6 Ağustos 937 Köy röportajları : Çakıcının dostu bir asırlık ihtiyar| “An, ben olaydım,, Dağldî'da geçen eski günlerini an- latıyor ve eline sazını alarak Kör oğlu havasını ağır ağır çalıyor. Kendisine beni asırlık adamın ya- Mha- götürmesini rica ettiğim — ihti- Yar köylü, elile, duvarlara — tutuna tutuna yürüyen bi- rini gösterdi: — İşte, -dedi- İyi olacak hasta- Dih ayağına dok- tor kendi gelirmiş; öyümüzün en — yaşlı geliyor. Onun böyle yol ortasından Ritmeyip bilâkis duvarlara tu- tuna tutuna gidişinin sebebini Yaşının çok geçkin olmasında llmışlum: — Zavallı Mekte Yor. Yanımdaki ihtiyar buna iti- Taz etti: — Yool. O senden, benden daha dinç.. Bakma ser onun Yaşının: geçkin olmasına. adamı -dedim- yürü- ne kadar zorluk çe- — Peki amma dediğin gibi Olsaydı böyle yürür müydü? Yalnız gözleri görmüyor thvenm de... Ona dahâ çok yaklaşmıştık. qollevı açıktı. Fakat perde İmiş. Yanımdaki ihtiyar ona ses- : — Nasılsın Şerif Ali baba? Altmışlık bir ihtiyarın bu ö ilde birisine hitab edişini Mrümde ilk olarak işitiyor- düm., Şerif Ali baba bu- sözleri y'"lmış olacak ki, cevap ruİEdı — Kulakları da “Nu) — İşitir amma biraz daha o“:öylemek lâzım. döndü. Kulağına doğru işitmiyor Y'dı Bak sana bir misalir ge- Tni M Seninle görüşecek. Res- ; Xuelcye koyacak. loılcr onun görmiyen lıı, ini sulandırmıştı. Sesi Wo'du. Hoşgeldin oğul.. Ah ne %d“ gözlerim görseydi de de- görseydim resmimi Setede., %Şerıl baba gözlerin do- da mı böyleydi? “'Yçıkıı hi ) ÇOk yavrum yok.. Üç dldu. 0 yıldanberi dün- T& görüyorum. %? Senin kimin kimsen yok lemcımıın içi dertle dolu; &ğ '“'duğum şey onun yara- 'Cşiyor: N.VM biri kız, ikisi oğlan. hepsi de hayırsız. Oğ- !,. dllı biri şöyle böyle ara Tim sorüyor. hiıı.mb'îlmııdı kerpiçten ya- '*qh: k'lcuk dar kapılı, ka- ir kulecik vardı: nin evin bu mu? S Lj salladı: ul, 5.4:'1 durdu Sonra - titrek ve etti: i'“î:“yl bu oğul, dünyal. 'nlar şu gördüğün dağ- yan adam şimdi bu Şerif Ali baba saz çalıyor daracık yerde örnrünün sonunu bekliyor.. — Baba 'sen' gençliğini na- sıl geçirdin?. Bu sefer güldü: — Nasıl olacak, kız oynatmakla! - Demek sende efelik de vardı? - Öyle ya.. bir görmeliydin. — İçermiydin çok!. Gene güldü: dağlarda Beni o zaman İnsan kız oynatır da hiç içmez olur mu? Ben sormadan anlatınağa devam etti: Güzel bir atım, yaman bir mavzerim vardı. Ömrüm hep dağlarda geçti. Herkese meydan okurdum. Yalnız öm- Tümdd bir kişiden bir' tek to- kat yedim. — Kimdi atan? Söylemesine utaniyordu.. — Bir yahudi, dedi, kü- çüktüm, İzmire üzüm satmağa inmiştim. Önümdeki eşek ür- kerek, onun tablasına çarptı ve yıktı.. Adam da — kızdı, bana bir tokat aşketti... Ke ratanın oğlu büyük - olsaydım birşey yapamazdı ya.. — Şerif baba, sen Çakıcı- yı tanır mısin? sana ©o tokadı — O efe olsun, ben efe olayım hiç biribirimizi tanımaz olur muyuz?. Ben bir düğünde kazaen birisini vurmuştum. Beni İz- mire hapse götürdüler.. Sekiz ay yattım. Çakıcı da orada idi. Biribirimizi çok severdik. O benden altı ay sonra çıka- caktı. Ben hapisten çıkarken: — Şerif Ali, ben çıkınca sana uğrarım. Seni alıp be- raber giderim. Bana arkadaş olursun. Demişti.. Hakikaten çıktığında bizim köye uğramış.. Fakat ben orada -yoktum.. Amma bir yandan beni bulımıdığına şimdi çok seviniyorum. Eğer onunla — gitseydim, — kimbilir hangi çalı dibinde can verir- dim. — Şerif baba senin güzel saz çaldığını söylüyorlar.. Ba- na da dinletmez misin? Asırlık âşık yerinden doğ- ruldu, eline sazını aldı, gene oturdu ve titrek sesile oku- mağa başlamıştı: Ben bir Köroğluyum dağda ge- zerim Esen rüsgârdan hile sezerim Demir topaz ile başın ezerim Ver yolun harcım gelg-ç Ermeni Tokat irrvıı.ıı;ıı;ıu oldam bakın İncitmesin fakir fukarayı Tuna çayı gibi boz rakıyı yerinde olaydın!. ANADOLU Benim bir nıkndmım vardı. Herşeye imrenir, bakar, he- men arkasından: — Ben olaydım. Derdi. Meselâ meşhur bir artistten bahsedildi mi, derhal: Ah, ben olaydım. Kalabalık bir döktor mua- yenehanesinin önünden geçer- ken içini çeker mırılda- nirdi: — Ah, ben olaydım Plâjlarda — rahat sızca uzanımış bir genç kızın yamada, bir erkek görürse, dudaklarından gene ayni ke- limeler dökülürdü: Ah, ben olaydım. Kazandığı ve ailesinden al- dığı harçlığı daima üç günde harcadığı için, herhangi biri- miz cüzdanımızı çıkarsak: - Ah - diye gülerdi - elinizdekinin sahibi olaydım. Bir vakitler, onun adını * ben olaydım , koymuştuk. “Ben olaydım,, aşağı, “ ben olaydım , yukan. Dayısı kendisine — misafir gelmişti. Sert, patavatsız, yarı dangalak, sözünü esirgemiyen biri.. Kulakları çınlasın, zengin, çok zengin bir adamdı. Ko- nuşuyorduk. Deri, afyon, tü- tün ticaretinden bahsediliyor- du. Bu zat, yüz bin, iki yüz bin İrülardan çök tabit şekil- de, sanki birşey değilmiş gibi, bahsediyordu. Bizim arkadaş duramadı: Ah, ben olaydım. Deyip illetinin bütün kuv- vetini taşıyan cümleyi ağzın- dan kaçırdı. Dayısı ona, ters ters baktı: — Peki, sen olaydın, ne olacaktı? Bizimki şaşırır gibi oldu: — Hiç dayıcığım... Hiç. Şey... — Ne avanaksın bilsen.. Çok geçmedi.. Lâkırdı döne dolaşa, dayısının alacağı bir çiftliğe geldi. Gayet güzel bir ormanlığı, yepyeni, havadar bir köşkü varmış.. Bizimki, iki yutkundu, — bir nefes aldı, gene yumurtladı; — Abh, ben olaydım.. Dayısı bu defa ses çıkar- madı.. Fakat az sonra, oğluna yapaâcağı düğünden bahsedin: ce, bizimki, yüreği yana yana ve dizine vürarak: — Ab, ben olaydım. Diye kaçırmasın mı? Dayısı, tam o sırada kahvehanenin önünden — geçen bir eşeği gösterdi: — İşte - dedi - sen bunun Çimdik ve ve perva şu ben u — Muallimler maaşlarını aldı İlkokul öğretmenlerinin ağus tos peşin aylıkları, dün Mu- hasebei Hususiye müdürlüğün- ce tamamen verilmiştir. İçirin beylere ben gelince. Çamlıbelden geçişimi gördüler Kır atımı sekişinden bildiler İşte Köroğlu da budur dediler: Şerif Ali baba burada sus- muştu: —Ah oğlum ab -dedi-!. Sen beni gençlikte saz çalar: ken görmeliydin... — Nasıl merak- ettin bu işe? — Nasıl olsun, gençlik ve gönül... Zaroağa ile yarışa çıkmış olan Şerif Ali babaya son KŞ Amerıkalılar bu muval fakıyeti nesil ıstıfasından çalışmaktan, gıdadan, güzellik doktor ve kli- niklerinden almışlar tığı tetkiklerden çıkan netice Şimdi! de yeni- bir iddia meydan aldı — Cihanın en güzel kadını Amerikadadır. döğradür?. Bir Fransız mecmuası, kuv- vetli bir muharririni bu iddi- anın tedkikine memur etmiştir. Biz de bu muharriri dinliye- biliriz; bu muharrir diyor ki: *Birleşik Amerikada her ça uzun süren Okyanus yol- culuğunda bana vapur arka- daşlarımdan birisi dedi ki: — Amerikada on beş gün kal: dım, bu on beş gün içinde tek çirkin kadın gör medim. Ne ga: rib şey. Yaş ilerlemesi — bile Amerikan kadı- nıni çirkinleştir- memektedir! Bu, böylel Fakat... Bu memleketin ka- dınları — neden böyle hep zel?.. gü Birleşik Ame- rikada bu sua- lime cevap ara- dım durdüm: Diyorlar ki: — Admerika- İki zelliği ırkının ıstıfasından baş- ka birşez değildir. Amerikada arzın hertarafından gelmiş ve Amerikalılaşmış. milyonlarca insan vardır. Bunlar irade ve adaleleri kuvvetli insanlardır. Galâm ya, güzelliğin en bi- rinci şartı da vücud ve ruh sağlamlığıdır. Bundan sonra, şimdiki Ame: rikalıların hayatı çok munta- zam ve sistemlidir. ve hiçbir Amerikalı — tersbel değildir, köşe ve bucaklarda küflen- mez, fakat sabahlardan ak- şamlarâa kadar çalışır, didinir, durur! Çalışan, kazanan, muvalfak olan bir insan çirkin - olur mu hiç? İyi yerler, iyi içerler de- mekle — Amerikalıların obur olduklarını söylediğimizi san- mamak lâzundır. Amerikalılar sıhhi ve fenni' şekilde yerler, meyveye çok kıymet - verirler. İyi giyinirler; yani vücude en fazla yaraşan, fakat vücu- olarak şu suali sordum: — Şerif Ali baba, senin kadar çok yaşamak için ne yapmalı? Bu biraz tuhafça olan sua- Kme gülerek cevap verdi: — Oğlum bu Allahın bi- leceği iş.. Kime ne kadar ömür vermişse insan © kadar yaşar.. Amma bol hava, iyi yiye- cek temiz suyun da çok ya- şamağa faydalı olduğunu sen de benden iyi bilirsin.. Fethi Y, Eralp Bir muharririn yap- Diyorlar. Bu iddia ne kadar kadın genç ve güzeldir, olduk- | bırakmaz..,, Yeni türeyen bir iddia —— —— — — —— — Amerikada çirkin kadın yok mu? | dü sıkmıyan, bozmıyan moda- | Türg ” kiymet W verirler. Nevyorkta çok güzel ve çok iyi giyinmiş kadınlara te- sadüf edilir. ve ehemmiyet Sayfa & Fransız gazeteleri İngiliz-İtalyan mukareneti — için makaleler yazıyorlar — Paris, 5 (A.A.) — Gazete- — ler, İngiliz- İtalyan mukareneti hakkında mütalcalar serdine devam etmektedirler. Matin — gazetisinin muhabiri Diyor ki: * B. Mussolini kendi- sinin harici müşavir- leri İngiliz-İtalyan —ukarene- tini Avrupa uzlaşması için çok büyük fırsat addetmek- tedirler., Epogue gazetesi diyor ki: * İngiliz-İtalyan — müzakere- lerinden dolayı hiçbir veçhile endişeye kapılmamıza mahal yoktur. Bilâkis biz lâtin hem- şehrimize İtalyaya karşı infi: allerimizi iskât etmek suretile müsbet netayiç elde edilme- sini temenni etmeliyiz. Akde- niz işinde husule gelmiş olan sükünetin Üümid — bahşettiği veçhile biz Avrupaya aid işle- rin de aynı suretle salâh bul- masından ancak müstefit ola- biliriz. , Roma