Hindı'ıtan ’d; ir;tihaat Gandi'nin milli hınç par- tisi intihabatı kazandı Gandi, yeni kanunu bir şartla kabul edebileceğini söyledi K Hindistan'ın en mukaddes şehirlerinden Benaris'in Gatij sahillerinden görünüşü Bomay, 28 (A.A) — Vilâyet hükümetleri için yapılan umumi | timin ileride takibedeceği si- ihlikabatta Gandi'nin — Milli Hınç partisi büyük bir zafer kazanmıştır. Hindistan'ın ay- rılmakta olduğu 11 hükümette milli parti altısında büyük bir ekseriyet elde etmiş ve diğer üçünde de nisbi ekseriyet te- min eylemiştir. Yeni teşkilâti esasiye ka- nunu mucibince Hindistan'ın muhtariyeti bir Nisândâ meri- yete girecektir. Parti komitesi Gandi'de ha- zr olduğu halde Nehrun'un Halkevi köşesi: Tedansan Fevkalâde güzel oldu Halkevi salonunda geçen Parzar akşamı verilen tedansan, cidden çok nezih ve fevkalâde güzel olmuştür. İzmir'in en kibar aileleri gelmişlar ve bü- yük salona, bir nezahat ve zarafet vermişlerdi. Halkevinin Başında bulu- nanlar tarafından çok yerinde olarak düşünülen bu ruhi ih« tiyacın, bundan sonra Pazar a ları muntazaman- tatmin edileceğini düşünerek İzmir'li- ler adına çok seviniyoruz. Konya saylâvı B. Ali Riza Türel tarafından Hatay temel yasası hakkinda bBu ayın 6 ncı Cumartesi günü öğleden sonra saat 17 de Halkevinde gayet Vakıfane Bir konferans verile- cektir. Bu konferansı mutlaka dinlemelerini yurddaşlarımıza tavsiye ederiz. $Buyün öğleden sonra saat 17 de müze ve sergi komitesi | toplanacaktır. & Yarınki Çarşamba: günü öğleden sonra saat 17 de Sosyal. yardım — komitesinin Umumi toplantısı vardır. -85 - Fakat Bundan istifade 'im- kânr yoktu. Ancak şu var ki; Petro, Zeliha'nın — kendisine Mugösterdiği güler yüzdeni alık ve yumuşaklıktan ümit- lenmiye başlamıştı. Yolda giderken tekerlemeler Yaparak ğumı iyice anlamak lâzımdı. Atları çarçabuk hazır: adi. Kılicım” ve - silâkınt da aldı. Zeliha hiç kimsenin yar- 'mına' hacet kalmaksızın ata Siçradı. $ Bahçeden süratle - çıktılar. 'lfî! Mustafa, iki üç: metre Zeriden Zeliha'yr takibediyor | komitece ittihâaz olunacaktır. rtına Ali Büyük Korsan Romanı Yazan : riyasetinde toplanmış ve par- yaseti müzakere — eylemiştir. Valiler ekseriyet — fırkalarını mahalli hükümetler teşkiline davet ederlerse partinin nasıl bir hattı hareket ittihaz ede- ceği ve bu davetin kabul edi- lip edilmiyeceği hakkında hiç bir karar verilmemiştir. Şimdiye kadar milli partinin politikası yeni teşkilâtı esasiye kanununun kâbulü âleyhinde idi. Bagünkü toplantıda Gandi eğer mahalli hükümler teşkili kabul edilirse bunün ancak bir şartla yapılması yolunda terviç eylemiştir. Yeni teşkilâtı esasiye kanu- nu Mucibince Valilere veril- mekte olan hususi salâhiyetle- rin Valiler tarafından kullanı- lamıyacağı hakkındaki teminat kati kararı Martın son hafta- sında Delhi'de toplanacak olan müessesan — meclisi - sırasında Teşkilâtı esasiye kanununa müzahir olan Hind partileri ancak Panecabua ve Sind'de ekseriyeti kazanmışlardır. Öğretmen tayinleri Çeşme-Alaçatı ikinci okulu öğretmenlerinden Bay Murad Turhan Palamut terfian ayni okul başöğretmenliğine, Türk maarif cemiyeti Ankara orta okülü ilk kısmı eski öğretmeni Bayan Emine — Özalp Çeşme- nin Namık Kemal okulu öğ- renliğine tayin edilmişlerdir. At yarışları İlkbahar at koşuları 4 Ni- sanda başlıyacaktır. Dört hafta sürecek olan Bu koşular için birçok iyi cins' hayvanlar şim- diden İzmir'e getirilmiye baş: lanmıştır. M. Ayhan, Faik Şemseddin ve bularimış güzleri ile ona bakıyordu. Yarı sersem gibi idi. İşte şimdi bir suadetin kapısı açıktı. Fakat: sonu, mus hakkak ki felâket olacaktı. Çünkü Zeliha'yı kaçırmak için bir hazırlığı yoktu. Cüretkâr Petro bir aralık atını durdurdu: —Sultanım -dedi- Şu akşam güneşi altındaki denize, dağ- lara- bak, ne güzel? Zelikha başımı çevirdi: — Hakikaten - diye mınl- dandı - çok güzel! — İnsan böyle bir yerde ADOLU Tire'de bir tahsild'ar feci şekilde öldü Seksen yavrü ba-yram münasebe- tile giydirildi ve iyi bir tesir yaptı. Bir ârkadaş, son bir yazı- sında “Vefa, dan dem vurü. yordu, “Vefa,, nin hayat lüga- tındaki mânası, hiçbir. meh- faat, hiçbir arzır taşımamak şartile, bir insanın diğer in- sanı sevmesi, sevmekte devam elmesi ve onun derdi ile dertli, saadeti ile Heş'eli oliması de- | Yani pazâra düşti- | mektir. yen; pazarlığa tâbi olmiyan birşey demektir. — Velayi ilk evel, aşkta buluyorduk - yarü- vefakâr, vefaynâşıkane vesairo.. Bir vakitler “Vefa;, insânın şartı idi. Şimdi vefa, hayata tâbi bir keyfiyet haline gel- miştir. Bazan vatdır; bazan yoklur. Hattâ şekli bile, mâ- nası bile değişmiştir. Vefayı alış-veriş kanunlari seviyesine indirdikten sonra ondan hayir beklemek, katırın doğurma- sırı beklemek kadar abestir. Ben, canânın - vefasızlığın: dan şikâyet eden âşıka da gü- lerim, Çünkü vefayı ararken kendi kalbine baksın, orada da onun - bir zerresini bula- mıyacaktır. Ümmidi vefa eyleme her şahsı dağalde Çok hacıların çıktı haçı ziri bağalde Şimdi meşhur Vefa boza- sını arayanlar İstanbul'da bile okadar azalmıştır ki, yarın öbür gün bozacıların hiddete gelerek insan ensesiride boza pişirmeğe kalkacağını söyli- yenler bile var. Vefa ne kelimedir? İştikâkı bile unutuldu. An- cak ona en iyi bir kafiye bul- mak lâzım gelse şu kelime hatıra gelebilir: Müteveffa;.. Onu şöyle de kullanabiliriz: Mütevella vefa, vefkâr mü- teveffa, vefayı bivefa, müte- veffayı bivefa! İlh... Belki bir gün balıkpaza- rında balıkçıların, hem de kü- feler içinde diri diri balık sat- tıklarını görebileceğiz. Fakat hakiki vefanın bulunabilece- ğini hiç sanmıyorum. Olsa olsa bize kalp meta sürüp du- racaklardır. Elmas diye uza- tılan- vefanın, ikisüç dakika sonra âdi bir taş olduğunu anlıyarak ağlıyacağız. Vefa, eski insan kalbinin lügatlarda kalan tatlı bir ha- tırasıdır ki, bir asır sonraki insan oğulları; — Dedelerlmiz bunu acaba nasıl keşfettiler, bu nesne ba- vadan yapılmış birşey midir, suyun hülâsası mıdır, yoksa daima saadeti düşünüyor. — Nasıl bir saatlet meselâ, Mustafa? — Bilmem.. Düşünmeden söyledim Sullanım.. Meselâ ruh saadeti, vicdan saadeti!. Zeliha düşünür gibi' oldu: — Bü ne demek? Sonra hafifçe kaşlarımı çattı. — Öyle değil mi Sültânım; insanların vicdan — saadetleri, böyle bir aydınlık, böyle bir güzellik- içinde iki' kat art- maz mı? — Orası öyledir, fakat, çok karışık lâkırdı söylüyorsun. — İçimin temizliği ve doğ- ruluğu kâfidir. Sözlerim karı- şık olsa' da:. Benim böyle söz- lerime, sizin iyi ve merhametli kalbiniz hiç kızmamalıdır. Yal- varınm - Sultanım. —Hayır kızmıyorum Mustafa. Tire, (Hususi) — Yoksul mektep çocuklarından (80) yav- Tuyâ çocuk esirgeme kuramu tarafından bayram münasebe- tile elbise ve ayakkabı veril- miştir, Kaymakam Bay Cemal Din- ç'in teşebbüsü ve kurum idare heyetinin gayretlerile meydana gelen bu hareket, muhitte bü- yük bir alâka ve memnuniyet uyandırmiştir. Gönderilen fatoğrafta giydi- rilen çocuklarla kaymakam (Ce- mal Dinç ve refikasile) kurum idare heyeti görülmektedir. Bir hâdise Bügün öğleyin saat birbuçuk râddelerinde maliye kazanç tahsildarlarından Deniz'lili Bay Salâhiddin aldığı talimat üze- rine haftalık tahsilâtını yatır: mak üzere evinde irsaliye tân- zimile meşgülken, tabancasını kurcalamağa başlamış ve bu sırada silâh patlamiştır. Kür- şün alnından girerek beynini parçalamıştır. İntihar sebebi henüz meç- huldür. Bir rivayete göre tâh- sildarın (208) lira (S0) kurüş kadar açığı zuhur ctmişmiş. Maamafih mes'ele adliye tahs DA CLTOMETTTARE TETT LA aren bir vakitler” varken sonradan yokolan bir maden mi di? Diye şaşınp: kalacaklardır. Vefakârlığın cezasını çekerek, hâlâl döst kapısında - birşey uman ne insânlar vardır? Ve- fakâr diye siktiığin — dost eli; tımnaklarını sivriltip üç gün sönra/ gırtlağına sarılıyor. Vefalı arkadaşa tevdi eti ğin bir sır on adim — ötede âdi kâğıd üstüne dökülmüş yağ damlası gibi yayılıp da: gılıp gidiyor! Hani- vefakâr - döstlar, o nesnenin nişanı, asârı nersler- de kalmıştır? Çimdik Zeliha dayanamadı, güldü: | — Sen, büyük bir çocüğa | benziyorsun? Diye ilâve etti. — Bana cesaret veriyorsun, ümid' veriyorsun Sultanım. Bu suretle ben de içimi dökmüş olacağım: — Nelerin var söyliyecek Mustafa? - Nelerim mi?. Bir insanın | kalbinde neler olmaz.. Zamani gelir, duamızı bile yürekten | yaparız. Zamanı gelir, bir şey | söyliyemeyiz, fakat kalbimiz konüşür. — Meraklaniyorum Mustafa, | haydi bakalım: söyle.. Fakat çok uzun olmasın hal — Açarsam uzun olur. Hoş, insan- bazan. birçok-şeyleri iki kelimede de söyliyebilir yal. — Peki, sen ikisi arası tut Löndra'da Bele: kikafından sonra âhlaşilâcak: tır. Tahkikata sorgu bâkimi Necati Göçmen el köymüştür. Salâhiddin vazifesinde mu- vaffak olân ve mübitte iyi ha müslu fanınan bir adâmdi. İki çocuğu ve karisı kimsesiz kal: mışlardır. diye intihabati. Londra, 1 (Hususi) — Bele- diye intihatı perşembe günü yapılacaktır. Şimdiden hazır- lıklara başlanmıştır. İşçi par- tisi Lotdra'da 69, muhafaza: kârlar ise 55 mevkie malik- tirler. Ekseriyet, —muhafazâ: kârlar ve amele partisi âara- sinda mücadele mevzüu - olâ: caktır. İogiliz faşistleri lideri Sir Uzvald Moözley irat ettiği bir nutukta: — Vaziyeticabı sol cenahin belediye intihabında zafer ka- zanmamasını temin — İâzımdır. Demiştir. Yügoslavya'da işsizlik azaliyor.. Belgrad, İ (Radyo) — Yu- goslavya'da işsizlik azalmakta- dır. İkincikânunda bütün Yu- goslavya'daki işsizlerin miktarı 35000' erkek- ve 5000 kadın: Ve Goşemi ineç eyei Byda işsiz 53700 erkek ve 8900 ka- din vardı. Japonya Höllanda ile anlaşmıya hazır Tokyo, 1 (Radyo) — Sucu- kayi partisi şefi beyanalta'bu: lunarak: “Japonya'nın Hollanda müs- temlekeleri üzerinde — hiçbir maksadı yoktur, Japonya Hol- landa ile bir ademi tecavüz misakı akdine hazırdır.; De- miştir. bakalıtm.. Petro, içini" çekkti! — Ah #dedi- 6 kadar bed- | bahtim ki Sultânım? | Zeliha gayri ihtiyari başitir | çevirip hayretle ona baktı: — | — Bedbaht mısıti?! | — Evet, hem de bedbaht ların en- bedbahtıl. — Sebebi? Petro, masumane bir tavirla boynunu Büktü: — Sebebi..... Sebebi - diye kekeledi. - Öyle bir sebebi var ki. Zeliha, sahte' Müstafa'nin çok garib bir genç oldüğünu biliyordu. . Fakat Bu şekline hiç rast gelmemişti. Dilinin altında bir bakla ıslatıyordu Bunun, bir ihtimal amma; ne idi.. gevezelik olması da dahilinde idi. Zeliha: | icabeden | Mültetiler Milisler iıîa zaferden emin çei G — Başt 3 üncü sahifede — Madrid, 1 (A.A) — Arjan: | tin sefaretinde artık hiçbir mülh — teti kalmamıştır. Sön kafile Arjantin kruvazörü Tucnman | ile Valansiya'dan Marsilya'ya hareket etmiştir. Arjantin maş: lahatgüzarı Perez Gücsedâ &y velki gün Prieto nezdinde son bit teşebbüste bulunmuş ve İspanyâ hükümeti de Arjantiii tebaasının azimetini kolaylâş- tırmak için her türlü kolaylığı göstetmiştir. Şili maslahâatyüzarı Enriğus Gajâtdö Şili sefarethanesins | deki mültecileri sevketmek içili tedbirleri almmştir, Paris'ten gelesek olân 4 ötokârla yakinda hâs reket edeceklerdir. Notveç, Polonya, Belçika, Bölvya, Pârağutny ve Çekösk lovakya mümessilleri buraya geletek sefarethanelerde bulü- nan mültecilerin sevki mes'es lesini İspânya hükümetile gö- rüşmüşlerdir. Londra, 28 (A.A) — Tâli ademi müdahâle komitesi pa- zâflesi gütüne kadar denir köntrölü plânmda bir deği- şiklik yapmadığı takdirdepar lâmentö gelecek hafta İngiliz kârb gemilerinin 6 marttan itibaren kontrole başlıyabilme: leri için lâmgelen tedbirleri iftihaz edecektir. İspanya'ya — giden- İngiliz harb gemileri tesbit edilen Hmanlara üğriyarak — orâalarda İspanya için vapurlara takmil edilecek yükleri kontrol edecek müşahidleri alacaklardır. Pas De Cülais'det geçek gemiler Dovüsde düracaklar ve Iflanda ile - Vestöostden gelen gemiler de Cherboürg veya Brest'e gideceklerdir. Kontrol plânında zikredilen diğer limanlar Madera, Oran, Marsilya ve Palermo liman- larıdır. İtalya'da Altın fikdanı var. Belgrâd, © (Radyoy — Pas risten bildirildiğine göre Fran: sız gazeteleri, altın mevcüdu- nün azlığı sebebile İtalya'nın, teslihat işinde devam edemi- yeseğini yazıyorlar. Bay Mussolini Trab- lasgarb'a gidiyor Belgrad, 1 (Radyo) — Büaş- bakan Bay Mussolini Trablus sularında yapılacak büyük de- niz mânevralarına' iştirak — et mek üzere bü ayın 9 undâ Trablüsgarb'a hareket ede- cektir. — : —Olür ya- diye mırıldandı- belki de şimdi kalkar da bah- çedeki kabaklar füzla tatsız. Ondan bedbahtım, diyebilir. — Şöyle yaklaş bakalım Mastafa.. Bak, şehre yaklaşı: yoruz:Sebebini de akıllı usllu anlât!. Her hâlde enginlerde gemilerin batmamiştir. Söyle, belki derdine çarede buluruz. — Keşki Sultamım; elli tane gemim olsaydı, hepsi de bat- saydı ve ben, bü bedbahtlığa uğramasaydım.. — Demek ki, felâketiti' öt lardan' da mühim?.. — Evet; çok, hem çok'müs him.. — Peki, söylesen e! Dilim varmıyor Sültanım. — Devam edecek —