Sigortaya aid her müşkülünüz hakkında'gişelerindenlmeccanen malümat alabilirsiniz. 80 Günde fzan: Jan Kokto Saat birde trene biniyoruz. Sicak, büyük bir sıcak, bo- İ bir sıcak! Trenden bizi | h'Nlıhı'yı getirmiş olan vapuru iyoruz. Pasparto bunalmak - üzere, lhi, vagon restoranın cam- fiha dayamış, bayılmamak itin ne yapacağını düşünü- Börd u. î"indı'.ılan'daıı Rango'nun $ayanı dikkat muhitine geçerken... Doğrusu... Burada bukadar Tüthiş bir sıcak hüküm süre- Seğini tahmin etmemiştim.. Neyıe.. Tren sarsıldı. Boğulu- Yoruz; vagonun pençerelerini *Ayoruz. Daha berbadi. Bereket versin ki, ilerledikçe, Yol aldıkça bu cehennemi ha- Türet biraz azaldı, tahammülü il bir dereceye indil Sabahın dördünde tren dur- . Kalkâta garındayız! Ham- Mallar bizi dört gözle bekli- Yorlar! Kirli beyaz krepdöşin- ;EI sarıklarile bir takım Hint- L_'G gözümüze çarpıyor. Hint- hller birer balmumu heykele iyorlar. Şu anda, Fleas Fog'u ve Bcfııres'le Kavnpor arasındaki :?_Il' kat için fil kiraladığını Üşünüyorum. Bereket ki şi- :endifu hattı, Allahabad ya- Ahlarında kesilmiş değil. izimle beraber — seyahat şeen İrlanda'lı bir zat, acele geldi ve: — Gan hemen İzim. Dedi. “Gene yola çıkıyoruz. Kal- h*l'yı giriyoruz. anj nehrine akan Hogli ri geniş, sarı sulu, oldukça “_'nıırlu bir nehir. Üzerindeki kiçük vapurda Hind'liler pi: larından bol dumanlar sa- | tmakta. Küçük vapurumuz terlediği halde, asıl binece- miz büyük vapur henüz mey- hda'yok. B'Nehirde binlerce Hind'li H_nyo ediyorlar! Bu nehir ihd'lilerin mukaddes - nehir- inden birisidir. İlerledikçe 'deniyet gerileyor, Kurunu yakınlaşıyor!. 'oklaro yaklaşıyoruz. Ke- yanaşmak güç.. İrili-ufaklı ANADOLU Günlük siyasal gazete terketmek Sahip ve başyazgamı Haydar Rüşdü ÖKTEM Umumi neşriyat ve yazı işleri Müdürü: Hamdi Nüzhet Çançar h"*huıui: K AÇA q'lmir İkinci Beyler sokağı Halk partiti binası içinde -,!ı::_u İzmir — ANADOLU fön: 2776 —Posta kutusu 405 ABONE ŞERAİTİ ğ 1200, alt aylığı 700, üç Yar Tliği 500 karaştür *banci memleketler için senelik abone ücreti 27 liradır Her yerde 5 kuruştur. Yi Ü geçmiş nüshalar 25 kuruştur.| — ÂNADOLU MATBAASINDA RASITMISTIR devriâlem Bir Hind'li mabudu deniz nakliye vasıtaları pek- çok. Mekke'den yeni dönmüş sa- kalları safranla kırmızıya bo- yalı bir sürü Müslüman, Kü- lotlu, sportmen İngiliz'ler, gü- zel ve lüks giyinmiş kadınlar da var. Fakat felâket. Pazar olduğu için çeklerimizi tahvil edemiyoruz. Bereket ki babası Mısır Estern telgraf şirketinde çalışan genç bir İngiliz bir çekimizi kabul etti, bizim işi- mizi kolaylaştırdı. Vapur dü- dük çalıyor.. Biz de hareket ediyoruz. Böyle olmasa, benim pasportoma kimbilir ne müş- kül vazifeler düşecekti. Jül Vern, eserinde bu müt- hiş sıcaktan, deniz tütmasın- dan hiç bahsetmiyor! Yalnız bir detektif, Fiksi icad ediyor. Haksız değil. Burada herşey- den ziyade ve herşeye şüphe hâkim. Rangon'un yaldızlı kubbeleri Vapurumuz hoşuma gitmi- yor değil. Tam zamanın va- | puru. Fakat teşebbüsümüz git- | tikçe müşkülâta uğrayor. Biraz daha sür'ata ihtiyacımız vardır. Bengal körfezindeyiz, sap- sarı bir deviz! Vapur arada-sırada duruyor; buralarda kuma oturmak teh- likesi çok. Gözlerimiz — saatlarda.. 9, 9,15, 9,30 nihayet 10.. Bati bir yürüyüşle ilerliyoruz; ve güç belâ Rangon'un yaldızlı kubbelerini görüyoruz! Rangan'da, mabutlar ormanı! Rangon'un büyük Dragon mabedi, itiraf lâzımdır ki geç- tiğimiz yerlerin hemen hepsin- den fazla bir harika bir şah- eserdir! Havaliden geçerken güzel bir orman, geniş ve güzel bir göl, Viktorya Lan var. Or- manda acaib hayvanlar şeklinde mabud sanemleri pekçok. Mabetlerin buradaki şekil ve nevileri de cidden dikkate lâyik! Yer altına veya mağa- ralar oyularak yapılmış mabet- lerde, Budalar sükün ve in- zivaya çekilmiş, asırları say- makla meşguldürler. Bu sanem- lerin önlerinde ipek tülden bol elbiseler giymiş yerli ka- SA S AA eli ANADOLU ANKEKARA Sigorta tekniğinin modernlesaslar"üzerine|kurulmuşlen kuvvetli finansal gruplara istinad eden milli bir sigorta şirketidir İzmir : Gazi Bulvarı Kardiçalı Hüseyin Han No. 34 - 36, Telefon 3971 Bir hemşerim Anadolu çocuğu - olduğum için, benim oturup bi - ğüm, gezip tozduğum köy ve kazalardaki tanıdıklardan ba- zasın İzmir'e gelince beni arar, bulurlar. Dün deveci Ömer ağa namında bir . hemşerim geldi. Tiro' Köğlerinden birin- de oturur. İdarehanenin ka- pısiıni tutmüş, girene — çıkana beni soruşturuyor. Nihayet karşılaştık. Gözlerinin içi, saf saf, temiz temiz güldü. Bir temenna yaptı, sonra elini uzattı. Elimi sıktıktan sonra; — Kusura bakma -Dedi- bu temennayı eski devirden değil, faskerlikten öğrendim. Senin oda $kapısına üç defa vurdum, ses gelmedi, ben de girmedim. Eskiden olaydı pal- dır-küldür girerdim.. Kabalıktı amma, bize anlatan yoktu.. Bu sözlerden sonra hatırımı sordu. — Baş-başa, - sıgaraları ğaktık. kahvelerimizi — içmeğe aşladık. Önun yaşı 65, bö- nimki henüz 33. Konuşuyorduk: — Develeri ne yaptın? — Sattım. Şimdi otobüsle gidip-geliyorum. Deve il& İz- mir'e, yedi günde gelirdim eskiden. Şimdi otobüse - bin- dim mi, verelini İzmir.. Yol- lar da fena değil.. Eskiden böyle miydi? — Tarun falan var mı? — Var, tam üç tane. Üçü de oğlan.. Bülbül gibi oku- yorlar. Ben de okuyorum yal — Yok canım! Gazeteyi aldı, ağır ağır, ta- ne tane okumağa başladı. Son- ra yüzüme baktı. — Geç kalmışız amma, me- zara hiçolmazsa okumuş adam olarak Jgideceğim diye - sevi- niyorum.. — Damatla nasılsın? — Sorma, benim kızla ge- çenlerde mırın-kırın — yapıyor- lardı. Güvey, olmıyacak bir- şeye kızmış, boşamağa kalktı, hâkim kovalayıverdi. Şimdi gül gibi geçiniyorlar. Eskiden olsaydı, kapı arkasında ilin kızını üçten dokuza boşar, gi- derdik.. Neymişiz biz yahu, ne millet, ne adamlarmışız? Bizim muhtar, pek iyi de- ğill Gidip valiye