ç v KT T AAT ŞT SEE AA NN - M 31131937 Museviler ve Türkçe — Başı 3 inci ug/adı — öğretmenleri tarafından Türk isimlerile çağrıldıkça . benim gibi olanların da bir gurur duyduklarını — hissediyorum. *Ne mutlu Türküm diyene,,. Çok ümit ediyorum ki İz: mirli yurddaşlarımızın bu te- şebbüsleri ayni şekilde — ve belki daha cezri hareketlerle gayeye ulaşsın; Musevi - vatandaşlarımız ar: tık kendilerine kapıları açılan Halkevleri, gençlik -teşekkül- leri arasına girmelidirler. Dil ile beraber kaynaşmayı temin etmelidirler. Küçüklerin ruh- ları üzerinde tesirini göstere- cek olan anadilile beraber isimlerini de cezri bir şekilde Türk isimlerine tebdil ettir- meli ve yeni neslin kulakları “Mişon, Avram,, yerine “Cen- giz, Ayhan,, gibi isimleri duy- malıdır. Daha yapılacak canlı hareket varsa Atatürkün: “Türkçe konuşmıyan insan....,, İşaretlerini büyük yazılarla levhalar bastırmalı - bilâtefrik her vatandaşın evinde, yazı- bir bir Halkevi lzözesi 1 — Geçen yıl olduğu gi- bi ilk tahsili bitirmiyen vatan- daşlara — ilkokulu bütünleme kursları açılacaktır. Bir nisan perşembe günü derslere Eş- refpaşada Tınaztepe, Tepe- cikte Şehid Fadıl ve Arabh- rim caddesinde Dumlupınar ilkokullarında — başlanacaktır. Kaydedilmek istiyenler pazar- dan başka hergün Dumlupı- nar okulu başöğretmenliğine müracaatları. (okul telefon nu- marası 3473 tür.) & 2 — Halk dersaneleri ve kurslar komitesinin kararı ile bu yıl da Fransızca, İngilizce ve Almanca kursları açacaktır. Derslere 1 visan perşembe gününden itibaren başlanaca- ğından kaydedilmek istiyenle- rin pazardan başka Ehergün Dumlupınar okulu başöğret- menliğine müracaat etmeleri. 3 — 31/3/937 tarihine rast- hyan çarşamba günü saat 17 de halk dersaneleri ve kurslar şu besinin komite toplantısı vardır. 4—31/3/937 çarşamba günü saat 18 de soysal yardım şu- besinin komite toplantısı vardır. 5 — İstanbul Üniversitesi rektörü ve devletler hukuku ordinariyüs profesörü Bay Ce- mil Bilsel, konferansını 2 ni- san 937 cuma' günü) saat 17, 30 da Halkevi salonunda(Bo- ğazlar anlaşması) mevzuu üze- rinde verecektir. - l 07- Bu Türk kızının inat ve mu- kavemeti karşısında bir nevi zaaf hissediyordu. Sonra doğ- Tuldu: — Beraberce yemek yiyelim. Size kendi elimle hizinette bur nmak isterim. Dedi ve dışarı çıktı... Zeliha, artık vaziyete intizar (etmekten başka çaâre göremi- * yordu. İki dakika sonra Mariya, arkasında geniş bir tepsi taşı- — Yan bir koııınlı içeriye girdi Mvmı. LA SOLan ıhın:ıınde, mekteplerde hu- l Tundurmalıdır. Buny da saygı- h Anadolu gazetesinin haşa- racağını ümit ederim. Şimdi — bulynduğum — yeşil ! Tiremizde ikiyüz haneye ya: kın Müseyj yurddaşı — vardır. Buralarda da ayni teşehbüs mevcuttur. Halkevinde — dil, kültür şubesinde - toplantılar yapılmak ve bu bususta ciddi bir karar verilmek — üzere (C.H.P.) başkanı bay Sami Gülcüoğlu yardimını - vadet- miştir. Bu muavenetler — ve saygılı gazetenizin yazıları de- vam ettikçe burada da mu- vaffakıyet muhakkaktır. İzmir toplantılarında alına: cak kararları — sütunlarınızda çıkmakla gayret ve cesaret alacağımızı arzeder ve sonsuz saygılarımı sunarım, Okuyucularınızdan Tirede Milâslı Yakup Kemal Beri Graçyani hakkında. ki asılsız haberler —-—-. — Başı T inci sahifede — Taymisin bu haberi esasen asılsızdır, bu imzasız mektup ya Cibutide veyahut Londra- da tasni edilmiştir. Londra, 30 (A.A) — Times gazetesi muhabirinin bildirdi- ğgine göre, şahsına karşı yapı- lan suikait neticesinde muka- belci bilmisil teşebbüslerinden iki gün sonra haberdar olan mareşal Graçyani muhtelif rüt- belerde 200 den fazla İtalyanı Habeşistan haricine çıkarmış- | tır. Mukabelei bilmisil tedbir- lerinin tatbiki sırasında birkaç İtalyan yanlışlıkla bizzat kendi vatandaşları tarafından öldü- rülmüştür. Habeşistanın Lond- FıtAlı Yazan : ra sefiri Martinin iki oğlu ma- teşal Graçyani aleyhindeki su- ikast tertibatında methalder olmak cürmile Adis-Ababada kurşuna dizilmişlerdir. Muhabir diyor ki: Son vak'alardan sonra Habeşistan ile diğer memle: ketler ınıı—lur Kıralık Ev Gayet haıadnr bahçeli gü- zel manzaralı kullanışlı kirası arasında ticaret dur- elverişli Göztepe Vapur iske- lesine dört dakika mesafede iki ev kiralıktır. Göztepe'de Abdülezel so- kağında yokuşta bakkal Bay Bedri'ye veya telelonla 2256 numaraya müracaat, M. Ayhan, Faik nıseddııı viriyor ve gemi ağır ağır sal- lanmıya başlıyordu.. Zeliha, yemekte hiç tered- düd etmedi, Kendisini korkar gibi göstererek düşmanının yanında küçülmektense zehir- lenip ölmeği tercih etmişti. Mariya, hakikatte ona hiç bir oyun oynamış değildi. Fakat Zelihanın gösterdiği şoğukkan: hlığı havsalasına aldıramıyordu. Yemekten sonra, — Mariya ayağa kalklı: — Sen üyu, anrı'lmmîuı. istirahal ot, Eski talebem Eski bir talebem vardı, Ten- beldi, sıska ve marizdi. İnce. cik boynunun üstünde büyük başı ağır ağır sallanır, dersini bilmediği vakit somurtur - ve nefes alışı dersanenin öbür köşesinden | duyulurdu., Ben onun bu halini iyice bilirdim. Böyle günlerinde onu derse kaldırdığım zaman, büyük bir asabiyete kapıldığını da gö- rürdüm, Bakışlarından: - Sen nasil - muallimsin yahul.. Görüyorsun ki, kora kafamı senden saklamıya çalı- şıyor, delik körük gibi nefes alıyorum. Ne diye beni gene derse kaldırırsın! Gibi bir isyan fışkırırdı.. Maamafih imtihan yaklaşınca ben onu, karga tulumba vazi- yatinde sınıftan atlatırdım, ge- cirtirdim. Çünkü onun daha fazla öğrenmesine imkân ol- madığı gibi, nasılsa ortamek- tebin son sınıfından — sonra, postunu babasının toprağına, çiftlik ve emlâkine serecekti. İmtihan bitince ve sınıfı geç- tiğini görünce, yanıma gelir, yüzüme bakar, büyük ağzını yayarak gülerdi. Sanki: — Allah Allah, neler olu- yor, kaplumbağalar da yüz metre yarışını böyle kazanırlar! Der gibi.. Bundan on beş gün evel birde ne göreyim; Benim bu tenbel talebem, futbolcu olmuş.. Uzaktan