Y eniçeriler ©O akşamdan tezi yoktu. — Aman kimse duymasın! Karanlıktı, gece iyice basmış'ı, Murad dağın'n heyulâsı ufka #i yah bir dıvar gibi gerilmişti. Şehirden dört süvari gölgesi çıkıyordu. Dördünün kıyafeti de yekdiğerinden farksızdı. Fakat — bir tanesi daima önden g'diyor ve arkadakiler onunla görüşür- ken, eğiliyor: — Elendimiz! Diye hitap ediyorlardı. Bu meçbul süvari Şehzade Korkud- dan başka kim olabilirdi?. Süvariler kalabalık yerlerde konaklamıyor, şehirlere uğramı yor, köyleri takiben ve sanki lâalettayın bir maksadla dolaşan — insanlar süsünü vererek İstanbu- —a yaklaşıyorlardı. Nihayet M halıca varmışlardı. Ectesi gün, gemi dört yolcuyu karşıya, Rumeli cihetine geçiri- yordu. Hiâlâ, hiç bir kimse onların bir şehzade ile üç hademesin- den mürekkep bir kalile oldu- ğunu sezmem şti. Yalaız: — İçerinden biri zengin bir beye benz'yor.. Diyenler bu'unmuştu. Akşam karanlığı, koca İstanbul şehrinin beyaz mağaralarından süzülerek etrafı do dururken Kumkapıdan dört kişi şehre doğrü ilerliyor- du. Şehzade ara sıra dürüyor: — Aman, bizi tammasınlar, bana başka türlü hitab ediniz. Buradan doğruca Yeniçeri car efrad memnun F müne gdelim, olur. Diyordu. Yatsı suları idi. Ar- tık sehzade Körkud, İstanbulun göbeğinde idi, hem de Yeniçeri caminin kapısından içeri giri- yordu. Yen'çeriler; medresenin oda- larında laklaka atıyorlardı. Mi safrler içeriye girmişlerdi: — Hoşgeldiniz, hoşgeldiniz! Efrad; onları ya lâalettayin bir misafir, yahud arkadaşların- Ü dan birini ziyarete gelmiş dört — yaşralı zannetmişlerdi. p — Ağanın odası ne tarafta! 4 Neferlerden biri kalktı, köşe — © de merdivenle çıkılan bir odayı gösterdi: — İşte hemşerim, merdiveni atla, çıkl B Dördü de dışarıya çıkmışlar- ı di ki nelerlerden biri ayağa kalktı, elini alnına vurdu. Fev« kalâde lir şey söyliyecekmiş gibi fakat mütereddid bir vazi- yette gözlerini açtı. — Yahul. Delikanlılari. —İna- nır misiniz, ben bir şeyden şüp- helendiml. Diğerleri merakla sordular: — Hayrolal ANADOLU Haydar Rüşdü ÖKTEM Ümumi neşriyat ve yazı işleri müdü- vü: Hamdi Nüzbet ÇANÇAR v İDAREHANESİ İzmir İkinci Beyler sokağı C.Halk Partisi binası içinde Telgraf: İzmir — ANADOLU Telefon: 2776 « Poşta kutusu: 405 Abone şeralli Yıllığı 1400, altı aylığı 800, üş aylağı GO0 kuruştur Yabaccı memleketler için — senelik abane üereti 2i Kizader de saray av bekleme mahalline gelince terlemeğe başladı bakkı, fakat Korkud efendi bi |Birinin üzerinde iki tabanca çık- Günlük siyasal Takib e Daşmükseriri t ı lusünda Yazan M. Ayhan —43-— — Misafirlerden biri, şu ka- pida duran yok mu?. — E-cee? — Tıpkı şehzade Korkudi Bir kahkaha yükseldi: — Amma yaptın ha?. Diğer nefer inat etti: — Ne yaptım be kılıcı kırıla- slar? Siz hiç gördünüz mü ki Şebzade Korkud efendiyi? — Hayırl. — Şu halde, n& mızıklanıyor- sunuz? Bu adam, tıpkı Şehzade Korkud efendil Hattaaa. Korku- dun kendisil. Odadaki efrat, bir saniyede ayağa kalkmışlardı: — Eminim.. Kalıbımı basarım Vallahil Yeniçerilik şerefine doy- mıyayım şayet o değilse? gan, bunü — söyliyen Yeniçeriyi ortalarına almışlardı. O da anlatıyordu: — Ben oönu vaktile çok gör- düm, yakınında çok bulundum. Biliyorsunuz ya, Fatih Sultan Mehmet öldüğü vakit bir ka'ga. şalık olmuştu.. Şehzade Korkud efendiş on beş gün tahla geç- mişti ya?. — Doğrul — İşte o gündenberi onu iy'ce tanırım... Diğer yeniçeriler de hafızalar rını yokluyorlard.: — Hani ©o bol bol bahşiş aldığımız günlerde değil mi?. — Öyle ya?,. Bahşiş veren kmdi sanli?.. — Aferin be?.. Sen hakikaten yaman bir şeymişsin babayığı?, Şehzale hakikaten iyi insan.. 