şemı'lıle_r. köyünde 'am tesisatlı bahçeve ba; istiyenler okusun Kçignlanın : Şeraiklar İ de altı dönüm kadar saiyah üzüm bağ, altı dönüm kadar muhtelif meyva ağaçları, yirmi dört dö - nüm kadar- sebze yetiştirmeğe gok “elverişli: bir-ikamet edilecek x bayvan; dümı, samanlık; 9 SAA ŞAİ Z z Y AT A tör, yük arabası ve hayvan icarla, almak istiyenler Aydın hattı sey- yar muhabirimiz bay Yusufa mü SAHİFE'İ Garip Güzelliğin vahşi hayvan lar üzeri Bir İngiliz kızı,bu ressan fikir ve şeyler! nde tesiri hususta çok ente- müşahedelerini anlatıyor nın, vaktile bir geyik Londrada Puri Suar gazetesine bil diriliyor: 1922 senesi kânunuevvel aylarında idi. Merkezi Afrikada ilmi tetkikat- ta bulunmak üzere Londradan bir he- yeti seferiye Tanganyikaya mütev cihen hareket etti. Bu sefer heyetine Vateville adlı hem bir ilim adamı, hem de cesur bir avcı riyaset ediyordu. Yirmi yaşların daki güzel kızı Viviyen de beraberdi. Seyahat llk aylarda hem eğlenceli, .İhem de çok faydalı geçiyordu. Güzel Viviyen, — Broceliande ormanlarının sonsuz cazibesini ve o esrarengiz ale- Mi içinde yaşıyan en vahşi hayvanla- rın sıcaklığı gittikçe kendi çocuk var- lğında duyuyor; tablati ve hayvanla- ri Çıldırırcasına seviyordu. Ancak onun babasile ken da bir ihtilâf noktası vardı. Bu nokta, babasının pek zalim bir şekilde vahşi hayvanları avlamasın - ediyordu. göre, in- 1 arasında bir bi l arasın- yeni sanla hi zavnedildiği gibi mühim İlk devirlerde mamen beraber ya nsan ta- niş, beraber e niçin şimdi de bu an kân - dahili laşmıştı. O haldı laşma ve bu uzl. girmiyecekti?. Baba, kızını dinledikçe ona — güler ve fikirlerinin çok güzel, lâkin gayri kabili tatbik olduğunu mütemadiyen anlatırdı. Bir gün bak yi avdan O gün Viviy gel ndinde miş Ve erte le ormana gidememişti. Ancak sabahâ döğrü — Viviyen acı, ae seslerle uyandı. Ve -derhal çadırın- dan dışarıya fırladı. Buradaki manzara hakikaton tüy- ler ürpertici bir vaz Zavalhı baba, zencilerin kolları ar- sında durmadan kan tükürüyor, pa - ram parça olmuş elbiselerinin iç den parça parça oötleri sarkıyordu. Biraz gonra kızının gözyaşları için- de öldü. Onu öldüren genç bir kaplandı. Zenci Xkafilesinden hiçbir. kimse, genç kaplanın pençesi altından Vute. villeyi kurtarmağa cesaret edememiş- ti. İşte bu tarih, güzel Viviyen için bir dönüm noktasıdır. Bundan sönra 9, binbir tehlike ve macera içinde ilim heyetini ormandan çıkarmış, hazırla- dığı raporları Londraya — göndererek oradan yeni emirler beklen Viyiyen, bilamum vahşi hayvanlar hakkında- şu fikirleri dremeyan edi -| yordu: — Hayvanlarla - insa arasında bir anlaşma yapmak lâzım! Emin olu- nuz ki en azgın hayvanlar; sevginin, samimiyetin, ve sıcak bakışların tesi- ri altında birdenbire yumu: kuzu gibi olurlar. Babamın, kollarımın arasında çır - pınan kanlı vücüdunu anarken içim dalma sızlar. Böyle olmakla boraber, kendisini müdafaa eden ve ölmemek, yuvasını yıkmamak, çocuklarını ye- teydi. “Çolunuz! İç » bezden hemen hemen hak avından sonra alınış resmi tim bırakmamak endişesile kanlı bir (mücadeleye giren kaplanı da elbette haklı bülmak vazifemizdir. Esir At te hatırlarsınız! Bu zavalllı adam vah- Jenbire 0: a saldırmak hşi bakışlarla vallı Androclesi omuzlıya hakkak bir ölümden kurtardı. Belki masalıdır, fakat ben bu masalları biz zat hakikat yapmış