83 Bırıncı F rarisöova BÜYÜK TARİHİ TEFRİKA Çeviren: F. çamuddln Banllollu İki rakib kral, zahiri bir dostluk içinde | süsle bırbırıne rekabet ediyorlardı.. Sekizinci Hanri, zamanın en hırçın ve kıskanç hükümdarla- rından biriydi. En ziyade Fran- sa kralı birinci Fransova'yı kıskanırdı. Buna rağmen, bazı bu kıskançlığı da unutur, iyi kalpli bir adam gibi hareket ederdi, Bu kral, kelimenin bakiki manasile kararsız bir adamdı. Ne iyiliğine, ne de kötülüğü- ne; ne dostluğuna ve ne de düşmanlığına itimad edilemez- di. Fransa'nın şimal kısımla- rını memleketine ilhak emeli, en büyük emellerinden birisiy- di. O zamanki vaziyete göre, uzak yerlerde müstemleke te- dariki, ikinci bir plândı. Fakat Fransa'nın bir kısım arazisini ilhak da cidden müşkül bir işti. Bir defa, Kale'deki Fran- sız'ları İngiliz'leştirmek imkâ- nni bir türlü elde edemiyor- du. Kale'deki Fransız'lar, her an için mühlik bir düşman:- dılar. Hanri, Şarlken'in Fransa kralını esir ettiği zaman, bu fırsattan istifadeyi düşünmüş ve hattâ şimalden cenuba doğru inmek için bazı hazır- lıklarda bulunmuştu. — Fakat Fransız'ları kendi — idaresine alıştırmakta pek büyük güçlük gördüğü için bunlardan vaz- geçmiş, yalnız sulh müzakere- sinde biraz daha toprak ka- zanmak gayesini takibi daha Muvafık bulmuştu. Birinci Fransova bunları ilmiyor değildi; fakat siyaset icabı bilmiyor görünmek mec- buriyetinde idi. Şimalden hu dutlarını emin — bulundurmak, tenab ve garb hudutlarında kuvvetli olmak demekti. Bun- dan başka, birinci Fransova- din İngiltere'nin bir karış top- rağında gözü yoktu. Onun bütün gayesi, bötün emeli, güzel ve şirin İtalya'yı tekrar tlde etmek, Fransız hâkimiye- tini orada yeniden tesisdi Bu siyaseti için de, İngilte- te'nin yardımını, olmazsa bi- taraflığım temin lâzımgeliyor- du. Bunun için, birinci Fran- Sova, İngiltere kralı sekizinci lanri'ye karşı daima çok mü- öyim ve çok dost görünü- Yordu. Birbirlerine — rakib olduk- ları için, bu zahiri dostluğa Tağmen hiç olmazsa fevkalâda met ve debdebe göster: mekle birbirlerini geride bırak» mağa çalışıyorlardı. * Sekizinci Hanrti, bu mülâ. katta baştan başa altın işle- meli, düğmeleri hep altından ve göğüslerinde, kollarında, yaka ve omuzlarında büyük zümrüd, elmas ve pırlantalar bulunan bir elbise giymişti. Birinci Fransova'nın elbisesi üzerinde yüzbin ekülük altın ve elmas vardı! Her iki kral, altın ve elmasla| süslenmekte cidden muvaffa- kıyet göstermişlerdi. Bu susla birinciliğin bangi tarafta kaldığını tayin güçtü; (akat, | arada mühim bir fark vardı: Birinci Fransova, sekizinci Hanri'ye nisbetle çok yakr şıklı, çok güzel, zamanın en güzel adamıydı! Bunun için alın ve elmaslara garkolmuş elbisesi ona pek ziyade yaraş- miş ve o kadar daha güzel olmuştu! An dö Boleyn, bu herkes- ten fazla süslenmiş ve önünde hürmetle eğilen bu iki genç krala baktı; birinci Fransova- nın nevazişkâr bakışları, genç kızın senelerdenberi hayalinde beslediği hayali — canlandırı- yordu! Vakıa, bu. dilber kadın, gençliğinin en cazib devresinde değildi; fakat hâlâ büyük bir cazibe ve güzelliğe malikti. Ağzının gözelliği, her erkeği kendisine bağlıyacak derecede fevkalâde idi. * Sonu var - âzmır Hergün 18,5 hu- , heyecanla beklediğiği füki sirki geldi * Kültürpark'ta oyunlarına başladı SEANSLAR : - 21,5. Cuma ve pazar günleri ilâve” ten 14,5 ta fazla bir seans, Goztepe 2- Burnava 1 | İzmırspor, Demırspor la yaptığı maçı hükmen kazandı. Pazar günü, Halk sahasında mıntaka 934-935 senesi şild müsabakalarına devam edildi, Sahadaki seyirciler sayılabil çek kadar azdı. İlk maç, Göz- tepe-Burnava — takımları - ara- sında yapıldı. Maçı, hakem Mustafa'nın yerine Sabri idare elti. Göztepe takımı Rusya'ya giden Fuad ve Hakkı'dan maada İrfan, Mahmud ve Mu- zafler'den de mahrum olarak sahaya çıkmıştı.. Göztepe bi- | rinci devrede rüzgârı lehine aldığı halde hücumlarda mu- vaffak olamıyor, Burnava ta- kımı ise her yaptığı akında tehlike yaratıyordu. Maamafih Göztepe'liler dev- renin ortalarına doğru Halid'in ayağından bir gol kazandılar ve devreyi 1-0 galib bitirdiler. İkinci devrenin daha ilk da- kikalarında bir gol atan Göz- tepe takımının büyük bir farkla oyunu kazanacağı zannedili- yordu. Fakat böyle olmadı Göztepe ikinci gölden sonra gevşedi ve Burnava'lılar faik oynamağa başladılar. Fakat tecrübesizlikleri yüzünden an- cak bir sayı yapabildiler. Ve oyun da bu suretle Göztepe- nin 2-1 galibiyetile bitti. Bu oyunu BDemirspor - İz- mirspor maçı takibetti. İzmir spor takımı o sırada şiddetli esen rüzgârın aleyhine oyna- dığı halde müdafaası “güzel BAF Hoca hanım;yüzün sap-sarı v.. Su vereyim mi? — Rizan şaşırdı: — Benim mi -Diye keke- 'dl benim yüzüm ha!.. Gülmek - istedi, yapamadı, c“hlennı oradan ayıramıyordu. — Ne yapıyor orada? lihde, Diye sordu ve derhal, sua- B Mideki manasızlığı da anladı. defa kıpkırmızı kesildi. atma başını çevirdi, ce- Yab Vermedi. Ylnık Bekir, mektebe doğru YWdu Çok dalgın ve yor- Yazan: Orhan Rahmi Gökçe gün görünüyordu. — Arassıra | geriye bakıyordu. Rizan: — Karkuyor zavallı! Diye —mrıldandı.. - İçinden gelen ve zaptetmeğe bulamadığı bir sesle bağırdı: — Bekirl.. Bekir derhal, olduğu yerde mıhlanmış gibi durdu. Sesin geldiği yeri tayin edememişti. Ayaklarını oynatıyordu. Belki, eylâl ortasına kalan bu müt- hiş yaz gününde, topraklar yanıyor vo çıplak ayakları ta: hammül edemiyordu. Nihayet Rizan'ı görmüştü. Rizan eli ile işaret ediyor- du. Dirseğine kadar çıplak kolu, beyaz bir mermer kolu | andırıyordu. Bekir, nefes almıyor gibi |idi. Hiç hareket etmeden pen- | ra başını eğdi, vakit | | cereye bakıyordu. Bu, belki bir dakika kadar durdu. Son: düşünür gibi oldu. Bir tereddüd geçirdiği muhakkaktı. — Bekir, gell.. Gel Bekir;.. Rizan'ın sesi — titreyordu. Fatma da pencereye — yaklaş- mıştı, Bekir başını hiç kaldırma- dan soldaki arsaya daldı ve kayboldu.. Rizan bembeyaz kesildi. — Gelmiyor -Dedi- — gel- medi!.. Gördün mü Fatma, yer tutuşlarile rakiplerine gol fırsatımı vermiyordu. Maama- fih Demirspor hücumlarına devam ediyordu. Nitekim 10 eu dakikada bir gol attı. Fa- kat İzmirspor da penaltıdan mukabil sayıyı çıkardı. Demir spor hücumlarına devam edi- yordu. 25 inci dakikada 2 ci bir sayı kazandı. İzmirspor 5 dakika sonra mukabele etti. Ve devre 2 — 2 berabere bitti. Takımlar sahadan ayrıl- dıktan sonra Demirspor'lular hakemin haksızlık ettiği iddi- asile itiraz ettiler ve sahaya çıktılar. Bu suretle oyun da İzmirspor'un seremonisile bitti. Tacirlerimizin mes'uliyetleri. —Baştarafı 1 inci ny]dm— edeceklerin faaliyotine gelmiştir. Hepimizin bildiği ve Anadolu Ajansımın da teharür ettirdiği veç- hile, İngiltere, rekabetin en Tazla cari bulunduğua bir pazardır. Yani meydan yalliz — İhracalçısının de- Bildir. Orada aycen bizim malısul. lerimiz, bizim — eşyamız üzerine muüsmele yapan rakip Firmalarla karşılaşacağız. Bu itibarla Türk ih- racatçısamın hususi bir kabiliyet ve liyokatla bu işe sorılınası Vüzamdır. Yalnız İngiltere için değil, her memleket için, ihracatçımızın göze alacağı noktalar, csas ilibarile şun- lardır: 1 — Muzmelede azapai dürüst olmak ve taahhüdün manasını müd-| | rik bulunmak. ? — Ticaretin mütekabil men- featlara istinat ettiğini — kabul et- mek. 3 4£ — Hertürlü tağşişten doima ve daima uzak kalmak. Müamelede — dalina nar mal Fiatlarla iş yapmak — ve hatıâ vcaz satışla farla ciroya alışmak.. Görülüyor ki, ihbraçatçımızın ma” nevi men'uliyet ve vazilesi çok mazik ve büyüktür. — Runun — için. dir ki, vık sak, — iliracatçılarımızla möşgul olmak mecburiyet ve zarı- retine düşüvorüz. Hükümetin — aç. mağa muvaffok olduğu bu yeni Pazarı, bütüa dikkat ve hassasiye- timizle işlemeği bilmeliyiz. Orhan Rahmi Gökçe Buca yolu Kançeşme mevkiinden Bu- ca'ya kadar olan şose çok bozulmuştur. Buca belediyesi, bu yolu tamir ettirmeğe karar verimiştir. Yakında tamire baş- lanacaktır. - gelmedi. Fatma'nın gözlerindeki ma- nayı sezmiş olmalıydı: — Acıyorum da ondan!.. Dedi ve başını çevirerek uzaklaştı. İçi sıkıliyordu. Kal- binde bir kırıklık, bir eziklik var gibi idi. — Niçin gelmedi acaca?.. — Ben ona ne yı?tım kil.. — Ya korkuyorsa!, Bu, böyle olacaktı. Bunu başka türlü izah etmeğe im- kân yoktu. Hakkı da vardı çocuğun!.. Jandarma onbaşısı- mın eline düşmek, nahiye mü- dürünün çocuğunun — şerefine karakol bodrumunda bir ara- ba odun yimek kolay değildi! Fakat bu akıbet, er-geç onca- ğızın başına gelmiyecek miydi? Şu bir avuç köyün içinde ne- reye kaçabilir. nereye sığına- I — Başı Tinci sayfada— çalışmaktadır. Sulh siyaseti, küçük itilâfin ruhi ve an'anevi siyasetidir. Küçük itilâf devletleri uluslar sos. yetcsile birlikte devamlı bir sulh için mesailerine devam edecektir, Her üç devlet, Cenev'rede yapılacak ve sulhu muhafaza edecek reforme lüzumuna kani ve taraftardır. Mıntakavi paktr larda ancak sulhun — müdafna ve muhafazası için yapılmıştır. Lokarna paktı için yapıla- cak konlerans, Lüçük — itilâfı şiddetle alâkadar eden bey- nelmilel bir mes'eledir. “Çün« kü, Garp sulhu ve emniyeti kadar Şark sulbu ve emniyeti de lâzımdır. Bunun aksi bir siyaset, cihan sulhunu - tehdit edecektir. Her üç itilâf dev- leti bu noktar nazarda israr setmekte ve yakın bir, âtide Avrupa'nın Şark ve Garbını alâkadar eden mes'eleler hüs- nü suretle halli protesto edi- leceğine emin — bulunmakta- dırlar. Küçük itilâf devletleri, kom- şuları ve hem hudüt — bulün- dukları devletlerle iyi geçin- mek emelindedirler. Her üç devlet te herhangi diğer bir devletin dahili işlerine zerrece karışmamak emelindedirler Senjermen * muahedesinin Avusturya'yı düşürdüğü müş- kül vaziyette bırakmadık ve Türkiye'nin boğazlar hakkın- daki haklı mütalebatına muha: lefet etmedik. Diğer bunlara mümasil mes'eleler karşısında üç devlet lâzımgelen kararları vermiş bulunmaktadırlar. İspanya işlerine müdahale etmemek kabul edimiştir. Bunlara mukabil bizim da- hili işlerimize de kat' surette ademi müdahale istem kteyiz, Merkezi Avrupa devletlerile iktısadi sahada teşriki mesai- ye taraftar bulunmaktayız. Önümüzde küçük itilâf kon- feransı Teşrinevelde toplana cak ve eksperlerin raporların tetkik edecektir. Küçük itilâf iktısadi konfe- ransı, Uluslar sasyetesi top- lanması münasebetile Cenev- re'de toplanacaktır. Bratislav, 14 ( Radyo ) — Küçük itilâf konfcransında; Romanya, Çekoslovakya — ve Yuğoslavya hariciye bakanları birer nutuk irad - etmişlerdir. M. Krofla nutkunda — demiş- tir ki: — Bu'şehirde M. Titulesko ile birçok müzakerelerde bu- lundum, Bu zat, Romanya si- yasetinin ve siyasetimizin kiy- metli bir rüknüdür. Müşterek mesaimiz ve hedefimiz, sulh bilirdi! Yemekten ancak bırkışl lokma aldı. Fatma da yime- mişti.. O da susuyordu. De- mek ki Fatma'nın tahteşşuu- runda birşey olmuştu. Acaba şüphelenmiş miydi?.. Sıcak! Diye mırıldandı. Fatma başı ile tasdik etti. Üç gün böyle geçh Artık Rizan, yeni bir eve taşınmıştı. Ev küçüktü. Fakat bulunduğu yer güzeldi.. Köyün s0l tara- fındaki tepede, san'atsız, mi- marisiz, Jakat dört dıvarı ve çatısı sağlam bir evdi.. Pen- cerelerinden ikisi, uzak engin- lere bakıyordu.. Diğer ikisi de sağ taraf- taki sathimailden, silik bir yeşillik içinde duran bağları, bahçeleri seyrediyordu. Ona, bir de hizmetçi ver- | Küçük itilâf ve balkan antantı birleşmek yolundadır. ve Statokonun muhafazasıdır. — Bu hususta şimdiye kadar söy- lediklerimiz hep söz vadisinde kalmıştır. Fakat filiyat saha- : s sında da devam ede gelen bir — sulh ve itilaf siyasetimiz var- dır. Birçok cereyanlara rağ- men biz sözümüzü tutmağa muvaffak olduk, demiştir. M. Krofta; siyasi bir ziyafet vermiş ve ayni mevzu dahi- linde sözler söylemiş ve Tuna sulhunun devamının küçük jti: lâfın eseri olduğunu iddia ci« miştir, Roma, 14 (Radyo) — Ber- lin'den bildiriliyor: M. Hitler'in Nuremberg'te söylediği nutukta şu mühim sözler vardır: “Moskova'da korkunç bir burokrasi hüküm sürmekte ve bu vaziyet te Rus milletini aç ve çıplak - bırakmaktadır. Mahirane fakat yalan bir pro- — paganda, Rusya'da refah ve saadet olduğunu göstermeğe çalışmaktadır.. Nuremberg'te gençlik teş- kilâtının yaptığı 100,000 kişi- lik resmi geçid tam beş saat sürmüştür. Hitler ayni zamanda İspan- ya mes'elesinden bahsederken: —Almanya ve İtalya İspanya — işine karışmamıştır. Fakat di- ğer devletlerin yaptıkları gibi İtalya ve Almanya'da İspanya — yardım — milliyetperverlerine ederse vaziyetin çok başka olacağını, bu yalanları - çıka- ranların bilmeleri lâzimdır.., Demiştir. Nuremberg, 14 (Radyo) — Nasyonal Sosyalist kongresinin sonuncu günü askeri mahiyeti be' olmuştur. — Yüzlerce tay. yar. ve Jeplinler nümayişler yapmıştır. Lom'r'v 14 (Radyo) muhitinde — İngiltere- süz Almanya'nın Rusya dünı 2di'diği takdirde Lo- karno konferansına iştirak et- miyeceği hakkında resmi bir haber almaağı kanaati hü- küm sürmektedir. Lehistan'da * Alman aleyhtarlığı. Varşova, 14 (ALA) — Leh ve Alman futbol takımları - ara- sında yapılan maçta bir takım kimseler bu maç münasehetile — birçok Alman ziyaretçisinin hazır bulunması aleyhinde so- kaklarda nümayişler yapmış- — lardır. Birçok kimseler tevkif edilmiştir. Bu yözden maç ta takım 1—1 — bozulmuş ve iki berabere kalmıştır. mişlerdi. Fakat bu ihtiyar ka- Üte: yan dilsindi.. kelimelerin yarısını yutuyor, bir kısşmının kolunu, bacağını kırıyordu.. duğunu kat o; söylemişlerdi. dokuzuml! 3 Bu küçücük farkı anlatma- ğa neden lüzum “görmüştü? Yaşını biraz daha küçültmek — : için mi, yoksa doğruyu söy- lemiş -olmak için mi, bunu Rizan anmlamamıştı... Çocuklar, akşamları, denize bakan cibetteki sahibsiz bir bahçe hoıuklıığundı oynar- lardı. Rizan, güneşin, mas-mavi enginde damla-damla can ve- rişini seyrederken, ayni za- manda Yanık Bekir'i düşü- Bekir?, —Souu var— y A SA BÜ İ " FN O0 E Vi AAA A F P Konuşurken — Altmış yaşında ol: — Faei $ — Yalen -demişti- tam elli z z nürdü. Neredeydi, ne olmu$tu — H S Yi sie n D AAi gln % Ş |