— diğer bir masaya 0 yakayorlar. Anadolu'nun Tarihi Tefrikası Salak Sordu, Onlar Başka Turlu Insan Mı, Kuyrukları Var Mı? — Sen elbette benim gözüm de herşeyden değerlisin Aybey. Sen benim ağamsın, yiğitimsin. Ben sevin bir kılıç uşağınım. Aybey, Salağın sözünü kesti: — Uşak değil, arkadaş, kılıç arkadaşı.. Salak, beyecan ve minnet dola bir bakışla onu süzdü. Sonra birdenbire hatırladı : — Hal, Şa Buhara'da duy- düklarımızla bu yiğitten day- duklarımız biri birine bağlı şeyler öyle mi? — Tabii. Fakat sen, unut- muş, geçmişela. Türk'lük mu- hakkak en kara günlerini geçi- B ;; Eiyor. — Bu Ârap'ların derileri si- yah mı olüyormuş! — Bir kısmının öyle sim- #iyab, Bir kısmı da bizim gibi. — Bunlar da insan değil mi, bizim gibi İnsan? Aybey bir kahkaha attı: — Olur şey değilsin Salak! Salak omuzlarını eilku: — Ne bileyim ya, belki on lar başka türlü Insandırlar. Ma- Belâ kuyrukları vardır. Boy: nuzları vardır. — Yok camm, yok. Bak s _' san& daba İyi anlatayım : Onların demin — söylediğim peygamberleri, kendilerine yeni bir tanrı tanıtmış. O tanrı, her zaman her yerde bulanur, her geyi bilir, görürmüş. Dünyada ne oluyorsa bepsini bilirmiş. İyiyi de, kötüyü de yaptıran o imliş.. — Demek bu tanrı İstese, — “yeryüzünde (fenalık olunyacak ha?. Öyleyse ne durayor? Son- — ra, birdenbire, ayni dakikada her yerde nasıl bulunuyormuş 'bu?.. — Orsanı bilmem. Dahası war ; Bu taprı, onlara günde beş defa ibadet yapmalarını emret. Günde beş defa, ellerini, kollarını, ayaklarını, kafalarını Tanrının — karşısına çıkıyorlarmış. — Fena değil, temizlenirler. — Oolar da upkı bizim gi- bidirler. Dilleri vardır, konu- — şorlar, Alları vardır, kılıçları, mızrakları vardır, herşeyleri var- dır, herşeyleri. — Bilekleri de zorlu mu?f. Yürekleri nasl? — Orasını bilmem, deneme- dim, Biz Buhara ellerinde iken, bir hıristiyan bana solatınıştı : Arap'lar, İran'a akın ediyor- larmış. Maksatları, buraları al makmış.. Salak bu aralık mağaranın ağzına doğru koştu : — Bir wcs geliyor galiba! Belki de uyandı. Dedi.. Filbakika Yakar nyanmış, dı- varı tutarak mağaranın ağzına kadar gelmişti. Her ikisini de ayakta görünce sevindi : — Oh -dedi- biz insanlar ne fena mahblüklarız! — Neden? — Sizi göremeylace kötü düşünmüştüm : Beni dağların başında bı- rakıp gittiler. Demiştim. Aybey ona yaklaştı, samimi ve elddi bir sesle cevap verdi : — Biz buradan üç kişi gi deceğiz Yakar! Gel, sen şöyle otur, dinlen! Bak bugün hava da güzel, Salak ta bize ylyeeek getirsin.. Salak, kendi kafasına bir yomrok vurdu : — Nah dedi. aptal katır! ANADOLU Sahip ve Haydar Rüşdü ÖKTEM Tolgraf : Telefon: 2776 — Posta kutusu 405 ABONE ŞERAİTİ: Yıllığı 1200, Alıı aylığı 700, Ü: aylığı 500 kuruştur. Z Yabancı memleketler için senelik abone ücreti 27 liradır. lleqıdo 5 Kuruştuar. Iılılıt 25 hın'nf ANADOLU HATBAASINDA BASILMIŞ SAĞ ATEŞARASINDA | P Tefrika numaram: 26 — Yavaş yavaş başımı çevirdim: * — Biz de şuraya otursak!. - Dedim, Cevab vermedi. Te reddüd”içindeydi. Sonra geride oturduk.. Kalbim — şiddetle çarpıyorda. Kafamın içinde sanki rüzgürlar koşuşuyor ve uğulduyordu. Bilmiyorum, nasıl oldu, elini tattum. Bir elektirik kootaktı olur gibi ikimiz de sarsıldık.. (Bu hâdizeyi ve — bundan cevab verdi: Yazan: Orbhan Rahmi Gökça geçiriyorum. Çönkâü bu küçük defter artık eskimek üzere...| Nefes slumıyorduk., — Haşmell. Dedim Susuyordu. Yumuşak göüzel elleri, ansızın yakalanmış bir göüvercla gibi titriyerek, ürpererek avuçlarımdan kurtul- mak İstiyordu. -- Haşmet -diye tekrarladım. seni seviyorum.. Boğak boğuk, ağlar gibi varırım -diye keke Oturdum da - çene Çocuklar aç mı, düşünmiyorum.. Yakar güldü : — No zararı var? Üçümüz de buluştük ve sağız. Yalvız, geceki vuk'ayı iylce toparlıya: mıyorum. — Ben anlatırım Yakar, Sa- lak ta dolaşsın bakalım.. Aybey, kendisini iyi bulu: yorda. Dünkü ıztıraptan — eser kalmamıştı. İlâçlar çok yara- nuştı. Mağaraya girdi, postekl. lerl sırtlıyarak geldi, yere serdi: — Hadi Yakar, otor! Yakın yakın bağdaş kurmuş- lardı. Yakar, elile göksünü tu- tuyordu : — Acıyor mu Yakar? — Bayır, fakat üşütmemek daba iyi.. — Dur öyleyse, Salağın ko cuğunu getireyim. Kocuğu, Yakara giydirirken, gene dün akşamki hislerle sar. sılır gibi oldu. Bu derin siyah gözler, bu çekik kaşlar, bu kü- gük barun, bu toplu, güzel ve renkli ağız, ça vzun ıu,uııı. “nckıı yücudu, yavaş — yavaş kendisini çekiyordu. — Yakar!. Kız gözlerinln esrarlı bir ba kışı ile Aybeye baktı ; — Ne var Aybey! — Benli sen kurtardın. Seni unutmıyacağım.. Yakar'ın yüzünde bir soluk. luk doğdu. Gözlerinin parıltısı söner gibi oldu : — Hakkın var, sana küçük bir iyiliğim dokundu ve sen de merd bir genç olduğun için beni unutmıyacaksın, Aybey bu sözlerden hiçbirşey anlamamıştı. Kızın birdenbire meyus bir tavır takınmasına da mana verememişti : — Bunları neden söyledin Yakar, ne demek istedin, daha iyi anlat! Bilirsln ki ben göçe- beyim. Biz dolambaçlı konuş- mayız. Aklımız ermez bunlara. Sen İse Çin saraylarında büyü- dün, yetiştin. Belki okudun, yazdın. çalıyorum, tok ma diye — Sonu var — Nazım — Bey, yalvarırım — size... Bana dokunmayın.. — Mevkilmi de düşünün.. Kendimi bilmiyordum. Top rak sanki sallanıyor, — çatlıyor ve deniz dağ gibi — dalgalar halinde koşarak — geliyordu. — Çok mustaribim Haşmet.. Deli gibiyim.. — Nazım Bey, Nazım Bey.. Susun, anlatmayın... Sesi, derin bir Inilti balinde geliyordu. Artık o kadar yakın- Taşmıştık ki, kokusunu — içiyor- düam. Beyaz, olgün - gözelliği gözlerimin önünde bütün mü- yazenemi — sarsıyor. — Biranda beynimde bir şimşek çakar gibi oldu.. Onu, göğtüme çekmiştim.. — Haşmet dedim- bu ba- kikati kabal edeceğiz; seni e LAE ö d g KU Kt L A Aydın Lig Maç- ları Devamda. Aydın - Söke Maçı Yarıda Kaldı. Aydın, (Hususi) — Lig maç ları devamdadır. Nazilli takımı, ber zamanki temiz ve güzel oyunu ile Koçarlı takımını 4—0 yenmiştir. En heyecanlı müç 934 şampiyonu Söke İle Aydın karşılaşması — olmuştuar. Oyun çok sert geçmiştir, hakem Nazilli'den bay Febal idi. Oyun sert başladı, seyircilerin Tözümsuz tezahüratı bakemi ça gırtıyor, oyuncuları - sinirlendi. riyordu. Nibayet saha, yarı dö ğgöş meydavı haline girdi. Ba: kem, idareyi bozmuştu. Aydın aleyhine verilen bir penaltıyı, kaleci Fikret kurtardı. Hakem, Aydın'lıların bir. gölünü say- madığı gibl Söke'lilerin olsay. dden attıkları bir gölü saydı. Devre nihayetine doğru Aydın takımı penaltıdan beruberliğini temin ot İkinci devrede sertlik dabr arttı, Söke muhacimlerinin bir akınında Fikret bir plonjanla topa yakalayıb Üüstüne yatdığı halde kasığına tekme vuruldu, derhal kıliniğe kaldırıldı. Seyir: ciler arasında münakaşa da bü. yüyordu, hakem oyunu tatil etti. Germencik'te Tenvivat İşi Fena Gidiyor, Mukavele Bozulacak. Germencik, (Hususi) — Mer. kez elektirik tenoviratını İdare eden müteahhidle belediye ara sındek! mukavelenin, artık hü- kümsüz bir bala girdiği söyle- nerek bozulması İstenmektedir. Çünkü mevcud tesisat İşe yara: mamaktadır ve kasabayı karan- hkda bırakmıştır. Bereket ver- sin ki belediye vaziyeti daha evel kavrıyarak gaz lâmbaları tedarik etmiştir. Müteahhide yardımlar da ya- pıldiğı halde bir türlü tenvirat işi yoluna girmemiştir. Bu lti- barla mukaveleyi bozmak fikri ortaya çıkmıştır. Karacasu Be- lediye Riyaseti. Karacasu, (Hususi) — Bele- diye başkanı bay Halil Koduak içinden çekilmiş, yerine vekâ. leten vilâyet makamınca bay Ali Vehbi seçilmiştir. Meclisin, bu değerli ve çalışkan zatı asa- leten seçeceği söylenliyor. Fırka binasnı yapısı menfea. tine verilen müsamerede 200 Hra gelir alınmıştır, belediye meclisi de yardım edecektir. Ve Sonra — dudaklarımızın arasındaki mesafenin azaldığını gördüm. Israrla ve — çiddetle kendini çekmek İstedi. Fakat bu mukavemeti çabük - kırıldı. Kollarımın arasna düşmüştü. Vücüudümuz biribirine — dolan. mıştı. İsrarı, birdenbire kopan bir yay gibi kendini salıverdi. İnliyordu: — Beni betbaht edeceksiniz Nazım Bey.. Daymuyordum. Bir deli gibi kollarını, göğüslerini, dudakla- rını, saçlarını öpüyor, koklu- yordum. — Beni seviyorsunuz Haşmet iakâr etmeyiniz, uğraşmayınız. — Susonuz, hayır — -diye hıçkırdı- hayır, sevmiyorum.. — Yalan, yalan! -diye ba- pııılııı yalan ıayllyoııuııı do beplı 16 NİSAN ÇT Bergama öntükler Müzesi Inşaatı Bit Bergama Kalesinin Tepesine Çık Yol Da Yakında Bitecek! Bergama'da ioşa ettirilmekte olan (Öntükler müzesi) nin İn- şaatı — bitmiştir. Öntükler'den bir kısmı müzeye yorleştiril- miştir. Bergama ve havalisin- deki —öntükleri tetkik edecek bilginlerin kalması için Maarif Bakaolığınca yaptırılmakta olan (İlimevi) daşaatı da bitmek üze redir. Bunun tamamlanması için daha 6000 liraya İhtiyaç var- dır. Bu para vilâyetce Bakan- lıktan — istenmiştir. İzmir ve havalisi —Âsarımtika — muhibleri cemiyetl başkanı Vali General Kâazım Dirik; Berlin müzeleri gevel müdürü Bay Viegund'a bir mektubla birlikte Bergama müzesinin ve İlimevi laşaatının son — fotoğrafilerini — gönder- miştir. Kızılavlaudaki öntükler — için yapılan yeni bafriyatı da bil- dirmiş, Bergama — kalesinin te- pesine doğra çıkmakta olan beş metre genişliğindeki yolun üç dört aya kadar Uşak'ta Turan Idman Yur- du Müsamere Verdi. Uşak, (Hususi) — Şehrimizin spor yova ve keynaklarından Taran idman yurda - bu yılın ikinci müsameresini 11 &- 935 perşembe günü akşamı Halkevi salonuada ( Tırtıllar ) piyesini temell etmek suretlle verdi. Salon, baştan - başa dolmuştu. Konuklar #rasında valimiz Bay Hazım Türegün de bulunuyordu. Sast 8,30 da şenliğe başlandı. (Tırtıllar) piyest derin bir sevgi ve alâka ile takib olundu. Turan'ın geç sporcuları al dıkları rollerde eldden muvaf- fak oluyorlardı. Piyesin mevzuu çok beğenildi. Genç amatörlerin başarışları çok alkışlandı, saat 11,80 da şenliğe son verildi. Halk pek memnun olarak ayrıldı ve iyi bir Turan gecesi yaşadığına sevindi. Şehrimizde temsll yaşayışının yürümesinde ve İlerlemesinde çok büyük emekler sarfeden bu gençlik yuvasının bundan sonra daha çok başarışlar yaparak İyl ve- rimler alacağı şüphesizdir. Gene bu yuvamız tarafından şebrimizde bulunan İlik mek- teplerin fakir talebeleri men- featine müsamereler tertib olu:- nacağı duyulmuştur. Bu yerinde duyumu takdirle karşıladık, Şimdi sesi daha ulçalmıştı: — Oh -diyordu- Nazım,.. Nazım yapma, yalvarırım.. Tekrar hıçkırdı ve - kolları: mın arasında bitab bir halde kaldı. Onu seyrediyordum. Do ya doya seyrediyordum. Benimdi ba kadın?.. Benim sevdiğimdi, benimdi?. Yarı baygın bir - hbaldeydi.. Bekliyordum.. Bir define ba: şında — bülunüuyor. — gibiydim.. Aradan beş dakika geçti. Yavaş yavaş gözlerini açtı: — Herşey bitti dandı- mahvoldum.. Şimdi sakla sakin ağlıyordu. Ve ben de, onun buhranının geçmesini bekliyordum. Nibayet yavaş yavaş konuşmağa başladı. — Nazım Bey, bu, benim bayatımda ilk ve son hüdisedir. Size daha fazla diye mırıl biteceğini ve artık otomobillerin; köl tepesine kadar çıkıb dönedt Kozak ile Perpetiniye & otomobil yolunun da #Ç ve fistik ormanlarının İzif lerin ve seyyahların — göf yerler arasına girmiş oldui da haber vermiştir. Germencik'te Yeni Bir Mektebde Dersler Başladı. Germencik, (Hususi) — hiyeye bağlı Neş'etiye, Kit pınar, Abdurrahmanlı ve I köylüler halkı tarafından yıl evvel başlanan m-derü yük mektebin yapısı bil derslere başlanmıştir. Mekt 70,000 metre murabbar ** vardır. Etrafı tellerle çevri ve mektebe varidat olsun $1 zeytin aşısı dikilmiştir. hiye müdürü Muhtar ve " llmleri takdir etmiştir. Mek 120 çocuk vardır. Bir mü? az geliyor, ikincisi bekleti 23 Nisan Çocuk haftasının ilt günüdür. Bu Nasıl Iş? Serbest bırakılmı$ Bir suçtan dün Sulheett kimliğine sevkedilen Dodü Emine adında iki kadın; larında tevkif kararı balde Adliye nezarethanesl? nasılsa serbest birakılmışlaf Saçlular aranmaktadır. LA DAMO KAMELY —— 075 Aleksandre Damas Fi ölmez eserinden iktibas odi baştan, başa: eçkiiya MA doln senenin en büyük ** gözel filmi. Yövnne Priatempa Marguerit Gaatier Piyer Fresnay Armand Duval Lugne Poc Dual Pere Jcanne Marken olit Prudence 17 Nisan çarşamba itibaren TAYYARE #inemasında. edemeyişim, bütün w ortaya attı. Bir daha besl remiyeceksiniz. Sizi ilk f güm günlerdeydi. s—ıl' diğiniz tesiri yapmıştınız. günlerce kendi kendime * ettim, durdum. Sizden olduğu kadar kaçmağtı laşmağa çalıştım. Fakat de., Gene -ıu—d!ıı' sörüklendiğim! m— Boş hlhîgl' l gölge, bir hayal ıııuı* tıyordunuz. Ba bayall Ti mak, yahud da boğmak H4 Çok uğraştım, olmadı.. bu rahi didinmeler başka bir dalâlete kendimce sizinle konu! takdirde, bu hissin aramızda bir — dostluk