ğ Ü ğ h tam bir &n . Sahife 9 W inemah' Bir artistin tavsiyeleri ve ANADOLU Beklenen şey! ğark köylerinden hikâyeler: kadının ruh haleti Mukabil emni yet ve sevginin rolleri. Yıldız _üBütün kazancını kocasına veriyor, fakat... Meşhur artist Madelen Karol sinema —mecmuasında şur yazıyori Mesleğimde muvaffak olmak Btiyacındayım. Bana devamlı Ve büyük bir muvaflakıyet lâ- &m. Sevdiğim adama k ile olan borcumu Çin bundan başka çare yok- hr. Bunu biraz acaip görmüş- Münüzdür. Fakat, müsaade edin le izah edeyim. Evlenmemizden az zaman tı;ıı, kocum yüzbaşı Astley, im ( servetinden büyük bir pâra ayırdı. Bu para ile, ömrüm oldukça ve aramızda te gibi bir geçimsizlik hasıl Olursa olsun, mali istiklâl için» yaşıyabilecektim. — Kocam tekmil ihtiyacımı düşünecek ve zaman, arzularımı — yerine getirebilecek bir vaziyette bu- lunacaktır. Bu süretle — munta- hayat — süreceğim, Yarının korkusü — için kıvran- — Buyacağım. ' sevdiğim ve evlendiğim xbıç::... büyük bir cömertiikle, bana: "İşte, de muvaffakıyet- Bizliğe, bitkinl'ğe ve zabmete 'sı sicarta adilmis hu u- Süa., dedi. Onun aşkına delâlet eden bn ıW':oıııplık karşısında, ben (âkayt kalamazdım. Bu sebeple, mes- keğmin bütün istikbalini —ona hasrettim. Kendisine: “— Ede edebileceğim mu- Vaflakıyet me olursa olsun, sa- ha ait olacaktır., dedim. İstik- İölimi, karşılır olarak sana ve- Tiyorum. - — Bu anlaşmaya göre kat'i bir Bukavele yaptık. Bal ayımız bi- ter bitmez filim çevirmeğe ve' tiyatroda görünmğe karar ver- Biştim. Bu suretle birçok pura belki de bir sevet kazanacağım Ve kazancımın idaresi kocama Üt olacak. Ben.para meselelerine hiâ ıırıı-ıymlıı. Bu mukavelemiz bugün tat- bik halindedir. Rollerime mu kabil ae kazandığımı saracak Olursanız, size hiçbir cevap ve- Temem, Bütün kazancım, oldu: u gibi, kocam Astleyin serve- ae eklenir. Bana bazsa, bu hususta —aldığı — todbirlerden bahseder; fakat ben onu din- lemem bile. Bu anlaşma, emin olunuz, birçok faydalar temin ediyor. Birinci faydası şut Mukavele üm vaz'fesini bilen müstakil ir ev kadımı olmamı temin Kdiyor. Esasen lâzim olan da Şdıır. Kocam evime; hizmet- — Şilerime, tuvalellerime icapedenli il masrafı Holivudda temin || tdiyor. Bana bir hediye verdiği han son derece sevinirim, Zaten, kocasından bir mu- L'höıl mişanesi alan hangi ka- sevinmez? Eğer herşeyimi kocamın ali- G—ııılıkıu borçlu olmazsam, İktiyacım kendi kendime dü- tüdürsem bunda ne zevk ola- bilir? Kocamın, benim nazarım- “* ehemmiyeti kalır mı? el . a Madelen Karol Zannedersem, hakikat te bu- Bana öyle geliyor ki, eğer bütün sinema yıldızları mali noktadan kocılarına tabi olsa- lar, aralarında boşanma vaka- lon da azacr. Diriade ü düşünülecek olursa, cinsi; y müsavatı hakkında ilerdenberi güdülen — f.kirlerin — saçmalığı meydana çıkıverir. Mütevazı bir kadın