3 Ilağiran 937 Numara — 27 w Doka, piskoposun' kendisine'uzattı- ğı mektubu okuyunca sapsarı oldu. A EEZ kuvveti vardır. Ben bu akşam nikâhı kıyarsam, yarın sabah, yatağımda güzel Venediğe ebe- diyen gözlerimi yummuş - ola: Doka, müstehziyane bir su- Tette güldü; — Canim, muhterem pe: derim, bu dehşet nöbetinin Beleceği zaman şimdi mi idi?, Buldun buldun da bunu şimdi mi çıkarıyorsun? At şu deh- Şeti bir kenara.. Dur da em redeyim, sana bir kadeh şarab Betirsinler, aklın başına gelir. kma bizim sarayda cinler, #eytanlar yoktur. Başpiskopos — başını — sal- HI: — Siz neler söylüyorsunuz penah!.. Benim duydu- ğüm dehşet ne periden, ne #eytandan.. Bilâkis sizin, be- Bim, genç nişanlıların başına Patlıyan felâketten.. Doka birdenbire papazın bileğine sarıldı: Z Anlamadım, - siz. neler Söylüyorsunuz?.. Çıldırdınız mı Yoksa?,, .:'l defa müstehziyane - ko- mak sırası, papaza — gel- Mişti: — Yok devletlim, yok... m başımdadır benim.. Fe- te şudur: akşam nikâh kıyılamı- Dokanın — Nedediniz, ne dediniz? .— Nikâh kıyılamıyacak, de- .'_—- haşmetpenahi.. - İşittiniz Mi, bu kadarcık işte, - — Sebeb? Diye bağırdı. — Çünkü, mukaddes papa i, ikinci bir emir ve- BüSiye kadar, bilâistisna, hiç '“:ıım kıyılmamasını kat- ildiriyor. Dokanın bütün vücudu tit- rğ:'ül- Papaya küfretmemek endini zor tuttu: Bu emri kim getirdi? — Papalığın bir murahhası.. l k hi ne imiş? — Bilmiyorum.. Esasen bu:- tapliZum yok.. Zarf ve mek: yüket Mukaddes pederimizin hasaa isimleri varken ve bil- Mühi, Muhteviyatı bu kadar m iken artık bunlarla dım.. Pa Bf'“k!llür nerede? bi Opos düşündü: 8ö Gerçi - dedüi' * bu emri Tiyet ek için hiçbir mecbu- İçfE evinden F F f — m": emrimin - tebliğinden Siya içi — Fakat - diye kekeledi - Papa hazretleri bu emri, umu- mt mahiyette vermiş. — Evet! Olabilir.. — Şu halde Kral ve Doka hanedanı için muteber olma- mak lâzımdır. Başpiskopos, oturdu: — Yanılıyorsunuz. haşmet- penah. Kilisede hususiyet ve istisna olamaz. Papa hazret- lerinin karşısında, krallarla te- baası müsavidir... Bu söz, Dokanın gururuna dokunmuştu. Kaşlarını — çattı. Papaza doğru bir adım attı: — Siz fazla ileri gidiyor, çok şeyler konuşuyorsunuz. Papaz, istifini hiç bozmadı: — Vazifemi yapıyorum. Dü- ğünün yapılmasına mani ola- cağım Haşmetpenah! Doka: — Sen mi *diye bağırdı- Sen hal.. Papaz, nezaket ve hümetle eğildi: — Evet Haşmetpenah, ma- alesef, ben! Doka, vaziyetin vehametini hissetmişti. Belki yumuşaklıkla onu elde edebilirdi. Fakat sert davranmak — manasızdı. Çünkü böyle bir merasim zorla olamazdı. Aynı zamanda Pa- panın, sillesini yimek ihtimali de vardı ki, buna hiçbir za- man razı değildi, itidalini biraz topladı. Alçak bir sesle: — Muhterem peder -dedi- siz de görüyorsunuz ki, bütün Venedik asilzadeleri, hükü- met erkânı, onların aileleri nezih bir cemiyet halinde, böyle mes'ut bir izdivacın et- rafında toplanmışlardır. Kara- rınızı, iyi düşünerek - veriniz. Şimdi Papa hazretleri bile bizim salonumuzu görselerdi, nikâhı bizzat kıyarlardı.. — Olabilir oğlum, olabilir. Fakat kararı veren ben deği- lim. Ben sadece mukaddes Romanın emrini yerine geti- riyorum. Şahsıma taallük eden herhangi bir irade yoktur. — Canım, siz merak etme- yiniz. Ben, hususi bir mek- tupla vaziyeti muhterem Papa Hazretlerine arzederim, O da hiç şüphesiz sizi affa şayan görür.. — Hayır haşmetpenah, ha- yır!... Emri görüyorsunuz, bu hususta muhabere bile arzu buyurmiyorlar, Ortada, kimbi- lir nasıl bir sebep