KAT el |Birinci Fransova İ BüYÜK TARİHİ TEFRİKA 32 “Düprat kralın yeni top imali Ve sarayında yeni tertibat yap- Ması için istediği paraları, gö- Tülmemiş bir usulle nasıl teda- Tik edeceğini düşünüyordu. 50i d İngiltere kraliçesi Teşrinicvel yağmurlarile baş- n başa çamurlu - bir hal al- mış olan yolda Kale'ye doğru ir kervan ilerliyordu. Alayın #rabalarının süsleri, süvarilerin başlarındaki sorguçlar yağmur- 'dan berbad bir hale gelmişti. İzaktan da Manş denizi sa- | hillere çarpa, çarpa homurda- Tiyordu. M. dö Vandom: — İngiliz kardeşimizi gör- Mmeden boğulacağız, -sanıyo- Tüm. Aman yarabbi... Bu ne kadar çok su... İçim dışıma çıktı! Dedi. Kral: — Bunların hepsi de güzel- dir, Müsyüler! Diye haykırdı. Uzaktan artık azgın dalga- r görünmeğe başlamıştı. Dük dö Giz, atını ileri Sürdü, ve Fransa kralı Fran- Sova'nın önünde durdu: — İştel. Dedi. Bu sırada, karşıdan bir atlı, Mahmuzlarını atının karnına astı ve bir sıçrayışta Fran- Sova'nın karşısına kadar geldi. , İngiliz kralıydı! Heriki kral, bir anda atla- Tından aşağı indiler. Sonra, iki kral ekele tutuştular, hudud Üzerinde kurulmuş bir çadıra doğru yürüdüler. Buraya ku- Yulmuş olan bir şarab çeşmesi *'_İıerleri ısıtmak için mütema- Siyen akıb duruyordu! Serzeniş, teşekkür ve hatır Sormalar arasında şarab ka- dehleri tokuşturuldu. Bu sırada Tansova'nın üç oğlu da bu- Faya geldi. Fransova'nın em- Fik, en iyi elbiselerini giymiş üç prens, İngiltere kralı Sekizinci Hanri'ye “Hoşgeldin! "etuklarını okudular. Sekizinci Hanri'nin meşru k evlâdı yoktu. Bu güzel Socukları kucakladı, gözleri yaş lu olduğu halde üçünü de zlarından öptü. Bu sırada, bulutlar dağıl- ğa başladı ve güneş görü O7 ©rrn Çeviren: F. İngiliz kralı ve Fransız kralı fevkalâde merasimle buluştular.. Sinirli, sinirli nezdine girdi. | dü, Heyet Fransız şehri olan mseddin Benlioğlu Bulonya'ya yürüdü ve burada binden fazla top atışile kar: şılandı. Yollara halılar döşenmişti. İki ktal, ayrı ayrı bu - halılar üzerinden geçtiler. Kral Hanri, yemeğini, yere oturmuş olduğu halde - yidi. Fransa kralı, Hanri'nin otur- ması için kırmızı ve en kıy- metli çuhadan incile işlenmiş bir seccade bazırlamıştı. Fontanblöden getirilmiş olan tabak ve sahanlar hep altın- | dandı. Fransa'nın en meşhur aşçı- ları o kadar güzel yemekler hazırlamıştlar ki, sekizinci Han- ri bunlardan pek çok zevk buldu. Kral yemek yerken, dışarı- dan borular, muhtelif muzika- lar çalınyordu. Hokkabazlar, cambazlar binbir marifet gös- teriyorlardı. Fakat bütün bunlara rağ- men kral sekizinci Hanri'nin yüzü gülmüyordu. Çünkü, An dö Boleyn, Kale'de bir tücca- rın evinde hâlâ inadında ısrar ederek bekliyordu. Ayni zamanda Paris hâkimi bu tüccar evinin kapısını vu- rüyor ve: — Kral namına... Diyerek kendisine 16,000 Ekülük bir elmas getiriyordu. Paris hâkimi, kralının, Fran- sova'nın ismini — söyliyerk diz çoküyor — ve kraliçelere lâyık Bir hürmetle bu hediyeyi tak- dim ediyorda; Ve güzel At da bu hediyeyi, Fransız kra- İmın bu nezaketini takdir ede- rek kabul ediyordu. Ertesi gün, iki kral, bir İn- giliz şehri olan Kale'ye yasıl oldular. | —Souu var— Dün sabah Burnava'nın çay mahallesinden ata binen ve bağa giden İbrahim, atını 76 yaşında İtalyan Jan Topuz'a çarptırmış ve sol kolunun maf- salından çıkmasına sebebiyet vermiştir. Hâdise tahkikatına müddeiumumi muavini Âli Ak- kaya taralından el konmuştur. Kazanın dikkatsizlik yüzünden olduğu anlaşılmıştır. Tahkikata devam edilmektedir. ekir Yazan: Orhan Rahmi Gökçe 8 bk:ît kadar sokakta kendisine | o kadar!.. | '& korka bakan, o yoldan | ti tTken divarın dibinde bü- €n çocuklar, şimdi bambaş- irer afacan olmuşlardı. (Bsi de gülüyordu. Ve hep- l de gözlerinin içinde eğ- N, alay edeh bir ifade i. L“E'l'k, yarısı gırtlağında sı- 1$ bir sesle; — Benim vazifem — -Dedi- ;hy"e gelir, bir bakarım.. 'Zan bir kahkaha savurdu: ; :uif:,.. Vazife... İ * birdenbire gene ayni _'eîhvn takındı, bağırdı: 4 Yeter onbaşı - efendi, Hu Çık diyorum sana, işte | İ Onbaşı artık cevab vermedi. Sert adımlarla kapıya doğru yürüdü... : O çıktıktan sonra - içinde | derin bir rakatlık duyar gibi oldu. Fakat birdenbire dü- | şündü: | — Ben, bunu neden - yap- tım? O adamın suçu, sadece | kapıyı vurmadan girmiş veya | Fatma'cığın peşine — takılmış | olmasından mıdır? Bağlara bol güneşler yağı- yordu. Deniz kabarmıştı. En- ginden kopup gelen dalgalar, daracık kumsalın üstüne atı- liyor ve çekilip gidiyordu. İçinde, itirafından çekindiği |yan ücari borçlarına — Başı Tinci sahifede — 2 eylülde imzalanan ticaret ve kle: ring anlaşması Türkiye ile müna, sebatta bulunan İngiliz ticaret ma- hafilinde memnuniyetle karşılan- mıştır, Çünkü - İagiltere'nin eski tarada anlaşma - politikasında — israr etmekte ölması ve Arjantin beye Ünla bir seneyi mütecaviz bir z mardanberi Londra'da bu- mevzu- lar- Üzerinde- uğraşmakta bulunması Dihayet Yunanistan ve diğer bazı memleketlerle Saylarca “türen mü- zakeratın menfi akıbeti «on aylar. V da muhtelif şayialara' möydan ven mişti. Bilhassa müzakere saf halarının mahrem kalman hususuuda iki ta- rafça takip edilen prensip bu € geleri kuvvetlendirmekte idi. İspanya'daki — vaziyot, — İtalya mevaridatı bedellerinin eski hi L mahsuben blokaji için İngiltere hükümetince | verilmiş ve tatbika başlanmış olan karar ve binnetice İtalyan ihraca- bnm daralması Türkiye ile müza. kere neticesinin meçhul bulunması bilhassa üzüm, incir. findik ve zeytinyağı piyasasında muhtelif spe- külâsyonlara meydan vermişti. Debis Chearing nam - altında neşredilmiş ve Romanya, İspanya ve İtalya'ya karşı tetkike ba, miş olan İngiliz kararnamesinin nevama Türkiye'deki 11 numaralı para kararnamesinin 32 inci mad. desi hükmünün Türkiye'ye tatbik edileceği rexmi — haberlere — atfen ileri sürülüyordu. Hazine sekreteri Permananti ve ticaret nezareti müsteşar- larından birinin riyaseti altın- daki 12 kişilik İngiliz heyeti- nin muhtelif nezaretler mü- messillerile ber gün artan adedi piyasada halline uğraşı- lan mes'elelerin gittikçe çetin- leştiği zehabını kuvvetlendir- miştir. Bu bakımlardan herkesin şu dakikada malümu olan ne- tice yalnız memnuniyet değil ayni zamanda da büyük hay- rete do sebeb olmuş bulun- maktadır. Bu İngiltere'nin bi- rinci defa olarak akdettiği ha- kiki iki taraflı ilk klering an- laşmasıdır. İngiltere ticaret nezareti' ti- caret mukaveleleri dairesi şef- lerinden ve İngiliz heyeti âza- sından Mr. Kingin tabirile bu iki tarafın da iftihar etmesi lâzimgelen bir rekordur. Çok müşkül, müzakeresine bile yanaşmak mümkünsüz görül- müş mes'eleler iki tarafın da memnuniyetini mucib şekillere bağlanmış bulunuyor. - İki ta- rahın da aşağı yukarı fasılasız mesaisi sayesinde çok kısa bir zamanda neticeye - varıl- mıştır. birşey vardı.. Kafasında, bir düğme harc- ket etmiş, birşey aydınlan- mıştı: — Yanık Bekir'i istiyor da ondan!.. Bekir, nerelerde idi acaba?.. Çocuklar susmuş, zeki göz- lerinin içinde toplanan paril- tılı ışıklarla ve bütün dikkat- lerile ona bakıyorlardı. Başını onlara çevirdi ve güldü. Hep- si de güldüler... Ve “bu' iki karşılıklı gülüş, aralarındaki ilk sevginin doğup beşiğe düş- Biraz daha güldü. Çocuk- lar da yerlerinden kımıldana- rak gülmelerini arttırdılar. Öğle vakti idi. Fatma ona yemek getirmişti. Genç köylü kızının yüzünde büyük bir te- lâş ve bu telâşın içinde giz- lenmiş derin bir haz ve min- net vardı.. Odada iki kişi idiler. döğmek | tüğünü anlatıyordu. ANADOLU “Türk-İngiliz ticaret anlaşması * Taraleyn heyetinin karşılıklı telkin ettiği hürmet, samimi: yet ve itimad bu muvaffakı: yetin “amillerinden * başlıcası Bayılabilir. Anlaşma 18 mâaddelik -bir metin ve bir protokoldan te- tekküb ediyor. Klering hesab ve müamelâti — itibarile yeni şekil diğer herhangi - klering anlaşmamızın aynidir. Yani; 1 — Umumi kleringe tabi olarak Türkiye'ye- ithal edile- cek İngiliz mallarının bedeli mecburi — olarak — Cumuriyet merkez bankasına yatırılacak, İngiltere'ye ithal edilecek Türk malları bedeli ise gene mec- buri olarak İngiltere'deki kle- ring ofisine ödenecektir. Umumi kliring alım-satım- larında tediyat tarih sırası ile ve karşılıklı hesapta para bu- lunmak şartiledir. 2— Eski anlaşmada hususi takas hem mütekaddim mü- saade şartına bağlı hem dört beş maddeye — münhasırdır. | Yeni anlaşmada kuru üzüm, incir, fındık, ve ceviz içi ham kürk ve deri müstesna olmak üzere bütün Türk mallarına teşmil edilmiş ve bunlardan aşağıdaki mallar için müte- kaddim müsaade istihsali şartı kaldırılıyor. Tamamen veya kısmen yün ve ipek, veya sun'i ipek, her nevi halılar, gülyağı, ham ve işlenmiş sünger, nebali boyâ maddeleri cehri vesaire — gibi tıbbi nebat, kök, yaprak, tü- tün, kıyılmış tütün, sigara, her | nevi şarap ve İlikörler ve | esansları, afyon, taze meyva, sebzeler. harub palamut — ha- ricinde taneli maddeler ve hülâsaları ve çam kabuğu, elişi, dantelâ ve işlemeler, ku- rü sebzeler, meyva, konserva üsare ve ezmeleri, sebze kon: serva ve usareleri, yumurta ve yumurta tozu, süt tözu, balık yağı, bal melaslar, ham ve işlenmiş mermer ve 'oniks- ler, keten ve kenevir, deniz kaplumbağası kabukları, ba- | lık derisi, sun'i inci imalinde | kullanılan ve tatlı su — balık- larımızdan çıkan balık pulları, kuru ve her nevi konserva, balık, pamuk, pamuk küsbesi, üzüm, incir haricinde her nevi | meyvalar, fındık ve ceviz içi, her nevi kabuklu meyvalar, kitre, zeytin ve zeytinyağı, hu- | bubat, balık yumurtası ve havyar. 3 — Devlet ve belediyeler mübaycatı hudulsuz — olarak Rizan — arkasını çevirmiş, gülüyor, yüzüne bakıyordu.. — İşittin mi Fatma olup | bitenleri! Fatma başını salladı: İşittim. Babam deyiver- di. Hoca hanım, sen ne ettin öyle? — Ne mi ettim, senin kay- tan bıyıklı jandarma onbaşına, müstahak olduğu tokalı vur- | dum, haddini bildirdim.. Fatma, korka korka; — Aman hoca hanim -Di- ye mırıldandı- gene sen bilir- | sin yal,. Böylesi ile uğraşmağa gelmez. Başına bir iş gelir diye korkarım.. Nede olsal.. Fatma sustu. — Söyle söyle Fatma, sö- zünü tamamla! — Hani; iloğlu tepsiye bile | külp - takar. Rizan ağır ağır ona yak- laştı.. Fatma'nın saçlarını ok- | pencereye Fatma'nın | diği A T L G hususf ve umumi! kleying yoly ile yapılabilecek ve anlaşmada teklif edilmiş ve muayyen şe- rait ve ahval dahilinde mur ayyen nisbetlerde devlet mü> bayeatı tarih gırası haricinde. de ödetilebilecek, 4 — İngiltere transitile ge- lecek kolonyal ve diğer reak- spor mallar muayyen hadler dahilinde İngiliz kleringi yolu ile girebilecek. $ — Hususi ve umumi kle- ring müamelâtının kâffesinde yüzde 70 ve 30 esas, yani Cumüriyet merkez — bankası emrine yüzde ondur. Serbest döviz şartı vardır. 6 — Türkiye'de açılacak sergi ve panayırlara getirile- cek İngiliz eşyası için yüzde 30 kaydı olmaksızın ve Türk resmine nazaran kabili ithal olmak şartile yüzde yüz hu- susi takas imkânı vardır. 7 — İngiliz kleringi hesa- bına Cumuriyet merkez ban- kasında mevcut ve bir milyon sterlinge yakın bakiyenin hu- susi takas ile tasfiyesi imkânı verilmiştir. 8 — Eski anlaşmaya bağlı listeler ve tarife tenzilâtı eski 4 numaralı - İiste - yakarıdaki iki sayılı fikra — veçhile tadil edilerek aynen muhafaza edil- miştir. 9 — İngiltere hem eski an- laşmada mevcut - listelerden hem de Türkiye umumi ithal rejiminden — istifade — ediyor. Türkiye eski anlaşmada mev- cut hukukunu muhafaza ediyor. Protokol imza ve teferrüata aid tâli hususlar haricinde bilhassa Türkiye'de kurulacak çelik, demir fabrikaları dola- yasile teşkil edilecek Türk- İn- giliz şirketlere aid hükümler vardır. Bu şirketlerin muayyen satışları klering satışları hü- kümleri haricinde kalmakta ve yalnız çelik ve dömir fabrika- lari taksiti ve Türk - İngiliz şirketlere aid masraflar öden- dikten sonra kalacak miktarın yürde yirmisi klering anlaş- ması ve bakaye devam ettiği müddetçe yüzde 30 serbesti döviz yüzde 70 şi mal hesa- bına olmak üzere klering he- sabına devredilecek geri kalan | yüzde 80 nin yüzde otuzu ye- niden serbest döviz - hesabı- mıza alınarak gerisi devletçe İngiltere'den yapılacak müba- yeat ve İngiliz firmalarının Türkiye'de yapacakları taah- hüdlerin tesviyelerinde kulla- şadı. Acır. gibi baktı. Ağır bir sesle; — Ben -Dedi- kulp tutmı- yacak bir madenden yapıldım. Yeşil gözlerinin içinde de- rin bir ışık titreyordu. — Sus- tular. Fatma, - titreyen elleri ile, kenardaki küçücük nfasa- nın üstünü düzeltiyor ve getir- kapları — yerleştiriyordu. Rizan biraz sonra seslendi: — Baban ne dedi?.. Fatma güldü: —Ne mi -Dedi- âman hoca hanım, sormal!.. Eve - geldi. Hemen bizim kır kısrağa atladı: — Şu onbaşının yüzünü gö: recek halim kalmadı. İlin kızı, paçavrasını çıkarıp değneğe sardı. Dedi. Bize olanı biteni an- lattı, kaçtı.. Efem olacak herif te; — Sizin haca hanım gelir- gelmez böyle iş karıştırırsa sonu iyi olmaz! ona | | | | | nılaçaktır, Anlaşmanın ana hükümleri hemen:hemen bunlardan iba. rettir, Memleketimiz iktisadi- 'atı için bu vaziyetten kabili i’ıtih::l lıyd&l:rny aşikârdır. Bu anlaşma iki memleket arasın. daki dostluğu en esaslı şekilde tarsine hizmet edecek eleman: lardan biri olmak vaziyetin- dedir. Bu vaziyete munzam İspanya Vaziyeti ve İtalya ile İngiltere arasında “devam €den ahdi vaziyet tüccarımıza İngiltere ile ticaretimizi - önümüzdeki yıldan itibaren lâakal iki mis- line ve yakın bir âtide lâakal beş misline çıkarmak ve bu mühim piyasayı yeniden ka- zanmak için emsalsiz bir im- kân verilmiş bulunmaktadır. Daima hatırda — tutulması icabeden mühim nokta şudur: İngiltere şerbest piyasadır. Ve rekabet mücadelesi en kuvvetli olan bir memlekettir. Bu piyasayı temelli ve rasyo- nal şekilde kazanmak istiyor- sak İngiltere ile mübadelâtı- mızda daimi dünya fiatlerini datma nazarı almayı tüccarı- mız vatani bir vazife sayma- hidir. Bilmukabele — İngiliz'ler de fiatlerini daima normal tutma: h ve bu vaziyet haricindeki bareketlerden tüccarımız iktı: sad vekâletini icabında mah:- remane haberdar etmelidir. Bilhassa yeni hususi takas yolu ehemmiyetle ve dikkatle tüccarımızca gidilmiye değer, Macar'lar bu yıl ilk defa ola- rak İspanya ve İtalya'nın sevk imkânsızlığı karşısında İngiliz piyasalarını çeşitli taze mey- valır ve bilhassa karpuz, ka- | vun ve elma ile doldurmuş- lardır. Taze domales itibarile Bul- gar'lar ayni yoldan gidiyorlar. Kısaca Türkiye'de yetişen ve Türkiye'den kabili ihraç olan hiçbir. madde yoktur ki bu piyasada vasi nisbetlerde alı- cısı bulunmasın. Gayret tücerarımıza kalıyor. Bu anlaşmıya ve herhangi madde üzerinde alım satımı ve alıcı ve satıcılarına aid ma- lümat için tüccarlarımızın mü- racaat edebileceği devlet da- iresinin adresini de hatırda tutmaları lâzımdır: Türkofis 2 Wey Mouth Str London Wi İstanbul, 12 (Hususi mubabiri- mizden) — Paris'te münteşir Tan gazetesi, Türk - İngiliz. münasebatı hakkında çok mühim bir makale neşretmiştir. — | Dedi. Ben de yını verdim, — Ne dedin Fatma! — Dilimin döndüğü kadar söyledim hoca hanim: Asker kaçağına söz düşmez, boynu- nu kır! Dedim... Rizân bir kahkaha attı: — Yapma Fatmacık, benim yüzümden sen de fena ola- caksın.. Fatına bütün âAğzının pa- sevgi ve fe- | dakârlığını gösteren bir gü- lüşle omuzlarını silkti: — Ne çıkar, ben 'onlardan birşey beklemiyorum ki! Fatma bu aralık pencere- den, karşıki yola baktı. İleri- deki bir kuyunun başında bir çocuk vardı: — İşte, dedi, Yanık Bekir.. Rizan kalbinin — çarptığını duydu. Bekir, meşin kaovaya yapışmış, su içiyordu.. —— — Sonu var — y ee D