tanı- yamadım. Kafası gene şahane azametini muhafaza ediyordu. Beline kadar olan kısım saz- dan örülmüş gibi bir şey.. Yalnız bacaklarında gayri tabii Sdaleleri gözüküyordu. Kolları ise ipince.. Yanıma yaklaştı: — Hocam - dedi - beni ta- nıdın mi? — Tanımaz olur muyum -de- dim- nasıl ki sen de beni ta- nıdınsa... Çünkü aramızda se- nelerce devam eden bir çar- | pışma oldu. Maamafih ben her yıl sonunda galibiyetimi, senin lehine kullanırdım.. Söylediğim şey, onu alâka- dar etmiyormuş - gibi, başını çevirdi ve sonra birdenbire: — Demek ki -dedi - saha- lara gelirsiniz.. — Gelirim -dedim- arasıra uğrarım.. Bana, yüksnkten konuşanla- rın azameli ile, adeta ders veriyor, nasihat ediyor, yol gösteriyor gibi: — Çok iyi -dedi- fena yap- miyorsunüz. hocam.. Sporun zevki başkadır. Vakit te geçir- miş — olursunuz.. -Kahvelerde gitti.. Zeliha, sanki pişmiş ve alışmış lâkaydisile — dirseğini dayadı ve uyumak istedi. Fa- kat uyuyamıyordu. Göz kapak- ları kurşun gibi ağırlaşlığı hal- de, içine düştüğü meçhul mu- felâketlerde bir insan amma've mübhemiyet, siyah bir duman gibi içine yayılıyordu. İçinde garib bir his dola- şiyor ve sanki çok değil, ya-. | kında bir hâdisenin vukubula- cağını seziyordu. Zeliha, haya- tında kaç defa bu hissi duy- Mmuşsa hiç aldanmamış ve mut- laka, bunun ardınca bir şeyler | çıkıp gelmişti. Kalbi heyecanla çarptı: — Ali mi gelecek acaba? Aliyi gene görecek miyim! Gözlerini tavana dikti: yaslığa | karışık ve — Başı ? inci sahifede — kümetin teşkili vazifesini kas bulden imtina etmiş olan eya- letlerin adedi şimdi altıya ba- liğ olmuştur. Löndra, 30 (ALA) — Hin: distanda Fincap şehrinde me: custlerle müslümanlar arasın. da Pazar günü bir takım müsa- demeler olmuştur. İntizam ve sükünu tesis etmek istiyen za- bıta memurları taşa tutulmuş- lardır. Bunun üzerine zabıta silâh istimali mecburiyetinde kalınıştır. Neticede 8 kişi öl- müştür, 20 kadar da yaralı vardır. | — Kalküta, 30 (A-A) — Kong- reye mensup 17 kişi bir nü- mayişçi alayını idare ederken tevkif etmişlerse de sonra ser- best bırakılmışlardır. Londra, 30 (A.A) — Dek hiden bildirildiğine göre, yeni teşkilâtiesasiye kanununa karşı Bengal vilâyetinde bir nüma - yiş esnasında polis, eski kon- gre partisinin Bengal grubu sekreteri ile parti mensupla- rından 16 kişiyi tevkif etmiştir. Bombay valisi hükümet teş- kili için intihabatta mağlüp olan partileri 'kendisine mü- zaharete davet etmiştir. Mad- ras valisi de buna benzer bir dedikodu yapmaktansa.. karanlıktır. teşebbüste bulunmıya karar vermiştir. Londra, 30 (Radyo) — Pan Hindiyan komitası erkânından tevkif alunanlar serbest bırakıl: mışlardır. | İngilizler bütün nümayişleri menetmişlerdir. — Vaziyet git- tikçe vehamet kesbetmektedir. Çünkü 1 nisanda yeni kanunu esası 11 eyalette tatbik mev- kiine girecektir. Bunun için vaziyet çok karanlıktır. Londra, 30 (A.A) — Hin- distanda şimdiye kadar ancak Bengal ve Sind eyaletlerinde