Sahile- - 6 Ğ a A (Tan) gazetesi yazı işleri müdürü B. Tahir ve makine aperatörü ANADOLL Istanbulda Maslak yolunda | Ke'onel (Bek) feci bir kaza daha Şefik yaralandılar, B. Tahir öldü Mussolini yeni bir söylev verdi İtalya mecbur olursa harb edecek ve galip gelecekmiş İstanbul, 23 (Hususi) — Bu sabah Maslakda feci bir oto- mobil kazası olmuştur. (Tan) gazetesi yazı işleri mü- dürü Bay Tahir, gazetedeki bi ikten sonra, makine aperaâtörü Şefik ve üç müret- tiple Kemal isminde bir şofö- Tün idaresindeki taksiye bin- Mmişler ve gezmeğe gitmişlerdir. B. Tahir ve arkadaşları, bazı yerlerde oturduktan sonra, tek- rar ayni taksi ile Maslak yolunu tutmuşlardır. Bu esnada, Mas- laktan geleri Elektrik Şirketi işletme müdürü eski gazeteci- lerden B. Osmanın hususi oto- mobili, B. Tahir ve arkadaşla- fının bindikleri otomobile çarp- miş ve bu çarpışmanın tesirile otomobil hızla, bir direğe çar- parak parçalanmıştır. Bu müessif hâdisede, (Tan) gazetesi yazı işleri müdürü B. Tahirle diğer arkadaşları yara- lanmışlar ve derhal imdadı sıhhi - otomobilile — hastaneye nakledilmişlerdir. V B. Tahir, aldığı tenede ölmüştür. ratörü B. Şefik de ağır yaralı- dır. Üç mürettibin yaraları teb- Kikeli değildi Hâdi. kkında Adliyece tahkikata başlanmıştır. Meksikadaki petrol Kumpanyaları meselesi Vaşington, 23 (AA) — Ha- riciye Nezareti Meksikadaki ec- nebi petrol kumpanyalarının satın alınmasından mütevellit akisleri tetkik etmeğe devam eylemektedir. Söylendiğine gö- re, Nezaret, İngilterenin müş- tereken hırekıü geçilmesi hak- kındaki teklifinf reddetmiştir. Samer 'Vecles gümüş itilâfı hakkında Morgentav ile görüş- müştür.Anlaşıldığına göre Ame- rika hükümeti Meksikadan yap- tığı mübaya: durdurmak su- retile Meksika Pesosu üzerine bir tazyik yapabilecektir. Bu takdirde Meksika hükümeti pa- rasının kıymetini düşürmek mec- buriyetinde kalacaktır. Zannedildiğine göre, petrol kumpanyaları pesonun kıymet- ten düşmesini istememektedir- ler. Fakat Morgentav dün Ame- rikanın menfaati dünya para piyasasını tatmak olduğunu be- yan etmiş olduğunu hatırdan çıkârmamak lâzımdır. Roma, 23 (AA.) — Faşist hücum kıt'alarının kuruluşunun 9. uncu yıldönümü dolayısile siyah gömlekliler Mussoliniyi alkış- lamak üzere Venedik meydaninda bir toplantı yapmışlardı. Bu münasebetle Venedik sarayının balkonundan siyah göm- leklilere hitaben kısşa bir nutuk söyliyen B. Mussolini ezcümle demiştir. ki: — İtalyan milleti bilir. Fakat bütün dü bilmelidir ki, biz daima kendimizin efe Fakat lüzumu takdirinde harp ederiz. Harp İtalyan milletinin bugünkü ve yarımki rette galip geliriz. profesör Pittard Dün de faydalı bir konferans verdi Ankara, 23 (Hususi muhabi- rimizden) — Cenevre Üniversi- tesi profesörlerinden B. Pittard, bugün Halkevi salonunda ikinci konferansını vermiştir. Kalaba- hk bir halk kitlesi tarafından dikkat ve alâka ile dinlenen bu konferansında profesör hu lâsaten demiştir ki: — Jeoloğlar arzın tarihini birinci, ikinci, üçüncü ve dör- düncü zaman olmak üzere dört kısma ayırmışlardır. İnsanların üçühcü zamanda vücud buldukları muhakkaktır, fakat bu zamana kadar üçüncü zaman insanlarının hiç bir izle- rine tesadüf edilmemiştir. Dör- düncü devre beşeriyet çağıdır. Profesör, dördüncü devrin muhtelif safhalarımı ve ilk in- sanların nehirlerin kenarlarında av hayvanı bulunan yerlerde nasıl yaşadıklarını, küçük ka- bileler teşkil ettiklerini anlat- mış, ilk silâh olarak badem şeklinde yontulmuş çakmak taşı kullandıklarını, daha sonraları bu taşları daha güzel yonttuk- ları ve cilâladıkları anlaşıldığını bildirmiş, bu devir insanlarının sından pekaz şey elde edi i söylemiş ve demiş- tir ki: — Beşeriyetin — kaynakları noktasından Şeleen devri mü- himdir. Bu devre ait taş bal- talar Afrika, Avrupa ve Asya- da bulunmuştur. Acaba Şeleen devri baltaları, bu üç kıt'adaki insanlar tarafından bir anda mı icad edilmiş, yoksa bir kıt- adan mı kıt'alara yayılmıştır. “Ah, bu gönül,, Yazan: Saime Sadi — 15 « Kışı bekledim de ondan. Çünkül ben bütün bir kışı, yapacağım işi şaşırmakla doldurur ve ge- gerim. Hayatın buradaki yek- nasaklığından, her zaman dağ zirvelerine, her zaman — ayni topraklara, her gün, her saat Syni ağaçlık, ayni yollar, ayni u,f:uıf: çbıkııııyktııı yııkılıyoıııyun — sanma,. Burada bahar, yaz ve — kış emsalsiz bir karakter vuzu- D E'ı“ gösterirler. İhJ.ırı aşağı yukan biribirini ta- mamlar, biribirinin — bozması — gibidir. Fakat burada vaziyet — hiç te öyle değildir. Bilhassa kış.. Karı, beyaz, soluk gökleri, daha doğarken donmuş hissini veren güneşi, çok durgun - ve âdeta, buzlu kıvrımlar yaparak akan suları, guğu, hiçb yan ve hepsini birdenbi tırıp sanki katliama uğramışça- sına kabuğundan, renginden, sıcaklığından ve herşeyinden soyup çırılçıplak yapan havası ile öyle bir kış ki.. Evimizin arkasında bir or- man var. Burası bana, mektep sıralarında iken okuduğumuz romanlar: ve bazı şürleri hatır- latıyor.. Kış geceleri, bu ©P manın içinden müthiş ça! || boğuşuyorlar. Ve iyiz şerefi için muhakkak su- Yunan kralı Manevralarda Bulundu.. ina, 23 (2adyo) — Yunan nc: Jorj, Atina muhafız kıtaatının manevralarında bizzat bulunmuştur. Büyük Millet Meclisinde Ankara, 23 (AA.) — B. M. Meclisi bugün Subaylar heye- tine mahsus terfi kanununun birinci maddesinin değiştirilme- sine ve demiryolları ile eşya ntkliyatına müteallik beynelmi- lel mukavelenameye istinaden teşekkül eden heyetle beynel- milel nakliyat komitesi tarafın” dan ittihaz olunacak kararın meriyet suretine ait kanun (â- yihalariyle hayvanlar vergisinde bazı tenzilâtı istihdaf eden ka- nunu — müstaceliyet — kararile müzakere vo kabul etmiştir. B. M. Meclisi cuma günü toplanacaktır. Bir Monojenizma ve Polojeniz- ma meselesi karşısında — bulu- nuyoruz. Beşer tarihinde insan gene bu devirde evlerine ka- birler yapmıştır. Bu usülün birçok delillerini muhtelif yer- lerde bulduk. O vakitli olarak gömülürdü, - mezarlara silâhlar, ve yolculuk için lâzım olan yiyecekler konurdu. Şimdi Amerika yerlilerinde ayni şeyi. görüyoruz. O zamanın insan- ları şimdikinin ayrı bir morfo- lojiye tabidiler. Profesör, yarın Ssaat 16 da üçüncü koaferansını verecektir. ve sesler duyülür. Zannedersi- niz ki, orada devlerle - filler 4 bir, sanki bazıları dl_"glnlı de can çekişiyorlarmış gibi, horultular akseder. Ben bu ormandan hiç kork- mam.. ç Evimizin biraz ilerisinde bü- yük bir havuz var, Ormandan getirdiğimiz Süyun bir kısmını, demir W“If'k buraya. verdik. Muntazam bir fskiye, mütema- diyen suları - havaya serpiyor... Dört demir masa, yedi - sekiz portatif sandalya attık kenar- na.. H::“'“:opyrıdı sekiz metre ilerisinde, 'a li; yükselttik, “-utıııı:. ıbı’:::ık tiğim V'ıl.ı Çavuşun kahvesinin önü ğ gibi, —duvar - kaldırdık... İçimden doğan sabit bir fikir ve şiddetli bir istekle, ben de :k-ılırı'ıı. doldurdum.. —Fakat Kı:m ıçi'î'kloriı çok zengindir. gelince, evyelâ onları kur” Polonya âyan mec. lisinde beyanatta bulundu Varşova, 23 (Radyo) — Po- lonya Hariciye Nazırı kolonel (Bek), bugün - toplanan âyan meclisinde, Po'onya - Litvanya arasındaki hâdiseler hakkında uzun uzadıya izahat vermiştir. Kolonel ( Bek ); Polonyanın; Litvanyaya karşı hasmane bir vaziyet almak istemediğini, ya- nız yirmi yıldanberi devam eden bir soğukluk ve ayrılığı kaldır- mak için ültimatom vermeğe mecbur kaldığını, Litvanyanın, verdiği sözü tutarak, taahi tını lâyıkile ila edeceğini lemiştir. B. Bek Ezcümle demiştir ki: — Bir Polonya askeri hu- dudda öldü, bu asker, iki hü- kümet arasında bir anlaşma olursa hayatını yüksek bir he- defe vakfetmiş demektir. Bütün dünya bilmelidir *ki, en — basit meselelerde bile herkes Polon- ya millet ve devletini yek vü- €ut ve karşısında bulacaktır. Komşumuz Litvanya ile kom- şuluk Mmünasebatımız bazı se- beplerden dolayı akamete uğra- mıştı, Vaziyet son zamanda çok gergindi. Halbuki biz, bu kom- gşumuzla iyi komşuluk —müna- sebatı tesisini istiyorduk, müs- takbel hattı hareketimizin bağlı bulunduğu bu meseleyi ele al- mak lâzımdı. 19 Marttan itiba- ren Polonya - Litvanya arasında diplomasi — münasebat — temin edilmiştir. Müstakbel münasebattan bah- sederken de demiştir ki: — Elkârı umumiye, bizi yo- lumuzdan çeviremez. Yegâne tehlikeli unsur, karşımızdakile- rin fena niyetleri ' olabilir. Lit vanya milleti, kendi hükümet lerini kurmuştur. Böyle yaşamak onun hakkıdır, biz haklara ria- yet ederiz. İtilâflı istikbal mü- tekabil esaslara göre olabilir. Polonya, bunu memnuniyetle karşılıyacaktır. Litvanya Varşovaya sefir gönderdi Kovno, 23 (Radyo) — Litvan yanın, Uluslar Sosy etesi nezdin- deki murahhası miralay (Sespa) Litvanyanın Varşova sefaretine tayin edilmiştir. ceset bükülmüş (Hanşilostan son- ra Fransa olacağını ispata bacet bırakma- maktadır. n küvvetleri Avusturyaya karşı ne baş dön- dürücü bir süratle — selerber edilmiş olduğunu — hatırlıyalım. Şu halde müzakere tarafdar- ları bize ne teklif ediyorlar? doğruca, evimizin cephesinden aşağıya iniyor, diğeri sağ, üçün cüsü de sol eteklere — sarkıyor. Bu yolları, ne kadar mümkün: se o kadar geniş yaptırdık. Beş metre.. Evvelâ bu genişliği az gör- me, saniyen benim saksı çiçek- lerimle eğlenme.. Notlarımı, kışın yazıyorum. Çünkü yalnız kalmaklığım, fır- sat bulmaklığım esasından baş- ka, kışın beni saran inzivasına gömülerek ken: dinliye din- liye, vak'aları hatırlıya batırlıya bunları hazırlamak daha doğru olacaktı. Çünkü-insanın kendini — din- lemesi, kendi hayat hâdiseleri- gin derinliğine inip orada dü- şünmesi, bu gibi ahvalde, çok lâzımdır. sanıyorum. Nereden başliyacağım, diye epeyce düşündüm ve nihayet Mart 24 Çin -Japon harbi , Çinliler, bir çevirme lıareketil_eron bin k şilik bir Japon kuvvetini imha etmişlerdir — Başı birinci sahifede — Pekin, 23 (A.A.) — Tiyençin- Pukcu demiryolunun iki tara- fında son günlerde şiddetli mu- harebeler cereyan etmiştir. Çin- liler Japonların cenup istikame- tindeki ileri hareketini durdur- mak için muâzzam bir gayret sarfediyorlar. Şimdiye kadar iki taraf da kat'i muvaffakıyetler bildirmemektedir. Sansi vilâyetinin şimalinde mühim askeri hareketler bek- lenmektedir. Çin ordusu Uto- aiyi işgal etmiş ve şimdi Ta- tung istikametinde şimale doğru yürümektedir. Bu ordunun Sui- janın cenub bölgesinde bulu- nan diğer ordu ile birleşmek istediği anlaşılıyor. Çin kıtaatı Tokto civarında ve Sarı nehrin doğu şimalinde bulunan Japon- lara karşı bazı muvalfakıyetli bücumlarda bulunmuşlardır. Ve kat'i bir müharebe vermeğe hazırlandıkları görülmektedir. Şanghay, 23 (ALA.) — Röy- ter ajansının muhabiri bildi- Bir Çin membamdan gelen habere göre Pukov Tiyençin demiryolu uzunluğunca büyük kanala kadar ilerlemiş olan on bin kişilik bir Japon kolu Çin kıt'alarının yaptığı bir yan taar- TUzu neticesinde imha edilmiştir. Susovu tazyik eden Japon tehdidi bertaraf edilmiştir. — Ja- pouların son üç gün zarfında bu cephede hiç bir ileri hare- ketten bahsetmediklerinden va bu hususta sorulan bütün sw- allere henüz malümat almadık şeklinde — cevap — verdiklerini kaydetmek lâzımdır. Ovr gazetesinin ver- diği çok mühim bir haber — Başı T inci sahifede — palasta söylediği ve radyo ile mneşredilen bir nutukla açmıştır. Hatip beynelmilel * matbuatın Almanyaya karşı yaptığı kin- darane hücumları takbih etmiş ve bu matbuatın sistematik bir şekilde yalan haberler neşret- tiğini iddia ederek oezcümle şöyle demiştir: — 4 Şubatta Yahudiler Füh- rerin etrafındaki generallerin esiri olduğunu söylemişlerdir. Bu. Yahudiliğin Nasyonal Sos- yalizme karşı kinini ihzar etme- sine bir vesile teşkil etmiştir. Yakında tarafımızdan verilecek cevabın — saati — çalacağından buldum: Güzideden, doktordan, Na- miktan.. ktiraf edeyim ki, Güzide ev- lenince, bütün evdekilerde, da- mada karşı derin bir itimad, bir sevgi uyandı.. Babam da, annem de çok seviyorlardı onu.. Ona, bir ev- lâd muhabbeti ile, gözleri du- manlanarak ve kirpikleri — titri- yerek bakıyorlardı. Aile, bir- denbire içli, dışlı oldu. Sanki yıllardanberi beraber yaşıyor- duk. Galiba, bu kaynaşmanın içinde, hiç erimiyen, bu sıcak- hiğa taş gibi. soğuk yak nız bendm. Onlara ancak bir, iki defa gittim. Diğer defala- mada, hep rahatsızlığımı - ileri türüyordum. Bu müstakbel mühendis, kor- kutuyordu benil, Zannediyordum ki, — meselâ anşızın yalnız kalıvereceğiz ve ©. yavap yavaş doğrularak, kıllı Bir profesörümüz — .—— Sorbonda mühim bir konferans verdi —— . .— Paris, 23 (AA.) — Anadolu ajansının hususi muhabiri bi tiyor: İstanbul Üniverstesi profe- sörlerinden Muzalfer - Göker dün Sorbonda verdi. Türkiye Büyük Elçisi Suad Davaz ile elçilik müsteşarı ve eski rektör Sarleti konferansta hazır bulunuyorlardı. Profesörlerden Putas rektör adına bir nutuk söyliyerek kon« feransçıya hoş geldin dedi. Ve elçimizin huzurunu selâmladı. Profesör bundan sonra Türk etüd merkezinin — çalışmasını, Türkiyenin bu merkezin fasli» yetine gösterdiği alâkaya bir delil sayarak iki millet ve me- deniyetin kaynaşmasında kül- türel bağların kıymetini anlattı. Göker, konferansında Ana- dolu halkının tarihten önceki çağlarda ekonomik endüstriyel üstünlüğünü garplı belgelerle ispat ettikten sonra Kamâlist devrini ve bu' alandaki pren- siplerini ve başarılarını saydı. Göker konferansın sonunda profesöze teşekkür ederek söz- lerinin bizim duygumuza teva- fuk ettiğini söyledi ve çok al« kışlandı. - vi bir konferans y Yugoslavyn. Âyan meclisi büdeeyi kabul etti Belgrad, 23 (Radyo) — Yu- göslavya Âyan meclisi, 1937 - 1938 büdeesini, 16 muhalife karşı 48 reyle kabul etmiştir. Büdcenin kabulü, Milan Sto- yadinoviç — kabinesinin mevkii bir kat daha kuvvet bulmuştur. emin olduğumuz için biz hafe talarca sustuk. Paris, 23 ( Radyo ) — Ovr gazetesinin verdiği bir habere göre; Almanya, harpten sonra da İspanyayı terketmiyecek ve halen Alman kuvvetlerinin işgali altında bulunan yerleri tahliye etmiyerek, oralarda tahkimat yapacaktır. elli uzatarak, yuvarlak göz. lerinin bakışlarını tam gözleri. me saplıyarak bana saldıracak ve ben, mukavemet edemiye- ceğim.. Bu korku, — gittikçe içimde büyüyor ve beni zaman zaman, bir kâbus içinde imişim gibi kıvrandırıyor. , Benim bu çekingenliğim, ga. liba doktorların evinde bagşır. lanan yaldızlı bir plânı boazu- yor. Kayınvalide, odama kadar gelerek beni ziyarele başladı. İnsan oluşumuzun bize tahinil ettiği ilk şart, hep — maskeli yaşamaktır. Onun bana iltifatında, benim ona tebessümle mukabelemde hep ayni kanun hükmünü sü- rüyor. Hareketten üç akşam eveldi. Doktor, Güzide beraber bize yemeğe geldiler. Çünkü evlendiği günden itibaren Gü- zide artık onlarda idi. Doktor bana bak'yotdu: — Sonu var—