/ aa «4i Sayta 4 Yazan: Jan Kokto Japonya'nın Şanghay'da faaliyeti adeta ünde devriâlem | 15 kıskançlık şeklinde tavsif olunabilir. Fakat mühim bir kısım kar- naval mevsimlerini akla geti- recek şekilde elbise giyiyor- lar. Amele ve hamallar gibi sınıflar yalınayak ve baldırları sıvalı geziyorlar. Burada ananeye riayet bir taassüb derecesindedir. Bir merasimde, İmpırıonrdın bir hamala kadar her sınıfın ken- dine mahsus yeri vardır. Hiç bir kimse yerini başkasına yermez. Japonlar için en iyi tarif, *Dalgaların denizden sahile attığı midyeler, tarifidir. Ve deniz Japon'ların mukaddera- tına mutlak hâkimdir. Japon- lar herşeyi, her saadet ve te- şebbüsü bahşeder, fakat bü- tün bunların Japon'ların elin: den topyekün olarak alan ge- ne denizdir. Japon'ların en başlı gıdası balıktır. Taze, tuzlü, pişmiş weya çiğ balık! Japon balığı me şekilde olursa olsun sever. Singapur'da iken bir Japon lokantasında bir defa yemek yimiş idik. Burada bir lokan- tadaki yemekleri yimeğe mi- demizi icbar edemedik. İskam- bil kâğıdından bir şatoyu an- dıran Miva lokantasındaki ye- mekleri yimek mümkündür. Tokyo'da Siso'ların nezdin- de diz çökerek yemek yimeğe çalıştık? — Japon'ları halimize adam-akıllı güldürdük! Sisa'lar fakir sınıflara mahsustur. Bun- lar bir tarikat demektir. On iki yaşından itibaren fakir misafirleri ağırlamak san'atını öğrenirler. Bunların kısmı aza- mı mini mini Japon kız ve kadınlarıdır. Bir misafiri eğlendirmek için ne lâzımsa bilirler. Musiki bilirler, güzel raksederler, Ja- pon şarkıları söylerler. Ko- nuşma san'atına da hakkile vakıftırlar. Fakat bunlardan daha fazla istifade mümkün değildir? Bunların mesai hu- dudu ancak misafiri eğlendir- mek, misafire hoş vakıt geçir- mektir. Yolda, vapurda öğrendim: Şanghay gençleri Şarli Şap- len'in ve bizim yani asri Kı- leas Fog'la Pasparto şerefine bir temaşa tezahürü yapmağa karar vermişler! * .. Şanghay fena bir yer değil. Bir Avrupa'lı burada, Mon Marter'de olduğu kadar, hattâ daha fazla eğlenebilir! Japonya, nedense bu şehre P 8 7 47 EE— Ne gülüyorsun? —— Oraya doğru baktı. Gene “akşam olmuştu. Gene ayni sa- atler de geçiyordu. Fakat Be-ğl kir yoktu. Muhtarın evinin önüne gel- mişti. Arabadan sıçradı ve ka- pıyı çaldı. Karşısına, muhtar çıktı. Bu adamcık ta onu ha- kikaten seviyordu. Rizanı gö- rünce; — Amanallahım, oh oh *Diye bağırdı- hoş geldin, sefa ve Hiyezlaridıina büyük bir ehemmiyet vermektedir. Bu- raya göz dikmiştir. Her fırsatta buranın asayişi, mevcudiyetile oynamaktan geri durmaz. Japonya, “Şanghay'ı kıska- nıyor,, diyeceğim geliyor! Şan- ghay'a giderken, Şanghay'a gittikten sonra belki bir çu- val mühtelif şekilde - risale, ve resim hediyesile karşılaş- tım. Her Avrupa'lı bu halle karşılaşıyor.. Bunlar hep Ja- ponya'nın terakkiyatından, ta- bü güzelliklerinden, Japonya- yı ziyaretten büyük bir fayda ve zevk temin - edileceğinden bahis şeylerdir. İtiraf etmeliyim: Japonya'da afiş, reklâm, tabı ve propa- ğanda işleri cidden ilerle- miştir. Japonya esasen 80 günlük seyahat programımızda dahil. Japon'lar, propağanda ile da- vet değil, her ne şekilde müş- külâtla bizi Japonya'ya sok- mamak isteseler bile ben ve Pasparto bu memlekete gir- meğe mecburuz! Kobe'de küçük bir Japon kızı nazarı dikkatimizi celbetti: Bu halktan ve henüz beş ya- şında olan kızcağız, bir tebe- şir parçasile Japon “Ülkü da- ire,, sini çizmekteydi. Tokyo'nun imparator sarayı görülmeğe lâyıktır. Sarayın etrafı kalın divarlarla — ve... İçinde su bulunan derin hen- deklerle çevrilmiştir. Mikado, herkes- tarafından görülecek âdi bir mahlük değildir; 'sey- yari semavi fevkalâde bir in- sandır! Ben Mikado sarayımı, papaların vatikanına çok ben- zettiml | Buradan Yokohama'ya ge- çeceğiz, bir gazeteci bize reh- berlik edecek. Japonya giyiniş tarzı hem garib hem de dikkati celbe lâyıktır. Amerikan usulü çalı- şan erkek Japon'lar garb usu- lünde giyiniyorlar. — Sonu yarın — Feci b-ı-r kaza Aydın, (Hususi) — Çinenin Kabataş köyünden 18 yaşı da Kâmil 3 gün önce evlenmiş ve dün akşam evinde taban- casile oynarken, tabancasına ateş aldırtmış ve kurşun oda- da bulunan üç günlük karısı Hatice'ye rastlıyarak hemen ölmesine sebebiyet vermiştr. D ASA eamasır VARAZENANE —— Sekin Yazan : Orhan Rahmi Gök! tin de geldin.. Vallahi eminol, bütün köylü seni bekliyor.. Muhtar sokağın köşesine doğru baktı: — İşte -Diye ilâve - etti- bizim kız da geliyor. Fatma, Rizan'ı görünce — Hoca hanım, hoca ha: nımcığım! Diye bir çığlık attı, destiyi omuzundan düşürdü. Fakat kollarını açarak koştu, geldi. İki genç kız birbirine sarıldı- ea Hırsızlık Atmayın ! Bayındır Emir mahallesinde Ali oğlu çolak Hasan'ın evi- nin avlusuna bir küp içinde gömdüğü sakladığı bir Fransız altını ile 3 Türk lira- sı çeyreği, 1 kulplu Türk al- tını, 1 gümüş mecidiyesi ve 7 gümüş mecidiye — çeyreği, 60 tane altın lirası ve sandı- gında bulunan bir yüksük ile bir ipekli üstlük çalınmıştır. Hırsızın meydana çıkarılması için tahkikata — ehemmiyetle devam edilmektedir. Hakaret Kemeraltında kahveci Ah- med, sarhoş olarak tatlıcı Nu- man oğlu Eyüb'e sövdüğün- den zabıtaca tutulmuştur. Yankesicilik Eski mahkeme önünde sa- bıkalılardan Mustafa oğlu Cız Emin; Hüseyin oğlu Salih'in 165 kuruşunu çalarken - tutul- muştur. Dolandırıcılık Karantina'da mektubçu yo- kuşunda oturan Cemal'in evin- de Hüseyin oğlu İbrahim'in yanına giden Seyyid oğlu Ni- had, kardeşinin elbisesini sa- tacağından bahisle İbrahim'in on İirasını dolandırdığından yakalanmıştır. Eşya çalmış Alsancak'ta Burnava cadde- sinde Hasan kızı Kadriye ve Hüseyin kızı Şükriye, eksper Hikmet'in evinde temizlik ya- parken bazı eşya çaldıkların- dan zabıtaca yakalanmışlardır. Yaralamak Basmane önünde Altınpark- ta Ahmed oğlu Hüseyin, ar- kadaşı 16 yaşında Necdet ve kardeşi Faik'i cam parça- sile yaraladığından zabıtaca tutulmuştur. ve ANADOLU Aydın'da Halkevi Çalışması Aranıyor İkiçeşmelik'de Mustafabey tarlasında İbrahim karısı Züh- re'nin evinden çamaşırlarını çalan Yusuf oğlu İbrahim za- bıtaca aranmaktadır. Otelde hırsızlık İkiçeşmelik caddesinde Cu- muriyet otelinde odabaşı Fazlı, ötelde oturan - Nuri'nin bir takım elbisesini çaldığından yakalanmıştır. Mısır-İngiltere Kahire $ (Radyo) — Mısır meclisi hariciye encümeni, bu gün İngiliz-Mısır muahedesini ittifakla tasdik etmiştir. kadınlar çıktı. kızlar çıktı, ço: cuklar göründü ve muhtarın kapısının önü dolup boşalmıya başladı. Herkes bir kere, hoş- geldin, diyordu. Çacuklar Ri- zan'ın ellerini öpüyorlardı. Ri- zan şiddetli bir heyecan- ge- şiriyordu. Yusuf ağa arabanın üstün- den, hayretle bu manzaraya bakıyordu. Nihayet işte Rizan da muh- tara: Gösterit ve Muzik kolları Aydın (Hususi) — Cumu- riyet bayramında Aydın halk- evi gösterit kolu 30 birinci teşrin günü köylülere ve ertesi günü de Aydınlılara (Köyün namusu ve Hasbahçe) piyes- lerini gösterdi. Bu piyeslerde rol alan öğ- retmen, diş hekimi, işyar ka- din erkek bütün gençler cid- den çok muvaffak oldular ve sürekli — alkışlar — topladılar. Ruzvelt'in k Paris, S (A.LA) — B. Rüz- velt'in yeniden Amerika bir- leşik devletleri reisliğine se- çilmesinden bahseden Fransız dış işleri bakanı B. Delbos demiştir ki: —Fransa, Ruzvelt'in kazandı- ğı ' emsa!'siz — muvaflakıyotten ve bu seçimlerde tezahür eden demokratik temayülden çok memnundur. Ve bunları kal- ben alkışlamaktadır. Ruzvelt'in müdafaa etmiş ol duğu prensipler — Fransa'da tanınmış olan prensiplere mü- şabih bulunmaktadır. Paris Soir gazetesinde neş- rettiği bir makalede B. Her- yo da Ruzvelt'in methini yap- mâkta ve Amerika — birleşik devletlerile Fransa arasında bir yakınlaşma ümidini izhar eylemektedir. Nevyork, 4(A.A) — M. Ruüzvelt kendi nahiyesi olan Haydpark Nevyorkta mağlüp olmuş ve M. Landon'un ka- zanmış olduğu 1233 reye karşı 1057 rey kazanmıştır. Nevyork, 5 (A.A)—122,782 bölgeden 57,485 ine ait tas- nif tamamlanmıştır. Bunlara ait neticeye göre Ruzvelt se- çici adedi itibarile 13,630,691 ve Landon ise 8,310,248 rey almıştır. saadet ve sevinç içinde idi: — Ummayordum — vallahi hoca hanım.. Bilmezsin kaç * defa ağladım. Sonra kendi kendimi avuttum Gün gelip herhalde - gide- cek. Ne boşuna üzülüyorsun a kız! Dedim. Öyle değil mi hoca hanım?.. Köylerde kalıp yer- leşecek, köylü olacak değil- sin yal! Hizmetçi dışarı çıkınca; — Arabacımız - bu akşam sizde misafir kalsın! Demeğe vakit bulabilmiş, Yusuf ağa da arabadan in- mişti. Gece geç vakit Fatına ile birlikte kendi evine gel mişti. — Demedim mi ben sana Fatma, geldim işte.. —Birak bunları “Dedi- ondan bir haber! Dönüp geldi mi? — Gelmedi hoca hanım, gelmedi. Yalnız haberi alındı. — Ne haberi? — İzmir'de görmüşler. Yep- yeni rubalar giymiş, bir araba içinde kendi yaşında bir oğ- lanla geçiyormuş: Bizim köy- Gösterit kolu, bu defa bir günde iki piyes göstermek suretile de bir yenilik gös- termiştir" San'at okulu öğretmenlerin- den Şefik Sel'in çok kısa bir zamanda yetiştirdiği mandolin takımı da perde aralarında çok muvaffakıyetle ulusal ve garb musikısinden parçalar çaldı. azanmasın- 'dan Fransız'lar memnun Devlet adedi itibariyle M. Ruzvelt 45 devlet içerisinde her devletin seçim reyi emsa- line göre 519 rey ve Lan- don'da 3 devlette 12 rey al- miştir. Paris 5 (Radyo) — Fransız gazeteleri, M. Ruzvelt'in tek- rar cumur reisliğine intihabı münasebetile M. Ruzvelt'in Amerika'nın kalkınması işinde- ki mühim rolünden sitayişle bahsederek bundan — sonra Amerika'nın, Avrupa - işlerine daha - yakınlık - göstereceğini yazıyorlar. - Aydın'da C. H. Partisi Kongreleri.. Aydın 5 (Hususi) — İlba- yımız Özdemir Günday Umur- lu ve Yenipazar kamunlarına giderek parti kamun kongre- lerinde bizzat bulunmuştur. İlbay dilekler üzerinde büyük bir hassasiyetle durarak her dilek hakkında izahat almakta bunlara aid tedbirler hakkında konuşmalar yapmaktadır. Seçimlerin tamamile ser- best ve hiçbir tesir ve müda- haleye kapılmadan - delegele- rin vicdanlarının sadasına uya- rak reylerini kullanmaları da bilhassa temin olunuyor. ünlemiş.. Bekir arabayı dur- durtmuş. Ona koşa koşa gelmiş; — Köyde ne var, yok! Demiş. Sonra seni sormuş.. — Beni ha? — Evet! O da köyde yok, demiş, İzmir'e geldiğini, tek- rar köye döneceğini söylemiş. — Ne cevab vermiş acaba? — Hiç! Başka söz söyle- meden dönmüş, gitmiş.. Fatma tam bu sırada Ri- zan'ın parmağındaki altın yü- züğü görmüş, tuhaflaşıp sor- muştu: — Bu da ne hoca hanım? Sakın.. Rizan başını çevirmişti. — Anladığım doğru mu hoca hanım? e a |Bu akşamki program İstanbul radyosu Öğle neşriyatı: 12,30 - 14 pilâkla hafif musiki, halk mur sikisi, haberler. Akşam neşriyatı: saat 16,3 caz muziği, 19 Eşref Şefik tarafından spor musahabesi, 20 Türk musiki heyeti tara- fından şarkılar, 20,30 Bayan Rebia Rıza ve arkadaşları ta- rafından şarkılar, 21 Madam Ade Şandel tarafından piya- no solo, 21,30 Stodyo orkes- trası müntehip parçalar, 22,30 'ajans haberleri. Ankara radyosu Öğdle neşriyatı: saat 12,30 - 13,30 pilâklâ hafif musiki, halk şarkıları, haberler. Akşam neşriyatı: Türk musikisi, halk şarkıları, 20 konferans, 20,15 İngilizce ders, 20,20 Stadyo orkestrası, 20,30 caz muzik pilâkla, 21,30 ajans haberleri. Nutuk mu, İtal- yannümayişimi Macaristan bir şey koparamıyacak gibi! Viyana, 4 (A.A) — Öğre- nildiğine göre diplomasi ma- hafili yakındâ Viyâana'da ak“ tedilecek olan konferansta Ma- caristan'ın vâziyeti mes'elesinin ortaya atılmasını arzu etme- mektedir. Hariciye müsteşarı M. Guide Smit gazetecilere beyanatta bulunarak Tuna havzasındaki devletlerin bu mes'ele hakkın- — Saat 19 * da bir uzlaşma zemini bulma» — larını arzu etmekte olduğunu ve bu mes'elenin Viyana kon- feransından sonra diplomasi yolu ile yapılacak müzakere- lere mevzu teşkil edeceğini söylemiştir. Umümi intiba M. Mussoli- ni'nin söylemiş olduğu nutkun tamamen İtalya'ya müteallik siyasi bir nümayiş olarak te- lâkki edilmesi ve Viyana kon- feransının bir mukaddimesi addedilmemesi lâzım geldiği merkezindedir. Molotof Bulgaristan hariciye nazı- rına ziyafet verdi. Moskova, $ (Radyo) o Sovyet icra komitesi teisi M Molotof, Bulgaristan hariciye nazırı şerefine bir ziyafet ver" miş ve başta Stalin olduğu halde bütün Sovyet erkânı bu ziyafette hazır bulunmuştur. — Kim bu? — Bir zabit! — Çok durgun ve kırıksın hoca hanım.. — Nasıl oldu bu iş? — Sorma Fatmal — İstemiyor musun onu?«. | : — Nasıl anlatayım bilmem. İmkânı yok, bu karmakarışık birşey.. — Vah vah vahi — Lâmbayı söndür, karan: Tıkta kalmak istiyorum. — Peki hoca hanım! Lâmba söndü. Oda derin | bir. karanlığa gömüldü. İki || enç kız. yanyana — oturdular: izan konuşuyordu: — Çok mustaribim Fatma: Doğdum — doğalı — geçirdiğimi buhranların - sayısı çok azdır: 6/11/936 Bilik — n Te * Fapsrrmc » DFT KO S A - rAx C <ST v Bi c R l v h “