var ki, mu- kaddes pederi bu fevkalâde tedbiri almağa sevketmiş bu- lunuyor.. Ayni zamanda, bu emri tatbik etmediğim tak- dirde.... — Devam ediriz, neye sus- tunuz? — Papa hazretlerinin gaza- bına, kahrına uğrıyacağım. O kahrın şiddetini ben pek iyi bilirim. Hatta kulaklarıma bile söylenmiştir. O kahır, ölümün ta kendisidir. Doka, bir adım geri çekildi: Demek ki, mesele bu kadâar kat'i ve ciddi idi. » Gördünüz mü haşmetpenah!.. Bizce Papa hazretlerinin kuvvetinin. üstün- de ancak Allahın ve Yesuun bir şezlonga | Yazan: M, yAhan - PY cağım.. bunun - içindir ki.... Ben..... Bu işi yapamıyacağım. Dokanın alnından iri iri ter “damlaları yuvarlanıyordu. Bir 'koltuğa, yıkılır gibi oturdu: — Ya şimdi ne olacak? Diye inledi.. — Sonu var — Pamuk zer'iyatına ehemmiyet veri- liyor. Tire, (Hususi) — Tire, vi- lâyet hududları dahilinde pa- muk ziraatine en ziyade ehem- miyet verilen bir kazadır. Pa: muğun piyasada devlet elile diğer mahsulâta kıyasen ihraz ettiği yüksek mevki ve husu- sile aşikâr surette emniyetli bir istikbal göstermesi Tireli- lerin bu mahsulü üzerine alâ- kalarının toplanmasına başlıca amil olmuştur. Bunun içindir ki Tirede pamuk ziraati her yıl artan bir inkişaf göster- mektedir. ş Geçen yıllarda 20 bin ile 30 bin dekar arasında tahav- vül eden zer'iyat sahası yeni yıl içinde 48 bin dekar ola- rak hazırlanmıştır ki mahsul normal şartlar altında yetiştiği takdirde 27 bin balyayı geç- mesi ümid edilmektedir. Tarım Bakanlığının pamuk- çuluğa verdiği hususi ehemmi- yet üzerine bu ziraati himaye ve ıslah maksadile 2905 nu- maralı kanun ile İzmir çevresi içerisinde bilcümle Hind pa> muğu nevilerinin zer'iyatı ya sak edilmiş, yerli koza çeşid- lerile tohum üretme istasyon: tohumu tayin ve tavsiye edil- miştir. Eskişehir havalisinde Sakarya vadisinde kâin Ma- yıslar köyü teksir istasyonun- da üretilmiş Akala cinsi to- humlardan ziraat bankası va- sıtasile çiftçiye 31 ton çekir- dek tevzi edilmiş, bu mikta- rın tamamı da ekilmiştir. Pamukçu köylüye ve çiftlik sahiblerine vekâletin talimatı dahilinde tevzi edilen bu to- humlar (1500-2000) metre mu- rabbana 6 kilo hesabile pa- rasız verilmiştir. Mahsulün id- raki teşrinlerin son ayına ka- dar tamamlanacağına nazaran her çiftçi borçlandığı miktarı kendi mahsulünün çekirdekle- rinden en çok 1 şubat 938 tarihine kadar aynen ve tama- men ödemek kaydile ve se- nedle aldığı tohumları öde- mezse geçen borsa fiatinin iki misli üzerinden nakden tazmin etmek şartile mükellef tutul- muştur. Maahaza, bu takyida- ta rağmen Tire müstabsılları pamukçuluktaki emniyetli men- faati kat'i bir itminanla ölçe- bildiklerinden bu ziraate lâyık olan ehemmiyet ve hahişle sarılmışlardır. 3 Tiı-';de larında yetiştirilmiş Akala Ame- rikan cinsi, uzun elyaflı pamuk ANADOLU zamanı gelmiştir (İKulüb dedikodularını yaparken, düşünülecek noktalar çoktur Arkadaşım Semih Nazım, İzmirdeki yeni spor teşkkül- lerini yıkarak — gerisingeriye bir hareket yapmak hususun- da mevcud temayüller hakkın- da bir yazı yazmış. Bu yazı, evvelâ benim, biraz sonra da kendisinin, muhatab olduğu bir mükâlemeden mülhem ola- cak ki, arkadaşımız isım ver- mekte de tereddüd göster- memiş ve bu fikirlerin bilhas- sa yeni Fudbol Ajanmı Bay Su- ad Yurdkoru tarafından da benimsendiğini — yazmış.. Ha- kikaten muhaverenin aslı o merkezde idi. Arkadaşımız Suad, - birleş- meğe muhalif bulunuyor. Es- kiler diriltilmeli, şehrin nüfus kesaletine göre, semtler usulü ihdas edilmeli vesaire... Bu fikrin mantığı da şurade: Çünkü mevcud kulüpler az- dır, şehir dabili temaslar ya- pılamıyacaktır. Ben, umumi bir prensib mü- lâhazası olarak eski kulüpleri ihya etmekle yeni bir kulüp tesisi arasında büyük farklar görenlerdenim. Birincisi, geri bir harekettir. İkincisi ihtiyaca cevap vermektir. Kulüplerin tevhidinde hâkim olan ruhu kavramadan ve bunu sadece bir fudbol meselesi halinde telâkki etmektir ki, bazılarımızı bu yanlışlığa sevkediyor. Hem de öyle yanlışlık ki, Parti oto- rite ve prensiblerine bile zarar verebilecek kadar büyük.. Nitekfin,“Bay Suat arkada- şımız, ancak bu esaslar dahi- linde ajanlığa geçebileceğini ileri sürüyor ve vazifeye baş- lamıyormuş.. Ben bu rivayetin asılsız. olduğunu — sanıyorum. Sevip tanıştığım bir arkadaş olması itibarile, şahsi kanaat- lerini, umumi prensip ve yük- sek oteritelere kabul ettirmek istiyeceğine aklım yatmıyor. Çünkü bunlar öyle işlerdir ki, Mütemadiyen değişen şahısla- rın kendi telâkkilerine âlet ol- maktan, daha doğrusu prem siplerin tecrübe ve tatbik sa- hası menzilesine düşmekten çok uzaktırlar. Tıpkı, devletçi bir fırkaya girecek herhangi bir insanın, o furkaya hitaben: — İyi amma, ben İliberalim. Sizin içinizde o suretle yaşayıp çalışacağım. Demesi gibi.. Siyasi ve iç- timai mücsseselerde, ferdi ka- naatler, umumi hükümlerle muvazi yürür. Cemiyetçilik şar- tı ve terbiyesi buradadır. Bi- naenaleyh Bay Suadı, böyle bir hata işlemekten tenzih ederim, çünkü çok garip olur. Nerede kaldı ki, ecnebi mü- tehassıslar bile, yani muayyen bir mesleğin, bir tekniğin, bir işin hakikaten bütün salâhiyet ve ehliyetini üstünde taşı- yanlar bile, kendilerine bir va- zife tevdii esnasında böyle bir teklifte bulunmazlar. Biz ise, hem mütchassıs değiliz ve şöy- le yarımıyamalak amatör spor severleriz, hem de parti çatısı altında birleşmişiz. Partinin muvafakati ile cemiyet sandal- yasına oturmuşuz. Nibayct bütün bu teşekkül- ler partiye merbuttur. Onu organize eden partidir, ona parayı veren partidir, onun yükselmesini temin eyliyen, ona mensub olanları himaye- sine alan hep partidir. Bizim kulüblerimiz profesyonel, yani kendi sermayesile geçinen ve yaşıyan müesseseler değildir ki, onları dilediğimiz şekle koya- hm, evirip çevirelim vesaire vesaire... Bu hususta söylene- bilecek söz çoktur. Meselâ, bu teşekküllerin parti bakı- mından mevkü, sadece fudbol değildir, onların milli, içtimai, kültürel bir mahiyetleri vardır veya olacaktır. Bunları düşün- mek ve dirije etmek ise şa- hısların değil, partinin salâ- hiyet ve hakları dahilindedir. Binaenaley arkadaşım Suadın, böyle bir takım -hem de yan- hş- mülâhazalara kapılarak ajanlığı kabulde şartlar ileri süreceğini sanmıyorum. Gelelim meselenin diğer ci- hetlerine: Kulüblerin tevhidi keyfiyeti, hiçbir zaman bir tecrübe ma- hiyetinde değildir. Biz öyle zannediyoruz ki, bu, kulüblerin ıslahi namına ileri atılmış bir hamle ve bir karardır. Bu ka- rarın tatbikatı da, milli küme maçlarının arefesinde - başla- mıştır. Henüz randımanı alın- mış midir, —alınmamış mıdir, faydası ne olmuştur, zararı nedir, şeklinde bir münakaşa açmak bile yerinde olamaz. Çünkü tevhidde, milli küme maçlarında iyi netice aimak düşüncesi hâkim değildi ve sadece fudbol oynatılması da hatıra getirilmemişti. Maksat esaslı ıslahat yapmaktı, Ara- daki zaman ise, muhtelif se- beplerle buna imkân vermediği gibi, davaya inanmıyanların -geçenlerde işaret ettiğim- si- nsi, cesaretsiz. mukavemetleri