3 gaha ANADOLU Sün- Tin -- Bundan otuz asır kadar zar man, “Annam, da (Sün-Tin) istninde genç bir adâm yaşıyor ve babası gibi o da oduncu- lak ediyordu! Bu adam bir gün ormana gittiği vakit, işine son derece #ygun bir ağaç buldu ve bunu baltasile kesme; di fas kat baltası hug k:“tü.ıl:u yeni yer başladığı zaman güneşin niluh ğ'ıılıdıilıu gördü. Sün-Tin işi mecburi ya- moa bırakarak kulübesine dön- dü. Ertesi gün ağacın başına gelerek baltasını vurmağa baş- hdıın akşama kadar çalıştığı halde, kütüğün yarısını bile kes- meğe muvaffak — olamadı. Ve tabii akşam olunca ormanda yatacak değildi ya; işi olduğu yerde bırakarak gene — kuülübe» sine döndü... Fakat... Sabahleyin geldiği vakit büyük bir hayret ve —. kıatı ile gördü, ki Baltasının açtığı yerler yenidzn kapanmış! Bugün de akşamlara kadar ça- hlışarak gütükte bir gedik eça- bildiği halde, ortalık karardı.. Eğer bu gece de — kuülü- besine dönerse, yını:i bu gedi- ğin de kapanacağından emin olduğu için geceyi burada ge- çirmeğe ve bu ağacın esrarını Öğrenmeğe karar verdi. Ve sa- baha yakın, saklandığı yerden gördü, ki baş'anbaşa beyazlar inmiş bir. kadın ve Garp memleketlerinde golf denlen bir spor vardır. Eğlen- celidir, heyecanlıdır, temiz bir , Fakat bizde oynanmaz. Avrupada çocuklar da golf oy- narlar. Resimde gördüğünüz ço- cuk, bir Frarsızdır ve arkadaş- ları arasında birincil.ği kazan- diği için, fotoğrafı Amerikan mecmualarında bile basılmıştır. Bizde oradan aldık. Ka D '* — Madrabazın oğlu Tomas Edisonl., dediler.. * — Anladım... Eğer bir da- ba böyle şeyler yazarsa ona bir ders vereceğim k.... Eğer sağ kalırsa bu, ölünceye kadar kulağında küpe olacaktırl,, Masa üzerine icinci bir yum- ruk vurduğu vakit, masanın üs- tündeki bardak'ar — biribrine — Tunkin masalı — kesik ağacın etrafında bir defa dolaşarak ' yüzüğünü — gösterdi, ve... Ağaç gene eskisi gibi oldul.. Hiç şüphesiz bu beyazlı ka- dında — fevkalâde bir kuyvet vardı, ki ağaç böylece bir anda yaralarından kurtularak eskisin- den âlâ oluyor idi. Ve genç oduncu bemen bu ihtiyar peri kadınının ayaklarına kapanmak ve bir hayır istemeği düşündü. Bu hal karşısında kalan kaı — Dur, dedi. Ben senin annenim. Sana kuvvetli — bir tılsım vereceğim. Fakat şu şart- la ki bu ağaca bir daha dokun- mıyacaksın! Kadın hemen kayboldu, ve güneş te o anda doğdu. Genç oduncu hayretle gördüğü ans- lığının yüzüğü kendi parmağın- dadır! Vetabit bu ağaca dokunmadı ve gitti.. n İşte bu oduncu bir gün deniz kenarından geçer iken, sokak çocuklarının bir yılanı öldürmek üzere olduklarını gördü; ve he- men yözüğü kullanmağı aklına getirdi ve yılanın boğulmak üzere olduğu yerin etrafına bir daire çizd: Hayvan hemen can- lanarak kaçtı. Vakıa, yüzüğün kuvvetini bir defa da kendisi tecrübe etmiş oldu, amma doğ usu bir fayda» doğru genç ve güzel bir ada- mın geldiğini gördü; bu her halde büyük bir bey olacaktı; çünkü arkasından bir çok in- sanlar gelmekte idiler! İşte bu genç adam kendisine yakla- şarak: — Pederim olan sular padi- şahiniın emrile geliyorum: Ha- yatımı kurtardığınız için size teşekkür eder, ve hediye olarak ta bu altın işlemeli elbiseyi, I::ıı gökler gibi mavi firuzeyi ve inci anlığı — gö ü Dedi gerdanlığı — gönderdi, in bu hedyeleri fakat kabul etmem.. Beni menr nun etmek isterseniz, beni pe- derinizin yasına kadar götürür- sünüz,, Dedi. Şehzade oduncunun bu tek: lifini memnun yetle kabül etti; bir çok zaman yürüdüler, dağlar aştılar, sular — geçtiler, Orman- lara daldılar, nihayet bir tepe- nin yanında büyük bir merdi- yenden inmeğe başladılar, Yolda, Şşehzade — babasın'n zenginliğinden, kuvvet ve kud: retinden bahsedip duruyordu. N hayet saraya vardılar., * Sün-T nin saraya gelmesi bür yük bir şen ğe sebeb oldu. Padişah, sular padişahı ihtiyar- Bir muhteriin çocukluğu ği olmuş idi. Ve gazinodan öyle bir çıkmış “idi ki kapıyı çekt ği zaman da bütün bina sarsılmış idıl Bu havadis, he üi kulağına gitti. Zım:ı: âı::n:: hirlerde bir h vadis, çok ça. buk dağı'ır.. Ddison buna gül- müş ve bir kaç gün sonra, ga z tesnde bu koca herif hakkin: " Güzel tercümeler : Küçük çoçuk... Güzel, fakat sararmış, solmuş bir çocuktu; otlar, üzerinde oy- mnarken validesi onu meraklı ve endişeli gözler ile takib eder; ve onu dizleri üstüne almak, göğsü üstünde sıkmak için iş'ni bırakırdı. Zavallı küçük uyumak istemez — idi. Diyordu ki: -Uyu- duğu vakit, uzaklara, çok uzak- lara ve karanlıklara gid yor, ve oralarda, o karanlıkarda, hç görmek istemediği ve kend'ni pek korkutan şeyler görüyordu. O vakit valdesi, beni çağı- myor, ve ben beşiğinin yan'na oturuyordum: Elimi, küçük ve sıcak, hararetten kurumuş eli içine alıyor, ve: — Amca, d'yordu. Bana bir masal söylemelisin! Merak ve “dikkatle dinlediği her nevi masalları ona söylü- lığına rağmen oğlunun hayatını kurtaran bu genci karşılamak için sarayın tâ kapılarına ka- dar geldi. Ve günlerce Sün-Ti- ne z'yafe'ler verdil. ki fevkalâde — şeyleri - gösterdiler, ve her ne isterse.. Sade “kitabı bedayi, den başka her şeyi alabi'eceğini söylediler. Hak buki Süa-Tinin hoşuna giden tek şey de bu “kitabı bedayi, idil Fakat bu hükümetin padi- şahından en küçük bir adamına kadar hiç bir kimseye bunu veremiyeceklerini söylediler.. Halbuki bunu almak Sün-Tü için güç bir şey değildi ki.. Pazmağındaki yüzük sayesinde son derecede bir kolaylık ile kitabı elde etti ve kaçtı? Padişah bu havadisi duyunca son derecede kızdı ve hususile takbe gidenlerin.. Yani takib ordusunun boş döndüğünü du- yunca hiddetinden kudurmak derecesine gelli.. D “Kitabı bedayi, de Sün-Tinin parmağ'ndaki yüzük gibi tılr sımlı bir şeydi. SümTin yeryü- züne tekrar geldiği vakit mem- leketin en güzel bir kızı olan Annam hükümdarının kızını is- tedi. Halbuki hikümdarın kr zına bir talip daha vardı. Hü- — Sonu T0 uncu sahifde — S Z ST SADA hikâye deha yazmıştı. Gazinocu bu dafa bütün ay- nâ ve bardaklarının kırılmasın. dan korkarak, gazeteyi herifn gelmesinden evel evine yollar mıştı. Adam bucu okuyunca; *— Bu Tomas nerede bulu- nur?,, diye sordu. Arkad ışlarından biri: sabih yediden az evel rıhtım- dan geçer.,, dedi. *—Pek â â... Yarın sen ora- da bulun, bana onu gösterirsinl. Zaten bu dostu da gazetede —Her y dum; hepsinden de memnun © yordu. Fakat, hassaten “Mavi u$. hikâyesini çok severdi. B.tirdiğim - vakit: *—Daba, dâhal.., D yordu. Ve ben tekrar başadım. Onun sararmış başı, o zaman, yorgun ve argn, yasi ğ üstüne düşer ve uykuya dalardı. .. Bir akşam, babası beni ça- ğırdi, ve: * — Geliniz, Çocuk fenalaştı. Validesin'n hareketsiz bir hal- de, küçük karyolasının başında durduğunu — gördüm. Ben de yaklaştım: Küçük Silostr, gözlerini ba- na ,doğru, yavaş, yavaş çevirdi: dedi. — Amca, dedi. Artık bana masal söylemeğe İlüzum kalb- madı.. Hakikat, evet, ona masal söylemeğe İüzum kalmamıştı, ve bundan sonra da bu lüzum h ssedilmiyecekti. Zavallı validel Zavallı pederl, Anatol Franstan alan Şükranın babası Bu râahat rahat güldü gördüğünüz yavru, bir Çinlidir. Fakat Japon toplarının sesini duymamış, Japon tayyarelerinin Çin şehirlerini nasıl yakıp geç. tğini henüz görmemiştir. Belki de bu saatte, bu yav rucuk da, ölüm saçan bombala- rin altında, anasını, babasını kaybetmiş, aç, çıplak ve sefil olarak ağlamaktadır. Hatta, ölüp gitmediği ne malüm, değil mı? vaz.feyi — memnuniyetle ett. Ve ertesi gün, sabahleyin yediden evel Karabelâ ile bır- hkte yıhtıma koştu. Bir z sonra, Tomas görü. nünca, Karabelâya: *—İste... dedi. Ddt *— Ne, bu çöcük mu! *— Evet mıâ!ıbll Edisonun oğlu... Karabelâ bundan — fazlasını dinlemedi ve hemen çocuğun üstüne yürüdü. Yanıma gelince bir az düşündü; b“":_ bir yam Ü teike Şark efsaneleri : qusız bir hüküm Bir köylü, bir gün petekle- rinden aldığı balları kutulara doldurur ve satmak için şehre götürür. Fakat tam pazara gi- receği ada önüne bir beled- Afacan çocuğun 'mantıkı! Afacama babası gemic dir. Bunun için şair bir babanın oğluna: — Ben de babam gibi de- nizci olacağım! Dedi. — İyi amma... Baban denizde bir kazada ölmedi mi? — Evet! — Dedeniz?. — Evet denizde öldü! — Şu hâlde?. Nasıl bir ce- cesaretle den'zci olacaksınız? Bu akı'lılk değil doğrusul — Pe: âlâ. Senin baban nerede öldü? — R:hat döşeğinde! — Dedeniz?. — O da rabat döşeğinde. — Şu halde.. Sen nasıl bir cesaretle baba ve dedenizin öl- düğü rahat döş-ğinde her gece uyuyorsunuz? Şaşarım aklına!. Afacanın masalı — Anneciğim.. Size bir ma- sal anlatmak istiyorum.. — Anlat yavrum! — Memanun olacak mısın? — Tabit oğlum! — Amma... | Masalım çok bir kazada — Ne zararı var.. Sen söyle, — Hani ya.. Büyük babam- dan kalmış eski bir vazo — var- di ya.. — Evet.. — Ben onu düşürdüm, tuzla buz oldu. Masalım nasıl? — Çok tatsız oğluml Bilmece ve bulmaca Ne için? Süt kaynadığı zamar ne için taşıyor?. Nedir? Benim kadar temiz bir şey yok. Faka çımur içinde de ya. tarım; herkes beni hayretle sey- reder, fakat herkes te benden kaçıar. Ekseri yerlerde ömrüm ancak bir günlüctür, fakat hiç ölme- diğ m yerler de çoktur. u halde,.. Ben üm, bili- niî bakalım?. Ki Geçen bitmecelarin halli 1 — Bilmecemz * Yol, dur. 2 — Hesab oyunu: Aranılan rakam “9, dur, Mükâfat kazananların isimle- rini cuma günü intişar edecek olan gazetem zde bulacaksınız. F DLEMENRN * kabul | bir şey düşündü: Zavallı gaze- teciyi attı. Çok şükür ki, Edison yüzmek bilirdi. Bu kazadan kolayca kurtuldu, amma gazetede de öteki ve berikle alay etmenin de fosforla oynamaktan daba az ladı: Kim: ya tecrübelerinin iptidası bir yangın, gazeteciliğin de müthiş bir sa banyosu olmuştu! Nıha- yet, rahat ve güzel bir iş bul- yakaladığı gibi denize | görünce hâk.mden iatıkam ab K ye memuru çıkarak — kutuların içinde ne olduğanu sorar. Köy- lö, kutularda bal olduğunu ve vergiyi vermeğe hazır olduğunu söylerse de belediye memurunu bir tülü inandırımaz Ve tena- ke'eri açmaya mecbur — kalır. Aksi bir adam olan belediye memuru zavallı köylünün balla: rımı uzincr biİr. müddet- açık tutar ve soora, verg — aldıktan sonra “gtl, Dırl Halbuki biçare köylü — nasıl gidebilirdi?. Bal kutularına bine lerce sine:ler hücum etmiş ve balda ballık bir hal kalmamıştı ki.. Bu büyük zarar hasebile köylü hâkime müracaât eder. Hâkim efendi davayı uzun uzak dıya düşündükten sonra kara» rını verdi, ve köylüye: —Belediye memurunda ka- bahat yoktur. Kabahat — sineke lerdedir. Binaenaleyh sen her nerede görürsen sinekleri öldü: rebilirsini. , Dedi. Köylü bu hükmün garabetini mağa karar verir ve hâkime der ki; *— Hükmünüzdeki — adalete hayran oldum; fakat bu emri bana bir lâm şeklinde verme- lisiniz., Hâcim ilâmı yazar ve köylüye verir. Bu esnada hâkimin yü- züne bir sinek koner. Köylü bütün kuvvetile hâkimin yüzüne bir yumruk indirir, ve *— Tutunuz şu köpeğil.Diye bağırır. Bunun üzerine köylü: *-Efem dim der. Ben elimdeki ilâm mucibince her nerede görsem bir sineği öldürmek — hakkına malikim. Sneğ yizünüzde göre düm ve orada öldürdüm der. Ve çıkar g der.. Hâkim de bundan sonra, dü- şüncesiz ve baştan savma karâr vermemeğe karar verir, Çocuk_e müzik Macaristanda müzik, halkın san sevdiği birruh gidasi gi- dası g bidir. Çocukları bile kü- çük yaşta teginn ye ve musiki âeti ça mağa alıştırırlar. Bu ço- cuk on bir aylıktır. Anası, ba- bası ona, bu yaşta musikiyi sevmek aşısı vurmaktadırlar. STEDİRARZEEZARREZE, v Çok söylemek zarar verir Edison ön yedi yaşına gelr yordu. Şmendilerde şeçirdiği bir kaç sene içinde, her gün taşıdığı yüzlerce yolcular ara: sında, 8Z veya çok şeyler. gör. müş ve öğrenmişti. Yukarıda anlattığımız gibi çocuğunu kur tarmış olduğu — telgrafçı: ;tek grafçıiğı onA adamakıllı ş mşti ve Tomas, şimen kumpanyasından bir telgraf, memuriyeti istemek zamanı «