t î I ı . 25/4/937 Edirnede Türkkuşu bü- yük merasimle açıldı Şehir baştan başa elektrikle süs- lenmis, müsamereler verilmiştir Edirne, 23 (A.A.) — Türk: kuşu Aaçılma töreni bugün saat 15te çok parlak bir su- yette yapılmıştır. Bu tören için aylardanberi büyük hazırlıklar yapılmıştı, Dün:- sabah hava kurumu müfettişi Emin Âli ile birlikte Edirneye gelen tay: yareci Vecihinin şehir üzerin: deki uçuşları ve yeni satın alınan tayyarelerimizin Alman- yadan gelişi halkı daha bir gün evelisinden heyecanlar- dırmış gerek- Edirnelilerin ve gerek yakın kaza ve köylerin bu büyük törene daha geniş mikyasta iştiraklerinde âmil olmuştur. Hele bugün 23 Nisan töreni esnasında başlıyan ve yarım saat kadar devam eden yeni tayyareclerimizin şehir üzerin- deki uçuşları bu heyecanı bir kat daha artırmıştır. O derec- cede ki tayyare meydanında daha ve on ikiye doğru daha ziyade artan akının arkası ancak on altıya doğru alınabilmiş ve şehrin araba, kamyon, otomo- bil ve bütün vasıtaları tayyare meydanına mütemadiyen insan taşıdığı halde kendilerine sıra gelmiyeceğini anlıyan on bin- lerce insan yaya olarak mey- danın yolunu tütmüş - bulunu- yordu. General Kâzım Diriğin, baş: Mmüşavir Sabri Oneşin, Edirne ve Kaırklareli valilerinin ve hava kurumu mülellişi Emin Âlinin de hazır bulunduğu bu büyük törene İstiklâl mar- şile başlandı. Alana bayram marşile bayrak çekilmiş, Edirne Türkkuşu namına başkan Züh- re, Türkkuşu talebeleri adına da kız öğretmen talebelerinden Vecibe çok heyecanlı birer nutuk — söylemişler ve bunu mütcakıb General Kâzım Di- sanen Halkevi köşesi 1 — Halkevi Ar şubesi re- sim kolu tarafından hazırla- nan resim sergimiz, buğgün saat 17 de salonlarımızda kü- şad edilerek umuma açık bu- lundurulacaktır. — Halkımızın, evimizi şereflendirmeleri. 2 — 26 nisan pazartesi gü- nü saat 17 de spor komitesi toplantısı vardır. Fırtına Ali Büyük Korsan Büyük Korsan Romanı Yazan : -125. Fırtına Aliye, aşkta da, de- nizde de, harbde de, mertlikte de hâkimiyet yakışıyordu. Sanki ©, her davayı kazanmak, her yerden, her şeyden üstün çık- mak için yaratılmıştı. Mariya, ona bakarken, bun- lamı hatırladı. Gemiler artık yavaş yavaş biribirine rampa ediyorlardı. Mariyanın tayfaları, Alinin ge- misine çengel atıyorlardı.. Ali: — Fena değil -diye bağırdı- alerin, aferin! Bize zahmet olmasın.. saat sekizde başlıyan | f rik kısa bir nutukla tayyare- ciliğe gösterdikleri büyük alâ- kayı Türkkuşuna üye olmak suretile bilfül sahada tecelli etttirdklerinden dolayı gençleri tebrik ve içli sevgi ve alâkayı gönüllerinde yaşatan bütün halkımıza teşekkür etmiştir. Bundan sonra onbir tayya- remiz birden havalanarak bü- yük hava gösterilerine başla- mışlar ve arada plânörlerin Uçüş tecrübeleri de yapılmış- tır. Uçuşlar bir saat sürmüştür. Bu sırada Vecihi ile birlik- te havalanan Bayan Yıldızın pa- raşütle atlayışı halk arasında görülmedik bir heyecan do- ğurmuş ve Yıldız yere - indik- ten sonra dakikalarca omuzlar üzerinde taşınmıştır. Bayan Yıldızı genç paraşüt- çü Cemaleddinin çift paraşüt- le atlayışı takib etmiş ve hal- kın coşkun heyecan ve takdir hisleri ile karşılanmıştır. Bundan sonra Bayan Maide Dirik ve daha bazı bayanlar uçarak Türk - kadınlığının ha- vacılığa olan derin ilgi ve bağ- hlığını göstermişlerdir. Tören saat 17 de sona er- miş ve Almanyadan yeni ge- len tayyarelerimiz saat 16,30 da İstanbula yollanmışlardır. Şehir baştanbaşa — elektrik- lerle donatılmıştır. Bu akşam Halkevinde köy eğitmenleri tarafından büyük bir müsa- mere verilecek, Halkevinde sinemada ve mekteplerde Trak- ya Umumi müfettişliği sinema operatörü tarafından Trakya ve Türkkuşunun faaliyetlerine ait filimler gösterilecektir. Japon tayyarecileri İtalya kralı tarafından kabul edildiler.. Roma, 24 (Radyo) — İtal- ya Başbakanı Bay Mussolini, dün Venedikten hareket eder- ken, fakirlere dağıtılmak üzere yüz bin liret teberrü etmiştir. B. Mussolini, dün akşam saat 17 de Forline vasıl olmuş ve oradaki layyare istasyon- larını teftişten sonra tayyare- sine binerek Romaya hareket etimiş ve muvasalatını mütea- İ kıb Japon - tayyarecilerini ka- bul etmiştir. Japon — tayyarecileri, daha evel Kral tarafından da kabul edilmişlerdir. ğ Ayhan, Faik Semseddin Mariya da yalın kılıcı elinde olduğu halde inmişti. Gemiler nihayet yanyana durmak için icabeden muvazeneyi bulmuş- lardı ki, Ali: —Arslanlarım -diye bağırdı- atılın! Ve bunu mütcakıp, — Horraaal Naraları yükseldi. İki taraf, birdenbire yekdiğerine karış- mıştı. Şimdi küfürler, kılıçların çarpışmasından çıkan - sesler, havayı yırtıyordu. Hiç kimse, tabanca kullan- M. ANADOLU Oh ne âlâ? Dün bizim gazetede, haki- katen tıpkı raman gibi birşey okudum: Nevyorkta oturan bir kadı- na, Paristen bir telgraf gelmiş, telgrafta kocasının bir kazaya kurban gittiğini bildiriyormuş. Kadıncağız, kocasını çak se- viyormuş galiba ki, havagazı musluğunu açıp yatmış - ve bittabi: Şal cennetin ırmakları Akar Allah deyu deyu; Teranelerile cenneti boyla- mış.. Bir müddet sonra, kadı- nın kocası çıkagelmiş ve ka- rısının uğradığı müthiş akıbet karşısında donakalmış.. kikat neticesinde anlaşılmış ki, telgraf, o kadına değil, fakat isim müşabeheti pek fazla olan diğer bir aileye çekilmiş imiş.. Bu sefer de, matem ve ke- der, bittabi pılıpırtınin yarı- sıniı topüyarak öbür eve git- miş ve hakikaten kazaya kur- ban gitmiş olan adamın zev cesi, mateme girmiş.. Hikâye bu kadar değildir, acele elmeyiniz: Bir hâdisenin iki taraflı ma- gduru olan ve biri kocasından, diğeri de karısından dul ve mahrum kalan bu iki kişi, neden sonra: — Eh, demişler, Allah bizi birleştirecekmiş ki böyle bir hâdise yarattı. Öyle ise biz de evlenelim, olsun, bitsin! Filhakika bunu da yapmış- lar.. Düşünüyor, düşünüyor da: — Vuznah ölünlere “diyo: rum- arkalarından böyle bir şeyin geçeceğini bilselerdi aca- ba mezarın kapısına yaklaşa- caklarına mahkemeye - gidip boşanma — davası — açmazlar mıydı? Vaktile bir dostum, kadın ve erkek psikolojisini canlan- dıran bir yazısında şöyle iki parça kaydediyordu: 1— Evin erkeği, uzun bir hastalıktan sonra — ölmüştü.. Cenaze kalktıktan sonra, ka- dın, saçlarını dökerek bir odaya kapandı. Komşular gel- diler, onu teselli ettiler. Bir iki saat sonra kalktı ve koca- sının aylarca yattığı yatağı kaldırdı.. Bunu müteakıp, oda> da gene gözyaşlari'e, hıçkırık- dolaştı. Akşam üzeri olmuştu.. nın yedi korsanı girmiş, Ali- nin korsanlarından beşi de on- ların gemisine atlamıştı.. Ali, etrafına şöyle baktı: İleride izbandut gibi bir Yunan korsanı, kendisinin has- ta, ihtiyar korsanlarından bi- rine saldırınışlardı. İhtiyar Türk korsanı, sırtım direğe dayamış, mukabele ediyordu.. Türk kor- sanının mukabelesi, kılıç kul- lanmasını bilen bir ustayı ha- tırlatmakla beraber, gittikçe hafifliyordu.. Ali, bir nara atarak o tarafa saldırdı: — Bana bak, herifçi oğlu, sıkı tut kendinil Yunanlı korsan, onu tan- mıştı.. Kendisine güvenen bir herife de benziyordu. Bir kü- für savurdu: — Alil Sözüm yabana kah- miyordu. İşi sadece, bilek ve Ve yerinden fırlıyarak, ge- | yürek kuvvetine bırakmış gibi idiler.. — rampa ettiği sancak ta: raman! Dedi.. Bu korsan kendi ge- misi içinde bıle vahşi, hun- cuvvetli. olarak tanın> Tah- | larla dolaşarak bir müddet | Avluya indi. Cenaze yıkanma- | marma n Ankara, 23 (A.A.) — Baş- bakan İsmet İnönü bugün bey- nelmilel kömür sergisini açar- ken şu nutku söylemiştir; *“—Arkadaşlar; Ankarada ilk defa kurulan arsıulusal kömür sergisini şim- di açıyoruz. Memlekette kö- mür istihlâkini, kömürü muh:- telif yerlerde ve makinelerde, evlerde kullanmayı öğretecek ve kolaylaştıracak bir müessese olarak bu sergiye çok kıymet veriyoruz. Serginin maksadı burada gösterilmiş olan makinelerden bu memleketin ihtiyacına uy- gun olanların seçilmesidir. Ser- giye lâyık olduğu ehemmiyeti tevcih ederek iştirak etmek isabetini gösteren firmalara ve bu beynelmilel sergimize alâka gösteren memleketlere teşkkür etmek isterim. Bu açılış dolayısile bilhassa vatandaşlarıma — işaret etmek istediğim nokta bu serginin mümkün olduğu kadar çok yurtdaş tarafından gezilip gö- rülmesidir. Sergiyi bilhassa ailelerin gezmesini,! kömürün kullanış yerlerini ve kolaylık- larını yakından tetkik etmesini ve hele kadınlarımızın kömür sından arta kalan eserleri to- parladı.. O geceyi yorgün yorgun geçirdi. Ertesi gün sabah: — Misafirler galirtar! Diyerek ortalığı temizleme- ğe, süpürmeğe başladı.. Öğ- leden sonra kapı çalındı, pen- cereden baktı, hakikaten mi- safirler - geliyordu. — Aynanın karşısına geçti, alelâcele sa- çını, başını düzeltti, güzel gö- rünsün, diye gözlerinin yaşını sildi. Ve bundan sonra, ya- vaş yavaş, üç gün içinde, eskileri unuttu.,, 2 — Karnrsı ölmüştü. Onu mezara götürdü, çok mütees- sirdi.. Dönüşte, pencerelerde tıklarını gördü, Eli evvelâ çe- nesine gitti, sakalları çıkmıştı. Sonra parmaklarını bıyıklarına götürdü ve sakalının varlığını telâfi için bıyıklarını düzeltti, yavaş yavaş burmağa başla- dı. Mezardaki kadın, bir bıyık | burması ile yavaş yavaş unu- tulmağa yüz tuttu.. Çimdik mıştı. Ali, ihtiyar korsana: — Çekill Diye bağırdı ve hasmına saldırdı.. İki kılıç, seri hamle- lerle biribirine çarpıyordu. Ali, Yunan korsanını, yavaş yavaş geminin baş tarasasına doğru sürmüştü. Ansızın bir nâra attı ve kılıcı, omuz kökünden düşmanına salladı. Aynı saniye içinde kılıcını, ikinci bir darbe ile onun karnına saplamıştı. Dönüp bakmadı bile.. Der- hal Mariyanın gemisine fırladı. Mariya, C'mbcyız. kanı çekil- miş bir yüzle, gözlerinin içi kaybolmuş bir şekilde karşı- sında idi., — Dayan Mariyal — Dayanıyorum Ali!.. Kılıçları çarpıştı ve vuruş- mağa bışladılıı Mariya cid- | den eşi az bulunur bir meha- retle kendini müdafaa ediyor | ve her hamle boşa gidiyordu. Ancak yavaş yavaş geriliyordu. /ambara doğru gelmişti istihlâk eden vasıtaları birer | başın sağına | bazı kadınların kendisine bak- | ! çe Kömür sergısını Zİ aret edenler er pek ço 'Başbakanımız, serginin bütün oku"ar ta. | lebesi tarafından gezilmesini emrettiler birer görmesini istiyoruz. Memlekette kömür — istihlâ- kini artırmak ve kömür kulla. nan cihazları yaymak hüküme- tin takib ettiği başlıca bir po- litikadır. Bu politikayı tahak: kuk ettirmek yolunda ciddi bir gayretle çalışan ve bu sergiyi açmak teşebbüsünde bulunup meydana getiren ar- kadaşım Celâl Bayara takdir- lerimi ve tebriklerimi huzuru: nuzda arzetmek benim için bir vazifedir. Sergiye gösterdiğiniz yakın ilgiden dolayı hepinize ve bil- hassa izhar ettiği alâka için Kordiplomatiğe teşekkür et- mek benim için bir zevktir. Bu açılan serginin memle- kette kömür istihlâkini ve kö- mür yakan aletlerin ve maki- nelerin kullanılmasını artıraca- ğını kuvvetle ümit ediyoruz. Şimdi müsaadenizle sergiyi açıyorum. , Ankara, 23 (A.A.) — Bey- nelmilel kömür sergisi bugün saat 17 de Başban İımeıılşıu- nünün bir nutkuyle açılmıştır. Açılış münasebetile yapılan bu merasimde bütün Vekiller, mebuslar, kordiplomatik ve vekâletlerle milli müesseseler, bankalar rüesası ve kalabalık bir davetli kütleşi hazır bu- lunmaktaydı. Kömür sergisinin kurulduğu sergievinin önü sayısı binleri aşan halkla dolu bulunuyordu. KÇaak tam 17 da Reaglaleea I. met İnönü yanlarında Ekonomi Bakanı Celâl Bayar, İç işler Bakanı ve Parti genel sekre- teri Şükrü Kaya, Dış İşleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras bu- lunduğu halde sergi evine gel- miş ve sürekli alkışlarla kar- şılanmıştır. Başbakanımızın sergi med- halinde söylediği ve radyo ile bütün memleket içine yayılan nutkunu müteakıb sergi gezil- miştir. Bu beynelmilel sergiye 12 devlet iştirak etmiş bulunmak- tadır. Bunlardan Almanyayı 29 firma, Avusturyayı 7, Bel- çikayı 2, Çekaslovakyayı 2, Amerikayı 5, Yugoslavyayı 1, Yunanistanı 2, Fransayı 2, Hollandayı 1, İngiltereyi 3, İtalyayı 1, Macaristanı 1 firma temsil eylemektedir. Sergide temsil - edilmekte Mariya bir sıçrayışta, kendini aşağıya atlı ve Ali de bir do- ğan gibi dikildi: — Nafile, kaçamazsın.. Rüz- gâr Ahmedin acısım bırak- mıyacağım. İki adım ileride Mariya tek- rar mukabeleye başlamıştı ki, Ali, yandan bir vuruşla Mari- yanın kılıcını, elinden düşürdü ve kılıcini kaldırıp: — All Diyerek Mariyanın göbeğine doğru uzattı. Mariya bir hey- kel gibi durmuş, kollarını ka: vuşturmuştu: — Vuramazsın!. Ali hayretle ona baktı: — Anlamadım!. Evet, bileğini oynatamıyordu. — Vuramazsın -diyorum Ali- Ş < bulunan Türk müesseleri de bilhassa karnıma kılıç uzata- mazsın!. Ali, bir şeyler ınlır gibi uldu. Guılm büyü İ Yeni Yeni neşriyat: riyat: F ıkırleı- Fikirler ınecmuuının 146 mCj , sayısı, birçok münvverlerimizin muhtelif meyzulardaki maka: leleri, tercümelerile dolu phı rak intişar etmiştir. * Fikirler , son zamanları neşriyat kadrosunu genişlete! memleketin düşünen unsurlar rını kesdi mubitinde toplama: ga, bundan başka - muhtelif | mevzularla da ihtiyaca cevab vermeğe çalışmaktadır. Tavsiye | ederiz. Fuar ve Polonya Şi İzmir Enternasyonal . fyarın- | da teşhir. edilmek üzere Po. lonyadan memleketimize gön- | derilecek malların Polonya şi» mendiferleri ile parasız nakle- dileceği fuar komitesine bik | dirilmiştir. ğ i' şunlardır: Etibank, İbrahim lşıkıılın. Ş Zımgocyın Ticaretevi, Kozlu kömür işleri maden tetkik ve — arama enstitüsü, Soma kömür madeni, Telgaz, Türk Ticaret — bankası, Vehbi Koç ve Bolid | Ltd. Yeni eczane, Yüksek Zi- | raat enstitüsü ve Zumrzade. Gerek eşyaların büyük itina — ile teşhir. edilmekte olduğu — standların tanzimi hususunda sergi tertib heyetinin göster- dığ büyük dılght ve itina — gerek başta onur salonu çl- mak üzere bütün sergi salon- — larının tezyini işlerinde Münir Hayri ve arkadaşlarının gös- termiş oldukları yüksek mu- — vaffakıyet bakımından beynel- — milel kömür sergisi bütün ge- zenlerin takdirlerini toplamıştır. Memleketimizde ilk olarak kurulmuş olan bu % serginin. kKazandığı vaffakıyet en güzel ifaı Ş bugün sergiyi gezdikten sonra — Efoieıor Bn. Afetin Ekönomi 1 akanlığı müsteşarı Kurtoğlu — Faike aşağıdaki — cümlelerle — anlattığı intibalerinda bulmak- ; tayız: “Alâkadarlar kıymetini hiç şüphesiz daha fazla takdir ederler. Ben çok üstün ve mükemmel buldum. İstifade ettim, Bu sergi bizim sergici- — lik hayatımızda, tekniğimiz, de — muvaffakıyetli bir adım toşkıl ! ediyor. Ankara, 24 (Hususi) — Kö- mür sergisini ziyaret edenler — pek çoktur. Sergi binası, bll' 4 gün sabahtan akşama kadar baştanbaşa ziyaretçilerle do- lu idi. Başbakanımız, serginin, bıl- Ş hassa Ankaradaki bütön okul — lar talebesi tarafından ziyaret edilmesini emrettiler. rinde bir damla yaş titredi: — Vuramazsın!. Çünkü ora- da senin yegâne hatıran, ışln— mın yegâne bergüzarı çoeıı!un vari, Ali, deli gibi olmuştu, Ha- — kikaten Mariyanın yüzünden de, — karnından da belli idi ki, o artık ana olacaktı. Merdiven: leri, bir kaplan gibi, fakat yaralanmış, inliyen bir kaplan gibi tırmandı ve bağırdı: ğ — Çocuklar, herkes yennel Bu ikinci harbten de kimse — bir şey anlamamıştı.. Ne galip — vardı, ne mağlüpli. Gemiler ayrılıyordu.. Fakat bu defa, — ne Ali, ne de Mariya güver- — teye çıkmışlardı. Ali kamara- * sında, başımı — yumruklarının — arasına almış, ağlıyordu: ——— — Rüzgâr Ahmedi.. Karde- — şim; beni affet!.. Senin - inti- * kamını almak için çocuğumu — öldüremezdim.. * ĞA