Carıhten Yapraklar ) apolyon ve sülvari atları - Dregley kalesine hücum.. 'ale kapısından iki Radın, arka- | sından da papaz çıktı — “Ali Paşa, bilhassa hıristiyan Akumandanların kahramanlıkla- mnna çok alâka gösteren ve |buna hürmet göstermesini bi- 3len bir Türk kahramanıydı.. Bu cevabı. werirken papazın şgülümsediğini sezer gibi oldu. CFakat hiç aldırış etmedi.. Harekât gittikçe zorlaşıyor e ikide bir, düşman kuvvet- İleri, sığındıkları granit kartal yuvasından çıkış yapıyor ve ert, korkunç — uçurumlarda K askerile çarpışıyordu. — Ali Paşa, ta zirvede duran enin karşısındaki tepelere '“top çıkarmağa muvaffak ol- Omuştu. Şimdi yavaş yavaş, büyük taşlarla kaleyi dövü- yordu. Günler, günleri takip ederek geçiyordu. Son bir çarpışmada, düşmandan bir miktar osir almış, fakat iki kahraman genci de esir ver- Mişti. — Ali Paşa esirleri çağırdı ve sordu: — Sizin muhafız ne fikirde, dayanabilecek mi? — — Eyet, bizim bildiğimize göre, siz bu kaleyi zor zap- tedebilirsiniz.. — Ali paşa, gün geçtikçe sinir- Teniyordu. Fakat bunu hisset- tirmiyor, bilâkis kaleye karşı dazyiki arttırıyordu. — Bir gün sabah papaz Mar- — ken'i çağırdı. — Ne dersin, hâlâ fikrinde rar ediyor musun? Papaz etrafına baktı. Diğer /" paşalar da oradaydılar Tered- düd eder gibi oldu: — Söyle, söyle, çekinme!, — Evet paşam, ben fikrim- de ıisrar ediyorum. Yalhız şu — var ki, hiçbir. kimsenin top ve kuvvet çıkaramıyacağı yer- | lere sizin kudretiniz yetişti. Halbuki birçok defalar bura- |da tecrübeler yapılmış ve her hangi bir düşmanın bu tepe- lere top çıkaramıyacağı - neti- cesine varılmıştı. Hadım Ali paşa kaşlarını çattı: — Buraya topu çıkaran as- ker, o kaleye girmesini de bilir. Fakat sana doğrusunu söyliyeyim, bu netice, her iki ' taraf için çok ağır zayiata — mal olacaktır. Bunda bizzat muhafız Zondi kaybedecektir. Çünkü muhasara altındadır ve nasıl olsa mağlüp düşece- / ğine göre, harple içeriye gi- /— rersem taş üstünde taş bırak- miyacağım — gibi tek canlı in- n da kalmıyacaktır. Bunu da böylece biliniz. Papaz, sarardı: — Fakat paşam, bunun be- imle alâkası yok. Ben şimdi sizin bir köleniz, bir kulunuz. — Anlamadım.. — Evet, seni oraya; elçi olarak gönderiyorum, anlıyor musun şimdi?. i Gidip diyeceksin ki: — Yeryüzünün en büyük hükümdarı Kanuni Sultan Sü- leymaıı ın — kumandanlarından Ali paşa, bu kaleyi her halde zaptetmiş ve tannının lütfü ke- imi ile huna mıvvaffak ta ala- bhuzuruna kendi canına kıymak istemezse j teslim olsün. O takdirde 'ken- disi nezdimizde lâyik 'olduğu itibar ve mevkii bulacaktır. Aksi takdirde demin söyle- diğim gibi, yapacağımı ben bilirim. Marten boyun eğerek paşa- nın çadırından çıktı ve refa- katına verilen bir muhafızla, elinde bir beyaz bayrak ol- duğu halde yamaçları tırman- mağa başladı. Papaz, asıl kale yolunu tu- tar, tutmaz, her iki taraf ta muharebeyi kesmişlerdi. Ali paşa da gözlerini kale kapısına dikmişti. Papaz, ka- pıda kaybolmuştu. Onun dön- mesini bekliyor ve ne cevap getireceğini —öğrenmek için sabırsızlık gösteriyordu. Ali paşa, vaziyetinden emin- di. Düşmana imdad gelse bile © zaferi muhakkak görüyordu. » .. Öğleden sonra kale kapı- sında ergovani uzun elbiseler- le ve elerinde beyaz bayrak taşıyan iki kişi göründü. Ali Paşa; — Hun, dedi. Bana kadın gönderiyor galiba!. Fakat al- danıyor. Ben kadına iltifat edib onu bırakacak veya bu- radan çekileceklerden değilim. Fakat bizim papaza ne oldu, papaz nerede kaldı? Ali paşa —bu cümlesini henüz bitirmişti ki kapıdan papaz da göründü.. Türk as- kerleri kahkahalarla gülüşüyor- lardı. — Heceey Aavrat kişiler!. Paşanın — olduğu yer daha uzakçadır. Buraya g<lin buraya! İki kadının yüzünü seçmek imkânı yoktu. Fakat genç ol- dukları iyice anlaşılıyordu. Ali paşa merakın son haddine varmıştı: Bu ne demekti? O, kale muhafızından kadın mi istemişti. Ordunun önünde ka- dın göndermek hem kendisi için de fena birşey değil miydi? Bır aralık kahkahalar kesildi: — Kadın değil, erkekmiş yahul, Bas-bayağı erkek.. Kadınlar yaklaşmadan, ha- ber gelmişti: — Paşamız, gelenler kadın değil, erkek miş.. Hadım Ali paşa sakalım sıvazladı: — Erkek mi, ne Mmünase- bet? Buda ne ola? Çabuk ge- tirin bakayım papazı ve onları huzuruma! —Merak buyurmayın, şimdi getiririz efendimiz! On dakika sonra evvelâ papaz, sonra da iki genç içeri getirildi. Hadim Ali paşa; — Siz - Diye bağırdı - siz- siniz ha. Bu ne rezalet, bu ne küstahlık? Karşısındakiler -burunlarını bükmüşlerdi. Hadım Ali paşa başını çe- virerek papaza baktı: — Buda ne oluyor, söyle- sen el. Papaz Marten, sap-sarı ke- sildi. Ali nasanın kılıcını, ba- ASA DOL — Başı 3'üncü sahifede — bir taş <inda kalmış bir ce- sed, sapassağlam — meydana çıkıyor. Bunda ilâhi bir işaret iddia eden zamanın dindar- ları derhal harekete geliyor- lar ve: — Nakli kubur caiz de- gildir! Diyerek —jandarmaların üs- tüne atılıyorlar, kıyamet iko- puyor. Fakat kararın tatbiki devam ediyor. Vali B. Rahmi, bunun âkabinde eskiden Ma- şatlık dediğimiz ve şimdiki parkın bülunduğu yeri - ele ahıyor. Burası'da mezarlık de- gil, sanki katillerin, hırsızla- dn, serserilerin — barındıkları bir yerdir. Gece olunca Kara- taşa geçmek için mutlaka ka- file teşkil etmek lâzım.. Vali Bay Rahmi, evvelce müftüyü nasıl çağırdı ise, şim- di de Haham başıyı çağırıyor ve fikrini söylüyor: — Ne dersin! Diyor, hahambaşı boynunu büküyor: — Ben - Cevabını veriyor - dirilerin hahambaşısıyım, ölü- lere karışmam, siz bilirsiniz. Bir gece yarısı, mezarlığın içinde kıyametler - kopuyor. Arabaların gidiş gelişi, kürek, çapa sesleri vesaire.. Sabah- leyin oradan geçenler bakı- yorlar ki, kos-koca Maşatlık'ta mezar taşı namına çok az bir şey kalmış ve yahudi aileleri, ölülerinin kemiklerini araştır- makla meşgul.. Meğer vali B. Rahmi, ©o gece bir amele ta- burunu buraya sevketmiş, ne lâzımsa yaptırmış.. Hâdiseden hayrete düşen halk, ayni zamânda eğleni- yor da: — E -diyor- şimdi burası ne olacak? Ya Bahribaba tür- besini nasıl kaldıracaklar? Şimdiki parka' ismi intikal eden Bahribaba namındaki zat da, parkın alt kısmında, Halkevinin — karşısında yatı- yordu ve mezarının yanıbaşın- da, soluk, yeşil boyalı pence- reli bir türbedar ikametgâhı vardı. Burada bir şeh oturu- yordu. Onu da kaldırmak lâ- zımdı. Mukavemete, taassuba rağmen bu karanmn tatbiki cihetine gidildi. Vali, Şehi çağırmış: — Al -demiş- sana üç yüz altın.. Artık buradaki vazifen bittil Şeh bunu kabul etmiş amma, ettesi gün dönüp gelmiş; — Bayım, -demiş- bu gece Bahribab |'yı rüyamda gördüm. “Beni rahatsız etmesinler, ye- rim iyidir,, dedi. Vali gülmüş şu cevabı ver- miş: — Ben, vasıta ile konuş- mam. Bahribaba gelsin, ne söyliyecekse bana söylesin!. Kabrım açılacağı gün sanki İzmir yerinden oynamıştı. Mev- leviler, hacılar, hocalar, diğer dervişler, büyük ve eşi az bu- lunur bir alay; türbenin etra- fında toplandı. Tekbir, tehlil, avazeleri yükseliyordu.. Uhrevi ve ağır bir hava etrafa çök- müştü, Kabir açılıyor, ne kemik var; ne birşey.. Biraz su çe kıyor, o kadar. — Sandukayı alıyorlar, gene tekbirlerle yu- karıda bir mezanlığa. nakledi- yorlar. Bir müddet sonra boş. ve geniş arsanın etrafına tah- milli kütüphanenin temelleri- nin atılışı ve sıhhiye —dairesi dbinasının da ;piçhane — olarak kuruluşu takibediyor. Bahribabanın kim olduğuna gelince, bu hususta, kat'i bir şey bilinmiyor. Rivayete ba- kilırsa, bir zat, orada sahilde yarı çıplak bir cesed bulmuş belindeki kuşakta akik bir mühür varmış, “Bahri,, ismi okunuyormuş. Cesedi kaldırıb eski türbenin yerinde göm- müş ve bu zatın, büyüklüğün- den bahisle türbedar olarak buraya geçmiş. O — tarihlerde türbelere rağbet malüm: Türbedara para — verilir, adaklar kesilir, kumaşlar geti- rilib birakılır vesaire vesaire.. Güya Bahribaba işte bu su- retle var olan birşeymiş.5 Ben bunları düşünürken, yanı başımdaki askerler kab- kıb gitmişlerdi. Yerlerine iki siyah çarşaflı kadın geldi, oturdu. Koltuk altından bir çıkın çıkarıb açtılar. Rafadan yumurta, peynir, zeytin ve ekmek.. Başladılar karincıkla- Tını doyurmağa., Ayni zamân- da konuşuyorlardı: —Şu gündelikleri arttırma- dılar gitti. — Ya ben ne diyeyim, bu haf ta üç gün işliyebildim. Elime topu topu yüz on kuruş geçti. Fazla dinliyemedim: Yunan — işgaline tekaddüm eden geceyi hatırladım. Neydi © gecenin dehşeti: Buradan, mezarlığın orta- sından göklere doğru- alevler yükseliyordu. Etrafı çerçeveli- yen tahtalar, kucak kucak ge- tirilip yakılıyor ve her taraf” tan alevleri gören halk, bura- ya koşuşuyordu. O gece, İz- mir için tarihi bir gecedir. Yunan — küvvetlerinin — İzmir'i işgal edecekleri haberi gel d Kıyamet - kopuyordu. Bütün İzmir gençliği münev- verleri ve binlerce kişi burada toplanmıştı. Yürekten kopan imanlı sesler, alevlerin karşı- sında, Türk'ün buna taham- mül edemiyeceğini bağırıyor- du. Tam o sırada bizim Ana- dolu matbaasında basılan ilk Reddi ilhak — beyannameleri dağıtıldı. Halk bu beyanna- meleri kapışıyor ve homurda- nan, isyan ve ıstırap ile hay- kıran bir dalga halinde ses veriyordu. İşte bu park, öyle bir ge- cenin hatırasını da taşıyor. Bu yerde evelce mezar taş- ları yükselirdi. Sonra ateşler yandı, alevler boy gösterdi. Şimdi de çiçekler, ağaçlar, çamlar yükseliyor. Hayat, ne kadar hızlı yürüyor, farkında mısınız? H 8 Ş.Riza ha. 14 25 88 416887 416975 Zahire satışları Çu. Ginsi aA 243 Buğday 292 Arpa 146 M. danı Na v ŞA AOT AYA X Şlıırden tkisler Hariciye Vekilimizin ———? . Taziyettelgrafı ve Bay Litvinof'un cevabı Ankara, 26 (A.A) — yetler birliği ağır endüstri komiseri Bay Orjonikidze- nin ölümü dolayısile Hariciye Vekili Dr. Bay Tevfik Rüştü Aras ile Sovyetler birliği ha- riciye komiseri Bay Litvinof arasında aşağıdaki — telgraflar teati edilmiştir. Ekselâns Bay Litvinof Hariciye komiseri Moskova Türkiye'ye âvdrtimde Bay Orjonkidze'nin ölümü ile kom- şu ve dost memleket hükü- metinin uğradığı elim matemi derin bir teessürle haber aldım. Sovyetler - birliğinin bugün iftihar ettiği küvvetli ağır em düstrinih yaradılışına'en geniş nisbet dahilinde hâdim olân bu büyük başarıcının ziyaı kendisini şahsen de tanımak şerefile mübahi — olmaklığım dolayısile beni daha ziyade mütesellim kıldı. Bu acı vesile)ile derin sem- patimin ifadesini ve en sami- mi taziyetlerimi kâbul buyur- manızı rica ederim, aziz dos- tum. Dr. Rüştü Aras Ekselans B. Rüşdü Aras Hariciye Vekili Ankara Orjonkidze'nin şahsında Sov- yet'ler birliğinin uğradığı elim ziya münasebetile gönderdiği- niz taziye telgrafından derin bir surette mütehassis olarak muhabbet hislerinizden — ve matemimize iştirakinizden do- layı size samimiyetle teşekkür ederim, Litvinof Ingiltere'de Demir ve Çelik satışları Londra, 29 (A.A) — İngi- liz demir ve çelik federasyo- nu neşrettiği bir tebliğde di- yor ki: *Demir ve çelik tüccarları milli federasyonun — deoğru- dan doğruya ne de bilvasıta ihraç için hiçbir satışta bulun mamayı teahhüd etmiştir. Ya- pılan anlaşmaya göre - çelik fabrikaları bütün mübaatlarını mezkür federasyon azasına inhisar ettirecekler ve birlik- ler de satışlarını ya doğrudân doğruya — çelik fabrikalarına yahutta federasyon azalarıra yapacaklardır.n Birinci Sınıf Mutahassıs |Dr. Demir Ali Kançı oğlu ICilt ve Tenasül hastalık. larıve elektrik tedavisi İzmir - Birinci beyler sokağı Elhamra Sineması arkasında Telefon : 3479 T Bay W Am'&ı G. Metaksas arasinda.. Ankara, 26 (A.A) — Bal: kan antantı konseyi - toplantı: sından sonra Haritiye - vekili Doktor Aras'la Yunan başba- kanı Metaksas arasında teati olunan telgrafların metinleti şunlardır: Ekselans B. Metaksas Başbakan ve hariciye bakanı Atina Dost ve müttefik Yunanis- tan'ı gerek kı'iyet hükümeti gerek asil Yunan milleti tara- fından hakkımız gösterilen ha- raretli dostluk nişanelerinin intibar altında terkediyorum. Mufahham hükümdarları Ma- jeste kral altıncı Jorj nezdinde derin ve hürmetkâr şükran his- lerime tercüman olmanızı ek- selansınızdanrica ederken hak- kımızda ibzal olunan çok Ye- niş misafirperverlikten —dolayı bütün — minnettatlığı kraliyet hükümetine olduğu gibi Elen milletine de izhar ettiğime ka- niüim, Tazimatiımın Bayah Metak- sas'a iblâğını samimi ve sar- sılmaz dostluk hislerimin ka- bulünü de ricaya içtisar eyle- rim. Rüşdü Aras Ekselans B. Doktör Tevfik Rüşdü Arâs Hariciye Vekili Ankara Ekselansınızın lütufkâr - tek grafından fevkalâde mütehassis olarak dost ve müttefik asil Türk milletinin mümtaz mü- mesiline mülâki olduğumdan dolayı bilhassa — bahtiyarlık duyduğumu bir. kere — daha temin etmek isterim. Çök mes'ud neticeleri mem: leketlerimizi esaseh birleştiten yalnız çok sıkı bağları değil, fakat ayni zamanda Müşterek muslihane gayretlerimizde ken- disine derin bir tarzda mer- but buülunmakta — olduğumuz Balkan antantıni da daha zi- yade takviye eden dostane mülâkatımızın samimiyetinden unutulmaz bir hatıra saklıyo- rumi, Samimi ve vefakâr hisleris min ifadesini kabul buyurma- nızi ve Bayan Arâs'a tazima- tımın arzını rida ederim; aziz dostum. Metaksas Ankara 26 (AA) — İcrâ Vekilleri Heyeti bugün Başve- kil İsmet İnönü'nün reisliği altında toplanârak — mühtetif işler üzerinde görüşmelerde bulunmuş ve bu işlere âid kararlar vermiştir. Verdun Postasinı götüren oto- mobil kaçırıldı Paris, 27 (Radyo)— Verdun postasını götüren — ötomobil, meçhul şahislatın - taarruzuna maruz kalmış ve kaçırılmıştır. Posta paketleri içinde isim yazılı birçok çeklerle beraber bir milyon franklık kâğıd pâ> ra da vardı. Hükümet, çapulcuları şide detle aramaktadır. . Doktor AAAT A.Kemal Tonay Bakteriyolog ve bulaşık, salgın hastalıkları Birinci Sınıf Müutahassısı (Verem ve saire) Babrbababo istasyağer kirşandüki | Dibek sokkel: böşmdin 30: sayılır B €v ve muayenehanosinde sabah saat 8 den akşam saat 6 ya