ve siyaset — Bunlar makyaj yapmaz- Amerika haydudları lar mı? Amerikan tarihi tipi Diye sordum. —Evet -dediler- böyle bir sualin buradaki yeri çok bü- yüktür. Evet, Amerikalı kadın da makyaja kıymet ve ehemiyet verirl. Bunda haklıdır. Fakat yüzünü pudra, pomad, krem ve boya ile güzelleştirmek iste- yen Amerikalı kadın, bu yol- da ulu orta - hareket etmez; evvelâ bir güzellik müessese- sine veya doktoruna müracaat eder, sıkı bir muayenden sonra doktorun verdiği güzel- lik reçetesi üzerine boyanırlar! Amerikada “güzellik müşa- virleri,, vardır; bu da kadın- ların genç ve güzel görünme- lerinde âmil olmaktadır. Bir güzellik müşaviri, kendisine müracaat eden kadını dikkat- le gözden geçirir; bu müşavir bir doktor değildir, belki de muktedir bir münekkittir. Mu- ayeneden sonra, kadına: Saçlarınızın rengi size en ziyade yaraşan renk değildir, bu rengi mutlaka değiştirme- lisinizl Hele bu altın sarısı saçlar size hiç gelmez; erkek- lerin nazar dikkatini celbeder ve yüzünüze bakmak imkânını Der; ve ücretini alır. Bundan sonrâ güzellik kliniğinin veya güzellik dok- torunun işidir!, Alman gemileri tebdil edildi Cebelüttarık, 5 (Radyo) — Alman amiralı Von Spev No- robert harb sefinelerile torpito filosu Almanyaya — gitmiştir. Bunların yeıinc başka sefine- İki yaşında bir çocuğu dağa kaldırdılar Şikago, 5 (Radyo) — Meç- hul eşhas tarafından dün Şi- kagoda iki yaşında bir çocuk dağa kaldırılmıştır. Bu çocuk büyük bir zenginin çocuğu- dur; evinin bahçesinden ceb- ren ve annesinin gözü önün- de kaçırılmıştır. Çocuğun an- nesi Bayan Hordun feryadına hiçbir kimse kulak asmamıştır. Çocuğun — kaçırılmasından biraz sonra haydudların * elli bin dolar fidyeinecat istedik- lerini bildiren mektubu, ço- cuğun annesi Bayan Hordun eline vasıl olmuştur. Rusyanın ısrarı Tehlikeli telâkki ediliyor Londra, 5 (Radyo) — Lord Halifaks bugün hariciye daire- sinde Sovyet sefirini kabul etmiştir. Bu mülâkatta İspanya mesleleri görüşülmüştür. Rusyanın ısrarı Londra siyasi mehafilinde tehlikeli bir ha- reket telâkki edilmektedir. Birmanyada seylâp Londra, 5 (Radyo) — Del- hiden bildiriliyor: Birmanyada müdhiş seylâp- lar olmuştur. 100 den fazla boğulan vardır. Binlerce kişi melcesiz kalmış, hububat ve pamuk mahsulleri harap - ol- muştur. Avustur yada Alman #araftarlığı yapan kulüpler kapatıldı Viyana, 5 (Radyo) — Hü- kümet, Nasyonalistler tarafın- dan Avusturyanın istiklâline karşı harekette bulunulmaması için şiddetli tedbirler almak- tadır. Şimali Avusturyada Alman taraftarlığı yapan ve sık - sık nümayişler tertip eden jimnas- tik kulüpleri kapatılmış, em- vali müsadere edilmiştir. Bazı eyaletlerde musiki cemiyetle- rinin de , feshedilmeleri bek- lenmektedir. Kont Ciano Londraya mı gidiyor? Roma, 5 (Radyo) — Roma siyasi mehafili İngiliz - İtalyan dostluğunun bir an evel kat'i şeklini alması lüzumuna kani- dir. Bu münasebetle Kont Cianonun Londrayı ziyareti mevzuubabistir. Bu ziyaretin iyi neticeler vereceği zennedil- mektedir. İli t Üa F G ei LĞ YA NDN Vi D ÜÜ DND