9 Aralık 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

9 Aralık 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e eş e ğe er are en Sahife 6 Yıliardanberi ens: kadar gelen uzun yağli saçlar, unun altında cild cild zalın kitaplar!a dolaştığı hal- de hiç kimsenin nazarı dikkatini üze. rine çekememişii. Ali Ketim uzun seneler şöhret denilen Zümrüd anka kuşunun. kir uzun saçlı başına Kon- masını boş bekliyordu. Bu hı kuş bülbülden da daha nazlı bir mah- Jüktu. > Ali Kerim bazan kendi kendine süy- 1enir dururdu: «Meşhur olmak için benim neyim eksik?.. Gayet iyi yazıyorum. Birçok ilim eserleri Gum, En ağır fim meseleleri etrafın- da pekâlâ fi yürütebilirim.. Bün- lâra rağmen sana hiç kimsenin aldırış bile ettiği yok. Edebiyata, ilim haya- tina karşı bu ne gerin lâkaydidir?. Nihayet meşhür olmak İçin siste- matik bir surette çalışmağa karar verdi, Bir gün aklına mühim bir şey geldi. Dünyanın en büyük adamları- hn birçoğu dalgınlıkları ile meğ- hurdu, Hattâ bunlardan bamları Ö- dükleri halde hi Bularda onlara dair dalgınlık hikâyeleri d ruyordu, Şüphe yokki dal adam herkesin dikkatini daha çabuk üzerine çeker ve e olurdu, AN Kerim: «Madem ki bir adamlar şaşılacak derece! diriar. Ben de öyle olmalıyım.» di- yardu. Meşhur dalginiera ve bunlara dair hikâyeleri al getirdi. Bunların ârasında bukikaten çok tuhaf olan» iari vardı. Fakat Ali Kerim öyle şeheser derecede dalgınlık vakaları yapacaktı ki herkesin parmağı ağzın- da kalacaktı, ve bülün bunlar bir at- tın köprü halinde onu şöhret sahile. rine ulaştıracak. İşte o günden sonra yalancıklan Bir takım «dalgınlık vakaları. çıkar- mağa başladı. Mesalâ bir gün büyük bir ziyafete davet olunmuğtu. Bu 2i- yafette birçok fikir ve edebiyat adam- iarı, zarip vakaları bulup yazmağı kendilerine zevk edinmiş gazeteciler de'vardı. Ali Kerim kend! kendine: — İşte, dedi, buyada garip bir dal- gnuk bateketi yaparsam hemen na- zarı dikkati cslbederim. Gazeteler derhal benden bahsederler. Az zaman içinde bemen meşhur olurum. Hem de bir talih eseri olarak en garip, en dedikodulu vakalara meraklı olan bir gazeteci sofrada yanında oturmuştu, Ali Kerim mütemadiyen, yapacağı dalgınlık hareketi ünü yordu. Nihay dığı muzları, güya calıınlık ile yapı- uş gibi, kabukları ile yiyecekti. ok büyük Tabii bu hareketi yanındakilerin me- rakını ve dikkz uyandıracaktı Kendisina bünun sebebini sordukları zaman — A... diysöekti, ben de ne kadar dalgınım!. Yediğim muzları soymamış mıyını?.. Halbuki ben soyduğumu zannediyordum. Tuhaf şey?... Hemen düşürüdgü şeyi tatbike baş- Isdi. Tabağındaki iki muzdan birini Kabuklarile yiyordu. Aksi gibi bu si- rada dünya siyasetinden bahis açıl- mış, konuşmalar hararetlenmişti. Bu arada hiç kimse A“ Kerimin muzları kabukları ile yediğinin farkına var- mamıştı, Fakat bu da me kalın ka- buklu bir muzdu. Alt Kerim onu yer- ken ter döküyordu. Muzun biri kabu- Bile birlikte mideye indiği balde hiç kimse ona: — Ne yapıyorsunus?. Muzun ka- buğunu soymamışsınız. Yoksa vita- min meraklısı mısınız? Filân gibi bir ş0y surmamıştı. sBelki ikinci muzda dikkati üzerime çekerim!» düşünce- #ile onu da kabuğile yemeğe başladı. Ne çare ki ikinci muz da ayni âkibete uğradı. Dünya siyasetine dair müna- kaşalar arasında sofeadakilerin hiç biri Al Kerime aldırış bile etmemişti, Muzlarını bitirdikten sunra dünya meselelerine aid konuşulan lAfların arkası bitez Kesllir gibi olmuştu. Ali Kerim bü fırsattan istifade ederek yas mındaki güzeteciye: — A.. dedi, ben muzları kabukları ila yedim galiba... Muhazkak dalgın- hkls onları soymağı unutmuş olaca- gm... Gazeteci ona: — Zannetmem efendim. Hiç muz #oyulmadan yenilir mi? Mutlaka 807- dalgın-| AKŞAM İmuşsunuzdur... dedikten sonra karşi sındaki gözlüklü zayıf adamla tekrar politikaya dair konuş başladı. Al Kerimin bu akşn, alışmaları boşa gitmişti. Fakat o cesaretini kaybetmiyordu. İnsan öyle kolay kolay moşhür olmazdı ya, Aradan bir mü bah dehşetli 7 r yağıyordu. All Kerim penceresinden sokağı seyreder- ken aklına mükemmel bir dalgınlık vakası geldi, Hemen bastonunu ala- rak sokağa fırladı. Doğru dasine koştu. Sanki dal yormuş gibi, o şiddetli yağmu nda bastonunu açık bir şemsi bi havada tutarak yoküşu tarman- mağa başladı. İşte bundan daba ga- rip, ip bir dalgınlık vakası ola- mazdı, Öyle ya. Dalgılıkla şemsiye yerine bastonu havaya kaldırıp öyle gezmek şimdiye kadar kimin aklına gelmişti. Klm böyle tuhaf bir gey yap- muştı. Mutlaka şu esnada bütün ya- zetelarir pencerelerinden meraklı güz- Jer bastunu, açık bir şemsiye gibi tu- tup yağmurun altında, sanki katiyen rmuş gibi, rahat rahat, dal- gm dalgın: giden bu acayip adamı seyrediyordu. Belki de biraz sonra kendisile mülâkat yapmağa koşacak- yağmurdan kaçmak için yen şemsiyeli bir zatla çar- pıştı, Ali Kerim baktı. Çarpıştığı zat muharrir Asım Us'tu. İçinden! geçti, Bir sal Yunanlılar Ergeri şehrini zaptettiler (Baştarafı 1 inci sahifede) durmak için uğraşmışlardır. Burada iddetli muharebeler olmuştur. Poğradeçir cenuburda da İtalyan külli kuvvetleri Yunanlıların ilerle- ân. olmak için çok büyük yret sarfetmişlerdir. Bu yüzden dün, bütün gün şiddetli muharebeler iolamuştur. İki tarafın topçu ve hava İkuvvetleri durmadan harbe iştirak etmiştir. Nihayet İtalyanlar ne Yu- nan hareketini durdurmağa, ne de sağ ve sol cenahları vastasile yap» geçmeğe muvaffak olamamışlardır. İtalyan o kuvvetleri o Arnavutluğun garp sahilin. doğru sürülüyorlar. Yunan tebliği Atina 9 (A.A.) — Atina ajansı bildiriyor: Yunan orduları başku- mandanlığı tarafından 8 ilkkânun mi tebliğ: Cephenin muhtelif nokta”! larında muvaffakıyetli mevzii mu harebeler olmuştur. Tarafımızdan bir miktar esir alınmıştır. Bunların içinde zabitler de vardır. Delvino kıtaatımız tarafından işgal edilmiş tir. | sulhuna yer yoktur ukları çevirme. hareketinin önünellaşmayı teklif ettiği halde İngi- Bugünkü şartlar içinde bir uzlaşma (Baştarafı 1 inci sahifede) arlık sırf kendi emellerine elve-| TerikaNo.145 . rişli bir sulh istiyörlar. Bu emek) — Sakın bizi görmeden İstanbuldan itme, e mi? Buradan çikar çıkmaz ler ise, toprak kavgası gibi basit peri dkdiyü bea. Sin de oğeya KA değil, dünya nizamı gibi MUĞ-İçiz.. Buluşuruz Konuşuruk Bir der- Me Me “Dedi Garib gene cevap vermedi. ait iki kültür, «iki medeniyet Eö-| gaya özmen, bu sözleri Garibin iyi yesini kucaklıyor. Bunların yak-| ce işittiğinden emindi. Ayağa kalktı... ması. anlaşması imkânsızdır. ia meye gep t1. Köşede gördü ve çarpu) |O derece imkânsızdır ki Alman-| surata bir Sani görü takıldı, Bir iki ya bugün sulh yapmak için İn-| adım yürüyerek kapıya Galli mar İ - | man, tekke şeyhi, Hüsmene döndü: pilkereye, dilnyajı, birikiz pey — O gördüğün ihtiyar, tekkemizin sultanlar sultanıdır. Aylarca yatağın- edemiyor. Dü-| dan kalkmaz. Bütün hizmetine aptal dini Cemal bakar. Erenlerdendir. şünmeli ki Avrupada harpten ev- — Kerameti nedir bu aptakn? velki vaziyeti tekrar olduğu gibi| . Kerameti mi dedin? Bir tane. yerine getirecek bir sulh bile ha-| beş tane değil. Bir tenesin! anlata- kiki sulh sayılamaz, çünkü harp yama > kai ea ei r ani ıkmığtı. eni ondan doğmuştur ve eski hölin| çay pişirirken, yere ateş düşürmüş. İtere bunu kabul akşamı neşredilen 42 numaralı res-İaydeti gene ancak birkaç senelik| Taban tahtaları yanmağa başlamış, Öndeki erenleri birer biret mütarekeden başka bir şey ola- maz. Sulh olması için iki taraftan birinin harbe devam edemiyecek hâle gelmesi lâzımdır. Bugünkü| !adı: «Daha on beş tahta var. on sartlar Iç zi sulhü- | tahta var.. beş tahta var.. ve nihayet, şartlar içinde bir uzlaşma tabi iie sr şi gördüğü halde yerinden kımılda- madı: «Telâş etmeyin. dır.» dedi ve gözlerin! yere di- ateş al İ — Benim şemsiye yerine baston İtalyan tebliği tuttuğumu gördü, Yarın gazetesine her halde yszar!.. diye sevindi, Lâkin Asim Us kendisinden de dalgın olmalı İtalyada bir mahal 8 (A.A.) — halyan orduları umumi karargâbı- ma tebliği: Arnavutlukta düşmanın na yer yoktur. Necmeddin Sadak Ka a aş kadar yaklaşmıştı. ye çıkardık. Fakat, sultanlar sultanı a*6- itiraz etmedi Hemen teklifimi 9 Kânanucvwel 1940 ie ÂŞIK GARİP Yüzan; İSKENDER FARREDDİN nık bir gençti bu. Verdiği cevap yuma gitti Nihayet bana (Âşık O. rib) izminde bir derdii olduğunu, erenler taşından aşk şarabı da ben de birbirimizden ayrılamAf$ Çöpçatan, bizim müstakbel yu yedi yl önce çatmıştır!, — Bu hikâyeleri biz de dinledi” doğrudur. Ordan sonra ne oldu? yg Şeyh Ahmed efendi çenesinin tarafını sarkrtarak güldü: — Ondan sonrası malüm. K tekkeye lâyık gördüm. Bir aptal dığımı söyledim: atstanbula kağ” gelmişken, hiç olmazsa altı ay Gis erenler tekkesinde çile. doldurmadiğ gidersen, içtiğin agi garabının DAR Kını ödememiş olursun!s edim. etil, Allah, bu yılki nasibimi, $ağ dolaşmadan, böylece ayağıma gönde mişil Ayasofyaya çıkmadan döPÜ ör kerek taban tahtalarını saymağa baş-| sahile indik. Bir kayığa binerek küdar elhetine geçtik. ; İşte, Tip tekkemize bu suretle gelmiştir. Hüsmen, miskinler tekkesi ? #öyliyecek süz bulamıyordu. — Can kurtaran, yangın söndüren — ve” kimse gelmedi mi? Allah ona da, sizlere de akü — Gelmez olur mu? Etratınızı yüz» ki Ali Kerimin haline dikka bile ot- memişti. Şemsiyesile birlikte uzakias tıp gitmişti, Kerim ertesi günü bütün gaze- telere sarıldı. Nafüe,. Hiç bir zazs- tede çemalye yerine baston kullanan adamdan bahsedilmiyordu. Ali Kerim o yağmurda şemsiye yes rine baston kullandığı, halde de meş- hür olamadı. Fakat nezle oldu. Hattâ az daha zatürrie olacaktı, dokuzuncu ordunun sol cenahina mükerreren yaptığı hücumlar geri ülmüştür. Cephenin diğer rında iki taraf arasında keşif kolları faaliyeti olmuştur. Ha- va kuvvetlerimiz Preveze ve İtak askeri hedeflerini bombardıman et- mişlerdir. şmaı tayyareleri Avlonya üze. rine akınlar yapmışlarsa.da tayyare Uzuh günler yaltığı halde kaiktığı zaman hâlâ meşhur olmak sevdasın- dan kurtulamamıştı. Arkadaşlarına sanki son derece dalgınmış gibi tesirini vermek için kendi oturduğu Osemtin (tramvayı, meslâ Fatih tramvayı yerine, Büyükdere otobüsüne biniyordu. Fa- kas herkes o kadar kendi işile msg. guidü ki kimse onun yalancı dalgın- Uklarmın ferkina bile yarmıyordu. Hattâ bir gün bir lira yerine birisine 10 ira vermişti. Kendi kendine: Bu 10 lirayı alan adam benim ns derece dalgın olduğumu anlıyacak, dokuz H- rayı lade odecek!» diyordu. Halbukl! ne gezer! 10 lira gitti gider dahi gi- de 'çenlerde tramvayda bir adamın cebinden dalgınlıkla fıstık yi kalkıştı. Fakat fıstık yerine mükem- mel bir dayak yedi... Zavalı Ali Kerimcik hili kendizi- ni «meşhur bir dalgın, haline sokmak için yapmadığını bırakmıyor, Lâkin Kimsenin ona dikkat bile ettiği olma dığından yaptıkları boşa gidiyor. Hikmet Feridün Es 0000420410000090305290099300 İlkmektep ve dairelerin çalışma saatleri Resmi ilkmekteplerin bu sabahtan Mibaren saat 030 da tadrisuta başla- maları Yzım gelmektedir. Öğle te- nelfüsü saati kısaltılacak, akşam üze Fİ gerilere saat 15,30 da nihayet veri. lecektir, Tramvay tedarik edilemediği için memurların saat dokuzda vazifeleri- ns yetişebilmeleri kabil olamamak- tadır. Dairelerin 939 da mesa'lerine başlamaları için yapılan teklife haf- ta içinde cevap gelecektir. ke Hind kongresi reisi açlık grevi yaptı Nevyork B (A.A.) — Associated Press'e Calcutta'dan gelen bir ha- bere göre Hint kongresinin reisle- rinden Subhas Bose mevkuf bulun- Jdağu hapiskanede yaptığı açlık gre- vi üzerine serbes bırakılmıştır. dafi bataryalarımızın seri ve isabetli donanmasının hava dafi bataryaları nın ateşi ile bir düşman düşürmüşlerdir. Avcılarımız da bir düşman teyyaresini alevler içinde düşürmüşlerdir. Avcılarımız tarafın- dan takib ediler iki düşman tayya- tesi bulutlar arasında kaybolmuştur. Bunlarda yansın çıktığı zannedil. mektedir. Yunan mahafilinin tekzipleri Atina 8 (A.A) Alınanın eğe | umumiyetle iy! malümat alan mah- filleri, Yunanistanın İtalyaya karşı olan mücadelesinde kendisine yar- dım için İngiliz kıtaatı gönderilme sini istediğine dair olarak İtalyan ajarsınız. Lizbondan verdiği haberi yalanlamaktadırlar, Ayni zamanda Yunanistanın bü-! tün ihtiyat mevcudunu Arnavutluk cephesine yığınış olduğunu da iddia eden bu haber yalandır. Ayasaranda 'açıklarında hasara uğratılan deströyer Atina 8 (A.A) — İngiliz hava kur- vetleri karargâhının tebiği: 5 kânu- nuevrel tarihli tebliğde bildirildiği veçhile Ayasaranda sahili açıklarında üzerine iki tam isabet kaydedilen düş- man destroyeri Yunan filomına men- sup gemiler tarafından zaptedilmiğtir. Desiroyer o kadar ağır hasara uğra- mıştır ki en yakın liman olan Aya- kalmıştır. Reuter ajansının bu münasebetle Gebzede bir cinayet Gebze kazasma bağlı Aydınlı kö- yünde dün feel bir cinayei olmuştur. “Tevfik adında birl Aydınlı köyünde Sadullahın düğününe gitmiştir. Tev- fik düğünde sarhoş olarak yanında- ki tabancayi çekmiş, dört beş el ateş etmiştir. Kurşunlardan. üçü Aydınlı berber Aliye isabet ederek derhal ölü- müne sebeb olmuştur. Diğer kurşun- lardan zürradan Ferhad yaralanmış» tır, Tevfik Gebze jandarması tarafın- dan yakalanmıştır. leree insan sarmıştı. Fakat, hazret yerinden kımıldamıyor ve yanina kim. seyi sokuyordu. Biraz sonra çatının birdenbire çökmeğile beraber, sultan- lar sultanı hazret Emin dede ateşin öte yarında Kaldı ve kurtuldu, Beri yandaki ateşi söndürdüler, Onu ye- rinden kımıldatmadan, hayır sahipla- ri derhal tekkemizi tamir ettiler. İşte sin. Diyerek, bu hikâyeyi dinleğiki” sonra ayağa kalktı. — Haydi gidelim, Reoep usta! KEP dl düşen, ağlamaz. O, bu sefalet öİ” gina kendi ayağile gelmiş. İki arkadaş tekkenin bahçesisdi” çıktılar, Üsküdar yolunu tuttular, ... tayyaresi | vurarak sinek avlanıyordu. Şeyh Ahmed efendi: — Görüyorsunuz ya, dedi, kendisi yastıktan başını kaldırmaz amma, Kendini rahatsız eden sineklerle mü- cadele etmesini de ihmal etmez, Ek 4 Bakırköy Halkevinde Ziya Gökalp ihtifali Dün Bakırköy Halkevinde Ziya Gökalp için bir Ihtifal yapılmıştır. İhtifali Halkevi adına B. Faruk Ordef açmış, İstanbul üniyersiterinden B. Muammer Eroğlu müfetekkirin bayat| ve felsefesini anlatış, edebiyat asls- tanlarından B. All Kara da Ziya Gükalpın giirlerinden bazı parçalar okumuştur. İhtifâlde bir çok zevat bulunmuş- Hüsmen reis mlskinler tekkesinden ayrılamıyordu. Dinlediği hikâyeler, den bep bir araya toplanıyorlar? Bahçede büyük bir dut ağacının eli gölgesi sltında oğurdular. Tekke gey- > : bi konuşkan bir adamdı. kendisini, Yunanistandaki | yüzüne bakmadan dinleyenlerin mü İtalyanlardan 297 kişi (him bir adam konuşuyormuş gibi, İtal döndü dikkat ve alâkası arardı. Yüzüne ba" talyaya döndü kınca tiksinmemek için, inssn ken- Bolgraö 8 (A. A.) — (Stefani): Yünanistandaki temerküz kampla- rından gelen İtalyanlardan mürek- kep ikinci kafile dün öğleden sonra Belgrad'a vasıl olmuştur. Kafile bir müddet sonra İtalyaya doğru yolu- na devam etmiştir. Bu kafile temer- | ceğim. küz kamplarında bulunan binlerce | eyh Ahmed efendi bacağını sürü İtalyan arasından seçilmiş olan 297 | yerek duvara dayandı: kişiden mürekkeptir. — Bizde yalan yoktur, dedi, haki- : kati anlatacağım: Bir gün İstanbula i iltereye 44 | geçmiştim Fakat, eve” Eitanbula Amerika İngi yl niçin geçtiğimi aredeyim.. bizim tek- torpidoyu teslim etti || geye yılda bir kere, şeyhin dışardan Nevyork 8 (A.A.) —D.N, Bi| bir aptal bulup getirmesi şarttır. Ben bildiriyor; New - York World Te-|de bu yıl, bu şartı eda etmek üzere lezram gazetesine Vaşingtondan ge- | İstanbula geçmiştim. len habere göre, Amerika Bahriye) — Üsküdar tarafında aptal, mse- nezareti İngiltereye 50 Amerikan | Züp kıtlığı mı vardı, Neden torpido muhribinden fazla olarak | 18 SN? |, mi eli dini güç tutabilirdi. Hüsmen reis başını caddeye çevir- miş, soruyordu: İ — Aşık Garibin buraya nasıl düştü- günü bana anlatır misin, şeyh efendi? Bu noktayı da anladıktan sonra gide- bir miktar da gizli surette torpido | pu aptalı, denizâşıri bir yerden bul-| sokağa saparak saranda Ilmanına girmeğe mecbur) verildiği hekkındaki haberleri tek-| mak da pirimizin şartlarından biri idi 'de, Çallının bu vofasızlığına - etmişti, Dalma beraber gezdikleri zip etmiştir. Gazete, İngiltereye dev-| Ru sebep'e İstanbula geçmiştim. Ay: redilen gemilerin ismini ihtiva eden|a9fy2 yokuşunu çıkıyordum. Birden- l bul — Emin dede kendini ateşten böylece Aslan Dedenin j korudu. e 9 Emik dede bu sımda elini ikide müşterileri birde yaramaz hir çocuk gibi duvara) |. Ayır Garib hâlâ gelmiyecek Mİİ — Bugünlerde gelir. merak ei” yin! — Memleketine gitmiş diyor”. doğru mu? etini — Yok carım. Onun memlek dönmezins daha uzun man e Bursaya kadar gitmişti, N dönmesini bekliyoruz. j Aslan Dedenin kahvehanesine ÖĞ vam eden müşteriler gün geçtikçe Gılıyordu. Aslan Dede müşterilere Si liyecek yalan bulamıyordu. Bir gün nasılım Zeyrek yokuşlu vE Mehmede raslayan ed Garibi görmüş gibi indi: 4 — Oğul, nerelerdesin? Âşık g8 meydanda yok diye son do sözünü yorgun artık. — Hâlâ gelmiyor mu o? — Hayır. İkl aydır yüzünü Büm yok. Çallı Mehmed kaçmak istedi: — Onun yüzünü bl daha göreni” sin sen! — Neden? — Ölmüş diyorlar, * — Ne diyorsun oğul? Aşır Gerib müş mi? j — Evet, Herkesin ağzında dol”. bu haberi sen nasl oldu da duy” dın? 1 — Vallahi haberim yok. Garibelği #şyasi ve sazı dükkünmda duruyo Her gün owun sazına baktıkça, İÇİ den bir ses duyuyorum: «Merak me. o geleceki» diyor. Bu sösl gün yoktur. yoksa ve ömrün yeterse gene beklersin onu. al i gö | Çallı yürüdü ve çarçabuk dar ld kayboldu. Asin Diğ ve arkadaşını insan böyle çarçabuk aa haber aldığına göre, İngiliz hava kav-| bir listenin Bahriye nezareti tara-| bire karşıma bu genç çıktı. Yanımdan | unuturdu? y retlerinin bu hadise hakkındaki teb- İllerinde gösterilen tevazi Yunan siyasi mahfilerinde çok müsaid bir intiba hasıl etmiştir. Tebliğ Yunanlı. laren ancak 36 saat sonra tamamen teeyyüd etmiş bulunmaktadır. Tefrika No. 9 Kadının gaferi Müellifi: P. de Coulevain Tercüme eden: (VA - Nü) O lâtif renkteki saçları, o hayat işıldatan gözleri, o zarif endamı der- hal genç adamın dimağına makşoldu | bil ye artık katiyen silinmedi. İlk günden itibaren, kız, delikan- İıyı iradesi altına aldığını sezdi. Er- keğe karşı azıcık haşin davrandı. Fakat muhatabının yüksekliğini an- IUumıyacak, ona hürmet etmiyecek ihatasızlıkta değildi; zekiydi. Ekse- riya kadınlarda vaki olduğü gibi, aşk, bütün bu naz ve işvelerin ar kasından geliverdi. Bay Ronald'in annesile hemgiresi muhafazakâr o burjun kadınlarıydı. Henri'yi bu parlak genç kızdan vaz- geçirmek istediler; zira mondenliği ve hoppalığı onları korkutuyordu. Mukadderat ise, iki kadının aleyhi- me çevrilmiş bulunuyordu, Sözleri ye wrarları, defa olarak, Henri üzerinde tesirini göstermedi. Deli- kanlı. mevpimü unda Hölön'le Benuchamp öldüğü için, düğün an- cak bir buçuk sene sonra yapilar İdi. İşte bu anlattığımız safhaya ka- dar, iki gencin buluşup anlaşması mesud şerait içinde geçti. Bay Ronald, Amerikadaki en bü- yük ilmi mecmualardan birinin sa- hibi olmuştu." Toksikoloji üzerinde- ki mesaisi onu hattâ memleketinin dışında da şöhrete nail etmişti. Av- rupada âlimlerin ekserisi halk taba- kasından ve küçük burjunziden çı- kar. Amerikada ise, iş aksinedir. Zengin tabakanın evlâdları bu maz- hariyete rail olurlar, Henri'nin öyle Lir lâboratuazı vardı ki, buna sahip olmak değme zenginin kârı değildi. Henri, kimya tecrübelerini yap- makla beraber, arada fırsat da bu- Tur, gole aynar, futbol oynardı. Bu- günkü günda otuz sekizinde bulun- ln Hâlâöne, kocasını belki aşk ve ih- tirmla sevmiyordu; fakat bir insanı ancak bu derece derin bir muhab- betle sevcbileceğini sanıyordu. Bi- liyordu ki, bu erkeğin neşesi, guru- ru, biricik aşkıydi. Birleşik eümhuriyetlerde, zengin adamlar muhitinde nile hayatı de- nen şey pek gevşektir. Kendilerinde azıcık zekâ olduğunu farzeden ka- dınlar bu kabiliyeti inkişaf ettirmeğe çalışırlar. İbsen'in kahramanları gi- İbi ferdiyetlerini nemalandırmak ve erkekten böylece ayrılmak çareleri- ni ararlar, Kendilerini okumaya verirler; bir ilim veya edebiyat cemiyetine aza olurlar; çocuklarının yetişmesi de böylece Allaha kalır. Mondenler ancak zevk ve safayı düşünürler. Her türlü ailelerin erkekleri, bü- İtün gün işlerile meşguldürler, Evle- rine döndükleri vakit, aile yuvasının samimiyeti yüzlerine o gülümsemez. Onlata kogumdan çözülmek irakârt verilmez; sadece hamut değiştirir. ler, Ekseriyetle en ağır hamut iş €- masında koşuldukları değildir. Bay Ronald, akşam üzerleri klü- be gitmemek, fedakârlığın gönteri- fından yakında neşredileceğini bil dirmektedir 50 torpido muhribinin 6 sı müs- tesna olmak. üzere hepisinin İngilte- reye talim edi enilmi; âleme doğru gidiyorum.» dedi. Uya- İrinde yanında bulunuyordu. Bu ka-şdaha ziyade hayal izleri gö İdını bütün bu güzel ve parlak eşya | Duha ziyade hassas ve caziptirl. İortasında seyretmek hoşuna gidi! Karakterlerinde daha ziyade tel İyordu. vün verdi; sağlamlık azdır. Mane- Başbaşa kaldıkları bu saatlerde)viyatları kuvveti: değildir. ikisi de kendine dair olan şeyleri fanlatırdı. bir Haguenotydu (1). Onda Sakson tün gün zarfında rasladığı monden| yorlardı; genç kadın muhitile mane- hayat tezshürlerini anlatır, dediko-İviyatı arasındaki bu mücadeleye duları naklederdi. Şaysd kocam) «asabiyet» ismini veriyordu. Mon- kendi manevi yaşayışiyle alâkadar |den eğlenceler onu katiyen kâfi de- olmasa, Helâne bundan dolayı çokİrecede tatmin edememişti. En hari- üzülecekti. Fakat onun söyledikleri-|kulâde şeyleri tetebbü etmişti (Ka- ni dalgın dalgın dinlerdi, Bereket|din usulü tetebbü etmişti, tabiii) versin, iki de, dimağları arasında | Meselâ Budism, hafi ilimler, içti- ne kadar nadiren kontakt zuhur et-|mat meselelei... tiğinin farkına varmıyorlardı. Bir Frânsız romanında büyük bir Bayan Ronald, bütün vatandaş- hi tahlilini okuduğu zaman, İnrı gibi cevval ve fa'al bir yaratı: | ömründe böyle bir hin duymadığın- lıştaydı. Bir günün içine ne kadar| dam doları eseflenirdi. Hayatta na- çok ziyaret hareket ve eğlence Si-|sibini alamadığım sanırdı. Kendisi kıştırabilire oo derece bahtiyarlık |ne bir çocuk muamelesi yapmışlar- duyardı. Buna rağmen arada sırada, |dı. Avrupalı rubunun kendi ruhun- zamanının heba olduğuna kanaat|dan daha mı fazla telleri olup olma» getirirdi, dığını düşünürdü, Yoksa, kendi kal- Amerika kadınlarla uzun zaman | binin telleri şimdiye kadar ibtizaz temasta bulunanlar, bunların içindelmi utmemişti? Kocasının kendisine hangisinin lâtin ve kelt olduğunu | telkin ettiğ: aşk şekli alelâde ve âdi Böylelerinin geçerken bana selöm verdi. Nereye o İhtiyar kahveci fazla bir şey gittiğini sordum. Bana: «Nereye gitti. yememiş, Çallının kaçışına gimi bon da bilmiyorum. Fnginlerde ederek kahvehaneye döndüğü zam yüzen bir yelkenli gibi, kendimi dal- bu tesadüften çırağını da haberdi Kaların akışına bıraktım. meçhul bir etmişti İ söyl hay (Makası yar) « harekete getirecek şekilde mevesif? İytetini i di - | ondan gizlice neftet ediyor gibiydi | kere bile sarsma Omuz silkerek: « — Ne yazık ki lüzumundan Bayan Ronald'ın dedeleri Tuluzlu İla mükemmel adam...» derdi. Bir Fransır kadınında böyle Bİ Erkek, senattan, ilimden, siya-Jırkına yabancı düşeh unsurlar vardı. lalâka ancak cinsi mahiyette ol ğ setten bahsederdi. Kadının bü-) Bunlar da ruhi bir heyecan hasıl edir !İyi bir katolik böyle düşünce ye hassüsle dimağında çalkantılar df duğu için rahiplere gider, günah g7 kartırdı. , Ruhar. uyanan ve eksf yetle uyanan Amerikalı kadında “ fikri meraklar hasıl olur, Hâlöne sadece bilmek, öğrenmek istiyo! Hissetmek değil, Kıskançlık azabi ru nefis mücadelelerini duymak Zandan dolayı müteessihti, Ker öyle kuvvetli sanıyordu ki, suku. mun imkânsez. olacağını düşünüYÜ. du. Pütün bu tehlikeli şeylerle $£. ayabileccğini, kendine bundan #7? layı zarar gelmiyeceğini zannediYii. İde. Amerikadaki modern hayali iki üç senelik yorucu safhaları ii sonra Helâne'in ruhunda manevi bitkirlik, azim bir yılgınlık ll olur; istirahat ve basitlik ihtiyaç't” nı duyardı. (Arkası ver) iy zikre

Bu sayıdan diğer sayfalar: