4 İ Ü . ' ' , & W B W v » w n £ y F * ö £ urgu u, güzel ve mo-/ dern bir şehir oldu. Kır teşkilâtı -- temizlik ve amele ihtiyacı meselesi Turgutlu kır teşkilâtı efradı Turgutlu, (Hususi) — Ka- saba merkezinde olduğu gibi azın harici de, yani, bağ, bahçeler ve ovamızda da intizam ve asayişi, belediye- mizin kuvvetli kır teşkilâtı sa- yesinde çok iyi gidiyor. Kır teşkilâtına — dahil olan saha, ikiyüzbin dönüm mikta- tındadır. Bu saha, milyonlarla Tira hasılat getirmektedir. Bu teşkilâtı, iki kısım idare etmektedir. Birinci kısım, on bir bekçi ve bir âmirden ve ikinci kısım da 13 bekçi ve bir âmirden ibarettir. Ovada bunların ikametlerine mahsus iki bina da yapılmıştır. Bekçüerin hepsi süvaridir. Yeknasak elbiselerile derhal Röze — çarpdaktadırlar. Bir Marttan itibaren umum bek- Siler, kıra çıkarak halkın top: Tağa gömdüğü ve gömeceği İlbmkme lirayı koruyacak- ır Bu teşkilât, telefon ir- % ile de takviye - edilirse “:.ıyı olur. 'anzifat arabalarının ço- İaltılması: Kasabamız düşman tarafın- dâan kül halinde bırakılmış idi, Şehir modern bir tarzda ve hergün de —“hlııım binalar qulm:k- » Bu gibi inşaatı devam 'lh. guç elde edilir. Kasaba- be!e&iyemiıin göze çar- şchrın temizliği bittabi Tn on temizlik arabası var- beZ I2 - &Wımi tatmin etmek, boşılunık isterim. Anlı- _'ı’dı ıeydeıı evel, bu iş ol- r. Ondan sonrası kolay. — Belki de ayni yerde gün- Muruh ayni noktaya bak- sıkılıyorsunuz. Geceyi ha kadar bu köprü üstün- Rçıı..,k kolay — değildir k.. zlllr yok, elverir ki, ümid ve hayat verecek "'İl göreyim.. düşünüyordu: düşündün? SN. temizlik temin edilememek- tedir. Memlekette medeniyet iler- ledikçe ihtiyaç ta o nispette artmaktadır. Ön'arabaya mik- tarı kâfi araba ilâvesi elzem görülmektedir. Üç dört kademhane inşas:ı Memlekette bir umumi helâ vardır. Yirmi üç bin nufuslu bir şehri tatmin etmiyeceği aşikârdır. Bu suretle pislik olacağı ve sıhhati umumiye- sine de tesir yapacağı tabildir. Belediyemizin — memleketin üç dört yerinde helâ tesisi zârüreti vardır. Amele derdi: Havalar yumuşamış, halk yavaş yavaş bağ ve bahçelere ya- yılmıştır. Amelenin fıkdam hal- kımızı düşündürmektedir. Civar - vilâyetlerden amele gelmekte isede - kendilerine geceleri yatacak yer temin edilmediğinden İzmir'e doğru geçmektedirler. Geçen günler üçyüz kişi gelmiş, yer temin edilememesi hasebile ıynlıp gitmiştir. Bugün amele yevmi- yesi 8B0-90 kuruşa çıkmıştır. Bu, memleket - işidir. Bele- diyemiz buna âcil bir çare bulmak — mecburiyetindedir. Temin edeceğ yere | Seyyar amele evine | yapaâcağı masrat halkın yevmiye için vereceği farktan binlerce defa azdır. — Hiç kaptan! — Söyle, bir şey düşündün, söyliyemiyorsun? — Buralarda fazla durmak şüpheyi davet etmez mi? Ya Fırtıma Ali bunu duyarsa? Mariya'nın gözlerinden iki şimşek çaktı. Dişlerini sıktı ve kaşlarını çatarak korsana baktı: — Ne o, körküuyor musun yoksa? — Korkmak mı, ne müna- sebet? — Şu halde? — Muvaffak olamayız, diye korkuyorum.. n'ıı'hılm “Güzel san'atı koruma Yurdumuz, bahçesinde, asil ve muhteşem çiçekler açtıra- cak havasını buluyor. İnkılâpçı Türk, ve Türkiye, en güzel, en Tüzümlu bir karar daha vermiş bulunuyor. Kültür ha- yatımızda yeni bir mevsim başlıyor, kalblere yeni — ve yüksek — duygular, — ruhlara ilâhi — varlık ve büyüklük ha- vası da esmek üzeredir. Ga- zetelerde okuyoruz: “Güzel san- atları himaye için tedbirler alınıyor., Ne mutlu; san'atkâr için aç kalmadan, yalnız san- atla uğraşmak mümkündür. Bugüne kadar, kendini cemi- yetin taazzuvu içinde öksüz ve yardımsız. gören Üümidsiz ve meyus san'atkâr, karanlıktan kurtuluyor. İnkılâb — güneşinin ışıkları ona da yeni bir uya- nış veriyor. Bundan sonraki zamanlarda kışın dondurucu soğuklarından kurtulan çiçeklerin, tomurcuk vermesi gibi yeni bir canlılık olacak, ruhlarındaki san'at ve heyecan temayüllerinin tazyikı ile kıvranan gençler, çalışmak yolunda, ümid ve gıyelen uğ- runda yeni bir enerji bulacak- lardır. Ve bu hareketin neti- cesi tahminlerin üstünde bü- yük semereler verecektir. Kül- tür hayatımızın en parlak cep- hesi doğacak, Türk'lüğün mağ- rür ve & irbaşlı karekteri te- bellür edecek, manevi şahsi- yet ve varlığımız gelişecektir. Bu uğurda sarfedilecek gay- retlerin hedefe varması - için makul ve bilgin ellerin idare- sinden emin bulunmak lâzımdır. Yalnız yeter ki bu uğurda son hareketlere kadar güzel san'at sahasında müessir olmağa ça- hşanların endişelerine benzer, san'atkârı milli eserler yapma- lıdırlar gibi indi düşünceler ile kayıd altına almıyalım ve dünkü sebeplerle yarım netice verebilecek bahisler de orta- dan kaldırılmış olsun.. Zanne- dersem, san'atkân serbest be rakmak onların çokluğundan memnun olmak, çokluğunu ve serbestçe hareketlerini temin edecek âmiller -tabii, san'atın ilmi ve fenni icabatı dahilinde- hazırlamak işin en önemli ta- rafıdır. Bizim; milli hâtıra, yurd gü- zelliği, karekter, istidadlı genç itibarile çok zengin ve işlen- memiş uzuvlarımız var. Bunlar, san'atı inkişaf yolunda sonsuz bakir bir hazinedir ve tabii olarak, san'at hayatına san'at- kâra bol malzemedir. j —d' Halbuki bununla istenilen ! Nazarı dikkati celbederiz. Söz kesimi, Kültür Bakan- A Fırtına Ali orsan Ya:m M. Ayhan, Faik Şemseddin — Olacağız, muvalfak ola- cağız. Anladın mı?. Buna inan- mak lâzımdır. İnanmayınca iş yürümez. Korkuyorsan kendini denize atl. — Korkmuyorum ve kork- mam da.. Sizin ayağınızın di- binde ölmeyi şeref bilirim.. — Şu halde gözlerini ufka çevir, Adaya bak! Şimdi ikisi de yanyana dur- muş, Adaya bakıyorlardı.. Aşağıda tayfalar, gözucu ile biribirine, Mariya'yı işaret edi- yorlardı. Aralarındaki tayfalar- dan kanbur biri: — Genç olaydım, kaptana âşık olurdum.. Dedi. Yanındaki, arkadaşı- nın kanburura bir yumruk vurdu: — Ya bunu zifaf odasına nasıl sokacaktın be herif? bizim E y EMELERDE .,__ Benll Mustafa'nın kolu Çalışkanbırnalnyo nasıl sakat kaldı? Buca civarındaki bağında Benli Mustafa'yı kama ile ya- ralıyarak kolunun sakatlanma- sına sebebiyet vermekle maz- nun komşusu Mustafa oğlu Mustafa'nın muhakemesine dün şehrimiz ağırceza - mahkeme- sinde başlanmıştır. Davacı Mustafa mahkemede idi, vak'ayı söyle anlatmiştır: — Bir gün bağa misafir- lerim-nelmişlerdi. Yemek - yi- yecektik. Oğlum Sabri'yi, ya- kındaki kuyudan soğuk- su al- mağa göndermiştim. Aradan uzun zaman geçtiği halde oğ- lum gelmeyince bağdan dışa- rıya çıktım, komşum Mustafa- nın bağında bulunması ihtima- line binaen —onun — kulesi önünde: — Sabri! Diye bağırdım. Halbuki ağ- lum, kovayı kuyuya düşürmüş ve çıkarmak için çengel ara- mağa gitmiş. Bazı meseleler yüzünden komşum Mustafa ile aramız açıktı, kendisile konuşmuyor- dum. Evinin önünde (Sabri) diye — bağırdığımı — duyunca Mustafa dışarıya çıktı: — Senin oğlun benim evim- de ne ararl Diye bağırdı. Ben de bir söz söyledim. Ansızın bir ka- ma ile üzerime hücum etti, başıma vuracaktı; kolumu kal- dırdım, — kamayı - karşıladım. Kama hızla koluma indi ve va mevkiinde Ilıca civarında Mustafa'yı öldürerek cesedini bataklık içine atmakla maznun köy muhtarı İbrahim'in muha: kemesine dün şehrimiz Ağır ceza mahkemesinde devam edilmiş, bazı - şahitler dinlen- miştir. İbrahim, böyle bir ci- payet işlemediğini tekrar et- miş ve Müddeiumuminin mü- taleasını serdetmesi - için mu- hakeme başka bir güne bıra- kılmıştır. Otobüs kazası davası Karşıyaka-Menemen — yolun: da bir otobüs kazası netice- sinde jandarma Ahmed'in ölü- müne sebebiyet vermekle maz- nun şoför Alman Mehmed'le | şoför İbrahim'in, şehrimiz Ağır ceza mahkemesinde cereyan etmekte olan muhakemeleri son safhaya gelmiştir. Dünkü celsede iddiasını serdeden Müddeiumumi- muavini Bay Şevki Suner, muhakeme safa- hatına nazaran şoför Alman Mehmed'in hâdisede alâkası bulunduğu anlaşılmadığını söy- lemiş, beraetine karar verilme- sini, fakat şoför İbrahim'in mâahküm edilmesini istemiştir. Müdafaa için, Muhakeme baş- ka bir güne bırakılmıştır. Siyam Prensi harp gemile- rini teslim alacak Milâno, 11 (Radyo) — Si- damarları, sinirleri kesti, Şimdi| YAM prensi Abakara ve Si- kolum sakat kalmıştır. Beni öldürecekti. Maznun Mustafa da, davacı Benli Mustafa'nın - küfrettiği- ni söylemiştir. Bayan Cemile, Hatice, Zeh- ra ve Besime şahid - sıfatile dinlenmiş, vak'ayı gördükleri gibi anlatmışlardır. Dosyadaki rapora göre, Benli Mustafa'nın kolu — yaralanma — yüzünden bareket kabiliyetini yüzde 30 nisbetinde kaybetmiştir. Gelmiyen şahidlerin celbi için muhakeme; başka bir güne kalmıştır. Biçerova cinayeti Menemen kazasının Biçero- hğının bu kararı - san'atkânı çok sevindirebilecek, diğer müs- teid gençlere çok ümid vere- bilecek mahiyettedir. Kuvvetli ve çok bitaraf jürinin iş ba- şına geçmesi ile yurdun her tarafını ve her genci tutan yo- la girilecek ve hiçbir endişeye yer kalmıyacaktır. Ressam Abid Elden Mariya, birdenbire sapsarı oldu, gözlerini yumdu, açtı: — Bir işaretl... Bit ışık! Diye bağırdı. Bütün tayfalar, bellerini doğ- rultub köprü üstüne baktılar. Genç kizın karanlık - içindeki hayaletini pek iyi seçemiyor: lardı. Fakat baktığı yeri gör- müşlerdi, Hepsi de oraya bak- tılar: Bir ışık gözüküyordu. Mariya, müdhiş bir heyecan içinde idi. — İşık.. Beklediğimiz işaret budur! Diye tekrarladı.. — Yanılıyor muyum, sen de görüyor musun? — Hayır kaptanım, bir ışık parlıyor hakikaten... Ancak, sizi çok heyecanlı görüyorum. Âsabınızda bezulmuş, bu . işte yam bahriye zabitanı Speçya ve Livurnaya gitmişlerdir. Bu Siyam'lılar, Siyam hü- kümeti namına yapılmış olan harp sefinelerini tesellüm ede- ceklerdir. B. Baldvim 25 ma- yısta istifa edecek. Londra, 11 (Radyo) — mis gazetesi bugün yazıyor: Başvekil B. Baldvin 25 ma- yısta istifasını verecektir. Balkan iktisadi antantı toplanıyor.. Belgrad, 11 (Radyo) — İk- tısadi Balkan antantı konseyi 18 Marita Atina'da toplana- caktır. Bu toplantıda turizm ve ticaret