28 Nisan 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

28 Nisan 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AR S1 9ST Kanaaamaaa v zz TTT TT L ae D — ÂN ADOLU MAHKEMELERDE San'at Köşesi; Halkevi Resim Sergisi Ressamlarımızın bu seneki Vergisi vdiğer senelere nisbetle daha zengin daha bir manzara arzediyor, ve olgun Kemi: yet bakımından yekün oldukça | noktasına | kabarık. Keyi gelince; her eser T üzerinde ayrı fikir yürütmeğe maalesef im kân bulamadık, Sergiyi umu- mi bir görüşle tetkik we fikirlerimizi açıkça söylemek isterizi Resimlerin bir fikir ve ilhamı tabiattan almış, daha doğrasu tabiatı aynen ifade edebilmiş. Bu elbette ki bir muvaffakıyettir. Bu resimler önünde saatlerce durmak zev- kine kanamıyoruz. Fakat bir kısım eserlerden de hiç bir şey anlamadığımı itiraf etmeliyim. Meselâ ressam Ali Avninin Kadri Atamal portresi bana hiç bir şey söylemiyor. Bir yığın boya ve renk. Ne uzak: tan ve ne yakından bu resmin zevkine ermek imkânını bula- madım. Realizm benim san'at telâkkime daha yumuşak ve daha munis geliyor. Bu itibarla Celâl Uzelin resimlerini çok beğeniyorum. Atatürk portre- sindeki o dinamik bakış ne kuvvetli bir tesir taşıyor. Bu eserin herkes tarafından beğe- | nilmesi ve küşat günü hemen satılması da bunu isbat etmi- yor mu? Coelali en çok Kemal Şakir portresinde takdir ettik. Üstadın mütefekkir ve biraz mağmum siması ne kuvvetli bir iç ifadesidir. Rahmi Bala- banın portresinde de aynı kuvvetli tesiri bulduk. Köy gecesi, diyebilirim ki bunların hepsinden güzeldir. Mavi ar- moni, ay işığında bir köy so- kağı, bir köylü kız bakraçla su taşıyor.. mimi ve ne kadar cana yakın. Burada her fırça ve renk köyü ve köylüyü hatırlatıyor. Büyük deniz tablosunda ressam büsbütün başka bir tarz kullanmış. Bu tabiatı kuv- vetli bir görüş ve kavrayış nümunesidir. Kayalardaki ser- best çalışış, bulutlardaki renk ve muvman ile çok güzel bir ahenk teşkil edi » Yamanlar tablosu ise natürizmin tam bir karşılığıdır. Bu resim muhak- kak ki san'atkârın en çok muvaffak olduğu eserlerden biridir. Ku Kadri Atamal kendi saha- sında, başka bir yoldan yürü- mektedir. Bu san'atkârın çok kuvvetli eserleri arasında rca- liteye temas etmiş pek az nokta Igörüyorum. Daha doğrusu onda tabiatı değiştirmeğe karşı fazla bir temayül var. Bununla be- raber liman puşadı ve Natür- mortları zevkle seyredilebili- yor. Kadrinin portre ve desen Içrini daha kuvvetli buldum. Bilhassa tayyare afişi gözü alacak bir güzellik taşıyor. Hâmid portresi ise ressamın en muvaffak eserlerinden sayılır. Rıza Bediz yağlı boya iki resme) mukabil bir hayli afiş 've dekoratif eser teşhir edi- yor.. Rıza Bedizi bu sahada takdir etmemek imkânsız. Afiş tekniğinin bütün incelik! kompoıısyon ve rcnk lezııla Halkevi koşesı GYD DUT AMT T ARUD A Bugün saat 17 de Halk der- saneleri ve 18,30 da da sos- yal yardım. komite / toplantı. ni, etmek | çoğu | Süje ne kadar sa- | | ve | Onun | bildiriliyordu. | Jandarmaya | öldüreceklerdi. Eşrefpaşa cinayeti maz- nunları mahkemede ——— : a. ——— — — İnce Mehmed mahkemede abuk sabuk sözler söyledi Eşrefpaşada kahveci Kadri ve Remziyi öldürmekle maz- İnce Mehmed ile arka- daşlarının muhakemelerine Ağırcezada devam edilmiştir, Bu celsede şahid sıfatile din- lenen hapisane gardiyanı Bay Emrullah demiştir ki: — Bu maznun İnce Meh- med, hapisanedeki mahküm mevkulflara — ötedenberi hücum ve