15 Temmuz 937 rdün di Zannda «Emir Abdullahın devlet merkezinde bir saat İtalyan propagandası, burada bile kendini gösteriyor. —.. Emir, Hıristiyanlıkla_ İspanyol hâdiselerini telif edemiyor. z Lö Jurnal gazetesinin Filis- tinde bulunan muhabiri Mari Edit dö Bonnöy Emir Abdul- lah ile bir mülâkat yapmıştır. Fransız gazetecisi, mülâkatı Zâzelesine şu suüretle bildir- mektedir. Telefon çaldı: — Allo, allo 51 King Da Vid mi?. Âlâ. — Yarın benimle beraber Ürdün hükümdarı Emir Ab- dullahın nezdine gelir misiniz? Bu teklifi yapan Fransanın General konsolosu — Vikont d'Amal idi. Teklifi memnuniyetle kabul &ttim. İngiliz Kralının taç giy- me merasiminde gördüğüm bü esatiri hükümdarı yakın- fhn görmek binim için çok istenen birşeydi. General kansolos, Amman- da, Emirin kendi elinden Ür- dün hükümetinin cn yüksek Rişanını almak üÜzere oraya gidecekti. Esasen Ürdün Emi- Tini Filistinin müstakbel kralı addedenler de pek çoktur. Emir Abdulahın babası Şe- nf Hüseyin bir vakitler İngi- lizlerin çok gözdesi idi. Fakat $abuk gözden düşmüş ve kar- şısında İbnissuudu bulmuştur. Fakat ne gariptir ki Emir h bugün İngilizlerin Yakın Şarkta en gözde Emi- ridir. Sabahleyin erkenden Mave- | Tayişeria yolunu tuttuk; Jeri- Oyu ve üzerinden mavi bir Sis yükselen Lüt gölünü geç- tik, Allenbi köprüsünden ge- gerken eski bir an'aneye ria- Yet ederek bir haç çıkarmağa Mecbur kaldım. Pijamalı, mah- kümlar gibi başlıklar giymiş Böbetçiler bizi durdurdular, Pasaportlarımızı tetkik ettiler. da not etmeliyim ki Ür- düne henüz tek bir Yahudi girmiş değildir. Maruf Balfur kanunu, Yahudilerin bu kıt'a- Ya muhaceretini kat'i surette Yasak etmiştir. Birkaç dağ aştıktan sonra, Yeniden bir ovaya girdik; bu- rada ilk olarak büyük ve be- fon, tel örgü ile çevrilmiş bir binaya rastladık. Bu bina, Memleketin kendine mahsus Sanayiinin tek imalâthanesidir. da buz, buzlu şuruplar ve Bâzoz imal olunur. Amman, Ürdünün payitahtı, Romalıların Filâdelfiya kasa- bası, Yemenin San'ası gibi Artık gözümüzün önündedir. Burada Ammanlı kadar oto- Mile tesadüf etmek mümkün: dür. Bu, öyle bir muamma- dir ki halli imkânını bu kasa- âyı ziyarette bir türlü bula- Madım, Sevimli ve tam tip bir arap Çocuğu bana mahalli bir ga- Zeteyi satmağa çalıştı. Gazele- Rin ilk sahifesinde Mussolininin Tesmi var! İtalyan propagan- dası buraya kadar nasıl gir- Mis?! Burada bir İtalyan has- tanesi ve bir de İtalyan umu- Mi yardım müessesesi vardır. - İtalyan hastanesi - doktoru: | EONEZ Emir Abdullah — Bizim İslâm politikamız hasebile kocam Müslümandan başka hiçbir kimseyi istihdam edemez! Dedi ve Ammanda İtalyan müesseselerinin neden Hıristiyan — kullanmadıklarını bu suretle izah etmiş oldu. Bugün cuma, Emir Aero- dinamik bir otomobil ile ca- miden dönüyor. Emir İngiliz siyasetine çok merbuttur; Maverayı Şeriayı yeni bir İngiltere haline geti- receğine ümidi vardır. Konsolos ile Filâdelfiyapa- sonra bir tepenin yamacına kârgir olarak yapılmış olan sarayın