ile gelip geçti.. Nitekim, ne köngreler in'ikat etmiş, ne yeni kulüplerde tes- çil muameleleri yapılabilmiş, ne de futbol ajanları ve idare heyetleri, mevcud keşmekeş içinde diğer çocukları ve ge- riye kalan spor şubelerinin faaliyetlerini düşünmüşlerdir. Ortada “şu tecrübe yapıldı da bu netice alındı,, diyebile- cek bir vaziyet bile olmadığı halde (mevhum bir netice) üzerinde durmağa imkân var mıdır?. Şahsen, ötedenberi spor teşkilâtının devletleştiri- mesi ve eğer sadece futbol murad . ediliyorsa bunun da profesyonelleştirilmesi — lâzım- geleceği şeklinde cezri ve müf- rit bir prensip taraftarı oldu- ğumuz halde, hiç olmazsa 1s- laha doğru gidiş, mülâhazala- rile bu davaya atılmış bulunu- yoruz. Bizce, bu işin henüz (A) sı üzerinde bile durulmuş değildir. Çalışma zamanı yeni gelmiştir. Herşeyden evel sun'i bulut gibi ortaya atılan du- manın, tereddüdün, şayiaların bir tarafa atılıp ondan sonra vaziyetin icaplarının ele alın- ması İlâzımdır. Yani birşeye inanmak lâzımdır. Bu inanıla- cak şey de: — İleride belki başka bir 150 İnhisar ida, 100 M. J. Taranto13, 16 9829 Kila yapak 52 5$ 192 Ken, Pala. 240 YG;VIl Üzüm satışları Ç. Alıçı K.S, K,& &50 950 17 P. Klark 18 D, Ârditi 280 — Yekün 9 75 10 50 1275 1328 439643 — Eski satış d 439923 U. satış j Zahire satışları Çu. Ginsi K.S. 135 Buğday 6125 6125 4 Va; Arpa 350 3 S0 | SO Arpa ss0 3300 50 Ton Susam 15 $0 15 S0 — 18 B. Pamuk 44 44 ğ 40 Ton Kepek 235 235 350 Ankaragücü Pazara İstanbula gitmiyor İstanbul, 2 (Hususi) — Fe- nerbahçe takımının yıldönümü pazara rastladığından, Ankara- gücünün, Fenerbahçe — veya Galatasarayla olan maçı tehir edilerek bu iki takımdan bi: rinin yerine İzmirden Doğan. sporun oynaması takarrür ey- lemişti. Fakat, Doğansporun 5 o gün gelmek istemediği an- laşıldığından, bu vaziyet kar — şısında Ankaragücünün buraya — gelip gelmiyeceği meçhuldür. — Geldiği takdirde, Fenerbah: — çenin ikinci takımile oynaması — mukarrerdir. ğ Doğanspor pazardan sonra — İstanbula geldiğinde Güneş — veya Galatasarayla karşılaşa- — caktır. 7 İstanbul, 2 (Hususi) — An: karagücünün, haftaya gelmesi — (| ve yalnız Galatasarayla karşı- —— | laşarak, Fenerbahçe - takımile — olan maçını başka zamana — bırakması kararlaştırılmıştr. N Viyana takımı — İIstanbula geliyor Ankara, 2 (AA.) — İstih- baratımıza nazaran Viyananın Rapid takımı Fenerbahçenin yıldönümünde oynamak üzere İstanbula gelmeyi kabul et — miş ve kat'i muvafakatini tel — grafla kulüb umumi kâtibli- ğine bildirmiştir. ğ Fenerbahçe yıldönümünü &$ Haziranda yapacağından fut- — bol federasyonu o tarihte oy- — nanacak maçları tehire muva- fakat etmiştir. Rapid yalnız Viyananın de- ğil bütün dünyanın en ğ takımlarından - biri 0 maruftur. Bilhassa cenebi ta- kımlara karşı Admii Avusturyalılardan ziyade mu: vaffak olması kendisine alem-- umul bir şöhret temin etmiş- :ir. Bu ilib'ıîl;e 6 ve:eilı:; ran tarihlerii K karşılaşmadan Tyü:rl futbolü- — nun pek büyük istifadeler te- min etmesine intizar edilebilir. Rapid önümüzdeki cumar- tesi sabahı İstanbulda ola- caktır. 10 ve 13 Haziran tarihle- rinde Ankarada da iki maç yapması ihtimal dahilindedir. * Hollivut grevi sona erdi Nevyork, 2 (A.A.) — Hol- livut grevi nihayet bulmuş bu sabah işe başlanmıştır. — kulüp daha teşkil edilebilir. Fakat bugün kulüplerin vazi- yeti taayyün etmiştir. Ben, sen, şu, ©, falan, filân ve falan lüplere dahiliz. Demek - şeklinde ba e hdır. — — Devam edecek