onları rabatsız eder. için kendisini nede ayrı bir yerde tutuyoruz, Sonra şahid kasap B. Azi> zin Seferihisar m. sıtasile nun hapisa- alın: mış olan ifadesi okunmuştur. Bu ifadede maznun İnce Meh- medin - tabancasını bir koyun mukabilinde kendisile değiş- tirmek isteyip istemediği hak- kında malümatı bulunmadığı İnce Mehmed, mahkeme salonunda bazı deli hareketleri yapmağa başladı. dokunur — gibi istinabe oldu ve: — Hâdise esnasında kulla- nılan iki tabanca da benimdi, dayım Ali, zorla birisini aldı, esasen Kadri ve Remzi beni Siz - benim yerimde olsa idiniz ne yapar- dımz? Burası adalet yeridir, benim hakkımı siz arayınız Bay reis.. Demiştir. İnce — Mehmed, daha bazı abuksabuk - söy lınnıış neticede — mahkeme i, vak'ayı esaslı surette görmüş olan şahid Yaver, kömürcü Rıfkı, garson Tahsin, kasap Cemal, Hediye, Ahmed ve manav Cemil ile bazı po: lislerin dinlenmelerine karar vermiş, muhakemeyi başka bir güne talik etmiştir. rını en güzel bir şekilde onda bulabiliriz. Bu itibarla Rıza bir Afişör ve Desinatördür. Bu yolda kendisinden daha kuvvetli adımlar bekleriz. Nazmi Çeklinin natürmort ları güzeldir. Yalnız kompo- zisyona daha çok dikkat ve riayet etmelidir. Nazmi sergide hayli eser teşhir edenler ara- sında gösterilebilir. Büyük bir dikkatle ve gayet ince işlen: miş manzaraları çok canlıdır. Ragıb Erdemin n&türmortları diğer resimlerine nazaran daha güzel.. San'atını yalnız bu sa- haya tevcih etmesi daha mu- vafık olur kanaatindeyim. Kasım Boyar da en çok na- türmort üzerinde ısrar ediyor. Karpuz levhası hakikaten gü- zeldir. İlhaminin kayıkları çok temiz renklerle yapılmış. Cezve ve sigara paketleri muvaffak olun- muş eserlerdendir. Hâmidin Cengiz kompozis- yonu güzel bir eserdir. Yalmız renksizlik gibi bir zafı vardır. Çalışırsa bu kusurunu da ber- taraf edeceği — muhakkaktır. Hâmid san'at arayan bir genç- tir. Muvaffak olacağında şüphe etmiyorum. Ressamları bu güzel sergiyi vücude getirmeğe — muvaffak olduklarından dolayı ayrı ayrı | tebrik eder, ve bize bu bedii dersi her sene tekrar etmele- adai a e SN di ni l Eczacı 8. Meh- medin katili Tekrar muhakeme ediliyor. İkincikordonda eski fuar sa- hasında eczacı B. Mehmedi öldürmekle maznun Talib la Arifin muhakemesine şehrimiz sinde nakzen devam N kararı geçen celsede maznun liyecezada bir kız ka kasındaa mahküm edilib edil- Asliyer dün Ağırceza mahkeme- edilmiş: mucibince As- tir. uıuîmu—_,ıı muştur. Bunda A"ıır, kadın kaçır- mak suçundan iki gün bapse bildirilmekte idi mi muavini B. nun mahküm değiştire- cek yeni bir vaziyet mevcud olmadığını — söyliyerek eskisi gibi on beş sene ağır hapse mahkümiyetini istemiştir. Ve- rese vekili mahkemeye gel- memişti, maznun Arif te mü- dafaasını serdedeceğini söyle- miş ve müdafaa için muhake- me 10 Mayısa bırakılmıştır. Muhtar Hü- seyinin katili —— .- me— Ağırcezada mahküm oldu.. Narlıdere köyünde muhtar Bay Hüseyini öldürmekle maz nun İhsan ve Hasanla bunları suça teşvik etmekle maznun Bayan Zehranın şehrimiz ağır ceza mahkemesinde muhake- meleri sona ermiştir. Maznun İhsanın, Türk ceza kanununun 448 inci maddesi mucibince tayin edilen on beş sene hapis cezası, yaşının küçüklüğü ve adi tahrik nazarı dikkate alı- narak sene Üüç ay ağır hapsine ve maktulün veresesine 800 lira ölüm tazminatı verme- sine karar verilmiş, Hasan yardım suçundan sekiz ay hap- se mahküm edilmiştir. Bayan Zehranın hâdisede alâkası bulunduğu muhakeme neticesinde anlaşılamadığından beraetine karar verilmiştiştir. Yeni şarbon aşısının Menemende tatbi- katına başlandı Ziraat Vekâleti baytari la boratuvarında yeni keşfedilen şarbon aşısını İzmirin bazı yerlerindeki hayvanlara tatbik için Ziraat Vekâleti baytari hıfzıssıhha seksiyonu şefi B. Muzaffer Bekman ile müte- hassıs iki zatın şehrimize gel- diğini ve Menemene gidece- ğini yazmıştık. Baytari heyet Menemene gitmiş, Musabey, Çavaş köyü *ve: Çiğli " köyle rindeki hayvanlara yeni şar- bon aşısını tatbik etmişlerdir. Bilâhare Kuşadasına giderek Selçuk nahiyesi hayvanlarına da Oavnı asıvı tatbik edeceklerdir. altı Tırblzı içinde fantazi: Dayak — Raut İnan Geçende bir cadde kadar Sayta $ B İlzmir itfaiyesi tekemmül ettirilmiştir işlek bir sokaktan geçiyordum. | B Bir cadde kadar işlek bir so- kak. Amma Bizdi. B rden sanki © gün çok ses- başımın — üstünd a, bir pa ) , pat, pat, küt. birkaç aydır kendisinden çok bahsedilen bir cürmümeş- | huda rastladım sandım. Niha- yet şu gazetelerde okuya oku bitiremediğim ve be için nazari kalan n u tatbikatını göz Havadaki için gözün ya mle göre- şehri de ayrı bir yoksa da başın buna i var evirdim, Demin beş altı adım önce geçtiğim yerin üs- tündeki balkonda bir h cade kollarından asılmış dud -bu kelime dü diline ilk defa ç izbandüd . gibi iki kol man - bir sopa ile halını ğuk leryatları, m. Bir an balı kafamda şabıslanmıştı. Şu Şu elinden insanlar ne zebani şeyler. zavallı halı onların neler çekiyor. Ayaklarının al- tında zamanlarca sessiz, şikâ- yetsiz, yatar, üstelik bir de dayak yer. İnsan oğlu bu! Kâinatın en istibdatçı mahlüku, vurur, dö- ver, kırar, yırtar, keser, par çalar, öldürür, boyun eğmek mecburiyetinde Tam bu düşünce karşımda bir ses yüksek fakat kısa bağırdı. “Pamukatıcı!!!, Karşımdaki bu pamukatıcı ile üstteki bu sopa alıcı ka- famda birleştiler, kaynaştılar. Hatta pamukatıcının omuzun daki kirişten bizim eski elleri öpülen hocaların falakasına da aklım gitti. Onlar da da yakatıcı idiler. Evet pâmukatıcı! Dayakatıcı!, Artık kafamda düşünceler şu pamukatıcının tokmağından, şu sopaatıcının - sopasından, dayak atıcının deyneğinden daha kuüvvetli bir hızla akıp gidiyordu. Amma şu pamukatıcının tokmağı ötekilerin aletlerinden başka ve hayırlı bir iş görü- yor diyordum. O, bir biribi ne yapışmış, sertleşmiş, katı- laşmış, çirkinleşmiş, — hulâsa hayır kalmamış pamuk küme- sinin içine bir girdi mi, pa Sopaatıcı! muk yeni bir hayat kazanıyor, seriliyor, serpiliyor, gelişiyor, kabarıyor. Rüzgâr gibi, dalga gibi, bava gibi, stratos bulut- ları gibi birşey oluveriyor. Pa- muük gibi yumuşak, pamuk gibi beyaz, ne hoş; pamuk gibi oluyor. Amma pamukatı- cının sayesinde!.. mukaddes tokmağı ve sayesinde.. Pamukatıcı başka bir mana aldı. İşliyen düşüncelerim onu remizleştirdi. Pamukatıcı sayesinde - biçare halıya sopaatıcı kollar da dü- kiriş; şüncelerimin mahkemesinde be- raet kazandılar, hatta değer- lendiler. Yal o sopalar, o ha- hyı ©o mazenin, güzel halıyı bütün günahlarından kurlara- caklar. O sopayı yiye yiye o da silkilecek, serpilecek, onun da tüyleri kabaracak, unlden pıılıklışıcık Bütün ğına soluna geliştirip duruyor. | Ckah Ses bisle Hallili Bor | Herşey - ona | | tedir. içinde, | Onun sibirli, | gözümde bam- bir mesele- | Başımı k. | lır- | İzmir İtfaiyesi, son zamanda$ hakikaten mükemmel bir mü- essese