işleri hakkında mü- him kararlar alınacaktır. General Liyota Azmara, 11 ( Radyo ) — Adis-Ababa suikastında bom- balarla yaralanmış olan gene- ral Liyota tayyare ile Azma- ra'ya getirilmiş ve buradan İtalya'ya yola çıkarılmıştır. çok ihtiyatlı hareket etmek lâzımdır. Kurd avına çıkayım derken kendi postumuzu el- den kaçırmıyalım.. Mariya merdivene doğru ilerledi: — Kâfi miktarda ihtiyatlı: yım, korkma! — Şimdi derhal sahile ç: kacak msın? — Evet!. Derhal, kimse gör- meden iyi bir yere yanaşmak isterim,. — Fakat sahili, iyice bilmi- yoruz. Gemi karaya oturursa, diri diri yakalanırız, âkıbetimiz feci olur.. — Ben suyu iskandil etme- sini de bilirim.. Hattâ biraz açıkta demirler, sahile sandal- larla da çıkabiliriz. Mariya tayfalara doğru yü- rüdü.- yeğllledi b | kezi haline merkezidir.. D:nulı E (Hususi) — Kale; 'eni. in Tavas ilçesine bağlı !abıı kalelerile meşhur — ve deniz sathından 1100 metre yüksekte dört tarafı uçurum: larla çevrili, 3300 nüfuslu gü- zel bir kamun merkezidir, Kale, çalışkan ve başarılı halkının uzun yıllardanberi el tezgâh- larile uğraşmasile bugün vilâ- yette bir yerli dokuma mer- gelmiştir. Kamunda bir yerli mallar kooperatifi vardır. Takdire şa: yan bir surette çalışarak ortak- larile muhite çok faydalı ol: maktadır. Kale'nin beş sınıflı. ve üç öğretmenli eski bir okulu var- dır. Okul başöğretmeni Bay Şakir Ertunç'la arkadaşları ge- rek talebenin ve gerek halkın yükselmesi için takdire şayan bir faaliyet göstermektedirler. Bayram günlerinde okul tale- besi taralından bir müsamere verilmiş, “Yarım orman, ve “Sadık uşak, piyeslerinde rol alan talebe çok muvaffak ol- muş, alkışlanmıştır. Müsame- renin temin ettiği hasılatla fa- kir talebeye ayakkabı, kitap, dÜi delfter ve kalem alınmış bu suretle fakir çocuklar sevindi- rilmiştir. Kamunda tahsil çağında beşyüzden fazla çocuk olduğu hâlde okula halen 160 telebe devam etmektedir. Okul d- şında kalan çocukların da okutulabilmesi için köyde yeni bir okul binası yapılmaktadır. Temelleri 935 yılında atılan ve kamunun okul ihtiyacını kuşılıyıcık olan bu bina 938 yılındı ikmal edıleeel:hr ,Halkevi köwl. S 1 — Mandolin ve kitara öğrenmek istiyen halka kolay- lik olmak üzere Halkevinde parasız kurs açılacaktır. Kurs, Martın 22 inci Pazar- tesi günü saat 18 de başlıya- cağından, istiyenlerin, bugün- den itibaren Halkevine baş vurarak — kaydedilmeleri — ge- rektir. 2 — Martın 12 inci Cuma günü saat 17 de Halkevi ida- re heyeti toplantısı vardır. 3 — Martın 12 inci Cu- mârtesi günü, dil, tarih ve edebiyat komitesi - toplantısı vardır. 4 — Martın 13 üncü Cu mar'esi günü saat 17 de, Gü- zel san'atlar ve temsil şubesi- nin komitesi ve ayni günde müze ve sergi şubesinin umu- mi toplantısı vardır. — Korsanlar! Diye seslendi. Hepsi de doğruldular ve ona doğru gel- diler: — Emret kaptan! Mariya korsanları saydı: — Tamamsınız yal — Tamamız kaptan! — Günlerdenl eri buradayız. Sizin gibi arkadaşlara malik olmakla bahtiyarım. Ne bir şikâyetinizi duydum, ne de bir. & sualinizi!.. Bana inanıyorsunuz demek. — İnanırız kaptanl, Allaha — inanır 'gibi.. — Ben de size öyle inanı- yorum korsanlar!. Şimdi de size kısaca açılabilirim: Büyük bir iş başarmıya gi- diyoruz. Sizin gururunuza to- kat vuran ve babamı öldüren — Sonu var —