anlattım. Yazdı, kaymakamdan soruyor. Valinin yanına kollarımı sal- lıya sallıya girdim, ölsem de gam yimem. Eski devirde bir kâtibin karşısına çıkıncaya, derdimizi anlatıncaya kadar ca- nımız çıkardı. — Bütün bu iyi şeyleri -De- dim- sana kim verdi: Zeki köylü birdenbire ce- vab verdi: — Atatürk'ümüz ve Cumu- iyı Çimdik bunları bilir hangi meçhüllerin lehle- rine hallini dileyorlar! Hotel Strand'dayız. Gündüz dükkândan dükkâna koşuyo- ruz. Pekçok yerleri geziyoruz. Fakat, gece vaziyet değişti. - —0 Anonim Türk Sigorta Şirketi 4 ı 2 J.Harlov çinsicazibe hah kında ne diyor? Kadın, kadın olduğu için tabiaten cinsi cazibeye malik imiş. F Sağda Jan Harlov bir filimde, solda bir balet heyeli arasında en önde.. Jan H ile en maruf yıldızlardandır; fakat bizzat Jan Harlov, seks apel (Cinsi cazibe) den bık- mıştır. “Kadın, kadın olduğu için tabiaten seksapele -tıpkı ye- mek, içmek, uyumak mecbüu: riyetinde olduğu gibi- malik: tir.,, Demektedir. Jan Harlov, sahnede yarat» tığı kadınlara hiç benzemez. Sahnede Jan Harlov'u gören- ler, cinsi " cazibesine hayran olan erkekler, bu yıldızın hu- susi hayatında büsbütün baş- ka olduğunu bilmezler Jan Harlov, filim ticaretinin en başlı revaç yolunun bir filim- deki seksapelin yüksek derc- cesine bağlı olduğunu filim rlov, cinsi cazibesi 'filmleri “daha patronlarının') bilhassa bu ci- hete fazla chemmiyet verdik- lerini bildiği için sahnede mi bir cinsi cazibe harikası göstermekle beraber gene ken- disi: — Plâtin renkli saçlarım, güzel ve mevzun endamım ,ta- bit yüz güzelliğim inkâr edile- dmez. Sahnede daha fazla Seks apel yaratmak mecburiyeti ile cidden yoruluyorum. Komik ziyade tercih ederim, çünkü burada daha tabit olarak çalışmak müm- kündür. Bana emin olunuz, hakiki Jan Harlov, sahnedeki kadının ayni ve Seksapel sahnede göründüğü gibi değildir., De- mektedi. Bu sene yeni filimlerini göreceğimiz sevimli yıldız DG a Greta'Garbo * mevcud değildir! —a t Bob, ' her “defasında vazifesine |gelmiyen Greta Garbo için böy le söylemektedir. Greta Garbo... Holivod'da »kendisile beraber bir filimde rol alanların çok korktukları şımarık bir dilberdir! Greta Garbo, filimler çev- rilirken her şey hazırlandığı ve Aparatör işe başlıyacağı sırada vazifesine gelmiyen, bu suretle tiş bozan bir kadındır. Greta Carbo'nun bu şımarıklığı yü- zünden kaç filim kaç defalar tâlike maruz kalmıştır, bilse- niz?. Fakat en büyük — pyunu, Greta Garbo Bob diye anılan A. Taylora oynamıştır. Meşhur bir filim için en baş röller Greta Garbo ile Bob'a verilmiş, Bob makyajını yap- mış, role göre hazırlanmış fa- kat... Bir saat, iki saat.. Hattâ tâ akşama kadar beklediği halde Greta Garbo gelme- miştir. Tabit filim ertesi güne talik edilmiştir. Fakat Greta Garbo ertesi gün, hattâ daha ertesi gün de gelmemiş, nibayet Greta Garbomun bir adamı gelerek: — Greta'n'n vaziyeti mü- Tnasib değil.. Haftaya Salı gü-