haline gelmiştir. Muh- telif modern tesisatla takviye edilen İtfaiye, şehirdeki yân- gınların her vakit için önüne geçmek imkânını bulabilmek- Arazozları, yüksek bi- nalara çıkabilmek. için -tahlis merdivenleri, âlan ecza için söndürme tertibatı ve her türlü modern vesaitile itfaiye, ateş İzmirde yangın tehlikesini ta- rahat nefes alacak, ne bir ta- ne güve yumurlası, ne katra rütubet, bir toz, tertemiz, ak pak bir halı | olacak. Bi ne zerre günahlarından - silin- miş süpürülmüş, bütün hata- larından , isiyrilmiş, — tıpkı; bir papazın önünde günah çıkart- mış gibil.. Pamuğu, pamuk, halıyı halı yapan şu mubarek dayak ha kikaten cennetten çıkmış. Düşüncelerim durmuyor, akı:- yoör, ananın, babanın, hocafen: dinin veya müuallim beyin eline geçiyor, şu cennetten — çıkmış dayak, bakalım orada ne bayırlı işler yapıyor. Hayal bu yal. ve uçar. Onu kim göklerden indirebilir, kim yerlere kon- durabilir, kanadını kim kese- bilir?. Benim de düşüncelerim hayallendi, hayallerim hava- lamı. barek dayak hazretleri!. "Dayak,, der demez aklıma babası, kar- ikizi uğu İsmine lâyık bir Şu cennetten çıkan mu- kelimenin anası, daşlücl! dergekli; eşi de geldi. manası, boyuna göre elle, değ- nekle, sopa, baston, demir çu- büke c llli e bayunlürz sanlara tatbik amele ise, bir manası da ga- ağır bir duvarın veya başka bir cismin altındaki şey kaldırıldığı zaman o kaldırılan şeyin yerine © ağır şeyi tut mak için konan kalın direğe, sütuna, iskeleye de deniyor. Yani “Dayak , tan mesned manasına gelen dayak. Her halde dedelerimiz şu el, değ- nek veya * sopa ıle atılan d. in- edilen bir mu- liba, | aye müdürü B. | Günayı takdir ederiz. bir * | lerim havalandı. daha | Kanadlanır | | de dokundu. İtfaiye mensubları bir arada, İtfaiye müdürü B. İbrahim Günay ve bir itfaiye makinesi mamen önlemeğe —muvs''ak olmuş sayılabilir. İtfaiye merkez binası önün- de güzel bir park vücude ge- tirilmiş, İtfaiye mensupları için musiki ve dil krusları açılmış, malümatla mücehhez olmaları temin edilmiştir. Bü- umumi tün bu wöbim işletir başklli masında muvaffakıyeti görülen İbrahim üşler de ondan ona da dayak demişler. Evet, cennetten çıkan dayak hazretlerini düşündükçe hayal- Ananın, ba- banın, hocafendinin, muallim beyin elinde hallacın tokmağı ibi çocağu geliştiren, seren, —serpen, yumuşatan, yetiş- sihirli ve mübarek bir nesne oldu. Da- ha başkalarının elinde de şu halıyı temizliyen kolların elin- ve kirişi güzelleştiren, kabartan, tiren, olgunlaştıran | deki sopa gibi insanların bü- tün kusurlarını, huysuzluklarını, — günahlarını, suçlarını şu ha- hnin tozu gibi döken mukad- © des bir tılısım oldu. O kadar mı ya! j Bunlar olunca daha - neler | olmadı neler! İ İnsanlar öyle gelişdi, öyle | leşti, öyle iyileşti, öyle — doğrulaştı, öyle — olgunlaştı, öyle erdi ki, en başta hapi- | saneler ” “boşaldı. — Ardından | mahkemeler... İşsizlik bir. çır: | pıda bütün avukatları — sardı. — Sinir hastaları, rüh hastaları | kalmadı. Adını duymadığımız, — bilmediğimiz asabi adı veri- | len birçok hastalıkların çiçek, İ kolera, veba gibi kökü kesi- lecek oldu. Birçok hâstâne- ler kapandı, doktorlerin işine — Derken tahdidi | teslihat komisyonuna hiç lü- züum kalmadığından boğazlar komisyonu gibi onur da tas- fiyesine girildi. | Dünya süt liman, her taraf cennet, biz de cennetmekân | gi | olduk Cennetten çıkan şu mubı-î

Bu sayıdan diğer sayfalar: