Gecenin Meçhul birsaatındaşu feryadı duydu: Aybey ölüyorum, beni kurtar! Dışardaki rüzgürin çığlıkları, | Urdların bağırışı gittikçe artı- | Jordu. Ormanda ağaçların dal- İti biri birine çarpıyor, ara bazı çatırdılar duyulayordu. akar; — Korkanç bir goce! Diye mırıldandı. u 0 kadar da değil.. Maa Hı İh, sen şehirlerde büyümüş kızsın, bu sesleri, bu gürül: » bu kurd, canavar sesle: Tnj daymamışındır. — Salağın başına bir İş ge- '"ye korkuyorum Aybey! — Demek onden siz de hoş 'nız? S Sevimli ve garip bir adam! Ayni zamanda 'Uuı.ıı aoda vefakâr ve .:— #ırada yakından, çok ya- dan bir ves geldi. Sanki dı- _ıd. biz taş yuvarlanmıştı. .'hiı' Mağaranın ağzına doğra — Dur Yakar, ben gideyim! '.C Olmaz Aybey, siz bulun- "Duz yerde oturunuz, hattâ M"'l Uyuyunuz! Vakit epliyce —_:ır göüzden kaybolmuştu. Bonra, köşeden sesini Bir kurd gelmiş! n.“kılrıı mağaranın ağzın- Yü eşek sıpası kodar yük _M'"'Oıklırı kalm ve zorla homurdanan bir kurd Üsmanlıcadan Türkçeye Karşılıklar Kılavuzu Öz Türkçe köklerden gelen sözlerin karşısına (T. Kö.) beldeği (Alâmeti) konmuştur. Bunların her biri hakkında sırası ile uzmanlarımızın (Wlmıhıuıı) ı gazetelere vereceğiz. — Yeni konan karşılıkların iyi ayırd edilmesi için, gereğine göre, Fransızcaları yazılmış, ayrıca örnekler de konulmuştur. — Kökü Türkçe olan Kelimelerin bugünkü işlenmiş ve kullanılan şekilleri alınmıştır: - 'ııı.. 2 8 Şekil gibi. ğ""rı ana baba OUi Ebeveyne - hürmet k— © jlk vazifcsldir, ana ""',d.ıı Söygı — çocukların İlk Ehı" dilsiz, epsem * bulut % l' Bbmu ller, iyeller » kaş " güdük dodeler Eedadımızdan kalan dedelerimizden - kalan ..?I'İo v u :“"ı sebeb Bu ecilden, bunun el Rej; (bak ; Ücret N *»:.'ıî Ayak takımı, baldı. jç Tdebi < Sitan; Ni "'—ı_ıı"' (ı..üK Ton (T.Kö) '“!l”ıiılndeu özgül ı’.ı Sün ÜÖte| g Yor, geç A İ #özmenlerden Ka l.’ N (İvı ellve ni &| h'(h) Ğ .ı l:ıııııı) — Baylan (ir) graclenx — yaduyra (İr) su İstanbul'daki yaday- Süjeta etrangora a şindeki asli (orl. ükr-r natuklar. Tefrika No. 19 dürüyorün. . Cösleri, bedii ka ranlığın İçinde iki elektirik bu jisi gibl parlıyorda. Bakışlarını, mağaranın içinde beliren gene kıza dikmiş, hiç kunıldamadın bakıyordu. Bir aralık başını geriyo çe: virdi ; Uzuün, uzüd, acı acı bağırdı. Yakar, tüylerinin ürperdiğini duydu ve geriye sıçrayarak Ay- beyin kılıcını kaptı. Ne oluyor Yakar? Kız cevap vermek üzere idi ki, kord savaşup gitmişti. — Büyük bir canavar, fena da bukışları var? Diyerek mırıldandı. Aybey, ateşin karşıstında ayak- ta durüyor ve gülüyordu. — Korktunuz. mu? — Korkmak mı? Yakar, bunu söylerken omuz. larını bafifçe kaldırmıştı. — Siz yatıp uyusanız İyi olur Aybey! — Fakat siz? Siz nerede ya tacaksınız? — Ben de elbette kendime bir yer yaparım! Aybey sesini çıkarmadı ve yüzünü, mağaranın dıvarına çe virerek — postekilerin — üzerince ozandı. Birez sonra derin bir aykuya daldı.. Rüyalar görüyordu. Bu ara- Örnek : edalı edalı yürüyor- da. Baylan baylan yürüyordu. Eda etmek — ödemek. Örnek : edayı deyn etmek fstiyorda. Borcunu ödemek İe. tiyordu. Ed:b — edeb Edille (bak: delil) —kanıtlar Örnek: — Davasını — edillesile izah etti, — dilevini kamtlarile açımladı. Edib — yazman Örnek: Büyük Türk edibi, büyük Türk yazmanı. Efkârı umumlye — kamusal- düşün (fr.) opinion pubigue Örnek: Bir memleket efkârı umomiyesini gazetelerinde gö rebiliriz, bir ölkenin kamusal düşününü gazetelerinde görebiliriz. Reyi âm — geneloy Örnek: Sar'da yapılan reyi âm, sar'da yapılan geneloy Efrad — erat Örnek; Bölüğe yeni gelen efrad, bölüğe yeni gelen erat Kiraz — kaldırap, yükselten Örnek: Alemefrazı lsyan, azı bayrağını kaldıran. » efroz — parlatan, latan, tutaşturan. Örnek: Dilefroz, gönül ay- dınlatan, goııll'f” tatuşturan, Efsane — masal Bfsun — afsön aydın M. AYHAN yorl. Ne güzel, ne dilber, ne sibirli bir kadın!. Hangi er kek yüreği bunun karşısında tutonur? Gözleri bir. orduyu tılsımlayacak kadar kuvvetli Ne kadar geçmişti, bilmiyor. du. Bir görültü işitir gibi oldu. Sonra acı, keskin bir feryad işlelidi : - Aybey! Aybey yetiş! Sanki bir bubran ge İriyor. dü. Mağaranın rütubet!, bütün vöücudadu zedelemişti. Kendi kendine : — Kâbusl. Kâbus!. Diye mırıldandı. Fakat, birkaç saniye sonra, daha acı bir bağırış yükseldi. Buü ses, çok yakından — geli- yordu; hemen birkaç adım öte. den... — Aybey, ölüyorum, kurtar beni!. Gözlerini açtı. Vücudü bir külçe balindeydi. Her tarafı ağ. rıyorda. Bitrafına bakındı : Yakar yoktu! Köşenin ilerisinden bir. gü rülkü duyuluyordu. Sanki iki kişi, soluya soluya boğuşuyor- Tardı. Fakat bunlardan biri, bir in- san gibi, diğeri de bir kard. bir canavar gibi solayordu. Yerinden sıçrayarak küöşeye doğra koştu ve mddhlı bir man Örnek: Bu sırada efsuna kim inanır?, bu asırda afsuna kim inanır? Efsus — yazık Örmek: efsns, sadhezar efsas! yazık, yüzbin yazık! * ©fşan — saçan, silken, serpen Örnek: dürefşan, İncl saçan. etrala ziya efşan olmakta, her yana ışık dağıtmakta * efza — artıran, çoğaltan Özmek: meserret efza, sevinç arttıran, (çoğaltan). Efzâyiş — artma, çoğalma Efzun — çok, artık, yukarı Örnek: sinni 25 den ten, dün, 35 ten efzun olmıyanlar, yası 25 ten aşağı, 35 ten yü karı olmiyanlar. Ehadiyet — birlik Ebali, ahali — elgün Örnek: ehaliye karşı, elgüne karşı, Ehemmiyet — önem, (fr.) fmportance Örnek: bu İşin ehemmiyetini anlamalıdır. bu İşin önemlni anlamalıdır. Ebemmiyetli (mühim) önem W, (fz.) Important Örnek: bu ehemmiyetli fi kirleri ilk önce onden İşlttim, bu önemli düşünteleri ilk ön: dağıtan, Köyler Ve Sağlık Işleri. Küy'lüleriı;.'Yuşa);ışı Hakkında Muhtarlara Bildirim Gönderildi...! Sağlık — yasalarının köylerde yer alması, köylümüzün yaşa: yışlarını bunlara göre uydur müları hakkında — vilâyet köy bürosunca hazırlanan — bir bil. dirim köy muhtar ve ibtiyar kurumların gönderilmiştir. Böylelikle, köylü gövdesini sarsıntıden korumak ve kurtar mak mümkün olacaktır. Köy- lünün yemeklerini evlerde bile ayrı ayrı kasablarda bıçak ve ça talla yimeleri, birçok bulaşıcı bastalıklara yol açan parmakla yemek yimenin önüne geçil mesi de muhtarlara bildirilmiş tir. Karyola boluomadığı tak. dirde köylülerin kerevet üzerine yatak sermek suretile yatmaları ve sıbbi olmıyan yerde yatma osulüne son verilmesi de tav siye edilmiştir. Zati Eşyalardan Istihlâk Resmi.. Ankara, 6 (Hususi) — Mem: lekete gelen — yolcuların - zati eşyalarından — İstihlâk — vergisi alınmıya başlanınıştır. Sahlfo « b Fransa Şark Hududuna Asker Yollıyor. tesbit edecektir. Fransa konferansa, kurumunu vermiş oldağa İsti- ve bundan başka uluslar ku ramua konseyince kabul edile- bilecek bir karar projesi vere cektir. Bu karar projesinia Cenevre'ye Fransa, İngiltere ve İtalya tarafından verilmesi fik rine taraftar görünmektedir. Görünüşe — bakılırsa — Stresa koönferansı - Avrupa'nın emni yetini, Avropa'ya — şümil bir formül esası Üüzerine — tavzlım mer'elesinde bir anlaşma tabak. kuk ettirilebllecektir. Avustur- ya'nın İatiklâli hakkında Fransa hükümeti Roma'da 7 son kâ nunda yapılan — andlaşmalarla sadık — kalmaktadır. Streza'da Nöyi, Sen Jermen ve Trisnon muabedelerininin askeri mad delerinin yenlden terkiki ihtl mali mes'elesi ortaya çıkarsa, bu sadece bir yoklama mahi yetinde — olacaktır! - Filbakika orta Avrupanın bugünkü askeri nizsmının değişmesi için küçük llllllın taavibi Tâcımadır. Izmır Milli hmlak Müdürlüğünden: Bayraklı Mahmud sokağında 13 nnmııılı hane belediye caddesinde 65 eski kahvehane Mecidiye cadğdesinde 12 numaralı Nalbant Mehmet sokağında 46 eski No. * 48 « dükkân « Çay sokağında 4 eskl 2 taj No. dükkân a « 9 Çeşme sokağında 27 ceki 19 tüj No, dükkân « Zanvik sokağında 2 ceki 2 taj numaralı dükkân « Yııhn fatikam sokuğında 31 numaralı dükkân € —» Zafer 62 eski 48 tej numaralı kahvehane 7 eski 7 tej numaralı dükkân - ee | Şadırvanlı çarşı 21 eski 5 tej No.la dükkân 150 75 taj numaralı 150 200 500 kahvehane fırın 33 tej No. 100 200 200 100 40 550 200 150 Yukarıda yazılı emvalin mülkiyetlerin peşin para veya İkinci tertip mübadil vesikaslle ödenmek üzere müzayedeye konulmuş ise de haddi lâyikile talip zuhur etmediğinden bir hafta müd- detle temdidine barar verilmiştir. Taliplerin 11.,4 935 Perşembe 4 te Milli Emlâk müdürlüğüne mü: Ehemmiyet vermek — öne- mek, önem vermek (fr) atta: eher de V'importance, donner de Vimportance Öznek: sözlerine ehemmiyet vermediler, — sözlerine — önem vermediler, sözlerini — öneme- diler. Ehli — evell Örnek: ehli hayvanlar, evcil hayvanlar Ehlileştirmek — mek Örnek: yırtıcı hayvanları bile ehlileştirmeğe çalışıyorlar, yır- tıcı hayvanları bile evcileştir. meğe çalışıyorlar, Ehli vakaf, ehli hibre ayırtman Örnek; ehli vukufan verdiği raporda, ayırtmanların verdiği raporda Ehliyet — erdik Örnek: ehilyetsiz adamlara İş vermemelidir. *Ehven — ucuz Örnek: bunun fiatini bul madınız mı, bünün — pahasını ucuz bulmadınız. mi? Elzze (bak: aziz) — orenler Ekâbir — büyükler örnek: ekâbiri kureyg — ku- reyş büyükleri Ekal — enaz, en aşağı nek: ekalli mücazat — ce- evcileştir. 1012 Aslı ak olan hak, aslı ügüm olan hüküm, zaların en azı, ekalli üç esatte oraya vâsıl olabilir, ondan evel gidemez, enaz Üç eaalte oraya varabilir, ondan önce gidemez. Ekalliyet — azıblık, - (ir.) minorite örnek: Kamutayda — azınlık partileri yoktur, bağınsız say- lavlarımız vardır, Büyük Millet Meclisinde akalliyet fırkaları yoktur, müstakil meb'aslarımız vardır. (fr.) Tl n'ya pas de par- tle de minorite â la Cbambre mala il exlste des independantı. Ekseriya — çoğun, çok va- kit, çokluk (bak: alelekser) örnek: ekseriya İşine vak- tÜüde gelmez, çoğun İşine vak- tinde gelmez. Ekseriya onu çalışırkon gö rürdüm — çok vakit onu ça lışırken gördüm. Ekseriyet — çoğunluk, (fr.) majorite Örnek: önergeniz çğunlukla kabal olunmuştur. — teklifiniz büyük bir ekseriyetle kabul olunmuştur, votre proposition est acceptee â une grande ma- jorlte Eksibe — kumul Ekanimi selâse — üç örküm- ler Örmek: ıkıılııılıılııı.hıılı- Aiyanlık Hikedlannın A İngiltere'nin vaziyeti Londra 6 (A.A) — İogllte- | renin Streza'da alacağı vaziyet dayı teyid edecek bir muhtıra | hakkında kat'i bir ketamlyet mubafaza edilmektedir. Zanno landağuna — göre, — İtalya'nın Streza hakkındaki düşünceleri Londra'ya bildirilmiştir. Selâhiyettar mahfellerde — St. reza konferansı İogiliz bokan. lacının İstihbari seyahatlerinin bir meticesi ve bütün alâkadar devletleri toplıyacak olan Ar- rupa konferansının geniş mik- tarda bir hazırlığı olarak telâkki edilmektedir. İstanbol, 6 (A.A) — İngiliz nazırı bay Eden, beya a, seyabatinden mühim netlceler elde ettiğini, dünya vaziyetinin tehlikeli olmasına rağmen her: yerde bunün izalesi için çare- ler alındığını söylemiştir. Londra 6 (A.A) — Lon: dra'ya dönen bay Eden ken- disinin — ve bay Saymm n'an yapmış oldukları seyahatin çok faydeli oldağunu - söylemiş ve demiştir ki: — Bugünkü —Avrups vazi: yetlbin çok müşkül olduğunda hiç kimsenin şephesi yoktur. Ancak her devlet bu — müşkü- Tâtı yenmiye yardım etmek İste- mediğinden bunların bertaraf edilmesi imkânsız değildir. Bi- zim yardımımız şu olmalıdır: Doğru, azimkâr ve dovamlı bie siyaset takb etmek ve uluslar korumuna — ve müşte- rek sulb elstemine — müzaharet eylemek. Bisiklet Yarışı Nisanın 26 incı cuma günü Burnava - Manisa yolu — üze- rinde ve Alsancak etadyumun- dan gidib gelmek Özere 40 ki- lometrelik bisiklet yarışı yapı- lacaktır. No. 10 Türkçe “Çek,, kökünden üç hükümler, hırletiyanlık inan- Tarının temelidir. Ekber — ulu Eköl — obur El'an — daba, benöz, Örnek: — gönderdiğim adam el'an gelmedi — gönderdiğim adam daha (henüz) gelmedi. Elâstiki — esnek, (İr.) elaş- tigne Örnek; Elâstikt elsimler — esnek cleimler. Elâstikiyet — etneklik, (fr ) elmeticite örnek; bu elemin olâstikiyeti azalmış, bü clsmin esneliği azalmış Elbet, elbette — kesin ola- ruk, üzkes örnek; elbet (elbette) onan dediği olacak, üzkes onun de- diğl olacak. Elbise — giyim, uraba örnek; elbiselerini çıkardı, giyimlerini çıkardı Elbise dolabı, uruba dolabı. Elhbak — doğrusu örnek: elbak, sesi pek gü- zeldi, doğrusu vesi pek güzeldi. Elbâletâ hüzihi — bugün, - bügünkü günde, şimdi örnek: elhâletü hâzihi Orta Asya'da şamanlığa İtikat eden Türk'ler vardır, W gün-