4/11/936 -4 | ' — Hayır, hayır, karar çok- | #a verildi.. Güzelsin ve esir | Pazarında yüksek bir fiatle | tilabilirsin diye düşünmüş- j tük.. Sana kimse dokunmıya- Caktır, müsterih ol. Reis böyle | “Mretti. |. — Peki, ben nasıl kurtula- ' Gağım? — Onu bilâhare görürsün. &;'l geminin nerelere gidece- E i"üı ne kadar kalacağını, ne- | :dın geçeceğini — biliyorum. — er halde yetişir, yolu keseriz. F Genç kız inanamıyordu. Bu- Tün bir tuzak, kendisinin kav- | "amadığı bir tuzak - olması | *& mühtemeldi. | , Fakat bu tuzak ne - olabi- b_dl—l' Yerinden, yurdundan, hişanlısından, ana, babasından Aynldıktan sonra her yer ve h_ku kendisi fiçin ayni şey mı idi? Şaşı Pandeli doğruldu, ct- | ina bakındı. Yalnız denizin | Si geliyordu. Geminin içi, derin bir süküt içinde idi. | Sanki tahtadan bir mezar, su- — lürda yüzüyordu. ; Pandeli, bir yılan gibi kay- " Sol tarafındaki sandallar- | a birine yaklaştı. Elleri ka- | Tanlıkta maharetle işliyordu. Sandalı çözdü we — denize in- irdi. Sahile baktı tek-tük ifiklar gözüküyordu. Sandal bile sahile çıkacağın- | “an emindi. Keskin bir ge- “hici gözü ile herşeyi kavra | Msti. İpe tutundü ve yavaşça Sandala atıldı, iküreklere ya- » Cür'etkâr korsanın mü- &h'birkıruvudiıimhk- 3 Riğıir, geminin — iplerinde keskin ıslıklar çalıyordu. Dal- f ! -i '! t ': | | Silliyorlardı. Şaşı Pandeli biraz uzakla- geriye dönüp baktı ve karanlık — siloetine '—qunıı salladı: -— Göstereceğim. Görecek- “a Mariyal Di’. haykırdı. Ses, Tüz- — Bürda dağılıp gitti. | &hlıleyin.'. uyanan, kor- | Baların reisi olmüştü. Sari a Siyıklarını düzelte düzelte ka- lan çıkmış; — Pandeli!.. Palikari!.. Diye rdı. Sonra uzun | Sün esnedi. ve gerindi. Kızı- kamarasına doğru baka- Tak gülümsedi: — Gençlik -Diye mırıldandı- || ANADOLU Günlük siyasal gazete | Suhip ve başyazganı Haydar Rüşdü ÖKTEM | | Unt neşriyat ve yazı işleri Telgraf: İzmir — ANADOLU Telefon: 2776 — Posta kutusu 405 u Fırtına Ali K c — Büyük Korsan Romanı Yazan: M. Ayhan, Faik Şemseddin — Korkuyorum. Ya sen | kimbilir ne - tatlı bir. uyku- Zittikten sonra arkadaşların | dadır? bana birşey yaparlarsa: Pandeli cevap vermiyordu. İleride tayfaya: — Maymun suratlı -Dedi- nerede bizim aslan? Tayfa omuzlarını siikti: — Bilmiyorum reisim. Ben geceyarısından beri onu hiç görmedim. — Tabii göremezsin. Çünkü ıııykudııyrlın.'îor Çü Bu aralık genç bir korsan göründü. — Ben de onu aradım reis, fakat meydanda yok.. — Kamarasına baktın mı?. — Baktim, gemide sıçan deliği bile bırakmadım, hep ikarıştırdım. Ne ambarda, ne bir yerde.. — Garib- şeyl: başını çikaran — bir — Eğer onu dalgalar fırla- - tıb atınamışsa... — Eceel.. — Muhakkak ki şeytanlar gelib aldılar, gittiler.. Belki de kaçmıştır, amma, oda zor. Bu gece deniz çok dalgalıydı. Esir kız da görmemiş.. — Ö'nereden görecek?. 'Onu baş altına yatırmışlardır. Öyle söylemiştim.. — Ne münasebet, güverte- de, açıkta geçirdi geceyil.. — Açıkta mı?. Tüh Allah kahretsin hepinizil. O Pande- li'nin bir maksadı var öyleyse! Domuz herifi hem sever, tak- dir ederim, hem de... Ya kıza birşey olursa, yazık değil mi, bir sermayeyi kaçırmış olacağız. Ben parayı almımın terile, na- musumla kazanıyorum, bunu siz anlamazsınız. Tayfalardan biri, arkadaşı- nın kulağına eğildi: — Allah için ne alınteri, ne namus ya?. — Çözün şu kızı da bana getirin! Bir korsan göverteye koştu, bu aralık kaptanın kızı gö- ründü. Mariya, kalın ve ipek bir boronsa sarılmıştı. Aya- Şanda kırmızı renkte bir nevi çarık vardı. Saçlarını toplamış, ipek kır- mızı bir şarpa ile örtmüştü. Bu şarpanın bir ucu, sol omu- zundan uçuşuyordu. Kaptan onu görünce güldü: — Oh oh kızım, denizler senin varlığınla cennet oluyor.. Sormazsın başımızdan geçeni! — Ne var, ne oldu baba? — Bizim kahraman Pan- deli. — Evetl. — Meydanda yok. Ne ol duğu da belli deği'. Kaçtı mı, denize mi düştü, cinlere, şeytanlara mı - karışlı - anlıya- madık.. — Tuhaf! — Tuhaf değil, carar gibi birşey.. - Sonu var - GRMEMANAZI V LİEMMD VUEEA AAT A Öğretmenler, öğrenci babaları || AHMED ETiMAN Kitap Evi Aşk Bizim arkadaşlar, dün aşkın felsefesini yapıyorlardı. Ben kendimce bir anket yapmağı kararlaştırdım ve şöyle bir dolaştım. Zakkumoğlu'na göre aşk bir martavalizmdir. Bizim İbrahi- m'e kalırsa, beyhude bir işti- galdir, zayıf bünyede patlak veren bir hastalığa da benzer. Kemal Kâmil'in fikrine kalırsa, aşk bir kolonya kokusudur. Ekşimemek şartile, Aşk kun- duracıya göre, zarif bir ayağın şık bir iskarpinle insan kal- bini çiğneyib durmasıdır. Avukat aşkı, mahkemeye düşmiyen nikâhin sağlam te— meli diyerek hoş görmüyorlar. Doktorların indinde — aşk, ancak umumi zaal, sinir illeti, baş dönmesi gibi tezahürat gösterirse samimidir ve bunun da tedavisi lâzımdır. Terzilere kalırsak, aşkı zamanla beraber yürüyen bir moda olarak al- mak lâzım.. Muhabir arkadaşların fik- rince aşk, aktüaliteli, skandallı, dumanı üstünde oldukça mâna ifade eder. Aşk, bir kaynanaya nazaran oğlu ile kendisi arasına girmiş ve gelin kıyafetine bürünmüş bir iblistir. Keza, Bayan ge- line göre de aşk; kocası ile kendisi arasında inkişaf etmek istedikçe, mütemadiyen otuz iki dişi dökülmüş ve kaynana adımı taşıyan tip tarafından tokatlanan bir biçaredir. Baytar müdürüne göre aşk, insan kalbine inen nallı bir katır çiftesidir. Sinemacılara nazaran aşk, heyecanlı filmlerde karanlıktan istifade —etmek istiyen er- kekli dişili çiftlerin içtimsi terbiye ve adab haricine çı- kışlarıdır. Meyhaneciye göre aşk, müş- terilerde fazla bulunub onlara ayni nisbette içki içirlen mu- kaddes bir Baküs nazariyesi- dir. 'Hanende kızın fikrince aşk, karşı masalarda ağız açan aşıkla kendisi arasında dola- şan ehli, uslu göz” süzüşler- den ibarettir... Bizim evdeki aşçıya göre aşk, fasulyede, ette, pilâvda, sebzede, kahve- de, şekerde aranan hilesizlik, iyi pişme, tatlı vo lezzetli ol- ma hassasıdır. Bana göre aşk ise, bütün bunların haricinde kalan, in- sanın midesine, sıhhatine, cüz- danında, mesleğine, işine do- kunmaması iktiza eden, cerez gibi — kullanılması — icabeden şeydir: Çimdik Yaşia yaralamak İkiçeşmelik caddesinde Meh- med kızı Naciye, Veli oğlu Mehmed karısı Hediye'yi taşla sol ayağından yaraladığından zabıtaca yakalanmıştır. Liselerle orla ve ilk okul kitaplarının satış yeridir. Ahmet Etiman kitap evi Kasa bit zamanda dürüstlüğü ile sayın müşterilerinin alâkalarını kazanarak (İzmir)e yaraşır bir şekilde genişletilmiştir. Kültür Bakanlığının kitapları ile çıkan eserleri günü gününe tahip eder ve bütün müşterilerine sunar. Ahmed Etiman Kitap Bvi İ- mir'in yegâne kitap ve kırtasiye deposudur. Hariçten siparişler sür' 1 le gönderilir. ANADOLU spanya ihtilâlcilerihücu- Köy ve Pamuk ma devam ediyorlar — Başı birinci sayfada — milis hatlarını geçmişlerdir. Lille, 2 (ALA) — Gazeteler birkaç zamandanberi birçak ecnebilerin Fransa tarikile İs- panya'ya gitmek üzere Fransa Belçika hududunu geçmeğe teşehbüs etmiş olduklarını yaz- maktadırlar. Ekserisi Çekos- lovak veya Lehli olan bir kıs- mı da Alman'larden ibaret bulunan bu gönüllülerden ev- rakı muntazam olmiyanlar hu- düd mühafızları — tarafından Belçika'ya iade edilmişlerdir. ki gün içinde Valencienne is- tasyonundaki — hususi — zabita Katalonya'ya gitmek üzere yola çıkmış olan 22 kişiyi geri çe- virmiştir. Bu ecnebiler Brük- sel'de faaliyette bulunan anar- şist, komünist, enternasyonali tarafından — sevkolunmaktadır- lar. Bunlara istasyona kadar komünistler refakat etmekte- dirler. Madrid, 2 (A.A) — Cuma günü tayyareler tarafından ya- pılan bombardıman — netice- sinde 148 kişi ölmüştür. Ay- rıca Getafede 30 kadar tele- fat vardır. Bunların çoğu ka- dın ve çocuktür. Jerez De La Frantera, 2 | (A.A) — Nasyonalistlerin üç kolu Törrejon ve Valdemoro- dan hareket ederek Madrid'in cenup cebhesinde on kilometre ilerlemişlerdir. Bu kuvvetler Humahs de Madrid ve Par- layı şiddetli bir muharebeden sonra zaptetmişlerdir. Marki- sistler 130 maktul bırakmış- lar, birçak ” esir vermişler, 2 top, 10 mitralyöz ve mühim Romanya ve Yugoslavya An- laşması Kuvvetlidir - Başı T inci sahifede - taraftan Sovyet Rusya ve Al- manya ile olan münasebetler hakkındaki noktai nazarına ka- yıtsız iştirak etmiştir. Bu de- mektir ki.: Müttefiklerden her biri Sov- yet Rusya hakkında harcket serbestisini muhalaza etmek- tedir. Almanya hakkında alı- nacak vaziyete gelince, Yu- goslavya ve Romanya'nın illi- fak için kuvvetli bir ipotek teşkil eden Alman - Çekos- lovakya münasebetlerinin iyi- TJeşmesini istemeleri ümit olu- nabilir. Ekonomik bakımından Çe- koslovakya'da bihakkın ayni ihtiyacı hissetmiş bulunmak- tadır. Söylendiğine göre mer- kezi Avrupa'nın — ekonomik münasebetleri hakkında Hodza projesinin — genişletilmiş bir şekli - mahiyetinde olan bir plân Berlin ve Romanya'ya tevdi edilecektir. Silâhlanma hakkındaki mü- zakerelerin neticelerinden de memnuniyet izhar edilmekte ve varılan — ittilaklara - büyük bir ehemmiyet verilmektedir. Fransız meclisi Paris, 3 (Radyo) — Parla- mento Perşembe günü devre içtimama başlıyacaktır. Yarın kabine toplanacak ve siyasi vaziyet tetkik edilecektir. Fransız maden Müesseselerinde.. — | Paris, 3 (Radyo) — Kırk saatlık hafta kanunun tatbik edildiği maden müesseselerin- de dün amele ilk fazla tatili | yapmıştır. Bu — münasebetle ilinde | Sa Mağjeste miktarda iaşe mevadı terket- mişlerdir. Madrid harb meclisi birçok şüpheli zabitlerden bir tak- mını idama bir kısmını da hapis cezasıma mahküm et- miştir, Lizbon, 3 (Radyo) — Son alınan bir habere göre Gene- ral Franko askerleri Vira Vi- çoza'yı almışlardır.'Bu suretle âsiler Madrid'e 13 mil - yak- laşmışlardır. Âsi tayyareler yeniden tar arruza başlamışlardır. Mala Guadarama'da - bulu- nan âsiler, bugün bir derece daha ilerliyerek Eskoryaldaki milisleri tehdide başlamışlardır. Lendra, 3 (Radyo) — Mad- rid cephesinde bulunan Deyli Meyl muhabiri general Varella kuvvetlerinin yeniden bir ileri hareketi yaptığını ve iki mev- zi aldığını bildirmektedir. Âsile. bu suretle geçen haf- ta kaybettikleri yerleri yeniden almağa başlamış bulunmakta- dırlar. Roma; 3 (Radyo) — Madrid resmi mehaliline göre vaziyet pek iyi değildir. Milisler son | kozlarını oynamaktadırlar. Ge- çen haftaki milis muvaffakı- yetleri bu hafta devam cde- memiştir. Merkezde - âsilerin tazyiki şiddetli şekilde devam etmektedir. Esküryal'ın — bu- günlerde sukutu beklenmek- tedir. General Mola'nın süvarileri hücumlarına muvaffak olmak- tadır ve Madrid kapılarına Şimdi ,Mad- uzakta- dayanmışlardır. rid'e 12 kilometre dırlar. Edvard Dün Bir Nutuk Söyledi - Başı | inci sahifede - Hükümetimizin sulbun müda- fann için küvveti kâfidir, sulhu totmak için İâzımgelea — tedbirler alınmıştır. Bakanlarım buna rağmen | tahdidi teslihat fırsatlarını biçbir vakit kaçırmıyacaklardır.» Kral bunlardan başka mali, ticari vaziyetlerden de bahsetmiştir. Londra, 3 (Radyo)— Avam kamarasının açılma merasimin- de İngiliz hükümet kraliyesi namına iradedilecek nutkunda Avrupe siyasi vaziyeti de izah edilecek ve bu vaziyetin salâh bulması ne suretle mümkün olacağı bildirilecektir. PötiParizyen Ankara mülâ- katırın ehemmiye- tinden bahsediyor.. Paris, 3 (Radyo) — Pöti Parizyen gazctesi, Yugoslavya baş ve dış bakanı M. Stoya: dinoviç'in son Ankara seya- hatına tahsis ettiği bir maka- lesinde bu seyahatın, siyasi mühim hâdiselerle dolu olan son hafta siyasi faaliyeti içinde €en ;mühimi olduğunu ve küçük antantla Balkan antantı mah- fillerinde çok büyük ehemmi- yetle karşılandığını yazmak- tadır, Makalede deniliyor ki: “Bu seyahat, Türkiye milli bayramlarını ve geçid resmini görmek için yapılmamıştır, M. Stoyadinoviç'in yalnız bu mak- satla Ankara'ya gitmediği ga- yet tabiidir. Türk - ricalile te- masları çok mühimdir, dönüşte Bulgar başvekilile yapı e ökR B kadan borç işlerimiz Milletimizin yüzde seksen beşini köylerde oturan çiftçi- ler teşkil ediyor. Türk inkılâ- bının en candan özlediği ga- yelerden biri, bü büyük küt- lenin hayatımı ve işini asrın — en doğru zihniyet ve tekniği — ile mücehhez kilmaktır. , Bu öyle büyük bir iştir ki bundashükümetimizin, koope- — ratiflerimizin ve fert hâlinde ayrı ayrı hepimizin yapacağı işler vardır. ş Hükümetimiz, bu işi pek yakından ele almış bulunmak: tadır. Mühterem başvekilimi- — zin bu maksat ile köylülerle — yaptığı son temaslardan anlı: yoruz ki bu işte pek - feyizli bir dönüm noktasındayız. Büyük ülküleri,, tahakkuk — ettirmekte büyük bir tecrübe — ve kudret sahibi olan başve- — kilimizin bu büyük ülküyü de tahakkuk ettireceğine inanı- yoruz. Mes'ele şu: Asırlardanberi padişahlık bükümetlerinin ih- mal ettiği köylüye, asrımızın (bilgiye dayanan iş) zihniyet - ve tekniğini benimsetebilmek- tir. Diğer tabir ile, hayatımızı — ilme dayandırabilmektir. Bugün tarlada (sadece iş) değil (bil- giye dayanan iş) lâzımdır. Hangi tohum, nasıl toprakta — daha iyi mahsul verir. Mah- — sullere ârız olan hastalik - ve haşerelerle nasıl mücadele etmeli? Bu işlerde muvaffak — olabilmek için kuvvetlerimizi î birleştirmek gerek.. Kuvvetle- rimizi kooperatif şekli altında 4 nasıl birleştirebiliriz? Kooperatifler ile hükümet — birleşerek - Bakırçay, — Ged gibi çayları bugünkü zarar verici durumlarından çıkarıb altın akıtan irmaklar haline nasıl getirebiliriz? Bir mes'ele, diğer mes'eleyi açarak — karşımıza — yüzlerce mes'ele çıkarmaktadır. Çünkü cemiyetin işleri hep. birbirine : bağlıdır. Biraz daha tıhlılaj doğru gitsek aklımıza gelmi- — yen daha birçok mes'elelerle karşılaşacağızdır. İyi ve- çok —— pamuk çıkarmak için nüfusun —— da tesiri vardır. ş Öyle ise köy hbıfzısıhhası, köylü hıfzısıhhası, çocuk ve- — fiyatının önüne geçme, köy — muallimlerini hıfzısıhha kursları — ile hazırlama işleri karşısın. — dayız. ç Bugünkü — pamukçulük - ve alelumum — çiftçilik, mutlaka kooperatifleşmek ile olacaktır. Bunun temeli de köy okulun- da çocuklar arasında - kurular — cak kooperatif teşekkülleri ile İ atılacaktır. l İ ! 4 İ İyi pamukçuluğun, tapu iş- leriyle de alâkası vardır. — Tasarruf koçamı ile pas- — mük tarlasının münasebeti ne olabilir? j Demeyiniz. Çünkü bazen — koçan olmazsa pamuk - bile — ekilemez. j — Nasıl olabilir? | — Bakınız nasıl? Meselâ 1 ben tarlama pamuk ekeceğim, amma tarlam, dedemden ba- — bama, babamdan da bana — kalmıştır. Fakat henüz tasarruf — kaçanı yoktur. Yıl pek fena — gitti. Ovalara su basıb mah: — sulümü bozdu. Dağ-eteklerin- î dekiler kuraktan olmadı. To- humumu bile alamadım. Ban- l