bir İnsanım. Ben de, cambazhanelerde gördüğünüz kam çı, tokat, demir, ve tekme yoktur. Zaten bu neviden her han; hayvanı size samimiyetle bağlamaz. Belki muvukk ür saman için hays vanları emirlerinize hizmet etlirm ge yarıyan korku âletleri, onları size ebediyen düşman yapar. Ben, böyle geçici tehditlere ehemmiyet vermem Benim, en çak itina ettizim nokta « ların kalbini fethetmektir. Bu feth keyfiyeti zannedildiği gibi İdığı zaman, bi an geldi. O A bir ars- istiyenlere l | Yeter ki, siz karşınızdakini sevmiş izdeki aşk, onun diş bile- melerini lâhzada durdurur! Haya- e tımda öyle azılı hayvanlar içine gir- dim ki, ve samimiyetle bir defa bakmaklığım ra merhametle, sevgi İle, hepsini ( Bizim ee teskine vesile oldu. rafyalar pek resmidir. On- İar, ne Nilden, ne Kongod ne Zam- içbirşey yazmazlar. bu muazzam nehirleri yakı dan görmeli, oralarda aylarca ve larca kal ile nehirleri çevre- ve tetkik ettikten sonra eserler ver - melidir. Beni alâkadar eden şey, hayvanın İkızik bünyesinden ziyade ahlâkıdır. droclesin macerasını elbet-| * şi hayvanların önüne yem olarak atıl-| Ne feci? Zevce ve oğlunu öldürmüş İdama mahküm edildi Katil zevç ve bBaba mah- keme huzurumda Resmini gördüğ Eoldet dir, sabasında bankal dolayı son zamın n ismi isada Tansi ka- hesap işlerinden larda buhran geçle ren bu banka memuru, birk: ç gün eve vel onbuçukta evine gelmiş, onbir ya» şındaki oğlunu &i almağa gön- derdikten gonra karısına dönerek bire denbire onun üzerine tabanca ile ataş etmiştir. Tabancadan çıkan kurşunlardan bi- risi zavallı beynini parçala. mıştır. Lükin Koldobarrier elân kartş nin nefes almakta olduğunu görüne bu defa onun kalbini nişanlamış ateş ederek kadının işini bi- n avdet eden çocuk şiğinde rastlacmiş. . Babası çocuğu yatak odasına gö rmüş: — Annen rahataız ! Sen uyu! Demiş ve biraz sonra da tekrar ta- ncasını çıkarayak bu masum yavs |Jrucuğun da beynini parçalıyarak onu da öldürmüştür. * İkurşunda ölmiyerek; aba, baba! Diye bağırıp uğlamış ve yalvarmış tır. Fakat bunu, babanın ikinci kue & etmiştir. yarı deli herifin muhak&« mesini derhal bitirmiş ve idamınakâ- rar vermiştir. n bu ahlâka ehemmiyet verdim, ve ım ki muvaffak ta oldum! büyüklerimden dinlediğimi npajların hikâyesi, beni çok” — faza nlandırırdı. Onlar, isimlerini ça-- ğırdığı kuşları parmaklarının dibine kadar getirrirler, kendilerile öpüşüp kakuşurladı. Efsanelere inanmak — lâzımgelirse, ATZIN büyük ve en azılı hayvanla« rından Licorn adlı canavarı se zaptedemestli. Onun yamına yaklas şan baba yiğit, o anda ölüme mahküm du, Fakat Licorn yalnız bir insanâ g- hemmiyet verir, ona itaat etmekten. zevk alır dı. Bu , insan bir kadındı ve güzel bir: bakireydi. Belki okuduklarımın, yahut babame A geçirdiğim tehlikeli müşahedeleri: min tesiri altında bulunuyorum, ben en vahşi hayvanları uslandıracak, ve- — Devamı 5 nci Sahifede — Harap olan vagonlardan biri.. Pazar gecesi Karşıyakanın Çiyli i tasyonunda bir tren kazası olmuş; İ mir-Karşıyaka banliyö katarı ile Af- yondan gelen marşandiz çarpışmıştır. Kaza, makasçının marşandize yanlış 'yol vermesinden ileri gelmiştir. Boş olurak istaxyonda duran banliyönün vagonlarının ön kısımları parçalan » mıştır. Kaza, istasyonda geçtiği için hafif atlatılmış, trende kimse buluna madiğından nufüsçü zayiat olmamış. tar. ista: