f'. H6 : Carihten Yapraklar l y aç İA ZI 84 kıratlık elmas 3 ka-lGureŞ 'bırıncılıklerı şığa değişildi - Sadrıâzamın ağzının suyu aktı, fakat padişah elması aldı İki iküçük mektepli, yolda | vo taşı g yolda gidiyor ve bir şarkı söylü- yorlar: Bir çöplükte eşinirken Horoz inci bulmuş yerde Horoz inciden anlar mı? Demiğ Bunu alan var mı? Arpacıya götürerek ilh.. Bu şarkıyı hikâye halinde herkes bilir. Horoz, inciyi ar- pacıya götürmüş ve bir avuç arpaya değişmiş.. Tarihde ayni bu şekilde cereyan etmiş, fakat daha en- teressan bir hâdise vardır. Ço- cukların şarkısile hatırladım: Avcı Mehmedin hükümdar- lhık ettiği tarih.. Sadrıâzam da Kara Mustafa paşa.. Hattâ, sadaret makamına yeni geç- miş.. Bu zat, zengindi, kıy- metli parçalar, mücevherat ve- saire meraklısıydı. Herşeyin en iyisini, en antikasını bulur, kasasına doldururdu. .. Güneş henüz doğmuştu. İs- tanbulda meşhur |Eğrikapıda, horozlar öterken, Mehmed na- mında fakir bir seyyar satıcı da sokağa düşmüştü ve bu civardaki çöplük kenarından geçiyordu. Dalgındı. Başını €eğmiş, ağır ağır yürüyordu.. Birdenbire gözüne yuvarlak, iri ve parlak bir taş çarptı. Eğildi, aldı. Evirdi, çevirdi: — Güzel birşeye benziyor *diye mırıldandı- şunu birisine yuttursam.. Elindekinin ne olduğunu bil- miyordu.. Talih, sabah vakti, bir süprüntülük — kenarından kendisine büyük bir servet getirmişti, fakat o bundan ha- berdar değildi.. Tanıdığı bir kaşıkçı, karşı köşeden çıkmış, — geliyordu. Ona selâm verdi: — Merhaba Mehmedi. — Merhaba hemşerim.. — Çuvalı sırtlanmışsın gö- rüyorum. — Şöyle temiz bir yere yayılayım da birşeyler alıp satayım, diye düşünüyorum.. — Ben de birkaç kaşık satmağa çıktım.. Elinde, sarı, boyalı, çiçekli, çeşid çeşid, irili ufaklı kaşık- lar, kepçeler vardı.. Bir aralık Mehmedin avucundaki - garip taşı gördü: — Hayrola, o da ne? — Ne bileyim, şurada bul- dum da aldım.. — Göreyim şunu! Mehmed uzattı taşı. Kaşık- çı da aldı, evirdi, - çevirdi. Mehmedden daha zeki olacak ki: — İstersen -dedi- bir kaşık vereyim de değişelim. — Yok, bir kaşığa olmaz, beş tane isterim.. — Beş kaşık çok: Zaten ne olduğu belli değil, Üç tane verebilirim. Mehmed, çok hesaplıyacak ve düşünecek değildi: — Ver -dedi- haydi baka- hm, ver! Üç kaşığı alıp bel kuşağına sıkıştırdı. Kısa günün kân, diye mırıldandı. Kaşıkçı der- . hal geri döndü, İstanbula in: ve taşı gösterdi.. Kuyumcuuun gözlerinin içi, parıl parıl oldu, yüzü sapsarı kesildi. Fakat kaşıkçı farkına varamadı. Ku- yumcu, sanki bu nesne, hiçbir şey değilmiş gibi, ağır ağır: — Bunlardan her yerde bu- lunur «dedi- dört beş akçeye satarlar bunları.. Kaşıkçı, sanki o nesneleri bilirmiş gibi bir tavır takındı. Maamafih, dört beş akçe de onun için büyük bir para idi: — Yok canım, dört beş değil, onbeş, yirmi akçeye yerirler.. — Nerede o bolluk? İster- sen on akçe vereyim. Vermez- dim ya, meraklısı çıkar, diye düşünüyorum. Bir kenarda bu- Tunsun: Kaşıkçı, mal bulmuş mağri- bi gibi sevindi ve taşı uzattı. — Haydi bakalım, öyle ol. sun.. Sây şu paraları.. Kaşıkçı, paraları alıp çıktı. Kuyumcu heyecanından boğul- mak üzere idi. Acaba, haki- katen elmas mı idi? Yoksa aldanıyormu idi?. Evirdi, çe- virdi, tetkik etti. Buhran geçi- riyordu. O takdirde zengin olmuş demekti. Hem de zen- ginlerin zengini.. Fakat her- şeyden evel, bunu katiyetle anlamak lâzımdı. Yanıbaşında dostu bir kuyumcu vardı. Ona yaklaştı ve gösterdi. Mesele tamamdı: Elmas parçası. Hem de emsali görülmemiş bir parçal Fakat, bu nesne, ikinci ku- yumcuyu çileden çıkarmıştı. Heman ciddileşti: — Ağam -dedi- sana doğ- rusunu — söylüyeyim, .ben de hisse isterim.. — Ne münasebet? Bu be- nim malım. Para verdim de aldım — Amma, zavallı kaşıkçıyı dolandırdın. Bir hazineye alı- nabilecek şeyi, on akçeye kı- vırdın.. — Ondan sana ne? — Demek ki reddediyorsun öyle mi; peki, konuşuruz. Kuyumcular ayrıldılar. Bir saat sonra, elmas sahibi ku- yumcunun kapısında, dev az- ması bir Yeniçeri göründü: — Hemşehrim -dedi-, kalk bakalım saraya gideceğiz. Zavallı ne olduğunu - bile- medi: — Saraya mı?.. Yanlış ol- masın evlâd?. — Hayır, yanlış değil, ku- yumcubaşı istiyor seni.. Bir taş varmış, kaşıkçıdan almış- sın. Onu da götüreceksin.. Kuyumcu, darbenin nereden geldiğini anlamıştı. Yeniçeri- nin peşi sıra sarayı boyladı ve orada dükkân komşusunu buldu. Kuyumcubaşı, ona ilti- fat etti ve taşı istedi. Kuyum- cubaşı, bir Yahudi idi. Taşın elmas olduğunu anlayınca; ka- sasını açtı ve elması içine attı. Buna mukabil, akçe dolu iki kese - çıkardı ve kuyumculara verdi: ydi bakalım, hizmeti- Bu hafta Alsancak güreşler seyredeceğiz Bir senedenberi çalışmakta olan İzmir güreşçileri son bi- rincilik müsabakalarını 4/4/937 gününde Alsancak stadında yapacaklardır. Bundan dört ay eveline ka- dar kendi kendine çalışmakta olan İzmir güreşçileri, son za- manlarda nazarı dikkati cel- bedecek kadar çoğalmış ve varlık göstermeğe başlamış olduğundan bölgece güreş fe- derasyonundan bu sporu lâyı- kile bilen ve öğretebilecek bir antrenör istenmiş ve bu iş için dört ay evel milli güreş takımı kaptanı Balkan şapmi: yonu, Bay Nuri gönderilmişti. Bay Nuri geldiği gündenberi muntazam - bir şekildeğ çalışa- rak kuvvetli güreşçiler yetiştir- miştir. Üç aydanberi her ay so- nunda yapılan güreş birinci- Tiklerinin sonuncusu olan bu müsabakaya iştirak edecek gü- reşçi adedi 45 - 50 yi bula- caktır ve çok kısa bir zaman- da sonsuz bir gayretle çalış- tırılan bu güreşçiler diğer ay- lara nisbetle daha çok iyi bir şekilde hazırlanmışlardır. Bu müsabakalar sonunda İzmirde her sikletin güreş bi: rincileri tayin edileceği gibi, bunu takiben güreş federas- yonunca hazırlanmış - olan fi- küstür mucibince Bursa, Balı- kesir, Ankara, Eskişehir, Sam- sun ve Kastomonide maç yap- OEYYURATARLITT U CR V GAT L AA yunlarını büktüler ve çıktılar. Fakat kuyumcuyu çağıran Ye- niçeri, bu garip hâdiseyi ağa- sına duyurmuştu. O da, ya ranmak için, Sadrıâzam ve Mustafa paşaya haber verdi. Sadnâzam; bunu duyar duy- maz, yerinden sıçradı.. — Çağırın bana kuyumcu: başıyı.. Selâmımı da söyleyin.. Kuyumcubaşı — bir solukta sadrâzamın sarayına getirildi. Yahudi kuyumcu vaziyeti kavramıştı. Zaten başka vakit de sadrıâzamın, kendisine ilti- fatı katıra bile gelmezdi.. — Gel bakalım -dedi- sen- de bir taş varmış. Ne mene şeydir 0?. Yahudi Sadrıâzamın karşı- sında iğildi: — Kulunuz elmas sanıyo- rum. Kasama koymuştum dev- letlâm.. — Tiz varup o nesneyi ge- tir de ihsanıma garkedeyim seni.. — Ferman efendimizindir. Kuyumcu çıktı. Fakat sara- ya vaârır varmaz, şaşırdı, kaldı: Avcı Sultan Mehmedin fer- manı gelmişti. Taşı istiyordu. Kuyumcubaşı, bu nesnenin kendisine bir felâket getirebi- leceğini anladı ve huzura gö- türüldü. Padişahın keyfine pa- yan yoktu: — Çabuk işlensin - dedi - sen kulumu, — kapıcıbaşılığa terfi ettim. Kuyumcubaşı padişahın ayak- larını öperek doğruldu ve çı- karken ona birkaç kese altın da verdiler.. Elmas parçası iş- lenince 84 kıratlık emsalsiz bir parça çıktı ve Avcı Meh- ıahasında "heyecanlı mâak üzere bu birinciler gide- ceklerdir. İzmirde bu güreş - faaliyeti başlıyalıdanberi civar kaza ve wüyelir de'ayal şekilde b lışmalara başlamıştır. Çok ya-? kın bir zamanda milli sporu- muz olan güreşin lâyık olduğu rağbeti kazanacağına hiç şüphe edilemez. Daha şimdiden Aydın, Na- zilli, Söke ve daha yakın ka- zalar minder yaptırmağa baş- lamıştır. Bu hafta Alsancak stadında yapılacak müsabakalar çok he- yecanlı olacağı gibi İzmir gü- reş vaziyeti hakkında da esaslı bir fikir verecektir. Dikilide Göçmenler ve zeriyat Dikili, ( Hususi ) —. Top- rak bayramı — münasebetile Salihli köylüsü namına muhtar Necati ve arkadaşları tarafın- büyük Önder Atatürke çekilen telgrafta köylünün sevgi ve saygıları arzedilmişti. Atatür- kümüz köylünün bu telgrafına (Köy kanununun yıldönümü münasebetile bana karşı gös- terilen yüksek ve temiz hislere teşekkür eder ve köylü yurd- daşlara refah ve ilerleme di- lerim) sözlerile köylümüzün hislerine mukabele ve iltifatta bulunmuşlardır. Köylü sevgili önderin bu cevablarına çok sevinmiştir. Dikiş ve nakış kursu Mart iptidasında Singer di- kiş makineleri kumpanyası ta- rafından Dikilide açılan dikiş ve nakış kursu dün ikmal edil- miştir. Kızlarımızın öğrendik- leri ve yaptıkları işlerden cude getirilen sergi çok guıel olmuş ve birçok zevat tara- fından ziyaret edilmiştir. Kum- panya üç ay sonra kursu tek- rar açacaktır. O zaman nakışla beraber bilhassa dikiş üzerine iş gösterecektir. Ziraat ve tütün işleri Bu yıl Ova çok güzel işlen- miştir. Hububat zeriyatı geçen seneden çok fazladır. Tütün ve pamuk yerleri çok iyi ha- zırlanmıştır. Son günlerde kuv- vetli bir yağmura ihtiyaç vardır. Göçmen vaziyeti Bu yıl Dikiliye bin nüfustan fazlagöçmen getirilmiştir. Son zamanlarda Dikiliye yerleştiri- len 32 hanede 120 nufustan ibaret olan göçmenlere mahal- len iyi yardım edilmiş ve he- men hepsi de Dikilide iş bul- muşlardır. Okula devam eden çocuklarına da sıcak öğle ye- meği verilmektedir. ORDA Üzüm satışları ı Ç. Alıcı KS KS 182 Kâ. Taner 10 50 12 50 107 Alyoti bira. 10 75 50 P. Paci 950 11 25 3 Necati Böre. 12 12 341 Yekün 423640 Eski satış 423981 U. satış Zahire salışları Çu. Ginsi K.8. KS 271 Buğday 6375 6625 156250Ki. P. çe. 240 / 3 25 üüü BAA AD Mamsa daimi encümeninden: İzmir Vakıflar Direktörlüğün- TTTT 1/4/937 Hi GBAŞ VE Ö UAİ L 1 — Manisada yapılacak olan 50425 lira 14 kuruş bedeli keşifli ilkmektebin 26000 lira 30 kuruşluk bir kısım inşaatı kapalı zarf usulile eksiltmeye konulmuştur. Bu işe aid şartname ve keşif evrakı 130 kuruş bedel mukabilinde Manisa Nafıa müdürlüğünden alınabilir. 3 — Eksiltme Nisanın 15 inci perşembe günü saat İl de Vilâyet daimi encümeninde yapılacaktır. 4 — Muvakkat teminat miktarı 1950 lira 03 kuruştur. S — Eksiltmeye gireceklerin Nafıa Vekâletinden alınmış ehliyet vesikası ve 937 yılına aid Ticaret odası vesi- kasını ve muvakkat teminatâ aid makbuzu kapalı zarfın içine koymaları ve kapalı zarfın ihzarında 2490 sayılı kanunun 32 inci maddesine riayet etme- leri lâzımdır. Bu eksiltmeye gireceklerin 2490 sayılı kanun daire-) sinde hazırlıyacakları kapalı zarflarını 15 /4/ 937 perşembe günü saat 10 na kadar Manisa Valiliğine vermeleri ve posta ile göndereceklerin ayni kanunun 34 üncü maddesine riayet etmeleri lâzımdır. İlân olunur. M LA 921 Çünkü ASPİRİN seneler- denberi her türlü soğukal- gınlıklarına ve ağrılara karşı tesiri şaşmaz bir ilâç olduğunu isbat etmiştir. ANS PİRİNüi tesirinden İ emin olmak için lütfen marka- sına dikkat ediniz. den: Lira Kırım mescidi Tabak Ahmet S. 400 Sarı Hafız mescidi ve arsası Medine yokuşu 2000 Yukarda yazılı mescidlerin mülkiyetleri peşin para ile satıl- mak üzere ıçık ımrmıyı çıkı.ıılnuıuı llııleıı 14/4/937 W