kocası tarahından — giydirilmesini, hafaza — ve himaye iler. ta—bunuun zevk duyar. Bir kadın kendi emeğile bü- tün maddi ihtiyaçlarını temin edebilir; fakat, bu onun rubunu hosnut etmez. Rubi hoşnudiyet için, bir erkeğ.n himayesine ih- tiyacı vardır. Altın Venüs Meselâ, tanınmış bir yıldız kocası hali hazırda boşanmak üzeredirler. Sebebi de şu: Ko- cası yıldıza bir tılki kürkü he- diye ediyor. Üç günsonra ara- larında ufak bir. dargınlık olu- yor. Kadın kürkü <ocasının su« ratına fırlatarak: “Al hediyeni, diyor, senin hiçbir. şeyine ihti- yacım yok.,, Halbuki mesut bir adam, kendisinin bir kadın çin lâzım olduğunu hissetme- lidir. Bana gelince, her neye ihti- acım olursa — olsun kocama temin eder. Büa süretle, her ikmiz de, karşılıklı bir muhab- bet dıyüp bah iyar oluruüz. Hılâsa evliriğimden, yaşayı- şımdan ve kocamla tuttuğumuz yoldan memnunum, He kesin de böyle olmasnı isterim. Mirey Bolen'in yeni ve mükem- — melbirfilmi.. Mirey Bolen, hç şüphesiz, bir itidal timsalidr. Onu yeni rollerinin birinde görenler, ar- tık şöyle söyliyorlar. Ne oynadığı oyunun şahsiye- tini ne de güzel teressüm etti- riyor!, Fakat bazıları da: “Oynadığ oyunun - şahsiyeti, Mirey Bolene ne de çok benzi- yor!,, diyorlar!.. “Altın Venüs, filminde, ar- tistin aldığı rol, onun hakkında söylenenlerin doğruluğunu ispat etmiştir. Çünkü bu oyunda Al- tın Venüs demek, Mirey Bolen demektir. O da, Venüs gibi, hem iktidara hem de zaâfa sa- hiptir. “Altın Venüs,, oyununda Tü- dit ismini taşıyan Mirey Bolen, banker Harfstrangun karısı ve mahir şeriktdir. Harfstrongun ciddi ve namuslu görünen vazi- yeti tamamen kandırıcıdır. Çün- kü bu ada irbirinden xötü Sınema amatorlerinin günden | güne daha fazla takdir ettikle- ri dilber Teniya Vari yakında yakında çevrilecek olan “Keo- li filmde İmpratoriçe olünü yapması için kati- Tan Sablon, birkaç müzikal birçok gizikilâ)!ra bulun eşitda mak'adır. Tüdit, fakir fakat namuslu olan aşıkım kocasının bankası- na memurlukla sokmağa mu- vaffak oluyor. O günden itiba- ren çifte bir hayat sürmeği de- niyor. Hem kocasını, hem de aşıkını bir arada idare etmeğe boş yere uğraşıyor. Çok defa vazgeçmek mecbu: riyetinde kalıyor. Fakat, aşık- nın şerelini kötülemiş olmaktan korkuyor. Bu sebeple, kurduğu hayatı devam ettiriyor. Bütün hiyanet- liklerine rağmen karısını seven Haristrong kederinden ölüyor. Kadın da aşıkı Tüditten nelret ederek, onu terkediyor. Fılm pek ciddidir. Harfstrong rolünü Hapo, Tüdi aşıkı ro- lânü, mükemmel bir jönprömiyer olan Daniyel Sekurtuva yap- sinema havadisleri panyası tarafından angaje edıı—' di. önümüzdeki Temmuz ayın: da sahneye çıkacak. Önümüzdeki — sonbaharda, vaz'ısahne Jül en Düvivier *Hur- riyet Şarkısı" adında yeni bir film çevirtecektir. Bu filmde Jan Kepura ve Marta Egert film için, bir Holivud film kum-| rol alacaktır. Elbette bu olacaktı da hasını da bekliyelim Doğanspordan Hakkı — İstan- bulun Güneş takımına girmiştir. Alşancaktan Cemil, Saim ve Basri de Ankara ve - İstanbul- daki muhtelif takımlara girmiş- lerdir. İzmir, oyuncu yetiştirmekte ve İstanbul spor kulüblerini beslemekte her ve vakit ki gibi bu ser.» de bir depo vaziresini görtnüştür. Hkokullarda imtihan İlkokullarda son sınıf talebe- lerinin imtihanlarına 8 Haziran Çarşamba günü başlanacaktır. Okullarda talebenin senlik me- saisine ait eserler için sergiler açılmıştır. Çekirge Vilâyetin Menemen, Bayındır, Tire Ödemiş kazalarında çekirge zuhur etmiştir. Yapılan mücadele sayesinde çekirgeler, mahsule zarar veremiyek dere- iştir. Tamrmen Hâları için mücadeleye devam olunuyor. ve .Liizumlu notla v ZRENLER: İsmirdet hor gün kalkan tren Yerin bareket sentlori. Aydın hattı; Alsancalı İzmir.Karakuyu-Ankara — Pazan DAi İzmir'Tire-Ödemip Hersabatı «t £.35 de bir kataz; her akşam #at 17430 Ödemişze bir — wan, 16,30 da Tireye otorar. Afyon hattı; Basmaneden: İzmir-İstanbul-Ankart Her gtr #at 7 de fpezar, cama, — çarşambaa deni günleri saat — 15.28 de İsmisBandırme Pazar, aalı, pat şembe ve camartesi günleri sabahle- yir sast 7,20 de mühtelit —katır: pazartasi, Ççarşamba, cuma — günleri ekapros saat 12 de İzmirSomu Puzar vo pazartesi gönleri. eat 15.28 de Her zaman lâzım olan tele- fon numaralar Yengın ihbarı 2222 çehir tele. yası: 2150 - elektrik — girketi: 2094. havagamı: 2326. polir 2463 -imdadı ahhi: — 2046 . Basmane Yapur vardır. Akşam sekisdea souca Bir Haziran 5 gönül faciası YAZAN: Tuğrul Deliorman Kar, açık kül renkli kökten kelebek büyüklüğünde düşüyor. — Savruntu şiddetli... İki âadım önümü göremiyo-| rum. Kaşlarım, kirpiklerim ve bıyık- larım, muhakkak ki, bembeyazdır. Ayak üşümesine do hiç dayanılmmı- yor. Isıtır zanniyle çizme giymiştim; bilâkin... Önümde, bir çığ bari olsa... O da, yok, Kar, her t dümdüz yapmış. Atı, çay boyundan, rasigele sürüyo- run! İ arafım, hep dağ.. — Ağaçmır bembi omuz omuza vermş, 7.- lak tej Şarki —Anadolumun bir- cok hep böyle.. ak kül renkli gök, yavaş — yavaş kararıyor. Artık, akşam — demektir. Bana, iki çeşid ölüm farz oldu: Ya, soğuktan donarak veyahud . da, boş böğürleri içiçe geçmiş bir kurdun ağ- Yanda parçalanarak.. Tüylerim ürpe- riyor. Atı, rum. Bir uluma var. Köpek uluyuşu bu... Pek yakında, bir köy veya bir ağıl bu- öldüresiye — kamçılıyo- İlunsa gerek... Atı, eevinçle, zeslere doğru sürüyorum. Ümidliy larımın ni Wnüttam, taki tepede işık — görünü- rüyoum, — Allah günahsız — kullarını, bu kış kiyamette, dağ başında — birakir mm, bey Bunu söyliyen — güleç — yüzünün hatları — derinleşmeğe başla- miş, kırk beşlik, ev sahibi kadındır. Koesaı, bana, — gisafirperverliğini göstermek için arkamı — yastıkla dolduran, kırçil sakallı, dinç bir öh- ytlar, Kendisi, altmış yaşında var. Ocağın yanıbaşında, karşilikin oru- ruyoruz. Ben, ısıttıkları sıcak suda ayaklarımı banyo ediyorum. Kahve hazırlığı ile moşgul — olan etine dolgun güzel bir kızları var. Ba- şındaki fes ve alnındaki —bir dizi a tın, derhal göze çarpıyar, Uzun bir anı giymiş. Başı köylü, vü- DÜ BEYAR, GİĞÜKÇA bül yük bir ayı p bostu mıhlamışlar; üze- Mahmud ağa -<ev — sahibinin adı- bir tarafına kodaman kediyi, sağı dizinin yamacına da tazıyı yatırmış. İki eli, iki hayvamın üzerinde dola- şıyor. Kendisinin, bu dekor — içinde müthiş bir aver rolü oynadığı bes. belli... — Kış günü, diyor; evden çık- mazsak çiftlikte can — sıkmtısından ölürük. İnsan, çalışmağa — alışınca, İşsiz duramıyor. Onun için, her sa. bah ava giderim. Karısı söze karıştı: — Ağa, bizi hiç düşünmez, bey. Kızımla ben, bütün kış bu dört du- var arasındayık.. — Bee, sizi de sırtıma ahıp ava mı götüreyim? Gülüşüyoruz. Şarki Anadoluda, küy kadmları, ekaç-göc» bilmezler. — Erkekten kaç- Kirçil, top sakalını avuçladı: «kaç-göç» bilmezler, Erketen kaç- mak, Misafirin yanına ayıp sayılır, Bir aralık, ağa, kızına: — Döndü, dedeni yalnız birakma; devince hayretle sordum: çıkmamak, — Maaşaallah, Mahmud ağa, ban da sağ; öyle mi? Kırçil, toj ı ; &5 bıkırnk? sakalımı avuçladı; önü- — © da bir derd. Dedi. Ve acele ile ilâve etti: — Onun için ölüm daha Yirmi yıldır yatakta.. — Yirmi yıldır 'atıyor, mek?. Müdhiş. KELSET —Hani bir kurtulsa... Bizi de kur- taracak, Hayretim, son dereceyi bulmuştu: — Hastalığı ne acaba?.. — Felç.. Tutar yeri yok, hiç... Ko- nuşamıyor da.. Sustu. Siğara sarmağa başladı: — «Kırkından sonrâ — kuduranı te. neşir paklar» derle, Bizimki, altmı- şından sonra kudurduğu halde, gene ba-| birşey olmadı. Bu dünyada, ne çıkar. | sa, avrat yüzünden çıkarmış; doğru... Babamın yaşı sekseni buldü. - Yirmi halde, onu, unutamadı. Her çocuk gibi ağlar. Karısına döndü: zaman ç| Cünkü, bizim ihtiy — Fatı, fincanları getir. Ocağa 6- dun at.. Siğaralarımızı sardık. Geniş ke- narlı, alaturka fincanlardan kahvele. rimizi yudumlarken, babasının mace- rasını anlatmağa başladı: — Henüz anam ölmemişti. O za- man, babam, altmışında vardı. Bizim çiftliğe beş saat ıraklıkta, — «Kızılca kale> adlı zengin bir ağanın köyünü belki bilirsin. Bir gün, babam, oraya gezmeğe gitmişlti. Aradan on gün geçmişti. Bir gün baktık ki, babam, birkaç atlı ile göründü. Önde, atların birinde, bir de avrat vardı. O akşam, birşey öğrenemedik. Ertesi — sabah, bu işi duyunca anam, deliye döndü. Meğer babam, zengin köy — ağasının, genç ve güzel kızım, allın kuvveti ile almış, getirmiş. Ses çıkarmadık. Artık, babamın güzünde, Zeynodan başka birşey yoktu. Odasından hiç çıkmıyordu. Genç analığımın yüzünü görünce, zavallhı kıza acıdım. On