©TT ea VT AA a '!luıı !5 TI Genç, yazar arku daşlara bir soru: ——— -—- Niçin yazıyor ve Neşrediyorsunuz? Soran: 8, N. Ö Soru: Yatı yazmak — ve neş Tetmekten gayeniz medir?. — NI- nuz? Çin yazıyor ve neşrediyi (Yaol: yazı yazmak — ve neşret- mek süretile ulaşmak — İstediği Diz maksat veya ülkünüz ne- dir? ) Karşılıklar: — (Devam) Cahid Ülücenk: Yamı yer- mak aşkını bende İlk uyandı ran, ve ba yola sürükliyen Hüseyin Cahid Yalçın'ın yazı larıdır. Yszı yazmak bir mefküre ve İdesllmdir. Amacım, ileride Türk eter vermektir. Düoya kurulalı, birçok cen güverler, birçok kâşifler, bir çok edibler . meselâ Rus ede biyatçılarından Tolstoy — gibi.. - nasıl ün salanı; ve unutol Mamışlar aa ben de, kendime böyle bir yer ayırabilmek. Na- mık Kemal gibi dalma genç liğim içinde yaşamak için yozı yazıyorum.. Neşretmekteki maksadım duy- gülarimi, fikirlerimi şimdiden ortaya koymaktır. Ve ülküme evvel kavuşmaktır?. M. Bingöl Kızılsu: Ba on: ketinizle bvanl bir yazıyı kast: ediyorsunaz? Manzum mu, men. sur mu? Eğer, mensur 1 #orüyor: #anız, benim ne mensur yazı yazdığım, ne, de — neşrettiğim var, Onun Ie(l anketibiziv bu kısmına cevap veremem. Kastiniz. manzam yazı ise, herkes gibi, ben de bir cevab verebilirim: Şilr yazmaktaki maksadım; ne çşöbret kazanmak, ne de edebiyatta yeni bir. çığır aç maktır. Yalnız bu çağımda ge- len ilhamları kâğıt üzerine çiz mek ve onları - ihtiyarladığım zaman - okuyab gençlik hatı Talarımı anma- İçin yazıyorum. Bu yazıları neşretmekte de hiçbir gayem yoktur. Erol Tekin: Niçin mi - yazı yorom? Her hulde mefküresiz ve gayesiz bir İosan olarak de Bli, beklediği bir neticeye var mak — için yazan - bir ferdim. Fakat, bunu şimdiden — söyle: mek çok göülünç olur. O, ancak © zaman söylenir ki, “İşte ben Yezdım ve İstediğlme vardım.., denildiği vakit... Neşretmeğe gelince, o da bü tön banlara bir vasıta olmak- tan İleriye geçemez. Hâdi Can Balkan: İçimde Yanan — bir ateş var: Ben bu ateçle mısralarımı İşliyerek bü Yük bir davanın müdafli ol düğamuzu — baykırıyorum. - Bu Ateşe, ben ülkü diyorum, dev- Tİim diyorum; vatan, aşk, sevgi diyorum. Hulâsa: Ba ateşe ben (Atatörk) diyorum.. Bu ateşla kıcılcımlarını — sa. Çürak düştüğü yerde volkanlar Yaratmasını — İstiyorom, — Yoksa bende ne şalr olmak ve ne de Yazılarımdan kendim için men- faat beklemek arzasu var. Ben de bü ateşi büyültmek, yalaz İsmak, devrime yakışacak — bir (ER) olmak gayesi var.. Yazılarımı bunun - içla yazı. Yor, kıvılcımlarımı saçımak için Yöşrediyorum... , Kan Damarları Rükneddin Fethi VE Lebit Fehml 40 sahife, 10 kuruş Genç arkadaşlara tavsiye ederiz M edebiyotina olgun bir Kardeşim Ö, Öcal'a Son yolcüu umaca ulaşmak fçin eşyalarını hazırlarken, ka loğına bir ses geldi; gözlerini bavullarından ayırdı, gelen sese kulak verdi. Onu sonsuz bir hazla dinledi. Sonra — dudakla- rzından tek bir kelime döküldü: — Zi Evet zül.. Saatino baktı. Va- kit gelmiş, arkadaşlarımı müta- leaya davet ediyordu, Zil! Uzun korldorlarda çın- ladı; kalın ve sağır — divarlarda biran akisleri duyolda ve sön- dü.. Son yalca - daldığı hulya dan uyandığı zaman altı yıllık müzinin — havali — gözlerinin önünden geçti; hat de rinleşti, derinleşti ve bir çizgi helinde kayboldu.. İşte altı yıllık hayat bu sona erdi. Altı yıllık hayatın acı ve tatlı yüdı bu zilin tWtremesine bağlı kaldı. Az değildi, altı yıl. Acı a. geçen yılları düşündü. Bir pırılta halinde beliren ve sönen seviçli günlerini düşündü; pekazdı.. Sonre eline geçen albümün sabhifelerini karıştırdı. Ne kadar çok çehreler — gelib, geçmişti. Kimi toprak olda amacına varamadan; kimi amaca varmak için yol alamadı. Kimi de bakımsız Anadolu'nun tezek kokan köy kulübesine kuvuştu. . .. Daldığı hülyadan, soğuk bir sonbabar rüzgüri ile kendine geldi. Dişarıda yağmar — vardı. Hafif hafif çiseleyen yağmur yerde gölcükler huanle getiriyor, damlacıklar, gölcükler üstünde yarım kubbe gibi birbirl ardı #ıra yüzüyor kenera — kadar gidib kayboluyordu. Merdivenin önünde ne zamandanberi bek llyen arabanın atları kabuğuna girmiş salyangozlar gibi biraz doha şiddetlenen yağmar tane- leri altında büyük bir sabırla sahibinin İşaretini bekliyor. Çok geçmeden yolcu hazır- landı. Arabacının meçin kırbacı gakladı ve havada — bir kavls çizerek hayvanların islak - Bir. tında bir iz bıraktı. — Biran içinde yaylı yerinden kımıldadı. Apları kaldırımlar üzerinde bir ileri geri zorladı; taşlardan bir sıçradı- Bir yolcu daha böyle uzaklaştı. Arabanın içinden bir el sallandı; — Allaha temarladık! Allaba ısmarladık!.. Onu geçirmek için toplanan arkadaşları arkasından baktıl.r, kaldılar, Geride kalanlar derin derin düşündüler. Birlsl mır:l dandı; — İştel Amaca - bir daha!. Evet! Bir yolcu daha yol adı. Zaten heplmizin fateği bu değil mi? Hangisl oraya gitmek, köy çocuklarına kavuşmak İstemez? Heplsinin gönlünü yakan, ka yuran bu sızı değil miydi? Da lan gözler hep o tarafa, son son yolcunun — gittiği yollara bakıyor yağımurla günde kaba ğguna girmiş, uyuklıyan etların yaylıyı çekip götürdüğü yollara bakıyorlardı; — Amaca bir yolcu daha!, Demekten kendilerini alamı- ynılıı'dı. yolcu Öğretmen Okulu, Nuri Şivri GENCLİK VE Bir Yolcu Daha Ekonomi Tekın bak yüz yıllarca ayai dilek peşinde Ülküsünü, yurdunu korumak İçin yandı Onun “Ekenomiyi,, besteleyen sesinde En yüksek devletlerin akışı çalkalandı, Bizi bize anlatan İnan tarihtir bugün Bakma üç yıl evelki karanlık ufuklara.. Onların arkasında yüce ünlü Türklüğün Ekonomik değerli öz geçinişini ara Eski bir Türk ulusu yoktur ki İn man, “Damle damla göl olur,, deyen eta sözüne.. Bugün peden bizde de ayni ateş yanmasın Biz neden uymıyalım atamızın sözüne.. Yurdun yeşllliğile gölgeli alınlara Neden öz malımızdan bir celilik örmiyelim. Neden kapannasında üç güvlük kanlı yara. İçlerde ekonomik bir| dilek görmiyelim. Neden yabani ellerde dolaşsın gözlerimiz Yurdam herşeyi bizim, kerdeş! Yurt bizim İçin Cumuriyet yıkılmaz, parlaktır İlerimiz. Ekonomi kalplerde yansa için için Yeşil R. Karayasıcı Yıllardır özlediğim — Kendime — Bir gönül saffotinl titreten İsteklerinde, Yoksa gözlerin aşkın rüyasında mı kalmış No ıtır, ne zevk var hayal çiçeklerinde, İnsoki hepsloln de heyecanı azalmış. İşitmiyon, bir İnan, bir Allah kutalyetl ver Dar şâlrim! Uoottan bir de vatan mefhumunu.. İşte bütün gözellik, işte yaşı yıllar Ne mutla özlediğin arza sardı rabumu.. İ. Şeyda Sevin Kuzgun Deniz (1) — Bütün bir Türk gençliğine — Ufuklara haykıran, çılgınlaşan seslle, Yenilmez kortalların gururla neş'cslle, Mavi bir gök altında öyle yalnız, kimşesiz, Şahlanmış bir at gibi ne çılgındı o deniz. Başında rüzgârları, bilirim öyle dağlar. O dağlara benziyor, o başı boş dalgalar. Dalgalar, dağlar gibi kıvrılıp sıra sıra, lalyor dalgalardan biniyor dalgalara O bugün daha uzgın, o bügün deha deli, Billamiyor nerenin kudurmaş kara yeli. Simşek gibi doalamıp sulara karışıyor, Sular bir ufka doğro, rüzgürla yuraşıyor. Bugün Bu akış karşıtında o neden el bağlıyor. Kursgun deniz garürün gözlerinde ağlıyor Böyle mağrur bir dille, ey kime ögünürsün, Ey deniz kuzgun deniz, ne ağlar döğünürsün? () Bahri Hazara Türklerin verdiği ad. 4. Turgut Gökkurt Acaı[;_Biî San'at. —_[msııi. kısa anketimiz yazısına| Geçenlerde elime “Ankete | verdi?. Eğer yazıyı düzeltmek, Busl* diye uzanan bir kâğıt parçası beni - belki bu sahife için- yorelz olarak çu üç beş satırı karalamağa — sürükliyor. Her şeyden önce sormak İste: diğlm; biz birbirimize samlml- miyet İçin uzattığımız. elleri- mizi kormak için mi - çalışıyo: ruz? Edebiyet sahifesi diye bi. ze hediye edilen şu sahifeyi daha we vakte kadar böyle şey: lerle kirleteceğiz? Eğer — hakl- katen böyle şeyler için çalışı: yorsak banlara sebebiyet ve- renler söylesinler de ya — sahi: fenin adını değiştirelim, yahut ben onlara, sahifeterde çalışan bir aklı başında arkadaş hak: kiyle nasihat edeyim ki, tat: takları yolü biraksınlar. Birak mıyacaklarsa bence onlara ara- mızda yer yoktur. Anketo ver: diğim cevabı bir şaka bile olsa çirkin bir tarzda » kirletene v0- rüyorum; bu bakkı ona kim İ e—_'ıliYe.“' yra elddileştirmek cür'etinde İse o bir edebi parça değil, bir ce- vaptır. - Fakat cevaplar ancak yazanın — şabtna — alttir. Ona dokunmak, —onu - değiştirmek ancak lüzumsuz ve İââbaliyane bir çirkinliktir. Eğer ona şaka diye oraya koymuşsa, yaptığı bu hatayı yazım ona ödeliyor ve bunu çöyle tablil odiyorum: Maksadınız hile He bizi ken. di ağzımızla yakalayıp gülünç vaziyetlere düşürerek alt et mektir. Fakat şunu biliniz ki, içiniz ve içleizin İstediği gibi - bizl kirletemezelniz. — Kirlenen *0 nunda siz, gülen de biz olu: ruz. Eğer rakabete kalktınızan kaleminize soralım. — Sizi düş töğünüz bu acalp yerdem? - şayet yelişecek gücü varsa- ancak o kortarıcaktır. Yoksa böyle en bayağı bir tuzağa, zannedersem bu sabifelerde yazı yazan bir ıııııııııı W' h ııııı::ıı.:"9 İİ“"“ İK Biz Nereden Çıkmışız .., —— —— — Yaşan M, Asyahıoğlu Vopurun — güversesinde, —İlk okul öğcencileri oldoğu, gel gö göüslüklerinden belli olan iki minyon kız konuşuyordu; * — Hiçte değil, losanları Allah baba çamurdan yapmış, sonra onlara cun vermİş. — Bayır; İşte; Senin dedi gin gibi değil. Asıl, bizi Hava ennemizle Âdem babamız yap: mt.. — Peki. Amma kerdeş, on ları klaa yaratmış? — Ya Allah babayı yapmış? Bu yüzden saç saço, baş.başa gelmek üzere - bulunan küçük lere yaklaşarak: — Ikinizinki de yanlış, .de dim- kavga etmeyiniz. Iki çılgın birdenbire — sasta ler, biribirlae bakıştıktan sonra: — Madem öyledir, lötlen bize anlatır mısınız? Biz nasıl olmuşuz? Hayretle cevabımı - bekleyen küçüklere; : — Asyadan, —dodim. Asya den. Biz oradan çıkmışız, bi zim anamız ve babamız — As yadır. Vaktile dünyada kimse yok- ken, Asyanın göbeğinde bir ağaç fidamnı çıkmış. Pek çabuk büyüyen bu ağacın gördesinden bir kapak açılmış içinden dört tane çocuk çıkmış. — İkisi kız, iklsi erkek. Ba çocukların her — biri de tosün gibi imiş. Sabah ağaçla- rından çıkar, dağları — ovaları dolaşır, akşam gene açılan ka- paktan ağaçlarına gicerlermiş, Seneler geçtikten sonra, ço cukların her birl kardeşleri ile evlenmişler, Ve az zaman sonra geniş bir âlle, daha sonra da büyük bir oymak olmuşlar. Asırlar geçmiş, büyük bir kitle olarak bütün Asyayı kapla- mışlar. Bir gün İkl oymak — savaşır- ken, üç çocgk başlarını alarak klm bozkırlara koyulmuşlar. - Gün- lerce yürüdükten sonra öyle blir yere gelmişler ki. dört bir tarafları demir dağlarla çevrili. Tabil . buradan çıkamamışlar, boz bir kart onları emzirerek büyütmüş. Birkeç asr sonra bunlar da ccdadı. gibi - üzemiş ler. Büyük bir şebir. kurmuş! lar, Günün birinde, çobanın biri dağda kuzularını — otlatır. ken, bir boz kurt görmüş. Ve sacaba nereden çıkacak,, diye merak ederek onu takibe bap lamış, Görmüş ki boz kurt bir delikten çıkıyor. Hemen şehire gelerek oymakdaşlarına haber vermiş, -Oymakdaşları da — bir demirci alarak o deliğin başı- Da gitmişler, demirci o — deliği büyülmüş ve böylece, asırlarca orada kapalı kalan adamlar dı. şarı çıkabilmişler, — Demirciyi de kendilerine başkan yaparak Türk adını almışlar. Cel 2a- mab, git zaman, buşlamış As yada bir kuraklık büküm sür- meğe... Bötün kavimler başka başke yollarla göçe başlamışlar. Asıl Türkler de, kavimler - ka: paodan geçerek — Anadoluya mm"’wm a Aİ&% MWM T Akış ——— Yazen; Nihad Kürşad Düşünmek İstiyorum,.. İçime içık veren, kafamı a: tüştaran yalezların doğduğu biş devrim ateşini, düşünmek İetl: yoram. Fakat kafamı kuru ellerimin ortasına alarak — değil,... Onu yumüşak bir yastığa gömerek değil.. Çünkü, o; ne İki kurg elin içine düşecek kadar — sön- müş, ne de yumuşak bir. yar- vğa gömülecek kadar kocm- muştır... Kafam dimdik... Yabani ot. lar arasında, içığa — kavoşmak, güneye ermek fstiyen bir başak gibi, . Döşünüyorum, içime ve- ren, kafamı totuşturan devrim ateşini.., Herşey değişiyor! Herçey İyiye, gözele değişip akmada... pandan, koca traktöre ühtan, modern fabri- kaya, arabın örümcekli alfabe- dinden, oşıklı Türk — yazısına doğra değişiklikler, bu devrim GÜlkesinde, rözgârmn cemcal, sa- yün akması gibi birşey oldu. Kafalarına yeşil sarık saran fikirler, kara blr cübbe ardına gizlenen düşünceler, herşey gibi bu Atatörk memleketinde, bi- rer birer bir köbne çatı — gibi devrilip gidiyorlar. Bir mimber altında yokla- göan İbadetini, yapanımız yok... Tarlamında çalışan, ter döken, yet yüzünde en büyük güç diye tanıdığı tablata tepanımız vür.. Sabahleyin, mlekin mlekin gerinerek uyanan, namaza koş- mek için ezan sesini bekliye- Dimiz yok... Karısını, çocuklarını kucak. hyarak, tezgâbina gitmek için hazırlanan. hayat — fabrikasının Iş başı düdüğünü bekliyenimiz var.. Bir beşik gicirtisi içinde uyuklayan ananız yok... Bizlmle masada, fabrikada, kafa kafaya, omaz omuza çalışan kadınımız var. Ülkâüde birlik, ruhta yük: seklik, imanda temizlik var. Herşeyde İyiye, gözele doğru blr değişlm ve bir akış yar... gzar SAT CSU AAA AAA TEE gelmiş, her yanda olduğu gibi burudan da cihbana Üün salmış: lar.. İşte siz, Asyadan gelen Türk- lerin kımı, Asyanın — torunları- BıIDIZ. doğru . .. Küçük bikâyemi büyük bir. zevkle dinleyen, minik ögren- ciler, derin bir nefes alarak: — Oh.. Dediler, ne güzel, teşekkür ederiz. Uğradığımız tskelede İnerek, bikâyelerini annelerine ve kar, deşlerine — anlatmak — heveslle çırpınan — yavraların, — sallanan ellerine — mükabele — ederken “Ne mütln Türk'üm diyene, sözü kulaklarımda — çınlıyor. *Oh...., diyoram, ne motla ba- ba.. Ne mutla bu küçüklere... Ne motlu bu el'la öz sahipleri olan bizlere... arkadaş tenezsül etmez. Ne yazık ki eiz bu yazıdan da birşey anlamıyacaksınız. Ve belki -bir tozakla daha meşgul olduğunuz için - bu yazıyı üs- tünkörü okuyacaksınız.. Faket ben sizi bütün bonları anladı. gınin ve okuduğunuz kadar olsun, cevap ve hesap vermeğe davet ve koyduğunuz nida İşa- retini aynen size İade ve red.