19 Aralık 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

19 Aralık 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HER AKŞAM BİR HİKÂYE Arabamız dik bir yokuşu rmanı” yordu. Çok menk bir gündü. Temmuz neşi tam (tepemizde uyordu. ii üstündeki m a, fırın- gılemış gibi kızıştı. Üç yolcu idik, Arkadaşlarımdan biri buraların yer- 4 141 Öteki benimle beraber İstan- Üildan gelen genç bir bekârdı. Arabamız yokuşun tepesine çıkınca tısanın hayretten nefesini Kesecek derecede güzel bir manzara kargısında Kaldık. Ayaklarımızın dibinde büyük Bir vadi uzanıp gidiyordu. Biraz seval uşu tırmanırken scoktan bunaı- mer Halbuki şimdi serin bir rüz- gr içinde, âdeta bir serşemlikten bir baygınlıktan kurtuluyor gibi idik. Önümüzdeki vadinin sağ tarafında yani tam karşımızda bir tepo daha yardı. Lâkin bu tepenin üstündeki şa- ni büyük bir bina pek zi- merakımızı mecbur oldu. — Karşıki tepede gördüğünüz şu binanın mükemmel bir şatodan biç bis farkı yoktur, Çok esrarengiz bir bi- nadır. Sahipleri de acaip kimselerdir... Bet sordum — Peki bü şatonun sahibi kimdir? Yahud sahipleri?... Arkadaşım gülümsedi: Efendim bu şatonun sahipleri üç genç kadındır. Bunların yaşayışları da &on deroce gariptir. Meselâ bundan dört sene evveline kadar bu dağ bs- şındaki taş bina tamamile boştu, Bir gün köylüler şatoya giden yolun Üze- rinde bir otomobil gördüler. Otomobl binanın önünde durdu ve içinden genç bir kadın çıktı. Şatoya girdi. Bu genç kadın öyle son derecede güzel değii- di, Lâkin kendisini görenler üzerinde derhal büyük bir alâka uyandırıyordik. Uzun boylu idi. Siyahlar : giyinmişti.; Orta çağ romanlarındaki esrarengiz kadınlara benziyordu. Sonradan öğrendik ki bu siyablı ka- din şato sahipleri olan üç kız kardeşin en büyüğü imiş, Şimdiye kader onu hiç kimsa burada görmemişti büyük babalarından kendilerine mizi kaldığındanberi İlk defa buraya gel- yordu. Kendisile beraber buraya bir- kaç adamımı da getirmişti, Siyahlı ka- ın burada geyt garip bir tarzda yaşa- imuğa buşlamıştı. Hiç kimse ile görüşmüyor, evinden dışarıya çıkmıyordu. Herkes onu me- rak ediyordu. Fakat kendisini gündenberi gören yoktu. Yal- dının bazen çok sıcak gün- ın bulunduğu tepenin ete- Zindeki dereye girip yıkandığı söyle- niyordu. Artık bütün elvarı müthiş bir büzün erkek! luyorlardı. Be- 1 takmışlar renk muhakkak siyah kil elbiselerinin çoğu kadının uyandırdığı eçtikçe dalgalar halinde elvara, daha uzak köylere; hattâ pek uzaklar kadar yayılmıştı. Ta nerelerden onu görmeğe geletler yardı. Bunların için- de yalnız heyecan aramak için yaşıyan zengin bekârlar da vardı. Hele birçok- Jarı onu derede yıkanırken görebilmek için çok sıcak günleri ipje çekiyorlar- di. Nihayet bu merakl: kafilesi içinde zengin bir bekâr onu derenin — serin suları içinde görmeğe kendizile konuş- merak sahiplerinden olan üç kız karde- gin ortanca kızı idi. Mavili kadın da #tpka ablası gibi hareket - adiyordu. Hiç kinse We görüşmüyor, şatodan dışarı çıkmıyor, ortalıkta o görünmü- yordu. Gayet esrarengiz bir tarzda yaşıyordu. Bu mavili kız da etrafında ablasından ziyade merak ve alâka uyandırmıştı. Mavili kadın ablası gibi — Ne baylar! — dedi. — Olup Şato ilk | 18.03 Caz orkestrası, 4 Kurba, sıcak günlerde 5 Fakat onunda kı vardı. Sabahleyin etköndeb çiftestni| çonuzluyor, ihtiyar emektar kübyasi beraber ava gıkıyordu. Artık onu görmek, kendisile rd bap olmak için bam gençler arch inerak sarmışlardı. Aradan bir müddeğ geçti. Marili gong kadının da kendi- sini merak edip avcılığa kalkışan zen. gin bir delikanir e evlendiğini işittik O da kocasını koluna p b talihi var. Buraya gelenler etrafla, esrarengi < yaşayışları ile, bilyük mâ” rak uyandırıyorlar, Evlenip gidiyorlar Hem da hepzengin koealarlı yonin bu noktasında sustu. Bu sırada benimle beraber İstanbuldan gelen genç bekâr dostum Münir gülümeiye- rek ona sordu: — Şimdi şato boş mu? — Hayır. baş gün evvel şatoya gene otomobile beyazlı bir kadın geldi Bu şato sahibi kız kardeşlerin en küçüğü 'miş, Hop- sinden güzel, kumral bir kadın... Tıp- ki ablaları gibi pek esrarlı bir hayatı var, Bekâr arkadaşım Mi — Tuhaf şey... dedi, bu beyazi: kadı. nı Adeta merak ettim! — Zaten siyahh ve mavili kadınlarla yani beyazlı kadının abialarile evlenen öleki bekâlara da senin gibi bir merak gelmişti. Demek sen de bu beyazlı ka- dini görmek İstiyorsun öyle mi? Münir israrla soruyordu — Bu beyazlı kadının merakı ne? Derede mi yürüyor, yoksa ava mi çi- kıyor?.... Ne o, ne öteki... Bu sabahları yö- rüyüşler yapıyormuş. | #rtesi günden itibaren arkadaşım İ Münir sabah yürüyüşlerine başladı. Bir ay sonra da beyazlı kadınla nişan- Hanmıştı, Şimdi şate gene boştur. Köy Müler ona «kismet köşküz diyorlar, Oraya giden kızın kismeti çıkıyor. Hikmet Feridun Es 19 kânunmsevvel perşembe öğle, akşam 1230 Program. 1233 Müşterek şarkı- lar, 12.50 Haberler. 1305 Münferid sarkılar, 1320 Karışık porsram (Pl), 1840 Şarkılar, türküler ve semailer, 19,15 Melodiler (PL), 1930 Haberler. 1045 İnce saz, 2130 Sıhhı A, 2230 Ajans ve borsa haberleri,| de müzakereler devam etmektedir. Bu | depolarında “mevcud: 3000 tona 45 Dans müziği (Pl) 20 kânunuevvel cuma sabahı 8 Progra e İ müzik (ei Türk Hava kurumu bayram koyun 400 keçi ve 75 sığır der aya kanım 30/12/946 parnrtesi günü saat ra | şubesine müracaatları, Buranın yerlist olan arkadaş hikâ-| Boş değil. Bundan -on| İLANKARA RADYOSU ||“ nda şubemiz bölgesinde toplanacak 1000 tane bağırsak ayrı ayrı açik arttir- 16-da ihalesi -yapılasaktır. | bale günü İnegöl şubesine ve şartnameyi görmek için de her gün İstanbul | Ege mahsulleri iyi fiatlerle satıldı izmir borsasında flatler yükseldi, daha da yüksel İzmir (Akşam) — Bu yu Ego bölge- 4 mahsulleri, Avrupadaki harp haline rağınen çok iyi fiatlerle satılmıştır. Bunda hükümetimizin, mazhaullerimizi dış memleketicre İyi flatlerle satmak ve her türlü 'hraç kolaylıkları göster- mek humiştndaki kararları, büyük bir Amll olmuştur. Son defa Büyük Bri- tanya ticaret biriğine - sat 10,000 ton üzüm ve 5000ton “hracat müesseslerimiz arasında tak- #im! muamelesi İkmal edilmek Üzere- dir. Kuru meyva ihracatçılar biri heyetinin hazırladığı taksim 1is- tesi, Ticaret Vekâletince tasdik edil- diklen sonra teslimata başlanacaktır. Ayrca opsiyonlu yani kabulü on gün zarında şarta mualiâk olarak İngiliz Mearet ; birliğine satılması mevzuu baha olan 3000 ton üzüm için de bu- günlerde cfvap beklenmektedir. Bu satışlardan sonra Ege bölgesinde tüc- İ car ve müstahzli elindeki üzüm stoku 10,000 tona, incir stoku da gene 10,900. a düşmektedir. Diğer taraftan Al- larla 3000 ton incir ışı üzerin- tketeterin çok yakında sona ver- edir. Türkiye İnegöl şubesinden : tahminen 3500 İsteklilerin (11984) Beykoz askeri satın alma “komisyonundan Mikdarı İlk teminat İ Sığır cu 100,000 Sığır eti 175,000 İ 1 — yukarda yazılı sığır etleri Beykorda askeri satınalma komisyonunda pazarlıkla satın Evsat ve şeralt her gün merkür komisyonda görülebilir. Gü. Mh. Gn. K. İstanbul 2020 20/12/940 saat 15 de 4260 20/12/00 snnb 18,30 da hişalarındı yazın çün ve saatlerde alma: Levazım amirliği satın alma komisyonundan: 4 İkinci kânun M1 cumartesi günü sat Il de hümunelerine göre açık eksiltme ile 10 kalem elbise almacaktır. Mubazımen bedeli 2151 lira 80 ku- ruş ve ilk teminatı 161 lira 39 kuruştur. Nümunelerie şartnamesi her gün ir, İstekiilerin beli gün ve sanlinde Galata Mumhane komlayonda görülebil caddesi İbfahim Rıfat hanındaki komisyona gelmeleri, T. Hava kurumu Bu yıl Kurban bayramında Kur kurban derilerile bağırak ve boynuz! çıkarıldığı, İsteklilerin şartnamesini görmek belerine ve pey sürmek isteyen ahcıla nun 1841 tarihine rastlıyan Perşembe Kurumu şubesine müracaat etmeleri TTefrika No. 19 (11923) Bursa şubesinden umuz (tarafından toplam: arın 31 gün müddetle açık arttırmaya ümee hi rm da sor günü saa: 1 Hân olunur. Dirseklerini masanın © kenarına dayadı. İngilze bir şeyler söyledi. Şampanya, yanaklarına geçici bir parlaklık vermişti, Bir erkeği baş- tan Ooçıkarabilecek (| güzellikteydi. Genç erkek, gözlerini bile kupmak- sizin onu dinled. Sonra çelik gibi soğuk gözlerle kadını baştan aşağı dedi. muayene etti ve l ce : — :Söylediklerinizi vanlamıyo- ayağı kalktı i )rum... “dedi. makta devam ediyo: bazıları diğerleri soğuk- hafif bir tebessüm halde, gidenin arkamıdan bakakal- dı. Birdenbire cosarak adamın üze- rine atılmasından korkulabilirdi. Gırtlağının bütün kuvvetile: — Kaba herif! - diye haykırdı, Ve bu küfürden dolayı azıcık yar müğlübiyetinin hacaletini İbir kahkahayla örtmeğe uğraşarak kek civar masalardan birinde size-| dolaştı. Bunda bir meydan okuyuş! eski yerine döndü. rını tüttörmekle ve birasını içmekle meşguldü. deki masadan çiçekleri birer p ona atıyordu. Charlay'e dedi ki; ka bu bayanın hakiki kavalyasi olsaydı. elbet böyle vardı. ve inad ett Kendi nelsile bahse giriştiği dilebilirdi nağa uğraşan Yabancayı k p ik karşında hid- | izin yanına gidip oturdu. İ Mili Grey: İşte bu sefer, paramızın kar- şılığında, hakiki hayattan bir sah- ine gördük... Artık gidebiliriz sam İm... Konti | i (11840) | mesi bekleniyor —— — " İngilizlere satılan 10,000 ton üsüm ve $,000 /$i. ton incirin ihracatçılara tevzii bitmek üzere lamutun satışı için de burada de- e elmekte olan (müzakereler neticelenmiş, (anlaşma ( izalarnmış-| tır. Gerek Üzüm ve; ineir, gerek amut satış (ve o müzakereleri, İzmir : borsasında çok : müsald te- grler husule getirmiştir. Fiatler yük- delmiştir ve daha da yükseleceği alâ- kadarlar tarafından katiyetle söylen- mektedir. Şimdiye kadar muhicif yülarda ihraç mahsulierimize ald re- koltelerin bu kadar yüklü partiler ha- ilnde satışları görülmemiştir. Hükü-| mnetimizin aldığı esaslı tedbirler sa- yesinde yapılan bu satışlardan müs- tahsil ve tüccar Iyi istifade etmişler- dir. Bu menfnati her hususta telif eden hükümetimize bülün mıntakada yükran hisleri duyulmaktadır. Bu $: tişlâri tanzim ederek zamanında ve iyi formalitelerle yapan ihracatçi bir- İ Hirleri umumi kâtiptiği de takdire 1â- İyaktır. İ j Tütün piyasası | Egede tülün piyasası henüz açılma- İ muştır. Amerikan tütün kumpanyaları, baliğ tütün mahsutünü Sevketmekle meş yat; şimdi Basra | olaz olundan | tü- | | ekâletierine müracaat ed 40-25 vagon tahsisini Ss Hükümetimizin bu tedbiri de - alac: tabii görülmektedir. “Bs: sütün müstahsil tütün o piyasa dan'sabırsızznmakta iseler de bunla-| nn, hükümetimizin dalma köylü ve müstahsilin menfaatini esas olarak kabul il düşünerek birazdaha sabır ve sükün göstermeleri Jâzımdır. Çünkü ahnan tedbirler 6 kadar cms dır ki, tütün piyasası açıldığı vakit bütün alıcılar piyasaya çıkacak ve ci- deki yeni sene rekoltesi süratle satıla- caktır. Bu tedbirler tamamlanmadan piyasa aşılacak olsa belki bir miktar tütün müstahsil elinde Kalacak. Bun- dan da gene müâsiabsil zarar görecek- tir. Hükümetimizin, tütün salışları için almakta olduğu mühim tedbirle- rin neticesini biraz daha beklemek! ve nkaradan . gelen piyasası, bu sonuna duğru açılacaklır. Tohumluk tevziatı Vilâyetin aldığı tedbirlerle vilâ deki müstahsillere Ziraat banka-| nilyan kilo tohumluk huğuna kanaat getirebildiniz mi, ba-| yanlar? - diye sordu. İ Amerikalı kadınlar: İ — Evet evet... » dediler. Lokantadan çıktıkları vakit, hep- si de geniş birer nefes aldi. Hölâne: uyduğu için biraz mahçup: — Temiz hayat da ne iyi şey... - diye etti. — Hasikulâde güzel... Doğru... Ve ayrıldığımız mubitle aradan: fark var, ne farkl Lâwf bir tabiat ortasında Paris şehrinin Abidelerini seyrederek yü- rüdüler. İhtiyar erkek, kadınlara: — Bu gece lokantasında Bulun- duğunuza her halde ereflenmemi sinizdir Hölönel — Bilâkis pek memnunum... O Tefrika No, 195 Gazib bu habere sevinmiyor «e Ne yazık, babamı bir kore dah ik işterdim. Keşke © sağ olsaydı bang rzsalle verseydi. asiye efil: «Âşık Gari- etilm. Gelirse beni af- saman, ikiniz birlikte e biter gül dikinizie gönle bekliyoruz, Ga- dök J — 'Mifiste ağlamaktan gözleri Kör olan anacığını bir dakika olsun düşü- başımı bağladılar... Nasi » Büpen başının bağını derhal çözüp| yola çıkarsın! Seni aldatmışlar dedim ya. Geçen Yıl bana da senin kanlı bir gömleğin! getirmişlerdi. Ben inanma- dım. Babam öldükten sonra, malıms tamah eden birçok talibler çıktı; hep- sini Teddettim. «Benim yişanlım var, Yedi yıl tambmlanınca o göleğek, Ben onunla evleneceğim » dedim, Ve kanlı gömleğini koklayınca, bunun bir ya» bancı erkek gömleği olduğunu anla- dım. Bana yapılan hileye ben mas inanmadımsa, sen de bü hilelere ku- isk vermel,, Baş bağını çözmek erke. ğin kendi elindedir. Bu bağı hemen çöz ve yola çık, Garibim! * Âşık Garib sabahleyin erkenden İ gözlerini açtı Zübeyde horul horul uyuyordu Garib o gece, çöktanberi görmediği sevgilisin! rüyada görmüş ve konuş- muştü. Konuştuklarının hepsi hakikat gi- biydi. Aşık Garibe böyle bir iman gel şti. Şahsanemin sesini duyuyordu. Demek ki Şahsanemin babasi ölmüş ve bütün mallar kızına kalmış! Ne iyi, Fakat bütün bunları, Garib, rüyada öğrenmişti Rüyaya inanarak İstanbudidan on parasız ayrılacak olursa, Tiflis var- diği zamun, Şahsanemin babası: Yedi senede yedi altın olsun bi- riktiremedin mi? Diyecek olursa, Garib bu haklı tari- 78 ne cevap verecekti? Yavaşça ayağı kalktı İçinde o gü- ne kadar hissetmediği bir sevinç vardı. Hemen kuş olup uçmak, sevgilisine kavuşmak istiyordu Odanın içinde bir durdu Kulağındu bir ses çınladı Haydi, teredeüd etme yola çikl» Bu ses; Şahsanemin sesiydi. Sergi- Wsi, vatanı, ve ağlamaktan gözleri kör olan anasığı onu bekliyordu. Garip derhal giyindi... Ve le bir vöz att m ömrü hile ve desi haza ayakta Hemen yatağa usün bir ma. rım, Rüyamda beni an $ emin kaldi temiz ve hameti çoktur... Kibotte beni atfeder. Dedi, Yavaşça odadan çikti. Âşık Garib o gün yalnız OKadırga- dan, Zübeydenin ından değil, Istanbuldan kaçmağa karar vermişti. Konakta herkes uyuyordu. Bilhassa kendisini tskibe memur olan Osman kâhya da henüz odasından çıkmamış- t. Âşık Garib kimseye konaktan çikti. Âşık Garip, Aslan dede ile vedalaşıyor Aşık Garip Zeyrek yokuşunun başı- na geldiği zaman, burayı kadar nasıl ve neder, geldiğini düşündü. Aklı ba- gina'geldi » O. İstanbuldan ayrılricen, Aslan dedeyi sor defe. görmek istemiş- 1. Zaten ufak “tefek eşyası ile sazını da ona Dırakranştı Aslan dede o günlerde, kahvehanesi- ni kapamak, başka bir semtta başka bir kahvehmne aşmak fikrinde idi, Âşık Garibi görünce sevindi — Şimdiye kadar nerede idin, oğul? Beni Hüsmen reisle Pecep usta aylar» ca aradılar. * Bulamadılar. Aşık Garib kahvenin önünde otur- zellikleri hissedelim... Efendim be- nim kocam, âlim ve filozof bir adamdır... Benimle uzun uzadıya konuşur. Doğrusunu isterseniz, söy“ min ekserisi buralara ayak basmaz! Yalnız benim neslimin mon- 'denleri böyle beveslere kapılırlar... İnsan baışmın dönmiyeceğini bilirse arada srada korkunç uçurumlara baksa bile zarar yoktur... — Tehlikeyi sever misiniz) — Bayılırı — Sık sık mı? — Pek çok... Meselt fiört... Amerikada çocukluğumuzdan itiba- ren Öylesine flört ederiz ki artık yanamaz, yakılamaz hale geliriz!... Ben kendime temiz olarak «semen ders 1 (1) seçmişimdir. Ve böyle söyliyerek, mantosunu açtı ve boynunda mücevherden yar pılmış, gözleri silmrğd biz sörnender m tehlikeyle karşılaştınız — Şimdi söylediklerimin doğru-| berbad yere girmeliydik ki, bu oi. İiğne gösterdi. Yaran; görünmeden | 19 Kânunuevw İSKENDER FAHREDDİN du... O güne kadar başından geçe birer birer anlattıktan sonra: — Sevgilimin babası ölmüş, bugln hemen yola çıkmak niye yim Seninle vedalaşmağı geldi, deciğim! Aslan dedenin gözleri sulandı: Senin yüzünden beş on pars zanmıştım, oğul! Onları da yedi bitti, Sen gittikten sonra kahvel min semtine kimseler uğramadı. | im bazultu. Beş on gün kalsan de e Ki müşterilerim! toplasam... Şu Kuri” | muş düzeni bazmazam, ne iyi olsenk, — İyt olurdu amma, başımda börü İbir belâ var. Bugün yola çı beni burada bırakmazlar... Zorls götürürler, Senin işine yaramam» bugün gitmeliyim. Âşık Garib, Zübeyde We mami evi” diğini de söylemeğe mecbur oldu. — Miskinler tekkesinden beni g0l8X ia çıkardı. Şahsanemin kanlı göle e ban enin güvercin KsBi na boyanmış zömleğt , Besi aldatarak, nikâh kı w bağı nasıl çözeceğim, dederiğim? SP bana yol göster! başındaki Aslan dede, Âşık Garibin İ felâketin dehşeti karşısında titredi — Bunun kolayı var, oğul, Made ki bugün yola çıkmağa karar verdi” | Ben şimdi bizim mahalle bekçisini (9 gırırım, Bizim yanımızda Zübeyde boşamış olursun, Boş kâğıdını da #“ Tatıkta yazarsın... Biz de Şahid olaf ımzalarız — Çok iyi Allah razı olsun sende” Fakat, benim onu boşadığımı o DOĞ den bilecek? — Boş kâğıdını bizim mahalle bek” gisile yarın Zübeydenin evine gönd” ririm Âşık Garib, Aslan dedenin dedikleri" ni yaptı. Mahalle bekçisini çağırdılsfi boşküğıdı yazıp bekçinin eline veri” zer: — Bunusyurın Kadınga farın kar” sında sitti Zübeydeye götürüp tesi edeceksin! dediler. Âşık Garib bu yükün altından kadar kolay sıyrılıp kalkacağını 4” muyordu, Zübeydenin boşkâğıdın: yö” zıp verdikten sonra geniş bir nefes 1İ“ di Haydi, benim sazımı yer, dedeti” güni Aslan dede kahve ocağının konan” da asılı duran sazı aldı... Tozunu # kerek Garibe uzattı. — Bunu göz bebeğim gibi saklamıf” tam, oğul! Garib sasına kavuşunca sevindi, B* sırada kahvenin önündeki bahçej” Garib! gören beş on müşteri gelmişti |, Âşık Garib sazı çalmağa başla: : Hoyca kalın dost buzün yolcuyu İstanbuldan Tiflise dönüyorum, Hepinize birer selâm borçluyum! Bu müşteriler arasında saray * Diğ? hürdarı ile İstanbul Defterdarı Hal #fendi de göze çarpıyordu. Âşık Garib onlara bakarak sözün” İdevam etti: Sazıma başlarken mühürdar geldi İşle şimdi de baş defterdar geldi Şu İstanbul artık bana dar geldi. Ey dostlar, ben 'Tiflise dönüyorum! Defterdar Hall efendi ile saray mü” hürdarı Kâni Çelebi, Âşık Garibin gi“ | deceğini duyunca müteessir olmuşlar” İ dı. Onlar, Garibin esk! ve daimi mü” terileriydi. Kahvede çalarken, hemti her akşam onu dinlemeğe gelirlerdi. Aslan dede, Defterdar Halil efendi" ye, Garibin başından geçenleri kısac8 anlattıktan sonra: Carkası var? Orduları durduran kadın Edirne sarayında, Bizansın fet- hinden. 30 yıl önce geçen ve bir aşk macerasile biten yeni tefrika- mıza yakmda başlıyacağız, — Sakın bunu bir Avrupali ank ilhami SENEM fevkalâde bir dostunuz olmam sfatile şanu söyilyeyim: «Dikkat edinir büyük lâf etmemeli... Feleği kışkırt” mamalı erkekleri asla,.. E# raf enatine raslar da maazallah... Bayan Ronald hiç cevap verme dir Bu sözler onda müphem bir hof nutsuzluk hasıl etmişti. Muhaverenin zeminini değiştirdi. Dora önde yürüyordu. Charlef ve Willis ile neşeli bir muhavsrey? girişmişti, Ressam ona: (Arkası var) (1) Ataşta yaşayan elaameyi bir bağ vant Balamandra;'

Bu sayıdan diğer sayfalar: