Vaktile iki kızı olan bir del kadın vardı. Büyük kızile anne: sinin hem huyları, hem de yüz leri © kadar benzerlerdi. ki, :::n görenler kardeş olduk. zannederlerdi.. - İkisi de s0n derece geçimsiz, mağrur olduklarından onlarla bir arada yaşamak çok zordu.. Her hu- susta babasına çok benziyen küçük kız ise oldukça güzeldi. İnsanlar, tabiaten daima her cihetçe kendisine — benziyenleri sevdiği için, bu ana da, ga dece büyük kızını severdi. Kü- ssük kızına karşı da sert mua- mele ederdi, Bu kızcağız, kuru ekmeğini tek başına mutfağın bir köşe- sinde yer, geceyi yatağında kü- çük bebeği ile geçirirdi.. Durmaksızın - çalışır, günde tam üç seler, evlerine pek uzak bir kuyuya gidip oradan iki büyük testiyo su doldu- rurdu.. Bir gün, kuyu başında dinle- nirken, yanına ihtiyar bir kadın geldi, ondan içmek için biraz su istedi, Küçük kız, büyük bir mem- nuniyetle testisinin birini ihti- yar kadına uzattı, su içerken de kendisine yardım etti, Bu ihtiyar kadın, bir periydi. Kızın ne kadar iyi kalpli oldu- ğunu denemek için mahsus bu kılığa girmişti.. Suyu içtikten sonra, küçük kıza: — Siz okadar güzel, terbi- yeli ve iyi kalplisiniz ki; size herhalde bir iyilik yapmak is- terim| Şimdiden sonra söyliyeceği. niz her kelimeyo karşılık ağır nızdan ya bir çiçek, ya bir el- mas parçası çıkacaktır. Dedi, Küçük kız, evine döndüğü zaman, çeşmeden pek geç gel- diği için, annesi onu azarladı. O, annesine: — Böyle geç kaldığım içi beni affetmeni rica odîıiıı ıçvın- neciğim! _Diyı yalvardı ve bu sözleri söylerken de ağzından hakika- ten üç çiçekle, üç elmas dö- küldü. Bu vaziyet karşısın kalan kadın, yere dı'ııd:u .:::: leri ve elmasları toplarken: —A, a. Bunlar ne? Zanne. def_ıem bu çiçek ve elmaslar senin ağzından döküldü. Bu- nun sebebi nedir; kızım! De- mekten kendisini alamadı.. Çocuğuna karşı, — kizim sö- zünü ilk defa kullaamıştı. Zavallı kız, etrafına -bol bol çiçek ve elmas saçarak başın- dan geçenleri anlattı. Anaesi: *— Sahi mi? Şu halde sev- gili kızımı da oraya gönderme- liyim?, Diye yerinden fırladı.. Zübeyde ismindeki büyük kız, annesinin ısrarı üzerine evlerin- de bulunün gümüş bir su tasını alarak kuyu başına gitti. Çok geçmeden, yakındâ bulunan bir ormandan çıkan gayet kıymetli şallara bürülü bir kadın ondan birarz “su istodi. Bü kadın da, gene ayni periydi. Kızın ae derece kötü huylu olduğunu “anlamak için bu sefer böyle giyinmişti, Kız ona şu cevabi. verdi: — Ben buraya sana su ver- mek için gelmedim. Kuyuyu görmüyor — değilsin ya; yanaş da iç! : Peri hiç kızmadan yavaşça şunları söyledi: — Sende hiç terbiye yok. Böyle - olduğun için şimdiden sonra söyliyeceğin her kelimeyle beraber ağzından ya bir yılan veya bir kurbağa fırlıyacaktır. Zübeyde evine dönünce an- nesi, onu kapıda karşıladı ve: — Nasıl kizim Periyo rast- ladın mı? — Diye sordu. Zübeyde: — Evet anne, rastladım! _CG'lbıııı verrken, ağzından birkaç yılan ve kurbağa fırladı. Bu manzara karşısında an- nesi küçük kızının kendilerine Oyun yaptığını zannetti ve onu dövmeğe başladı.. Pek ziyade korkan küçük 'Z, annesinin elinden kurtula- rak o civarda bulunan' bir or- mana kaçtı. Bu sırada kurumuş dalları toplamak içm ormana gelen genç bir çobana rastladı. Na ânnesinden niçin kaçtığını Uzun uzun anlatti, anlatırken de etrafa birçok çiçek ve ek- mas saçtı.! Çoban ve Zehra, birbirilerini beğendikleri için başka bir memlekete kaçarak orada ev- lendiler ve güzel bir köşk içinde iki kuş gibi yaşıdılar. Annesine ve büyük kardeşine gelince, onlar başlarına gelen felâketten sonra birlikte yaşıya- madılar, ve büyük bir yokluk içinde öldür.. ANADOLU hikâyesi Bu yazıyı Şirley ken- di yazmıştır Küçük Şirleyi — tanıyorsunuz değil mi? O daima sizin için çalışıyor, güzel — filimler) hazıre hyor. ğ S ' erdenin a küçül yılgîıyı,ı ;i:ıdı de size bir hikâ- ye anlatacak. Bakınız, aşağı: daki hikâye tamamen onun kaleminden — çıkmıştır. Şirley bu hikâyesine “Rabeka, ism vermiştir. Ş “Küçük Rebekanın ne annesi ne de babası vardır.. Sadece, aktörlük eden bir üvey babası bulunmaktadır. Bir gün radyo şirketi ıı_[ıl: bir şantörz bulmak için müsa- baka açıyor. Üvey babası Re- bekayı bu müsabakaya götü- zlerce küçük kız a yeı=ini ahyorlar ve bekli; lar., Nihayet sıra Rebekaya geliyor. - Küçük kız o kadar güzel şarkı söylüyor ki, direk: tör onu derhal angaje etmek istiyor. Fakat kâtip şaşkınlıkla Rebekkanın adresini almağa unuluyor.. Yapılan bu yanlışlıktan bar beri olmıyan üvey babası, Re- bekayı ihtiyar hi teslim ederek onu başından atıyor.. Radyo direktörü bu kızı h" yerde aratıyor; fakat bir türlü bulamıyor. Br gün, Ken ismini taşıyan bu direktör, bir evin bahçesi V l. — üçük cingöz, Eııvde şnin koşarak geldiğini gorıı(ıınc"ı; hzmen duvarın arkasına ukı dı. Maksadı onu korkutmaktı. 'i — Neclâ, ellerinde sütkâ- e min | kavuşturüyor. » Nisan —7 Tireli kü ire ilkokul talebesi, başlarında muallimleri olduğu halde dü . | ..I'ıı:i'ı:iıle ogeldilaı, Atatürk heykeline çelenk koydular. Birçok müesseseleri gezdiler ve bu arada matbaamızı da z'yaret ettiler, azetenin nasıl basıldığını gördüler, çocuk sahifesinin nasıl hazır- Lıdıilm sordular. Resimde, küçükleri Atatürk heykeline çelenk koyduktan sonra görüyoruz. K a a daem n v |Faydalı bilgiler: Eski zamanlarda cezalar! Orta çağlarda kazıklanmak- tan, daha beter cezalar vardı. Meselâ: Mahkümun vücudunu kızgın ütü ile ütülerlerdi. Mahküm elini kâaynar suya sokâr ve suya atılmış olan bir şeyi arayıp çıkarırdı. Cinayeti- nin derecesine göre suyan de- rinliği tayin edilirdi. Mahküma kupkuru ekmek yutturulurdu. Eğ"k ııl::;m eği —yutarken u- m :ı:.: TünöktE” “Boğuk maz da yutarsa ölümden kur- tolur, beraet ederdi. Çengel iğne Bir bayan vardır. Her ne zaman heyı. nerede olursa olsun: — Bana bir çengel iğne ve- rir misiniz? Deyince derhal bir çengel iğne verir. Günde yüz kişi is- terse, yüzüne de verir. Bir gün bayanın evinde yan gın oldu. İtfaiye binlerce çen- gel iğne buldu. Yangın csna- sında yapılan ıuştırın!dı bar yanın üstünde de dört, beş yüz tane çengel iğne buldular. Kirpi irpi ufak tefek bir hayvan- dııKıır:'ı:.. hilkat o;ı kı_ıvveı'lı ir silâh miştir. Br gün bir :ı:p:ılı:ı hvi:'ırılın öldürdüğünü de söyliyenler var.. ——— — Hücuma uğriyan kır_pı._d_ıkmlı kabuğunun — içine büzülür. ve d. i korur. ü ke:lı'nnââı anda ve Aı_orıkıdı kirpiden çok daha büyük hay- vanların cesetleri bulundu. Şu cesetler kirpi iğnıleıile delik deşikti. Kirpinin hücumuna kur- ban gittikleri anlaşıldı. Terbiye Harvard profesörlerinden bi rine göre ıgı_ç_dıllın yer al- i işitiyor. Derhal onu an- ;.ı.iı:ıııd'iıp ; Aıııuihn!îl _lnîcülı ses yıldızı yapıyor. Küçük Re- beka da ihtiyar halasını rahata sesi ve yumurta kâğıdı ile ko. şarak köşeyi döndü. Birdenbire karşısnda kardeşini görünce fena halde korkarak süt ve yu- murtayı yere att tında biribirlerine raslamazlar» mış. Bir cinsten iki ağaç yan- yana dikilirse, büyüyen kökler biribirlerine raslayınca kökler- den küçüğü derhal öteki yana kıvrılırmış. Profesöre göre bu hal tabit terbiye işi değil, olektrik — işi- dir, Köklerde biribinden zıd elektrik olduğundandır. Prole- sör bir tecrübe yapmış ve yer altında ayrı ağaçlarla köklerini bir arâya gelirememiştir. l Biraz da gülelı'ml Tokat! Öğretmen, küçük Türkâna sordu: — Dölapta beş elma olsun.. Sen, bunların ikisini al ye. Ne kahır! Zeki ve afacan bir çocuk olan Türkân, hiç düşünmeden cevap verdi: — Ne kalacak! dedi. Annem- den bir tokat yemek kalır! Şikâyet! Öğretmene birgün, çocukların babalarından birinden bir mek- tup geldi. Sınıfta hesap der- sinden en zayıf çocuklardan bi rinin babası olan bu adam şöyle yazıyordu: *Bay öğretmen; R'ca ederim; bir daha oğlu. ma böyle zor meseleler verme- yın. Geçen gün, bir adam, sa- atte 5,5 kilometre yürümek şare tile 30 kilometrelik yolu kaç saatte aln? Diye bir mesele vermişsiniz. Hesap edeyim diye yola çıktım, yürüdüm, yürüdüm yârı yolda yorgun düşüp kak dım, Bu mektubu size yarı yol: dan yazıyorum. Saygılarımı sye narım, Cevizin yarısı Hizmetçi, küçük Demire sordu: — Annen, sana cevizleri kar« deşinle beraber ye diye vermiş idi; niçin hepsini sen yedin? (ı;ocıık. güyet masum bir ta. vırla: — Neye -dedi- verdim yat Her cevizin yarısını, yani ka- buğunu ona verdim, içini ben yedim. — Gümece v Gi Biliyor musunuz? Hepinizin heycanla bekled ği lerde müsamereler tertip edili-, lenceli geceler geçirtirsiniz. İşte bir gün vardır. O gün mektep- szler, anne ve babalarınıza eğ- z şu harfleri ki, © günü size anlatsın; (İs,N.A.Ç.İÜ.M.İR.Y.) © şekilde birleştiriniz Brinciden yirminciye kadar muhtelif hediyeler verilecektir. ——— © © Kazananlar: ü Bilmecemizi doğru halledenler Bundan evelki bilmecemizi doğru — halledenler — arasında kur'a çektik. Kazananların ad- larını yazıyoruz. — Kendilerine hediyeleri pazartesi günü mat- basmızda verilecektir. 1 — Namazgâh Olti okulun: dan 128 Edibe Üzülmez. 2 — Gazi okulundan 499 Saime. 3 — Karşıyaka Türkbirliği okulundan 195 Nebahat Erden. Kız lisesnden 1161 Lütfiye. Selvili Mescidde Sabiha, Mek- tupçu yokuşunda Aliye Emre, — Sonu 8 inci sahifede — 4 — Akşam yemeğind-, bu muz bliğinden en ziyade Cngöz mütcessirdi. Çünkü süt ve yu: ı mürta ile en çok sevdiği kre ma yapılacaktı Televizyon !e!evııycınun ne demek /o Uğunu herhalde bil yorfunuz> ür ve televizyonlu tadyoların oktığını da — iştmişsinizdir. Şu gördüğünüz reşim, sıze televiz- yonlu radyoyı gösteriyor. Artık Evinizde oturup, hem müzik dinliyebilecek, hem de sinema gibi beyaz cam üzern de tiva'ro sevredeh leceks'n'z Aanadolu Bilmece Kuponu No. 11 sin İAdresi:..