'Temiz insan.. Bahşişi de bol.. Bize itibar etmişti.. Hâd se artık medresenin diğer odalarına da aksetmişti; — bir fısilti yayıldı: — Şehzade Korkud efendi gelimiş... — Duydunuz mu?. Şehzade Korkud efendi, bize misafir!. — Aşkolsunl. Hiç bir yere gitmedi de bizi di.. Şehzade; tasavvurunda yanıl- mamıştı. — Yeniçerilere — misafir oluşu; onları gururla kabartmıştı. — Biz de kendisini ona göre ağırlıyalım.. İçlerinden bir kaçı düşünü- yorlardı: — Acaba Şehzade Korkud bu suret.e padişahlığa am ge- gecek?. Bu end'şe arasında bazıları: — Hayır, dediler, bizim ka- rarımız karar, Biz Şebzade Se- Kimi — isteriz. Pad şahlık onun Tarzan: Balta değmemiş — Dünden mabad — 1 — Bundan sonra yamyam- | lar ellerindeki esirleri ortaya çe başladılar, İlk olarak ihtiyar bir V.kirg: aldılar ve onu bir tara- fında azğın bir aslan bulunaa bir meydana çıkardılar, eline de bir kılıç verdı!ı. | kardılar, aslanları da hazırlamağa idiler. Şehza yüklük gös'ermiş, bizim ocağı- mıza gelimi Ona hürmet et mek lâzım.. Misafire hürmet; Yeniçer nin vaz fesidir. — Öyle, öylet!.. Hem de omun o1 beş günlük saltanatında biz de saltenat sürdük. Midemze bir kaç lokması düştü.. Artık girli gizli konuşuyor: lardı. İçlerinden zeki bir nefer; Ağalar odasına doğru kulak kâ- bartarak: bir şey daha düşi — Ne düşündün be Kel Ah- medi.. — Biz Korkud efend'yi hem misafir eder, hem de göz önün- gde bulundururuz, Yani bir taşta iki kuş vururuz. Bizim maksadı: miız tahta Selimi geçirmek de- gil mi? O da anlaşılan ayni mak- sadla gelmiş, Şandi bize misa- fir olunca artık biz onun ne yar pacağım da anlarız ve... Nefer sustu. Diğer biri, Kel Ahmedin ensesine bir tokat attı.. — Alt tarafını söylemedin ya? Ve... icabında mani oluruz, deyiversenel — Arif olana sivrisinek saz anlamıyana davul zurna az gelir be uşaklar! Neferler, alçak perdeden hep birlikte gülüştüler. Şehzade Korkuduün - geldiği haberi; ayni zamanda diğer Ye- niçeri ocaklarına da aksetmişti. Güse SÜRİY ÜŞÜi t-akülereili Binin | avlusu, — odaları dolup taşmıştı. Şehzadenin hademeleri; Yeni- çeri odalarina gelmişlerdi. Kur- naz neferler onlara mütemadi- yen sual soruyor ardı. Oolar da rasgele cevab veriyor, yahud da: —Efendim zin bu ne hususta düşündüğünü bilmeyiz!. Diyorlardı. Yeniçeri ağası da şehzadenin tercihan kendilerine misafır oluşundan ve gösterdiği itimaddan zevk duymuştu. — Fa- kat o da bir az sonra şehzade- nin maksadını anlamış bulunu- yordu. — Ne çare?. Benim elimde bir şey yokl. Bunu Cenabıhak ile bizim delikanlılar — halleder- lerl Uşakların gönül ise, şeh- zade Selim efendidel, Diye murıldanıyordu. — Efrad; avluda toplanmıştı. Şehzadeyi görmek istiyorlardı. Şehzade; merdiven başından göründü, askerlere gülerek se- lâm verdi: — Sonu var — 2 — Bu mücadele her cihet- ten müsavi şartlara malık değil- di. Bu mücadelenin neticesi zar ten evelden malüm idi; aslan zavallı esiri br hamlede ikiye parçaladı; kurbanımı yemek ir tedi. Fakat yamyamlar buna meydan vermediler, beyaz in- #an eti, onlarca çok makbuldü. aHai %%Mahl(emel l deüç arkadaş gazinoyu altüst etmişler tı. Mahkemede_ Evelki gece - birincikordonda Turan gazinosunda bir hâdise olmuş; Veysel, Reşad, Yusuf adındaki Üüç şahış hakkında Cürmü meşhud - yapılmış, hepsi de nöbetçi, sulhceza mahkeme- Bine gönderilmişlerdir. Entere- san olan hâdiseyi kısaca —anla talım, Bu üç arkadaş akşam Turan gazinosuna gelmişler. Bir müd- det rakı içmişler; sonra da ma- saları devirmeğe, tabak, bardak, kadeh kırmağa başlamışlardır. Bu vaziyet karşısında zabıta fa- aliyete — geçmiştir. Bunlardan Veyselin üzerinde bir tabanca bulunmuş, ikinci tabanca da baş- kasına devredilirken ele geç- rilmiştir. Gazino müsteciri davasından vazgeçtiği için, bunlar yalnız sarhoşluk suçundan dolayı mahr kemeye verilmişlerdir. Hâkim Naci Erel suçlulardan Reşada sordu; — Soyadın? — Pupayelken! — Desene akşam yelkenleri Açtınız? — Açmadık.. Üç arkadaş oturduk. Yusuf kalkarken, pal- tosu masaya ilişti ve masa dev- rildi. Hâkim Veysele sordu: — Ne kadar içtiniz? Veysel, kendisine mahsus bir tavırla; — Küçücük birkaç şişe içtikl. — Yani levanta şişesi kadar bir şey. Öyle mi? — Hemen, hemen! Hâdisenin şahitleri dinlendi. Hikmet adındaki bir garson aleyhte, diğerleri de lehte şeha- dette bulundu.. Muvaceheler ya- pldıi. Ozaman garson Hikmet iladesini tebdil ederek, masanın bir kaza eşeri olarak devrilmesi inin mevcudiyetinden bah- setti. Hâkim tekrar Veysele hi- tap etti — İki tabanca taşımanın hik- meti nedir? — Sikılmıştım. Satmak üzere yanıma almıştım. Utandığımdan kimseye de açamadım. Beraet kararı alan suçlulara hitaben hâkim şu sözleri söyledi — Yakayı kurtardınız. Fakat şurasını iyice biliniz ki, bu gibi hâdiseler bir çok vatandaşları zevkten, neşeden mahrum edi- yor. Üçünüz de sabıkalısınız. Artık yaşınızı, başınızı almış bir 3 — Reis Mengunun emrile aslanı kanlı cesedden — uzaklaş- tırdılar va aslanın nazarı dıkkatini celp için ikinci bir kurban sevk etmeğe hazırlandılar, Sıra, Tar- zanın idi, Tarzana bir biçak hallere bakıyordu, 4 — Tarzanın karşısına üç oımhrda. 45 beraet ettiler vaziyettesiniz, — şimdiye - kadar yaptıklarınız kâfidir. Şa işlerden vazgeçerseniz çok iyi edersiniz, bir daha buralara gelmeyiniz? Reşad Pupayelken, bir- reve- rans yaptı. Veysel Selliç, bir daha mahkemeye gelmiyeceğini temin etti. Yusuf ta mahkemeye karşı minnettarlığını — arzeyledi, üçü de çekilip gittiler. — Hayvanı aoğduğuna pişman etmiş! Arabacı Kemal Mahkemeye verildi, tazminat isteniyor Türk ceza kanununun 521 inci maddesine göre, her kim, bilâ sebeb başkasına - aid olan bir bayvanı öldürür veya işe yara- mıyacak hale koyarsa, sahibinin şikâyeti üzerine dö t aya kadar hapıs ve yüz lira kadar ağır cezayı nakdiye mabküm olur. İşte bu maddei kanuniyeye aykırı harekette bulunduğundan dolayı Kemal adında bir pay- ton sürücüsü Sulhceza mahke- mesine verilmiştir. Hâdise şudur; Bayan Şakire Kapaninin bir paytonu — vardır, — sür ü de Kemaldir. Fakat bu sürücü o kadar insafsızca hareket etmiş- tir ki, idaresi altında bulunan iki hayvandan birisini döve dö- atmiş. -bir ayağını we sarsem kırmış, gemleri iazla çekerek dilini kesmiştir. O kadar ki, bayvanı; kendi- sine yapılan bu eza ve cefadan dünyaya geldiğine pişman et- miştir. Mal sahibi Bayan termiş ve altı ây & kıymetten düşmüştür. Yukandaki duruşmasına dün başlanmıştır. Müşteki davasını izah etmiş, suçlanun tecziyesile hayvan be- delinin tahsilini istemiştir. Suçlunun zorla getirilmesine ve hayvanın müşteki tarafından baytar direktörlüğüne götürüle- rek muayenesinin icrasile halen bir ârıza varsa kıymeti aslisin- den ne kadar kaybettiği ve ârı- zadan evelki kıymetile ş mdiki kıymetinin raporla bildirilmesine ve şabidlerin celplerine karar bir başka verilmiş, —duruşm: güne talik ed İmi e A LÜĞ kudurmuş aslan çıkardılar. ğırdi. « Devam edecek « Sağl]lş akire yüz elli liraya satın aldığı ve çok sevdiği hayvanını baytara gös- edilen zavallı hayvan, sakat kalmış ve maddeye göre, mabhkemeye sevkedilen suçlunun Fa: kat Tarzan bunları yanına sok- mamağa muvaffak oldu, Fakat vaziyet her h_ılde feci idi. Genç kız artık dayanamadı ve: *— Hayır, hayır. Tarzan ol- verdiler, Zigirid korku ile bu İmemelidir.. İstemiyorum..diye ba bahis!eri Dabili bastalıklır müt>aası a Dr. M. Sevki Utur diyot '& Vaktinden eve! ihti. yarlığa karşı savaş Li Tabi vazifa dolayısile elâsti- kiyet hassası, bilhıssa akciğer: lerde pek çoktur. Nefes almada, karın boşluğu ile göğüs boşlu: ğunu ayıran hâciz perdesi ke mıldar ve kaburga kemikleri arasındaki kasılar gen şler, akci- ğer şişer. Nefes vermede ise bunlar gevşer ve akciğer örgüsü eski biçimini almış olur. Bu âdeta bir lâstik şeridine benzer. Lâstik şerit- aasıl ki çekilince uzar ve gerilir, bırakılınca da eski şekline girerse bu da öy- ledr. İşte ihtiyarlıkta akciğer örgüsü elâstikiyetini kaybettiğiaden, nee fes verme tam yapama: maktadır. İhtiyarlıkta akciğerler gen'şle- miş ve gevşemiş bir hildedir. Bu da bir hastalıktır. Buna an- fizyem derler Çok defa bu ha talık hafif derecede kalmaktadır. Bazan pek ağır şekil alır, kor- kunç biçimlere girer ve tenek füste fazla güçlük çekilmiş olur. Akciğer örgüsünün elâstikiyeti, ihtiyarlık sebebile böyle nefes darlığı getiren bu hastalık ile kalmaz, netcede kab hastalk Hına sebeb olur. Küçük deveran ehemmiyetli bir Burette bozulur. İşte ihtiyarlıkta vücud örgü- lerinin elâstikiyetinin bozulması pek büyük roller oynamastadır, Br çok faktörlerin tesirile kan damarlarının elâstik yeti kaybor lunca, kan - taryiki da (Tansiyon). yü selmeğe başlar. Kan tazyiki tabif halde kalbin faaliyetile husüle gelmektedir, Şi hacikati bilmelidir ki, kan deveranının mühim ödevi, çaılışma kudretial temin eder, Eğer bu tabiü taze yik bozulursa, bi hassa kalb çalışma vazil-si de tebeddüle uğrar ve bozulmuş olur. Nöbetçi eczahaneler Bu gece Kemeralt nda Hilâl, Karataşta B. Habf, Keçecilerde Yeni İz- mir, İrgatpazarında ÂAsri. Yarın gece Kemeraltında Şfa, Güzelyalı: da Güzelyatı, Tilkilikte M. Faik, İkiçeşmelikte İkiçeşmelik, Alsan- cakta Fuad eczaneleri nöbetçi. dirler. Yeni Nnşı-ı__;ııı Yeni Adam Yeni Adamın 208 inci sayısı çıktı. Bu sayıya üâve olarak Yeni Adam Ansıklopedisi adlı #gerin dördünci forması ver l mektedir. Yeni Adamıa bu sâr y sında: İsmail Hakkı, Hüsamet- tin Bozok, Hasan Ali Ed z, Hüseyin Avni, Celâl Nuri, Suphi Nari, Lütfi Erşçi, Esat Kâml ve Fik- ret Mual â imzaları vardır. TAKVİM Rumi - 1333 |P Arabi - .353 Kâönunyevel 13 Şevdl 22 Kaânunue):! ni Kai LAT 16 saças ZĞ