mahalli hükümetler kurulabil- miştir, Müttehit eyaletlerde ise Müslümanlar hükümet kur- mağa hazır olduklarını bildir- mişlerdir. Bihard eyaletinde Müslümanlar ile müzakerelerde bulunulmaktadır. Bengal hü- kümeti Müslümanlardan çiftçi partisinden ve daha birkaç müstakil gruptan mürekkep bir teşekküle dayanmaktadır. Londrada diğer eyaletlerde de hükümetler kurulması için birkaç gün daha beklenecek: tir. Bu husustaki gayrellerin muvaffak — olmadığı takdirde bütün salâhiyet valilere veri- lecektir. Diğer taraftan Gandi Daili Herald gazetesinin hususi mu- hebirine Hindistandaki hükü- O söylüyordu. Ben yan gözle ona bakıyordum: | Futbol, benim adam ede- meyip te her sene destekle sınıftan sımıfa atlattığım çocu- ğa, meğer ne kahramanlık, ne gürür, ne akıllar vermiş? Se- bebini derhal anladım: -onu alkışlıyordu. İyi-bir şülü “yaşa,, avazelerile — kutlulanı- yordu. Halbuki - zavallı eski hocası, cemiyet içinde böyle | bir saadetten| mahrumdu.. El- bette ki, bena merbamet eder gibi bakacaktı, elbette ki, beni böyle tepeden süzecek, bana | nasihat edecek. Sonra: — Müsaadenizle hocam! Dedi ve gözleri başka ta- raflarda olduğu halde, elini bana uzattı. Şöyle parmak ucu ile elimi sıktı, sıçrayıp bıraktı, gitti. Hatırma gelen, onun İise ve yüksek tahsili bitirebilmiş olması idi. Yolda, diğer bir talebeme sordum: — Hayır -dedi - ne gezer hocam, ne gezer? O sahaya çıkarken, herkes K met buhranları hakkında şun- ları söylemiştir: “İngiltere hükümeti memle- ketin muhtariyetine nihayet vermiş ve resmen verdiği bir sözü bir kere daha bu dafada tutmamıştır. L 23 Nisan Çocuk haftasının KDĞ CKĞK CAİ EAKAAK AAAT IAMA YA FOTO OR Refik Lütfi Or Zevkinizi okşayacak poz Temiz - işçilik Hükümet civarı Kaymakam Nihad bey caddesi No. 20 OODRDTARAKTARTFRAĞIARKKDNLAAKKLAKAU IK AAKADIAN Birinci Sınıf Mutahassıs Dr. Demir Ali Kançı oğlu Cilt ve Tenasül hastalık- Ve bunun üzerine, zavallıyı mazur gördüm: Okumuş olsaydı, hiç şüphe- siz böyle hareket etmezdi. — | Çimdik — | büyüksün, kadirsin, yeter, mer- hamelt et, çok ıstırab çektim: diye mırıldandı. Babasını, anasını yordu: Şimdi, Midilli adasında, ha- ber bir bomba gibi patlamış | olmalıydı. Muhakkak, herkes | K hayret edecek, buna inanmıya- caktı. Bu ikinci felâkotten, ih- tiyar anasının zor kurtulaca- ğını biliyordu. — Zavallı kadın | dayanamıyacak, ya felç felâ- ketine uğrıyacak, yahut ta kalb, sektesinden ölecekti.. Babası, | sahte Mustafanın da - ortadan | kaybolduğunu görünce acaba | | başka bir şey, herhangi fena bir şey hatırlıyacak mı idi? Ve böyle bir -2annın pis bir rivayet, bir-şayia halinde adaya yayılması takdirinde, hakkında hatırlı- ları ve elekirik tedavisi İzmir « Biyinci beyler sokağı Elhamra Sineması arkasında Telefon : 3479 Hiddetinden kıpkırmızı oldu: — Alçağı geberttim. Fakat denaecti Midillide tohum atmış olacak! Doğruldu: — Hava -diye mırıldandı- ah biraz hava alabilsem!. Saatler ilerliyordu. Acaba nerelerde Nereye gidiyorlardı? Kapıda bir tıkırtı duydu.. Mariya gelmişti. Yunanlı kız da çok düşünceli idi. — Uyumadın galiba! — Hayır, uykum yok.. Yal- nız biraz hava almak isterim. Mariya şüphelenmişti. Göz- lerini bir ok — gibi Zelihanın özlerine sapladı, Zeliha ha: î!çe güldü: — Endişeniz manasızdır Ma- riyal.. Hlenüz o ihtiyacı his- idiler?.. | Hindistanda vaziyet cok langacır ' Yeni neşriyat: MELERDE: İdrarını tutamı: yan adam! —a -0 a— — Bozyakada Kemerboğazında Ayet oğlu Ömeri katil mak: sadile yaralamakla maznun Giz ritli Süleymanın muhakemesi: ne dün şehrimiz Ağırceza: mahkemesinde — başlanmıştır; Hâdise şöyle olmuştur; Ömer ve kardeşi Mehmed, Bozyakada — Kemerboğazında Evkafa aid zeytinleri topları ken maznun Süleyman, elinde çifte tüleği olduğu halde avı lanmakla meşguldü. Süleyman, zeytin toplıyan Ömer ve kar deşi Mehmede: — Benim zeytinlerimi neden topluyorsunuz? Demiş, Meh- med de: — Bunlar 'sehin deği, NN kafındır. Cevabım vermiş, bü yüzden aralarında çıkan kav- gada Süleyman çilte dipçiği ile Mehmede vurmuş, kavga büyümüş, Süleyman bu aralık bir zeytin ağacı arkasına sak- lanarak Ömere ateş etmiş, belinden yaralamış ve Ömer; bu yaranın tesirile yürüyemez, idrarını tutamaz hale gelmiş- tir. Mehmed, kardeşini ölüm- den kurtarmak için gra tüle- ğile Süleymana ateş etmiş, bundan korkan Süleyman hâ- dise yerinden çekilmiştir. Ömer ve Mehmed, mahkemede vak'a- y bu suüretle anlattılar. Mah- kemece şahitlerin celbine ka: rar verilmiş, muhakeme, beska bir güne bırakılmıştır. Dürzüler Dürzü vali istiyorlar! Kudüs, 30 (AA) — Dür: X| züler, kendilerine vali olarak bir Dürzünün tayinini ve bu makama-dâa 1926 isyanında nefyedilen ve henüz dönme- sine müsaade olunmıyan At- raskasenin getirilmesini - iste- mektedirler. Endüstri 22 inci yılının 7 sayılı Mart nüshası çıkmıştır. İçinde: ” *Küçük sanatların - taltifi - İzmit kâğıt fabrikasında kâğıt nasıl yapılır - İş kanunu - De- mir ve çelik endüstrisi - Pratik motör bahisleri - Boru kıvırma makineleri - Dinamo bozukluk- ları - Tayyarecilik — âleminde - Radyo montajı işleri - Alu- minyom kaynağı - Betoarme - Ağaç işleri - Madem boyama işleri - Gümüş kaplaması - Ufak atölye işleri - Hizmet ma- sası, gibi bilümum işçi, usta ve teknisyenleri alâkadar eden pratik ve faydalı yazılar vardır. ümit var. Ben, kendi hislerine çok inanan bir kızım. O kadar emniyetli, o kadar inanarak ve güvenerek söylü- yordu ki, Mariya sarardı ve titredi, fakat cevab vermedi: — Müsaade edecek misiniz, hemen merdiven ağzında dü- rup bir hava alayım, denizi göreyim.. Mariya başını salladı: — Şimdilik imkânı yok. Za- ten Petroyu aramıya bııîıdılıı. Şüphe uyandırmağa gelmez. Akşam olunca düşünürüz. Her> şeyden evel, cesedin - denize — | atılması lâzımdır. Ceset orada — bulundukça, senin için deteh- like var, benim için de.. Çün- kü gemi içinde, esir bir insa- nın tanınmış bir korsanı öl- dürmesine —göz — yumduğumu —