sekiz yaşında var-yoktu. Kocası ise, altmı- şında.. Çiftliğin bütün bana kalmıştı. , kimsenin yüzü- Etrafta: ne çıkamıyordu. — Altmış yaşından sonra, ellerini kana bulaştırdı; « i dolaşıyordu. Bu evlenme hâdisesinden iki ay sonra, genç analığımla bir delikanlı- yı, bizim ahırda yakaladım, — Herif, beni görünce, bir kolayını bulup kaç- tı. Namusomuzu iki paralık — edecek olan karıyı, döve döve babamın yani- — işi anlattım. Hiddetlen. — Fakat, sesi, ça- na getirdim; di; bağırdı; çağırdı. bucak kesildi. Anladık ki, avradın gü- zel sözlerine inanmıştı. Aradan gene üç ay geçti. - Gene o delikanlı ile konuşurken, — avradımı, ahırda kendisi — yakaladı. Bu sefer küplere bindi. Karıyı, alt kuttaki oda. lardan birine hepsetti. Artık, genç analığım, gece gündüz. oradan çıkmı- yordu. Haşa huzurdan, abdesthaneye bile, yanında bir kişi İle gidiyordu. Babam, akşamdan akşama yanına iner, bir iki saat kaldıktan — gonra, tekrar yukarıya, gü yattığı odaya |gelirdi. : öğrendik. O — delikanlı, analığımın babasının çobanı imiş. Babasından Zeynoyu isteyince tekme ile koğulmuş. Hatta, bu yüzden, bi- - zim ihtiyara, Zeynoyu kolaylıkla vere mişler. Fakat, gönül, gönülden geçer mi? Ortada demir kale bile olsa, ayrılmı. yanlar, gene görüşür, konuşurlar, Genç analığımın mahpus bulundu- düğü odanın arkasında, kapalı bir ağılımız vardı. O zamanlar, dağda idi. Kışlık ağıl, bamboştu. Yahız, bir köşede, iki kurd, — kahn zincirlerle bağlı duruyordu. (Avalı- — damız olduğu için kard besleriz). Davar bulunmadığı için ağıla kim- se uğrayamıyordu. Yalnız, babam, gündüzleri, kurdları doyurmak için giderdi. t İşte bu sıralarda; Zeyno, yanaşma- lardan birini kandırıp, sevdalsına, — şöyle bir haber salmış: A — *Ağıldan, bulunduğum — odaya bir gedik açmağa çalış; beraber ka- çahm. Korkma, geceleyin orada av- — rat oynataan; kimseciğin ruhu bile duymaz.> 'N Bu havadisi alan çoban, her ece kazma ile gelir, gedik açmağa çalışır- mış. İş, bir hayli ilerlemiş. O, belli ol- masın diye, açtığı gediği, sabaha kar- $ gideceği zaman samanla, olla öri- termiş. Ş Babam, kurdlara yiyecek Verirken, bir gün o gediği farketmiş. İşi anla- miş. Fakat, nedense, ses ı 'an| » uzaklaşmış. ' Son geces Artık gedik — açılacak, Analığımla çoban, — kacacaklar. Bur bam da işi biliyor., Ertesi sabah, kalkacağımız sıradü, yanaşmalardan biri, telüşla — odama girdi: $ -— Ağa, çabuk gel Büyük — ağaya bir hal olmuş. Upuzun — yatıyor kap .Yanında.., N a Deyince, koştuk. ği Kendi odasının eşiğinde, — upusun yatıyordu. Baygın değildi. — Çünkü, açık gözleri, fıldır fıldır dönüyordu. Fakat, söz söğliyemiyor ve kımılda. yamıyordu.. Kaldırdık. Ölüden f; sızdı. - Güzleri ile birşeylor işarot ediyor- du. Bir takım sesler çıkarıyor, fakat, —Senu 10 cu sahifede- . ç kışlık, üstü — yazdı ve davarımız —