yolunu tuttuk. | — Sarayın, duvarlarında krali- çe Mari ve kral Jorjun re- simleri asılı bulunan büyük salonunda — kral — tarafından kabul edildik. Kral sevimli ve naziktir; samimi ve dostluk hisleri ta- şıyan iyi kalpli bir Arabdır. Fransaya muhabbeti - vardır; burada kralın oğluna, yeğe- nine, nazırlarına takdim edil- dim. Âyni zamanda harici müsteşar ile de teşerrüf ettim. Bu İngiliz müsteşar, Lâvrensin bir eşi bulunan Sir Con Fil- binin yerine tayin edilmiş va- zileperver ve çok namuslu bir memurdur. Bu memur sa tın alınan tek yumurtanın, bir ons şekerin ve verilen en küçük bir ianenin bile hesa- bim müntazam - şekilde def- terlere geçirmektedir. Burada, yemek salonunda herşey İngiliz malı ve İngiliz usulüdür. Yemekte güzel li- monatalar, şampanyalar vardı, fakat Emir sudan başka bir şey içmedi! Emirle İngiliz kralının - taç giyme merasiminden bahsttik. İngilteredeki hüsnü kabulden çok memnun. İspanya meselesinden bah- sederken Emir Abdullah şöyle dedi: — Hrristiyanlığın esası “bi- ribirinizi sevin,, olduğu hal- de, İspanyollar böylece nasıl boğazlaşıyorlar? Dedi. Memur tayin edilecek Ahkâmı şahsiye mahkeme- sinde 40 lira ücretli münhal kâtiblik için talihler arasında | lasta kıyafetimizi düzelttikten | Yaşasın! Herhangi dilde olursa olsun, bu kelimenin oynadığı roller ve uyandırdırdığı — gürültüler çok büyüktür. Eski Fransız Başvekili Bay Leon Biuma, — otomobilden inerken cam bilyeye sarılı olarak bir tezkere fırlatmışlar. Bunda (yaşasın Larok) yazılı imiş. Larok denilen adam, Fransız - Faşistlerinin — şefidir. Zabıta, hemen tahkikata bhaş- lamış. Çünkü bareket, bir te- cavüz — mahiyetindedir. İşte, “yaşasın,, veya “kahrolsun,a metelik veren yoktur. Ben, bir gün bir kalabalığın içinde bulundum. Dinlediğimiz hatib, epeyce uzaktaydı. Ön saflardakiler: — Yaşasın! Diye tutturdular, bir de ne bakayım: Benim yanımdakiler de ayni feryadı basmışlar. Halbuki, onlar da benim gibi, hatibin söylediklerinden, tek kelime işitmemişlerdi. Aradan biraz geçti. Tekrar “yaşasın, avazeleri ile karışık bir alkış yükseldi. Ben, iyice duyup fikren ve ruhan, iştirak etme- diğim şeye alkış savuracak insanlardan olmadığım için, put gibi durdum. Yanımda bulunan, kıranta bir herif, kolumu şiddetle dürttü: — UÜlen - dedi - Ermeniye de benzemiyorsun amma, ne diye alkışlamıyorsun? Gene bu mevzu üzerinde çok eski çocukluğuma aid entressan bir hatıram vardır: Mektebden gelmiş, çantamı bırakmıştım. Annem: Oğlum - dedi - seni Muhiddin (efendi) amcan bek- liyor. Birşey söyliyecekmiş.. Muhiddin (afendi) namuslu, iyi, fakat ikbal ve mevki düş- künü bir adamdı. Kalktım, gittim. Oğlu zaten- mekteb arkadaşımdı. Muhiddin efendi, portakal ağacının altında otur- muştu. Etrafında, dört beş bakkal, mahalleden geçen gaz yağcı Yahudi, iki bahçıvan, yedi, sekiz komşu çocuğu, iki daire kâtibi, bir muallim var- dı. Meğer, bizim Muhiddin (efendi) ertesi gün, donanma münasebetile bir nutuk irad edecek imiş. Ben de dahil olduğum halde, bu kalaba- lığa - bizi ön safta yerleşti- rerek ve - hem de para vere- rek, kendisini alkışlatmak ve “yaşa, diye bağırtmak istiyor- muş. Çocuk olduğum için, ben de ertesi gün kârvana girdim.. Muhiddin cfendinin dediği oldu. Fakat müdhiş bir galla. Muhiddin efendi nut- kunda, düşmandan bahsediyor- du. Bu kısımda — şüphesiz *kahrolsun, diye bağırmak lâzımdı. Halbuki bunun hak- kında kimseye birşey söylen- memişti. Bahçıyanlardan biri: — Yaşasın!. Yaşasın!. Diye bağırmasın mı?. Çimdik Gasb davası Tarbalı kazasının Ahmedli köyünde Mustafa oğlu Osma- np yolunu keserek dövmek ve parasını gasbetmekle maz- nun Ömer oğlu Ahmçd Ka- yakoparan, Mehmed Tetik ve Halil Öztürkün şehrimiz Ağır- cezada, cereyan eden muha- kemeleri neticesinde Ahmed ve Halilin ikişer ay müddetle hapislerine ve kırkar lira para 19 Temmuz pazartesi günü | cezasına Mehmedin de yedi adliye encümeninde bir imti- han arılacaktır. gün hapsedilmesine karar ve- rilmistir. ANADOLU Iktısadiyatımıza hüküme- tin verdiği — Başı | inci sahifede — jimi izah ediyor. ekobomisinin ihliyaçlarına nazaran ekâmi! şekil Ve bunun Türk nasıl ve neden e olduğunu anlat Gazeteci arkadaşlar Vekilimize bitçok sualler sordular. Birçok nok: taların tenvirini istediler. Biz ken: dimizden b tün ba an! çıkan ey ilâve etimeden bü: ar ve sormalardan neticeleri aşağıda hulâsaya çalışıyorur. Celâl Bayar sözüne başlarken bugün neşreflilen hakkında vaktile B. M. Mec üuzün uzadıya İsahal ver gunu ve fakat Ajans bü giren © vakitki izabatının yalnız Ulusla intişar ettiğini ve ça- © vakitki fazlalığından getelere müzakerel ve ebemmiyetinden olacak girmemiş bulunduğunu kay- detmiştir. Vekilin © vakitki mizde bulunan Türkofisin Haziren özubatı eli büteninde de mevcuddur. Celhi Bayar harici zin muhtelif devletlerle olan müna- sebetlerini — tahlil ederken bu hu- susta cihan bulranı neticesi olarak ilk tedbirler ahamıya başladığı günden itiburen bu münasebetlerin nasil mühtelif seyirler takib ettiği- ni anlattıktan sonra demiştir ki: — Ekonomik münasebetle- rimizin bu seneler zarfında geçirdiği tekâmül karşımızda bulunan ve - bizlerle ticaret yapan devletleri gayet tabiü olarak muhtelif bazı manzu- melere ayırmıştır. Bunları bi- rer birer tedkikte faide görü- yorum. Birinci kısım: Kliringle bağlı olduğumuz ve ayni zamanda bizim lehimize idhalât ve ih- racat arasında müayyen - bir yüzde farkı ayıran memileket- lerdir. Bu kısım diğerlerinin hep- sinden mühimdir. Ticaretimi- zin yüzde doksanı bu manzu- me dahilindeki devletlerle ya- pılır. Bunlar bizimle olan alış verişlerinde tediye muvazenesi farkı olarak bize yüzde yir- miden 35 e kadar bir döviz farkı bırakırlar ki, maliyemiz bundan istifade eder. Ayni zamanda bu devletler bize meselâ seksen - satarlar yüz satın alırlar. Yani onlar- dan yaptığımız idhalâta na- zaran daima daha fazla bir miktar mal ihraç ederiz. İkinci kısım: Kendileriyle yüzde yüz muvazene esası üze- rine müstenid veya lehimizde pek cüz'i bir döviz payı ayır- tan bir anlaşma yaptığımız devletlerdir. Bunlardan esas itibarile yüz mal alırsak kendilerine yüz mal satarız. Üçüncü kısım: Bizim aktif olduğumuz, yani kendilerine aldığımızdan çok mal sattığı- mız memleketler 'ir ki isimleri kararnamece mevcuddur. Bun- larla serbest döviz esası üze- rinden muamele yapıyoruz. Dördüncü kısım: Tam âksi olarak pasif olduğumuz, yani az mal satarak kendilerinden çok mal aldığımız. memleket- lerdir. Bunlarla alışveriş Türk pa- rasının kıymetini korumak hak- kindaki 11 sayılı kararname- nin muaddel 32 inci maddesi üzerinden yapılmaktadır. Bu memleketlerden gelen malla- rın pârası Cumhuriyet Merkez bankasına yatar ve mukabi- linde o nişbette memleketten mal çıkar, Bu izah ettiğim şekiller bi- ticaretimi- | . dayette yani ilk kontenjan ka: ramamesi çıktığı vakit aynen mevcud değildi. Fakat milli ekonomimizin ihtiyacatı nisbe- tinde yavaş yavaş tadil edile edile bu hali almıştır. Celâl Bayar, bugün - tatbik edilmekte — olan bu suretle tesbit ettikten sonra eline yeni kararnameyi alarak sözlerine devam etmiştir: — Yeni yaptığımız - tadilât acaba en münasib şekil mi- dir? Acaba bunlarda da her- hangi bir tekâmülün t yen tadilât icrası lâ miyecek midir? Bunu “şu dakikâdü tüyine maddeten imkân yoktur. Ekö. nomik hâdiseler ve vaziyetler o kadar kolaylıkla tebeddül etmektedir ki, bundan bihaber görünerek herbangi musırrane durmiya - çalışmak yanlış bir hareket olur. Fakat yaptığımız yeni ka- rarname ” diyebilirim ki, bu- günün ihtiyaçlarına göre en mütekâmil şekildir. Sizi temin ederim ki, biz nasıl tam ser- best döviz politikası tatbik edebilen memleketleri kıska- esasatı iri ile gel bir esas üzerinde nıyorsak çok ve pek çok mem- leketler de bizim bu attığımız adıma gıpta edeceklerdir. Yeni yaptığımız tadilât şun- lardır: Bir kere birinci, ikinci ve üçüncü gruplara prensip iti- barile dokunmıyoruz. — Yalnız bunların idhalât şekillerinde lehte olarak bazı tadilât var- dır. Bunların muhtelif karar- namelerile hangi nevi malları sokabilecekleri, hangilerini id- hal edemiyecekleri evelce mu- sarrahtı. Bir de umumi bir kontenjan Jlistesi vardır. ki, bütün Mmemleketler bundan istilade ediyorlardı. Şimdi bu liste kaldırılmıştır. Memnu eşya listesi de ilga olunmuştur. Kliringli veya benzeri anlaş- malarla bağlı bulunduğumuz ve ayni zamanda bize yüzde yirmiden yukarı döviz payı bırakan yerlerden gelecek bü- tün eşya gümrük resmi veril- dikten sonra serbestçe gire- cektir. Yalnız yüzde yüz karşılıklı veya lehimizde yüzde yirmiden aşağı döviz farklı anlaşmaya tabi memleketler için elde Kontraktüel listeler vardır. Bu listeler bittabi müddetleri bi- tinciye kadar devam ede- cektir. Ayni zamanda bu memle- ketlerin üç ay müddetle eski rejimden istilade etmeleri im: kânı da temin edilmiştir. Bunlara karşı şu espri da- hilinde hareket edeceğiz: Müddetleri bittikçe en geniş bir fikirle hareket ederek it hal edecekleri malların adet- lerini çoğaltmak. İşte kendilerile yapacağımız gelecek müzakerelerde bu zih- niyet hâkim olacaktır. Şurasını da söyliyeyim ki, bu gruba dahil olanlar içinde tediye muvazenesi müsait olan- lar döviz payı ayırmak imkânı bulabilirlerse derhal birinci gruba geçebilirler ve o vakit serbest ithalât rejimimizden bilâkaydüşart istifade ederler. Keza bizim aktif olduğumuz çabuk ve o kadar | yeni veche üçüncü grupta da tadilât yok- tur. Onlar zaten her suretle amumi rejimden serbestçe is- tifade ediyorlardı. Bundan sonra da istifadeye — devam edeceklerdir. Pasif olduğumuz dördüncü gruba gelince; 11 numaralı kararnamenin 32 inci madde- sini yeni kararname 4 üncü maddesile tadil etmektedir. Aradaki farkı şu suretle hu- lâsa edebiliriz: Bu memleketlerden girecek olan mallar (ki bizim muhtaç olduğumuz ibtidat maddeler- dir) bir listeye konulmuştur, | Tüccara kolaylık - olsun diye | banka kefaleti kabul edilmiş- | tir. Bir de eski kararnamede | “bu memleketlerden — gelen | malın bedeli altı ay zarlında mukabili ihraç yapılmazsa irad j kaydolunur, diye bir İıkııî vardı. Bu fıkra da - kaldiril- | mıştır. Bu prensibi bu suretle tesbit ederek bilâkaydüşart serbest bırakmamızın en başlı amili — harici — ticaretimizin asırlardanberi desfiziter olma- î sıdır. Yani aleyhimize - açık | olmasıdır. Serbest bırakırsak bugün lehimize kapanmış olan | ticaret muvazenemizin gene | aleyhimize dönmesi ihtimali vardır. Diğer bir sebeb de malüm | olan prensibimizin, yani; | “Malımızı alanın malını ab | mak.. 4 Düsturunun — muhafazasıdır. Ve nihayet bu suretle malla: Çrımızın satışını idhalât muka- | bilinde taahhüd altına aldır- mış olüyoruz. ğ İşte dış ticaret siyasetimizli ana prensibleri burlardır. Kontenjan tatbikatına bi lanıldığı zaman neşrolunaı kurarname ile serbest idhal pozisyonları — bırakılmamıştı. 1311 pozisyon üzerinde kon:- tenjan tatbik ediliyor. 516 pozisyona dahil maddelerin de idhali menedilmiş ve ikinci kontenjan kararnamesi ile bu adet 824 te çıkarılmış — bulü- nuyordu. 4 Ekonomik durümün icap ları gözönünde bulundurularal Histelerde tedricen genişliğe ve serbestliğe doğru adımlı atılmış, kontenjan İlistelerin: deki pozisiyonların bir kısm serbest listelere intikal ettiril, miş ve bir kısmı da Vekâleller listelerine alınarak lisans usu: lüne tâbi tutulmuştu. : İdhalât rejimimizde son mer haleyi teşkil eden G ÜR ka rarnamesinde bu tedrici geni lemenin neticesi olarak serbes listeye dahil pozisyonların âde di 1066 sı tamamen 74 ü kıs men serbest olmak üzere 1140 çıkmış, kontenjanda pozisiyon ların adedi sıfıra indirilmiş » lisansa tâbi pozisyonların adı di 256 ve memnu İisteye ren pozisiyonların adedi 573 tamamen ve 16651 kt ' memnu olmak üzere 739 o olarak tesbit edilmiş bulun yordu. Yeni kararname hükümlerin nazaran csasen serbest olarg idhal edilmekte bulunan kı haliyle devam etmekte, li tâbi olan pozisyonların tamamile serbest bırakılım idhali memnu olan pozisyı Lütfen çeviriniz v