16 Aralık 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

16 Aralık 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sanife 6 HER AKŞAM BİR HİKÂYE Tiyairoğan beraber çıktık. Yağmur dinmişti, Hava o derece soğuk de- gas, Şema: z — Biraz yürüyelim. Temiz hava alırız, Sonra da .bir yere girer, sıcak birer çay içeriz olmaz mı? dedi. Kolkola lak kaldırımların Özerin- de bir müddet yürüdükten sonra geç vakte kadar açık olan bir pastahane- ik Şermet; >. era tuhaf bir syatro Batıram vardır. diye söze başladı. Merakla dinlemeğe hazırlandığımı görünce an- istmak için daha iştahlandı. Elindeki küçük limon parçasını ça-. yma sıkarken hikâyesine başladı: Sekiz sene evvel büyük bir Av- rupu şehrinde yaşıyordum. Kendime güzel bir pansiyon bulmuştum. Bu pansiyonun arka tarafında büyük bir apartıman vardı, Benim odamın pen- cereleri bu apartımanla. karı karşı gün penceremin kenarında ürüncü Katına ilişti. Oradaki küçük balkonda genç bir kadın. oturuyordu. Urun İskemleninde, güneşe KArŞı yat-| muşm. Benim pansiyonumis Onun apart ni birbirlerine çok wa ol- Gukları işin kendisini çok iyi görebi- Hiyordum. Açık mawi pijaması içinde) kakikslen fevkalâde camrala ru hayran seyretmekle / kalıyordum. | Ondus sonra yavaş yavaş - #slâmlar,| ufak tefek el işaretleri başladı. Fakat, ara bu genç kadınm bir annesi ki pek erdalaz bir şeydi. Za- ptan zaman © da balkan firliyor, be- bulunduğum pencereye 'dik dik u. Hele bir yün feci bir şey oldu. Genç kadın balkonda iken birdenbire âklı- ma esti Rİ aynasını güneşe tuttum. Bu süretle güzel komşumun yüzüne küçük bü ziya pargası 'aksettirdim. Benim bu hareketim üzerine © gü- Kimsedi. Bana elini saladı. Fakat tam bu sırada ihtiyar kadin balkona çıktı, hâlâ aynayı tutmakta. devam kadının annesi benim bu ha- Tarketmişti. Tehditkâr bir surette elini salladı. Halinde; «Oraya gelirsem seni fena halde pataklarım.» gibi bir mâna vardı. Ben hemen içe- ri çekilmeğe mecbur oldum. İhtiyar kadınla sramız san derecede fena İdi, Bir öğle üstü pansiyonumdan Çık- daşlarımla buluşmağa bir ga- gidiyordum. Baktım önümde! »i yürüyen genç bir kadın...| Onu hemen tanımakta hiç müşkülAt edim. Bu karşiki konşumdu. Pa- yürüyordu. Bir- r tiyatro binasından işaye doğu yaklaştı takip ettim, Yaka? tam gişenin önün- , a. b rdi, Bu-ihtiyer ada- mıda herzaman giltiğim kazinodan tanırım şe memuruna: all için sahneye er vermenizi istiyo” Bu akşamki yakın güzel bir ş rum... dedi Gişe memuru önündeki plâna baktı ve genç kudına cevap verdi — Size 63 numaralı koltuğu vereyim mi3 Sahneyi cok iyi görür. — Teşekkür ederim, 88 numârayi dütlen ayırınız... Bu sirada başımın içinden mükem- mel bir fikir geçti, Eğer 63 numaralı koltuğun tam yanındaki 6$ mumara- yıdâ bek kendime ayirtırsam onun İm beraber mükemmel bir gece geçi- rirdim.. Hattâ belki de Lemsliden| #onra!, Dünya bu, neler olmaz ki?. Lâkin bu sırada önümdeki zat gişe memuruma? — 65 numaralı koltuğu da bana| veriniz! demez ml?, . Beynim almıştı, Önümdeki ihtiyar adam 86 numaralı! koltuğun biletini cebine yerleğtirmiş- , ti. Simdi ne yapacaktım? Kendi ken- : «Bu ihtiyar adamla zaten biraz Aşlnalığımız var. 85 nuttaralı bi- İcü bana satmam için rica ederim. Hattâ ieap ederse iki üç misli para da veririm » diyordum. Ben böyle düşü- komsum tiyatro bina» çıkmış ve ortadan kaybolmuş- 65 numaralı bileti alan ihtiyar da damak (oüzereydi.. Henien ona # im arama ihtiyar) İ 65 numaralı koltuk doğru ilerledim. Yanma sokuldum. Selâm verdim. Kendimi tanıtmak için; — Attedersiniz, dedim, beni tanır. anız sanırım. İhtiyar gülümsedi: — Evet, dedi, siz di çıktığım, gazinoya devam ediyorsunuz değil mi? — 'Tamam.. Hâfızanız mükemmel doğrusu... Yİ daki biradamın hâfizası da bundan farklı olamaz. Bravo. brwo.. Demek bu akşam ti- yasroya gideceksiniz. Demin bilet alır- ken gördüm. İyi bir yer see Mba... İhtiyar çapkın çapkın gülümsedi, covap verdi — No diyorsunuz?.. Hakikaten mü- kemmel bir yer.. Düşünün bir kere bir dünya güzeli kadınla bir iki saat yanyana oturacağım. Onun nefis ko- kusu içinde tiyatro seyredeceğim. Bu zevkine doyulmaz bir şeydir. Adamın bu sözlerini pek beğenme- miştim. Demek ihtiyar, elindeki 65 nnmaralı biletin kıymetini gayet iyi biliyordu. Fakat cesaretimi kırma- dım. Ona — Sizden mühim bir şey rica ede- etğim... dedim. O biraz hayretle sor- dn: — Ne gibi — Şu 60 numaralı bileti bana sataf- maşınız?.. Siz başka bilet alırsınız. İhtiyar merhametsiz bir tarzda Yooo... dedi. Katiyen... Ben özle güzel yeri kolay kolay elimden kap- trır muyım?. —oO yerin benim için ne kadar kiymetli olduğunu talımin odemezsi- niz. Emrederseniz size Die loca bi- leti parası takdim edeyim. Bir koltuk yerine bir loca tutarsınız. İhtiyardan 65 numaralı koltuğun bi. letini tamam beş misli fazlasına Ssa- tun alabildim. Artık ulkşamı dört gözle biliyordum. Tiyatroda ne talu dakikalar geçire- çektim. Daha piyesin başlamasına yatım saat varken tiyatroya girmiş, 65 numaralı yerime oturmuştum. 63 numaralı koltuk henüz boştu. Heys- can içinde, büyük bir sabırsızlıkla be bekliyordam. Güzel komşum bakalım | se zaman gelip bü koltuğu işgal ede- cekti. Şimdi 63 numaralı koltuğa âde- ta muhabbetle bakıyor, parmaklarım- in onun kadife döşemesini okşuyor- dum. Biraz sonra oraya dünyanın en güzel kadını oturacaktı. Fakat piye- sin başlamasına on dakika ka halde hâli 63 numara boştu. Baş da- Kika kaldı. Gene güzel komşum mey- danda değil. Perde açılmak üzere iken bir de ne göreyim? Bizim karşıdaki cadaloz. ya» ni sevgilimin aznesi, © akal ihtiyar kadın gelip 63 numaraya oturmaz mı? ek güzel komşum bileti onun i ba,, İhtiyar kadın beni nida. Dik dik bakmağa baş vde arası öyle ters bakış- arta beni süzüyor ki neredeyse ça- 1 . Bir aralık tiyalrada arkaya baktım. Kendisinden beş misli fiztine 65 numaralı koltuğun biletini satın aldığım adamı gördüm, Yan taraflar. da bir koltuğu oturmuştu. İki tarafın. da iki güzel kadın var: Hikmet Feridun Es Senenin ilk kır koşusu dün yapıldı İstanbul atletizm ajanlığı tarafın- dan tertib edilen mevsimin Vk kır koşusu dün sabah Şişli ile Tuğlahar- manları arasında havanın muhalefe- tine rağmen yapılmıştır. Saat 10 da baştıyan ve 97 şiletin iştirak ederek omuvaffakıyetla niha- yotlendirdiği müsabakalarda alnan teknik neticeler şunlardır. 4009 METRE: I — Konstantandis (K.M) 12258 II — Habib (A. Yildir) 12483 TI — Takfur (Kale) 1251. 5090 METRE: I — Artan (Beşiktaş) 17388 H — Mafidis (Kurtuluş) (1844 MI — Eşhak (Galatasaray) 1841 Voleybol müsabakaları Bayoğlu Halkevi tarafından tertib edilen voleybol müsabakalarına dün devam edilmiş ve Mühendis, Beyoğlu- spora, Deniz Şişi Halkevine, Yıldırım, Deniz üçüncü takımına, Mühendis Yüksek müallime galib gelmiştir Tefrika No. 16 ISadının Zaferi Müellifi: P. de Coulevain Vikont de Nozay, moneklünün arkasında, gözü ışıldiyarak: — Eminim bunları keşfeden mat- mazel Carroll'dur! - dedi. Dora, bukadareik sözle mi olmıyacağını isbat etmek ister bir aceleyle: Evet... İyi bildiniz... Ben — diye atıldı. — Şüphesiz Fransa- da rabıtalı bir kız erkeklerin sırtın» dan ve bu suretle bahsetmez... Onlar için böyle mu- havereler ayıptır... Fakat ben ecne- . Ne istersem söylemek hür- m ve bundan istifade i sözlerden dolayı esasen pek memnun oldum... Müşahedele- ririz bana enteresan göründü. İ -- Ok, ns âlâ öyleyse, il — Kuzum, efendim Bıyıklar» da: ve writan insan hüviyetini. ta- yin simek size Amer akinleziree yahiki Tercüme eden: (Yâ - Nâ) rinde mi öğretiliyor? — Hayır, hayır... Muntazam cereyan Hasılatı Şirli Çocuk Esirgeme Kuru- muna tetkediimek üzere İstanbul boks ajanlığı terafından tertib edilen boks müsabakaları dün Maksim salonunda büyük bir intizam içinde yapılmıştır. Havanın muhalefetine rağmen Mak- #m salonlarını dolduran büyük kala- balık bu sporun iy! organize edildiği #akdirde otutunucağina on beriz bir delitdir. Yalnız organizatörlere tAvaj- yemiz amatör boksörlerin karşılaş- ymalarındann ayn programa bir IKİ tane de pwofesyonel karşılaşma ilâve ederek müsabakalar! daha heyecanlı ve rağbet görecek bir şekle sokmalı- dar. Boksun kalkınmasında bu ha-| reketin mühim bir rol oynıyacağı güp- hesizdir. Müsabakaiara Galatasaraylı boduri pılan bir dakikalık süküllan "Teknik neticeleri TÜY SIKLI İsmail (Galatasaray) Feridun (Galatasaray) İki dakikadan üç Tavund olan gü- bu ik müsabakası İsmailin hâ-) kimişi le başladı ve birinci ravund karşılıklı fakat ge'işi güzel yumruk tertisile devam etti. Bir aralık her iki boksör sert yumruklarla yekdiğerinin kaşlarını yardılar. Üçüncü ve sen ravund çok şiddetli oldu. Savrulan her yumruk isabet ettiği yerden ses, gıkararak nihayetlendi. Neticede ka- zem heyeti boksörleri berabere ilân ekti, HAFİF SIKLET: Cevdet (Güreş) Ali (Galatagençler) İki dakikadan # ravund olan bu müsabaka çok harsretli oldu. İlk an- dan itibaren iyi bir dövüş tutturan Cevdet bir aralık rakibini sıkı bir kroşe İle Nakadayn etti, Üçüncü ve dördüncü ravundda Ali farla atak İ güzel hücumlarından güsel kapanarak | İ kurtuluyor ve arada sırada da boş İyerleri bulan yumrukla; Netisede o Cevdet sayı ilân edildi. TÜY SIKLET: Apti (lemdar) Hidayet (Galntagençler) | İki dakikadan “dört ravund olan mümbaka çok sü UTDAZ bir yumrukçu olan Apti bilhassa vüs| eud vücüda dövüşte kontra yumruk- larin orakibine tetevvuk ediyordu. | Üçüncü ve dördüncü ravundda Apti artık galebeyi katileştirmiş bir şeokil- de dövüşüyor ve bilhassa Hidayetin açık bırakması işini Kolaylaştırıyordu. Nelieede Apti ittifakla galib Vin esabile galib Boks sporunda büyük varlığı görü- Jen Alemdar İklöbünün beş yaşındak: mi duruşları eldivenlerle birbirini yurruklayışları hakikaten görülecek şeydi. ! Büyük bir neşe uyandıran ve her; hareketi sikişlarin karsilanan bu mü- sabaka neticesinde hakem heyeti uzun bir (1) müzakereden sonra bu min!- mini böksörleri berabere ilân eti, TÜY SIKLET: Hüseyin (Beşiktaş) Semih (Galatasaray) İki dakikadan dört ravund olan bu müsabakanın İlk ravndu çok yavı geçti. Boksörler kaçak döyüşerek bi: birini kolluyorlardı, tan savurduğu yumruklar tesir ediyorsa da bu Yumruklar fazla riyör. Şayet muvafık bir yerim ol-fkocaların karlarma karşı hissettk-|Ondaki tatailâtten da birşey anla. saydı behemehal bu eseri alırdım. — Gidip bakayım. Resme pek merakım vardır. Dostunuz Grey tanımakla memnun olacağım. » — Şayet arzu ederseniz sizi onun atelyesine de götürebilirim. — Pek memnun olurum. na davet etmişti Poker başladı. dikka-| Amerikah erkekler kumnra pek me- Kont, Charley'e döndür — Memleketimiz gayet iyi anlı- pe bir dostunuz var, efendim. Hiç ecnebinin ağzından, bu derece- de doğru kıymet takdirlerine ras- lamamıştır»” — Üç senedir Pariste oturuyor. — Yirmi sene oturanlar, hattâ bü- tün ömürlerini geçirenler olmuştur. Fakat ekseriya Fransiz ruhunu anlı- — Tabit, Willie Grey artisitir. Eminim, Amerika, pek Yakında onun zekâsile ve kabiliyetile iftihar edecektir. Champs - Elyedea salon- İ larında : teşhir edilmiş bir tablosu var; bu artistin pek büyük bir kud- rakkı olduklarından yeşil mass et- rafında bi: canlılık doğmuştu. Partiden sonra, Kont, Hölön'le konuşmak için yaklaştı. — Parisin o eğleniyorsunuz halde... Öyle görünüyor... * dedi. — Evet efendim... Pek. — Bey Ronald Amerikada me Manlesef birlikte ge- ber) | — Bundan dolayı çok mu müte. essifsiniz? Genç kadın, kızardığını sezetek mahcup oldu. — Tabit değil mi? Affedersini gıka-| Avrupalılar gibi ben de, Amerikalı Dünkü boks müsabakaları eden karşılaşmalar kalabalık bir seyirci kütlesi tarafından heyecanla takip edildi sıkı olmadığından netice alınamı- yordu. Neticede Hüseyin ittifakla ga- Mb ilân eğdi YARI ORTA: Galatasaray) ayot (Kurtulus) İki dakikadan dört ravund plan bu müsabaka, çok süratli başladı. Mulhı- teşem daha fazla atak yapıyordu. Muhteşem ( Pi düncü ravundda Panayot düze e boksörler berabere kaldı- Jar. HAFİF SIKLET: Apti (Galatasaray) Edvard (Kurtuluş) İki dakikadan beş ravund olan bu müsabaka günün en heyecanlı karşı- Jaşmsası oldu. Teknik bir boksör Ol İ Edvardın Muntazam ayak oyunları. ipte sıkıştırdığı rakibinin midesinde çalışması çok mükemmel ve olgun İbir boksörde bulunacak (hassalardır. | Sen iki ravmıdda heyecan azami had- din. buldu, Faka$ boksörler birbirine tefeyvak edecek yumruk vuramadık- larından misataka beraberlikle niha- yet buldu. AĞIR SIKLET: ilyas (Gatatagençler) Hâmid (Galatagençler) İki dakikndan dört ravund olan bu müsabaka uzun sürmedi. İlyas İmazaran henüz yeni bir boksör olan ala li ancak iki ravund edebildi. İlki Tavand ortalarında müsabaka Nakavuta gi- dor«sn o menaesrleri sünger atarak Hümidin mağlâbiyetini kabul ettiler. GÖSTERİŞ MÜSABAKASI; Yorgelesko (Rumen) Muzaffer (Galatasaray) Sör. olmak Romunyanın eski ma pt. Fakat Cevdet rakibinin gelişi Yu! boksörlerinden Yorwelesko Gala-, tasaraylı Muzaffer ve Yorgo ile İki dakikadan döri rarand olarak aynı okşuyordu. ayrı gösteriş müsabakası yaptı. Bok-| sün inetliklerini gösteren bu karşılaş” ma çok alâka celbetri. Rumen bozsö- rümün bu'işte çok mahir olduğu her Nhacekstinden belli oluyordu. Boksör- hislkin sürekli a ravundu tama; boks müsabai miş oldu. Salonu de tan müteveliid menmuniyet için- Maksimden ayrıldılarŞAZİ Tezcan Galatasâraylı” Boduri . arkadaşlarının göz yaş- arı arasında defnedildi Teküik #ürbolile iştihar ederek te- mis oyumu yüzünden pek fazla seri- len Galatasaraylı Raduri dün arka- daşlarının göz yaşları arasında def- meditmiştir. Bu temiz * sporcuyu sow vazifeyi ak üzere saat 16 da Taksimdeki ada kilisesini! arkadaşları, Ga- Masesaray klübü üzaları, diğer klüp- isr mümeseilleri başlar, buşa doldur- muş bulunuyordu, Cenazesinin etrafı Gntatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Beyoğlaspor, Yeni Şişli Oklüplerinin gönderdiği çelenklerie süslenmişti. Ruhani merasimden #onra Galala- saray klübü reisi B. Tertik ÂN büyük vir teesşür içinde Bodurinin hayatın- dan arkadaşlarma ve külbüne olan şefkatinden . bahsetti ve bu kıymetli sporcuya ton vasifesi yapmak Üzere gelen klüp mümtessillerine, sporcu ar- kadaslarma, çelenk gönderen klüplere teşekkür esti. Arkadaşlarının elleri üstünde esna 29 otomobilire nakledilen Bodurinin Hüseyinin uzak-| naaşı Şişii Rum mezarlığındaki ebedi! gi dili. leri sonsuz itimadı bir türlü hav- salama sığdıramıyorum. Nasıl oluyor da bu güzel kadınların Parise yal- nız başlarına o gelmesine o müsande ediyorlar? — Püf. Namuslu olduğumuzu lirler. Merki Verga, oldukça huşunetle: — Ve kâR derece coşkun mizae- hı olmadığınızı da bilirler... - diye- rek söze karıştı, — Coşkurluk, taşkınlık; ortada bunlar olsun olmasın, İyi yetişmiş bir kadın vazifelerinde — kusur et- memeli,.. , imeray sordu! — İy terbiyenin arzu ve meyille- 70 karşı bir mania olduğunu mu #a- myorsunuz? Hâlöne kannatle: — Buna eminim! - dedi. Kont, ona, garibeeyerek baktı. Bunu tecrübe edemediği için müte- esif gibiydi. Dora: «Coşkunluk, taşkınlık? — der- ken ns kasdedildiğini öğrenmek is- terdim... » dedi, » eTempâramente 'Tefrika No. 152 Aşık Garib, gahsanenin kanlı göm- leğini göğsünden ayırmıyordu. Üzeri- ne çöken şaşkımlıkin ne yaptığını bil-| miyordu. Oübbesini, kavuğunu alarak bahçeden çıktı, Arsbaya bindi. Tekke kapısında duran aptal Cemal acı acı bağırıyordu! Bre Allahın aptalı! Tekkeden çi karken, pirimiz efendimiz hazreti Ah- med Hudaverdiye bir Allaha ismarla- dik olsun demeden mi gidiyorsun? | Aşık Garibin yanma Osman kâhya | oturmuştu Aşık Garib o gece Zübeyde ileni- acağından haberdar değildi. Zawalı Garib bir kere bu fettan ka- dinin tuzağına düşmüştü. l | Acaba Zübeyde İle evlenip İstarbul- da kalacak mıydı Âşık Garib, Zübeyde ile evleniyor mu? İ G gres reç vakit Üsküdardan Ka- dirgaya döndüler. Serdengeçti Recep, Hüsmen reile | beraber, mahalle kahvehanesinde Z0. beydeyi bekliyordu. Hüsmet rels: — Kabil değil rib altı aydan evvel miskinler iekke-| sinden çıkamaz, diyordu. l Ortalık alaca karanlıktı. Zübeyde önden yürüyordu, Recep usta ilkönce Osman kâhyayı, daha sonra yanında gelen Aşık Garibi gördü. — Gözlerime ananamıyorum, Hüs- mani dedi, O gelen Âşk Garib de gümidir? | Hüsmenin ağa bir karış açıldı; | — Evet 'TA kendisi. Fakat, bisim ığımız ve kendisile görüşeme ik Garibi Zübeyde nasıl çi- İste buna saşmamak elden| diğimi | karmıs? gelmez. Zübeyde #ra girerken | iki denizel | arkndaş dayanamadiler. Aşık Garibin İ önüne çıktıları a Merhaba, koca aslan! geliyorsun böyle?... Âşık Garib eski deniz arkadaşları” »t görünce sevindi: 'ay.. sizde burada mısınız, ağa- lar? Aman ne güzel tesadüf! Nereden çıktınız böyle birdenbire karşıma? Hüsmen rels, Âşık Garibin omuza- nu okşadı; — O #efulet yuvasından çıktığına çok sevindik. Söni akıllı bü ganırdık. Nasıl oldu da düştün oraya, Nereden dı: Bu herifleri çabuk sav buradan nı duyarlarsa, İşimiz! Dozerlar. evde kapıdan girdi ran kÂRy Garibin kolun- dan çekerek: | — Hüydi yürü, aslanım! dedi. Ar- kadaşlarınla yarın konuşursun! Ve den'zetlere dündi — Çak yorgundur. Onu rahat bira- Kalım da yatsın, uyusun. Önümüzde! uzun günler var, Yarın, öbür gün bolj bol Konugurdunuz. ! Denizciler, Âşık Garibin miskinler! tekkesinden çıkışına sevindikleri için, | | kâhyaya ikele bir gey söylemediler, çekilip giliiler, Zübeyde evine geldiği zaman, alt kattaki büyük misafir ödamında ma- halle imamı sabırsızlıkla bekliyordu. Cami müsazini de İmamın yanında oturuyordu. übeyde mahalle imamını görünce; — Hazır misin, İmâm efendi? dedi. İNikâhımız hemen kıyılacak, Kocam İ olacak adamı getirdim | — Biz hazırız, sultanım! Kâhya ile müezzin de şahlâ olurlar, Çarçabuk! İ duayı yapar, nikâhı kıyarım, Dama-| İdi bir kere görelim hele, İ Osman kahya, Âşık Garibi konağa! İ wkarken — İşte Bundan sonra burada otu- Tacaksın, diyordu, bu ev senin olacak. Âşık Garib Üsküdardan Kadirgaya rilnceye kadar ağzını aşıp bir tek ke. takibine | istirahatgâhima götürülerek defne- lime konuşmamışta. O, yolda Şahsa- İ nemi düşünüyor ve onun kanlı göm-' madım, Saat başlarında, kız çocukların doğuşlarında ve böyle potlar kın- kınca hüküm süren müthiş sükütler. den biri ortalığı ka pladı. Vikoni, ciddi bir tavırla bu kor- | ğildir, | alyakıe latmanın imkân: Âlemi şaşkalora çeviren Dora bir cevher daya yumurtladı: — Yazık!... Öğrenmek pek en teresan olurdu. Sonra, devirdiği çamın azametini kendi de farkederek hafifçe kızar- dı. Başku mehiyette bir saal ortaya atti Fakat dağılma zamanı gelmişti. Kont de Limeray genç kıza yakla- şarak, hazin ifadeli gözlerini gözle- rine dikti: — Matmazel! - dedi. Bayan Keradisu ile d" Anguilhon'u tant- mak bahtiyarlığına nail olduğumdan bari gu hakikati öğrendim: Hakikat- ler, Amerikalıları kızdırmaz, ! | Dün akşam Fransız aristokratları Yarın: İmişti, bu olamaz. Âşık Ga-| 2 İşte| pişmanlığını ifade eden bir Fakat bütün | kelimesinir ne olduğunu bana kimse |buna güvenerek size söylüyorum: ükle bu eli saklı. vi 16 Yünurdeyyol 1040) ilme - ÂŞIK GARİP| İSKENDER FAHREDDİN eğini göğsünün üstünde tutarak if smağiyen koktu; Âşık Garib bir aralık Osmana Kâhyacığım, dedi kaf bop bir.su testisine benziyar, EL şey düşünemiyorum. bütün dünyeği körler gibi karanlık gö mn bir geylet oldu. — Merak etme; burada rahat ede” #n hepsi geçer, Bütün slantl bütün iztırabları unutursun! ğ Osman. Garibin koluna girdi, mis” fir odasina götürdü İmam, Âşık Garibi görünce tamdi ve kendi kendine: — Galiba nikâhtan sonra saz Gö” iacak.. inanller söyliyecek. Zübeyif zovku safa düşkünü bir kadındı Bunu da İhmal elmemiş. Diyordu. Âşık Garibin erlencesğf tahmin etmiyordu. Osman, Âşık Garibe ye: gösterdi Garib, oduya girince misafiriere seli verdi, Osmanın gösterdiği yere ota” ui Aşik Garib tıpkı bir makineye Ben” ziyordu. Ne tarafa sevk: gra”. derece şaşırmıştı ki. Muhs mantığını, hattâ rüyetini bile kayb?i? Karşısında kim var, kim yoğ” yordu. Kafasının içinde bir (8 düşüncesi vardı; Şahsanem. O nasıl ölmüştü? rası içen bu güzel kızı nasl parçii” ymışta? Şahsanemiu kanlı gömleği Tifilste$ İslanbula nasil gelmişti? Âşık Garib yalnız bunları düşünü” yordu. Düşünmekten beyn! durmuştu. Af tak hiç bir şey düşünemiyor, ip KM seyi göremiyor, hasılı Xi © dilsiz bir adem gibi bi > yordu. Osman kahya 1mama: — İşte damadımız.. z Dediği zaman, mahalle imamı Dİ” denbire saşaladı — Haniya onun Tifliste bir sevgÜ si vardı. ne oldu? Vuzgeçti mi o dan? Kâhya kısaca driattı: — Sevgilisini kurdiar parçalamiğ Kanlı gömleği geldi. Sit yar onu sefalet ve itırabdan kurtarmak istiyor. Hemen nikâbını kıyın da selli Dulsun A Zübeyde oda kapısının dışında haf Uyurdu. İmam, Zübeydeden alacağı pa! düştinerek derhal kendini topladı. zavalh Garibin tec: leşmesinden istifade ederek, mı.? Vardın mu..?s gibi trutad süre den sonra nikâklarını kıydı. Aşik Garib. Aldim Diyordu umma, hâlâ isin farkında değildi. Ne alıyordu? Kimi alıyordu” sağır ir şey bil nden. , 4 Bundan haberi yoktu. Müezzin yüksek seste bir aşir gk” duktan, imam dunyı yaptıktan gön” şerbetler geldi Gene bir Çerkes cariyesi | tikönü imama, miezgine daha sonra AŞİ Garibe ve kâhyaya birer bardak şef” bet verdi, Âsık Garib şerbeti son damlası kadar içmipti İmam fazla durmak istemedi,. ai” ga kalktı, ve Garibin omuzuna di ni sürerek: - Sen çok uğurlu bir adamsın! dÖ. di. Nikâhını kıymak o nihayet bep. masip oldu. Allah Skinizi de mesud Bahtiyar etsin (Arkası var) | Orduları durduran kadın Edirne sarayında, Bizansın fet“ | hinden. 30 yıl ünce geçen ve biFİ aşk macetasile biten yeni tefrika” mıza yakında başlıyacağız. aleşiılnde ağız ve baka bir bü verdiniz. Haklı olarak. veya h — Sözlerinize inanırım... ince, fikriniz” değiştirmeğe vaffak olduğumu görerek sevini rum... Sizi gücendirmedim ya.. — Bilâkis, Kont, kıza elini uzattı, Dora (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: