h. S VWN SE — kulaklarını A'VG Carihten Yapraklar avşan avında, padışa- .hın hoşuna giden Şey! p. spor- Galata- Bir ı'nılı,— yalnız yavru değil, keselerle akçe ve kapıcılık doğurdu. Avcı Sultan Mehmedin key- & fine payan yoktu.. Bir akşam — evel, mükemmel haberler gel- mişti; — Paşaköyü, tavşanla do- ) Judur, diye.. Bıldircin, - keklik, — karaca, ördek yesaire avına da ba- yılırdı amma, tavşan avına büsbütün âşıktı. Tavşanların kulaklarını kısıp çıvmak kabi- linden sıçrayışları ve onun arkasından evvelâ tazıyı salıp — Bonra ateş etmeği en büyük bir eğlence ve av zevki sa- yardı. Ertesi gün sabah namazın- dan sonra, Edirneden, büyük bir av alayı ile hareket — etti. Tazılar, doğanlar da büyük bir kafile tutuyordu. Padişah, demirkır, güzel bir at üstünde ilerliyordu.. Daha şehirden çıkılırken tavşanların görmeğe başlar gibi oldu. Paşaköyü tepeleri ve ovası hakikaten çok güzeldi.. Man- zara, herkesin gözünü ve ru- — hunu okşuyordü. Padişah: — Tiz olalım -dedi- sabahla başlar.. Geniş, biraz yokuşlu bir arazide artık avcı hattına çık- av — mışlardı. Yanlara açılan avcı- lar, avların, tavşanların padi- ııhuı yolu üstüne çıkmasına — dua ediyorlardı. Çünkü matlüp olan, onun .— eğlenmesi idi. Hem de o eğ- lendikçe, - etrafındakiler — için bir gazap tehlikesi kalmaz, bilâkis iltifat ve ihsan çıkması muhtemeldi. Derken; - padişahın keyifli bir nara attığı duyuldu: — Haydi şehbazım, göre- yiml. Avcı Mehmedin önüne, iri, — semiz bir tavşan çıkmış ve sultan; onun en aşağı dört, beş (okkalık) birşey olduğunu kavramıştı. Avcı Mehmedin narası üze- rine, gayet güzel, kınalı ve ahu gözlü olan tazısı, bir kur- şun gibi ileriye fırladı. Padi- şah da, üzengilere dokunmuş / ve- doludizgin, tazıyı takibe başlamıştı. Tavşan, — fundalık- lara dalmıştı. Fakat tazı, ke- yifli ve heyecanlı çığlıklarla mütemadiyen peşisira — gidi- Bu kovalama, Avcı Mehme din keyfini artırmıştı. Nihayet tazı, tavşanı çevirmiş ve tam, — avcının namlusu hizasına getir- mişti.. Sultan, tüfeğini doğrulttu ve — ateş etti. Tavşan, tepetakla geldi ve tazı da vurulan mah: Tüka saldırdı. S'ılih ıeııkı beraber, sağ ta- uııltı. bir kayvan tar gibi oldu ve başını çevirince: — İlâli “diye bağırd- ne büyü& hikmetin vardır?. Biri ', ölür, biri"döğüti Kadiri met Taksın Allahımi. — Atımı dürdürmüş, artık tav- — şana bıhmyordn. çünkü nasıl biraz ilerideki hendeğin dibin- de bacaklarını açmış, doğuru- yordu. Sultan, şimdiye kadar bir ineğin nasıl doğurduğunu görmemişti. Gözlerini açmış, ona bakıyordu. Beyaz benekli, güzel bir yavru doğmuş ve ana inek, ayak diplerine seri- len yavrusunu yavaş yavaş ağzı ve burnu ile silip sev- meğe başlamıştı.. Sultanın duüydüğü — zevke payan yoktu. Tam bu sırada sığırtmaç, keyifli bir nara ata- rak, ineğin yanına koşunca, padişah ta atını oraya doğru sürdü. Sığırtmacın ağzı dört karış olmuştu. Padişah: — Behey çoban kişi -dedi- çok mu sevindin?, Sığırtmaç, başını - kaldırdı. Muhatabının kim - olduğunun farkında bile değildi. — BSevinirim yal -dedi- se- nin var mı böyle ineğin, böyle yavrun?. Padişah, gayrühtiyari bir kahkaha atmıştı. Fakat karşı- sındakinin dilinin bozuk oldu:- ğunu sezmişti.. — Sen Müslüman mısın, Hiristiyan mısın?. — Hinstiyanım... Adım İs- tavrol. — Behey çoban; böyle gü- zel bir ineğe ve böyle bir buzağıya nail olur da - nasıl İslâm olmazsın?. Çoban doğruldu. Şaşkın, şaşkın, atlı avcıya baktı, ce- vab vermedi. Padişah devam etti: — Gel Müslüman ol.. Sana dirlik vereyim, bahtiyar ve mes'ud olasın.. Hem dârı dün- yada, hem dârı ukbada yerin mamur olsun. Cenabıhak'tealâ hazretleri küfrü masiyetini af- feylesin. Cennetlik kul ol, İs- lâm oll.. Sığırtmaç, hem ineği okşu: yor, hem onu dinliyordu. Av- cı Mehmed sözünü bitirince: — Yok -dedi- ben dinim- den dönmem.. — Dönersen hak dine dö- neceksin, hem — yeryüzünde naili refah, hem darı ukbada mesrür - olacaksın. — İneklerin üçse beş, beşse on, on ise elli olacak.. Nafile, herif kafasını dik- mişti. Cevap da vermiyordu. Tam bu sırada padişahın av kafilesi yetişmişti.. Tavşanı yerde görünce: — Aman sultanımız, dev- letlümuz, hangi av zaten mu- barek elinizden kaçabilir? Dediler. Padişah güldü: — Tavşanı vurdum amma, şu karşımdaki masiyet sahibi kulumu avlıyamadım.. Bak, ineği huzurumda doğurdu. Gel de İslâm ol, sana dirlik vere- yim, dedim, reddeyler.. Sığırtmaç, bu gelen bir sü- rü adamın, ilk muhatabı kar- şısında elpençe divan — duruş- larına hayret etmiş, baka kal- vmıştı. Sultanın bu sözleri üze- rine enderun ağalarından biri hemen onun yanına geldi: — Behey bedbaht, sen ne eylıııiıı?. Sen ki, bizzat yer W Bugün saray oynuyor lsancak sahası bugün ve yarın iki büyük maçın sah: nesi olacaktır. 929 senesin: denberi şehrimize gelmemiş bu- lunan İstanbulun tarihi Gala- tasaray takımı, İzmir takım- larile milli küme temaslarını yapmak için üç gündenberi şehrimize gelmiş bulunmakta- dır. Bugün öğleden sonra saat 17 de ilk temasını Doğanspor takımile yapacak, yarın da aynı saatte Üçokla karşılaşa- caktır. Misafir Galatasaray takımı tam kadrosunu —muhafaza et- mektedir. Misafir takım Tür- kiyenin en eski spor teşek- külüne mensubdur. Galatasa- ray muhtelif zamanlarda mer- kezi Avrupada, Balkanlarda ve memleketimiz sahalarında yaptığı temaslarda ekseriya iyi neticeler almış ve spor âle- minde şerefli bir mevki işga- line muvaffak olmuştur. Kale- cisi Avni senelerdenberi milli takımımızın âdeta demirbaş kalecisidir. Bununla beraber daha birkaç beynelmilel oyun- cu taşıyan Galatasaray takı- | amına karşı takımlarımızın oyun verimi noktai nazarından ala- cakları neticeyi görmek ayrıca bir zevktir. Gerçi Galatasarayın oyunu- nu senelerdenberi göremedi- %ı:'ıııden İzmir - takımları ve atasaray arasındaki fark üzerinde fikir yürütmek sakat- sa da son yaptığı temasları hesaplar ve Eılhıssa geçen Pazar günü Fenerbıhçıye kırşı verdiği oyunun neticesini göz- önüne getirirsek misafir takı- mın tam formünü muhafaza ettiğini anlarız. Maamafih Do- ğanspor takımı da form itiba- rile ondan geri kalmamakta- dır. Doğanspor, Ankarada al- dığı fena neticelerden sonra kendisini toplamış ve munta- zam çalışmış bir vaziyettedir. Nitekim geçen Pazar günü Güneşin — kuvvetli — takımına karşı faik ve güzel bir oyun çıkarmış, muntazam — çalışma- sının semeresi olarak yüksek bir galebe elde etmiştir. Her iki takımın hali hazırdaki vazi- yetini bu suretle tesbit ettik: ten sonra şöyle bir neticeye varabiliriz: Her iki takım oyun verimi noktai nazarından biribirine denktir. Şu hale göre, daha şuurlu, daha dikkatli ve daha enerjili oyun çıkaracak olan taraf, bu mühim maçı da ka- zanacaktır. Temenni edelim ki, oyunu idare edecek olan hakem bize zevkli ve heye- canlı bir oyun seyretmek im- kânını versin.. TTTT AD AET CA RAE aa sin.. ' Bu saadet karşısında ne güna durursun?. İstavro: — Padişahımız, efendimiz mi?, Diye haykırdı ve derhal ko- şarak sultanın atının ayakları- nin dibine serildi: — Hazırım sultanım, hazı- nml. Bana ne saadet?. Biraz sonra, İstavro, tövbe istigfar ile Müslüman olmuş, Hasan adım almış, bu adla beraber keseler dolusu akçeyi de cebine indirmişti.. O kadar mı ya?.. lığı verilmişti onal.. - İneği İs- tavroya yavru değil İslâmlık, On beş | akçe ile bir de saray kapıcı- | ANADOLU Gördes bele - diye reisi eli Sünürme üi Tenkidlere cevap veriyor Anadolu gazetesi yazı iş- leri müdürlüğü yüksek katına B Nisan 937 tarihli ceride- nııın dördüncü — sahifesinin eşinci sütununda (Gördeste edıye işleri iyi gitmiyor) başlığı altında çıkan yazıya matbuat kanunu mucibince ıııgıdıki cevabımın aynı sü- nda dercini rica ederim. Yazı sahibine kendisini şah- siyattan azade tutarak aklı selimle düşünmeği, belde va- zifelerinin ifa ve icrasına amili yegâne vasıtai ınueyyrdemn büdçe olduğunun iyi bilinmesi, tenkidlerini de belediye büd- çesinin kudretile ölçerek yap- masını tavsiye ederim. Bu itibarla su yolları için 936 senesi büdçesine mevzu 366 liralık tahsisattan Nisan 937 iptidasına kadar üç yüz liraya yakın bir tahsisatın bu uğurda sarfedildiği kuyudatla sabittir. Şu hale göre, büdçe mevzuatı ve binnetice gerek belediye meclisinin gerek büd- çeyi tasdike sclıhı)ellı maka- mın belediyenin icra makine- sinden beklediği ve ıılcdığı vazllenin tamamen görüldü- ğünü açık yüzlülükle bildiri- rim, İstirdattan geçen seneye kadar kasaba 50-70 sokak lâmbasile tenvir edilmekte idi. Kifayetsizliği anlaşılan bu ten- virata 936 senesi büdçesine konan tahsisatla 5 lüküs lâm- bası daha ilâve ve mubayaa edilerek — mahallin ihtisacına cevap verebilmiştik. Yetmiş lâmbaya ilâve edilen bu lüküs- ler sayesinae dokuz aydanberi gecenin zulmetinde evine gi- den her Gördesli gibi yazı sahibi de düşmeden evine gi- debilmektedir. Gördes kasabasının asrın, medeni — ihtiyacından — sayılan elektrile tenviri belediye mec- lisince kararlaştırılmış ve bu- nun için de kasaba içinde ve cıvarındaki suların sukutundan istilade çareleri düşünülmüş ve nihayet bu hususu tetkik için elektrik ve su mühe.idisi olan İstanbuldan B.R. Samı- el celbedilmiş ve tetkikat ya- tırılarak maalesef su sukutun- dan istifade edilemiyeceği ne- ticesine varılmıştır. Fakat azim ve kararından dönmiyen be- lediye heyeti gazüjenle müte- | harrik bir motörle bu ihtiya- gn teminini — kararlaştırarak salâhiyetli bu mühendislere tanzim ettirdiği proje ve bu baptaki teşebbüs vilâyet yük- sek makamının tasvibine ikti- ran ettikten sonra Manisa vi- lâyeti yüksek katının 5/4/937 tarihi ve 1629/800 sayılı yük- sek yazılarile tasdik buyurul- mak üzere Naha Bakanlığı yüce katına sunulmuştur. Büdçesi pek zayıf olan Gör- des - kasabasının — elektrikle tenviri teşebbüs ve kararı gene — Anadolu — gazetesinin geçmiş nüshalarında takdir edilmiştir. Köpeklerle ötedenberi esaslı surette mücadele edilmekte- dir. Bu da salâhiyetli maka- tın kuyudatile sabittir. Kasabanın temizliği, birçok muhitleri gezen ve burayı da görenlerin — takdirine — bırake yorum. Bıındın sonra boylı yuı .ıın*ı Yavrılara bayraım "Hğ" 24 4/937 H, İyilik unutulmaz 2 Bir ihtiyar hanım heyecanlı heyecanlı bağırdı: — Alimallah, şu şoför de. dikleri adama bir güzel mey- dan soapası çekmeli. Bu kala- balık yerde vız.. Diye geçip gidilir mi?.. Yavaş git, ne olursun Allahın belâsı herif.., Vah evlâdım, vah... Baygın çocuğu derhal has- taneye götürdüler.. Tarık Aannesinin kucağına atılmış, ağlıyordu. Yüzü sap sarı olmuştu. — Anneciğim bizim eve gel:n cocuk. Beni kurtarmak yaptı.. Anneciğim benim Beni kurtarmak - için.. Ya ölürse... Ne olursun; has: taneye biz de gidelim, onu kurtaralım! Fühakika Mehmed, Tarığı kurtarayım derken çiğnenmişti. Mehmed sepeti bırakıp on- lara bakarken Tarık da onu görmüştü. İki çocuk evvelâ gülüşmüşlerdi. Tarık annesin- den ayrılarak Mehmede doğ- ru yürümüştü. Fakat tam bu sırada körne çalmadan köşeyi hızla dönen bir kamyon gözükmüştü. Tarık tehlikede idi. O, be- yaz, yumuşak elli kadının ço- cuğu idi. Onu ısıtan ona kar- deşim diyen çocuktu. Tarık otomobilin altında kalacak, ölecekti. Mehmed sıçradı. Se- pet devrilmişti.. Tarığı çekti, fakat kendisi arabanın altına düşmüşmüştü. Başından, aya- ğından ağır surette yaralan- mıştı. Yumuşak ve beyaz elli ka- din hasts huunenın doktorlarile : l Yazan; Cevriye İsmsil il görüştü. Çocuğu kurtarmak için her fedakârlık yapılacaktı. Mehmed bir saat sonra hastanenin beyaz temiz kar- yolasının içinde gözlerini aç. tığı vakit başında onları gör- dü. Sıcak bir dudak Mehmedi öptü.. Tarık da ağlıyan ve titriyen sesile; — Benim iyi kardeşim -di- Beni kurtarmak için yaptın bunu... Ben bu feda: kârlığı hiç unutmıyacağırı.. Yumuşak beyaz elli ka- dın da: — Artık - dedi- beraber mektebe gideceksiniz. Meh: med iyi olsun, bir daha ayrıl- mıyacaksınız. Mehmed, kulakları başı sar- gilar içinde derin bir koridor: dan gelir gibi görünen bu ses| leri hem duyuyor, hem de gözlerile Tarığa bakıyor, rüya gibi gülüyordu. On gün sonra Mehmed bü- yük bir ihtimamla hastaneden eve taşınmıştı. Hem de beyaz, yumuşak elli kadının kuca- ğında.. Mehmed annesini de orada buldu. O da iyi olmuştu. Çünkü o da tedavi ediliyordu. Şimdi Mehmed nasıl mi diye- ceksiniz? O artık çoktan iyi oldu. Tarıkla beraber mektebe gidiyor. Şimdi onun da başın: da bir mektep kasketi, sırtın- da kürklü paltosu, arkasında — çantası var. Size iyilik edeni unutmayı- — nız. Her zaman - başkalarına iyilik etmek de sizin borcu- nuzdur. Bulgar askeri şürası mü- . zakerelerini bitirdi Şüra azası kral tarafindân kabal edildi, kabinenin verdiği son kararlar Belgrad, 23 ( Radyo ) — Pravdanın Sofya muhabiri bil- diriyor: 9 gündür. bilâ fasıla devam eden Bülgâr yüksek askeri — şürasının — içtimaları, bugün öğleden sonra bitmiştir. Saat beşte askeri ları harbiye nazırı ile birlikte saraya gitmişler ve kral Bori- sin riyasetinde iki saat süren son bir toplantı yaparak da- gılmışlardır. Askeri şüranın dağılmasını müteakip kabine içtima etmiş ve saat 11 e kadar toplantı halinde kalmıştır. Kabine, memleketin dahili ve harici politikası hakkında çok mü- him kararlar almıştır. » Belgrad, 23 (Radyo) — Ste- fani ajansının Sofyadan öğ- rendiğine göre, Bulgar polisi Sofyada dağıtılmak istenen ko- münist beyannamelerini mü- sâdere etmiş, komünistlikle maznun bu'unanların evlerinde taharriyat yapmıştır. Belgrad 23 (Radyo) — Pra- vada gazetesine Sofyadan te- lefonla bildiriliyor: Zabıta, bir komünist mat- baasını keşf ile beyannameler müsadere eylemiştir. Matba- anın keşfi çok tuhaf ve garip bir tesadüftür. Bir İlkmektep ! çocukları kır. gezintisi yapar- larken, Raden civarında bir | bir mağaraya gırmıgîeı. bura: şüra âza- : melerden bir. kısmını alarak evlerine götürmüşlerdir. Ço- cukların babaları derhal vazi- yeti anlamışlar ve keyfiyetten zabıtayı haberdar - etmişlerdir. Polisler mağaraya gelince; yal- niz 3 bin nüsha “Kızılbayrak,, — gazetesi bulmuş, makinelerin kaldırılmış olduğunu görmüş- tür. .B. Tataresko |Valilere yeni talimat verdi Belgrad, 23 ( Radyo ) — Romanya Başvekili ve Dahiliye Nazırı Bay Tataresko, bütün valileri tekrar toplamış ve kenz dilerine bazı direktifler ver: — miştir. Romanyanın dahili vaziyeti hakkında uzun beyanatta be- lunan B. Tataresko, Sağ cenah fırkalarının menfi mesai ve propagandalarına karşı hükü- | metin ciddi tedbirler alması Tâzım geldiğini bildirmiştir. Belçika * Tadilât istiyor Londra, 22 (ALA.) — Daili- Telgraf gazetesinin yazdığına göre Belçikanın — istiklâli - ve Lokarno taahhüdlerinden affı | hakkındâki Fransız-İogiliz be- yanatının metni henüz tama' mile hızırlınuıımıştır Bu met>