27 Temmuz 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

27 Temmuz 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 Temmuz 937 ANADOLU Seyahat mektupları Pire yolunda, Babil Karşımiia öyle bir kambiyo memuru kulesi içinde! çıktı ki... Yazan: Nuri Sıtkı Erboy Pire limanından bir görünüş Çok nazik ve çok mültefit Polis ve gümrük memurları- Mizin kontrolünden sonra İtal- Yan Adriyatika vapur şirke- tinin Zara vapurundayım. 7 günlük seyahat 365 günlük Yorgunluğu çıkaracak, seyahati nun için yapıyorum. Vapur küçük, fakat “Gülce- Mal,, in *Ege,, ile "zmir. in oğlu denecek ka- âr yeni. Vapur dolu, fakat lebaleb dolu değil, yani İzmir-İstanbul Pazartesi postaları gibi değil! Mevkiler tamamile meşgul, fa- kat salonda yataklar yok. Gü- Vertede de yolcular var, fakat #tnbarlarda koyunlar gibi ayak- ta duranlar, konserve kutu balıkları gibi biribirine yapış- Miş insanlar yok. Herkes pa- Tasına göre yerini bulmuş ve insanlar gibi seyahat ediyorlar. Güzel İzmiri, güzel inbatı ile terkediyoruz ve İzmir ya- Vaş yavaş küçülüyor, tıpkı bir dürbünün ters tarafından gö- Tünür gibi. Kısa mesafeli — dalgaların hamleleri, makine cer kuvve- tine yardım ediyor, saatte on dört, on beş mil yol alan va- Purumuz Çandarlı açıklarında sallanıyor ve bu sallanma mü- tezayit bir surette devam edi- Yor. Temmuz ortalarında de- hizin bu münasebetsizliği ga- liba benim talihim! fakat yol- Cu yolunda gerek, öyle de gideceğiz böyle de, Şikâyetin Yeri değil. Vapur küçük demiştim. Kü- Çük yapur, büyük seyahat için Pek elverişli değil amma, kon- for tam olduktan sonra insan ücme ehemmiyet vermiyor. lakikaten vapurun her tarafı tertemiz. Hani bizim gıcır, gıcır| lediğimiz temizlik. Kumandan- fan muçuya kadar hepsi na- "_k ve kibar, hepsi vazifesini iliyor. Yemekler mükemmel, Servis mükemmel., Ufak bir İşaret, yazlık simokin giymiş 'ir garsonun reverans yaparak Sarşınıza dikilmesine kâli ge- iyor. Bunların hepsi iyi amma, akşam yemeklerini saat yedide Yemek mecburiyeti çok fena.. üneş yemek salonuna vurun: Ca insanın iştihası kapanıyor. Z çocuk iken yemeği erken Yerdik, daha doğrusu baba Orkusu ile sofraya otururduk. 'abadan korktuğun gibi vapu- Tun kumandanından da korka- taksın, o da vapurun “Bey- torunu Büfeyi de erken kapalıyör- lar. Sıcak gecelerde, uykusuz geçen zamanlarda ne “sadra | şifa verecek,. bir içki ve ne de bir kadeh buzlu su bulmak kabil olmiyor. .. Yemek salonu değil, bir Babil kulesi. fin yirmi altı yolcusu on iki milleti temsil ediyor. Alman- dan, İngilizden, Amerikandan tutunuz da Bohemyalıya kadar var. İlk akşamın yabancılığı olacak ki, herkes biribirine bakıyor. Henüz kimse kimi yi selâmlamıyor. Fakat acele- ye lüzum yok, milliyetleri, ka- rakterleri, dinleri ve lisanları ayrı olan bu insanlar yarın ahapdırlar ve biribirlerinden ayrılırlarken teessür hisseder- ler. İsanın, Muhammedin yapa: tam Birinci sını- yor. Gönül öyle istiyor ki, dün- ya vapur, bütün insanlar da yolcu olsun. w.r İzmirden tam 17 de hare- ket eden Zara ertesi sabah 8,5 da Pire limanına girdi ve programı mucibince ayarlı bir saat gibi tam dokuzda rıhtıma | yanaştı. Dakikası dakikasına hareket eden vapur, dakikası dakikasına da varacağı yere vardı. Umumi harbtenberi bu intizamı — kaybettiğimiz — için Adriyatika vapur şirketini teb- | rik etmek bir vazifedir. Sezarın hakkını Sezara vermek gerek. Vapur rıhtıma kıçtan yanaş- tığı için, sandallar görünmeğe başladı. İlk sandalda sıhhiye, ikinci sandalda kontrol ve kambio memurları geldiler. Üç Meslek cilvesi Bizim meslek hayatında, müstear namın oynadığı roller mühimdir. Bazı meslekdaşlar, sırf£ yazdıkları şeyi, herhangi bir şahsi mesele veya | zaviyesinden kurtarmak müstear ad kullanırlar. tesir için Bazı- ları, herhangi bir münakaşada gene şahıslarını tecavüzden | masun tütabilmek için, bazı gin içinde veya yakinin: 1 bazı zekâ sahipleri de, nı müstearla çıkıp ta be- eserleri ya doğrudan a muhtelif imzâalarla kendilerine ait imiş, kendileri yazmışlar gibi göste. | rerek istifadeye kalkarlar. Bu meyanda, tarihi eser ve mev. zularla macera romanları üze- rinde uğraşan arkadaşımız M. Ayhan da ayni vaziyette kalan bir arkadaştır. Bizzat kulağımla şahit oldum. Bir romanını ko- nuşuyorlardı. Mesleğim biri sordu: — Nasıl buluyorsunuz. onu? — Çok güzel, çok mükem- mel... Fakat kimdir bu zat?) — Kim mi, hım?. Ve o zat, yani yakinimiz olan zat, şöyle manidar şekik de başım öbür tarsfa çevirdi, hafifçe gülümsedi ve sonra bıraktı, gitti.. Onun arkası sıra: —Bu -dediler: gördünüz. mü bu imiş?. Açıkça söylemiyor. Bittabi tevazuu buna mani oluyor. Fakat aşkolsun doğ- doğruya, — yahut ta n yakinlerinden | rusu ona. madığını vapur yolculuğu yapı-| Ben, bizim M. Ayhanın tak- dir ve medhü sena gibi şeylere hiç ehemmiyet vermez oldu- ğguna bilmekle beraber onun hesabına epeyce - sinirlendim doğrusu.. .. Bir vakitler ben bir İstanbul gazetesine Çeşmeden bir rö- portaj yapmıştım. Aradan iki buçuk sene geçti. Bir gün ça- lıştığım bir İzmir gazetesine Çeşmeden bir - röportaj gel: mişti.. Tetkik etmek üzere bana verdiler mektubu... Bak- tım: Benim mektup.. Cümle- leri bile aynen kullanılmış. Mek- tubu yazana şöyle bir cevab gönderdim: Bundan iki buçuk evel bir İstanbul gazetesine gönderdiğim röportajın kopya: sını, tam iki buçuk senc sonra' sene kişiden teşekkül eden kontrol heyeti çok vazifeşinas, hatıra, gönüle bakmıyor, sıra ile her- kesin pasaportunu tedkik ile muamelesini — bitirerek güler yüz ile pasaportu sahibine veriyor. Fakat gel gelelim kambio memuruna; kıvırcık siyah saçlı, dar alınlı, minkari burunlu, ufak yapılı bu genç; dehşetli bir delikanlı! idi. Ne Yunan bankası müdürü ve ne de Ma- liye Nazırı bu kadar böbürle- nebilirdi. Öyle ya. Müsaade etmezse akan su- lar dururdu, hatta duran sular akardı! Müsaade etmezse vapurdan karaya meteliksiz çıkarsın, me- teliksiz gezmek imkânı olma- yınca da vapurda kalırsın! Az Çeşme plâjı toprakları içinde bulmaklığınız şayanı takdirdir. Bunu, bana göndermekliğiniz de ayrıca teşekküre değer... Haklı değil miydim? .. İnsanlık bu, bir hastalığa tutulmuştum. O zaman zâr- fında, benim çalıştığım bir ga: | zete, yine benimle arası hiç | hangi bir delikanlı bu kadar salâhiyet sahibi olmuştu? Kestiğinin kestik, biçtiğinin biçtik olduğuna inanan bir deli- kanlı idi. Elbette caka satacak, elbette istediğine prozvoli ya- pacak idil Masasının etrafındaki kala- balığı, dert yananları görünce kıvırcık saçlı başını sağa sola sallıyarak öyle pür azamet ke- DAT Ç Verem Mücadele Cemiyeti- nin Yamanlar kampında (275) kişi vardır. Denizden — yüksekliği 850 metre olan Yamanlardağında- | ki milyonlarca çamağacının kapladığı ormanda - kurulan kampta yaşıyanlar, sağlık ci- hetinden çok istifade etmekte, çam kokulu dağ havasile ci- ğerlerine taze bir hayat ka: zandırmaktadırlar. Kampta bu- lunanlara sabah ve ikindi kah- valtıları ile öğle ve akşam yemekleri olmak üzere günde dört defa yemek verilmektedir. Kampta yılan, çiyan've ak: rep bulunduğu hakkında bazı dedikodular yapılmışsa da şim- diye kadar kampta eden ve sağlık kazanan 275 kişiden hiçbiri böyle birşey görmemişlerdir. Demir borularla — kampın her tarafına bol kaynak suyu getirilmiş, Karşıyaka - Yaman- iyi olmıyan bir daireyi- sırtı- sıra mütemadiyen tenkid etti. Zaman geçti, ben hastalıktan kalkdım. İkinci günü, o da- irenin reisile karşılaştım. Beni görür görmez: - Yaz bakalım, yaz -dedi- fakat bizimle ne alıp veremi- yorsun?. Ben, hastalık esnasında o yazıları okumadığım için şaşa- kaldım... — Hangi yazı, yine?, — Birak bırak, hem de ze- kâ oyunu yapıyorsun!. Biraz sonra o dairenin diğer bir şefini gördüm. O da ayni şeyi tekrarladı. Çünkü vaktile ben namı müstearla o daireyi epeyce çekiştirmiştim. Binaen- ne oluyor, | aleyh ne zaman böyle bir yazı çıksa, arkasından derhal bana vuruyorlardı. damgayı.... - İşte bizim meslek hayatının birkaç cilvesi, Çimdik Güç halle yanına sokulabil- dim. Pasaportumu vererek 25 Türk liram olduğunu ve şehre transit olarak gireceğimi söy- | ledim. Pasaportumu evirdi, çe- virdi elekten geçirdi. Sahifeleri tek tek açtı, güya vazifesiymiş gibi polise aid olan kayıtları da uzun uzadıya tetkik ettikten sonra portföyümü istedi. Eşe- ledi, deşeledi ve fazla birşey bulama, istirahat | 275 kişinin bulunduğu yer: Yamanlar Kampı ——— a— — — Tabit bir sanatoryom halini almıştır. Haftada iki kilo alanlar bile gö z K Yamanlar kampındakiler lar suyu ıslah edilmiş, kampa telefon hattı çekilmiştir. Kam- pta bir de jandarma karako- lu vardır. Bu seneki kampta, geçen se- nelere nazaran bazı yenilikler görülmektedir. Kampta bakka liye eşyası satılan bir çadır yardır. Halkın eğlencesi için radyo, gramofon temin edil- miştir. Kamptaki mektepli kız- lar, sık sık müsamereler tertip etmekte, çadırlar halkına gü- zel vakit geçirtmektedirler. Hat- ta bir de gardenparti veril- miştir. Kampta yaşıyanlar arasında haftada iki kilo alan kimseler bile vardır. Bu sene kampta bir hafta Bir genç kız |Kendisine saldıran gence ne yapmış? Aydın, (Hususi) — Aydın Ağırceza mahkemesi bu hafta enteresan bir dava gördü ve neticelendirdi. Nazillinin Kayran köyünden 17-18 yaşlarında Hatice, köy dışında - keçilerini - otlatırken yanına ayni köyden ayni yaş- larda Ali gelerek üzerine bı- çakla hücum etmiş ve tasal- lütta bulunmak istemiştir. Ha tice Alinin elinden bıçağını alarak çaya atmış, Ali bu de- fa eline geçirdiği sopa Haticeye hücum etmiş başına şiddetli iki darbe indirmiş, fakat cesur kız. bundan da yılmamış, “sopayı' da' Alinin elinden alarak fırlatmış ve Aliye: | — Kız böyle alınmaz, eğer beni istiyorsan gider anama, ağalarıma söylersin Demiş “vo”' Aliyiyi savmış.. Mahkeme Aliyi üç ay hap- se mahküm etti. Ali vücudce çok'sağlam ve heybetli bir delikanlıdır. ile oradan — Dikkat ediniz, fazla pa- ranız veyahud. bir tarafınızda gizli bir çekiniz varsa söyle yiniz. Dedi. Vazifesini bukâdar iyi yap tığım zannettiğim bu delikan hya, merak etmemesini, kanun- lardan anlar olduğumu söyle- dim. Söyledim ama'diğer yol: culara da nasıl muamelede | | edilmemektedir. | Dr. Kâmran Örs bulunacağını görmek hevesine kapıldım. Bir de ne göreyim? Topun rülmektedir kalan mühendis B. Hulüsi na- mında bir zat, cemiyete (200) lira teberruda bulunmuştur. Kampı gidenler, cemiyet dok- | toru tarafından sıkı bir. mua- yeneden geçirilmekte ve açık | vaziyette olan hastaların Ya- manlara çıkmalarına müsaade Yamanlarda bulunanlar, vücutce zayıf, cılız ve müsteid vaziyette olanlardır. Yamanlar kampı, çam ko- kulu bol havası, bol gıdasile orada yaşıyanlara hakikâten hayat kazandırmaktadır. Yukarıdaki resimde Yaman- lar kampında bulunan halk ve bunların arasında cemiyet idare heyeti üyesinden Dr. B. Şükrü Nuri ile kamp müdürü B. Recai Erter görünmektedir. Aydın Işığa kavuşuyor Aydın, (Hususi) — Naha Vekâleti elektrik mühendisle- rinden Cezmi Aydına gelerek beraberinde Sanat okulu atöl- ye şefi Mehmed olduğu halde Aydın elektriğinin kat'i kabulü için tedkiklerine - başlamıştır. Aydın urayı mevcud - elek- trik tesisatını genişletmek ve devamlı ceryan vermek için bir motör daha almağı karar- laştırmıştır. Bunun için urbay Nafiz Karabudak belediyeler bankasile temas etmek üzere Ankaraya gitmiştir. Urbay ek- siltmiye çıkarılan ve boruları Nafıa Vekâletince Aydına gön- derilen şehir suyunun bir an evel ihalesi için de teşebbüste bulunacaktır. Dr. Kâmran Bikaç gün için Ödemiş Göl- | cük yaylasına çıkmış olan de- hekim ve arkadaşımız dün avdet etmiştir. Bügünden itibaren gene eskisi gibi hastalarını muayenec ve tedaviye başlıya- caktır. ğerli ağzına ben gelmemiş miy Çünkü benden sonra muame- le görenlerle İzmirden çok ya- kından tanıdığım bir İngilizin ifadesini olduğu gibi kabul “ile pasaportlarını kaydetmez mi? Bu vaziyete kızmadım fakat olduğumu da inkâr ünkü ben başka üyordum, — çünkü idim ve Türkiye mütessir rk cumhuriyeti pasaportunu taşır — | üi niz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: